Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 3 Ocak 2021 22 dk.

Çok sayıda evrenden birinin içinde yaşıyor olabilir miyiz? Bilim insanları, içinde bulunduğumuz Evren'imizi daha iyi tanımlamaya başladığından beri filozoflar, hayalperestler ve bilimkurgu yazarları paralel evrenler üzerinde kafa yormaktalar. "Evren" dediğimiz yapı, bildiğimiz her şeyi; gezegenleri, yıldızları ve galaksileri, uzayı ve zamanın kendisini içerir - hiçbir şeyi dışlamaz. Astronomların ölçümlerine göre bizim Evren'imiz yaklaşık 93 milyar ışık yılı genişliğindedir.

Peki ya evrenimiz tek değilse? Ya Evren'imizin etrafı, bizim fark etmediğimiz alternatif evrenlerle kaynıyorsa? Çünkü "evren" dediğimiz şey, aynı zamanda, içerisinde bulunduğumuz spesifik yasalara sahip, kendi içinde tutarlı ve kapalı bir sistemi tarif etmekte de kullanılabilir. Yani farklı yasaları, farklı özellikleri ve farklı görünümü olan evrenlerden de söz edebiliriz. Tanımsal bir ayrım yaratmak için, Sicim Teorisi'ndeki "brane" veya "membran" gibi sözcükleri ödünç alıp, "Çoklu Evrenler üstü yapıyı" tanımlamakta kullanabiliriz. Bu durumda çok sayıda, belki de sonsuz miktarda evren, kendilerini içerisinde barındıran bir tabakanın içerisinde yan yana, üst üste, iç içe bulunuyor olabilir. Tıpkı sabun köpükleri gibi...

246
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 4 Eylül 2018 7 dk.

Günümüzde tıp doktorluğunun en saygın dallarından birisi kuşkusuz cerrahlıktır. Öte yandan klasik halk zanaatinin en önemli parçalarından birisi berberliktir. Peki bundan birkaç asır önce, bu ikisinin aynı meslek olduğunu biliyor muydunuz?

Berber-cerrahlık, kökenleri 13. yüzyıla kadar takip edilebilen bir meslektir. Bu dönemde şehirler henüz oldukça küçüktü ve birçok "popülasyon merkezi"nin kendisine ait bir hekimi ve hamamı ("banyo evi") bulunuyordu. İşte berber-cerrahlar, bu mini-şehirlerde görevlerini icra eden, hem saç ve sakal kesip, peruk takımı gibi kozmetik prosedürleri uygulayan, hem de kırık-çıkık düzeltme, ot-temelli tedaviler uygulama, kanama durdurma, diş çekimi, katarakt temizleme, kangrenli uzuvlara ampütasyon gibi çeşitli cerrahi operasyonları gerçekleştiren uzmanlardı. Ayrıca kupalama ve sülük tedavisi gibi sahtebilim uygulamaları da bu dönemde berber-cerrahlar tarafından uygulanıyordu. Bu kişilere "uzman" diyoruz; çünkü berber-cerrah olmak için bir kişinin 7 yılı bulabilen süreler boyunca çıraklık yapması gerekiyordu. Bu, birçok diğer meslekten daha uzun bir eğitim dönemi demektir.

122
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Gaia Uydusunun Verileriyle Galaksimizin Üstten Görünümü

