Gen Benzerliği (Genetik Benzerlik) Nedir? İnsan Genomu, Diğer Canlılara Ne Kadar Benzer?
Türler Arası Genom Benzerliği: Genomlar, Eksonlar ve İntronlar
İnternette kimi zaman "İnsanlarla sineklerin de genlerinin %60'ı benzer, demek ki sinekten geliyoruz." ya da "Patateslerin de 48 kromozomu var, şempanzelerin de; belki de patatesten geldik." gibi düşük seviyeli ama halkın kafasını karıştırabilecek argümanlar görmek mümkündür. Bu yazımızda, bu argümanların hatalarını izah edeceğiz.
Gen Benzerliği (Genetik Benzerlik) Ne Anlama Gelir?
Genetik benzerlik, ele alınan iki türün ya da tür grubunun genomlarının (var olan bütün genlerinin toplamının) birbirlerine olan benzerlik oranı olabileceği gibi, bu tür veya tür gruplarının sadece belli başlı gen bölgelerinin birbirine benzerliği anlamına da gelebilmektedir.
Gen benzerliğinden söz ederken, hangi yöntemle benzerliğin analiz edildiğinin belirtilmesi gerekmektedir, çünkü birçok farklı açıdan benzerlik analizi yapılabilir. Örneğin en sık kullanılan yöntemlerden birisi, farklı türlerin aynı bölgelerinde bulunan transpozonların analizine dayanmaktadır (ki insan genomunun %50'sini "sıçrayan gen elemanları" olarak bilinen transpozonlar oluşturmaktadır!). Bir diğer yaygın yöntem, belli başlı proteinleri kodlayan genleri incelemektir. Daha kapsamlı çalışmalarda, bilinen tüm nükleotitlerin tek tek analizi de yapılabilmektedir.
Elimizdeki tamamlanmış genom haritalarının sayısı arttıkça (ki şu ana kadar yüzlerce türe ait on binlerce genom dizilenmiş ve haritalandırılmıştır), nükleotit bazlı analizler de mümkün olmaktadır. Buna rağmen bu son yöntem oldukça zor bir iştir ve ancak bilgisayar programlarıyla yapılabilmektedir. Tabii ki, teknolojimiz geliştikçe ve süperbilgisayarlar daha erişilebilir oldukça, bu işlem de her geçen gün daha da kolay hale gelmektedir. Tüm bunlar haricinde, herhangi bir protein kodlamayan intron bölgeleri ile bir protein üretiminde kullanılan ekson bölgelerinin karşılaştırmalı analizleri de yapılabilir.
Uzun lafın kısası, karşılaştırmalı genomik alanında çok farklı yöntemler kullanılabilmektedir. Gelin bunlara biraz daha yakından bakalım:
Türler Arası Genom Benzerliği: Genomlar, Eksonlar ve İntronlar
İki türün birbiriyle genetik yakınlığı, dolayısıyla evrimsel akrabalığı analiz edileceği zaman, genom hizalaması yapılıp, indeller (ekleme ve silinme tipi mutasyonlar) elendiğinde, geri kalan bazların yüzde kaçının aynı olup olmadığına bakılır.
Bilindiği gibi şempanzeyle insan arasında %1.23 olan genom ayrışması (%98.77 oranındaki benzerlik), insan ile makak maymunları arasında %6.44, insan ile Yeni Dünya Maymunları arasında %11, insan ile lemurlar arasında %20 dolaylarındadır. Bunlara az sonra geleceğiz. Yani genlerin analizinden önce, evrimsel biyolojinin fosiller, anatomi, ekoloji, niş, fizyoloji, davranış gibi açılardan öngördüğü evrimsel akrabalık, genetik olarak net bir şekilde doğrulanır. Bu da, evrimsel biyolojinin gücünü bizlere göstermektedir.
Burada anlaşılması gereken nokta şudur: bu genetik ayrışmalar, genom boyunca olan benzerliğin (genome-wide homology) oranlarıdır. Eksonlarda, yani protein kodlama görevi olan genlerde türler arası benzerlikler çok daha fazladır. Ancak intronlarda, yani doğrudan proteinleri kodlamayan, ancak genlerin ifadesinin düzenlenmesinde görev alan genlerde ise benzerlikler oldukça azdır. Bunun sebebi, bu genlerde meydana gelen mutasyonların, eksonlara göre çok daha az etkili olması ve bu sayede çok fazla ve rastgele mutasyonun intronlarda birikebilmesidir.
