Homo bodoensis: Bodo Kafatası, İnsanın En Meşhur Atalarından Olan Homo heidelbergensis Türünü Ortadan Kaldırabilir mi?
Geçtiğimiz hafta yeni bir insan türünün keşfedildiğini duymuş olabilirsiniz: Homo bodoensis. Ama genelde bu gibi haberlerde olanın aksine, bu sefer ne yeni bir fosil keşfedildi, ne de yeni bir tür... E o zaman neyin nesi bu Homo bodoensis?
Homo bodoensis Nedir?
Artık aramızda olmayan Jon Kalb isimli bir jeolog ve ekibi, Afrika'daki Rift Vadisi'nde, 1976 yılında, bazı hayvan fosilleri, Aşölyen Aletler ve sıra dışı bir kafatası bulmuştur: Bodo Kafatası.[1] "Bodo" ismi, keşfin yapıldığı yer olan Etiyopya'nın Bodo D'ar bölgesinden gelmektedir. Anlayacağınız, Homo bodoensis türü yeni bir tür değildir.
Rift Vadisi, Afrika Tektonik Plakası'nın iki parçaya bölünmeye başlamasıyla oluşmuş bir vadidir. Somali Plakası ve Nubiyan Plakası denen bu iki parça, son 23 milyon yıldır her yıl 6-7 milimetre kadar birbirlerinden uzaklaşmaktadır (güncel ölçümler bunun yılda 2.5 santimetre kadar olabileceğini göstermektedir).[2], [3], [4], [5] Bu ayrılma, ardında devasa bir yarık bırakmaktadır. 10 milyon yıl sonra bu yarık iyice açılacak, bu noktada Somali Plakası Afrika'dan tamamen ayrılacak ve o vadiyi yeni bir okyanus dolduracaktır.[6]
O zamana kadar bu bölgedeki fosilleri çıkarmak büyük öneme sahiptir; çünkü bu bölge, insan evrimi için en kıymetli kayıtları barındıran coğrafyadır.[7], [8] Türümüz, Afrika'nın genelinde ama özellikle de Doğu Afrika'da evrimleşmiştir.[9] İşte bu yüzden burada bolca aşölyen alet de bulmak mümkündür. Bu aletler, özellikle de Homo erectus ve Homo heidelbergensis gibi atalarımızın, 1.5 milyon yıl ila 130.000 yıl öncesi arasında yaptıkları taş aletlerdir.[10], [11], [12] Medeniyetimizi bu aletlerin yapılmasına borçluyuz desek yeridir.
Ama biz bu yazıda, bunlardan ziyade, o kafatasına odaklanacağız: Bodo Kafatası'na.
Bodo Kafatasının Özellikleri
Bodo kafatası, harika bir geçiş fosilidir:[1], [13], [14], [15], [16] Tıpkı Homo erectus gibi iri, kalın ve sağlam kemiklere sahiptir. Nazal kökü geniştir, kaş kemerleri (yani "supraorbital ridge") kalındır, elmacık kemikleri derin ve ağırdır. Ama aynı zamanda çene hareketiyle ilişkili mandibular fossa oyuğu, derin veya dar değildir; alnı daha düz yapıdadır ve göz yuvalarının arkasındaki temporal fossa (yani şakak basıklıkları) çok daha az belirgindir - ki tüm bunlar, Homo sapiens'in ayırt edici özellikleri arasındadır. Bu ve bunun gibi bir dizi özelliği, onu Homo erectus - Homo sapiens geçişinde harika bir ara tür yapmaktadır ve bu durum, 45 yıldır bilinmektedir!
Ama sorun şu: Homo erectus'tan Homo sapiens'e geçişteki ara form, zaten 1907'de Mauer 1 çene kemiğinin keşfinden beri bilinmektedir: Homo heidelbergensis. Yani Heidelberg İnsanları. Şu anda kabul gören teoriye göre Homo heidelbergensis, Homo erectus'tan Afrika'da evrimleşmiştir.[17] Türün bazı popülasyonları, günümüzden yarım milyon yıl kadar önce Afrika'dan çıkıp, Anadolu ve Rusya üzerinden Avrupa'ya ulaşmıştır. Burada küresel soğuma nedeniyle yaşanan buzul çağının zorlu şartlarıyla yüzleşen popülasyonlar, seçilim baskısı altında bugün Neandertaller olarak bildiğimiz insan türüne evrimleştiler.[18] H. heidelbergensis'in Afrika'da kalan popülasyonuysa, insan evrimiyle ilgili seçilim baskılarının altında, bize, yani Homo sapiens'e evrimleşti. Bu, insan evriminin temiz bir anlatısıdır.[19], [20], [21], [22], [23], [24], [25], [26], [27]
İşler O Kadar Basit Değil!