Yuvamız olan Samanyolu Galaksisi, yukarıdan bakıldığında nasıl görünüyordur? Bizler bu galaksinin içerisinde yer aldığımız için doğal olarak bunun doğrudan fotoğrafını çekmemiz mümkün değil. Ancak yakın zamanda Avrupa Uzay Ajansı'nın (ESA) yürüttüğü Gaia isimli operasyonundan elde edilen bir milyardan fazla yıldızın konum verileri kullanılarak galaksimizin bir haritası oluşturuldu. Ortaya çıkan eseri incelediğimizdeyse tıpkı diğer birçok sarmal galakside olduğu gibi Samanyolu Galaksisi'nin de belirgin sarmal kollara sahip olduğunu görüyoruz. Güneş ve geceleri gördüğümüz parlak yıldızların büyük bir çoğunluğu, galaksimizin Avcı (Yun: "Orion") adlı kolu üzerinde yer alıyor. Gaia'dan elde edilen veriler, Samanyolu Galaksisi'nin ikiden fazla sarmal kola sahip olduğuna dair geçmiş bulguları destekler nitelikte. Galaksimizin merkezinde hayli belirgin bir çubuk bulunuyor. Galaksimizin ince diskiyse kendisinin bu renklerini çoğunlukla koyu tozlardan, parlak mavi yıldızlardan ve kırmızı salma bulutsularından alıyor. Gaia uydusu, başarılı bir görevin ardından 27 Mart 2025'te devre dışı bırakılmış olsa da bu görev kapsamında elde edilen verilerin analiz süreci hâlen devam etmekte.

13 Mayıs 2025 Günün Astronomi Fotoğrafı (NASA APOD)

📸 Kaynaklar ve Katkıda Bulunanlar:
Görselleştirme Credit: ESA, Gaia, DPAC, Stefan Payne-Wardenaar
Çeviren: Tolunay Dündar

🔗 Tüm APOD içeriklerini görmek için:
https://evrimagaci.org/apod
İnceleme
Furkan Arduç
İnceleyen8 23 Ağustos 2023
Hikâye bakımından ilk 3 filmin en iyi filmi olabilir.

Sonunda Anakin'in nasıl karanlık tarafa geçtiğini görebiliyoruz. Bana her izlediğimde saçma gelmişti. O kadar şey yaşandı ve karanlık tarafa nasıl geçer diye düşündüm. Ama sonra bir kaç araştırma yapınca anladım ki geçmesi kaçınılmazmış. Senaryo da çok iyi yazılmış. Anakin sevdiklerine çok değer veriyor. 2. filmde de Padme ile gizli bir evlilik yaptılar. Bu yaptığı şeyler Jedi felsefesine aykırı. Onu karanlık tarafa itebilecek açıklar yarattı istemeden. Sevdiklerini korumak için elinden geleni yapmak istiyor. Her şeyden korumak için. Ölümden bile. Filmde Yoda ile konuştuğu bir sahne var. Yalnız ikisi konuşuyor. O sahne inanılmaz güzel. Yoda ona ne yapması gerektiğini çok güzel anlatıyor. Ama ne yazık ki Anakin bunu kabullenemiyor. Alıntılar kısmına Yoda'nın sözünü girmiştim. Tek sevdiklerini korumak istemesi yüzünden de değil. Seçilmiş kişi olması, bunu bilmesi, karanlık tarafa doğru olan yatkınlığı sebebiyle güç zehirlenmesi yaşadı. Her şey bir anda, onun üzerinde karanlık yola giden açıklar yarattı. En sonunda da olacaklar gerçekleşti.


Star Wars'ı sevin veya sevmeyin ama bu bölüm kesinlikle izlenmeli. Gerçi anlamak için de öncekileri izlemeniz lazım. :)
9.5/10
(39 Kişi)
Puan Ver
Orjinal Adı : Star Wars: Episode III - Revenge of the Sith
Yönetmen: George Lucas
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
13
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Mücahid Köse
Çeviren 2 gün önce 4 dk.

