Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat
Tüm Reklamları Kapat

Evrimsel Beslenme: Diyet ve Tercihlerin Evrimi, İnsan Beyninin Evrimini Nasıl Tetikledi?

17 dakika
89,265
Evrimsel Beslenme: Diyet ve Tercihlerin Evrimi, İnsan Beyninin Evrimini Nasıl Tetikledi?
Evrim Ağacı Akademi: İnsan Evriminde Özel Konular Yazı Dizisi

Bu yazı, İnsan Evriminde Özel Konular yazı dizisinin 33. yazısıdır. Bu yazı dizisini okumaya, serinin 1. yazısı olan "Gen Benzerliği (Genetik Benzerlik) Nedir? İnsan Genomu, Diğer Canlılara Ne Kadar Benzer?" başlıklı makalemizden başlamanızı öneririz.

Yazı dizisi içindeki ilerleyişinizi kaydetmek için veya kayıt olun.

EA Akademi Hakkında Bilgi Al
Tüm Reklamları Kapat

Homo sapiens, "Taksonomik Olarak İnsanyazımızda da detaylarıyla ele aldığımız üzere, 275 milyon yıl kadar önce sürüngenlerden evrimleşmiş memeliler içerisinde, 47 milyon yıl kadar önce evrimleşmeye başlamış Primatlar takımı içerisinde bulunan ve son 6-7 milyon yıldır insansılar kolundan evrimleşerek günümüze gelmeyi başaran tek insan türüdür. Yani bu uzun yolculukta, ilk memelilerden günümüze kadar pek çok özellik değişmiş, bunların birikimi sayesinde önce primatlar dediğimiz iri beyinli memeliler evrimleşmeyi başarmış, bunların arasından bir kol da günümüz modern insanına doğru gitmiştir. Bu yoldaki değişimlerden başlıcaları morfolojik, anatomik, fizyolojik ve davranışsal değişimlerdir. Morfolojik değişimler insanın günümüzdeki dış görünümünün değişimini, anatomik değişimler organlarının yapısını, fizyolojik değişimler hücre, doku ve organları arasındaki ilişkileri, davranışsal değişimleri ise sosyal yapı içerisindeki etkileşimleri değiştirmiştir. Bu değişimlerin toplamı, günümüzde sadece insanı değil, her türü kendi atalarından farklılaştıran özelliklerdir. Örneğin bugün yaşayan bir tür, kendi atasından bu özelliklerin toplamı (ve hatta daha fazlası) çerçevesinde farklılaşmıştır, o ata tür ise kendisinden önceki atalardan... Bu böyle ilk canlılara kadar, cansızlıktan canlılığın evrimine kadar takip edilebilir.

İnsanın ve atalarının beslenme eğilimleri ve besinlere olan yaklaşımı da evrimsel süreçte değişmiştir. 6 milyon yıl kadar önce şempanzelerle ayrı yönlere doğru evrimleşmeye başladığımızdan beri, Thomas Hobbes'un tanımıyla "pis, zalim ve kısa" hayatlar yaşayan canlılar haline geldik (Hobbes, evrimleştiğimiz tarihi bilememiş olsa da, bu değişim tanımını Darwin'den bile 200 sene kadar önce yapabilmiş bir İngiliz filozofudur). Zekamızın evrimi pek çok şeyi iyileştirirken, bu iyileşmelerle kıyaslanmayacak miktarda fazla olan pek çok şeyi de kötüleştirdi. Ortalama ömrümüz bilim ve teknolojinin ilerlemesi ve özellikle tıp alanında yaptığımız keşifler sayesinde bundan 50.000 sene öncesine göre 3 katına kadar çıkarken; iklim, belki de canlılık tarihinde siyanobakterilerin evrimleştiği milyarlarca yıl öncesinden beridir ilk defa, tek bir tür tarafından, bu kadar köklü bir biçimde değiştirilmektedir. Dünya'nın milyarlarca yıldır süregelen doğal dengesini denklemin kendi tarafımıza düşecek şekilde değiştmeye çalışmaktayız ve bu işleri daha da karmaşık hale getiriyor. Ancak tüm bu değişimlerden yine en çok etkilenen türlerden biri yine biziz.