Ama bilimde hep olduğu gibi, bu konuda da işler o kadar basit ve temiz değildir: Son 45 yılda keşfedilen bir dizi fosil, bu anlatının insan evrimi için yeterince kapsayıcı olmadığını göstermeye başladı.[28], [29] Çünkü farklı insan türlerine ait yeni fosiller keşfettikçe, insan evriminin böyle tertemiz bir şekilde "Bir dal iki dala ayrıldı, o iki dal başka dallar ayrıldı." şeklinde ilerlemediğini görmeye başladık. Hoş, bunun bu kadar tekdüze olmasını kimse beklemiyordu; evrimin bu kadar tekdüze olmadığını on yıllardır biliyoruz.[30]
Burada şunu iyi anlamak önemlidir: Paleoantropologlar ve evrimsel biyologlar, olay yerine sonradan gelen dedektifler gibidir. Aslında bu betimleme tüm bilim insanları için geçerlidir; ama tarihi araştıran bilim insanları için özellikle iyi bir betimlemedir. Bilim insanları, olup bitmiş (veya yavaş bir şekilde devam eden) olaylarla ilgili ipuçlarını toplamaya ve bu kanıtlara dayalı tutarlı bir hikaye oluşturmaya çalışırlar. Ama ilk toplanan veriler hep en kaba tahminleri yansıtır.
Bunu bir cinayet öyküsü gibi düşünebilirsiniz: "Adam gelmiş, şurada cebindeki bıçağı çıkarmış, burada kadını bıçaklamış ve öldürmüş." Topladığımız ilk kanıtlarla bunu az çok kestirebiliriz. Ancak adam kim? Neye benziyor? Kadını niye öldürdü? Aralarında nasıl bir ilişki var? Daha önce karşılaştılar mı? Bu detaylar kolay kolay ortaya çıkmaz; yeni kanıtlar toplamamız ve gerçeği ortaya koyan hikayemizi netleştirmemiz gerekir.
İşte halk arasında evrimle ilgili hatalı algılardan biri de budur: Evrimsel biyologlar evrimi elbette tartışmaktadırlar; ama tartışma, evrimin gerçek olup olmadığı konusunda değildir. Böyle bir tartışma bilimde artık yoktur; evrimin yaşandığını biliyoruz. Tartışma, spesifik bir türün tam olarak nasıl bir evrim geçirdiğini çözmektedir. Tartışmalar da işte bu detaylarda dönmektedir.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Örneğin Homo heidelbergensis, 700.000 yıl kadar önce evrimleşti ve 200.000 yıl kadar önce yok oldu.[31] Yok olmasından 100.000 yıl kadar önce, yani günümüzden 300.000 yıl kadar önceyse Neandertaller'e ve bize evrimleşti.[32] Eldeki temel verilerle ortaya koyabileceğimiz kaba hikaye budır. Az çok bu tür bir evrimsel dönüşüm yaşandığını biliyoruz.
Ama nasıl ki bir cinayetin genelde bir dolu detayı vardır ve yeni kanıtlar öykünün gelişimini değiştirir, insan evrimi de öyledir: Örneğin bu süreçte, 700.000 ila 400.000 öncesi arasına ait, tam olarak Neandertal olmasa bile onlara çok yakın özelliklere sahip, dolayısıyla kolay bir şekilde sınıflandırılamayan bazı kemikler bulundu.[17], [33], [34], [35], [36], [37], [38], [39]
Bu, cinayet saatinde elinizdeki şüpheliyi bir başka yerdeki güvenlik kamerasında görmek gibidir. Demek ki katil, o olamaz, başka biri olmalıdır! Evrim karşıtları ise bu tür bir kanıt gördüklerinde "A ha, demek ki aslında cinayet yok!" demektedir. Cinayetin olup olmadığını tartışmıyoruz bile, cinayet var, biliyoruz! Olay, detaylarını çözmekte...
Tür Kavramının Muğlaklığı
Tıpkı bir cinayeti çözmenin zorlukları olduğu gibi, evrimsel geçmişi çözmenin de zorlukları vardır. Örneğin bizim için "tür" kavramı, çok önemli bir kavramdır. Hangi canlı, hangi türe ait, bunu bilmek isteriz. Bileceğiz ki birbirimizle iletişim kurabilelim: Felis domesticus dediğimiz anda hangi canlıdan söz ettiğimizi herkes bilebilsin.