İntronlar bazında yapılacak bir analizde, insanlara oldukça yakın akraba olan farelere bile gildildiğinde intron analizi oldukça zor bir hale gelmektedir. İntronlar bazından insanlarla fareler arasındaki fark %60'a kadar çıkmaktadır. Öte yandan ekson dizilimlerinde fare ile insan arasındaki fark %25 dolaylarındadır. Bu da, az önce bahsettiğimiz fazla sayıda mutasyonun kolayca birikimini doğrulamaktadır. İntron temelli analizlerde türler birbirinden o kadar hızlı uzaklaşmaktadır ki, insan ile keseli memelileri kıyaslamaya çalıştığımızda, intronları hizalayabilmek ancak gelişmiş bilgisayar teknikleri kullanmamız gerekmektedir. Buna rağmen, teknolojimiz sayesinde bu zor görevin üstesinden gelebilmekteyiz.
Daha önce, intronlara atlamış retroposonların varlığına ve yokluğuna göre filogenetik ağaçlar çizilebileceğinden bahsetmiştik; hatırlamak isteyenler buraya tıklayarak okuyabilirler. Öyle ki bu yöntem, şimdiye kadar keşfedilen en güçlü moleküler filogenetik yöntemdir.
Oysa 200 milyon yıldan daha önceye gidildiğinde, nötral mutasyonlar o kadar çok birikir ki, intronlar üzerindeki diziler adeta "erir". Bu yüzden, evrimsel biyologlar çok basit bir yöntem kullanmaktadırlar: eğer ki yakın akrabalar birbiriyle kıyaslanacaksa, hem eksonlar, hem intronlar kullanılarak birinin çıkarımları diğeri ile doğrulanır. Ancak eğer ki daha uzak akrabaların evrimsel analizi yapılacaksa, yalnızca güvenilir bilgiler vermeye devam eden eksonlar kullanılabilmektedir.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
400 milyon yıldan daha öncesine gidilince ise, sadece az sayıdaki korunmuş gene yahut proteine bakmak zorundayız. Öte yandan, ortak atası 400 milyon yıl geride buluşan canlılar, günümüzdeki ökaryotik canlıların zaten neredeyse tamamıdır. Üstelik, aileler arası ilişkiler incelenerek, farklı soy hatlarının Evrim Ağacı üzerindeki yerleri tespit edilebilir.
Burada unutulmaması gereken şey rastgele seçilen iki dizinin bile ortalama %25 benzemesi kuralıdır, her baz için karşısındakiyle aynı olma olasılığı %25 çünkü. Milyarlarca yıl öncesine gidildikçe bazı korunmuş eksonlar dışında hizalanan bölge bulunmuyor, korunmuş homolog eksonlarda bile benzerlik %35 civarında oluyor.
İşte bu şekilde, birçok farklı analiz yöntemi kullanarak evrimsel biyologlar türler arası uzaklığı filogenetik olarak ortaya çıkarmaktadırlar. Burada önemli olan, evrimsel biyologların genetik yapıya odaklanmaksızın, yukarıda saydığımız başka yöntemlerle yaptıkları çıkarımların, genetik olarak doğrulanabiliyor olmasıdır. Bu sayede evrimsel biyoloji, çok güçlü bir bilim dalı olarak yoluna devam etmektedir.
İnsan Genomiğinde Kullanılan Yöntemler
Bu bağlamda, gen benzerliğinden söz ederken genellikle ya homolog (eş) genlere ya da belli sayıdaki genlerin nükleotit kıyaslamalarına bakılmaktadır. Tüm canlılar, ortak atalara sahip oldukları için, ortak genler de bulundurmaktadırlar. İşte farklı canlılarda, aynı görevleri üstlenen (ancak birebir aynı nükleotit dizisine sahip olmak zorunda olmayan) bu genlere homolog genler adı verilir.