İnsan Diyetinin Evrimsel Geçmişi

İnsana gidecek evrimsel dal, şempanzelere gidecek evrimsel daldan ayrılmaya başladığında (6 milyon yıl kadar önce), şempanzeler ile insanların ortak ataları halen meyveler ve bitkilerle besleniyordu. Pek çok çeşit meyve, ağaç kabukları ve gövdeleri, yapraklar, bitki kökleri ve benzeri bitki parçaları diyetleri içerisinde yer alıyordu. Her ne kadar günümüzden 15-12 milyon yıl öncesinden itibaren insansı maymunların (gibonlar, goriller, orangutanlar, şempanzeler, bonobolar ve insanlar) evrimleşmesiyle et tüketimi de yavaş yavaş başlamış olsa da, meyve ve yeşillik ağırlıklı beslenme hemen hepsinde ciddi biçimde baskın olarak kaldı. İnsan kolu olan Hominidler de çok uzun bir süre bu özelliği sürdürdü.

Tüm Reklamları Kapat

En yakın kuzenlerimizden olan ve aslında bitkisel ürün ağırlıklı bir hepçil olan Pan troglodytes (Şempanze) türü avının etini toplu olarak tüketirken... Fotoğraf günümüze aittir.
En yakın kuzenlerimizden olan ve aslında bitkisel ürün ağırlıklı bir hepçil olan Pan troglodytes (Şempanze) türü avının etini toplu olarak tüketirken... Fotoğraf günümüze aittir.
Paranthropus boisei türü olan, Homo cinsinin yakın kuzenlerinden bir birey meyve yerken; günümüzden 2 milyon yıl önce...
Paranthropus boisei türü olan, Homo cinsinin yakın kuzenlerinden bir birey meyve yerken; günümüzden 2 milyon yıl önce...
National Science Foundation

Bitkilerden elde edilen enerji, genellikle hayvanlardan elde edilene göre oldukça düşüktür ve kısıtlıdır. Tam olarak bu sebeple otçul veya baskın olarak ot yiyen hepçil türler, bitkilerden yeterli enerjiyi alabilmek için ortalamada çok daha fazla kütlede bitkisel ürün tüketirler. Kimi otçullar, vücut ağırlarının kat kat fazlasını tüketerek gerekli besin ve enerjiyi almak zorundadır. Bize doğru evrimleşecek olan atalarımız, çok uzun yıllar hep ormanlarda yaşadı, çünkü çevre onları hiç dışarıya çıkmaya zorlamadı. Ancak zaman ilerledikçe, besin kaynaklarının azalması ve daha önemlisi, muhtemelen çevresel ve iklimsel değişimlerden ötürü insan türleri (günümüz modern insanının ataları) günümüzde Kongo ve civarında bulunan ormanlardan öncelikle doğuya, sonrasında kuzey ve güneye doğru göç etmeye başladılar. Bu da, "İnsan Zekasının Evrimi: Neden Sadece İnsanın Beyni Bu Kadar Evrimleşmiştir?" başlıklı makalemizde ele aldığımız evrimsel değişimleri tetikleyen ilk adım oldu. 

Evrimsel olarak beslenme tarihimizi incelediğimizde, günümüzden 2.5 milyon yıl kadar önce, insan türlerinden biri olan Homo habilis'in ve yakın atalarının ilk defa et ağırlıklı beslenmeye başlayan bir popülasyona doğru evrimleşmeye başladığını görüyoruz. Besin kıtlığı sırasında ot bulamayan bireylerden, özellikle orman dışında yaşayıp adapte olmaya çalıştıkları savana hayatında, çevrede bolca bulunabilen ete yönelenler açlık savaşını kazanmayı başardı. Bu aslında oldukça beklenen bir sonuçtur: zira ormanların sunduğunu savanadan beklemek hata olacaktır. Hele ki Afrika'nın birkaç yüz kilometre mesafede bile tamamen değişebilen iklim ve bitki örtüsü düşünüldüğünde, canlıların göçlerinin çok daha dramatik evrimsel değişimleri getirmesi kaçınılmazdır. Ormandaki bitki bolluğundan, savananın kıtlığına düşen türümüzün ataları, bu yeni çevrenin sunabildiği besinlere adapte olmaya başlamıştır. Savanalarda, otlara göre çok daha bol miktarda et bulunur. Bitkisel besin olaraksa küçük yemişler, ufak otlar ve kimi zaman kısa ağaçlar ve meyveleri bulunabilir.

