ACI İLE POTANSİYEL ARASINDAKİ GÖRÜNMEZ BAĞ: KENDİNİ KEŞFET!
"Denizi Düşler ama Sudan Çekinir ve Kim Bilir, Deniz Belki de Onun İçindedir."
Yukarıdaki söz şuan ünlü bir müzik grubunun şarkısından alıntı. Ancak konu burada ne şarkı ne de müzik grubu. Acılarımızın, yaşadığımız kötü deneyimlerin bize öğrettikleri, gösterdikleri veya yürüdüğümüz yolun rotasını dönüştürmesi üzerine yazıyorum. Son birkaç senedir psikolojiyle yakından ilgilenerek aslında profesyonel hayatta ve kişisel yaşamımda odağım haline gelen psikolojinin içinde bulunarak pek çok şey keşfettim. Travmalarımı, özşefkatin, özsaygının değerini ve anlamlarını, insan olmanın gerekliliklerini, her insanın neden kendine özgü olduğunu, evrende keşfedilecek şeyler arasında insanın da tıpkı bir kozmoz gibi sonsuz ve anlaşılmaz noktaları olabileceğini, her günün, her anın, her durumun aynı izler ve tepkiler bırakmayacağını ve çeşitli şeyler sayabilirim. Yaşadıklarımızın hafifliği veya ağırlığı tartışılmadan sırf yaşadığımız için bile önemli olduğunu bilmek gibi insanı insan kılan ayrıntılar da öğrendiklerim arasında.
Hayatımı gözden geçirdiğimde müziğe, uzaya ve psikolojiye hep ilgi duydum. Müziğin bende bıraktığı etki eserlerin sahiplerinde gözlemlediğim tutkudan kaynaklanıyordu ve yaşadığım en basit anlara bile anlamlı dokunuşlar yapıyor oluşuydu. Tutkuyla işini yapan insanları izledikçe veya yaptıklarını dinledikçe (Hans Zimmer, Mercury, Bowie, Jackson vb.) hayattan keyif alınacak şeylerin bir o kadar yakınımızda oluşuyla verdikleri umudu görmem o eserlerine bağlılığımı arttıran bir özellik oldu. Örneğin 2018'de Hans Zimmer'in ve ekibinin Vienna'da verdiği konserde "Time" performansını izlemek her zaman bana ilham veren bir konser kaydı haline geldi. Yokluklardan doğan varlıkları hissettiren, dibin en dibini gösterip zirvenin en güzelini basit notalarına saklayan değerli sanatçılar. Üstelik bu sadece müzik içinde de değil basketbol gibi bir spor alanında da görmek benim o alana olan ilgimi daha fazla arttırır oldu.
Bilinmezliğin her zaman korkutucu olduğu bir gerçek ancak bir o kadar bu durumu çekici kılan ve onu güzelleştiren şey ise bilinmezliğe atılan adım. Bu nedenle uzay ve psikoloji insana gelişim katan bilim alanlarındandır. Hepimiz küçük veya büyük fark etmeden bir şeyler için çabalıyor, emek harcıyor, savaşıyoruz. Kimisi görülüyor kimisi görülmüyor. Yaşama sanatının diğer bir ismi de hayatta kalma mücadelesidir. Sonunu merak etmeden gösterdiğimiz çabaya hayran kaldıkça aslında fark ediyoruz ki biz koyduğumuz hedefleri gerçekleştirme yolunda gösterdiğimiz çabaya, edindiğimiz deneyimlere, düşüşlerimize, o düşüşlerin ardından gelen sürece odaklı olunca hayattan tat alıyoruz. Bu ne geçmiş ile ilgili ne şu anı içine alıyor ne de geleceği... Aslında zamanın en tatlı tarafı bu uzun bir süreç iken bize tat veren kısmı şu anda zannediyoruz ancak o sürecin her anı olmadan o süreci de anlamlandıramıyoruz. O süreçte iki dakika öncesi de geçmiş oluyor, bir salise sonrası da gelecek sayılıyor... O halde şuanda kal, geleceği planla, geçmişi bırak meselesi gibi kolay bir mesele değil hayati planlarda kararlar alırken zamanı hesaba katmak. Yaşadığın her anı özelleştirmekle başlıyor her şey. Peki, özelleştirmekten kasıt ne? Güzel olanı yaşamak mı? Yoksa her haliyle yaşayıp bir şeyler öğrenebilmek mi? İlla ki öğreneceğiz diye bir şey de yok peki nedir özel olan?
