Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat
Tüm Reklamları Kapat

Doğuluların ve Batılıların Kültürü ve Bakış Açısı Neden ve Nasıl Farklıdır?

Doğulular ve Batılılar Kendilerini ve Çevrelerini Neden ve Nasıl Farklı Algılıyor?

Doğuluların ve Batılıların Kültürü ve Bakış Açısı Neden ve Nasıl Farklıdır? Pixabay
Kültürel farklılıklar, kültürel psikolojinin çalışma aracıdır.
31 dakika
25,657
Tüm Reklamları Kapat

Özet

Doğu Asyalılar ve Batılılar dünyayı çok farklı şekilde algılar ve onunla ilgili farklı şekilde düşünürler. Batılılar dikkatlerini odaktaki bir nesneye verme eğiliminde olurlar. Nesnenin niteliklerini analiz eder, onun davranışlarına yön veren kuralları bulma çabasıyla kategorize ederler. Bu kurallar formel mantığı içerir (Ç.N. Formel mantık; düşünmenin içeriğinden çok biçimiyle ve kurallarıyla ilgilenen mantık türüdür). Nedensel atıflar sadece nesneye odaklanma eğilimindedir, bu yüzden genellikle yanlıştır (Ç.N. Metin boyunca “atıf”, bir şeyin kaynağı olarak gösterilen etken anlamında kullanılmaktadır).

Doğu Asyalılar ise çoğunlukla geniş bir algısal ve kavramsal alana dikkat ederler. Nesnelerle ilgili olarak, nesnenin hangi kategoriye ait olduğundan çok, hangi aileye üye olduğunu önemserler. Bunlara dayanarak nesneleri sahip oldukları ilişkiler, değişiklikler ve ait oldukları grupla ilgili olarak ele alırlar. Nedensel atıfları, bağlama vurgu yapar. Dikkatlerini yönlendiren önemli bir husus sosyal faktörlerdir. Doğu Asyalılar, kendileri için önceden biçilmiş rol ilişkileri içinde, karmaşık sosyal ağlar içinde yaşar. Etkili bir biçimde işlev görmek için bağlama dikkat etmek önemlidir.

Tüm Reklamları Kapat

Daha bağımsız olan Batılılar ise daha az sınırlayıcı sosyal dünyada yaşarlar. Nesneye ve bununla ilgili hedeflerine dikkat etme lüksüne sahiptirler. Çevrenin kendilerine sunabileceği fiziksel olanaklar da algılamayı etkiler. Doğu’da inşa edilen yaşam çevreleri daha karmaşıktır, Batılılardan daha fazla sayıda nesne içerir. Bunun yanı sıra Doğu’nun sanat ürünlerinde alan vurgulanır, bireyler gibi bağımsız objeler önemsenmez. Batı sanatı ise alanı daha az işler, bireysel nesneleri ve insanları ön plana çıkarır.

Psikologlar ve filozoflar uzun süre biliş ve algılama süreçlerinin evrensel olduğunu varsaydı. Öyle ki tümevarım ve tümdengelim çıkarımları, dikkat, bellek, kategorizasyon ve nedensel analiz her kültürdeki tüm insanlar için aynı süreçler olarak ele alındı. Ancak, başta antik Çinli ve Yunan bilim insanları olmak üzere kimi tarihçiler ve bilim filozofları ise başka bir olasılık ileri sürdü: Dünyaya ilişkin kavramsallaştırmalarımız ve onu anlamak için kullandığımız bilişsel süreçler birbirinden çok farklıdır (bkz. 24). Mesela Yunanlılar mantığı bir biçime sokmuşlar ve onu birçok bilişsel işlemler için, örneğin geometri için kullanmışlardır. Ancak Çinliler mantığı hiç biçimsel hale getirmediler, üstelik M.Ö. üçüncü yüzyıldaki iki kısa dönem dışında mantıkla hiç uğraşmadılar (5). Muhtemelen bunun bir sonucu olarak antik Çinliler geometride pek az yol aldılar, buna karşın aritmetikte ve cebirde büyük atılımlara imza attılar (2).

Tüm Reklamları Kapat

Başka bir örnek de metafizikten ya da dünyanın doğası hakkındaki temel varsayımlardan, bunların metafiziksel varsayımlardan kaynaklanan bilişsel süreçler üzerindeki etkisiyle verilebilir. Yunanlılar genellikle nesneye odaklanmış ve nesnenin davranışını, sadece onun özellikleri ve ait olduğu kategoriler ile açıklamışlardır. Aristo, suya bırakılan bir taşın suda batışını açıklamak için, taşın sahip olduğu bir “yerçekimi” kavramını; tahtanın su yüzeyinde kalışını açıklamak için ise tahtanın “hafifliği” kavramını önermiştir. Bunun tam tersi olarak Çinliler eylemin her zaman belirli güçler alanında oluştuğunu tespit etmiş, manyetizmayı ve akustiği ciddi ölçüde anlamış ve dalgaların gerçek oluşma nedenini fark etmişlerdir (Galileo bile bunu fark edememiştir).

Yunanlılar maddeyi, bağımsız objelerden ya da atomlardan oluşuyor olarak görmüş, Çinliler ise maddeyi sürekli bir parçacık akışı, hatta birbirine geçiş yapan parçacık akışı olarak görmüşlerdir. Son olarak Yunanlılar dünyada durağanlık (ör. Plato’nun biçimler anlayışı), Çinliler ise sürekli değişim görmüştür. Hatta Çinliler Taoculuk’taki yin ve yang anlayışı ile paralel olarak, her şeyin sürekli olarak mevcut durumundan tam zıttına dönüştüğü bir süreci görebilmiştir.

Nisbett ve meslektaşları (67), antik Yunan düşüncesinin analitik olarak tanımlanabileceğini ileri sürmüşlerdir. Yani bu düşüncede dikkatin odak noktası, belirgin bir nesneydi. Nesnenin özellikleri değerlendirilir, hareketine yön veren kuralları bulmak niyetiyle de bir kategoriye sokulurdu. Bu şekildeki kurallar bazen çok üst düzeyde soyuttu ve bunlara mantıksal kurallar denilirdi. Nesnenin hareketine yön veren bu kurallara odaklanmak, Yunanlılara nesne üzerinde bir kontrol duygusu verirdi.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Oysa antik Çin düşüncesi bütüncüldü. Yani Çinliler, belirgin bir nesnenin nerede olduğuna ve bu alandaki olaylar ve nesneler arasındaki ilişkilere dikkat ederdi. Nesnenin özel nitelikleri ve kategorileri ise pek akla gelmezdi. Nesnenin davranışı hakkında açık kurallara sahip olmayan Çinlilerde, kişisel özerklik ya da kontrol duygusu pek gelişmemişti. Mantıksal kurallar yerine çeşitli diyalektik şemalar konulmuştu. Görünüşte birbirine zıt iki öneri arasında bir “orta yol” bulunurdu, nesneler ve bireyler hakkında yargıda bulunmak için bağlamın önemi ön plana çıkarılırdı.

Antik Çinliler ve Yunanlılar dünya hakkında neden bu kadar farklı şekillerde düşünmekteydiler? Farklı yazarlara göre bunun nedenleri, iki topluluğun farklı sosyal uygulamalarıyla ilgilidir (bkz. 4 ve 8). Çinliler diğer bireylerle, olağandan geniş bir aileyle, köyle ve devletin temsilcileri ile çok boyutlu ve karmaşık rol ilişkileri içinde yer alıyordu. Çinliler sosyal açıdan birbirlerine karşılıklı olarak bağımlıydı ve sürekli dışarıdan nasıl göründüklerini inceliyorlardı. Böylelikle sosyal sürtüşmeyi en aza indirgemek amacıyla eylemlerini diğerlerinin eylemleri  ile uyum içinde tutmaya çalışıyorlardı. Markus ve Kitayama (9) bununla ilgili olarak “Bir insan kendisini, karşılıklı bağımlılıklardan oluşan daha büyük bir bağlam içine yerleşmiş gibi algılıyorsa, muhtemelen diğer nesneleri ve olayları da benzer bir şekilde algılar.” diyor.

Diğer yandan Yunanlılar göreli bağımsızdı, sosyal ilişkileri Çinlilerden daha az ve daha basitti. Ayrıca Yunanlılar, bireycilik ve özerkliğe değer veriyordu. Yaşamlarındaki bu bağımsızlık sayesinde nesneleri, kendi kişisel hedefleriyle ilgili olarak değerlendirmeleri lüksünü elde etmiş olabilirler. Böylelikle hem fiziksel hem sosyal nesneleri ayrı ve birbirinden bağımsız olarak görmüş olabilirler.

Eğer Yunanlı ve Çinli filozofların birbirlerinden farklı olmalarının nedeni sosyal sistemlerinin dünyayı bu şekilde görmelerini ve algılamalarını doğal hale getirmesiyse, o zaman modern Doğu Asyalıların (Çin ve kuvvetli bir şekilde etkilediği Japonya ve Kore gibi ülkeler) modern Batılılardan (özellikle Avrupalılar ve İngiliz Milletler Topluluğunun geçmişteki ve günümüzdeki üyeleri) farklı akıl yürütmeleri olağan görülebilir. Çünkü Doğu’nun ve Batı’nın sosyal uygulamaları, antik zamanlarda olduğu gibi günümüzde de farklılık göstermektedir.

Doğu Asyalılar, Batılı tarzdaki benliğin bağımsız ve büyük ölçüde bağlantısız olmasını kavramakta güçlük çeker. Filozof Hu Shih şöyle diyordu:

Tüm Reklamları Kapat

Konfüçyüsçü insan merkezli felsefede insan tek başına var olamaz; tüm eylemler, insanla başka bir insan arasındaki etkileşim şeklinde olmalıdır. (10)

Antropolog Edward T. Hall (11) sosyal ilişkilerdeki farklılığı ortaya koyabilmek için “düşük bağlam” ve “yüksek bağlam” topluluklarını öne sürmüştür. Batıda benlik sabitlenmiş niteliklerden oluşur ve önemli bir farklılaşma olmadan bir ortam ya da bağlamdan diğerine geçebilir. Fakat Doğu Asyalılar için birey diğerlerine o derece bağlıdır ki, benlik bağlama tam anlamıyla bağımlıdır. Filozof Donald Munro’nun da dediği gibi Doğu Asyalılar kendilerini “Bir bütünle olan ilişkileri çerçevesinde anlarlar, örneğin aile, toplum, Tao ilkesi veya Saf Bilinç olarak” (12). Eğer bireyin sosyal ağından önemli bir insan eksilirse, o birey artık tam anlamıyla başka bir insan olmuştur.

Bireylerin kendi benliğini tanımlaması bu farklılıkları ortaya koymaktadır. Benliğini tanımlamaları istenen Amerikalılar ve Kanadalılar, Japonlardan daha çok olarak kişisel özelliklerini ve tutumlarını dile getirir (1314). Kuzey Amerikalılar farklılıklarını abartma eğilimindedir (9), kendilerinin ve sahip olduklarının biricikliğini tercih ederler (9). Zekice yapılan bir çalışmada Korelilere ve Amerikalılara hediye olarak farklı renkten kalemler arasından istediklerini seçebilecekleri söylenmiştir. Amerikalılar bunlar arasında en nadir görülen rengi, Koreliler ise en yaygın görüleni seçmiştir (15).

Bağımsızlık ya da karşılıklı bağımlılık yönündeki eğitim çok erken yaşlarda başlar. Batılı bebekler için ebeveynlerinden ayrı bir yatakta (hatta odada) yatmak yaygın bir durumken, Asyalı bebeklerde bu pek görülmez. Çinli bebeklerin çevresi sıklıkla farklı nesillerden yetişkinlerle çevrilidir, Japon bebekler neredeyse daima anneleriyle birliktedir. Amerikalı anneler çocuklarıyla oynarken, genelde nesnelere ve onların niteliklerine odaklanır (“Aa kamyona bak, ne güzel tekerleri var” gibi), oysa Japon anneler duygulara ve ilişkilere odaklanır (“kamyonunu duvara atarsan, duvarın canı acır”) (34). Bir işverenin çalışanlar hakkındaki kendi gerçek duygularını, Koreliler Amerikalılardan daha iyi tespit etmiştir (16). Biz de Japon katılımcılara balık videoları gösterdiğimizde, Japonların Amerikalılara nazaran balıklarda daha çok duygu gördüğünü bulduk (17).

İş insanları ile yapılan araştırmalar, uyum içindeki ilişkilere mi yoksa bireysel performansa mı önem verildiği konusunda Doğuda ve Batıda belirgin bir fark göstermiştir (18). Dünyada iş hayatında ilişkilere yapılan bu farklı vurgu, çatışmalara neden olabilmektedir. Örneğin, 1970’lerin ortalarında Japon arıtımcılar Avustralyalı tedarikçileri ile bir anlaşma yaparak, sabit fiyat üzerinden birkaç yıl boyunca onlardan şeker alacakları yönünde bir sözleşme imzalamıştır. Bundan bir sonraki yıl dünya şeker piyasasında fiyatlar dibe vurduğunda Japonlar ödedikleri fiyatta pazarlığa girişmiştir. Oysa Avustralyalılar için sözleşme sözleşmedir; sabittir, bağlayıcılığı vardır: Bağlamdaki farklı gelişmelere göre ya da alıcılarla iyi ilişkileri koruma amacıyla değişmez.

Tüm Reklamları Kapat

İlişkilere mi yoksa bağımsız eylemlere mi vurgu yaptıklarına göre günümüz Asyalı toplumları ile Batılı toplumlar farklılaşıyorsa, bu toplumların bilişsel ve algısal alışkanlıklarının da, tıpkı antik Çinliler ve antik Yunanlıların bilimde ve felsefede bütüncül ya da analitik bir tavra sahip olmaları gibi farklılaştığı düşünülebilir. Geçtiğimiz birkaç yıl içinde biz ve meslektaşlarımız da bu olasılığı birkaç farklı boyutta inceledik.

Bilişsel Farklılıklar

Bizim çalışmamız, Doğu Asyalıların ve Batılıların birkaç noktada farklılaştığını gösterdi: Nedensel atıflar yaparken ve öngörülerde bulunurken, mantıksal ilkelere mi yoksa diyalektik ilkelere mi güvenileceği konusunda; kurallara mı yoksa aile aşinalığına mı dayalı kategorizasyon yapılacağı konusunda ve ortak taksonomik etiketlere mi yoksa ilişkilere mi dayalı kategorizasyon yapılacağı konusunda.

Nedensel Atıf ve Öngörü

Bizim beklentimiz Batılıların, tıpkı antik Yunanlı bilim insanları gibi olayları, nesnelerin özelliklerini referans alarak açıklama eğiliminde oldukları, Doğu Asyalıların ise aynı olayları nesneler arasındaki etkileşimleri ve alanı referans alarak açıklama eğiliminde oldukları idi. Birçok kanıt bunun doğru olduğunu göstermiştir (incelemeler için bkz. 19-21). Morris ve Peng (22) ve Lee ve arkadaşlarının (23) gösterdiğine göre, Amerikalılar cinayetleri ve spor karşılaşmalarını öncelikle varsayılan özelliklerle, sonra yeteneklerle, sonra da bireyin diğer nitelikleriyle açıklama eğilimindedir. Çinliler ve Hong Kong vatandaşları ise aynı olayları genellikle, ilgili olayların geçmişi gibi bağlamsal faktörlerle açıklarlar. Cha ve Nam (24) ile Choi ve Nisbett (25) de nedensel atıfta bulunurken Doğu Asyalıların, bağlamsal bilgiyi Amerikalılardan daha çok kullandığını bulmuştur. Öngörüler hakkında da aynısı geçerlidir.

Hayvanları ve cansız nesneleri içeren olaylara ilişkin açıklamalar bile birbirinden farklıdır. Morris ve Peng (22) katılımcılara, bir grup halinde hareket eden balık sürüsünden ve farklı yönlerde hareket eden tek bir balıktan oluşan çizimler göstermiştir. Çinli katılımcılar bireysel balığın davranışını daha çok balık sürüsü gibi dışsal faktörlerle açıklama eğilimindeydi. Amerikalılar ise bu tek balığın davranışını, kendisinden kaynaklı içsel faktörler ile açıklıyordu.

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Neden Serisi: Neden Kaşınırım?

Sabri Ülker Vakfı Yayınları tarafından hazırlanan Neden Kaşınırım? – Neden Serisi, çocukları okul öncesi eğitime alıştırmak, öğrenim ve motor becerilerini geliştirmek için yayımlanmıştır. Çocukların merak ettiği birçok soruya cevap veren Neden Serisi kitapları, eğitici olmasının yanı sıra hareketli tasarımı sayesinde çocuklara kitap okuma alışkanlığı kazandırıyor.

Kaşıntı kolunda, bacağında ya da başında olabilir! Vücudumuzun her yerinde kaşıntı hissedebiliriz. Peki, neden?

Kaşıntı nasıl hissettirir? Kaşıntı yapan şey nedir? Sinir sistemi nasıl çalışır? Kaşıntıya çözümler nelerdir? Bütün soruların cevabını bu kitapta bulabilirsiniz.

Şaşırtıcı bilgilerle dolu bu kitabı okurken hem eğlenecek hem de bilgi dağarcığınızı geliştireceksiniz.

Devamını Göster
₺45.00
Neden Serisi: Neden Kaşınırım?
  • Dış Sitelerde Paylaş

Peng ve Knowles (26) da açıklaması zor ancak hidrodinamik, aerodinamik ya da manyetik fenomenlere bağlı görünen fiziksel olayları açıklarken Çinlilerin, alana Amerikalılardan daha çok gönderme yaptığını göstermişlerdir (örn. “Topun yoğunluğu sudan daha azdır”). Bu bakımdan görülür ki, nedensel atıftaki farklılıklar, belirli alanlarda kültür tarafından öğretilen özel kurallardan ziyade derin, rasyonel olmayan farklılıkları yansıtmaktadır. Şunu da belirtmek gerekir ki, birçok nedensel atıf çalışmasında Doğu Asyalıların bağlamı tercih etmesi, Amerikalıların nesneyi tercih etmesinden daha doğru bir analiz türüdür.

Mantığa Karşı Diyalektik

İnsanlara sorulduğunda, penguenlerin elbette ki kuş olduğunu söylerler. Ancak insanlara tüm kuşların belirli bir özelliği olduğu söylendiğinde insanlar, kartalların penguenlerden daha fazla bu özelliğe sahip olduğunu söylerler. Norenzayan ve ark. (27), bu türden sonuçlara ulaşırken Korelilerin “tipiklik” denilebilecek bu etkiye daha çok kapıldığını göstermiştir. Koreliler aynı zamanda, bir önermenin, kendisiyle aynı tümdengelimden gelen ilişkili önermelerle mantıksal olarak tutarlı görülmesi konusunda, Amerikalılardan daha çok hevesliydi.

Peng ve Nisbett (28) tarafından yapılan bir çalışmada, Çinlilerin çelişkiden, Amerikalılar kadar rahatsız olmadığı gösterilmiştir. Araştırmada Çinlilerin, kendi içinde zıtlık içeren atasözlerini daha çok tercih ettikleri gösterilmiştir (örn. “Fazla tevazu, biraz kibir anlamına gelir”). Hatta Amerikalılara da Çinlilere de yabancı gelecek şekilde Yidiş atasözleri sorulduğunda bile bu fark aynıdır. Aynı araştırmada başka bir bulgu da, Çinlilerin kişilerarası ve kişisel sorunlarda hep bir “orta yol” bulma eğiliminde oldukları, Amerikalıların ise iki taraftan hep birinin haklı olması gerektiği yönünde bir eğilim sergiledikleri görülmekteydi. Açıkça çelişen iki önerme gösterilen Çinliler, önermelerin her ikisinde de bir gerçeklik payı bulmaya çalışırken, Amerikalılar ise bir önermeyi diğerine tercih etme eğiliminde olmuştur.

Kategorizasyon

Doğu Asyalılar nesneleri ve olayları sınıflandırırken bunlar arasındaki ilişkileri ve aynı aileden olma benzerliğini; Amerikalılar ise kural tabanlı kategori üyeliğini baz alır. Liang-Hwang Chiu (29), Görsel 1’deki üç resmi Çinli ve Amerikalı çocuklara göstererek, hangi iki resmin birbirine uyduğunu sormuştur. Amerikalı çocuklar tavuğun ve ineğin birbirine uyduğunu, çünkü ikisinin de hayvan olduğunu söylemiştir. Çinli çocuklar ise ineğin ve çimenin birbirine uyduğunu, çünkü ineğin çimeni yediğini söylemiştir. Bizim araştırma grubumuz üniversite öğrencilerine üç kelime verdiğinde de aynı eğilim farkını bulmuştur.

Norenzayan ve ark. (27) katılımcılara, Görsel 2’de altta yer alan çizimin üstteki çizim gruplarından soldakine mi yoksa sağdakine mi ait olduğunu sormuştur. Burada hedef çizim, soldaki çizim grubuyla aynı kuvvetli aileye ait görünür. Ancak çizimi sağ gruptakiler arasına yerleştirmeye de izin veren bir kural, yani “düz bir sapı olması” mevcuttur. Görsel 3’te, Doğu Asyalıların çizimi ortak ailevi benzerliği nedeniyle bir gruba dâhil ettiği, Avrupa kökenli Amerikalıların ise kuralı baz alarak, sağdaki grubun bir üyesi olarak gördüğü bulunmuştur. Asya kökenli Amerikalılar ise biraz daha Doğu Asyalılara yakın olsalar da tercihleri yönünden pek ayrışmamışlardır. (Birkaç çalışmamıza Asya kökenli Amerikalıları da dâhil ettik. Verdikleri yanıtlar hep, Doğu Asyalılardan ziyade Avrupa kökenli Amerikalılara yakın olacak şekilde ortada bir yerdeydi).

Görsel 1. Chiu’nun testinden (28), “Hangi ikisi birbirine uyar?” maddesi.
Görsel 1. Chiu’nun testinden (28), “Hangi ikisi birbirine uyar?” maddesi.
Pnas
Görsel 2. “Hedefteki çizim hangi gruba aittir?” Hedef, ait olduğu aile açısından soldaki gruba benzemekte fakat kural tabanlı değerlendirildiğinde ise sağdaki gruba ait görülmektedir.
Görsel 2. “Hedefteki çizim hangi gruba aittir?” Hedef, ait olduğu aile açısından soldaki gruba benzemekte fakat kural tabanlı değerlendirildiğinde ise sağdaki gruba ait görülmektedir.
Pnas
Görsel 3. Ailevi benzerlik ya da kural tabanlı benzerlik hükümlerine varan katılımcı yüzdeleri
Görsel 3. Ailevi benzerlik ya da kural tabanlı benzerlik hükümlerine varan katılımcı yüzdeleri
Pnas

Dikkat ve Algı Farklılıkları

Doğu Asyalılar ve Batılılar arasındaki farklar sadece bilişsel süreçlerle ilgili kalmayıp doğadaki dikkate ve algıya dayalı süreçleri de kapsamaktadır. Asyalılar alana, Batılılar ise daha çok belirgin nesnelere dikkat etme eğilimindedir.

Kovaryasyonu Tespit Etmek: (Ç.N. Kovaryasyon: Birden çok değişkenin, birbirine bağlı değişimleri). Eğer gerçekten de Doğu Asyalılar alana daha çok dikkat etme eğilimindeyse, onların olaylar arasındaki ilişkileri tespit etmekte daha iyi olmalarını bekleriz. Ji ve ark. (30) Çinli ve Amerikalı katılımcılara Görsel 4’teki gibi rastgele nesneler sundular. Soldaki nesnelerden birisi, ortadan ikiye ayrılmış bir bilgisayar ekranının solunda görünüyordu, hemen ardından da sağdakilerden birisi ekranın sağında görünüyordu. Katılımcıdan istenen, solda görünen nesne ve sağda görünen nesne arasındaki ilişkinin gücünü tahmin etmesiydi. Bu ilişkinin gerçek gücü sıfırdan -yani sağda görünen nesnenin solda görünenden tamamen bağımsız olmasından-, 0.60 civarında bir korelasyon gücüne kadar değişiklik gösteriyordu.

Çinliler, Amerikalılardan daha çok kovaryasyon gördüler, bu yargılarına da daha çok güveniyorlardı, bu güvenleri de kovaryasyonun gerçek gücüne daha yakındı. Her bir korelasyon değeri için yargıları, tanımlanan düzenek için doğruydu. Katılımcılara solda hangi nesnenin yer alacağını ve sağda diğer nesnenin ne kadar zaman sonra görüneceğini belirleme seçeneği verilerek düzenek üzerinde kısmi kontrol gücü verildiğinde, Amerikalıların performans düzeyi Çinlilerle tamamen benzer hale geldi. 

Görsel 4. Kovaryasyon tespit etme görevinde sunulan rastgele nesnelerden örnekler
Görsel 4. Kovaryasyon tespit etme görevinde sunulan rastgele nesnelerden örnekler
Pnas

Alan Bağımlılığı (Bir Nesneyi, Birlikte Yer Aldığı Diğerlerinden Ayırmakta Güçlük): Eğer Doğu Asyalıların dikkatini geniş ölçüde alana verme eğilimi doğruysa, o zaman onların bir nesneyi ve bu nesnenin içinde yer aldığı ortamı birbirinden ayırmasının güç olması beklenir. Bu türden bir eğilime “alan bağımlılığı” denir (31). Bunu incelemenin yollarından birisi, Görsel 5’te sunulan çubuk ve çerçeve testidir. Katılımcıdan bir kutuya bakması istenir. Kutunun içinde bir çubuk vardır ve çubuğun doğrultusu değişebilmektedir. Çubuğun etrafında bir çerçeve vardır ve bu da, çubuğun hareketinden bağımsız şekilde değişebilmektedir. Katılımcıdan istenen, çubuğun tam olarak dikey hale geldiği zamanı tespit edebilmesidir. Bir katılımcı çubuğun ne kadar dikey durduğunu çerçevenin doğrultusundan ne ölçüde bağımsız olarak bilebiliyorsa, o ölçüde “alandan bağımsız” olarak kabul edilir.

Ji ve ark. (30), Çinli katılımcıların, Amerikalı katılımcılara göre çerçevenin pozisyonundan daha çok etkilendiklerini (Ç.N. Yani alana bağımlı olduklarını) bulmuştur. Belirtilen düzenekle ilgili yargılarına Çinliler de Amerikalılar da eşit ölçüde güvenmiştir. Ancak katılımcılara, çubuğun pozisyonunu istedikleri gibi değiştirebilecekleri söylenerek bir ölçüde kontrol gücü verilince, Amerikalılar Çinlilerden daha güvenli olmuşlar ve performansları artmıştır. 

Tüm Reklamları Kapat

Görsel 5.  Çubuk ve çerçeve test düzeneği
Görsel 5. Çubuk ve çerçeve test düzeneği
Pnas

Alana Dikkat: Japon ve Amerikalı katılımcılara, su altı sahneleri içeren 20 saniyelik hareketli görüntüler sunduk (17). Görsel 6’da, bu videolardan sabit bir sahne görülmektedir. Katılımcılara bir videoyu iki kez göstererek ne gördüklerini sorduk. Söyledikleri ilk cümleyi şöyle kodladık: Diğerlerinden daha büyük, daha hızlı hareket eden, daha parlak renkli, yani daha “belirgin” nesnelerden mi; yoksa suyun rengi, sahnedeki taban ya da sabit nesneler gibi alana ilişkin şeylerden mi bahsediyorlardı. Amerikalı katılımcılar, Japon katılımcılara oranla belirgin nesnelerden çok daha fazla sıklıkla bahsettiler. Japon katılımcılar ise Amerikalıların neredeyse iki katı sıklıkta alanla ilgili bilgilere değinerek konuşmaya başlıyordu. Genel olarak Japonlar, alanla ilgili olarak Amerikalılardan %65 daha fazla gözlem yapmıştı. Aynı zamanda nesneler ve alanların ilişkisine, Amerikalı katılımcılardan neredeyse iki kat daha fazla değinmişlerdi.

Görsel 6. Hareketli su altı görüntüsünden sabit bir sahne
Görsel 6. Hareketli su altı görüntüsünden sabit bir sahne
Pnas

Katılımcılar 10 görüntü izledikten sonra kendilerine önceden gördükleri 45 nesne ile önceden görmedikleri 45 nesne sunuldu. Daha önceden de görmüş oldukları 45 nesne kendilerine ya orijinal arka plan ile birlikte, ya arka plansız, ya da yeni bir arka planla sunuldu (Görsel 7). Bizim tahminimiz, nesneleri alanla ilişkisi içinde kavrayan Japon katılımcıların, yeni bir arka plan gördükleri durumda Amerikalılara göre daha fazla bocalayacaklarıydı. Gerçekten de tahmin ettiğimiz gibi oldu. Amerikalıların performansı arka plan değişikliğinden hiç etkilenmezken, Japonlar orijinal arka planın değil de yenisinin göründüğü görsellerde çok daha fazla hata yaptı. (Ayrıca Japonların hiç arka plan olmadığı durumdaki performansı, yeni arka planın olduğu duruma göre anlamlı ölçüde daha iyi, orijinal arka planın olduğu duruma göre ise biraz daha kötüydü.)

Görsel 7. Odaktaki balık solda daha önceden de göründüğü arka planla birlikte, merkezde arka plansız, sağda ise yeni bir arka planla görülüyor.
Görsel 7. Odaktaki balık solda daha önceden de göründüğü arka planla birlikte, merkezde arka plansız, sağda ise yeni bir arka planla görülüyor.
Pnas

Değişim Körlüğü: Algı psikologları, son zamanlarda “değişim körlüğü” denilen bir fenomen hakkında araştırmalar yapmaktadır (32). Bir sahnenin resmi ve aynı sahnenin bir şekilde farklılaştırılmış başka bir resmi, aralarında kısa bir süre boşluk bırakılarak sırayla sunulduğunda insanlar bu değişikliği fark etmekte büyük güçlük yaşar, oysa bu iki versiyon yan yana sunulduğunda fark hemen görülür. Bunun olası nedeni, iki tane yüksek derecede benzer sahneyi tutarlı bir resim olarak bütünleştirmeye çalışan sinir sisteminin otomatik eğilimidir. Görsel sistemimiz, dünyaya ilişkin tutarlı bir görüş elde etmek için bunu sürekli yapar.

Doğu Asyalıların alana Batılılardan daha çok dikkat ettiği doğruysa, o zaman objeler arasındaki ilişkiler gibi alana ait değişiklikleri daha kolay tespit edebilmeleri beklenir. Aynı zamanda eğer Batılılar nesnelere ve niteliklerine daha çok dikkat ediyorsa, onlar da belirgin nesnelerdeki farkları hemen tespit ediyor olmalılar. Biz de Japon ve Amerikalı katılımcılara 20 saniyelik hareketli görüntüler sunduk (Görsel 8 ve 9'da bunlardan kareler görünmektedir). Görsel 8’deki sahne, bir Batı şehrindeki nesne belirginliğini ortaya çıkaracak, Görsel 9’daki ise Doğu Asya şehirlerindeki alan belirginliğini, karmaşayı ve her şeyin birbiri içine geçme durumunu ortaya çıkaracak şekilde seçilmiştir. Diğer görüntüler, nesnelerin belirgin olduğu bir Amerikan çiftlik sahnesini ve alanın belirgin olduğu bir Japon çiftlik sahnesini içerir. Son olarak da kültürden bağımsız olacak şekilde bir inşaat sahnesi ve bir havaalanı sahnesi sunulmuştur.

Tüm Reklamları Kapat

Görsel 8. Değişim körlüğü araştırmasında kullanılan “Amerikan” şehrinin hareketli görüntüsünden bir kare.
Görsel 8. Değişim körlüğü araştırmasında kullanılan “Amerikan” şehrinin hareketli görüntüsünden bir kare.
Pnas
Görsel 9. Değişim körlüğü araştırmasında kullanılan “Japon” şehrinin hareketli görüntüsünden bir kare.
Görsel 9. Değişim körlüğü araştırmasında kullanılan “Japon” şehrinin hareketli görüntüsünden bir kare.
Pnas

Katılımcılara aynı sahnenin iki farklı versiyonunu göstererek değişim duyarlılıklarını ölçtük. Bunun için ön planda belirgin nesneleri, bu nesneler arasında ilişkileri ve daha az belirgin arka plan nesneleri olan bir sahnenin, aralarında bazı değişiklikler olan iki versiyonunu sunduk. Katılımcılara, bu sahnenin ilk versiyonu ve ikinci versiyonu arasında ne açıdan değişiklik olduğunu sorduk. Bu türden bir nesne değişimine örnek, Görsel 8’deki önde olan arabanın jantındaki değişikliktir.

Görsel 10’da, Amerikalılar ve Japonlar tarafından algılanan değişiklikler görülmektedir. Burada, Amerikalı katılımcıların Japon katılımcılara göre belirgin nesnelerdeki değişiklikleri daha çok tespit etmiş oldukları görülmektedir. Japon katılımcılar ise Amerikalılara göre ilişkilerdeki ve çevredeki (bağlamdaki) değişiklikleri daha çok tespit etmiştir.

Görsel 10. Amerikalılar ve Japonlar tarafından tespit edilen odaktaki nesne değişiklikleri ve bağlamsal değişiklikler
Görsel 10. Amerikalılar ve Japonlar tarafından tespit edilen odaktaki nesne değişiklikleri ve bağlamsal değişiklikler
Pnas

Çevredeki “Sağlarlık”: (Ç.N. Sağlarlık: Bir nesnenin ya da ortamın, kendisiyle ilgili bir şeyler yapılabilmesini sağlayan özellikleri. Bir öznenin, bir nesne ya da ortama baktığında aklından geçen “Ben bununla ne yapabilirim, bu benim ne işime yarar?” sorusunun, nesne ya da ortama dair yanıtlarını kapsayan nitelikleri) Farklı çevreler, hem Amerikalılarda hem Japonlarda algı farklılığı oluşturmuştur. Sahnelerin Amerika’da yer alıyor gibi göründüğü durumlarda hem Amerikalılar hem de Japonlar, alandaki değişikliklerden ziyade nesnelerdeki değişiklikleri daha kolay bulmuştur (Görsel 11). Sahnelerin Japonya’da yer alıyor gibi göründüğü durumlarda ise hem Amerikalılar hem de Japonlar, nesnelerdeki değişikliklerden ziyade alandaki değişiklikleri daha kolay bulmuştur. Bu bulgular, algıda “sağlarlık” olarak bilinen çevresel faktörlerin, insanların dikkat ve algıya ilişkin genel geçer örüntülerini değiştirebildiğini ortaya koymaktadır. Çevredeki sağlarlık daha çok belirgin ve ön planda nesneleri içeriyorsa, insanlar onlara alandan daha çok dikkat eder. Nesnelerin çok sayıda olduğu, daha karmaşık ve daha iç içe geçtiği durumlarda ise nesneler ve alan arasındaki ayrım bulanıklaşır ve arka plan ögeleri ile bunlar arasındaki ilişkiler göreli daha belirgin hale gelebilir.

Görsel 11. Amerikan ve Japon çevrelerinde tespit edilen odaktaki nesne değişiklikleri ve bağlamsal değişiklikler
Görsel 11. Amerikan ve Japon çevrelerinde tespit edilen odaktaki nesne değişiklikleri ve bağlamsal değişiklikler
Pnas

Elbette ki bu genelleştirmelerin geçerliliğinden, bizim oluşturduğumuz bu sahneler eğer gerçek Doğu ve Batı sahnelerindeki değişiklikleri yansıtabiliyorsa söz edilebilir. Bu durumu araştırmak için, Miyamoto ve Nisbett Japonya ve Amerika’daki üç farklı boyuttaki kasabada üç farklı binanın (postahane, okul ve ev) ön yüzünün, arka yüzünün ve iki yanının fotoğrafını çekti. İki ulus arasındaki birçok boyutta karşılaştırılabilir kasaba çiftlerinde, her bir türden binadaki toplam nüfus tanımlandı: New York ve Tokyo; Ann Arbor(MI) kasabaları ile kardeş şehir olan Japonya’daki Hikone; Chelsea (MI) ve Japonya’daki Torahime. Binalar, her bir türden popülasyondan rastgele seçildi.

Tüm Reklamları Kapat

Fotoğraflar Amerikalı ve Doğu Asyalı üniversite öğrencilerine gösterilerek sorular soruldu, her iki grup da Japonya’daki sahnelerde daha çok nesne olduğunu, nesneler arasında da belirgin sınırlar olmadığını söyledi. Her bir resim, içerdiği nesnelerin sayısına göre Macintosh’taki NIH IMAGE isimli programla değerlendirilerek şematize edildi. Bu türden şematize edilmiş bir resim, Görsel 12’de gösterilmiştir. Her bir resimdeki nesne sayısı, resimde bulunan köşelerin sayısına dayanarak değerlendirildi. Daha fazla köşe, daha fazla nesne olarak ele alındı. Sonuçta Japonya’daki sahnelerde, Amerika’daki sahnelere göre ortalama %32 daha çok nesne tespit edildi. Her bir şehir boyutunda, Japon ve Amerikan sahnelerindeki değişiklikler işaretlendi.

Görsel 12. Nesnelerin sayısını değerlendirme amacıyla, Japonya’dan bir sokak sahnesinin bilgisayarda işlenmiş şematizasyonu
Görsel 12. Nesnelerin sayısını değerlendirme amacıyla, Japonya’dan bir sokak sahnesinin bilgisayarda işlenmiş şematizasyonu
Pnas

Doğuda ve Batıda Estetik: Algıyı etkileyebilecek çevredeki sağlarlıklardan birisi de, kültürün sanatsal ürünleridir. Batı ve Doğu sanatı arasında önemli farklılıklar vardır. Meslektaşlarımız Richard Gonzalez ve Letty Kwan ile birlikte gerçekleştirdiğimiz araştırmada, sıradan üniversite öğrencilerinin çevreye ilişkin çizdikleri resimlerde ve çektikleri fotoğraflarda karşılaştırılabilir farklar bulduk. Doğu Asya’ya ait resimlerde, ele alınan sahne geniş bir perspektif içerir. Bir sahne, manzaranın üzerinden uçan bir kuşun bakışı gibi, ya da sanatçı sanki bir kayadan aşağı bakıyor gibi, ufkun yüksek olduğu bir açıdan ele alınır. Batıda ise manzaralarda ufuk aşağıdadır, sanki yerden bakılıyor gibidir. Bunun sonucu olarak, manzaranın sadece küçük bir kısmı görünürdür.

Doğuda portre resimleri, Batılı resimlerdekine göre merkezdeki figürün boyutunu ve belirginliğini azaltmıştır. Günümüzdeki sıradan insanların davranışı da bu kültürel eğilimi yansıtır. Üniversite öğrencilerinden en az bir ev, bir ağaç, bir kişi ve bir ufuk içerecek şekilde bir manzara çizmeleri istendiğinde, Doğu Asyalı kalıtımcılar ufku, Amerikalılara göre daha yukarıda çizerek resme daha çok nesne yerleştirdiler. Bu türden bir Japon ve Amerikan fotoğrafı arasındaki farka örnek, Görsel 13’te sunulmuştur. Japonların çektiği her fotoğrafta şahıs, çerçevenin azını kaplıyorken, Amerikalılar için bunun tersini yapmak olağandır.

Görsel 13. Bir portrede merkezi figür ile çevrenin ilişkine bakış açısındaki farklılıkları gösteren fotoğraflar. Solda bir Amerikan portresi, sağda ise Japon portresi
Görsel 13. Bir portrede merkezi figür ile çevrenin ilişkine bakış açısındaki farklılıkları gösteren fotoğraflar. Solda bir Amerikan portresi, sağda ise Japon portresi
Pnas

Değişime Karşı Durağanlık: Antik Yunanlılar dünyalarında durağanlık, antik Çinliler ise değişim görüyordu. Biz bunu en azından kısmen, nesneye mi yoksa alana mı odaklanıldığıyla ilgili göreli farka bağladık. Eğer birisi temel olarak nesneye ve nesnenin özelliklerine dikkat ediyor ve bunu soyut (ve statik) bir kategoriye bağlıyorsa, dünya durağan görünüyor olabilir. Ancak eğer birisi daha fazla sayıda nesneye ve onlar arasındaki ilişkilere dikkat ediyorsa, dünya sürekli bir değişim halinde görünür.

Tüm Reklamları Kapat

Ji ve ark. (33), durağanlık ve değişim hakkındaki varsayımları birkaç yolla inceledi. Farklı mevcut durumlar tanımlayarak katılımcılara, bu mevcut durumun devam edip etmeyeceğini sordular. Örneğin katılımcılara genç bir adam ve genç bir kadın arasındaki ilişkiden bahsedip, bu ilişkinin gelecekte de devam edeceğini düşünüp düşünmediklerini sordular. Bunun gibi dört farklı örnek için Çinliler, Amerikalı katılımcılardan daha fazla olarak, gelecekte bu durumun değişeceğini düşündüklerini bildirdiler.

Ji ve ark., ayrıca, katılımcılara, onların doğrudan bilgilerinin olmadığı farklı parametreler hakkındaki varsayımsal güncel eğilimlerden de (ör. Küresel ekonomideki büyüme hızlarındaki güncel eğilimler) bahsettiler. Katılımcılara, bu eğilimin gelecekte muhtemelen daha da artacağı ya da durarak gerileyeceği iki farklı eğilim gösterildi. Eğilimin gelecekte alacağı halin bunlardan hangisine dönüşeceğini tahmin etmeleri istendi. Dört eğilim türünde de Çinli katılımcıların öngörüsü, değişim yönünün duracağı ya da tersine döneceği şeklindeydi. Görsel 14’te, Çinli katılımcıların verilen 12 eğilimin 11’inde eğilimlerin tersine döneceğini öngördüğü gösterilmiştir.

Görsel 14. Eğilimlerin tersine döneceğini öngören Amerikalı ve Çinli katılımcılar. 1,2,3 numaralı noktalarda hızlanarak artan büyüme eğrileri; 4,5,6 numaralı noktalarda hızlanarak azalan büyüme eğrileri; 7,8,9 numaralı noktalarda hızlanarak artan gerileme eğrileri; 11,12,13 numaralı noktalarda hızlanarak azalan gerileme eğrileri.
Görsel 14. Eğilimlerin tersine döneceğini öngören Amerikalı ve Çinli katılımcılar. 1,2,3 numaralı noktalarda hızlanarak artan büyüme eğrileri; 4,5,6 numaralı noktalarda hızlanarak azalan büyüme eğrileri; 7,8,9 numaralı noktalarda hızlanarak artan gerileme eğrileri; 11,12,13 numaralı noktalarda hızlanarak azalan gerileme eğrileri.
Pnas

Günlük Yaşam Olaylarını Algılama: Bu noktaya kadar sunduğumuz deneylerin hepsi belirli bir ölçüde, günlük yaşama ilişkin nesnelerin ve olayların dışındaki materyalleri konu edinmiştir. Son olarak sizlere, Chua ve Nisbett’in daha doğal materyallerle gerçekleştirdiği bir araştırmayı sunacağız. Araştırmacılar Amerikalı ve Tayvanlı üniversite öğrencilerinden bazı kişisel olayları açıklamaları (ör. içinde bulundukları dönemin ilk gününü), bazı hikayeler okuyarak özetlemeleri (ör. bir kadının hemen hemen her şeyin işine gitmesini engellediği bir gündeki yaşamı)ve sessiz komedi filmi izleyerek özetlemelerini istemiştir.

Tayvanlılar rastgele seçilerek kiminden Mandarince, kiminden İngilizce yazmaları istenmiştir. Araştırma sonucundan beklediğimiz, Amerikalıların hikâyelerdeki merkezi karakterden Tayvanlılara göre daha çok bahsetmesi ve bu merkezi karakterin çevresindeki olaylar üzerindeki kontrolü hakkında (ya da bu kontrolü edinme isteği hakkında) daha çok yazması idi. Tayvanlıların da, farklı karakterlerin duygusal durumları hakkında daha çok yorum yapmasını bekliyorduk. Karakterlerin kişisel öykülerinde de, özetlenmiş hikâyelerde de, izlenen videolara ait tanımlamalarda da aynı duruma rastladık. Analizin amaçlarına uygun olarak bu üçünü topladık.

Tüm Reklamları Kapat

Görsel 15,16 ve 17’de görülmektedir ki tüm öngörülerimiz doğru çıkmıştır. Tayvanlıların Mandarin dilinde ya da İngilizce yazmasında da bir fark çıkmamıştır. Bu araştırmada farklı çıkmaması, konu ile ilgili diğer birkaç araştırmanın sonuçlarıyla paraleldir; Asyalıların İngilizce hâkimiyeti bir değişken olarak alındığında, dilin İngilizce olduğu testlerin sonuçları bu değişkenden genelde etkilenmemektedir (27).

Görsel 15. Amerikalılar ve Tayvanlıların, İngilizce ya da Mandarin dilinde olmak üzere, merkezi karakterlere değinme sayısı ile diğer karakterlere değinme sayısı farkı
Görsel 15. Amerikalılar ve Tayvanlıların, İngilizce ya da Mandarin dilinde olmak üzere, merkezi karakterlere değinme sayısı ile diğer karakterlere değinme sayısı farkı
Pnas
Görsel 16. Amerikalılar ve Tayvanlıların, İngilizce ya da Mandarin dilinde olmak üzere, karakterlerin niyetlerine değinen içerik ifadeleri oranı
Görsel 16. Amerikalılar ve Tayvanlıların, İngilizce ya da Mandarin dilinde olmak üzere, karakterlerin niyetlerine değinen içerik ifadeleri oranı
Pnas
Görsel 17. Amerikalılar ve Tayvanlıların, İngilizce ya da Mandarin dilinde olmak üzere, duygusal içerikten bahsetme ifadeleri oranı
Görsel 17. Amerikalılar ve Tayvanlıların, İngilizce ya da Mandarin dilinde olmak üzere, duygusal içerikten bahsetme ifadeleri oranı
Pnas

Tartışma

Doğu Asyalıların ve Batılıların bilişsel süreçlerinde dikkate değer farklar vardır. Bu farklar kategorizasyonu, nedensel atfı, kurallara dayanmayı, mantığın kullanımını ve olayları kavrama şeklindeki diyalektik anlayış tercihini içerir. Bizim görüşümüze göre bu bilişsel farklılıklar büyük ölçüde, algısal farklılıklardan (özellikle dikkat edilen şeyin ne olduğundan) kaynaklanmaktadır. Çalışmalarımızda Doğu Asyalıların alana Batılılardan daha çok dikkat ettiğini, Batılıların ise daha çok ön plandaki nesnelere dikkat ettiğini bulduk. Nesneye dikkat etmek de doğal olarak bu nesneyi kategorileştirmeyi, ona ilişkin kuralları bulmayı ve ona nedensel atıflar yapmayı teşvik eder. Alana dikkat etmek ise ilişkilere ve değişime dikkat etmeyi, bağlam ve uzak ilişkiler söz konusu olduğunda nedensel atıflar yapmayı teşvik eder. Aynı zamanda alana dikkat etmek, alandaki belirli bir nesneyi ait olduğu ilişkiler ağından koparıp ayrıca incelemeyi güçleştirir. 

Bize göre dikkatteki, algıdaki ve bilişsel süreçlerdeki gösterdiğimiz bu farklar sosyal yapıdan ve sosyal uygulamalardan kaynaklanmaktadır. Bunlar, Asyalıları çevreye bakmaya teşvik ederken, Batılılara ise ön plandaki bir nesneye dikkat edip hedeflerini buna göre ayarlamayı teşvik eder. Çoğu durumda bu farklılıklar ekonomik faktörler tarafından ortaya çıkar, ya da onlar tarafından farklılıkların etkisi artar. Bu konuda biz de, diğer araştırmacıların konu ile ilgili olarak öne sürdüğü şu kuramsal fikri kabul ediyoruz: Asyalılar antik zamanlardan beri asli olarak çiftçi olmuştur ve çiftçiler birbirleriyle uyum içinde yaşamak zorundadır. Büyük ölçüde bundan kaynaklı olarak Doğu Asyalılarda rol ilişkileri ve sosyal uyum teşvik edilmektedir (4, 8).

Bunun yanı sıra antik zamanlardan bu yana büyük ölçüde Doğu Asya ile özdeşleşen sulama tarımı, etkili hiyerarşi gerektirir. Bu dikey hiyerarşi de kendisini, aile içindeki ve köydeki dikey ve yatay sınırlarda gösterir. Sosyal konulardaki bu türden bir vurgunun kendini değiştirmeden kalabilmesi en azından kısmen, başlangıcı belirsiz zamanlardan günümüze dek mevcut olan olağan ataletten kaynaklanmıştır. Ancak bahsedilen süre, varsayılandan daha kısa olabilir. Meslektaşımız Harold Stevenson, Pekin’de serbest piyasa ekonomisinde büyük değişikliklerin olduğu 10 yıllık bir dönem içinde, ortaokul öğrencilerinin anneleri ile bir çalışma yapmıştır. Annelere, çocuklarından ne bekledikleri sorulmuştur. Bu 10 yıllık dönemin başında annelerin çocuklarından beklediği temel şey, sosyal süreçlerle ilgiliydi; çocukların kendilerini topluma uydurmalarını ve diğer insanlarla iyi anlaşmalarını bekliyorlardı. Dönemin sonunda ise beklentilerde köklü bir değişiklik oluşmuştu; anneler çocuklarının, bu yeni ekonomik şartlara uyacak şekilde yetenekli ve hırslı olmasını istiyordu.