Savana hayatından bir görsel...
Savana hayatından bir görsel...
Andrew Barr

Et ağırlıklı beslenmenin evriminde, ilk etaplarda ciddi hastalıkların yaşanmış olması ve dolayısıyla türümüzün atalarının popülasyonlarının kırılmış olması muhtemeldir. Çünkü çiğ ete alışkın olmayan türlerin bedeni, etlerle taşınan mikroplara da adaptif değildir. Ancak aç kalıp ölmek ile et yiyerek sağ kalma arasındaki denge, sonunda etten yana bozulmuştur ve et yemeyi daha fazla başarabilen, bu besinlerden faydalanabilmek konusunda daha uyumlu, daha güçlü savunma sistemlerine ve eti daha kolay kabul edebilen genlere (ve dolayısıyla bünyelere) sahip bireyler hayatta kalarak daha fazla üreyebilmişlerdir. Bunun mümkün olabilmesinin sebebi, bireylerin genetik ve çevresel etkiler altında varyasyonlara sahip olmasıdır: Atalarımızın kimi, alışık olmasa da et yemekten iğrenmezken, kimi bundan tiksinmiş ve uzak durmuş olabilir. Kiminin doğumundan berigelen beslenme tipinden ötürü midesinde yaşayan bakterilerin çeşidi ve sayısı, diğerlerinden farklı olabilir. Kiminin genetik çeşitliliğinden ötürü barındırabileceği bakterilerin veya vücudunun savunma sisteminin yapısı diğerlerinden farklıdır. Aynı tür içerisinde bile bireyler arasında bu şekilde milyonlarca varyasyon bulunmaktadır. Bu, seçilimin et yemeyi başarabilenlerden yöne bozulmasını sağlamıştır.

Bu konuda giderek artan veriler, aslında primatların zaten son 45 milyon yıla yakın bir süredir hepçil, yani hem et hem de ot yiyebilen bir bünyeye sahip olduklarını; ancak çoğu primat türünün özellikle bol olarak erişebildiği bitkisel ürünleri baskın olarak tüketebilecek bir biçimde adapte olduğunu göstermektedir. Bunun en güzel örnekleri, ciddi bir baskınlıkla ot tüketen yakın kuzenlerimizin (şempanzeler, goriller ve orangutanlar), yeri geldiğinde diğer primatları ve küçük kemirgenleri avlayarak yemeleridir. Bünyeleri bu durumda herhangi bir zarar görmemekte, sindirimde herhangi bir sorun yaşamamaktadır. Ancak bu canlıların yaşam alanlarında her zaman bitki temelli besinlere erişim çok daha kolay ve yaygın olduğundan (en azından şimdilik), bizim atalarımızın savanaya çıktıklarında karşılaştıkları ölümcül seçilim baskısını asla maruz kalmamış, dolayısıyla et temelli bir hepçil diyete asla ihtiyaç duymamışlardır.

Tüm Reklamları Kapat

Et temelli hepçil bir diyete sahip Homo ergaster türünden bir av görüntüsü; günümüzden 1.8 MYÖ
Et temelli hepçil bir diyete sahip Homo ergaster türünden bir av görüntüsü; günümüzden 1.8 MYÖ
SlidePlayer

Atalarımızın et yemeye başlamayla birlikte, insanın beyin kapasitesi de evrimsel açıdan oldukça hızlı bir şekilde büyümeye başlamıştır. Bunun sebebi, az miktar bir etten bile alınabilecek bol enerji ve proteinin beynin büyümesi için gerekli olan her şeyi sağlıyor olmasıdır. Çünkü Sinirbilim yazı dizimizden de görebileceğiniz gibi, beyin vücudumuzdaki en masraflı, en çok enerji harcayan organıdır (tüm enerjimizin %20'sini beyin tek başına tüketir; halbuki beyin, vücudumuzun sadece %2'sini oluşturur). Türümüzün evrim sürecinde, beynimizin enerji ihtiyacını karşılamak sadece ot temelli bir beslenmeyle başarılabilecek, en azından evrimsel süreçte ve uzun vadede sürdürülebilecek bir durum değildi. Elbette bireysel tüketim söz konusu olduğunda, üzerimizde eskisi gibi seçilim baskısı olmadığı için ot temelli bir beslenme ile hayatta kalınabilir. Ancak vahşi hayatta olduğumuz dönemde evrimsel olarak tek güçlü silahımız olan beynimizin enerjiye ihtiyacı vardı ve bunu edinmenin tek yolu et tüketmekti. 