Örneğin şempanzelerle insanlar arasındaki homolog gen benzerliği pratik olarak %100'dür (teorik olarak %99.9 civarında düşünülebilir). Çünkü bu türlere özelliklerini veren proteinler (ve dolayısıyla genler), birbirleriyle işlev bakımından tamamen aynıdır. Bir diğer deyişle, insandaki genlerin hepsinin birebir karşılığını şempanzelerde bulmak mümkündür. Ancak bu genler içerisinde, nükleotit farklılıkları bulunabilir. İşte bu farklılıklar, türler arasındaki farklılıkları oluşturur. Zaten bu farkların daha düşük kapsamda olanları da, aynı tür içerisindeki farkları (tür içi çeşitliliği) yaratmaktadır. Bu bakımdan, insan popülasyonu içinde alacağınız iki farklı birey arasındaki fiziksel, fizyolojik, anatomik farklar, en azından kaynak olarak insanlar ile şempanzeler arasındaki farka benzerdir.
Öte yandan bütün-genom analizlerinde sadece genlerin işlevlerine değil, o genlerin tek tek nükleotitlerine de bakılır. Nükleotitlere bakmak daha zorlu bir süreçtir; ancak daha kesin sonuçlar verir. Örneğin insanla şempanze arasında, 18.000'den fazla genin (neredeyse tüm genomun) tek tek nükleotit dizilerine bakılarak yaptığımız analizlerde, iki tür arasındaki benzerliğin %98.77 olduğunu görürüz.
Görebileceğiniz üzere "gen" düzeyinden "nükleotit" düzeyine indiğimizde, farklılıkların sayısı arttığı için, benzerlik oranı da bir miktar azalır. Ancak bu, aslında büyük bir azalma olarak da görülebilir. Zira Dünya üzerinde alacağınız her iki insan arasındaki genetik farklılık genellikle %0.1'den düşüktür. Bir diğer deyişle, Dünya üzerindeki her iki insan, gen düzeyinde %100, nükleotit düzeyinde %99.99 civarında birbirine benzer.
Yaşamış en yakın kuzenlerimiz olan Neandertaller ile nükleotit bazındaki farklılığımız %0.12 civarındadır (nükleotit bazında benzerlik: %99.88). İşte şempanzelere gittiğimizde bu fark, %1.23'e kadar fırlamaktadır (benzerlik %98.77'ye kadar gerilemektedir) - ki bunun türler arasındaki farkı yaratmak için ne kadar önemli olduğu anlaşılabilir.
Daha uzak kuzenlerimiz olan makaklarla bu benzerlik %93.56, yeni dünya maymunlarıyla %89, lemurlarla %80, farelerle %40 dolaylarındadır. Görülebileceği gibi nükleotit bazındaki farklılık, evrimsel uzaklığı daha da net göstermektedir.
Genom içerisinde, protein kodlayan ekson bölgelerinde oluşan mutasyonlar genellikle türe zarar verdiğinden elenir; bu yüzden, yukarıda da belirttiğimiz gibi, eksonlardaki genetik benzerlik daha fazladır. Ancak genelde gen okunmasını düzenleyici rol oynayan ve protein sentezi olmayan intron bölgelerindeki mutasyonlar (yine çoğu nötral olmakla birlikte) daha kolay saklanabilir. Bu sebeple, özdeş birer ekson analizindeki genom farkı %25 iken, özdeş birer intronda %60'lara kadar ulaşabilir.
Tabii, evrimsel açıdan birbirinden uzak olan türlerde bu farklar çok daha fazladır. Öyle ki, bir noktadan sonra (örneğin ortak atası yarım milyar veya daha önce önce yaşamış türlerde) biriken nötral mutasyonlardan ötürü iki farklı genomun intronlarındaki nükleotitleri yan yana dizmek bile çok zor olmaktadır. Bu yüzden, tüm türler tarafından ortak olarak paylaşılan bazı eksonlar üzerinden analiz yapılabilmektedir (ki tüm türler tarafından belli genlerin paylaşılması da ortak atanın kesin bir kanıtıdır).
