Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat
Tüm Reklamları Kapat

Küba devrimi

Fidel Castro ve Che Guevara bir söz vermişlerdi devrimi gerçekleştireceklerdi.

Küba devrimi
17 dakika
2,738
  • Blog Yazısı
Blog Yazısı
Tüm Reklamları Kapat

Küba Cumhuriyyeti Atlantik okyanusunda, Karayiplerde, 109884 kilometrekare yüzölçümüne sahip, resmi dili ispanyolca olan ve komünizmle yönetilen bir ada ülkesidir. Amerikanın Florida eyaletine olan uzaklığı sadece 150 kilometredir. Küba - Karayiplerde cennetden bir köşe. Peki kübalılar bir cennet hayatı mı yaşıyorlar? Gelin şimdi hep birlikte Kübanın tarihine kısa bir yolculuk yapalım.

1492 yılında Kristof Kolomb Kübayı keşfederek ispanyol toprağı ilan etdi. Küba yaklaşık 400 yıl boyunca İspaniyanın bir kolonisiydi. İspanyollar yüzyıllar boyunca hem kübalıları hem de Afrika'dan getirdikleri insanları köleleştirerek bu cennet adayı sömürdüler. Yüzyıllardır sömürülen Küba halkı hem cahildi hem de aç ve yoksuldu.

Tüm Reklamları Kapat

Küba halkı ilk bağımsızlık mücadelesini 1868 yılında İspanyaya karşı başlatmıştı. Aynı yıllarda İspanyadan da adaya yüzbinlerce asker gelmişti. Amerikanın burnunun dibinde bunlar yaşanırken Amerika da olaya kayıtsız kalamazdı ve ispanyollardan Kübayı kendilerine 300 milyon dolara satmalarını istediler. Ancak İspanyollar buna yanaşmadı. İspanyollar bu teklifi reddedince, amerikalılar oldukca sinirlendi ve Küba halkının bağımsızlığı için Kübaya destek verme kararı aldı.

Uzun bir savaş süresi sonunda, 1898 yılında Amerikalıların desteğiyle kübalılar bağımsızlıklarını ilan etdi. İspanyollar bu savaşta yenilmişti ama bu sefer de amerikalılar Kübaya gelmişti. Ve Kübanın bağımsız devlet olma süreci başlamıştı.

Tüm Reklamları Kapat

1902 yılında Küba artık bağımsız bir devletti. Dönemin Amerikan başkanı Roosevelt Kübada demokratik bir seçim yapılmasına sıcak bakıyordu. Tek aday Palma'ydı. Palma Kübaya demokrasi getirmek istiyordu. Palma yaşamının büyük bir kısmını Amerika'da geçirmiş bir başkandı yani amerikan güdümlü bir başkandı. Aldığı bir çok kararda Amerikanın adaya müdahale etme olanağını sağladı. Anlayacağınız Amerika adaya bağımsızlık sağlamak üzere gelmişti. Amerikan usulü bir bağımsızlık :)

Tomás Estrada Palma
Tomás Estrada Palma

Kübanın en önemli gelir kaynaklarından biri de şeker kamışıydı ve şeker kamışı ihracatının çok büyük bir bölümünü Amerikaya yapıyordu. Amerikanın da şeker üretimi kendisine yetmiyordu. Bu yüzden kendisine en yakın ülke olan Kübadan idhal ediyordu. İlk yıllarda şeker kamışından Küba büyük paralar kazanmıştı. Küba halkı da bu durumdan oldukça memnundu. Amerikanın şeker ihtiyacı çok fazla olduğu için Küba halkı bütün verimli toprakları şeker kamışına tahsis etmişti. Ancak Küba bağımsızlık savaşında 500 binin üzerinde vatandaşını kaybettiği için tarlada çalıştıracak insan gücü bulamıyordu. Bu yüzden Kübaya yurtdışından hatta Çinden bile binlerce tarım işçisi gelmişti.

