Sağlaklık ve Solaklık Nasıl Evrimleşti? El Tercihi Genetik mi? Hangi Elimizi Kullanacağımızı Ne Belirliyor?
Hayat, sağ elini kullanmayı tercih eden ("sağlak") insanlar için tasarlanmıştır. Çünkü popülasyonun %85-90 civarı, sağ elini kullanmaktadır; geriye kalan %10-15'lik kesim sol elini kullanmayı tercih eder ("solak"). İyi ama neden? Bunu belirleyen ne? El tercihi, hangi faktörlerden etkilenerek oluşuyor? Bu yazımızda, el tercihi ya da ellilik olarak bilinen bu konuya ve bunun evrimine değineceğiz.
Ellilik Nedir: Sağlaklık ve Solaklık
Ellilik (el tercihi, el kullanımı) olarak bilinen ve halk arasında genelde "sağlaklık ve solaklık" olarak kullanılan bu kavramın ne yazık ki evrensel ve net bir tanımı bulunmamaktadır. Ancak sıklıkla başvurulan tanımı üzerinden gidecek olursak, bir insanın günlük yaşantısı içerisinde öncelikli olarak tercih ettiği el ve ayak kullanımıdır. Yani bir şeye uzanmak için genellikle sağ elinizi kullanıyorsanız "sağlak", sol elinizi kullanıyorsanız "solak" olarak bilinirsiniz. Aynı durum ayaklar için de geçerlidir, ancak burada sadece el olarak bahsedeceğiz.
Bilimsel araştırmalarda daha sık olarak başvurulan tanımı ise, belirli görevleri daha hızlı ve isabetli olarak yerine getiren veya yapılacak işten bağımsız olarak bireyin kullanmayı tercih ettiği el veya ayak şeklindedir. Dolayısıyla halk arasındaki yaygın kullanımından çok farklı olmadığını anlayabiliriz. Sadece biraz daha keskin sınırlarla tanımlandığını ve araştırmaların bu çerçevede yürütüldüğünü belirtmekte fayda var.
Günümüzde, yaygın kanının aksine, 2 veya 3 kategoriden ziyade toplamda 5 farklı ellilik kategorisi bulunmaktadır. Bunları kısaca sıralayacak olursak:
- Sağlaklık: Verilen bir işi yerine getirme sırasında sağ elini sol elinden fark edilir düzeyde başarılı kullanabilen insanlara denir. Sağlaklık, insan türü için en yaygın olarak rastlanan el tercihidir. Yapılan birden fazla araştırma, insanların %70-90 arasının sağlak olduğunu göstermektedir.
- Solaklık: Verilen bir işi yerine getirme sırasında sol elini sağ elinden fark edilir düzeyde başarılı kullanabilen insanlara denir. Yapılan araştırmalar, insanların sadece %10 civarının solak olduğunu göstermektedir.
- Karışık Ellilik: Sağ eliyle sol elini çeşitli görevleri yerine getirmede herhangi bir garipseme ya da aksama yaşamaksızın değiştirebilen ve kullanabilen kişilere denir. Sanılanın aksine, bu tür el tercihi solaklıktan bile yaygındır ve popülasyonun yaklaşık olarak %30'unu kapsar.
- Çift Ellilik (Ambideksterite): İki elini de, verilen her iş için eşit düzeyde başarı ile kullanabilen kişilere denir. Doğuştan çift elli olan insanların sayısı inanılmaz derecede azdır; ne var ki bu yetenek biraz pratikle kolaylıkla öğrenilebilmektedir. Özellikle ağırlıklı olarak kullandığı elini bir süre kıran (ve alçıda tutması gereken) insanlarda sadece birkaç hafta veya ay içerisinde öğrenilebilen bir özelliktir. Ancak sonradan çift elli olmayı öğrenen insanlar, doğuştan çift ellilerin aksine, belirli görevler sırasında yine orijinal el tercihlerini kullanmaya meyillidirler.
- Ambilevöz: İki elini de kullanma sırasında kafa karışıklığı veya başarısızlık sergileyen insanlar için kullanılır. Bu sorunun kaynağı sinir hastalıkları olabileceği gibi, tamamen doğal ve normal fiziksel koşullar da olabilir.
Hangi Elin Baskın Olduğu Nasıl Anlaşılır?
