BAŞÖRTÜSÜ POLİTİK MİDİR?
Spoiler, Evet Öyledir!

-
Blog Yazısı
Blog Yazısı Nedir?
Bu yazı, bir Evrim Ağacı okuru tarafından yazılmış bir blog yazısıdır. Herkes Evrim Ağacı'nda kendi blog yazılarını yayınlayabilir. Blog yazıları, Evrim Ağacı editörleri tarafından denetlenmemektedir ve dolayısıyla bilgilerin doğruluğu konusunda herhangi bir garanti verilmemektedir. Blog yazılarının her türlü sorumluluğu blog yazarına aittir. Bu içerik, diğer tüm içeriklerimiz gibi, İçerik Kullanım İzinleri'ne tabidir.
Bu başlığı okuyup da birçok kişinin daha okumadan husumet besleyip dikkat bile vermeden geçip gideceğinden eminim. Yine de bu meselenin ülkemizde çok büyük sorunlar oluşturduğunu ve çözülmesinin acil diye sınıflandırdığım bir meseledir. Bu yazımda elimden geldiğince bu meseleye kendi tecrübelerim doğrultusunda anlatmaya çalışacağım. Bu yazımda karşı tarafa daha sağlıklı argümanlar sunmak adına giriş-gelişme-sonuç kısımlarını karışık yazacağım ve tarihsel bölüm dışında yazılan her şey kendi şahsi fikrim ve görüşüm olduğunu hatırlatırım.
“MİLLET UZAYA GİDİYOR BİZ BAŞÖRTÜSÜYLE UĞRAŞIYORUZ!” ARGÜMANI NE KADAR MANTIKLI?
Çok mantıksız bir argümandır. Bu argümanın demek istediği şey bu uğraşılan işin “gereksiz ya da boş iş” olduğu, asıl gerekli işin bilim ve ilim olduğudur. En önemli işin bilim ve irfan olduğu konusuna katılmakla beraber doğru bir siyaset ya da yönetimin olmadığı bir sistemde bilimin ilerlemeyeceği kanısındayım. Yani şöyle düşünelim çok bilgili bilim adamlarımız var ama kötü bir sayetin olduğu bir ülke olsun. Kötü siyaset demek, kötü ekonomi demektir. Kötü ekonomi demek hakkını alamayan alt ve orta kesim demektir. Bilim adamları ve mühendislerini kaybetmesine ya da bazı yabancı politikaları yüzünden bilimi dışlayan kararları alma ihtimali yükselir. Yani bilimin ilerlemesi ya da uygulanmasının en büyük etmeni siyasetten geçiyor.
Bilimin ilerlemesinin ya da uygulanabilmesinin yönetimle ya da siyasetle doğrudan ilgili olduğunu kabul ettiğimize göre şunu da kabul etmeliyiz: doğru yasalar daha doğru yasalara, yanlış yasalar daha yanlış yasalara evrimleşir. Bu yüzden olabildiğince doğru ve mantıklı kararların kabullenilmesi şarttır. Elbette başka sıkıntılarımız var ülkecek ve önceliğimiz daha büyük sorunlar olmalı bu konuda hemfikiriz. Ama kötü uygulamaları olabildiğince uzak tutmak önemlidir. Yani “millet” zamanında bu tarz kötü yönetimleri ayıkladığı için uzaya çıkabiliyor.
Kötü yönetimleri uzak tutmanın önemini kabul ettiğimize göre başörtüsü yasaklanması ya da uygulanmasının hangisinin daha verimli olduğunu düşünelim.
BAŞÖRTÜSÜNÜN TARİHİ VE SOSYAL YAPIDAKİ YERİ
Başörtüsü yaklaşık 4000 yıllık bir tarihe sahiptir. İlk ortaya çıkış amacı ise toplumsal sınıfları belirginleştirmek amacıyla olmuştur. Antik Sümer’de soylu insanların eşleri ve mabet fahişeleri başörtüsü takarmış. Sonraki dönemlerde ise dul kadınların da takmasına müsaade edilmiştir. Yani ilk ortaya çıkış amacı “soylu insanları belirginleştirmek” olduğunu söyleyebiliriz. Eskiden herkesin takma hakkı yoktu ayrıca ve izni olmadan başörtüsü takılmasına büyük cezalar veriliyordu. Başörtüsü takan kadınlara büyük saygı duyuluyordu bu dönemde. Pagan dininden çıkıp Müslümanlık-Hristiyanlık-Yahudilik gibi dinlere geçişle birlikte başörtüsü herkesin takabileceği bir sembol haline geldi. Artık “dindarlığın sembolü” olmuştu bu başörtüsü.