Hatta daha ötesi birkaç sene önce İspanya-Küba savaşında savaşan askerlerde artık Kübaya İspanyadan tarım işçisi olarak gelmeye başlamıştı. Bu ispanyol askerlerinden biride Angel Castro'ydu yani Fidel ve Raul Castronun babası.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Ángel Castro y Argiz
Ángel Castro y Argiz

Palma Hükumetinin yaptığı ilk anayasada Amerika bir müttefik ülkesi olarak görülüyordu. Halkta ilk yıllarda Amerikadan oldukça memnundu. Çünkü şeker kamışı ihracatı sayesinde Kübaya sıcak para girişi başlamışdı. Ayrıca savaştan yeni çıkmış Küba halkı hem eğitim hem de sağlık açısından son derece kötü durumdaydı. Amerika hem eğitim seferberliği başlatmış hem de büyük ölçüde sağlık yardımları yapmaya başlamıştı. Halkın da sevgi ve sempatisini kazanmayı başarmıştı.Adadaki çoğu yasaların Amerika tarafından koyulması ve hatta gerekli gördüğü halde Amerikanın Kübayı işgal etme hakkının tanınması Küba halkını çokta ilgilendirmiyordu.

1906 yılında Amerika Küba anayasasından aldığı güç ve yasalarla Kübayı işgal etmişti ve yine kendi güdümünde bulunan Küba hükümetini fes etmişti. Bu işgal ile birlikte birçok Amerikan şirketi Kübaya yatırım yapmak üzere gelmişti. Kübanın tropikal iklimi ve ürün bolluğu Amerikanın iştahını oldukça kapatmıştı. Artık adanın ispanyollardan kurtarılmasına yardım eden Amerika yeni işgalci olmuştu. Fidel ve Raul Castronun babası Angel Castro da bu Amerikan şirketlerinde iş yapmış ve hatta bu şirketlerin birinde müdür olmayı başarmıştı. Amerika adanın tüm ekonomisine hakim olmuştu ve bu verimli tropikal adanın her ürününden faydalanıyor ve ekonomisine, yönetimine kadar her şeyine müdahele ediyordu. Birçok Amerikan şirketi burada araziler satın almış ve yatırımlarını yapmıştı. Yüzyıllardır ispanyollar tarafından kullanılan Küba halkı artık Amerikalılar tarafından kullanılıyordu. Zulüm değişmemişti ama zulüm yapan değişmişti. Küba halkı da yavaş-yavaş bu durumdan artık rahatsız olmaya başlamıştı ve ufak-ufak isyanlar, ayaklanmalar yapıyorlardı.

Daha önce de değindiğimiz gibi Amerika şeker ihtiyacının büyük bir bölümünü Küba karşılıyordu. Bu arada 1914 yılında I.Dünya Savaşı başlamıştı. I.Dünya Savaşı ile beraber dünya ticaret yolları da sekteye uğramıştı. Bu durum Kübayı daha önemli ve cazip bir hale getirmişti. Ada o kadar verimliydiki sadece şeker kamışı değil bununla beraber adada kahve, tütün ve tropikal meyve zenginliği vardı. Ama Amerikanın ve dünyanın şeker ihtiyacını karşılayabilmek için birçok tarım ve ormanlık arazileri şeker kamışı üretimine ayırmışlardı. Küba ekonomisi artık hemen hemen şeker kamışı üretimi ile geçiniyordu. 1918 yılında I.Dünya Savaşının sona ermesi ile birlikte dünya ticaret yolları açılmıştı. Dolayısıyla artık dünyanın başka yerlerinde de şekere ulaşılabiliniyordu. Bu durum ekonomisini sadece şekere dayamış olan Küba için son derece kötü bir durumdu. Ülkenin ekonomisi artık yavaş-yavaş bozulamaya başlamıştı. Zaten işçilerin çoğu da köle sistemine göre toprak ağaları için çalışıyordu.

1924 yılına geldiğimizde Küba'da başkanlığa Machadonun seçildiğini görüyoruz. Machado seçildiğinde ülkeyi hem Amerika'dan hem de şekere bağlı olmaktan kurtaracaktı. Şeker ekonomisinin haricindeki yapmış olduğu farklı yatırımlarla da bir süre bunu başarmıştı aslında. Ancak bu durum çok uzun sürmedi.