Ama doğada böyle bir ayrım yoktur: Doğadaki bütün canlı varlıklar, ilk canlıdan bugüne kadar gelen kesintisiz bir soy hattının günümüzdeki temsilcileridir. Hiçbir canlının alnında "Sen Homo sapiens'sin, sen Neandertal'sin, sen kedisin." yazmaz. Biz, insanlar olarak, dallı budaklı bir Evrim Ağacı'nın farklı dallarına farklı isimler vermeye çalışırız ama bazen dallar birbirine o kadar yakın ve benzer oluyor ki, doğru kategorilere bölmekte zorlanırız.
Tabii ki doğa için böyle bir zorluk yoktur; çünkü doğa, canlıları kategorilere ayırmaya çalışmaz. Her canlıyı tanımlayan on binlerce parametre vardır: Kulak açısından tutun da burun şeklinde, kol sayısından tutun da deri yapısına kadar aklınıza gelebilecek her şey! Bunların hepsi, bir arada, her nesilde, farklı popülasyonlarda, gıdım gıdım değişir. Bu değişimler yeterli boyuta ulaştığında, canlılar çok farklı gözüktükleri ve davrandıkları için, genleri çok ayrıştığı için, biz onlara "ayrı türler" deriz.
Doğa içinse o parametreler bütünü, farklı bir isim almaksızın değişmeye devam eder. Eğer tüm canlıların tüm parametrelerini bilen, Laplace'ın Şeytanı gibi bir Darwin'in Şeytanı olsaydı, belki her parametre grubunu mutlak kategorilere bölebilirdik. Bu, tıpkı, renkleri kırmızıdan mora doğru hafif hafif değiştirsek, hangi noktada kırmızının turuncu olduğunu kesin olarak söyleyemememize benzer. Ama hepimiz kırmızının bitip turuncunun başladığı RGB değerlerinde hemfikir olabilseydik, o zaman her bir tonun hangi renk ailesinde olduğunda da hemfikir olabilirdik. İşte bilim insanları da bu konsensusu oluşturmaya çalışmaktadırlar ve bu çok zor bir iştir. Herkes veri getirir, en makul anlatımı ortaya koyarlar ve diğerlerini ikna etmeye çalışırlar. Tıpkı farklı senaryolar üzerinde duran dedektiflerin, yeni veriler ışığında en makul olanı ortaya çıkarmaya çalışması gibi...
Türleşme, Karman Çormandır!
Bir diğer sorun, türleşmenin karman çorman bir iş olmasıdır. Örneğin Homo sapiens ve Homo neanderthalensis'in birbirinden ayrıldığını biliyoruz. Ama sonra biz, Afrika'dan çıktığımızda Neandertaller ile önce Mezopotamya'da, sonra Avrupa'da yeniden karşılaştık. Bu iki tür, artık bariz bir şekilde ayrı türler olmalarına rağmen, çiftleşip yavrular verebildiler. Bu nedenle genlerinizin %4 kadarı Neandertaller'e özgü genlerden oluşuyor.[40], [41], [42]
Burada dikkat etmeniz gereken diğer bir önemli detay, lisede öğrendiğiniz "Canlılar çiftleşebiliyorlarsa aynı türdür, çiftleşemiyorlarsa ayrı türlerdir" tanımının çok gevşek, çoğu zaman düpedüz geçersiz bir tür tanımı olduğudur. Bu tür tanımı, çok kısıtlı şartlarda işlevseldir. Örneğin hayvanlarla ilgili genel bir fikir verebilir; mesela çok farklılaşmış hayvanlar genelde birbiriyle çiftleşemezler ve ayrı türlerdir, evet. Ama biz modern insanlar ve Neandertallerde olduğu gibi, çoktan bambaşka görünümlere kavuşmuş hayvan popülasyonları bile türleşmenin erken evrelerinde birbiriyle rahatlıkla çiftleşebilir.
Zaten bu tür tanımını hayvanlara değil de bitkilere uygulamaya kalkın, işin içinden çıkamazsınız. Apayrı görünümlü ve apayrı türler olduğunda hemfikir olduğumuz bitkiler, hayvanlara göre çok daha kolayca çiftleşebilirler. "Üremeye dayalı biyolojik tür tanımı" adı verilen bu tanımı, bakterilerde kullanamazsınız bile; çünkü çiftleşmeden ürerler. Günümüzde "evrimsel tür tanımı" gibi daha modern tanımlar kullanmaktayız; ama en nihayetinde sorun hep aynıdır: Doğadaki süreğenliği kategorilere bölmeye çalışmaktayız. Tür tanımlarıyla ilgili daha fazla bilgiyi buradaki yazımızdan alabilirsiniz.