Birçok insan, yazı yazdığı eli olması dolayısıyla hangi elli olduğunu bilir. Ancak bazıları, bunun sonradan aile baskısıyla ve zorla değiştirildiğini iddia eder ve bu mümkündür de... İlerlemeden önce hangi elli olduğunuzu test etmek için genel geçer olmayan ama genelde isabetli olan, uygulaması basit iki test sunabiliriz:
- Masadan Düşen (Fırlatılan) Obje Testi: Bunu istemli olarak test etmeniz biraz zor, ancak sanıyoruz anılarınızı biraz zorladığınızda veya başınıza geldiğinde, kendinizi ister istemez test ettiğinizi göreceksiniz: Masanın kenarından düşmek üzere olduğunu gördüğünüz bir cismi havada yakaladığınız bir anı düşünün. Cismi hangi elinizle yakaladıysanız, o elli olmanız son derece muhtemeldir. Çünkü beynimiz, ani refleksler sırasında ataklığı (deksteritesi) en yüksek olan elimizi, yani kullanırken fiziksel ve psikolojik olarak daha rahatlık duyduğumuz elimizi tercih edecektir. Bir cismi havada yakalama refleksini bilinçli olarak sergilemediğinizden, beyniniz ellilik durumunuzu ortaya serecektir. Benzer şekilde, bir arkadaşınızdan beklemediğiniz anda size bir top fırlatmasını isteyebilir ve o şekilde de test edebilirsiniz.
- Arkadan İtme Testi: Düz bir yüzeyde, dimdik ve iki ayağınız birbirine olabildiğince yakın ve paralel olacak şekilde durunuz. Bir arkadaşınızın sizi sırtınızdan -abartmadan ama çok yavaş olmayacak şekilde- itmesini rica ediniz. Düşmemek amacıyla dengenizi sağlamak için ileri doğru ilk attığınız ayağınız, genellikle hangi elli olduğunuzu size gösterecektir. Eğer ki sağ ayağınızı ileri atarak kendinizi dengelemeye çalışıyorsanız sağlak, sol ayağınızı ileri atarak itişe karşı gelmeye çalışıyorsanız solaksınız demektir.
Bu testler elbette ki sadece günlük yaşamda herhangi bir anda deneyimleyip gözlemleyebileceğiniz testlerdir ve tamamen güvenilir olmak zorunda değildirler. Ancak yine de, eğer ki hatırlamadığınız çocukluğunuzdan beri ailenizin elinizi değiştirmek için çaba sarf ettiğini düşünüyorsanız, bu test size yardımcı olabilir.
Bazı aileler çocuklarının solak olmasından rahatsızlık duyarlar ve bebeklikten itibaren, özellikle de yazı yazmayı öğrendiğimiz 6-9 yaş arasında çocuklarını zorlayarak sağ ellerini kullanmaya alıştırırlar. Ne var ki genetik olarak ve doğuştan itibaren beynimiz belli bir eli kullanacak şekilde özelleştiği için, bu yapay değişim çocukta fiziksel ve psikolojik rahatsızlıklar doğurabilecektir.
Eğer yazdığınız elinizi kullanırken rahatsızlık hissediyorsanız ve garip bir şekilde diğer elinize geçme isteği duyuyorsanız, bunun sebebi aslında kullanmadığınız elinizle yazmaya alıştırılmış olmanız olabilir. Buna maruz kalan hemen her kimse bunu hatırlayacak ve bilecektir, ancak yine de kenarda bir bilgi olarak dursun.
Neden Ellilik Mevcut? Sadece İnsanlarda mı Var?
Bu konuda daha fazla ilerleyebilmemiz için, ellilik konusunda bir ayrıma gitmemiz gerekiyor: Ellilik, iki farklı düzeyde incelenmelidir:
- Birey Düzeyinde Ellilik: Herhangi bir tür veya popülasyon içerisindeki tekil bir bireyin el tercihini belirtir. Yani bu düzeyde inceleme yapılırken tüm popülasyon ele alınmaz ve insan için bir Ali veya Ayşe kişisi, bir köpek için "Karabaş" isimli tekil köpek, bir kedi için "Sırma" isimli tekil kedi, vb. ele alınır. Bu kişinin el tercihine bakılır ve hangi elini tercih ettiği belirlenir. Bu, birey düzeyinde elliliktir.
- Popülasyon/Tür Düzeyinde Ellilik: Bu düzeydeki bir inceleme içinse, tüm popülasyonun veya türün bireylerinin el tercihi incelenir ve hesaba katılır. Böylelikle, bir türün genelinde belirli bir eli kullanmaya yatkınlık var mı, yok mu anlaşılmış olur.
Birkaç örnekle ifade edelim: Evcil köpeklere ve kedilere baktığımızda, burunlarına konan bir sineği kovmak veya size pati uzatmak için kullandıkları patilerinin birbirinden farklı olduğunu görebilirsiniz. Bir köpek bu işleri yapmak için sağ patisini tercih ederken, diğer bir köpek sol patisini tercih edebilir. Bu, illa rastgele olmak zorunda değildir ve belirli bir köpek, kedi veya diğer hayvan, belirli bir elini ömrü boyunca kullanmayı tercih edebilir. Bu tekil inceleme, birey düzeyinde elliliği belirler ve her türün her bireyinde bu tercih konusunda bir eğilim olabilir. Bu düzeyde el tercihi, memelilerin neredeyse tamamında, kuşlarda ve hatta amfibi ile balıklarda bile tespit edilmiştir. Yani her canlı, belirli sebeplerle, belirli elini kullanmayı tercih eder.
