Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Herkes Biliyor, Zarların Hileli Olduğunu

Leonard Cohen'dan Erich Fromm'a: Narsisizm Üzerine

15 dakika
26
Herkes Biliyor, Zarların Hileli Olduğunu
  • Blog Yazısı
Blog Yazısı
Tüm Reklamları Kapat

Giriş

Kaptan yalan söylüyor. Güvertenin aynasından, mürettebatın cansız bedenlerini seçiyorum. Kaptan yalan söylüyor. Hiçbirimiz yetkin denizciler değiliz. Kaptan yalan söylüyor. Gemi sular altında kalacak, ama biz yine de yol almaya devam ediyoruz.

Bu yazdığım metafor, yalnızca bir deniz yolculuğunun değil, modern insanın varoluşsal serüveninin de özeti gibidir. İnsanlık, çoğu zaman yıkımı açıkça görür; hakikatin parçaları ortadadır. Yine de “herkes bilir” ama kimse söylemez; daha doğrusu, söyleyenler de duymak istemeyen bir çoğunluğun sessizliği içinde kaybolur. Leonard Cohen’ın Everybody Knows şarkısında tekrar tekrar dile getirdiği bu “herkesin bildiği ama sustuğu hakikat”, narsizmin hem bireysel hem de toplumsal düzeyde işleyişini anlamak için güçlü bir metafor sunar. Freud’un narsizm kavramından Lacan’ın ayna evresine, Fromm’un “sahip olmak” ile “olmak” ayrımından günümüz psikopolitik tartışmalarına kadar uzanan geniş bir literatür, bu metaforun arka planını açığa çıkarır.

Narsizm, görünürde özgüvenin, bireyselliğin ve gücün simgesi gibi sunulsa da, aslında kırılgan bir zeminde yükselen bir yanılsamadır. Modern insanın “kaptanın yalanına” inanarak devam etmesi, narsizmin en temel yanılsamasını; yani hakikati inkâr ederek, sahte bir bütünlük duygusuna tutunma halini temsil eder. Bu makalede narsizmi yalnızca bireysel bir kişilik bozukluğu olarak değil, aynı zamanda kültürel, toplumsal ve tarihsel bağlamda işleyen bir yanılsama olarak ele alacağım.

Tüm Reklamları Kapat

1. Otto Kernberg: Patolojik Narsizm ve Karanlık Yüz

"Narsist güç oyunu oynar; etik sadece sözcükte kalır, gerçek hep kendi çıkarına hizmet eder."

Otto Kernberg, nesne ilişkileri kuramı çerçevesinde yaptığı çalışmalarla, narsistik kişilik bozukluğunun (NKB) psikanalitik anlayışını derinlemesine şekillendirmiş önemli bir çağdaş teorisyen ve klinisyendir. Kernberg'in katkısı, narsizmi yalnızca bir gelişimsel evre veya libidinal bir yatırım sorunu olarak değil, benliğin ve kişilerarası ilişkilerin yapısında meydana gelen patolojik bir organizasyon sorunu olarak kavramsallaştırmış olmasıdır.

Kernberg'e göre patolojik narsizm, erken çocukluk döneminde, özellikle de anne ile kurulan ilk ilişkilerde yaşanan şiddetli hayal kırıklığı, soğukluk veya istismar gibi derin yaralanmaların bir sonucudur. Bu yoğun olumsuz duygularla baş edemeyen çocuğun benliği, savunmacı bir yapı geliştirir: gerçek benliği ve gerçek nesne imgeleri (özellikle anne) içsel dünyada bütünleştirilemez. Bunun yerine, "iyi" (doyum sağlayan, sevgi dolu) ve "kötü" (hayal kırıklığına uğratan, reddeden) imgeler birbirinden ayrıştırılır (bölme - splitting). Narsistik yapı, bu bölünmüşlük üzerine inşa edilir. Birey, dayanılamaz derecede kırılgan ve değersiz hissedilen "gerçek" benliği tamamen bastırır ve onun yerine, "grandiyöz benlik" adı verilen patolojik, şişirilmiş, her şeye kadir bir benlik imgesini benimser. Bu grandiyöz benlik, genellikle idealize edilmiş ebeveyn imgeleriyle birleştirilerek yaratılır. Sonuç, dışarıdan güçlü, kendine güvenen ve üstün görünen, ancak içeride boşluk, anlamsızlık ve kronik bir değersizlik duygusu yaşayan bir bireydir.