Kısaca genom analizlerinde yapılan, nükleotitlerin yan yana dizilerek kıyaslanmasıdır. Bu analizler, türler arası akrabalık ilişkisini ve ortak ataları çok net bir şekilde ortaya çıkarabilmektedir. Evrimsel biyolojinin en güçlü ayaklarından biri olan genetik bilimi sayesinde, genetiğin bilinmediği zamanlardan kalan tüm hipotezlerimizi test etme ve neredeyse tamamını doğrulama ve bir kısmını da düzeltme imkanı bulmaktayız. Genetik analizlerin de net bir şekilde doğruladığı gibi, tüm türler ortak bir atadan evrimleşmiş ve günümüze kadar evrimsel süreçler dahilinde farklılaşarak ulaşmışlardır.
Türler Arası Benzerlik Neden Evrime İşaret Eder?
Bu noktadan sonra bahsedeceğimiz genetik benzerlik oranları, genom haritası çıkarılan canlıların bütün genetik özelliklerinin nükleotit-nükleotide karşılaştırılması sonucu elde edilenlerdir.
Proteogenomik gibi proteinlerin genetik özelliklerini inceleyen bilim dalları, proteinler arası benzerlik oranlarını yayınlayabilirler. Bu bilgiler, canlıların toplamda karşılaştırmak için yeterli değildir. Çünkü evrimsel süreçte yakınsak evrim (İng: "convergent evolution") adı verilen bir süreç yaşanabilir: Bu süreçte, birbiriyle uzak akraba olan türler, birbirinden bağımsız olarak benzer özellikleri/molekülleri evrimleştirebilirler.
Örneğin yarasalar ile papağanların sınıfları bile aynı değildir (ilki memelidir, diğeri kuş); ancak ikisinin de, atalarında birbirlerinden bağımsız olarak kanatlar evrimleşmiştir. Bir diğer deyişle papağanlar ile yarasaların ortak atası, kanatları olan ve uçabilen bir canlı değildi! Benzer şekilde, balinalar ile modern balıklar arasında ata-torun ilişkisi yoktur; ancak her ikisinde de, bağımsız olarak, yüzgeçler evrimleşmiştir. İşte buna, yakınsak evrim denir.
Art niyetli kişiler, kimi zaman türler arasındaki yakınsak evrimden kaynaklı bu benzerlikleri, evrimsel akrabalığın izi olarak gösterirler. İlginç bir şekilde aynı kişiler, türler arası benzerlikler bulunmasının evrime kanıt olamayacağını savunurlar. Sanıyoruz artık bir karar vermeleri gerekiyor. Bu konuda daha fazla bilgiyi buradan alabilirsiniz.
Uzun lafın kısası, bu noktada bilmeniz gereken, başvurmanız gereken genetik kıyas yönteminin nükleotit veya gen bazlı kıyaslamalar olması gerektiğidir.
İşte bu şekilde yapılan genomik kıyaslamalar sonucu, nükleotit nükleotide, bütün genler birbiriyle karşılaştırılır, nerelerde, ne gibi mutasyonlar ve değişimler olduğu ortaya çıkarılır. Sonrasında da, bu değişen genler ile sabit kalan genler hesaplanır ve türler arası akrabalık ilişkileri ve ortak atadan ne kadar geçmiş zamanda ayrıldıkları ortaya çıkarılır.
İki türün genomik haritaları birbirlerine çok benzerse, bu iki tür yakın akrabadır denir ve bu iki türün ortak atası, diğer canlılarla olan ortak atalarına göre daha yakın bir zamanda yaşamıştır ve bu iki tür, bu ortak atadan daha yakın zamanda farklılaşmıştır / evrimleşmiştir / türleşmiştir. Eğer ki genetik haritalarındaki benzerlik oranı düşükse, o zaman bu iki tür akrabadır; ancak uzak akrabadır (unutmayın ki tüm türler birbirleriyle yakın ya da uzak da olsa, akrabadır ve mutlaka bir noktada ortak bir ataları vardır!) denir ve bu iki türün ortak atası, genetik benzerliği yüksek olan tür ile yaşayan ortak atadan çok daha eski bir dönemde yaşamıştır. Bu konuyla ilgili daha detaylı bir açıklamayı buradaki yazımızda bulabilirsiniz.