Dolayısıyla "A türü B türünden evrimleşti, sonra da B'den C evrimleşti." gibi muntazam bir akış olduğunu söyleyip geçebilirsiniz. Ama gerçekte olan; A, B ve C türlerinin çok sayıda alt popülasyonu olması, bunların çok farklı yaşam alanlarıyla yüzleşmiş olması, dolayısıyla bu alt popülasyonların farklı yönlerde adaptasyonlar edinmiş olması, bunların bazı coğrafyalarda bir arada yaşamış olması, çiftleşerek yavrular vermiş (dolayısıyla edindikleri karakterleri birbirlerine aktarmış olması), kimi alt popülasyonların kimi zaman kimi yerde izole olması, bazılarının bir süre yok olmanın eşiğine gelip sonra yeniden var oluşa tutunması, bazılarının tamamen yok olması gibi karmakarışık ve birbiriyle girişik bir örüntüler olacaktır.
İşte bulduğumuz fosiller, bu girift olaylar silsilesinin rastgele noktalarından anlık kesitler almak gibidir. Uzun bir videonun bir veya birkaç karesini almak gibi... Ama yeterince çok kareye sahip olduğunuzda, hele ki genler gibi farklı veri hatlarına ve kanıt türlerine de sahip olduğunuzda, "evrim tarihi" adlı filmin neyi anlattığını çözebilirsiniz. Bilimin yapmaya çalıştığı da budur.
Homo bodoensis Bunun Neresinde?
Tüm bunların Homo bodoensis ile ilgisi nedir? Araştırmacılara göre, az önce bahsettiğimiz Homo heidelbergensis türü, işleri çok karıştırmaktadır.[43] Çünkü bugüne kadar; Afrika, Avrupa ve Asya'yı içeren geniş bir coğrafyadan elde edilen farklı nitelikteki fosillerin hepsini Homo heidelbergensis türü altında sınıflandırdık.[44] Ayrıca araştırmacılar, Homo heidelbergensis türünün tanımlanma biçiminin modern tanımlama standartlarına uymadığını, eldeki fosillerden bu türün bu şekilde tanımlanmasının mümkün olmadığını savunmaktadırlar.[20], [45], [46], [47]
Benzer şekilde, Homo rhodesiensis, yani "Rodezya İnsanları" olarak bilinen, pek iyi tanımlanmamış ve pek de kabul görmemiş olan, ama Neandertallere ve Heidelberg İnsanlarına benzeyen bazı fosiller de vardır (bu türün yerleşimini yazı başındaki evrim ağaçlarında görebilirsiniz).[48], [49], [50], [51] Bu türün kabul görmeme nedenlerinden biri, "Rhodes" isminin Cecil Rhodes adlı sömürgeci köle tüccarını yüceltmesidir.[52], [53], [54] Ancak türün genel olarak muğlaklığı, paleoantropolojide genel olarak görmezden gelinmesine neden olmuştur.[20], [55], [56], [57]
Bu türler, yeni fosilleri isimlendirmeyi zorlaştırmaktadır, çünkü tür parametrelerinin biraz dışında kalan fosilleri de H. heidelbergensis altına attığımızda, türün tanımı hafif hafif sürekli genişlemektedir; araştırmacılara göre bu da türü anlamsız bir isme dönüştürmektedir.
Çözüm: Homo heidelbergensis'i Öldürmek...
İşte araştırmacılar, yeni makalelerinde buna bir çözüm önermektedirler. Dedikleri, özetle şudur:[58]
Birincisi, H. heidelbergensis ve H. rhodesiensis türlerini tek bir gruba alalım ve onlara Homo bodoensis diyelim.
İkincisi, Homo erectus'tan ayrılan bir dalın Neandertaller, Denisovalılar ve biz insanlara giden bir ortak ataya evrimleştiğini zaten biliyoruz; bunda sorun yok. Ancak o türün tam olarak hangi tür olduğunu henüz keşfedemediğimizi ve o ortak ata her ne idiyse, ondan bize gelen değil de, Neandertallere ve Denisovalılara giden koldaki ata türü de henüz keşfedemediğimizi varsayalım. Dolayısıyla bunları aramaya devam edelim.