Ancak, bu incelemeyi tür bazına çıkardığımızda, sonuç ilginçleşmektedir. Az önce bahsettiğimiz köpekler ve kediler için (ve diğer saydığımız hayvan grupları için de) tür bazında elliliği incelediğimizde, sağ ve sol eli kullanma yatkınlığı hemen hemen eşit ve %50 dolaylarında çıkmaktadır. Dolayısıyla tür bazında bir el tercihi olmadığı görülmektedir.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Tür bazında bir el eğilimi şimdilik kesin olarak sadece insanlarda görülmektedir; ancak şempanzeler ve insanın yakın akrabalarında da tür bazında ellilik olduğuna dair veriler bulunmaktadır ve halen tartışılmaktadır. Bu tartışmaları netleşene kadar buraya taşımak kafa karıştırıcı ve çok uzun olacaktır. Dolayısıyla şimdilik tür bazında elliliğin insana has bir özellik olduğunu söyleyebiliriz.
Şimdi, bu önemli bilgilerden sonra asıl sorumuza geri dönelim: Neden böyle bir el tercihi (ellilik) durumu söz konusu?
Neden Bir Eli Tercih Ediyoruz?
Bu soruyu cevaplandırmanın kolay yolu, diğer türlerde, tür bazında elliliğin neden oluşmadığını incelemekten geçmektedir. Aslanlar neden sağlak ya da solak değildirler? Köpekler? Kediler? Çünkü bu canlıların hiçbirinin elleri, evrimsel süreçte insan kadar karmaşık işlemleri gerçekleştirebilecek şekilde özelleşmemiş ve evrimleşmemiştir (yakın kuzenlerimizde muhtemelen elliliğin bulunuyor olması da, onların da karmaşık işlemleri yapabilecek şekilde ellerinin evrimleşmiş olmasından ve bizimle çok yakın bir ortak ata paylaşıyor olmalarındandır; ancak dediğimiz gibi bu tartışmaları henüz buraya taşmayacağız). Dolayısıyla elliliğin evrimini anlamak için bakmamız gereken ilk yer, insanın el kullanma becerisindeki artış, dolayısıyla da burada detaylıca ele aldığımız şekilde, el-göz koordinasyonu ile beyin arasındaki evrimsel ilişkidir.
İnsanı diğer hayvanlardan ayıran ve insanda bulunup diğer hayvanlarda bulunmayan iki temel özellik bulunmaktadır: dil ve ellilik. Hayır, diğer hayvanlarda da zeka, bilinç, algı, düşünce, vb. yüksek bilişsel fonksiyonlar bulunmaktadır. Bu "üstün" özellik, bizi diğer hayvanlardan ayırmamaktadır; tam tersine onlarla aynı sınıfta olduğumuzu kesin bir şekilde göstermektedir. Ancak bu bilişsel fonksiyonların özelleşmesi sonucu dil ve ellilik konusu doğmaktadır. Dolayısıyla, ellilik olgusunun evrimini ve varlık sebebini anlamanın yollarından bir diğeri, dilin evrimini anlamaktan geçer.
Biliyoruz, birçok farklı konu devreye giriyor ancak bunu anlamak çok önemlidir: Evrimsel süreçler asla tek başlarına ve yalın olarak incelenemezler, çünkü türler sadece tek bir özelliğin, tek bir organın, tek bir yapının evrimi üzerinden evrim geçirmezler. Tam tersine, tüm organ ve işlevleri bir arada, birlikte evrimleşir. Bu sebeple de her birini, birbirleriyle olan ilişkilerini akıldan çıkaramadan ve yakından inceleyerek analiz etmek gerekmektedir. Bunu söylüyoruz, çünkü dil ve elliliği yakından ilgilendiren bir diğer olgu karşımıza çıkıyor: beyin yanallaşması (laterizasyon).
Beynimiz, bildiğiniz gibi iki yarıküreden oluşmaktadır; ancak bu iki yarıküre, birebir aynı işleri yapacak şekilde evrimleşmemiştir. Evrimsel süreçte, insanın diğer hayvanlarla olan ortak atalarından itibaren, belli başlı bazı özellikler sağ veya sol beyinde özelleşecek şekilde evrimleşmiştir. Örneğin dilin oluşumu ile ilgili beynimiz genelde sadece sol beyinken, yön ve uzaysal oryantasyon veya duyguların analizi ile ilgili olan beyin yarımküresi neredeyse her zaman sağ beynimizdir. Dolayısıyla beyin, evrimsel süreçte asimetrik olarak özelleşmiştir.
İşte bu durum, insan türünde ellilik konusunda bir asimetrinin oluşumuyla doğrudan alakalı olabilir. Henüz araştırmacılar halen kesin bir sonuca ulaşamamış olsalar da, bu alanda kapsamlı ve ciddi araştırmalar yürütülmektedir. İnsan beyninin evrimi aydınlatıldıkça, insanın elliliğinin kökenlerine de ışık tutulmaktadır.