Şimdi, gelin insan (Homo sapiens sapiens) ile başka türlerin genetik olarak benzerlik miktarlarına bakalım:
Türler Arası Genom Kıyaslaması: İnsan, Diğer Türlere Ne Kadar Yakın Akraba?
HomoloGene, Ulusal Biyoteknoloji Bilgileri Merkezi'nin internet sitesindeki çok sayıda arama motorundan birisidir. Bu sitede, bugüne kadar genetik haritası çıkarılmış ve en az 10.000 geni tanımlanmış olan tüm türlerin birbirleriyle ortak (homolog) olan genlerini inceleyebilirsiniz.
Bu sitede yapacağınız arama ile, türlerin genom büyüklüğüne de erişebilirsiniz. Örneğin Homo sapiens (İnsan) türünün 3.257.319.537 adet nükleotidi varken, Danio rerio (Zebra balığı) türünün 1.442.815.812 nükleotidi vardır.
Burada, yeri gelmişken söyleyelim ve yazımızın başındaki mitlerden birini çürütelim: Genom büyüklüğünün (toplam nükleotit sayısının), evrimleşmişlik ya da gelişmişlikle bir ilgisi yoktur, buna bağlı olarak, tür akrabalığında doğrudan bir kıstas olarak kullanılamaz! Dolayısıyla şempanzeler ile patateslerin eşit sayıda kromozoma sahip olması (her ikisinde de 48 kromozom), E. coli bakterisi ile S. cerevisiae mantarının benzer sayıda gene sahip olması (her ikisinde de 5300-6200 arası gen bulunur), Columba livia güvercinleri ile Glycine max soya fasulyelerinin genom büyüklüğünün benzer olması (1100-1300 milyon baz) doğrudan akrabalık ilişkisini ortaya koymaz. Bu bilgi, kimi zaman akrabalıkla ilgili bir ön fikir sağlayabilse de, çoğunlukla doğrudan bir kıyaslamada kullanılamaz! İşte bu nedenle, evrimsel biyolojiyi alaya almaya çalışanların argümanları bilimsel olarak geçersizdir. Bu konuda daha fazla bilgiyi buradan alabilirsiniz.
İki türün akrabalık ilişkisini belirlemek için, türlerin ortak olan nükleotit veya gen sayısına bakıp, basit bir matematiksel işlem yapılabilir. Bu kıyasın nasıl yapıldığını ve kullanılan farklı yöntemleri buradaki yazımızda biraz daha detaylı olarak anlatmıştık. Ancak bu noktada altını çizmek istediğimiz şu: Her araştırma grubu türleri kıyaslamak için farklı yöntemler kullanabilir. Dahası, genom çalışmaları her zaman mutlak sonuçlar vermez; örneğin kıyasın yapımında kullanılan bireylerin spesifik özellikleri (örneğin tek bir nükleotitte görülen mutasyonlardan doğan farklılıkları), sonucu az bir miktar da olsa değiştirebilmektedir. Araştırmacıların deneylerinde ne kadar titiz oldukları da önemlidir: Titizlik, iyidir ve sonuçların güvenilirliğini arttırır; ancak aşırı titizlik, deneylerin aşırı uzun zaman almasına neden olabilir. Bu nedenle her deneyde hata payları da matematiksel olarak hesaplanıp, akademik makalelerde ilan edilir. Bu sebeple, benzerlik oranlarını tek bir sayı ile mutlak olarak değil, araştırmacıların hata payları ve yöntemleri göz önüne alınarak, bir aralık olarak verilmektedir.
Ancak ne olursa olsun, bir araştırma grubu, incelediği tüm türleri birebir aynı yöntemle ölçüp kıyasladığı müddetçe, türler arası benzerliklerin evrimsel biyolojinin öngörülerini doğrulaması halinde, evrimin isabetli bir öngörüde bulunduğu sonucuna varabiliriz. Örneğin belli bir grup belirli bir proteine göre kıyas yaparken, bir başka grup tüm genomu kıyasladığında, her iki durumda da aynı evrimsel tarihe ulaşıyorsak, bu canlılar arası benzleriğin ve akrabalık ilişkisinin doğru olduğu sonucuna varabiliriz. Dolayısıyla genom analiz yöntemleri farklı şartlar altında tekrarlanarak, konsensus genom adı verilen, en güvenilir genom dizileme sonuçlarına ulaşılır.