Gerardo Machado
Gerardo Machado

1929 yılında Amerikada baş gösteren Büyük Buhranla beraber ekonomi tekrar bozulmuş ve işsizlik yeniden başlamıştı. Bu durum etkisini kısa sürede Kübada da göstermişti. Artık baskıları iyice artmıştı. Başkan Machado isyanları bastırmak için askeri güç kullanmaktan çekinmiyordu. Aslında göreve demokratik yolla, seçimle gelmişti ancak isyanlara karşı aldığı sert tedbirler onu diktatörlüğe doğru götürüyordu. Ülkede isyanlar bitmek bilmiyordu. Bu isyanlar orduda da baş göstermişti. Ordudaki birçok komutan ve subaylar da Machadoya karşı çıkmışlardı. Bu subaylardan biri de Batistaydı. İsyanlar ve baskılar karşısında Machado Amerikaya kaçmıştı. Ülkeyi artık generaller yönetiyordu. Halk mutluydu. Devrimi kazandıklarına inanıyorlardı. Ancak hiçbir şey değişmemişti.

Tüm Reklamları Kapat

Tarihler 1933 yılını gösterdiğinde isyanlar bitmek bilmemişti. Batista bu dönemde kendini Genelkurmay başkanı ilan etti. Aslında Batista Amerikanın Kübayı işgal etme hakkı veren yasaların hepsini kaldırmıştı. Bu bir bakıma Kübanın artık özgür ve bağımsız bir ülke olduğu anlamına da geliyordu. Yani aslında bu da bir anlamda devrimdi. Batista kısa sürede birçok reformlar yapmıştı, işçilere birçok haklar tanımıştı. 1934 yılına gelindiğinde de kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanımıştı.

Fulgencio Batista
Fulgencio Batista

Yapılan birçok yenilikler, reformlar ve işçilere tanınan haklar Amerikanın hiç hoşuna gitmiyordu. Çünkü adadaki amerikan şirketleri Küba halkını köle olarak kullanmayı tercih ediyordu. Onlara verilen yeni hakklar Amerikayı kızdırmıştı. Bu Amerika için Kübanın komünizm ile yönetilmesinden de farklı birşey değildi. Amerikanın Batista yönetimini hızlı bir şekilde kendine döndürmesi gerekiyordu. Ve bu çok uzun sürmedi. Biraz sonra devrim için yola çıkmış Batista da amerikan güdümündeydi. Daha önemli ve daha kötüsü Batista artık Küba halkı için değil amerikan çıkarları için çalışıyordu.

Batista 1940 yılına kadar Genelkurmay başkanı görünümündeydi. Onun dönemindeki tüm Küba başkanları da onun emirlerini yerine getirmekten başka birşey yapmıyordu adeta birer kuklaydılar. Batista tüm ordu ve polis gücünü kendi kontrolü altına almayı başarmıştı ve bu gücü de isyanlara karşı kullanmakta bir beis görmüyordu. Batista kendi ülkesinde tam bir diktatör olmuştu. 1940 yılında da Amerikanın onayı ile Kübanın yeni başkanı olmuştu. Bu zamanlarda da Amerikada birçok değişiklikler olmuş, birçok yasaklar gelmişti. Küba amerikalıların kaça bilecekleri ve tüm yasak olan herşeyi özgürce yapabilecekleri bir cennet ada haline gelmişti. Amerikan şirketleri ve amerikalı turistler Amerika'da yasak olan herşeyi Küba'da özgürce yapabiliyorlardı.