Neden başörtüsü takılmalıdır sorusuna ise Kuranı Kerim Ahzab suresinde “incilmemesi ve zarar görmemesi” için başörtüsü gerekiyor demektedir. Ayrıca gene aynı surede kapanmayan kadınlara “cahili devrindeki insan” benzetmesi yapmıştır. Peki, gerçekten başörtüsü kadınları koruyor mu? Elbette hayır. Kapanma oranının zirve yaptığı ülkelerde (Mısır, İran, Arabistan…) kadınlara yapılan taciz ve tecavüz vakaları dünya genelinde başlarda geliyor. Zaten bir kumaş parçasının bir kadını korumasını bekleyemeyiz. Kadını koruyan eğitim seviyesi ve doğru çalışan bir adalet sistemidir.
Türkiye için konuşmamız gerekirse, ilk olarak 23 Nisan 1920 TBMM açılırken Cuma namazı sonrası dua okunmuş, kurban kesilmiş ve ilk TBMM ve Teşkîlât-ı Esâsiye Kanununda “şeriat hükümleri uygulamasını artık TBMM yürütecektir.” İbaesi yer almıştır. O dönemde olabildiğince tepkiyi azaltmak uğruna bu yolu Atatürk tercih etmiştir. Bağımsızlık ve saygınlık kazanır kazanmaz laik bir cumhuriyet kurmak için birçok kanun çıkartmış ve genel olarak çıkartılan kanunlar “milletin inanç özgürlüğü korunma altına almak” üzerinedir. 1924’de hilafet kaldırılmıştır devlet laik bir politika izlemeye başlamıştır. 5 Eylül 1925 2413 sayılı bir kararname ile başörtüsü devlet çalışanları için kaldırılmıştır.
1980 darbesi sonrası çıkan 1984 anayasası ile kadınların üniversitelere (öğretmen-öğrenci) başı açık girmesi zorunluluğu getirilmesiyle 80 ve 90’lı yıllarda büyük eylemlere ve tepkilere sebep oldu. Şunu da dip not olarak geçmek isterim ki 70’li yıllarda AP başa geçince “başörtülüler Arabistan’a gitsin” sözleri çok da probleme sebep olmamış ve Süleyman Demirel halkın büyük desteğini alıyordu o dönemler. Ne zaman muhafazakâr partiler yükselişe geçti o zaman başörtüsü büyük sorunlar oluşturmaya başladı. İnsanlar güç ve para kimin elindeyse onun kanunlarını kabulleniyorlar anlaşılan. Muhafazakâr partiler güç kazandıktan sonra ise 2008 yılında başörtüsü yasağı kaldırıldı.
Geçmişe dair birçok yalan haber ve var olmayan hikayeler uyduruldu. O dönemde başörtüsüne karşı sanki faşistçe bir yaklaşım varmış gibi ve hükümetin sanki gaddarca tavırları olduğuna dair sayısız yalanlar muhafazakar partilerin reklamına dönüştü resmen. Mesela “Medine Bircan” isimli 71 yaşındaki kadının başörtüsü taktığı için hastaneye kabul edilmediği ve bu sebeple öldüğü yalanı TRT’de bile gösterilmiştir. Hâlbuki onun oğlu bile bunun doğru olmadığını söylemiştir. Askeriyede bile başörtüsüne sert yaptırımları olduğu söylenmiş ve yalan haberler yayılmıştır ama çok buralara değinmek istemiyorum.
BAŞÖRTÜSÜ GERÇEKTEN “POLİTİK” MİDİR?
Başlık kısmına “evet” yazsam da aslında tam olarak politik değildir. Aslında bakarsan sevgili okurum aklına gelebilecek her şey politik birer malzemedir. Politik malzeme demek hoşuma gitmiyor aslında, politikaya dâhil edilebilir demek daha doğru olur. Mesela günümüzde madalyalara kahramanlık, kumaş parçalarına bayrak(özgürlüğün simgesi), posterlere devrim gibi anlamlar nasıl yükleyebiliyorsak aynı şekilde herhangi bir sembole herhangi bir anlam yükleyebiliriz. Bu yüzden aklınıza gelebilecek her şeye politikaya dâhil edebiliriz.
Bazı partilerin bu konuyu kullandığı ve de seçim vaadi ya da şovu yaptığı da gerçektir(Türkiye baz alınarak yazılmamıştır, dünya genelinden bahsediyorum). Yani dini sembolleri ya da uygulamaları kullanmak ve dini siyasete alet etmek her zaman zayıf yöneticilerin işine gelmiştir. Yani sadece başörtüsü değil bütün din politikacıların kirli işlerine düşebilir. Bu anlamda “başörtüsü ya da dini motifler değil, insanlar politiktir” demek daha doğru olur. Ama bana sorulursa şahsen başörtüsüne politiktir derdim.