Şimdi, konuyla ilgili oldukça güçlü olan bazı teorilere göz atalım ve evrimin anlaşılmasının neden önemli olduğunu bir kere daha görmüş olalım:
Elliliğin Evrimine Yönelik Teoriler
Beyin Yanallaşması Teorisi
Günümüzde var olan ve sınanan en güçlü teorilerden biri, hemen her zaman doğru olduğu anlaşıldığı üzere evrim ekonomisi ilkeleri dahilinde, en düşük enerji sarfiyatının sağlanacağı beyin-organ konfigürasyonunun evrimleştiğini ileri sürmektedir. Beyindeki bu asimetri ve yanallaşmanın sebebi, evrimsel sürecin her zaman enerji sarfiyatını minimum düzeye indirme eğilimidir. Daha doğru bir ifadeyle, bu sarfiyatı en az düzeye indirebilen bireyler avantajlı olacak ve bu da, nesiller içerisinde bu tür bir düşük sarfiyat durumunu destekleyecektir.
İşte tam olarak bu sebeple, az önce değindiğimiz üzere, beynin bazı bölgeleri spesifik işleri yapacak şekilde özelleşmiştir. Yapılan araştırmalar, en çok enerji sarf eden iki bilişsel aktivitenin dil ve motor faaliyetler (el-ayak kullanımı) olduğunu göstermektedir. Yani bu ikili, enerji sarfiyatı açısından da bir arada karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca dilin temel bölgesi olan Broca Bölgesi'nin neredeyse her zaman sol yarımkürede oluştuğu bilinmektedir. Yani dilimizi, sol beynimiz kontrol eder. İşte savunulan teoriye göre, en düşük enerji sarfiyatına ulaşmanın yolu, en yüksek enerji sarfiyatına sebep olan işlevlerin tek bir beyin bölgesinde, ortak olarak yürütülmesinden yanadır.
Dolayısıyla dilin genellikle sol beyin yarıküresinde odaklanmış olması, el kullanımının da genellikle sol beyin tarafından kontrol edilmesine neden olmaktadır. Ayrıca beynimizin sol yarımküresi vücudumuzun sağ yanını, sağ yarımküresi vücudumuzun sol yanını kontrol ettiğinden, el-ayak fonksiyonlarının sol beyinde öbeklenmesi, vücudun sağ yanının baskın kullanımına, dolayısıyla sağlaklığın artmasına neden olmaktadır.
Yani insan türü, sağlaklığın doğrudan bir avantaj olmasından ötürü değil, sağlak olmanın beyin enerji sarfiyatı açısından avantaj sağlıyor olmasından ötürü genelde sağlak olacak şekilde evrimleşmiş olabilir. Ve karmaşık dil ve tür bazında elliliğin sadece insan has özellikler olması da, bu teoriyi desteklemektedir.
Teorinin sorunlu sayılabilecek kısmı ise, solakların dil bölgesinin illa sağ beyinde oluşmuyor olmasıdır. Evet, solaklarda dil bölgesinin sağ beyinde oluşma ihtimali daha yüksektir, ancak bu şart değildir. Dolayısıyla dil ile ellilik konusunun ne kadar eşlenmesi gerektiği halen tartışılmaktadır. Teorinin savunucuları, genlerin bu kadar sıkı sıkıya birbirine bağlı olmadığını, dolayısıyla bireylerde istisnalar görülmesinin normal olduğunu ileri sürmektedirler ve büyük ölçüde haklı olduklarını söylemek gerekir. Çünkü unutmayınız ki evrim bireysel olarak değil, popülasyon bazında işleyen bir olgudur ve popülasyon içerisindeki bireysel istisnalar ve farklılıklar evrimsel süreçleri açıklamak veya yermek için yeterli nedenler değildir. Fakat bu teoriyi genel haliyle tekrar edecek olursak, beynin enerji sarfiyatını azaltmak amacıyla evrimsel bir adaptasyon sürecinden geçmiş olması, dil ile el kullanımının genellikle aynı yarımküreye ve sağ tarafa kaymış olmasına neden olmaktadır ve bu da, insan türündeki sağlaklığın yaygınlığına ışık tutmaktadır.