Küba artık içki, kumar, fuhuş ve mafyaların cenneti haline gelmişti. Hırsızlık ve gasp adada çok yaygınlaşmıştı. Mafya çetelerinin savaşları da ada halkına hiç huzur vermiyordu. Bu süreçte Batista yönetimindeki Küba ile Amerika arasındaki ilişkiler oldukça iyiydi. Ve hatta Batista yönetimi II.Dünya Savaşı başladığında Amerikanın safında yer alarak oldukça fazla ekonomik çıkarlar elde etmeyi başarmıştı. Batista adadaki kazinolardan, kumarhanelerden ve mafya çetelerinden de oldukça fazla rüşvet alıyordu. Ve Batistanın mal varlığında çok ciddi artışlar olmuştu. Yapılan yolsuzluklar, hırsızlıklar, rüşvet çarkı ve kaçakçılık ekonomisi Küba halkına ve Küba ekonomisine çok büyük zararlar vermeye başlamıştı. Halk halen açtı, işsizdi ve okuma yazma oranı oldukça düşüktü. Yozlaşma adanın her yerindeydi. Batista yönetimi ülke medyasını da ele geçirmişti. Halkın tam olarak olup bitenden haberi olmuyordu. Batistaya karşı düzenli olmayan, küçük çaplı isyanlar ve ayaklanmalar oluyordu. Ama Batistanın polis ve askeri gücü bunları kolayca bastırıyordu. Batista kendisine karşı olan herkesi hain ilan etmekte bir beis görmüyordu.

Tüm Reklamları Kapat

Başta belirtdiğim üzere, öncesinde Kübaya karşı savaşmış bir ispanyol askeri olan Angel Castro Kübaya tarım işçisi olarak gelmişti. Fakir bir işçiydi aslında. Angel Castronun Kübada çocukları da doğmuştu. Bu çocuklarından biri de Fidel Castro ve Raul Castro'ydu.

Fidel Castro
Fidel Castro
Raul Castro
Raul Castro

Fidel Castro hukuk öğrencisiydi. Raul Castro ise ilk okul mezunuydu. Fidel Havana Üniversitesinde öğrenci arkadaşlarının arasında liderdi. Fidel iyi bir konuşmacıydı. Ülkenin dikta rejimine karşı duruyor ve bu durumu hiç kabullenmiyordu. Aynı yıllarda komşu ülke olan Dominikte de dikta bir rejim vardı. Dominikteki bu dikta rejimine karşı devrim yapmak isteyen Üniversite öğrencileri de Havana Üniversitesine gelip buradaki öğrencileri de direnişe karşı ayaklanma çağırısında bulunmuşlardı. Fidel ve arkadaşları bu durumu kabul etmişlerdi. Dominiğe gidip bu devrime destek vereceklerdi. Ancak bu durumu öğrenen Batista yönetimi Fidel ve arkadaşlarının Dominiğe gitmelerine izin vermediler. Artık Fidel Castro Küba yönetimi tarafından gözetim altında tutulan ve mercek altına alınan bir gençten ibaretti. Dominikte devrim yapmağa gidememişti, aynı devrimi kendi ülkesi için de yapmak istiyordu. Ancak Küba yönetimi tarafından sıkı takipe alındığı için yeterince organize edemiyor ve çok rahat haraket edemiyordu. Bu durumdan uzaklaşmak için Kolombiyaya gitmeye karar verdi. Kolombiyada'da durum oldukça karışıktı. Orda da dikta rejime karşı devrim yapmak isteyen gençler vardı. Fidel bir süre burda kaldıktan sonra buradaki yaşanan devrim haraketlerinden de etkilenerek Kübaya geri dönme kararı aldı. Fidel ve arkadaşları bir söz vermişlerdi. Küba'da da bir devrim yapacaklardı.

Ülkesine döndüğünde bir süre çok fazla para kazanmadan avukatlık yapmıştı. Bu arada Batista yönetimi gücünü oldukça artırmıştı ve sivil halka eziyet ediyordu. Polis ve asker gücünü elinde bulunduran Batista yönetimi ayaklanmalara hiç taviz vermiyorlardı. İstediği herşeyi yapıyor ve sivil halkı sorgusuzca infaz ediyordu.