Bu sebeple, diğer hayvanların beyinleri (ve ot temelli beslenen atalarımızın beyinleri) insana göre çok daha küçük kalmış ve büyümesi yönünde bir seçilim baskısı olsa da, bu büyüme gerçekleşememiştir. Yukarıda, insanın zekasının evrimiyle ilgili verdiğimiz makalemizde, beynin bizde olduğu gibi büyüme yönünde evrimleşmesi için sağlanması gereken koşullardan bahsetmiştik; bu makaleyi okumanızı önemle tavsiye ederiz. Bunun haricinde ot temelli beslenme ne kadar sınırlanırsa (sadece yaprak yemek gibi), canlının enerji üretimi de o kadar kısıtlanır. Otçul diyetin doruk noktası olan tembel hayvanlar, sadece bitki yaprakları ile beslenirler. Ancak bu, onlara o kadar az bir enerji verir ki, diyetlerinin değişmesi yerine, fizyolojik faaliyetleri ve yaşam biçimleri değişmiş ve evrimleşmiştir. Tembel hayvanlar, ortalama olarak en fazla saniyede 6 santimetrelik bir hareket hızına erişebilirler. Bu, 1 metre uzağınızdaki bir masadaki bardağa, normalde 1 saniyeden daha kısa sürede erişebilecekken, 15-16 saniyede ulaşabilmeniz demektir. İşte bu yüzden isimleri "tembel" hayvandır. Ancak hızlanmak yerine, çok yükseklere tırmanabilme yetenekleri sayesinde, hayatta kalmayı başarmış ve hızlanmaya yönelik bir evrim geçirmemişlerdir. Bu, tabii ki apayrı bir konudur.

Burada belirtilmesi gereken bir diğer önemli nokta, otçulların hepsinin çok yavaş olmak zorunda olmadığıdır. Örneğin geyikler ve ceylanlar, çok seri bir şekilde hareket edebilirler, dünyanın en hızlı koşucusu olan çitaları bile kıvraklıkları sayesinde atlatabilirler. Dolayısıyla ne tür bir evrimsel geçmişe ve ne tür adaptasyonlara sahip olunduğu da, besinlerin metabolizmanıza etkisini belirlemektedir. Bu noktada, ortalamalar ve ortalamaların verdiği bilgiler değer kazanmaktadır: ortalama olarak otçulların hareket kabiliyetleri ve zekaları, etçillere göre daha düşüktür. Ancak spesifik olarak bazı otçullar, spesifik olarak bazı etçillerden daha hızlı hareket ediyor olabilir veya daha zeki olabilir. Bu tıpkı şuna benzer: ortalama olarak siyah insanlar, beyaz insanlara göre atletizmde daha başarılıdırlar. Ancak spesifik bazı beyaz atletler, spesifik bazı siyah atletlerden daha başarılı olabilir. Ortalamalarda ise durum tam tersidir. Dünya'nın en çevik koşucusunun (çitalar) etçil bir hayvan olması, Dünya'nın en zeki canlısının (insanlar) etçil ağırlıklı bir hepçil olması, Dünya'nın en zeki ve hızlı dinozorlarının (Troodon, Deinonychus, Compsognathus ve diğerleri) etçil olması tesadüf değildir. Fakat bu demek değil ki otla beslenen canlılar hareket edemez veya zeki değildir; ortalama konusunu hatırlayınız.