Bilim insanları, iyi bir sınıflandırma sistemine sahip olmayı oldukça önemserler. Nesneleri kategorize etmek ve onları etiketlendirmek birçok bilimsel süreç için kritik bir adımdır; üstelik titizlikle hazırlanmış taksonomik tabloları bir bütün halinde gözden geçirmek de bilimsel sürecin en tatmin edici yanlarından biridir. Aristoteles'in ilk bilim insanlarından biri olarak kabul edildiği düşünüldüğünde dünyayı kategorilere ayırmaya bu kadar düşkün olması pek de şaşırtıcı değildir. Aristoteles, hayvanları "kanı olanlar" ve "kanı olmayanlar" diye ayırdı; bazılarını "karada yaşayanlar", diğerlerini "denizde yaşayanlar" olarak sınıflandırdı.[1] Ancak en ünlü Aristoteles kategorilerinden biri, Batı düşüncesinde tüm canlılar üzerine olan anlayışı şekillendiren bir ayrımdır. İşte bu ayrım, "ruhun (bilincin) bölünmesi" olarak bilinir.[2]

Aristoteles, her biri bir öncekinin üzerine inşa edilen üç tür ruh (bilinç) olduğunu savunmuştur.[3] Bunlar şu şekildedir:

11
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ahmet Uğur Avcı
Yazar 4 gün önce 9 dk.

Aile içi sorunlar, ekonomik zorluklar, salgın hastalıklar, doğal afetler, toplumsal travmalar, okul ya da iş hayatındaki baskılar… Stres kaynakları hayatımızın her döneminde bir şekilde karşımıza çıkıyor. Bu zihinsel yük göz ardı edilmemeli; çünkü stres ister akut (hızlı ilerleyen veya kısa süreli), ister kronik (uzun süreli veya süreğen) olsun kalbimiz üzerinde önemli bir baskı oluşturuyor. Söz konusu baskı, özellikle risk altındaki kişiler için, kalp krizini (akut miyokard enfarktüsü) bile tetikleyebilecek kadar ciddi sonuçlar doğurabilir!

Stres birçok farklı yoldan kalp-damar (kardiyovasküler) sistemi sağlığını etkiler. Uzun vadede, halk arasında "damar sertliği" olarak bilinen, damarların daralıp tıkanmasına yol açan ateroskleroz gelişiminde rol oynar. Bu da zamanla koroner arter hastalıkları gibi ciddi rahatsızlıkların temelini oluşturur. Akut dönemde ise daha dramatik etkiler ortaya çıkabilir. Özellikle hali hazırda koroner arter hastalığı bulunan kişilerde, strese bağlı gelişen ani bir elektrofizyolojik sapma, ani kalp durmasına kadar varabilecek trajik sonuçlara neden olabilir. Bilimsel çalışmalar depremler, terör olayları ve hatta futbol maçlarının bile ani kardiyak olayları tetikleyebileceğini göstermektedir.

4
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tuğçem Müge Gür
Çeviren 13 Nisan 2021 16 dk.

Biyolojik antropolog David Carrier ve ekibi; yürüttükleri deneyde bir kadavranın kesilmiş kolunu aldı ve kol kaslarını büyük bir dikkatle keserek tendonlarına kadar ayırdı. Sonra da açığa çıkarmış oldukları tendonları misinalara, misinaları da bir gitarın ayar topuzuna bağladılar. Bu sayede el ile parmakları istedikleri gibi hareket ettirebilmelerine olanak veren ürkütücü, etten bir düzenek kurmuş oldular. Deneyde eli hem farklı pozisyonlara sokup hem de üzerine bir keçe parçası yapıştırdıkları ağırlıklara çarptırarak el kemiklerinin bu durumlardaki farklı gerilmelerini inceleyebildiler. Utah Üniversitesinde Evrimsel Biyomekanik Laboratuvarı'nın başı olan Carrier, bu önemli araştırmayı doğru yapmak istediğinden, acele etmedi ve dolayısıyla, her uzvun hazırlanması 1 hafta aldı. Carrier'ın bu deneydeki amacı ise hipotezini kanıtlamaktı: Ona göre insanlık, şiddet için evrimleşmişti.