26 temmuz 1953 yılında Fidel Castro ve onun gibi düşünen bazı öğrenciler ilk silahlı direnişi başlatmışlar ve Moncada askeri kışlasına saldırı gerçekleştirmişlerdir. Bu ilk saldırı büyük bir başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Fidel Castronun birçok arkadaşı burada can vermişti. Kalanlarda tutuklanıp hapise atıldılar. Fidel Castro ve kardeşi Raul Castro da tutuklananlar arasındaydı. Bu baskında yer alan Fidelin birçok arkadaşı öldürülmüştü. Hapse atılanların çoğu da adil olmayan yargılamalarla infaz edilmişlerdi. Ancak Fidel Castroyu yakalayan subay biraz insaflı birisiydi. Fidel ve Raul Castro kardeşler idam edilmediler, yargılandılar. İdam edilmemelerinin sebeplerinden biri de Fidelin kayınpederinin Batista'nın Bakanlarından birisi olmasıydı. Fidel avukat olduğu için kendi savunmasını kendisi yaptı ve orada tarihe geçecek olan şu sözleri söyleydi: "Beni mahkum edin, önemli değil tarih beni bağışlayacak". Fidel Castro 15 yıl hapis cezası almıştı.

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Kai ve Maymun Kral: Destansoy Ailesi’nin Efsaneler Koleksiyonu 3

Bir kitap koleksiyonu bulunur Profesör Destansoy’un mahzenindeki hazineler arasında. Atalarından kalma efsanelerdir bunlar, korkusuz savaşçılar ve beklenmedik kahramanların öykülerini anlatır sayfalarında.

Destansoy Ailesi’nin bu yeni efsanesinde kahramanımızın adı Kai, adresimiz ise Antik Çin. Tehlikeli canavarlar, sihirli şeftaliler ve büyük zorluklarla dolu bu diyarda Kai acaba Maymun Kral’ı kendisine yardım etmeye ikna edebilecek ve ne müthiş bir maceracı olduğunu herkese kanıtlayabilecek mi?

Waterstones Ödülü sahibi ve CILIP Kate Greenaway Madalyası adayı Joe Todd-Stanton’dan, macera seven çocuklar için göz alıcı çizimler ve büyüleyici mitolojik karakterlerle dolu şahane bir yolculuk.

Destansoy Ailesi’nin Efsaneler Koleksiyonu hakkında:

Destansoy Ailesi olarak binlerce yıldır efsanevi yaratıkların ve cisimlerin toplanması ve korunması görevini üstlenmiş durumdayız. Ve bendeniz Profesör Destansoy, bu görev sırasında yaşadığımız müthiş olayları bir araya getirmeye karar verdim. Bu sayfalarda ve gelecek diğer kitaplarımda ailemizin destansı maceralarının öykülerini bulacaksın.

Devamını Göster
₺125.00
Kai ve Maymun Kral: Destansoy Ailesi’nin Efsaneler Koleksiyonu 3
  • Dış Sitelerde Paylaş

Batista halk tarafından hiç sevilmiyordu. Bir tek Anneler Gününde halka şirin gözükmek için genel bir af çıkartmıştı. Fidel ve Raul Castro kardeşler hapse girdikten 18 ay sonra serbest kalmışlardı.

Hapisten çıkar-çıkmaz 1955 yılında yeni bir devrim planı yapmağı kararlaştırmışlardı. Bu devrimcilerin artık yeni bir adı vardı. 26 temmuz hareketi. Batista yönetimi Fidel ve Raul Castro kardeşlerini bir süre gözaltında tuttu. Onların hapis hayatında yaşadıklarından dolayı yumuşadıklarını ve artık devrim hayellerinden vazgeçip vazgeçmediklerini kontrol altında tutmak istiyordu. Fidel Castro ve arkadaşları yani 26 temmuz hareketi artık Kübada çok rahat hareket edemiyordu. Ama bir söz vermişlerdi, devrimi gerçekleştireceklerdi. Bu devrimi gerçekleştirmek ve organize olmak adına Meksikaya gitmeğe karar verdiler. Meksikayı tercih etmelerinin bir başka sebebi ise Meksikanın kırk yıl önce kendi özgürlüğüne kavuşmuş olmasıydı. Meksikada toplanıp devrim için planlar yapılmaya başlanmıştı bile. Yine böyle toplantıların birinde Fidelin kardaşı Raul Castro, Ernesto Guevara adlı genç bir doktoru abisi Fidel Castro ile tanıştırır.

