Yılbaşını ve Doğum Günü Gibi "Yıl Geçişlerini" Neden Kutluyoruz?
Geleceğe Dair Kutlamalar, İlkel Dürtülerimizden Kaynaklanıyor!

Evrim Ağacı'ndan Not: Öncelikle herkesin yeni yılı kutlu olsun! 2020 ve gelecek yıllarınızın daha mutlu, huzurlu ve başarılı geçmesini dileriz. Elbette başarının yanında bazı başarısızlıklar da eşlik edecektir, ancak daha iyi bir geleceğe doğru adım atmak ve yolumuza devam etmek önemlidir. 2019 senesinde birbirinden inanılmaz bilimsel gelişmeler yaşandı ve onca haberin yanında dünya çevresinde güzel gelişmeler de yer aldı. Bunlardan birisi İklim Değişimi farkındalığının artmış olmasıdır. Hatta Evrim Ağacı olarak biz de, bu konuyla paralel olarak, bilimsel şüphecilik ve bilimsel düşünceye dair 3. kitabımızı yayınladık! Biz de elimizden geldiğince sizlerle bilimi anlatmaya devam edeceğiz ve bu tutkumuzu herkesle paylaşacağız. Biz, hep birlikte güçlüyüz!
Önemli Not: Yılbaşı Gecesi/Yeni Yıl Günü bir Hristiyan geleneği değil, küresel çapta gerçekleşen ve çok daha eskiye dayanan bir kutlamadır. Yakın tarihlerde olsa bile değerlendirilirken 25 Aralık'ta kutlanan Noel Bayramı ile karıştırılmaması gerekir. Ancak öyle olsaydı bile, kimin hangi günleri "özel" bulup kutlayacağına karışmak bize düşmezdi. Kutlayan kişilerden başka kimsenin kararı olamazdı.
***
1 Ocak gece yarısında 1 saniyede Salı gününden Çarşamba'ya geçiş yapıverdik - ki burada önemli herhangi bir "geçiş" yaşanmadı. Ancak nedense bizler spesifik olarak bu değişimin bir seneyi geride bırakıp, bir sonraki senenin başlangıcı olmasına karar verdik. Saatin bu "eşsiz" şekilde değişmesi, bizleri hem kutlamaya hem de günlük aktivitelerimizden uzaklaştırıp neler yaptığımızı ve neleri daha iyi yapabileceğimize dair geriye dönük bakmamızı sağladı. Doğum günlerimiz dışında senenin başka hiçbir günü bu kadar ilgi görmemektedir.
Neden yeni yıl bu kadar önemli bir sembol haline dönüştü? Aynı zamanda nasıl oluyor da takvimler var olduğundan beri, dünyanın her yerinde yeni yılın kutlanması yaygınlaşmıştır? Böylesine yaygın bir davranış, insan türünde muhakkak içsel bir nedene bağlı olmalıdır - öyle ki, sadece kutlamaya harcadığımız enerjiye ve kaynaklara değil; ama aynı zamanda (her ne kadar çoğunda başarısız kalsak da) yeni yıl kararlarına/sözlerine verdiğimiz çabalarımıza oranla bu şey temelinde anlamlı ve önemli olmalıdır. Öyle görünüyor ki bu ana bağladığımız sembolizm hepimizde var olan en güçlü motivasyon çeşidinden kaynaklanmaktadır: hayatta kalma motivasyonumuz!
Kutlama olayı gayet açıktır. Doğum günlerimizde olduğu gibi Yeni Yıl Günü (İng.: New Year's Day) de bizlere bir 365 günü daha (ki bu, yaşantılarımızı kronolojik olarak takip edebilmek için uydurduğumuz bir zaman birimidir) geride bırakabildiğimize dair bir kutlama fırsatı sunar. Oh be! Bir yıl daha bitti ve bizler hala buradayız! Artık kadeh kaldırmanın ve hayatta kalışımıza şerefe demenin zamanı geldi. (Bunun bir diğer tarafı da hayatta kalamayanlar için sene sonu yapılan anmalardır, bu da hayatta kalanlarımız için bir teselli sağlamaktadır.)
Peki ama ya verdiğimiz o yeni kararlar? Onlar da (daha sağlıklı, kaliteli ve uzun yaşamak) hayatta kalmayla ilgili değiller mi? Yeni yılda verilen kararlar gelecekte bizleri bekleyenlere dair kontrolü elimizde tutabilmemiz için evrensel bir insan isteğinin örnekleridir. Nelerin bizleri beklediğini bilmemek kendimizi güvende tutmayı bilmemek anlamına gelmektedir. Bu endişe verici güçsüzlükle baş edebilmek için kontrolü elimizde tutmak üzere bir şeyler yaparız. Diyet ve egzersize dair, sigarayı bırakmaya dair ve para biriktirmeye dair sözler veririz. Bu sözleri tutma konusunda iyi bir iş çıkarıp çıkarmamamız önemli değildir. Onlara bir süreliğine bile olsa sadık kalmak bizlere gelecek belirsiz günlere karşı kontrolün elimizde olduğuna dair bir his vermektedir.
2007 senesinde İngiliz psikolog Richard Wiseman'ın 3000 kişi üzerinde bir sene boyunca sürdürdüğü bir çalışma, yaklaşık %88'inin sözlerini başaramadığını, ancak %52'sinin başarabileceğine emin olduklarını tespit etmiştir. Araştırmanın özetine buradan bakabilirsiniz, içeriğinde bazı öneriler de sunulmaktadır.