Bu araştırmaya dayanarak 2015'te yazılan teze göre birine güçlü bir yumruk atmanın en güvenli yolu, baş parmağın işaret ve orta parmaklara karşı kapanmasıyla ekstra desteklenmiş bir yumruk kullanmaktı.[1] Bu tarz bir yumruk yapabilme yeteneğinin primat kuzenlerimizin hiçbirinde bulunmadığını da göz önüne alınca Carrier ve yardımcı yazarları, el ölçülerimizin ellerimizi daha etkili silahlara dönüştürmek için özel olarak evrimleşmiş olabileceğini ileri sürdü. Aslında bu araştırma, amacı "biz insanların, bazı bakımlardan saldırganlık için özelleştiği fikriyle tutarlı olacak, ayırt edici niteliklerin tanımlaması" olan, hepsi Carrier tarafından yürütülen bir dizi araştırmanın son kısmı. Araştırmalar sırasında Carrier ve ekip arkadaşları; kadavra kollarının yanı sıra canlı dövüşçülerle de çalışarak, yüz ve el yapılarımız ile dik duruşumuzu birbirimizle dövüşmek için evrimleşen özellikler olarak yeniden tasavvur ettiler.[1][2]

50
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
0
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'na Destek Ol
Asel Şenol
Asel Şenol
100K UP
5 gün önce
"İnsanların sahip olamadıklarına sahipseniz kıskanılan sahip olamadıkları değil, siz olmaya başlarsınız."
3
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Sizden Gelenler
Ben akademik kariyer hedefleri kuran bir öğrenci olarak zaman zaman stres yaşıyorum. Yoğun çalıştığım ve kendi bölümümden sıkıldığım dönemler oluyor. Bu süreçlerde, Evrim Ağacı'nın gittikçe daha kaliteli hale gelen içeriklerini, Çağrı Mert Bakırcı'nın heyecanlı sunumuyla dinlemek ve izlemek adeta bir terapi gibi geliyor. Paylaşımlarınızı sadece stres atma aracı olarak değil, güvenilir bir bilgi kaynağı olarak da kıymetli buluyorum. Özellikle pandemi döneminde, siyasetçilere karşı güvenimizin iyice azaldığı bu süreçte, Covid-19 aşısının güvenilirliği gibi çok hassas konularda bile sizin anlattıklarınız benim için çok önemli. İyi ki varsınız sevgili arkadaşlar. Geleceğe karşı umudumuzun kırıldığı bir ülkede bizi bilimin ağacı altında kocaman bir aile gibi bir araya getirdiğiniz için sonsuz teşekkürler...
Çağrı Mert Bakırcı
Uyarlayan 10 Nisan 2011 32 dk.

2012 senesinin başlarında, matematikçi Ian Stewart "Bilinmeyenin İzinde: Dünya'yı Değiştiren 17 Denklem" başlıklı kitabını yayımladı ve insanlığın tarihinde keşfedilen 17 matematiksel denklemi, bilimsel yoğunluğundan kurtararak, herkes tarafından anlaşılabilir bir hale soktu. Prof. Dr. Ian Stewart'a bu kitabını neden yazmaya karar verdiği sorulduğunda şöyle yanıt veriyor:

Bu yazımızda sizlere bu denklemlerle ilgili kısaca bilgileri vereceğimiz bir özet sunacağız. Böylece Prof. Stewart'ın kitabında yapmaya çalıştığının kısa bir örneğini göstermeye çalışacağız. Ayrıca modern kullanımlarına birer ikişer örnek vererek ne gibi alanlarda kullanıldığını anlatmayı hedefleyeceğiz. Bu denklemlerin tek kullanım alanlarının bu örnekler olmadığının altını çizmek isteriz.

145
2
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Blog Yazısı
17
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yaşam Ağacı Gözlemi
Huseyin Atalay
Gözlemi Yapan 7 saat önce
0
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Zeynep Şeniş
Yazar 7 Ekim 2020 3 dk.

Çoğu insan için çevrecilik, geri dönüşüm sembolü ile başlar ve geri dönüşüm kutusunda biter. Bir şeyi geri dönüşüm işaretiyle işaretlenmiş büyük bir kutuya atmak gibi basit bir eylem, bazılarımıza üzerimize düşeni yaptığımızı hissettirmek için yeterlidir.