Ernesto Che Guevara
Ernesto Che Guevara

Ernesto Che Guevara 1928 yılında Arjantin'de doğmuştu. Küçük yaşta yakalandığı astım hastalığı onu hiçbir zaman rahat bırakmayacaktı. Çocukluğu ve gençliği sürekli astım krizleriyle geçmişti. Yaşadığı bu astım krizleri küçük Ernestonun tüm eğitim hayatını oldukca olumsuz etkiliyordu. Ernesto doğduğunda ailesi oldukca varlıklıydı. Daha sonraki yıllarda Ernestonun ailesinin durumu oldukca bozulmuştu. Ve bu eğitim hayatını etkileyen bir başka unsurdu. Ernesto zorda olsa liseyi bitirmişti ancak en büyük tutkusu gezi merakıydı. Annesinin ölümü onu derinden etkilemişti ve bunun üzerine tıp eğitimi almak istedi. Ernesto tıp fakültesini bitirerek doktor olmuştu. Ancak geziye olan tutkusu onun doktorluğununda önüne geçmişti ve küçük motoruyla uzun bir yolculuğa çıktı. Motorunun bozulduğu yerlerde otostop yaparak yoluna devam ediyordu. Yaptığı seyahetlerde de, ziyaret ettiği hastanelerde de kısa-kısa doktorluk yapıb küçük paralar kazanmağa başlamıştı.

Pek çok köy gezmişti. Gezdiği köylerde karşılaştığı halkın yoksulluğu, fakirliği onu derinden etkiliyordu. Ernesto Guevara yarı aç yarı tok geziyordu. Derbeder ve serseri bir hayatı seçmişti. Bu arada Güney Amerikada pek çok ülkeyi gezmiş ve orada halkın yaşadığı sefalete tanıklık etmişti. O yıllarda Güney Amerikada hemen-hemen darbe olmayan ülke yoktu. Kendi ülkesi olan Arjantinde de bir darbe olmuştu. Latin Amerika ülkeleri de Amerika tarafından baskı altına alınmıştı. Hemen hepsinin başkan ve yöneticileri de Amerikalıların kuklası halinde ülkelerini yönetiyordu. Hatta amerikalılar bu ülkelere muz Cumhuriyetler diyerek alay ediyorlardı. Onlar da bir nevi Amerikan sömürge devletleriydi. İşte bu yüzden o yıllarda Latin Amerika ülkelerinde darbeler özgürlükler ve devrim mücadeleri ile geçmişti.

Ernesto bu gezileri ile Latin Amerika ülkelerini yakından tanıma fırsatı bulmuştu. Yaşadıkları ve gördükleri onun sosyal devlet anlayışını ve solcu devrimci yanını daha da pekiştirmişti. Motosikletiyle gezdiği ülkelerden biri de Meksikaydı. Kübalı devrimciler olan 26 temmuz hareketi ile de Meksikada tanıştı. Grupta bulunan arkadaşlarından biri Ernestoya "Che" diye hitap ediyordu. "Che" arjantin dilinde "hey sen, dostum, arkadaş" anlamına geliyordu. Bu lakap artık onun ismi olmuştu. Artık herkes Ernesto Gueveraya "Che" diye hitap ediyordu. 1955 yılında Meksikadaki toplantılarından birinde Raul Castro Che'yi abisi Fidel Castro ile tanıştırır. Fidel ve Che çok sıkı sohbet ederler ve dost olurlar. 26 temmuz hareketi Meksikada çalışmalarını hızlandırmıştı. Batistanın zulmünden ve Batistanın yönetiminden kaçan Kübalı sürgünlerle Meksika'da buluşup devrim planları hız kazanır. Meksikada bulunan diğer sürgün kübalılarla birlikte silah eğitimi almaya başlamışlardı. Ancak maddi durumları hiçte iyi değildi. Fidel maddi durumlarını genişletmek amacıyla ABD'ye gider. Amerika'da yaşayan ve devrim isteyen Küba sempetizanlarından da para toplamaya başlar. Fidel Amerikadan topladığı paralarla Meksikaya geri gelir. Ve Granma isminde yani büyükanne anlamına gelen bir tekne satın alır ancak aldıkları tekne çok küçüktür.