İşte evrim, tekrar tekrar, bu bin bir farklı açıdan test edilip de her seferinde testleri başarıyla geçtiği için güçlü bir teoridir. Yoksa bir ölçümde bir sonuç, bir başka ölçümde tamamen alakasız başka bir sonuç veriyor olsaydı, evrim tarihinden kuşku duymamız gerekebilirdi. Ancak vaziyet bu değil: Evrim, türlerin geçmişini öngörmek konusunda tamamen isabetli!
İnsanın Diğer Canlılar ile Akrabalığı
Modern araştırmaların gösterdiğine göre, insanın bazı diğer türlerle akrabalık (genomik benzerlik) oranları şu şekildedir:
- Homo neanderthalensis (Neandertal İnsanı): %98-99
- Pan troglodytes (Şempanze): %98.77
- Macaca mulatta (Makak):[18], [19] %93.66
- Pan paniscus (Bonobo): %88-96
- Canis familiaris (Köpek): %86-90
- Felis catus (Kedi): %88-91
- Bos taurus (Sığır): %75-87
- Mus musculus (Ev Faresi): %70-85
- Rattus norvegicus (Sıçan): %72-87
- Gallus gallus (Tavuk): %57-68
- Danio rerio (Zebra Balığı): %74-78
- Drosophila melanogaster (Meyve Sineği): %58-64
- Arabidopsis thaliana (Turpgiller'den): %50-65
- Musa sp. (Muz): %58-62
- Oryza sativa (Pirinç): %45-62
- Anopheles gambiae (Sivrisinek): %36-44
- Magnaporthe grisea (Pirinç Mantarı): %32-36
- Neurospora crassa (Ekmek Mantarı): %31-35
- Narcissus sp. (Nergis): %25-35
- Chlamydomonas reinhardtii (Su Yosunu, Alg): %25-35
- Caenorhabditis elegans (Yuvarlak Solucan): %24-28
- Saccharomyces cerevisiae (Ekmek Mayası): %21-24
- Kluyveromyces lactis (Kluyveromyces Mayası): %21-24
- Eremothecium gossypii (Mantar): %18-22
- Schizosaccharomyces pombe (Fisyon Mayası): %14-18
- Plasmodium falciparum (Plazmodyum): %1-5
Gördüğünüz gibi, Evrim Ağacı basamaklarında aşağı inildikçe, insan ile diğer türlerin arası açılmaktadır. Çünkü bir şempanze ile insan, çok yakın akraba iken, bir plazmodyum ile insanın ortak atası, bundan yüz milyonlarca yıl önce yaşamıştır. Bu, insan plazmodyumdan evrimleşmiş bir türdür demek değildir. Doğrusu şudur: İnsana kadar gelecek olan soy hattı (lineage), plazmodyum ile olan ortak bir atadan 1.78 milyar yıl önce ayrılmıştır; ancak o ayrımdan sonra, her iki türe doğru gidecek olan koldan da, yüzlerce, binlerce, milyonlarca bambaşka tür ayrılıp evrimleşmiştir. Yani 1.78 milyar yıl önce yaşayan, insan ile plazmodyumun ortak atası olan bu tür, ne günümüz plazmodyumuna, ne de günümüz insanına benzemektedir. Her ikisiyle de doğrudan alakası bile yoktur.
Evrim Ağacı üzerinde geçmişte yaşamış herhangi bir türü ele alabilirsiniz. Bu türün tüm torunlarını takip edecek olursanız, eğer günümüze kadar ulaşabilmiş bir soy hattı varsa, bambaşka türlere ayrılmış olduğunu göreceksiniz. Tıpkı bir ağacın gövdesinden birçok büyük dalın çıkması, bu büyük dallardan daha ufak dallar ayrılması, o ufak dallar üzerinde de daha da ufak dallar bulunması gibi... Ele alacağınız eski bir ortak atadan dallanan bu kollardan biri, arada binlerce türün ayrım noktasından geçerek günümüzdeki türlere kadar gelecektir. Bu yolda ayrıldığını söylediğimiz dallar, farklı türlere doğru gidecek, kimisinin soyu tükenecek, kimisi günümüze kadar gelecektir. Bu türler, günümüzdeki türlerin "kuzeni" olarak anılırlar. İşte ortak atadan evrimleşme dediğimiz kavram budur ve bu evrimin tümünü gösteren şemaya Evrim Ağacı denir.