Modern insanın atalarındaki önemli basamaklardan biri olup, ateşi de kontrol etmeyi ilk olarak başaran Homo erectus türü avlanırken; günümüzden 1.5 MYÖ...
Modern insanın atalarındaki önemli basamaklardan biri olup, ateşi de kontrol etmeyi ilk olarak başaran Homo erectus türü avlanırken; günümüzden 1.5 MYÖ...
SliteLibero Academy

Üstelik ette, yeşil bitkilere kıyasla çok daha yoğun olarak bulunan hayvansal proteinler ve daha da önemlisi vitaminler, beynimizin biyokimyasal yapısı, büyümesi, gelişmesi ve başlıca fonksiyonları için çok önemlidir. Otçul ağırlıklı diyetlerinde bunları alamayan atalarımız, et temelli beslenmeyle birlikte bunları alabilmeye başlamıştır. Elbette et yemek, beynimizin evrimleşebilmesi için tek sebep değildir, yoksa et yiyen tüm hayvanlarda beynin irileşmesini beklerdik. Bunu, az önce değindiğimiz makalemizde detaylarıyla ele aldık. Ayrıca atalarımız, günümüzdeki kadar zeki olmadığı için, zirai tekniklerden ve ürünlerden de yoksundu. Yani bu paragraflarda tartıştığımız, vejetaryenlik iyi midir, kötü müdür gibi bir konu değildir. Burada ortaya koyduğumuz, insanın et ağırlıklı diyete sahip olan bir hepçil (hem et, hem ot yiyen) olması ve beyninin evriminin en önemli unsurlarından birinin bu olmasıdır. Çünkü bu gerçek, bazı modern tartışmalarda göz ardı edilmeye veya saptırılmaya çalışılmaktadır.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Beynimizdeki evrimin hız kazanmasıyla et ağırlıklı beslenmeye geçişimiz, beklendiği gibi üst üste çakışmaktadır. Et temelli beslenmeye giderek adapte olan Homo habilis ile birlikte beynimizin evrimi inanılmaz bir hız kazanmıştır.
Beynimizdeki evrimin hız kazanmasıyla et ağırlıklı beslenmeye geçişimiz, beklendiği gibi üst üste çakışmaktadır. Et temelli beslenmeye giderek adapte olan Homo habilis ile birlikte beynimizin evrimi inanılmaz bir hız kazanmıştır.
Be Sapiens

Ette bol miktarda protein, vitamin, mineral ve yağ asitleri bulunur. Bu sayede insanların sadece zeka gelişimi tetiklenmemiş, boyları da hızla uzamaya başlamıştır. Günümüzden 5-6 milyon yıl önce yaşayan insan türleri 1 metre civarındayken, Homo habilis'ten birkaç yüz bin yıl sonra evrimleşen Homo ergaster'in çocuk yaştaki boyu 1.8 metrenin üzerine çıkabilmiştir. Günümüzde ise bilindiği gibi ergenlik sonunda ulaşılan boy 1.8 metre civarındadır. Yani Homo ergaster kadar hızlı büyüseydik, 10-12 yaşındaki bir insan çocuğu yaklaşık 1.8 metre boyunda olurdu. Zaten temel olarak bu sebeple büyümekte olan bir çocuğun gelişimi için hayvansal proteinler ve et büyük önem arz etmektedir. Zira gelişim biçimimiz de evrimimiz ile paralel olarak belirlenmiştir; dolayısıyla etin bu evrimde önemi büyüktür.

Boy uzunluğundaki artış da evrimsel süreçte et temelli diyete geçmemiz ile tam olarak üst üste çakışmaktadır.
Boy uzunluğundaki artış da evrimsel süreçte et temelli diyete geçmemiz ile tam olarak üst üste çakışmaktadır.
Pinterest

Et yiyor olmasına rağmen zekası evrimleşmeyen diğer hayvanlardan bir diğer farkımız da, zekamızın evrimleşmesinin tetiklenmesiyle birlikte algısal becerilerimizin gelişmesi, bu sebeple de alet kullanabilmeye başlamamızdır - ki buna da yukarıda bahsettiğimiz yazımızda değinmiştik. Diğer hayvanlar, yakalayacakları et için çok uzun çabalar harcayıp, günü kurtarmayı hedeflerken insan türleri güçlü sosyal bağlar kurarak ve alet kullanarak az enerji ile çok et avlayabilmiştir. Bu sayede fazladan enerjiyi başka yönlere harcamayı başarabilmiştir. Bir çita 21 saat uyuyup 3 saat avlanırken, insan türleri 3 saat avlanıp 21 saat diğer işlere odaklanmışlardır. Bu "işler" içerisinde yer alan sosyal ilişkiler sayesinde sosyal yapıları çok daha gelişmiş ve yerleşik yaşama geçmeye başlamışlar, adım adım daha gelişmiş bir yapıya evrimleşmeye başlamışlardır.