Bu içsel yapının dışavurumu, Kernberg'in tarif ettiği ayırıcı klinik özelliklerde kendini gösterir:

Tüm Reklamları Kapat

Kronik Grandiyozite: Sürekli bir üstünlük, benzersizlik ve özel haklara sahip olma duygusu. Bu, kırılgan özgüveni korumak için sürekli dış onay ihtiyacıyla iç içe geçmiştir.

Empati Eksikliği: Başkalarının ihtiyaçlarını, duygularını ve bakış açılarını gerçek anlamda algılama ve tanıma yetisinin olmaması. Diğer insanlar, kendi grandiyöz benliğini besleyen "narsistik kaynaklar" olarak görülür.

Sömürücülük ve Manipülasyon: İlişkiler, karşıdakinden bir şeyler elde etmek (hayranlık, itaat, fayda) için araçsallaştırılır. Diğer insanlar, birer "özne" olarak değil, kendi ihtiyaçlarını karşılaması gereken "nesneler" olarak algılanır.

Patolojik Kıskançlık: Başkalarının sahip olduklarına karşı derin bir kıskançlık ve onların sahip olduklarını hak ettiklerine inanmama hali.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Kernberg'in analizinin en çarpıcı yanı, bu patolojinin etik boyutuna yaptığı vurgudur. Ona göre narsistik kişilik bozukluğu, sadece bir "hastalık" değil, aynı zamanda bir "ahlaki bozukluk"tur. Çünkü bu yapı, başkalarının insani varlığını ve özerkliğini temelden inkâr eder. İlişkiler, karşılıklı saygı ve sevgi üzerine değil, güç, kontrol ve tek taraflı fayda üzerine kuruludur. Bu, kişilerarası ilişkileri zehirleyen ve toplumsal bağları aşındıran bir dinamiktir.

Kernberg'in teorisi, modern neoliberal toplumun işleyişini anlamak için de son derece elverişli bir çerçeve sunar. Rekabetçi, bireyci ve performansa dayalı bu düzen, grandiyozite, acımasız hırs, manipülasyon ve duygusal bağlardan azade olmayı ödüllendirir. İş dünyasında, siyasette veya medyada sıklıkla gördüğümüz "başarılı" figürler, Kernberg'in tarif ettiği narsistik özellikleri sergiler. Liderlik, empati ve işbirliği üzerine değil, gücü elinde tutma ve görünürlük üzerine kuruludur. Neoliberal kapitalizm, kırılgan benliklerini dış başarılarla telafi etmeye çalışan bireyleri sistematik olarak üretir ve öne çıkarır.

Leonard Cohen'in "Herkes biliyor, iyi adamların kaybettiğini" dizesi, Kernberg'in bu karanlık analizinin tam kalbine işaret eder. "İyi adamlar", burada empati kuran, etik değerleri olan, ilişkileri araçsallaştırmayan, kısacası narsistik olmayan bireyleri temsil eder. "Kaybetmek" ise, narsistik düzenin acımasız mantığının sonucudur. Bu düzende dürüstlük, naiflik ve zayıflık olarak görülür; manipülasyon ve acımasızlık ise "zeka" ve "güç" olarak kutsanır. Sahnede kalan, herkesin yalan söylediğini bildiği ama bir türlü alaşağı edilemeyen narsistik figürlerdir. Cohen'in bu dizeleri, Kernberg'in klinik gözlemlerinin toplumsal ve etik sonuçlarını özetler: Narsistik patoloji yalnızca bir bireyi hasta etmekle kalmaz, içinde yaşadığımız dünyanın ahlaki iklimini de belirler ve "iyi" olanın sistematik olarak dezavantaja düştüğü bir ortam yaratır.[3]

2. Twenge & Campbell: Narsisizm Salgını

"Modern çağ, narsizmin salgın hâline geldiği bir laboratuvardır; herkes kendi parıltısına saplanmış."