İnsana Giden Evrimsel Yolağın Özeti
İşte genomik kıyaslamada plazmodyum ile bu kadar az genetik benzerliğimiz olması, ortak atamızın diğer türlere göre çok çok eski bir zamanda, belki milyarlarca yıl önce yaşadığını göstermektedir. Ancak listenin daha üzerindeki türlere baktığımızda ve nihayetinde şempanzeler ile bonobolara, Neandertallere geldiğimizde benzerliklerin gittikçe arttığını ve %100'e yaklaştığını görürürüz. Bu, Evrim Ağacı'nda gittikçe daha yakın dallara ulaştığımız anlamına gelmektedir. Gerçekten de insanlar ile Neandertaller 440.000 yıl kadar önce, insanlar ile şempanzeler 6 milyon yıl kadar önce, insanlar ile goriller 8 milyon yıl kadar önce, insanlar ile orangutanlar 12 milyon yıl kadar önce birbirlerinden ayrılmışlardır.
Tabii bu ayrılma sonucunda her seferinde "insan" türü oluşmaz. Kronolojik sırayla gelecek olursak, orangutanlar ile insanlar, şempanzeler ve goriller üçlüsünün atası olan tür 12 milyon yıl önce iki dala ayrılmıştır. Bu ata ne orangutana benzer, ne insana, ne şempanzeye, ne de gorile... Ancak 12 milyon yıllık evrim sonucunda, popülasyonun bölündüğü iki daldan biri günümüz orangutanlarına giden kol olmuştur.
Ortak atanın kalan kısmı ise, farklı bir yönde evrim geçirmiştir. Aradan 4 milyon yıl geçtikten sonra, doğal olarak tür, 4 milyon yıl önceki atasından (orangutanlarla ortak olan atadan) oldukça farklılaşmıştır, zaten bu yüzden orangutanların ayrıldığını söyleriz. Ancak 4 milyon yıl sonra, yani günümüzden 8 milyon yıl önce yeni bir türleşme başlamıştır. Yine popülasyon bölünmüş, ya da Evrim Mekanizmaları ve Türleşme yazı dizilerimizde açıkladığımız olaylar sonucu popülasyon içerisindeki evrim dallanarak farklı yönlere gitmeye başlamıştır.
İşte bu noktada, goriller ayrılmaktadır. İki koldan biri, 8 milyon yıl boyunca evrimleşerek ve arada onlarca tür geçirerek günümüz gorillerine evrimleşmiştir. Diğer kol da yoluna devam etmiş ve 2 milyon yıl sonra, yani günümüzden 6 milyon yıl önce bir dallanma daha yaşamıştır. Bu dallanma sonucunda popülasyon yine ikiye ayrılmış (ya da daha fazlasına, ama diğer kolların soyu tükenmiştir) ve şempanzeler ile insanlar birbirinden ayrılmıştır.
Evrim 6 milyon yıl daha sürmüş, şempanze kolunda yaklaşık 2 milyon yıl önce bir kere daha dallanarak bonobolar ile günümüz şempanzelerini (dolayısıyla aslında bu ayrılmadan önceki şempanzelere "şempanze" demek doğru değildir çünkü onlar günümüz şempanzelerinin atasıdır) oluşturmuştur. Diğer kol ise 6 milyon yıl boyunca pek çok defa dallanmış, bildiğimiz kadarıyla 25 farklı tür oluşturmuş ve bunlardan biri 300.000 yıl kadar önce dallanarak ayrılan Homo sapiens, yani modern insan türü olmuştur.