Genellikle, çöpümüzü geri dönüşüm kutularına attığımızda atıklarımızın sonsuza kadar geri dönüştürülebileceğini düşünürüz. Ancak, bazı malzemeler sınırsız kez geri dönüştürülebilirken, diğerleri, atık depolama alanlarına gitmeden önce yalnızca bir veya iki kez işlemden geçebilir.

42
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Ömer Görür
İnceleyen10 2 gün önce
She-Ra, renkli bir çizgi dizi.

Öncelikle, bu She-Ra'da -ATLA'dakiler gibi- sizi ekrana kilitleyecek kadar kaliteli aksiyon sekansları yok, görsellik zaman zaman etkileyici olsa da Love, Death and Robots'takiler gibi şaheser değil. Dünya inşası ve sihir sistemi de "iyii" ile kalitesiz arasında seyrediyor.
Ama ben bu diziye bayıldım. Hatta en sevdiğim çizgi dizi olmayı başardı, diğerlerine karşı duyduğum tüm nostaljiye rağmen.

Çünkü She-Ra, renkli bir dizi.

Şimdi bununla ne kast ettiğime gelmeden önce, karakterlerine değinmek istiyorum. She-Ra'da dümdüz diyebileceğimiz bir karakter bulunmamakta, her bir karakter farklı geçmişte, farklı travmalara, iyi ve kötü yanlara sahip gerçek kişiler. Özellikle ana karakterimiz Adora ve onun baş düşmanı Catra. İlk bakışta aslında özellikle Adora "klişe" bir iyi karakter gibi hissettirse de, ilerleyen sezonlarda neden "klişe" hissettirdiğini ve aslında çok daha fazlası olduğunu öğreniyoruz. Catra ise... spoiler vermek istemediğimden şöyle anlatayım: Hayır, Zuko gibi değil.
Yan karakterlerde en az ana karakterlerimiz kadar iyi yazılmış. Yani "renkler" haricinde izlemek için yine de bir neden var: Karakterler.

Şimdi renklere gelelim.
She-Ra'nın yaratıcısı ND Stevenson, bu dizidekilerde dahil yarattığı tüm karakterler için şunu diyor: Aksi belirtilmediği sürece herkes eşcinseldir. Evet... Tabii ki dizide bu denli LGBTQ+ karakter var diye en sevdiğim dizi oldu demiyorum. Şöyle ki, bu dizide ne toksik cis erkekler var, ne o "klişe" gey erkekler var. Mesela Bow karakterine bakalım. Bow, neredeyse hiç bir "toksik erkek" davranışı sergilemiyor, giydiği kıyafetler oldukça feminen, zaman zaman erkeklere yürüdüğü oluyor. Ama maskülen denebilecek davranışlar sergiliyor. Kızlardan hoşlandığını da görüyoruz. Anlatmak istediğim, Bow bir "Cis" veya "Gey" değil. Bow, Bow. Queer kimliği onu tanımlamıyor.
Kabul en azından cinsel yönelim bakımından bunu yapan dizileri artık görüyoruz ama cinsiyet kimliği konusunda hala pek alışagelmiş değil. Dahası She-Ra'nın geçtiği evrende muhtemelen böyle terimler yok. Yani geleneksel kadın veya erkek rolleri yok. Heteroseksüel veya eşcinsel gibi terimler yok. Herkes, olduğu kişi. Bir kalıba sığdırılmadan.
Ve bu tarz "renkli" bir toplumu görmek benim için oldukça tatlıydı.
10.0/10
(1 Kişi)
Puan Ver
Orjinal Adı : She-Ra and the Princesses of Power
Yönetmen: ND Stevenson
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
2
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çınar Civan
Çeviren 27 Temmuz
Satürn şu anda, Dünya'nın gökyüzünde gece yarısından önce doğuyor. 24 Temmuz'da, çıplak gözle görülebilen gezegen, gökyüzünde küçülen bir büyüyen Ay ile yakın kavuşum halindeydi. Ancak Dünya'nın bazı noktalarından bakarken, halkalı gaz devi gizlendi ve Asya ve Afrika'nın bazı bölgelerinin gökyüzünde yaklaşık bir saat boyunca Ay'ın arkasında kayboldu. Ay ve parlak gezegenler gökyüzünde ekliptik düzlemin yakınında dolaştıklarından, bu tür okültasyon olayları (gizlenme olayları) nadir değildir, ancak çok etkileyici olabilirler. Nanjing, Jiangsu, Çin'den alınan bu teleskop görüntüsünde Satürn; Ay diskinin arkasında kaybolmadan birkaç dakika önce fotoğraflanıyor. Görüntü, Satürn'ün Ay'ın batı kenarına yakın, 43 kilometre çapa sahip olan genç bir ışın krateri, Glushko kraterinin hemen üzerinde asılı durduğu hissiyatını veriyor. Tabii ki Satürn'ün 1,4 milyar kilometrelik uzaklığına kıyasla Ay, 400 bin kilometre uzakta yer almaktadır.
1
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Uyarlayan 15 Temmuz 2015 4 dk.