Ama Homo erectus'tan evrimleştikten sonra ayrılan o ortak atadan Homo sapiens'e, yani bize gelen kolda evrimleşen ilk ara tür... İşte o Homo bodoensis'tir.
Ayrımın Neandertaller tarafında kalıp da bugüne kadar Homo heidelbergensis altında sınıflandırılan tüm fosillere de Neandertal diyelim.
Eğer bunları yaparsak, insanın evrimi ağacını daha temiz ve tutarlı yapacağımızı düşünüyorlar. Bu durum, aşağıdaki evrim ağacı ile ifade edilebilir:
Öneri Kabul Görecek mi?
Bu elbette büyük bir öneri, çünkü oldukça oturmuş türleri, hele hele Heidelberg'i tamamen ortadan kaldırmayı öneriyor. Neandertaller'in evrim tarihini 250-300 bin yıldan yaklaşık 500-600 bin yıl önceye çekmektedir.[59], [60]
Bilimde bir öneri yapıldı diye illa kabul edilmek zorunda da değildir. Bu öneri tutacak mı, kabul görecek mi? Bunu; akademik tartışmalar, yeni makaleler ve bundan sonra yapılacak paleoantropoloji konferanslarında yapılan fikir alışverişleri gösterecektir. Örneğin daha şimdiden birçok antropolog bu fikre pek sıcak bakmamaktadır, çünkü her ne kadar öneri kendi argümanları içinde makul gözükse de, söylediklerine göre bizim, daha fazla tür isminden ziyade, daha fazla fosile ihtiyacımız vardır. Çünkü evrim "örgü nehir" dediğimiz türden bir nehir gibi akan, karmakarışık bir tarihe sahiptir.[61] Bunu, aşağıdaki görselde de görebiliriz:
İşte bu karmakarışık tarihin kaba detaylarını elimizdeki fosillerden bilmekteyiz. Daha ince detaylarını genler sayesinde bilmekteyiz. Dolayısıyla şu anda asıl önemli olan, spesifik bir fosile vereceğimiz isimden ziyade, geride bıraktığımız birkaç yüz bin yıl içinde yaşanan dallı budaklı evrimi daha net görmemizi sağlayacak, daha geniş coğrafyalardan ve zaman dilimlerinden elde edilmiş daha çok fosili gün ışığına çıkarmaktır. Böylece daha çok veriyle, daha isabetli bir hikaye anlatmamız mümkün olacaktır. Yani bu öneriye karşı çıkanlara göre önemli olan, süreci çözebilmektir, süreci isimlendirebilmek değildir.
Sonuç
Bu konuyu böyle derin bir şekilde analiz etmemizin önemli bir nedeni var: Evrim Ağacı'nda tekrar tekrar gördüğümüz gibi, akademik bilimdeki karmaşık tartışmalar popüler bilime bazen aşırı basitleştirilerek yansıyabilmektedir. Yani henüz halk evrimi, "maymunun ertesi gün insana dönüşmesi" gibi anladığı için, tabii ki işin aslını anlatabilmek adına ağaç figürleri gibi basitleştirilmiş figürler kullanılmak zorundadır. Örneğin "Evrim Ağacı" ismimiz de oradan gelmektedir.
Ancak gördüğümüz gibi evrim, bir ağaçtan çok, bir çalı gibidir.[61] Dalları muntazaman birbirinden ayrılmış değildir; iç içe geçmiş, karman çorman bir yapıdır. Dolayısıyla on binlerce bireyden oluşan onlarca farklı türün, yüz binlerce yıl boyunca Dünya genelindeki hareketlerini ve kademeli dönüşümlerini anlayıp, hepsini bir arada çözmeye çalışmak; gizemli bir cinayeti aydınlatmaktan bile binlerce kat daha zordur.