Peki neden dil sağ tarafta yanallaşmıştır da sol tarafta yanallaşmamıştır? Kimi zaman bu tip bir soruya kesin bir yanıt vermek mümkün olamamaktadır. Çünkü bazı evrimsel süreçler tamamen öngörülemez ve rastlantısal olabilmektedir. Şöyle düşünün: Eğer ki tamamen nedensiz (veya neden-sonuç ilişkisiyle açıklanamaz) bir biçimde dil bölgemiz sağ yarımkürede yanallaşmış olsaydı, bu defa da "Neden sağ tarafta yanallaşmış?" diye soracaktık ve yine aynı döngüye girecektik. Bu sorunun her zaman kesin bir yanıtı olamamaktadır. Ancak bu yanallaşmanın evrimleştiği dönemde, belirli çevresel ve türsel baskılardan ötürü böyle bir yanallaşma yaşanmış ve bu, evrim tarihinin gerçeklerinden biri haline gelmiştir. Belki de ilerideki çalışmalar, bu sorunun yanıtını net bir şekilde vermeyi başaracaktır. Bilim sınırsız bir çalışma sahasıdır ve bilim insanları asla sorgulamayı bırakmazlar. Örneğin, 1 Ocak 2002 tarihli Discover Magazine dergisindeki Jocelyn Selim'in araştırma sonuçlarına kulak verelim:
Birçok primatta ve diğer hayvan türünde beyin, verilen görevleri hemen hemen eşit olarak iki yarımkürede değerlendirmektedir. Ancak insanlarda, yarımküreler özelleşmiş vaziyettedir: Neredeyse tüm sağlaklar dili sol beyinde işlerler ve birçok solak da dili sağ beyinde işler. Ellilik ve dilin sadece insana has gibi gözüken özellikler olması, uzun yıllardır biyologları bu ikisinin birbiriyle bağlantılı olduğunu düşünmeye itmiştir.
Oxford Üniversitesi'nden bir bilim insanı, sağ elliliğin evrimsel tarihinin 200.000 yıl kadar önce meydana gelen tek bir nokta mutasyonuna kadar takip edilebileceğini açıklamaktadır. Bir diğer deyişle, yarımküre yanallaşmasını başlatan bir Büyük Patlama meydana gelmiştir ve dil gibi yüksek bilişsel fonksiyonlar tek bir tarafa kaymıştır. Sağlaklık, bu açıdan bakıldığında, bizi dilsiz, simetrik canlılardan ayıran genetik yapımızın en açık göstergesidir.
Bu anlatılanlar, University College London'dan nöropsikolog Chris McManus'un araştırmalarıyla desteklenmektedir. McManus, yaptığı araştırmalar sonucunda, günümüzden 100.000 ila 20.000 yıl kadar önce insan popülasyonunda yaygın hale gelen ikinci bir mutasyonun varlığını tespit etmiştir. Bu mutasyona sahip bireylerin beyinlerinin yapısı, sahip olmayanlara göre daha asimetrik olacak şekilde gelişmektedir. Bu da, bir veya birkaç nokta mutasyonunun bir araya gelerek beynin yanallaşmasının evrimine olanak kıldığını göstermektedir.
Kültürel Zorunluluk Teorisi
Hayır, ancak en güçlülerinden biri bu. Açık bir şekilde, dil ile ellilik arasında belirli bir ilişki bulunmaktadır, ancak her araştırmacı, bu ilişkiye eşit derecede önem ve değer vermemektedir. Ayrıca yukarıdaki araştırmacıların iddialarının aksine, bazı diğer bilim insanları dil yanallaşmasının el yanallaşmasına neden olmadığını ileri sürmektedirler. Arada bir bağlantı olabilir, ancak bu "neden-sonuç" ilişkisi şeklinde olmak zorunda değildir.
Auckland Üniversitesi'nden Michael Corballis, dil-ellilik ilişkisinin daha büyük bir tablonun bir parçası olduğunu ileri sürmektedir. Sadece dil ile ellilik arasındaki ilişkinin doğrudan kurulmaması gerektiğini şöyle izah eder:
Kuşlar ve kurbağalarda da ses çıkarma işlevi tek bir beyin yarımküresi tarafından yapılır. Ancak onların uzuv kullanımlarında bir yanallaşma göremiyoruz. İnsanlardaki dil evriminin, jestlerin oluşumuna paralel gerçekleşmesi son derece olasıdır. Bu da, dil ile ellilik arasında dolaylı bir ilişki olduğunu gösterir. Ancak bu, gizemi çözmek için yeterli değildir. Şöyle düşünün: Primatların oldukça simetrik beyinleri vardır, ancak Einstein'ın da öyle!
Bu açıklamalarıya araştırmacılar mutasyonların yanallaşmayı hızlandırdığı gerçeğini kenara atmamaktadırlar. Sadece bunun açıklamanın bir parçası olduğunu düşünmektedirler. 2009 yılında Science dergisinde Michael Balter, durumu şöyle izah etmektedir:
Erken insansıların 'teknoloji-yoğunluklu' yaşam biçimleri, atalarımızı karmaşık işlevleri yerine getirebilmek için hangi ellerini kullanacaklarını tercih etmek zorunda bırakmış olabilir. Dahası, böylesi bir el seçimi, insansıların birbirlerini eğitmeleri sırasındaki öğrenme süreçlerini de etkilemiş olabilir. Yapılan araştırmalar, düğüm atma gibi işlemlerin öğretilmesi sırasında, öğretmen ile öğrencinin aynı elliliğe sahip olmasının öğreme sürecini hızlandırdığını göstermektedir.
