İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra genel çapta gözlemlenen ekonomik düzelmeler ile özellikle endüstriyel üretim ve tüketim fazlasıyla hızlanmıştır. Bu sayede Kuzey Yarımküre başta olmak üzere küresel bir tüketim alışkanlığı baş göstermiş ve toplumların sosyolojik yapıları ile beraber, doğal kaynaklarda da bozulmalar başlamıştır. Yeşil Ekonomi, bu alışkanlıkları tersine döndürmemiz gerektiğini ve hem gezegenle hem de diğer insanlarla kurulan ilişkileri elden geçirmemiz gerektiğini öne sürer. Krizler arası dönemlerde düzgün işlediği varsayılan serbest piyasa sisteminin bir kriz söz konusu olduğunda, Keynesyen politikaları gündeme getirerek devlet müdahalesini başrol yaptığı görülür. Hem 1929 yılında yaşanan Büyük Buhran'da hem de 2008'de yaşanan Finansal Kriz'de ortaya çıktığı üzere, süregelmekte olan ana akım iktisat rejimi mükemmel değildir ve Yeşil Ekonomi gibi alanların ortaya çıkması ile radikal şekilde sorgulanmaktadır.
Dünya'nın uzaydan çekilmiş fotoğrafları ilk defa yayınlandığında, Boulding şu yorumda bulunmuştu: