Işığın vakumdaki hızı, yani '' ile gösterilen o meşhur sabit, evrenin nihai hız sınırı ve Einstein'ın Özel Görelilik teorisinin temel taşlarından biri. Mevcut fizik, bu hızın temel bir sabit olduğu konusunda oldukça katı, yani öyle kafasına göre hızlanıp yavaşlamıyor. Eğer '' şu an ölçemediğimiz küçücük bir miktar bile değişseydi, bunun her şey üzerinde – Lorentz dönüşümleriyle tanımlanan uzay-zamanın yapısından, ile ifade edilen kütle-enerji eşdeğerliğine kadar – devasa, zincirleme etkileri olurdu. Şöyle düşün: Maxwell'in elektromanyetizma denklemleri de dahil olmak üzere fizik yasalarının temel dokusu, ''nin sabit olmasıyla iç içe geçmiş durumda. Bazı aşırı uç kozmolojik modeller ve sicim teorileri, temel sabitlerin kozmik zaman ölçeklerinde veya aşırı koşullarda (kara deliklerin yakınında veya evrenin çok erken dönemlerinde olduğu gibi) değişmiş olabileceği senaryoları üzerine kafa yorsa da, ''nin kendisinin, ışığın "seçerek" dalga ya da parçacık olmasına neden olacak şekilde dalgalandığına dair sıfır deneysel kanıt var.
Şimdi, ışığın o tuhaf dalga-parçacık ikiliğine gelirsek: bu, ışığın vakumdaki hızını değiştirmesine bağlı değil. Işık ve aslında tüm kuantum varlıkları, bu ikili davranışı doğaları gereği sergiler. Bu, de Broglie hipotezi ve tamamlayıcılık gibi kavramlarla açıklanan kuantum mekaniğinin temel bir ilkesidir. Işığın daha çok dalga gibi mi (girişim ve kırınım göstererek) yoksa parçacık gibi mi (fotonların bir malzemeden elektronları kopardığı fotoelektrik etkide olduğu gibi) davranacağı, onu nasıl ölçmeye veya onunla nasıl etkileşime girmeye çalıştığımıza bağlıdır, vakumdaki hızının belli belirsiz değişmesine değil. Yani, böyle bağlantılar hakkında fantezi kurmak harika evet 😂 ama Kuantum Elektrodinamiği (QED) de dahil olmak üzere mevcut, yüksek düzeyde test edilmiş fizik çerçevesi, ışık hızının bocalamasına gerek kalmadan dalga-parçacık ikiliğini açıklıyor. Eğer '' ölçemediğimiz bir miktarda değişseydi, tanımı gereği bu spesifik değişimi doğrudan tespit edemezdik, ancak muhtemelen atom saatlerinden veya uzak süpernovaların astrofiziksel gözlemlerinden elde ettiğimiz inanılmaz derecede hassas ölçümlerimizin bize söylediğiyle tam olarak örtüşmeyen bir evren görürdük.