Tüm Reklamları Kapat

Antik Yunanistan’ın ekonomisi, antik Doğu Asya’dan oldukça farklıydı. Genel olarak dağların denizle birleştiği Yunanistan’da büyük çaplı tarım yoktu. Genel uğraşlar avlanma, balıkçılık, ticaret ve bahçecilikti. Bunlar da büyük çaplı sosyal dayanışma gerektirmiyordu. Sosyal faktörlerin ve sınırlayıcıların çok etkili olmadığı bu durumda Yunanlılar, ön plandaki nesnelere ve kendilerinin bu nesneye ilişkin hedeflerine dikkat etme lüksüne sahipti. Son iki asırdaki Batı endüstriyel ve post-endüstriyel ekonomilerinin birçok boyutu da –en azından orta sınıf için- göreli daha az sosyal sınırlayıcılardan oluşmuştur. 

Yani bize göre nedensellik zinciri şu yöndedir: Sosyal yapı, sosyal uygulamalar, dikkat, algı ve biliş. Ancak nedensellik zincirini bu şekilde görmemiz, iki bulguyu açıklamakta yetersiz kalmaktadır; mantığa karşı diyalektik ve sanatsal ürünlerde de kendini gösteren, Doğu ve Batı çevrelerinde farklılaşan sağlarlık.

Aristo’nun biçimsel mantığı oluşturması ile ilgili yaygın bir söylem, onun siyasi kurumlardaki ve piyasadaki tartışmalarda yer alan saçma argümanlardan bunalmış olmasıdır (5). Esasında yapmak istediği, eğer bir argümanın özel bir biçimsel yapısı varsa, içeriğinden bağımsız olarak bu argümanın yanlış olduğunu göstermekti. Oysa Çinliler mantığı asla biçimsel hale getirmemiş, hatta mantıkla pek uğraşmamıştır. Bunun olası nedeni, farklı argümanların sosyal doku üzerinde bir tehdit oluşturması, bu yüzden tehdit olarak görülmeleridir (6). Çatışmalarla ilgili geliştirdikleri diyalektik yaklaşım bu varsayımı destekler: Çinliler ortaya çıkan çatışmalarda hep bir “orta yol” arar. Mantık ve diyalektik arasındaki ayrımı bu şekilde ele alış, sosyal uygulamaların bilişsel süreçler üzerindeki doğrudan etkisini göstermekte ve dikkat ya da algı süreçlerini işin içine karıştırmamaktadır. 

Doğu ve Batı çevrelerindeki sağlarlıkların neden farklılaştığı ise hala bir muammadır. Sağlarlıkların bir kısmı, bireyi çevreleyen sanatsal ürünlerdir. Belki de Asyalı sanatçıların alanı çok yansıtmasının nedeni, çevredeki birçok veriye birden dikkat etme becerileri ve bunu yansıtma istekleridir. Belki de insanları ve diğer belirgin nesneleri Batılılardan daha küçük göstermelerinin nedeni, onlar için bunların çok dikkate değer olmamasıdır.

Tüm Reklamları Kapat

Sıradan insanların çektikleri fotoğraflar ve yaptıkları çizimler ise sanatsal tercihlerinden etkilenir, bu tercihler ise bir ölçüde, sanat eserlerinde görmeye alışkın oldukları resmetme biçimlerinden kaynaklanır. Diğer yandan sıradan insanların dünya ile ilişkisine bakıldığında, sanat ürünlerinin neden zaruri olduğunu açıklamak kolay değildir. Sıradan Doğu Asyalıların alan tercihinin ve sıradan Batıların nesne vurgusunun nedeni büyük olasılıkla, dünyayı görme şekillerine ilişkin alışkanlıklarıdır.

İnşa edilen çevredeki sağlarlıkların Doğu ve Batı arasında neden bu kadar farklı olduğunu açıklamak daha da zordur. Doğuda çevrenin daha kompleks olmasının nedenini, nüfus yoğunluğunun daha yüksek olması ile açıklamak pek gerçeğe işaret etmez. Tokyo’nun nüfus yoğunluğu New York’tan yüksektir. Torahime’in ise Chelsea’den yüksektir. Ancak Ann Arbor’unki Hikone’den çok daha yüksektir. Bu üç farklı şehir büyüklüğünü karşılaştıran örnekte de Doğu ile Batı farklılıkları kabaca aynıdır. Doğuda çevrenin daha karmaşık olmasının muhtemel açıklaması, bu karmaşanın Doğuluların algıda odaklandıkları şeyi, estetik tercihleri olarak yansıtmış olmalarıdır.

Doğulular büyük ölçüde alana odaklanır, dikkatleri de çokça sayıda ögeye yönelmiştir. Bu yüzden de genellikle, çevrelerini inşa ederken çokça sayıda öge kullanırlar. Batılılar daha az sayıda ögeye odaklanır ve az sayıdaki ögeden oluşan çevreleri tercih ederler. Bizim çalışmamız, bu farkların her birinin diğerinin etkisini daha da artırdığı yönünde bir çıkarımda bulunuyor: Çevre, algılamayı etkiliyor. Etkilenen algısal tercihler ise, insanların bu yönde çevreler inşa etmesini teşvik ediyor. 

Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
115
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Muhteşem! 7
  • Merak Uyandırıcı! 6
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 5
  • İnanılmaz 5
  • Tebrikler! 3
  • Bilim Budur! 3
  • Güldürdü 0
  • Umut Verici! 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
  1. Çeviri Kaynağı: PNAS | Arşiv Bağlantısı
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 19/03/2024 07:50:56 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/7485

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Kategoriler ve Etiketler
Tümünü Göster
Tüm Reklamları Kapat
Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Bellek
Genel Görelilik
Maske Takmak
İklim Değişikliği
Bilim İnsanları
Kök Hücre
Antibiyotik
Mers
Araştırmacılar
Nükleer Enerji
Evrim Ağacı
Böcek Bilimi
Çekirdek
Siyah
Avcı
Temel
Gıda Güvenliği
Uterus
Çevre
Amerika Birleşik Devletleri
Çiçek
Film
Karar Verme
Kuş
Demir
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Gündem
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Bağlantı
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Bu platformda cevap veya yorum sistemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla aklınızdan geçenlerin, tespit edilebilir kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Ekle
Soru Sor
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
R. E. Nisbett, et al. Doğuluların ve Batılıların Kültürü ve Bakış Açısı Neden ve Nasıl Farklıdır?. (8 Ağustos 2019). Alındığı Tarih: 19 Mart 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/7485
Nisbett, R. E., Birinci, F., Özdil, A. Ş. (2019, August 08). Doğuluların ve Batılıların Kültürü ve Bakış Açısı Neden ve Nasıl Farklıdır?. Evrim Ağacı. Retrieved March 19, 2024. from https://evrimagaci.org/s/7485
R. E. Nisbett, et al. “Doğuluların ve Batılıların Kültürü ve Bakış Açısı Neden ve Nasıl Farklıdır?.” Edited by Ayşegül Şenyiğit Özdil. Translated by Fatih Birinci, Evrim Ağacı, 08 Aug. 2019, https://evrimagaci.org/s/7485.
Nisbett, Richard E.. Birinci, Fatih. Özdil, Ayşegül Şenyiğit. “Doğuluların ve Batılıların Kültürü ve Bakış Açısı Neden ve Nasıl Farklıdır?.” Edited by Ayşegül Şenyiğit Özdil. Translated by Fatih Birinci. Evrim Ağacı, August 08, 2019. https://evrimagaci.org/s/7485.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close