İşte bu, son 12 milyon yıllık evrimimizin genel bir özetidir. Daha detaylısı için buradaki makalemizi okuyabilirsiniz.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 37
- 30
- 26
- 17
- 11
- 10
- 5
- 2
- 1
- 1
- 0
- 0
- G. Furtado. Genome Size And Number Of Genes: No Relationship. (19 Mayıs 2019). Alındığı Tarih: 19 Mayıs 2019. Alındığı Yer: Gerardo Furtado | Arşiv Bağlantısı
- NCBI. National Center For Biotechnology Information Search Database. (19 Mayıs 2019). Alındığı Tarih: 19 Mayıs 2019. Alındığı Yer: NCBI | Arşiv Bağlantısı
- The Chimpanzee Sequencing and Analysis Consortium. (2005). Initial Sequence Of The Chimpanzee Genome And Comparison With The Human Genome. Nature, sf: 69–87. | Arşiv Bağlantısı
- C. Gunter, et al. (2002). Human Biology By Proxy. Nature. | Arşiv Bağlantısı
- R. E. Green, et al. (2010). A Draft Sequence Of The Neandertal Genome. Science, sf: 710-722. | Arşiv Bağlantısı
- The Bovine Genome Sequencing and Analysis Consortium. (2009). The Genome Sequence Of Taurine Cattle: A Window To Ruminant Biology And Evolution. Science, sf: 522-528. | Arşiv Bağlantısı
- Wikipedia, et al. Human Evolutionary Genetics. (25 Nisan 2019). Alındığı Tarih: 19 Mayıs 2019. Alındığı Yer: Wikipedia | Arşiv Bağlantısı
- Wikipedia. Bonobo. (13 Mayıs 2019). Alındığı Tarih: 19 Mayıs 2019. Alındığı Yer: Wikipedia | Arşiv Bağlantısı
- Wikipedia. Neanderthal. (17 Mayıs 2019). Alındığı Tarih: 19 Mayıs 2019. Alındığı Yer: Wikipedia | Arşiv Bağlantısı
- L. Ramsey, et al. Our Dna Is 99.9% The Same As The Person Next To Us — And We're Surprisingly Similar To A Lot Of Other Living Things. (3 Nisan 2018). Alındığı Tarih: 19 Mayıs 2019. Alındığı Yer: Business Insider | Arşiv Bağlantısı
- NIH/National Human Genome Research Institute. Researchers Compare Chicken, Human Genomes: Analysis Of First Avian Genome Uncovers Differences Between Birds And Mammals. (10 Aralık 2004). Alındığı Tarih: 19 Mayıs 2019. Alındığı Yer: Science Daily | Arşiv Bağlantısı
- D. M. Church, et al. (2009). Lineage-Specific Biology Revealed By A Finished Genome Assembly Of The Mouse. PLOS Biology. | Arşiv Bağlantısı
- J. U. Pontius, et al. (2007). Initial Sequence And Comparative Analysis Of The Cat Genome. Genome Research, sf: 1675-1689. | Arşiv Bağlantısı
- NASA. The Fruit Fly In You. (19 Mayıs 2019). Alındığı Tarih: 19 Mayıs 2019. Alındığı Yer: NASA | Arşiv Bağlantısı
- S. Lovgren. Chimps, Humans 96 Percent The Same, Gene Study Finds. (31 Ağustos 2005). Alındığı Tarih: 19 Mayıs 2019. Alındığı Yer: National Geographic | Arşiv Bağlantısı
- I. B. Rogozin, et al. (2005). Analysis Of Evolution Of Exon-Intron Structure Of Eukaryotic Genes. Briefings in Bioinformatics, sf: 118-134. | Arşiv Bağlantısı
- L. Zhu, et al. (2009). Patterns Of Exon-Intron Architecture Variation Of Genes In Eukaryotic Genomes. BMC Genomics. | Arşiv Bağlantısı
- ^ K. E. Langergraber, et al. (2012). Generation Times In Wild Chimpanzees And Gorillas Suggest Earlier Divergence Times In Great Ape And Human Evolution. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 15716-15721. doi: 10.1073/pnas.1211740109. | Arşiv Bağlantısı
- ^ R. A. Gibbs, et al. (2007). Evolutionary And Biomedical Insights From The Rhesus Macaque Genome. Science, sf: 222-234. doi: 10.1126/science.1139247. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 31/10/2024 09:21:29 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/32
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.