Kilo vermek, günümüzde giderek artan sayıda bir insan kitlesinin en hayati hedeflerinden birisidir. Obezite gibi ölümcül bir hastalık en sıklıkla Amerikan halkının sorunu gibi gözükse de, tüm Dünya giderek artan bir hızla bu hastalığın avuçları arasına girmektedir. Geride bıraktığımız 33 sene, obezite hastalığının en yoğun olarak çalışıldığı dönem olmuştur. Bu 33 yıllık süre zarfında 188 farklı ülkeden toplanan verilere göre obezite, tüm Dünya'daki yetişkin insanlar arasında %28 oranında, çocuklar arasındaysa %47 oranında artış göstermiştir. Yani 1980'li yıllarda Dünya'daki obez ve aşırı kiloluların sayısı 857 milyon civarındayken, 2013 yılında bu sayı 2.1 milyarı aşmıştır! 

2.1 milyar! Bunun ne demek olduğunu bilemiyoruz anlıyor musunuz? Dünya'da neredeyse her 3 insandan 1 tanesi obez! Şu anda Dünya'daki obez sayısı, 1927 senesindeki Dünya toplam nüfusundan fazla! ABD, obezitenin en sık görüldüğü (%13) ülkelerden birisi olsa da, hayat kayıpları bakımından durum %5 oranındadır ve diğer birçok ülkeden düşüktür. Yani obezite, artık "Amerika'nın sorunu" falan değildir. Bunu en net şekilde gösteren veriler, son 30 sene içerisinde dişiler arasındaki obezitenin en hızlı artış gösterdiği ülkelerin Mısır, Suudi Arabistan, Umman, Honduras ve Bahreyn olduğu gerçeğidir. Erkeklerdeki en hızlı obezite artışı ise Yeni Zelanda, Bahreyn, Kuveyt, Suudi Arabistan ve ABD'dedir.

47
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Söz
Onur Türkmendag
Alıntıyı Ekleyen 5 gün önce
Eğer Cemal Paşa birisiyle görüştüğünde burnunu kaşırsa sürgün düşünüyor. Sakalını karıştırırsa affedip etmemeyi düşünüyor. Yalnız bıyık burmasından korkunuz o zaman bu görüşmenin ölüme kadar yolu var.
Kaynak: Zeytindağı (sayfa 62)
1
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Burak Keçeli
Öğrenciyim 4 gün önce Sen de Cevap Ver

Psikolog ile görüşmesini sağlayabilirsiniz. Büyük ihtimalle kafasında kuruluyor bunun nedeni duygusal veya sebepsiz bir tepki olabilir. Psikoloğunuzun yardımı ve alınan ilaçlar ile toparlayabilir diye düşünüyorum.

0
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

Daha Fazla İçerik Göster

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close