Jean Twenge ve Keith Campbell'ın The Narcissism Epidemic: Living in the Age of Entitlement (2009) adlı çalışması, narsisizm üzerine yapılan tartışmaları klinik ve teorik alandan toplumsalın geniş alanına taşıyarak, onun yayılan bir "salgın" olduğunu iddia eden çığır açıcı bir argüman sunar. Yazarlar, bu iddialarını ampirik verilere dayandırır; özellikle de Narsistik Kişilik Envanteri gibi ölçeklerden elde edilen nesillerarası karşılaştırmalı veriler, genç nesillerde narsistik kişilik özelliklerinin önceki nesillere kıyasla keskin bir şekilde arttığını göstermektedir. Onlara göre bu artış, narsisizmin artık sadece patolojik bir tanı kategorisi olmadığını, aynı zamanda yaygın ve hatta teşvik edilen bir kültürel norm haline geldiğinin kanıtıdır. Bu yeni kültürel iklimin temelinde, bireyciliğin aşırı vurgulanması, hak duygusunun (entitlement) yükselişi ve "kendini sevmek" ile "özgüven" gibi kavramların yanlış yorumlanarak mutlak birer erdem olarak sunulması yatar. Ebeveynlik stillerindeki değişim – her çocuğun "özel" olduğunun sürekli vurgulanması –, eğitim sistemindeki kendini ifade odaklı yaklaşımlar ve özellikle de sosyal medyanın yükselişi, bu salgını besleyen başlıca faktörler olarak öne çıkar. Sosyal medya platformları, bireylere sürekli olarak kendilerini sergileme, özenle kurgulanmış bir benlik imajı yaratma ve bu imaj üzerinden dış onay (beğeniler, yorumlar, takipçiler) toplama fırsatı sunar. Bu durum, narsistik kişiliğin temel dinamiği olan grandiyöz benliğin sürekli beslenmesi ve pekiştirilmesi için ideal bir ekosistem yaratmıştır. Twenge ve Campbell'e göre, "kendini beğenmişlik" artık ayıplanan bir şey olmaktan çıkıp bir yaşam tarzı ve başarı stratejisi olarak görülmeye başlanmıştır. Ancak bu durum toplumsal bağlar için yıkıcı sonuçlar doğurur; çünkü ilişkileri daha yüzeysel, rekabetçi ve tüketim odaklı hale getirir, empati ve karşılıklı bağlılık yerine sürekli bir kıyaslama ve performans halini teşvik eder. Leonard Cohen'in "Herkes biliyor, parçalara ayrıldığını / bu kutsal kalbe son bir kez bak patlamadan önce" dizeleri, bu narsisizm salgınının taşıdığı içsel çelişkiyi ve kaçınılmaz sonu mükemmel bir şekilde özetler. "Parçalara ayrılmak", narsistik kişilik yapısının özünde barındırdığı kırılganlığa ve tutarsızlığa işaret eder. Sürekli dış onayla beslenmesi gereken grandiyöz benlik, gerçeklikle çatıştığında, eleştirildiğinde veya beklenen takdiri görmediğinde kolayca parçalanmaya ve çökmeye mahkumdur. "Kutsal kalp" ise, bireyin kendisini evrenin merkezine koyduğu, kendi benliğini kutsal ve dokunulmaz addettiği o narsistik yanılsamayı temsil eder. Cohen'in şarkıdaki uyarısı, bu yanılsamanın sürdürülemez olduğu ve nihayetinde bir patlamayla (depresyon, öfke nöbetleri, ilişkilerin iflası veya toplumsal bir kırılma) sonuçlanacağı yönündedir. Herkes bu parçalanmanın ve patlamanın kaçınılmaz olduğunu bilir, ancak narsistik kültür bireyleri bu kırılgan kutsallığa son bir kez daha bakmaya, onu beslemeye ve sonucu göz ardı etmeye devam etmeye zorlar.