Yaşamak. Nefes aldığını önce bir fark etmek. Birkaç sene önce pandemi ile beraber içimde "gerçekten yaşayamamış olma" korkusu doğdu. Bu gerçekten yaşayamamış olma durumu üzerine çok düşündüm. Aklıma cevaplar geldi ve bir noktada kendimle şu konuşmayı yaptım: Bir şeylerin peşinden git... Kovala onları eğer isteğin buysa. Bu canını acıtacaksa acıtsın. O acının tadını çıkar. Hissedebildiğin için yaşadığını hisset. Heyecanlandığında veya utandığında o duyguyu sahiplen ve yaşadığın için kendini kutla. Hissedebiliyorsun, çabalıyorsun, isteklerini görebilmek adına bir şeyler yapıyorsun, ben varım ve buradayım diyebiliyorsun. Pişman mısın? Evet. O halde o pişmanlığın da tadını çıkar. Düş, düştükçe ve yara aldıkça sen olacaksın. Eğer incinirim diyip korkarak yaşayacaksan hiç yaşayamayacaksın, o halde yaşa. Bu kadar basit.
Yaşadığım acı verici deneyimler, geçmişimden gelen hesaplaşmalar, çocukluğumu sevme sürecim hepsi de dahil içine beni ben yapan şeyler oldu ve ben düştükçe kendimi daha fazla görebildim. Çünkü bazen karanlık denilen metaforun içine dahil olup bir süre kaybolmuş hissetmek lazım. O karanlıkta kendine ışık olacak tek kişi sen olabilesin diye. Psikolojide bu anlattıklarımın elbette karşılığı var. Örneğin Travma Sonrası Büyüme gibi. Ancak bilimsel bir blog yazısından çok en başta sadece Ayşegül olarak kişisel bir yazı haline getirmek istediğimden bu yazıyı, uzun zamandır hiçbir şey yazmayışıma değmesini de isteyeceğimden bu kavramlara girmeyeceğim.
Bazen kimsenin anlayamayacağı şeyler yaşayabilirsiniz. Bir anda içinizi bir huzursuzluk, kaygı, korku sarabilir. Kim bilir bir anda sevinçle, neşeyle, mutlulukla da kendinizi görebilirsiniz. Bilmelisiniz ki yaşadıklarınızın hep bir nedeni olmasa bile daha sonra var olacak gerekçeleri oluyor. Evrenin en güzel ve bazen de en zor kuralıdır kötü deneyimleri iyi deneyimlerden önce yaşamak. Eğer o kötü zannettiğiniz ancak sizi bir şeylere hazırlayan deneyimlerin yaşanmasına tamamen izin verir, ardından yasını tutma konusunda kendinize izin verirseniz karşınıza iyi deneyimler çıktığında kaygılarla, korkularla karşılamaz, bunları hissetseniz bile onları yönetebilecek (Duygu Yönetimi) sağlamlığa sahip olursunuz. Her yaşantıdan sonra siz eski siz değilsiniz, bu nedenle tekrar aynı duruma düşme durumundan kaygılanacak olursanız şunu hatırlamalısınız; bir şeyler yaşadınız ve bu size başka bir pencere açtı.
Yarın gün yeniden doğacak. Bir şeyler yaşayacaksınız. Zaman her zaman ki gibi akacak. Ancak siz yeni siz olarak başlayacaksınız. Eğer izin verirseniz kendiniz olma hakkı tanıdığınızda kendinize hayat planlarını sizin lehinize çevirecek ve aleyhte görünen her durumu da siz lehinize çevirebilecek kadar dayanıklı olacaksınız. Yaşam bir nevi budur; yara alırsın ve yoluna devam edersin. Beklentilerin karşılanmaz ve o karşılanmayan beklentinin yaşanmayışına dair bir yas tutarsın ve bu yas ile yeni bir yola açılırsın. Belki pek konuşulmaz ama yaşanması mümkün olduğu halde yaşanmayan deneyimler, ayrılıklar, bitimler, başarısızlıklarda bir yitimdir ve bu yitimlerin verdiği acıyı hissedebilmek için belli bir yas tutmamız gerekir. Bu depresyon değildir. Geçici bir durumdur ve o üzüntüye, acıya izin verdikçe onu dönüştürebilme kapasitemiz çoğalır ve bize açılan pencere de buradadır; daha güzel deneyimleri görebilme ve var edebilme becerisine sahip oluruz.
Bazen destek almanız gerekebilecek, bazen bir dostunuzun sesine ihtiyacınız olacak, bazen yemek masasında edinilen aile veya dost sohbetleri sizi sıcacık hissettirecek, bazen odanıza kapanıp sadece düşünmek isteyeceksiniz, bazen kendinizi doğaya atacaksınız, bazen insanların içine karışacaksınız, bir grubun içine dahil olmak isteyeceksiniz bazense hiç sohbet etmek istemeyecek günleriniz olacak (Jung'un tabiriyle biz hem içe dönük hem de dışa dönük insanlarız. Nitelik olarak tek bir özelliği taşımayız). Bu normal. Yaşanması gerekenlere ve yaşanmasını istediklerinize izin verdikçe hayatınızın düzene girdiğini göreceksiniz. Ve bu düzen sadece size özgü olacak.
Hep, hep ve hep sevgiyle ve sağlıkla kalın. Önce kendinizi ve daha sonra yaşadığınız her anı sevin.
Sevgilerimle,
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 12/12/2024 10:48:24 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/13339
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.