Tabii unutmamak gerekir ki et merkezli yemek biçimine geçişimiz, şekere ve şekerli besinlere olan tutkunluğumuzu da yok etmemiştir. Sonuçta beynin yapısal evrimi için gereken şey proteindir; ama beynimiz günlük yaşamda şeker ile çalışır. Bu sebeple insan, meyve ve sebzeleri tüketmeye devam etmiş; bitkilerin sadece bol yeşil gövdelerini (özellikle yapraklarını ve gövdelerini) yemeyi bırakmıştır. Bu yeşil gövdelerde bol miktarda selüloz bulunur ve apandiks organı, tüm atalarımızda ve kuzenlerimizde selülozu sindirmek üzere özelleşmiş hücreleri barındırıyordu ve onlarda hala da barındırır. Ancak yeşil gövdeleri bırakmamızla birlikte apandiks organı da evrimsel açıdan gereksizleşti ve atalarımızda körelmeye başladı. Türümüzde de bu körelme devam etmektedir. 2,5 milyon yıldır süren bu körelme süreci sonucunda apandiksimiz, neredeyse işlevsiz bir hale gelmiştir; gittikçe de küçülmektedir. Bu konuyla ilgili olarak "Selüloz Sindirimi ve Apandiks İlişkisi" başlıklı makalemizi okuyabilirsiniz. Apandiksin körelmiş ve köreliyor olması, ot temelli hepçil diyetten, et temelli hepçil diyete geçtiğimizin en yalın ve net göstergelerinden birisidir. Otçul veya ot temelli hepçil olan canlıların, bitkilerin ana şeker kaynaklarından biri olan selülozu sindirebilmek için apandikse ihtiyaçları vardır. İnsanın ise artık böyle bir ihtiyacı bulunmamaktadır.

Farklı hayvanlarda apandiks organı ve uzunluğu...
Farklı hayvanlarda apandiks organı ve uzunluğu...
Evrim Ağacı

Et temelli diyetin evrimleşmesinin bir diğer en önemli göstergesi de çenelerimizin küçülmesidir. Bunun tek sebebi et temelli diyete geçmemiz değil, aynı zamanda beyinlerimizin büyümesidir. Fakat beynimizin büyümesi de et temelli diyetle doğrudan ilişkili olduğu için, çenelerimizin küçülmesiyle de ilgilidir. Selülozun sindirilebilmesi için tek gereken apandiks değildir. Çünkü apandiks içerisinde selülozu sindirebilen kimyasalları üreten bakteriler, sadece kimyasal sindirime yarayabilir. Ancak bir besinin sindirilmesinin ilk adımı, mekanik parçalamadır. Bunu da dişlerimiz yapar. Otların parçalanabilmesi ve selülozun kısmen yıkılabilmesi için, çok geniş ve büyük ezici dişlere ihtiyaç duyulur. Bunu yapan, çenemizin arka kısmında bulunan dişlerimizdir. Evrimsel süreçte, ot temelli diyetten uzaklaştıkça, bu dişlerin tamamına ihtiyacımız da kalmamıştır. Ayrıca çene basıncımızın da eskisi kadar yüksek olmasına gerek olmaması, çenemizin küçülmesiyle sonuçlanmıştır. Bunun en belirgin göstergesi de (fosiller haricinde) 20 yaş dişlerimizin bu kadar sorunlu olmasıdır. Aslında 20 yaş dişlerimiz, otların sindirimi için çok önemli parçalardı; ancak son 2.5 milyon yıldır bu dişlere ihtiyacımız nesiller içerisinde azalmış, çenemizin de küçülmesiyle bu dişlere ağzımız içerisinde yer bile kalmamıştır. Bu sebeple bu körelmiş diş yapıları, günümüzde bu kadar sıkıntılı bir şekilde çıkmakta, sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Bu konuyla ilgili olarak da "20 Yaş Dişleri, Körelmiş Organlar ve Evrim" başlıklı makalemizi okuyabilirsiniz.