3. Freud: Narsizmin Kökenleri ve Yapısı

"Narsizm, benliğin kendi kırılganlığını örtmek için geliştirdiği en eski maskedir; görünürde güçlüyüz, ama içimizde boşluk hâlâ aynıdır."

Tüm Reklamları Kapat

Sigmund Freud’un 1914 tarihli Zur Einführung des Narzißmus (Narsizme Giriş Üzerine) metni, psikanalitik düşünce içerisinde narsizmin hem kavramsal hem de klinik çerçevesini belirleyen kurucu bir metindir. Freud burada narsizmi iki biçimde ele alır: birincil narsizm ve ikincil narsizm.

Birincil narsizm, çocuğun dış dünyadan henüz ayırt edilmediği döneme denk gelir. Çocuk, anneyle kurduğu bedensel birliktelik üzerinden kendisini hem evrenin merkezi hem de doyumun tek kaynağı olarak deneyimler. Bu dönem, öznenin benlik inşasının temelini oluşturur. Ancak gelişim ilerledikçe dış dünya ile sınırlar belirginleşir; çocuk, “başkaları”nın varlığını kabul etmek zorunda kalır. Bu kopuş, aynı zamanda narsistik kırılmanın ilk adımıdır.

İkincil narsizm ise, libidonun dış dünyadaki nesnelere yapılan yatırımının geri çekilerek tekrar benliğe döndürülmesi sürecidir. Freud bunu bir geri çekilme (regresyon) veya savunma mekanizması olarak yorumlar. Sağlıklı bir bireyde bu durum, özsaygıyı (self-esteem) korumak ve benliği güçlendirmek için sınırlı düzeyde işleyebilir. Ancak patolojik formunda, birey dış dünyadan gelen hayal kırıklıkları, reddedilme veya travmalar nedeniyle libidosunu nesnelerden tamamen çeker ve birincil narsizmin o ilkel, her şeye kadir haline geri döner. Bu, dış gerçeklikle bağın zayıfladığı, benliğin şişirilmiş ve gerçekçi olmayan bir şekilde yüceltildiği, nesne ilişkilerinin ise sığ ve çıkara dayalı olduğu bir yapıya yol açar. Freud, modern insanın bu ikincil narsizm mekanizmalarıyla, özellikle de benliğini yaralayabilecek dış tehditlere karşı bir savunma olarak sıklıkla ördüğünü belirtir.

Tüm Reklamları Kapat

Metinde atıf yapılan Leonard Cohen’e ait “Herkes biliyor, kaptanın yalan söylediğini” dizesi, tam da bu patolojik ikincil narsizmin işleyişine mükemmel bir metafor sunar. Narsist birey, tıpkı batmakta olan bir geminin kaptanı gibi, içerideki çözülmeyi, yetersizliği veya yarayı (narsistik kırılmayı) kabul etmek yerine, her şeyin kontrol altında olduğuna dair bir illüzyon yaratır. Bu bir savunma ve maskeleme stratejisidir. Dışarıdan projekte edilen bu güçlü ve kusursuz imaj (“kaptan”), içerideki kırılgan ve yaralı benliği korumak için inşa edilmiş bir fantazidir. Ancak gerçeklik (“geminin batıyor oluşu”) değişmemiştir ve herkes aslında durumun farkındadır. Freudyen anlamda bu, narsizmin temel paradoksudur: Benliği korumak için inşa edilen bu görkemli yapı, aslında kişiyi gerçek ilişkilerden ve doyumdan kopararak onu yalnızlaştırır ve nihayetinde çöker.

Bu metin, Freud’un daha sonra kuramında yapacağı önemli revizyonların, özellikle de yapısal model (id, ego, süperego) ve ölüm içgüdüsü kavramlarının da habercisidir. Narsizm tartışması, onu benlik (ego) ile libido arasındaki karmaşık ilişkiyi yeniden düşünmeye zorlamış ve benliğin de libidinal bir yatırımın nesnesi olabileceği fikri, psikanalitik düşüncede yeni bir çığır açmıştır. Bu metnin fikirleri, Heinz Kohut’un öz-psikolojisi (self-psychology) de dâhil olmak üzere, sonraki nesil psikanalistler üzerinde derin bir etki bırakmıştır.[1]

4. Lacan: Ayna Evresi ve Ötekinin Bakışı

"Özne, başkasının gözünde kendini tanır; bütünlük yalnızca yansımanın illüzyonudur."