Granma teknesi
Granma teknesi

1956 yılında bu küçük tekneleriyle 82 kişiyle Kübadan Meksikaya yola çıkmışlar. Raul Castro arkadaşı olan Che Gueverayı da tekneye almıştı. Aslında Che arjantinli bir yabancıydı. Onun gelmesine çok sıcak bakmıyorlardı. Ama Raul arkadaşlarını ikna etmiş ve grubun doktoru olan Che'nin de gruba dahil olmasını sağlamıştı.

Yol beklenenden çok daha uzun sürmüştü. Büyük dalgalarla mücadele etmişlerdi. Biraz da rotalarından şaşmışlardı. Bu yüzden Kübanın güneyinde buluşacakları asi gruplarla buluşamamışlardı.Tekne kıyıya yakın bir noktada kayaya oturmuştu. Batista yönetiminin bu plandan haberi olmuştu. Dolayısıyla baskın öncesini haber almıştı ve hemen saldırıyla karşılık vermişti. Granma teknesindekiler zaten aç, susuz, dalgalarla boğuşarak, perişan bir halde ancak Kübaya varabilmişlerdi. Onlarla savaşacak güçleri yoktu. Aslında bir çoğunun zaten silahı da yoktu. Batista ordusu yaptığı saldırılarla adaya bile varamadan birçok asiyi öldürmüştü. Bir kısmı da ormanın derinliklerine kaçmıştı. Fidel Castro, Raul Castro ve Che Guevara kaçabilenler arasındaydı. Grup üye sayısının yarısını kaybetmişti. Sağ kalanlar birsüre Kübanın yüksek tepelerinde konuşlanmışlardı. Buraya Batistanın ordusu giremiyordu. Batista yönetimi özgür basını yok ettiği için Fidel Castro ve arkadaşlarının öldürüldüğü haberini yapıyordu. Ve bunların Kübayı ele geçirmek isteyen bir grup asi komünistden ibaret olduğunu söylüyordu. Hatta buna inanıyordu. Oysaki Granma teknesinde bulunanların birçoğunun devrimci ve siyasi görüşü bile yoktu. Hatta Fidel Castro kommünizme yakın bile değildi. Ancak kardeşi Raul Castro ve arkadaşı Che Guevara koyu birer komünistdi. Bu arada Fidel Castro ve arkadaşları sağ kalan arkadaşlarını ormanlık alanda toplamayı başlamışlardı bile. Bir süre sonra da bölgeye yakın olan köylerden yiyecek ve gıda yardımı alıyorlardı. Çünki halk Batista yönetiminden nefret ediyordu. Zulüm görüyordu bu yüzden asi olarak adlandırılan 26 temmuz hareketi askerlerine destek vermekten çekinmiyorlardı. Bu arada 26 temmuz hareketi Küba halkı tarafından sevgiyle karşılanıyordu ve onlara karşı sempati duyuluyordu. Fidel Castro amerikan basınına da demeçler vermekten geri çekilmiyordu ancak Amerikayı ilk başlarda çok fazla karşısına almayı tercih etmiyordu ve komünizmden hiç bahsetmiyordu. Amerikalılar da 26 temmuz hareketinden çok fazla haz etmeseler bile onları gözlerinde çok fazla büyütmüyordu. Onları asi birer grup olarak görüyordu. Hatta amerikalılar Batistadan da çok haz etmiyorlardı ama kendilerinin kuklası olduğu için hükümeti destekliyorlardı.

Batista ordusu isyancılara destek veren köylüleri de cezalandırıyordu. Onlara destek verenleri ya öldürüyor ya da zoraki göçe zorluyordu. Halkın Batistaya olan öfkesi büyüdükçe Fidel Castro ve arkadaşlarına olan sempatisi bir o kadar büyüyordu.