İlginç bir şekilde, yeni yıl kararları aynı zamanda başkalarına iyi davranmayı, yeni arkadaşlar edinmeyi ve borçları kapatmayı da içermektedir. Bu, tarih boyunca böyle olmuştur. Babiller, ödünç alınan eşyaları geri getirirlerdi. Museviler, bağışlanma arar ve sunar. İskoçlar, komşu ziyaretine giderek iyi dileklerde bulunurlar [Ç.N.: "First-Footing" olarak bilinir].
Peki tüm bu sosyal "çözümlemeler" hayatta kalmayla nasıl bağlantılı? Çok basit: Bizler, sosyal hayvanlarız. Başkalarına bağlı olacak şekilde evrimleştik, hem sağlığımız hem de güvenliğimiz için. İnsanlara karşı iyi davranmak, kendinize iyi davranılması için iyi bir yöntemdir. "Başkalarına, sana davranılmasını istediğin gibi davran." diye bilinen meşhur cümle [Ç.N.: Altın Kural ya da Karşılıklılık Etiği olarak da bilinmektedir], aslında harika bir hayatta kalma stratejisidir.
Birçok insan aynı zamanda daha fazla dua etmeye dair de söz vermektedir. Bu da hayatta kalma açısından mantıklı görünebilir: "Daha fazla dua ederseniz o zaman kadir-i mutlak bir güç tarafından daha iyi korunmanız olacaktır" inancıyla. Museviler her yeni yılın başında "Yaşam Kitabı'nda" bir sene daha yer edinebilmek için dua ederler. Ölüm kaçınılmaz bir olay olsa bile, tarih boyunca insanlar ölüm korkusuyla yüzleşebilmek için güzel bir sonu vaat eden dinlere bağımlı kalmışlardır. Kısacası daha fazla duayla ölüm daha az korkutucu bir hale gelmektedir.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Yeni Yıl kutlamaları çerçevesinde yüzlerce iyi-şans ritüelleri de yer almaktadır, bu ritüeller ayrıca kader üzerinde küçük bir kontrol uygulamak adına da uygulanır. Örneğin Hollandalılar tatlı çörek [Ç.N.: Donut] yerler, çünkü yuvarlak başarının sembolüdür. Yunanlılar içerisinde demir para bulundurdukları Vasilopita keki yaparlar, içinde paranın bulunduğu dilim kime gelirse o kişiye yeni yılda iyi şans getireceğine inanılır.

Yılbaşı Gecesi [İng.: New Year's Eve] havai fişekleri, bin yıl önce Çin'de kötü ruhları kovmak için başlamıştı. Japonlar "Bonenkai" yani "Biten-Seneyi-Unut Partisi" vermektedirler, böylece bir önceki senenin tüm sorunlarını ve endişelerini geride bırakıp daha iyi bir seneye hazırlık yaparlar. Kişilerin arasındaki anlaşmazlıklar ve yanlış anlaşılmaların çözülmesi ve garezlerin bir kenara atılması beklenir. Birçok kültür için yeni yıl ritüelinde, evlerdeki kötü atmosfer dışarıya süpürülür ve iyilik için yer açılır.
Bunların ne kadar yaygın olduğunu görmek gerçekten de çok ilginçtir: Havai fişekler, iyi şans getiren ritüeller, geleceği kontrol edebileceğimize dair verilen sözler... Yeni yıl, dünyanın her yerindeki insanlar için, zayıf yönlerimizi fark etme ve bunların etkilerini nasıl azaltabileceğimize dair üzerinde düşünme fırsatı sağlar ve aynı zamanda önümüzdeki bilinmezliklere karşı duyabileceğimiz o korkutucu güçsüzlük ile baş etmemize fırsat tanır. Bu tür davranışlar tarih boyunca ve farklı kültürlerde yaygın olarak görülse de, bir hayvan türü olan insanın bir günden diğerine bu eşsiz geçiş süreci için başvurduğu özel yolların aslında temelde hayatta kalma mücadelesinin belirtileri olduğunu fark etmek gerçekten de inanılmaz bir şeydir.
Peki gelecekte karşınıza çıkabilecek korkutucu şeylere karşı (özellikle de bir günün son günümüz olacağı gerçeğine karşı) kendinizi nasıl hazırlayabilirsiniz? Tatlı çörekleri, Vasilopita kekini ve üzümleri paylaşın, havai fişekleri fırlatın, kadehinizi kaldırın ve şuna şerefe deyin: "Hayatta kalmaya!"
Evrim Ağacı'nda tek bir hedefimiz var: Bilimsel gerçekleri en doğru, tarafsız ve kolay anlaşılır şekilde Türkiye'ye ulaştırmak. Ancak tahmin edebileceğiniz Türkiye'de bilim anlatmak hiç kolay bir iş değil; hele ki bir yandan ekonomik bir hayatta kalma mücadelesi verirken...
O nedenle sizin desteklerinize ihtiyacımız var. Eğer yazılarımızı okuyanların %1'i bize bütçesinin elverdiği kadar destek olmayı seçseydi, bir daha tek bir reklam göstermeden Evrim Ağacı'nın bütün bilim iletişimi faaliyetlerini sürdürebilirdik. Bir düşünün: sadece %1'i...
O %1'i inşa etmemize yardım eder misiniz? Evrim Ağacı Premium üyesi olarak, ekibimizin size ve Türkiye'ye bilimi daha etkili ve profesyonel bir şekilde ulaştırmamızı mümkün kılmış olacaksınız. Ayrıca size olan minnetimizin bir ifadesi olarak, çok sayıda ayrıcalığa erişim sağlayacaksınız.
Makalelerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu makalemizle ilgili merak ettiğin bir şey mi var? Buraya tıklayarak sorabilirsin.
Soru & Cevap Platformuna Git- 13
- 8
- 6
- 4
- 3
- 2
- 2
- 2
- 1
- 1
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: Psychology Today | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 22/02/2025 17:45:49 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/8164
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in Psychology Today. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.