Homo bodoensis, uzun bir destanın sayfalarından birindeki bir dipnot gibidir. Ama ondan bile öğrenecek çok şeyimiz vardır.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 15
- 10
- 5
- 4
- 3
- 3
- 2
- 2
- 1
- 1
- 0
- 0
- ^ a b G. C. Conroy, et al. (1978). Newly Discovered Fossil Hominid Skull From The Afar Depression, Ethiopia. Nature, sf: 67-70. doi: 10.1038/276067a0. | Arşiv Bağlantısı
- ^ National Geographic Society. Rift Valley. (15 Haziran 2015). Alındığı Tarih: 6 Kasım 2021. Alındığı Yer: National Geographic Society | Arşiv Bağlantısı
- ^ The Ethiopian Herald. East Africa: Blessings Of The East African Rift Valley. (25 Ağustos 2021). Alındığı Tarih: 6 Kasım 2021. Alındığı Yer: The Ethiopian Herald | Arşiv Bağlantısı
- ^ I. Akwei. Africa Is Splitting Into Two After Tear In Kenya’s Rift Valley. (22 Mart 2018). Alındığı Tarih: 6 Kasım 2021. Alındığı Yer: Face2Face Africa | Arşiv Bağlantısı
- ^ R. M. S. Fernandes, et al. (2004). Angular Velocities Of Nubia And Somalia From Continuous Gps Data: Implications On Present-Day Relative Kinematics. Earth and Planetary Science Letters, sf: 197-208. doi: 10.1016/j.epsl.2004.02.008. | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. Chow. The African Continent Is Very Slowly Peeling Apart. Scientists Say A New Ocean Is Being Born.. (17 Temmuz 2020). Alındığı Tarih: 6 Kasım 2021. Alındığı Yer: NBC News | Arşiv Bağlantısı
- ^ Institute of Geosciences and Earth Resources. The Ethiopian Rift Valley. Alındığı Tarih: 6 Kasım 2021. Alındığı Yer: Universita degli Studi di Firenze | Arşiv Bağlantısı
- ^ UNESCO World Heritage Centre. The African Great Rift Valley - The Maasai Mara. Alındığı Tarih: 6 Kasım 2021. Alındığı Yer: UNESCO World Heritage Centre | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. Hublin, et al. (2017). New Fossils From Jebel Irhoud, Morocco And The Pan-African Origin Of Homo Sapiens. Nature, sf: 289-292. doi: 10.1038/nature22336. | Arşiv Bağlantısı
- ^ C. . Butler. (2005). Prehistoric Flintwork. ISBN: 9780752433400. Yayınevi: Tempus.
- ^ C. Renfrew, et al. (1991). Archaeology: Theories, Methods, And Practice. ISBN: 9780500276051. Yayınevi: Thames & Hudson.
- ^ B. Wood, et al. (2005). Human Evolution: A Very Short Introduction. ISBN: 9780192803603. Yayınevi: Oxford University Press, USA.
- ^ R. Milner. (1990). The Encyclopedia Of Evolution: Humanity's Search For Its Origins. ISBN: 9780816014729. Yayınevi: Facts on File.
- ^ T. D. White. (1986). Cut Marks On The Bodo Cranium: A Case Of Prehistoric Defleshing. American Journal of Physical Anthropology, sf: 503-509. doi: 10.1002/ajpa.1330690410. | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. Tarlow, et al. (2013). The Oxford Handbook Of The Archaeology Of Death And Burial. ISBN: 9780199569069. Yayınevi: Oxford University Press, USA.
- ^ T. R. Pickering. (2000). Brief Communication: Cutmarks On A Plio-Pleistocene Hominid From Sterkfontein, South Africa. American Journal of Physical Anthropology, sf: 579-584. | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b A. Mounier, et al. (2009). Is Homo Heidelbergensis A Distinct Species? New Insight On The Mauer Mandible. Journal of Human Evolution, sf: 219-246. doi: 10.1016/j.jhevol.2008.12.006. | Arşiv Bağlantısı
- ^ R. Hosfield, et al. (2018). Early Hominins In North-West Europe: A Punctuated Long Chronology?. Quaternary Science Reviews, sf: 148-160. doi: 10.1016/j.quascirev.2018.04.026. | Arşiv Bağlantısı
- ^ C. Stringer. (2012). What Makes A Modern Human. Springer Science and Business Media LLC, sf: 33-35. doi: 10.1038/485033a. | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b c L. T. Buck, et al. (2014). Homo Heidelbergensis. Current Biology, sf: R214-R215. doi: 10.1016/j.cub.2013.12.048. | Arşiv Bağlantısı
- ^ K. Prüfer, et al. (2014). The Complete Genome Sequence Of A Neanderthal From The Altai Mountains. Nature, sf: 43-49. doi: 10.1038/nature12886. | Arşiv Bağlantısı
- ^ C. J. Bae, et al. (2017). On The Origin Of Modern Humans: Asian Perspectives. Science. doi: 10.1126/science.aai9067. | Arşiv Bağlantısı