Kısacası Balter, ellilik kavramının kültürel bir zorunluluk olarak doğduğunu ve rastlantısal olarak sağ el olacak biçimde kaymış olabileceğini ileri sürmektedir. Kısaca bu sürece sadece genetik olarak değil, kültürel evrim açısından da yanaşmak gerekmektedir.
Elliliğin Evrimsel Teorisi
Eklemler ve kemikler üzerinde yapılan analizler, bizlere elliliğin ne zaman evrimleştiğine dair oldukça net veriler sunmaktadır.
Örneğin var olmuş en yakın kuzenlerimiz olan Homo neanderthalensis (Neandertaller) ile, Neandertaller ile yaşamış son ortak atamız olan Homo heidelbergensis türünün net bir şekilde sağlak olduğunu söyleyebiliriz. Neandertaller'in de tıpkı insanlardaki gibi sağ kollarının daha güçlü ve daha iri kemikli olduğu görülmektedir.
Homo heidelbergensis üzerinde yapılan çalışmalar da, özellikle dişlerde yapılan analizler sayesinde, sağ elliliği ortaya koymaktadır. 1.6 milyon yıl kadar önce yaşamış olan Homo ergaster üzerindeki çalışmalar, net olmasa bile, sağ elliliğe dair bazı izler sunmaktadır. Özellikle Nariokotome Çocuğu olarak bilinen fosil bize önemli bilgiler verse de, sadece bu fosilden yola çıkarak kesin yargılara varabilmemiz için yeterli örnek bulunmamaktadır.
Elliliğin ilk evrimini keşfedebilmemiz için, giderek bizden uzak olan kuzenlerimizin el tercihlerine ve onlarla olan ortak atalarımızın fosilleri üzerinde yapılan analizlere bakmak gerekmektedir. Primatolog Bill Hopkins, Discover dergisinde durumu şöyle açıklamaktadır:
1920'lerden beri yapılan primat çalışmalarına baktığımızda, tüm primatların el tercihi konusunda belirli yatkınlıkları olduğu görülür: lemurlar ve diğer ön maymunların sol elli olmaya yatkın olduğunu görürüz. Makaklar ve diğer Eski Dünya Maymunları sol ve sağ elli olma konusunda eşit dağılmışlardır. Goriller ve şempanzeler arasında inceleme yaptığımızda, %35'inin solak, geri kalanının sağlak olduğunu görürü. İnsanlarda ise solaklık %10 civarındadır. Bir diğer deyişle, evrim tarihinde daha geriye gittikçe solaklığın arttığını görmekteyiz. Sol ellilik, yakın tarihin bir icadı olmaktan çok öte bir biçimde, sağ ellilikten daha eski bir geçmişe sahiptir.
Araştırmacılar bu noktada da durmamaktadırlar. Tüm primatların ortak atasının 85 ile 65 milyon yıl kadar önce, artık soyu tükenmiş bir takım olan Plesiadapirformes'ten evrimleştiği bilinmektedir. Bu takımın son üyelerinden biri olan Carpolestes simpsoni, günümüzdeki primat torunlarındakine benzer el ve parmaklara sahipti. Belki de elliliğin evrimi, pençelerden kavrayıcı ellere evrimsel geçiş sırasında özelleşmiştir.
Belki bu evrimsel geçmişi tam olarak açıklamanın bir yolu yok, ancak az önce değindiğimiz enerji sarfiyatı (ya da "iş bölümü") teorisi açısından konuyu inceleyecek olursak, Carpolestes simpsoni'nin beyninin yanallaşacak kadar büyük olmadığını görürüz. Dolayısıyla bu noktadan sonra, pençelerden ellerin evrimine geçişte ellilik rastgele yanallaşmış olabilir ve bu da, bu süreç içerisinde, öncelikle sağ beyinde olacak şekilde özelleşmiş olabilir (dolayısıyla primatların ilk ataları solak olmuş olabilir). Ancak sonradan, daha iri beyinli ve özelleşmiş primatlar evrimleştikçe, enerji sarfiyatı devreye girmiştir ve bu da, beynin yanallaşmasında düzenlemeye gidilmesini gerekli kılmıştır. Evrim bilinçli bir süreç olmadığından geleceği göremez ve yaptığı işi silbaştan yaratamaz. Bu yüzden, anlamsız bile gözükse, sadece evrim ekonomisi ilkeleri dahilinde, hayatta kalma mücadelesini kolaylaştırmak için, ellilik sol beyne doğru yanallaşmış olabilir. Bu noktada devreye giren mutasyonların da evrimsel sürece malzeme sağladığını hatırlamak gerekiyor.