Tabii ne olursa olsun, atalarımız bu besinlere ulaşmak için çok ciddi çabalar sarf etmektelerdi. Bir bizonun peşinden mızraklar ve gürzlerle koşmak, onu yere indirip öldürmek, kilometrelerce geri, kampa taşımak kolay bir iş olmasa gerek. Benzer şekilde her gün ağaçlara tırmanıp, binbir kıvraklıkla meyve-sebze toplamak kolay değildir. Bu ikisinin kombinasyonu sebebiyle atalarımızın dayanıklılığı, kardiyovasküler sağlıkları, kas-yağ dengeleri, günümüz maraton koşucuları ile neredeyse aynı düzeydeydi. Günümüzde halen vahşi türler gibi avlanan insan kabilelerinde, "modern" dünyanın yağ kütlesi normalden oldukça yüksek (veya fiziksel aktivitesi yok denecek kadar az) insanlarına göre çok yüksek fiziksel yetiler bulunmaktadır. Günümüz insan kabilelerinden bazıları, tam 8 saat boyunca bir geyiğin peşinden koşup avlanabilirler.

Çağımızda halen hayatta olmalarına rağmen türümüzün antik atalarına en yakın şekilde yaşayan, avlanan, hayatta kalan Khoisan (San) Kabilesi'nin avlanma çabasından bir kare; Günümüz...
Çağımızda halen hayatta olmalarına rağmen türümüzün antik atalarına en yakın şekilde yaşayan, avlanan, hayatta kalan Khoisan (San) Kabilesi'nin avlanma çabasından bir kare; Günümüz...
YouTube
Aynı kabile, avlarını yemek üzere hazırlarken; Günümüz...
Aynı kabile, avlarını yemek üzere hazırlarken; Günümüz...
Sei80

Modern İnsanın Yerleşik Yaşama Geçmesi, Tarımın Başlangıcı ve Obezite

Yukarıda saydığımız tüm ata ve kuzen türlerden sonra, günümüzden 384.000 - 200.000 yıl kadar önce artık iyice büyük bir beyin hacmi, algı kapasitesi ve sosyal ilişki gücüyle Homo sapiens evrimleşti. Homo sapiens de yaklaşık 190.000 sene atalarının izinden gitti, avlandı ve topladı; avcı-toplayıcı bir yaşam sürdü. 10.000 yıl kadar önce ise zekasının daha da gelişmesi ve olaylar arasında neden-sonuç ilişkilerini çok daha başarılı bir şekilde kurabilmesi sayesinde, öncelikle yerleşik yaşama geçti, sonrasında ise tarım yapmaya başladı. Bu, insan sağlığı için yapabileceğimiz en büyük hatalardan biri oldu. Tarım sayesinde düzenli olarak besin üretilmeye başlandı ve göçler, avlanmalar, toplamalar sebebiyle olan açlığa bağlı ölümler neredeyse tamamen yok oldu. Ancak insanların kabileler halinde büyümeleri ve tarımsal mini-kentler kurmalarıyla birlikte bakterilere ve virüslere yol açılmış oldu ve ciddi salgın hastalıklar yaşandı. Yerleşik dönemde halen var olan avcı-toplayıcı ekiplerin bu tarımsal topluluklar arasındaki seyehatleri sebebiyle ilk salgın hastalıklar başlamış oldu.