- ^ C. M. Schlebusch, et al. (2017). Southern African Ancient Genomes Estimate Modern Human Divergence To 350,000 To 260,000 Years Ago. Science, sf: 652-655. doi: 10.1126/science.aao6266. | Arşiv Bağlantısı
- ^ I. Hershkovitz, et al. (2018). The Earliest Modern Humans Outside Africa. Science, sf: 456-459. doi: 10.1126/science.aap8369. | Arşiv Bağlantısı
- ^ A. Gómez-Robles. (2019). Dental Evolutionary Rates And Its Implications For The Neanderthal–Modern Human Divergence. Science Advances. doi: 10.1126/sciadv.aaw1268. | Arşiv Bağlantısı
- ^ K. Harvati, et al. (2019). Apidima Cave Fossils Provide Earliest Evidence Of Homo Sapiens In Eurasia. Nature, sf: 500-504. doi: 10.1038/s41586-019-1376-z. | Arşiv Bağlantısı
- ^ A. Bergström, et al. (2021). Origins Of Modern Human Ancestry. Nature, sf: 229-237. doi: 10.1038/s41586-021-03244-5. | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. Meyer, et al. (2016). Nuclear Dna Sequences From The Middle Pleistocene Sima De Los Huesos Hominins. Nature, sf: 504-507. doi: 10.1038/nature17405. | Arşiv Bağlantısı
- ^ F. Welker, et al. (2020). The Dental Proteome Of Homo Antecessor. Nature, sf: 235-238. doi: 10.1038/s41586-020-2153-8. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. N. Wilford. The Human Family Tree Has Become A Bush With Many Branches. (26 Haziran 2007). Alındığı Tarih: 6 Kasım 2021. Alındığı Yer: The New York Times | Arşiv Bağlantısı
- ^ The Smithsonian Institution's Human Origins Program. Homo Heidelbergensis. (22 Ocak 2021). Alındığı Tarih: 6 Kasım 2021. Alındığı Yer: The Smithsonian Institution | Arşiv Bağlantısı
- ^ F. Dorey. Homo Heidelbergensis. (28 Haziran 2021). Alındığı Tarih: 6 Kasım 2021. Alındığı Yer: The Australian Museum | Arşiv Bağlantısı
- ^ G. L. Isaac. (2011). Sorting Out The Muddle In The Middle: An Anthropologist's Post-Conference Appraisal. De Gruyter Mouton, sf: 875-888. doi: 10.1515/9783110878837.875. | Arşiv Bağlantısı
- ^ G. P. Rightmire. (2003). Homo Erectus And Later Middle Pleistocene Humans. Annual Reviews, sf: 239-259. doi: 10.1146/annurev.an.17.100188.001323. | Arşiv Bağlantısı
- ^ I. Tattersall. (1986). Species Recognition In Human Paleontology. Journal of Human Evolution, sf: 165-175. doi: 10.1016/S0047-2484(86)80043-4. | Arşiv Bağlantısı
- ^ P. G. Rightmire. (1996). The Human Cranium From Bodo, Ethiopia: Evidence For Speciation In The Middle Pleistocene?. Journal of Human Evolution, sf: 21-39. doi: 10.1006/jhev.1996.0046. | Arşiv Bağlantısı
- ^ G. P. Rightmire. (2008). Homo In The Middle Pleistocene: Hypodigms, Variation, And Species Recognition. Evolutionary Anthropology: Issues, News, and Reviews, sf: 8-21. doi: 10.1002/evan.20160. | Arşiv Bağlantısı
- ^ G. Manzi. (2016). Humans Of The Middle Pleistocene: The Controversial Calvarium From Ceprano (Italy) And Its Significance For The Origin And Variability Of Homo Heidelbergensis. Quaternary International, sf: 254-261. doi: 10.1016/j.quaint.2015.12.047. | Arşiv Bağlantısı
- ^ A. Mounier, et al. (2016). Virtual Ancestor Reconstruction: Revealing The Ancestor Of Modern Humans And Neandertals. Journal of Human Evolution, sf: 57-72. doi: 10.1016/j.jhevol.2015.11.002. | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. Price. (2020). Africans, Too, Carry Neanderthal Genetic Legacy. Science, sf: 497-497. doi: 10.1126/science.367.6477.497. | Arşiv Bağlantısı
- ^ A. B. Wolf, et al. (2018). Outstanding Questions In The Study Of Archaic Hominin Admixture. PLOS Genetics, sf: e1007349. doi: 10.1371/journal.pgen.1007349. | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. Sankararaman, et al. (2016). The Combined Landscape Of Denisovan And Neanderthal Ancestry In Present-Day Humans. Current Biology, sf: 1241-1247. doi: 10.1016/j.cub.2016.03.037. | Arşiv Bağlantısı
- ^ C. Stringer. (2012). The Status Of Homo Heidelbergensis. Evolutionary Anthropology: Issues, News, and Reviews, sf: 101-107. doi: 10.1002/evan.21311. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. H. Schwartz, et al. (2010). Fossil Evidence For The Origin Of Homo Sapiens. American Journal of Physical Anthropology, sf: 94-121. doi: 10.1002/ajpa.21443. | Arşiv Bağlantısı
- ^ F. H. Smith, et al. (2013). The Origins Of Modern Humans. ISBN: 9781118659908. Yayınevi: John Wiley & Sons.