Aslında Castro ve arkadaşları sayıca oldukça azdılar. Kalabalık gözükmek için ormanlık alanda farklı gruplar halinde geziyorlardı. Birçoğunun silahı bile yoktu. Ormanlık alanda bir arada durmamaya özen gösteriyorlardı. Bu aynı zamanda Batistanın ordusu tarafından yakalanmamalarını da sağlıyordu. Ormanlık alanda yapılan Gerilla saldırılarıyla Batista ordusu zayıflamaya başlamıştı. Bu yüzden Batista halkı meydanlarda toplamaya başladı. Ve birçoğunu silahlandırıp ormana gönderiyordu. Bu halkın düşük maaşlarla asilere karşı savaşması bekleniyordu. Oysaki çoğu silah tutmasını bile bilmiyordu. Bu arada 26 temmuz hareketi kendilerini geliştirmişlerdi. Ormanlık alanda zor doğa şartlarında yaşamaya alışmışlardı. Artık para ile savaşanlarla inançları uğruna savaşanlar karşı karşıyaydı.

Che Guevara ve Fidel Castro
Che Guevara ve Fidel Castro

Che Guevara aslında gruba doktor olarak katılmıştı. Ama birçok savaşta asilere öncülük ediyordu. Ve hemen hepsinde de savaşmıştı. Che ormanlık alanda bir radyo istasyonu kurmayı da başarmıştı. Fidel Castro bu radyodan Devrim Propagandası yapmaya başlamıştı. Bazı çatışmalarda Fidelin arkadaşları ağır kayıplar verseler bile radyodan bunun tam tersini anlatıyorlardı. Ve bunları büyük bir zafermiş gibi haber yapıyorlardı. 1958 yılına geldiğimizde Fidel ve arkadaşları hem sayı olarak hem de silah olarak güç kazanmışlardı. 26 temmuz hareketi hatta amerikan halkı karşısında da sempati kazanmıştı. Amerika halen bu isyancıları kendisi için tehdid olarak görmüyordu. Amerika Batista yönetiminden de bıkmıştı. Ve bu asi gençleri çok büyük tehdid olarak görmediği için artık Batista yönetimine silah yardımını da durdurmuştu. Batistanın ordusu daha da zayıflamaya başlamıştı. Castro ve arkadaşları Batista ordusunu vurkaçlarla daha da zayıflatmıştı. Yenileceğini anlayan Batista 31 aralığı 1 ocağa bağlayan gece ülkeden kaçmak zorunda kaldı. Kaçdığında yanına milyon dollarları ve altın külçeleri almıştı. Asiler başkent Havanaya doğru ilerlediklerinde 300 kişiydiler. Artık ülkeyi Batista diktatörlüğünden kurtarmışlardı. Bir avuç devrime inanan insanlar topluluğu bunu başarmıştı. Batistanın çöküşünde kendi asker gücünden ayrılıp asilere katılanların da az olmadığını ifade edelim. 1 ocak 1959'da devrim gerçekleşmiş ve zafer kazanılmıştı.

Okundu Olarak İşaretle
8
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Raporla
Mantık Hatası Bildir
Yukarı Zıpla
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Tebrikler! 7
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 3
  • İnanılmaz 2
  • Muhteşem! 1
  • Bilim Budur! 1
  • Merak Uyandırıcı! 1
  • Güldürdü 0
  • Umut Verici! 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 28/03/2024 13:31:24 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/13058

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Tüm Reklamları Kapat
Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Hızlı
Gezegen
Egzersiz
Yangın
Kuantum Fiziği
Diyet
Mavi
Antibiyotik
Balina
Evrim Tarihi
Genetik Değişim
İngiltere
Şiddet
Tür
Türlerin Kökeni
Hayatta Kalma
Gebelik
Doğal
Biyocoğrafya
Radyoaktif
Oyun
Astrofizik
Buz
İyi
Damar
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Gündem
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Bağlantı
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Bu platformda cevap veya yorum sistemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla aklınızdan geçenlerin, tespit edilebilir kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Ekle
Soru Sor
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
ve seni takip ediyor

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close