Tüm Reklamları Kapat

Tabii tarımın avlanmadan kat kat kolay olması, beslenme stilimizin yine değişmesi demekti. Artık et yerine tarım ürünlerini bolca tüketmeye başladık ve bu sebeple pek çok aminoasit, vitamin ve mineralden uzak kalmaya başladık. Ölümlerin azalmasıyla birlikte yaşam ortalamaları arttı; ancak eski boy ortalaması göreceli olarak azalmaya başladı. İskelet sistemimizde de yerleşik hayata geçilip avlanmanın azalmasıyla sorunlar baş göstermeye başladı. Kalsiyum eksiklikleri, kemik, eklem ve diş hastalıkları boy göstermeye başladı. Tükettilen etler, vahşi hayvanlar yerine besi hayvanlarından elde edilmeye başlandı. Besi hayvanlarının eti protein açısından vahşi hayvanlarınki kadar zengin değildir ve yüksek oranda yağ içerir. Besi hayvanlarından üretilen süt de, hayvanların beslenme tipinden ötürü kaymak yağı içermeye başladı ki kaymak yağı damar tıkanıklıklarının baş sorumlularından biridir. Fakat henüz obezite sorunları doğmamıştı çünkü halen insanlar günümüzdekinden çok daha aktiftiler.

Obeziteyle ilgili olarak şu yazımızı okuyabilirsiniz.

Değişen Diyet Tercihleri

Özellikle endüstriyel hayvancılığın etik ve hayvan hakları konusundaki sorunları, özellikle de son dönemde vejetaryen ve vegan diyetlerin bir miktar yaygınlaşmasına neden olmuştur. Bu diyetleri tercih eden bireyler, et tüketiminden olabildiğince (veya tamamen) uzak durmaktadırlar. Bu diyetlerin analizini buradaki ve buradaki yazımızda yapmış, bazı potansiyel sorunlarından burada, burada ve burada bahsetmiştik. Ayrıca bu diyetlerin savunusu sırasında bilimsel gerçeklerin çarpıtıldığı bazı vakaları burada ve burada ele almıştık. Bu alandaki tüm yazılarımızı buradan görebilirsiniz.

doi: 10.47023/ea.bilim.7205

Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
Evrim Ağacı Akademi: İnsan Evriminde Özel Konular Yazı Dizisi

Bu yazı, İnsan Evriminde Özel Konular yazı dizisinin 33. yazısıdır. Bu yazı dizisini okumaya, serinin 1. yazısı olan "Gen Benzerliği (Genetik Benzerlik) Nedir? İnsan Genomu, Diğer Canlılara Ne Kadar Benzer?" başlıklı makalemizden başlamanızı öneririz.

Yazı dizisi içindeki ilerleyişinizi kaydetmek için veya kayıt olun.

EA Akademi Hakkında Bilgi Al
117
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Tebrikler! 38
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 23
  • Muhteşem! 14
  • Bilim Budur! 10
  • Merak Uyandırıcı! 8
  • Umut Verici! 2
  • Korkutucu! 1
  • Güldürdü 0
  • İnanılmaz 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 05/11/2024 16:41:44 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/7205

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Tüm Reklamları Kapat
Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Göz
Fil
Mitler
Hominid
Sinirbilim
İklim Değişikliği
Karar Verme
Veri Bilimi
Charles Darwin
Hayvan Davranışları
Kanıt
Maske Takmak
Entomoloji
Kimya
Kırmızı
Kurt
Kelebek
Astronomi
Etimoloji
Yılan
Protein
Geometri
Arkeoloji
Pandemik
Atom
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
Ç. M. Bakırcı. Evrimsel Beslenme: Diyet ve Tercihlerin Evrimi, İnsan Beyninin Evrimini Nasıl Tetikledi?. (29 Ağustos 2011). Alındığı Tarih: 5 Kasım 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/7205 doi: 10.47023/ea.bilim.7205
Bakırcı, Ç. M. (2011, August 29). Evrimsel Beslenme: Diyet ve Tercihlerin Evrimi, İnsan Beyninin Evrimini Nasıl Tetikledi?. Evrim Ağacı. Retrieved November 05, 2024. from https://doi.org/10.47023/ea.bilim.7205
Ç. M. Bakırcı. “Evrimsel Beslenme: Diyet ve Tercihlerin Evrimi, İnsan Beyninin Evrimini Nasıl Tetikledi?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, 29 Aug. 2011, https://doi.org/10.47023/ea.bilim.7205.
Bakırcı, Çağrı Mert. “Evrimsel Beslenme: Diyet ve Tercihlerin Evrimi, İnsan Beyninin Evrimini Nasıl Tetikledi?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, August 29, 2011. https://doi.org/10.47023/ea.bilim.7205.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close