- ^ R. L. Cann, et al. (1987). Mitochondrial Dna And Human Evolution. Nature, sf: 31-36. doi: 10.1038/325031a0. | Arşiv Bağlantısı
- ^ C. B. Stringer, et al. (1988). Genetic And Fossil Evidence For The Origin Of Modern Humans. Science, sf: 1263-1268. doi: 10.1126/science.3125610. | Arşiv Bağlantısı
- ^ R. Grün, et al. (2020). Dating The Skull From Broken Hill, Zambia, And Its Position In Human Evolution. Nature, sf: 372-375. doi: 10.1038/s41586-020-2165-4. | Arşiv Bağlantısı
- ^ T. D. White, et al. (2003). Pleistocene Homo Sapiens From Middle Awash, Ethiopia. Nature, sf: 742-747. doi: 10.1038/nature01669. | Arşiv Bağlantısı
- ^ B. Asfaw. (1983). A New Hominid Parietal From Bodo, Middle Awash Valley, Ethiopia. American Journal of Physical Anthropology, sf: 367-371. doi: 10.1002/ajpa.1330610311. | Arşiv Bağlantısı
- ^ G. P. Rightmire. (1983). The Lake Ndutu Cranium And Early Homo Sapiens In Africa. American Journal of Physical Anthropology, sf: 245-254. doi: 10.1002/ajpa.1330610214. | Arşiv Bağlantısı
- ^ P. A. J. Stevens, et al. (2014). The Palgrave Handbook Of Race And Ethnic Inequalities In Education. ISBN: 9780230304284. Yayınevi: Palgrave Macmillan.
- ^ R. R. Ackermann, et al. Upholding "Good Science" In Human Origins Research: A Response To Chan Et Al (2019). (6 Kasım 2019). Alındığı Tarih: 6 Kasım 2021. Alındığı Yer: Center for Open Science doi: 10.31730/osf.io/qtjfp. | Arşiv Bağlantısı
- ^ L. Schroeder. (2020). Revolutionary Fossils, Ancient Biomolecules, And Reflections In Ethics And Decolonization: Paleoanthropology In 2019. American Anthropologist, sf: 306-320. doi: 10.1111/aman.13410. | Arşiv Bağlantısı
- ^ C. B. Stringer. (1983). Some Further Notes On The Morphology And Dating Of The Petralona Hominid. Journal of Human Evolution, sf: 731-742. doi: 10.1016/S0047-2484(83)80128-6. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. M. B. D. Castro, et al. (2003). Gran Dolina-Td6 Versus Sima De Los Huesos Dental Samples From Atapuerca: Evidence Of Discontinuity In The European Pleistocene Population?. Journal of Archaeological Science, sf: 1421-1428. doi: 10.1016/S0305-4403(03)00036-0. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. J. Hublin. (2009). The Origin Of Neandertals. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 16022-16027. doi: 10.1073/pnas.0904119106. | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. Roksandic, et al. (2021). Resolving The “Muddle In The Middle”: The Case For Homo Bodoensis Sp. Nov.. Evolutionary Anthropology: Issues, News, and Reviews. doi: 10.1002/evan.21929. | Arşiv Bağlantısı
- ^ G. A. Wagner, et al. (2010). Radiometric Dating Of The Type-Site For Homo Heidelbergensis At Mauer, Germany. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 19726-19730. doi: 10.1073/pnas.1012722107. | Arşiv Bağlantısı
- ^ A. Rosas, et al. (1998). The Mauer Mandible And The Evolutionary Significance Of Homo Heidelbergensis. Geobios, sf: 687-697. doi: 10.1016/S0016-6995(98)80055-7. | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b J. Hawks. Human Evolution Is More A Muddy Delta Than A Branching Tree | Aeon Ideas. (8 Aralık 2015). Alındığı Tarih: 6 Kasım 2021. Alındığı Yer: Aeon | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 12/12/2024 10:36:30 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/11136
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.