Jacques Lacan’ın 1949’da Zürich’teki 16. Uluslararası Psikanaliz Kongresi’nde sunduğu “The Mirror Stage as Formative of the I Function” (Ben İşlevinin Oluşturucu Unsuru Olarak Ayna Evresi) başlıklı bildirisi, Freudyen narsizm kavramını kökten dönüşüme uğratarak onu yapısalcı ve post-yapısalcı felsefeyle buluşturan ontolojik bir çerçeveye oturtmuştur. Lacan için benlik (ego), doğuştan gelen bir bütünlük değil, tersine, bir yanılsama (méconnaissance) ve yabancılaşma üzerine inşa edilmiş bir yapıdır. Ayna evresi de (le stade du miroir) tam olarak bu kurucu yanılsamanın ortaya çıkış anını betimler.

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Oynuyorum ve Kendimi Tanıyorum Seti (5 Kitap)

Fransa’da pozitif ebeveynlik yönteminde öncü psikoterapist Isabelle Filliozat tarafından kaleme alınan ve yayımlandığı günden bu yana pek çok ülkede çoksatanlar listelerinde bulunan Oynuyorum ve Kendimi Tanıyorum’un tüm kitapları şimdi 5 kitaplık setiyle karşınızda.

EBEVEYN KİTAPÇIĞI, 50’DEN FAZLA ETKİNLİK VE ÇIKARTMAYLA BİRLİKTE!

5 YAŞ VE ÜZERİ

Set içerisindeki kitaplar:
Duygularım (Oynuyorum ve Kendimi Tanıyorum)
Öfke İle Başa Çıkma Yolları (Oynuyorum ve Kendimi Tanıyorum)
Özgüven (Oynuyorum ve Kendimi Tanıyorum)
Korkularım: Dost mu Düşman mı? (Oynuyorum ve Kendimi Tanıyorum)
Arkadaşlık: Nasıl Kurulur ve Nasıl Korunur? (Oynuyorum ve Kendimi Tanıyorum)

Devamını Göster
₺1,221.00
Oynuyorum ve Kendimi Tanıyorum Seti (5 Kitap)

Lacan’a göre, altı aylıktan itibaren bir çocuk (henüz motor koordinasyonu tam olarak gelişmemiş, parçalı bir beden algısına [corps morcelé] sahipken) aynada gördüğü kendi imgesi ya da bir akranının imgesi ile özdeşleşir. Bu imgе, çocuğun içsel olarak deneyimlediği parçalanmışlık ve bağımlılık halinin aksine, tutarlı, bütünlüklü ve bir anlamda ideal bir form sunar. Çocuk, bu “ideal-ben”e yönelik heyecan ve coşku duyar. İşte bu ilksel özdeşleşme, egonun ve narsizmin temelidir. Ancak kritik olan nokta şudur: Bu benlik, gerçek bir içsel özden değil, dışsal bir imgeden, bir speküler yansımadan türemiştir. Bu nedenle ego, özünde bir yanılsamadır; gerçeklikle değil, bir ideal ve bir hayalle kuruludur.

Lacan’ın kuramını Freud’unkinden radikal biçimde ayıran şey, benliğin inşasında “Öteki”nin (l’Autre) merkezi rolüdür. Çocuk, aynadaki imgeyi tanıyıp onaylaması için gereken sembolik çerçeveyi, ona bakan ve “İşte bu sensin!” diyen bir yetişkinin (annesi, babası) bakışı ve sözü aracılığıyla edinir. Dolayısıyla, benlik en başından itibaren Öteki’nin alanına, onun arzusuna ve bakışına tabidir. Narsizm, basit bir “kendini sevmek” değil, Öteki’nin gözünde görülen, onaylanan ve idealize edilen o imgeye duyulan tutkulu bağlılıktır. İnsan, kendi varlığının ve değerinin garantörünü kendi içinde bulamaz; bu garantör daima dışarıdadır, Öteki’ndedir. Bu, insan varoluşunun kaçınılmaz yabancılaşmasıdır.