Elliliğin Genetik Teorisi
Bu da, elliliğin evrimini anlamak konusunda önemli bir başlık olarak karşımıza çıkıyor. Yapılan araştırmalar, elliliğin genetik olduğunu gösteriyor, ancak izlediği genetik şablon, alışageldiğimizin biraz dışında ve karmaşık, bu yüzden kolay bir şekilde anlamak biraz zor. Örneğin yapılan araştırmalar, eğer iki ebeveyn de solaksa, çocuğun solak olma ihtimalinin %26 olduğunu gösteriyor. 2006 yılında 25.732 aile üzerinde yaptığı bir araştırmada Medland ve arkadaşları, elliliğin kalıtılabilirliğinin %26 dolaylarında olduğunu göstermiştir.
Leicester Üniversitesinden Dr. Marian Annett ve az önce de değindiğimiz üzere, University College London'dan Prof. Chris McManus'un çalışmaları, elliliğin genetik arkaplanına ışık tutmaktadır. İki araştırmacı da, elliliği etkileyen iki alelli tek bir gen olduğunu savunmaktadır. Bu alellerden bir tanesine sahip olanlar, sağ elli olmaya yatkın olmaktadır. Ancak alışılagelenin aksine, diğer alele sahip olanların belli bir ellilik durumu oluşmamaktadır ve sonuç tamamen rastlantısal olarak belirlenmektedir.
Bu iki alelden birine D geni (yani "sağ" anlamına gelen dextral sözcüğünün ilk harfi), diğerine ise C geni (yani "şans" anlamına gelen chance sözcüğünün ilk harfi) adı verilmektedir. D geni, popülasyon içinde çok daha yaygındır ve kalıtsal olarak edinilmiş olma ihtimali çok daha yüksektir. İşte bu D geni, popülasyon içindeki insanların çoğunun sağlak olma eğilimini belirlemektedir. Öte yandan C geni çok daha nadir olarak bulunur ama eğer bir kişide bu gen varsa, o kişide sağlaklık veya solaklık tamamen rastgele bir şekilde, %50 ihtimalle belirlenir. Yani sağ elli olma ihtimaliniz çok yüksektir (eğer D geniniz varsa, kesinlikle sağlaksınızdır); ancak C geniniz varsa solak olup olmadığınız %50 ihtimalle belirlenir.
Daha da detaya girecek olursak: Anne ve babasından D geni alan bireyler, yani DD homozigot bireyler neredeyse tamamen sağlaktır. DC heterozigot bireyler çoğunlukla sağlaktır, CC homozigot bireyler ise sağlak veya solak olabilirler. Bu şekilde sadece 3 olasılık olduğu için, insanların çoğu sağlak olmaktadır ve gerçekten de popülasyonun %85 civarı sağlaktır.
Oxford Üniversitesinden Prof. Tim Crow da bu model üzerinde çalışmış ve bir adım öteye götürerek, PCDH11X geninin elliliğin evrimine neden olan gen olduğunu ileri sürmüştür. Ayrıca yaptığı çalışmalarla, bu genin aynı zamanda serebral asimetriye, dilin evrimine, şizofreniye yatkınlığa ve bazı diğer olgulara da etki ettiğini göstermiştir. Bu konudaki araştırmalar halen sürmektedir.
Elliliğin Epigenetik Teorisi
2017 yılında eLife dergisinde yayınlanan bir makalede Almanya ve Güney Afrika'dan uzmanlar, el tercihinin beyinle hiçbir ilişkisi olmadığını ileri sürmüşlerdir. Araştırmacıların tespit ettiğine göre el tercihi, ana rahminde oluşmaktadır ve gelişim ile hiçbir ilgisi yok gibi gözükmektedir. Öyle ki, embriyoda el tercihinin belirlenmesi, beynin motor korteksinin omuriliğe bağlanmasından önce gerçekleşmektedir. Omurilik, beyinden gelen sinyallerin vücuda ulaştırılmasında köprü görevine sahip olduğu için, el tercihine yönelik nörobiyolojik teoriler doğru olmamalıdır.
Araştırmacıların yaptığı literatür taramasına göre el tercihi, gebeliğin 13. haftası gibi erken bir dönemde bile tespit edilebilir olmaktadır. Makalede uzmanlar şöyle yazıyorlar:
Gelişimin 13. haftasında omurilik, motor korteks ile fonksiyonel olarak bağlı değildir; çünkü kortikospinal projeksiyonlar 15. haftadan erken anteriyör omuriliğe bağlanmaz.
Bunu tespit etmenin yolu, bebeklerin ana rahmindeki parmak emme davranışlarını ultrason ile takip etmektir. Bu görüntülerdeki el tercihi, doğum sonrasındaki el tercihi ile kıyaslanır ve ikisi arasında güçlü bir ilişki bulunabilirse, el tercihinin beyin gelişiminden (ve hatta omuriliğin beyne bağlanmasından) çok önce belirlendiği tespit edilebilir. Yapılan araştırmalar, gerçekten de durumun böyle olduğunu göstermektedir!