BAŞÖRTÜSÜNÜ YASAKLAMAK DOĞRU MU?
Başörtüsünün sınıfsal farklılıklar neticesinde tarih sahnesine çıktığını, politikaya alet edildiğini kabul edildiğini kabul edildiğine göre en önemli soruya geldik: başörtüsü yasaklanmalı mı?
Bu soruya cevap veremden önce şu sorunun cevabını vermek gerekir, bir insan ya da toplumdaki ortalama bir birey cehennemlik gördüğü bir iş arkadaşıyla uyum içinde çalışabilir mi? bunun sorusu aslında bariz şekilde “hayır, anlaşamaz.”. çünkü şöyle bir gerçek vardır ki neredeyse hiçbir dinde hoşgörü yoktur. Kendi dediklerini ve yaptıklarını %100 doğru kabul eder ve karşı tarafı %100 hatalı kabul eder. Kuranı Kerim’i biraz okursanız hoşgörüden ziyade “baskın” olmayı öğütlediğini görürsünüz zaten.
Kişisel tecrübelerim de dindar insanların kendilerinden olmayanı hor göreme eğiliminde oldukları yönünde. Ben ateist olduğumu öğrendikten sonra beni hayatından çıkaran üniversitede arkadaşlarım oldu. Bu arada ben Türkiye’nin en iyi teknik üniversitesinin öğrencisiyim, kıyıda köşede kalmış üniversitelerden birinde değilim. Lisedeyken de aynı şekilde aşırı dindar insanların kendileri gibi olmayan insanlardan uzak durdukları ve soğuk davrandıkları da gerçektir. Şimdi bunlarla ateist bir insanın ya da farklı dinden bir insanın yan yana uyum içinde çalışmasını kimse bekleyemez. Kişisel olarak çok iyi kalpli dindar insanların olduğunu kabul etmekle beraber ikilik çıkarmak için özel uğraş veren insanların da sayısının fazla olduğunun teminatını veririm.
Bu sebeple “din” ile alakalı herhangi bir sembol ya da motif devlet kurumlarında yasaklanması, ama sosyal hayatta kimsenin karışmaması taraftarındayım. Devlet kurumlarındaki kılık kıyafet kanunu ise tamamen çalışma ortamının düzenini sağlamak ve yönetimde laikliğin ve sekülerizmin birinci öncelik olduğu kurallar koymak yöneticilerin birinci önceliği olması gerektiği taraftarındayım. Bu sebeple başörtüsü yasağını doğru ve kabul edilmesi gereken bir yasa olarak görmekteyim.
“İNANÇLARDAKİ GİBİ YAŞAMAZSAK, DAHA SONRA YAŞADIĞIMIZ GİBİ İNANIRIZ” ARGÜMANI
Dinin gerekliliklerini her yerde her zaman yerine getirilmezse, bir süre sonra insanın inançsızlaşacağı argümanını şahsen hatalı bulmaktayım. Bu kanunun amacı insanları dinlerini unutturmak değil, tam tersi dinin görünmeyen sosyal hayattaki yan etkisini olabildiğince azaltmak yönündedir. Bence bir insan her şeyden önce kendi dinin her dönem, kültür ve ortamda tam olarak uygulanamayacağını kabul etmekle işe başlamalı. Yani bazı uygulanması sıkıntılı eylemleri devletin olabildiğince azaltması haktır, özgürlük ihlali değildir. Sosyal anlamda herkesin dinin güvence altına alınmasını ne kadar savunuyorsam, devletin de aynı şekilde herhangi bir dini tutum ya da kuruluşla ilgisini de aynı şekilde yok etmesini savunuyorum.
SONUÇ
Sonuç olarak sürekli reklamı yapılan “başörtüsü yasağı” birtakım haklı sebeplere dayanıyor ya da tamamen hatalı ve istinai olaylara şahit oldum. Elbette bu gördüklerimin hatalı olma ihtimali var. Ama genel olarak “fanatiklik” adı verilen dini tutumu geçmişte olduğu kadar günümüz için de aynı derecede tehlikeli görmekteyim. Bu sebepten dolayı devletin bu düzeni sağlamak ve fanatikliği engellemek adına bazı kısıtlamalar uygulamasını makul buluyorum. Bu yüzden kendi görüşlerim başörtüsünün yasaklanması yönünde. Bunun bir sorun olduğu ve şov yapmak amacıyla kullanan kişilerin sosyal yapıyı çok zora soktular. Bu sebeple bu soruna çözümüm Laikliği tam anlamıyla doğru ve biteviye uygulamaktır.
Bu blog yazısıyla ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 5
- 3
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 31/05/2023 14:17:18 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/13843
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.