Modern toplumda sosyal medya platformları, bu Lacanyen sahnenin nihai ifadesi haline gelmiştir. Kullanıcı, tıpkı ayna evresindeki çocuk gibi, parçalı ve akışkan olan gerçek benliğini (corps morcelé) bir kenara bırakarak, özenle kurgulanmış, filtrelenmiş ve idealize edilmiş bir profil imgesi (avatar) yaratır. Bu imge, Öteki’nin (takipçilerin, arkadaşların, genel olarak toplumun) bakışına sunulan speküler bir bütünlüktür. Beğeniler, yorumlar, paylaşımlar ve takipçi sayıları, Öteki’nin onayının nicelleştirilmiş göstergeleridir. İnsan, kendi değerini ve kimliğini, bu sayısal yansımada arar. Instagram veya TikTok, bireyin kendisini Öteki’nin bakışı aracılığıyla gördüğü devasa, küresel bir aynadan başka bir şey değildir.

Leonard Cohen’in “Herkes biliyor, sahnenin öldüğünü / ama yatağında bir sayaç olacak / açığa vuran herkesin bildiği şeyi” dizeleri, bu duruma dair trajik bir öngörü sunar. “Sahnenin ölmüş olması”, gösterinin, performansın ve yanılsamanın (Lacanyen anlamda Imgesel düzenin) artık iflas ettiğini, anlamını yitirdiğini gösterir. Herkes bu yanılsamanın boş olduğunu bilmektedir. Öznenin varlığını ve değerini kanıtlamak için sürekli olarak bakması gereken, onu “açığa vuran” bir göstergedir. Herkesin bildiği şey ise, bu sayıların gerçek benliği değil, yalnızca performe edilmiş bir imgeyi ölçtüğü ve bu oyunun aslında ne kadar anlamsız olduğudur. Fakat birey, varoluşsal güvenliğini bu yanılsamaya bağlamıştır ve ondan vazgeçemez. İşte Lacanyen narsizmin modern çıkmazı budur: Özne, Öteki’nin onayına olan bağımlılığından kurtulamaz ve kendi değerini, daima ertelenmiş ve asla tam olarak tatmin olmayan bu dışsal onay mekanizmalarında aramaya mahkumdur.[2]

5. Erich Fromm: Sahip Olmak ve Olmak Paradoksu

"Birey, sahip olmayı var olmak sanır; narsizm işte bu yanılsamanın kültürel ve psikolojik ürünüdür."

