Bence, tarihteki o ânın en ironik simgesi, Apollo 11'in aya götürdüğü, Başkan Richard M. Nixon'ın imzasını taşıyan plakettir. Üzerinde şöyle yazıyordu: Tüm insanlık adına, barış için geldik. Birleşik Devletler, Güneydoğu Asya'daki küçük ulusların üzerine 7 ½ megaton konvansiyonel patlayıcı atarken kendi kendimizi insanlığımızdan ötürü kutluyorduk: Cansız bir kayanın üzerindeki kimseye zarar vermeyecektik. O plaket hâlâ orada, Sükûnet Denizi'nin havasız ıssızlığında, Apollo 11 in Ay Modülü'nün tabanına tutturulmuş halde duruyor. Eğer kimse dokunmazsa, bugünden itibaren bir milyon yıl okunabilecek.
Bilim bilgi kütlesinden daha fazlası; bir düşünme tarzıdır.
Hayat, hiç kuşkusuz proteinleri yapan aminoasitten ve nükleik asitleri yapan nükleotidlerden daha başka bir şeydir.
Bizim oksijen sevgimiz malumdur, ama kendini koruyamayan organik madde için oksijen zehirdir.
Yıldızlar, keşifler için yola çıkan insanlara dostturlar. O çağlarda deniz adamlarının dostlarıydılar. Şimdi de uzay adamlarının.
Evren epey büyük bir yer. Eğer ki sadece biz varsak, bu epey büyük bir israf olurdu.
Bilim, bir bilgi bütünlüğünden çok bir düşünme biçimidir. Amacı Dünya'nın nasıl işlediğini bulmak, olası düzenekleri araştırmak, tüm maddenin yapıtaşı olabilecek atom altı parçacıklardan yaşayan organizmalara, sosyal insan toplumuna ve oradan da evrenin tamamına değin her şeyin birbiriyle nasıl bağlantılandığını derinlemesine anlayabilmektir. Sezgilerimiz asla yanılmaz bir rehber değildir. Eğitim ve önyargılar ya da dünyadaki oluşumlara zaten kısmen açık olan duyu organlarımızın yetersizliği algılarımızı çarpıtabilir. Öyle ki, sürtünmesiz ortamda yarım kilo kurşunun bir gram tüyden daha hızlı düşüp düşmeyeceği gibi açık bir soru bile, hem Aristo hem de Galileo'nun zamanından önceki hemen herkes tarafından yanlış cevaplandırılmıştı.