Erich Fromm, narsizm olgusunu Freudyen ve post-Freudyen kuramcılardan farklı bir perspektiften, onu insan varoluşunun temelindeki "sahip olmak" (having) ve "olmak" (being) modları arasındaki paradoksal gerilimin bir tezahürü olarak ele alır. Fromm'un To Have or to Be? (1976) adlı çalışmasında detaylandırdığı bu ayrım, modern kapitalist toplumun patolojik narsizmini anlamak için kritik bir çerçeve sunar. Ona göre, "sahip olmak" modu, kimliği ve benlik değerini dışsal şeylere –mülklere, statüye, unvanlara, başkaları üzerindeki kontrole ve hatta kişinin kendi imajına– sahip olmak üzerinden tanımlayan bir varoluş biçimidir. Bu mod, bireyi sürekli olarak daha fazlasını biriktirmeye, tüketmeye ve kontrol etmeye iter, ancak bu faaliyetler derinde yatan varoluşsal boşluk, yalnızlık ve özgüvensizlik duygularını asla tatmin edemez. Fromm için modern kapitalist kültür, bu "sahip olma" eğilimini sistemli bir şekilde teşvik eder; bireyler, kendilerini "ne kadar çok şeye sahip olurlarsa o kadar çok var oldukları" yanılsamasına kaptırırlar. İşte patolojik narsizm, Fromm'un bakış açısıyla, bu "sahip olma" modunun benliğe yönelik en uç ifadesidir. Narsist birey, gerçek, otantik ve kırılgan "olma" halini reddeder ve onun yerine, sahip olunan niteliklerle (güzellik, zeka, başarı, hayranlık) tanımlanan grandiyöz, idealize edilmiş bir benlik imajına sahip çıkar. Bu imaja sahip olmak, onu sürekli sergilemek ve başkalarının gözünde onaylatmak esastır. Bu nedenle, narsistin ilişkileri gerçek bir sevgi, karşılıklılık ve bağ kurma ("olmak") üzerine değil, sahip olunan imajı besleyen narsistik kaynakları elde etme ve kontrol etme ("sahip olmak") üzerine kuruludur. Fromm, bu durumun sadece bireysel bir patoloji değil, aynı zamanda toplumsal düzeyde üretilen ve ödüllendirilen sistemik bir hastalık olduğunu vurgular. Sosyal medyada sergilenen gösterişli yaşamlar, tüketim kültürünün dayattığı markalar ve statü sembolleri, bu "sahip olma" dinamiğinin modern tapınaklarıdır. İnsanlar, sahip oldukları arabayla, takipçi sayısıyla veya yedikleri yemekle değerli oldukları yanılsamasına kapılırlar. Leonard Cohen'in "Herkes ceplerine konuşur, herkes bir kutu çikolata ve uzun bir gül ister" dizesi, Fromm'un bu eleştirisini son derece şiirsel ve keskin bir biçimde yansıtır.

Sonuç: Narsizm, Modern Çağın Maskeli Balosu

Narsizm, Freud’dan günümüze psikanalitik teorinin en çok tartışılan kavramlarından biri olmuştur. Freud onun kökenlerini tanımlamış, Lacan ontolojik boyutunu açmış, Kernberg karanlık yüzünü klinik düzeyde göstermiş, Lasch ve Twenge gibi düşünürler ise toplumsal ve kültürel yansımalarını teşhis etmiştir.

Modern toplumda narsizm, yalnızca bireyin ruhsal bir hastalığı değil, kolektif bir yaşam biçimine dönüşmüştür. Sosyal medyanın sahte sahneleri, iş dünyasının rekabetçi oyunları ve siyasetin ikiyüzlü dili; narsizmi adeta ödüllendiren yapılar üretir.

Leonard Cohen’ın Everybody Knows şarkısında tekrar edilen “herkes biliyor” nakaratı, narsizmin bu çıplak gerçekliğini özetler. Herkes biliyor ama kimse yüzleşmek istemiyor. Geminin su aldığını, sahnenin öldüğünü, iyi insanların kaybettiğini…

İşte narsizm, tam da bu inkâr ve gösteri arasında salınan modern öznenin trajedisidir.

Okundu Olarak İşaretle
4
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Raporla
Mantık Hatası Bildir
Yukarı Zıpla
Bu Blog Yazısı Sana Ne Hissettirdi?
  • Muhteşem! 1
  • Tebrikler! 1
  • Bilim Budur! 1
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 0
  • Güldürdü 0
  • İnanılmaz 0
  • Umut Verici! 0
  • Merak Uyandırıcı! 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
  • ^ J. LaPlanche. Language Of Psycho-Analysis. ISBN: 978-0393011050. Yayınevi: W. W. Norton & Company.
  • ^ J. Lacan. Psikanalizin Dört Temel Kavrami. ISBN: 978-9753423861. Yayınevi: Metis Yayınları.
  • ^ Otto Kernberg. Sınır Durumlar Ve Patolojik Narsisizm. ISBN: 9753426011. Yayınevi: Metis Yayınları.
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 03/09/2025 02:20:08 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/21374

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Geçmiş ve Notlar
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
İşaretle
Göz Attım
Site Ayarları

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.

[Site ayalarına git...]
Bu Yazıdaki Hareketleri
Daha Fazla göster
Tüm Okuma Geçmişin
Daha Fazla göster
0/10000
Kaydet
Keşfet
Ara
Yakında
Sohbet
Agora

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close