Araştırmacılar, bu tercihin nörobiyolojik değil, epigenetik nedenlerle olduğunu düşünmektedir. Epigenetik, bir organizmanın genlerinin proteine dönüşme biçimlerini etkileyen süreçleri inceleyen bilim dalıdır. Yani genlerde değişim meydana gelmeksizin canlıların yapısında meydana gelen değişimleri moleküler düzeyde inceleyen bilimdir.
Araştırmacılar, ana rahminde gelişmekte olan bebeklerin omuriliklerinin sol ve sağ yarılarını oluşturan hücrelerde dikkate değer bir asimetri olduğunu tespit etmiştir. Bu bulgu, beyinden ziyade omuriliğin elliliği belirleyen ana unsur olduğu iddiasını güçlendirmektedir. Bu konudaki araştırmalar da devam etmektedir.
Diğer Teoriler
Bu konuda bazı diğer teoriler de ileri sürülmüştür. Her ne kadar çok sayıda destekçisi olmasa da, bunlara da kısaca değinmekte fayda vardır.
Kapsamlı olarak yaptığı bir araştırmada Previc, bebeğin doğum öncesindeki son 3 ayda ana rahmindeki pozisyonunun ellilik durumunu belirlediğini ileri sürmüştür. Bebeğin ana rahmindeki asimetrik konumlanışı, vestibüler sistemi asimetrik olarak etkilemektedir ve bu da, beynin el konusundaki yanallaşmasını belirlemektedir. Previc'in çalışmasına göre, incelediği her sağlak olmayan ya da daha zayıf sağlak olan bireyde doğum sırasında vestibüler sorunlar ya da gecikmeler yaşadığı görülmüştür. Bu sorunların, elliliğin durumunu belirlediğini iddia etmektedir. Bu araştırmanın elbette oldukça iyi denetlenmesi ve tekrarlanması gerekir; ancak yine de ek bilgi olarak vermek istedik.
Son bir diğer teori ise, ilginç bir biçimde ultrasonla görüntülemenin elliliğe etki ettiğini ileri sürmektedir. Kulağa daha çok "şehir efsanesi" gibi gelen bu iddia, sol elliliğin ana sebebini açıklamasa da, günümüzdeki sol elliliğin bir kısmını açıklamayı hedeflemektedir. Ancak araştırma da, ultrason ile sağlak olmama arasındaki ilişkinin oldukça zayıf olduğunu belirtmekte, sadece bulguların bu yönde dikkate değer sayılabilecek bir bilgi sunduğunu iddia etmektedir.
Bu teorilerin ciddiye alınabilmesi için daha kapsamlı analizlerden geçmesi gerekmektedir. Bu sebeple, asıl olarak iş bölümü ve genetik teorilerin temel alınması gerekmektedir.
Ellilik Durumu ile Zeka Arasında Bir İlişki Var mı?
Az önce araştırmalarına değindiğimiz McManus, tarihsel olarak solakların genellikle ortalamanın üzerinde zekaya sahip olan bireyler olduğuna dikkat çekmektedir. Ancak bilimsel araştırmaların ortaya koyduğu sonuçların, tarihsel tespiti tam olarak doğrulamadığını da belirtmektedir. Scientific American dergisinde yayınladığı bir makalesinde, şu cümlelere yer vermektedir:
Birleşik Krallık, ABD ve Avusturalya'da yapılan çalışmalar, solakların IQ açısından sağlaklardan sadece 1 puan önde olduğu görülmektedir ki bu, dikkate değer bir fark değildir. Solakların beyinlerinin yapısı, sağlakların beyinlerinin yapısından dili işleme, yönsel ilişkileri kurma ve duyguları işleme açılarından farklıdır. Solaklar bu açılardan daha çeşitli ve potansiyel olarak yaratıcıdırlar. Ayrıca müzik ve matematik konusunda da incelediğimizde, solak popülasyonun sağlaklara göre ufak bir miktar daha becerikli olduğu görülmektedir. Profesyonel orkestralar arasında yapılan bir araştırmada, dikkate değer miktarda fazla bir popülasyonun solak olduğu gösterilmiştir. Öyle ki, sağlaklar için tasarlanmış gibi gözüken keman gibi aletleri çalma konusunda bile solakların daha başarılı olduğu anlaşılmaktadır. Benzer bir biçimde, matematik konusundaki becerilerde de solakların önde olduğu görülmektedir.
Sonuç
Açıkçası, verdiğimiz bu bilgiler ışığında solak veya sağlak olmanızın bireysel olarak çok ciddi bir anlamı bulunmamaktadır. Sonuçta ne olduğunuzu sadece genleriniz değil, çevreniz, yani sonradan öğrendikleriniz ve deneyimleriniz belirleyecektir. Dolayısıyla bu yazımıza bakarak solaklar veya sağlaklar açısından genellemelere gitmeye çalışmak hataya düşmenize neden olacaktır.
Ancak evrimsel açıdan incelediğimizde, elliliğin beynin evrimiyle çok yakından bir ilişkisi olduğu görülmektedir; gerek genetik olarak, gerek kültürel olarak... Dolayısıyla el tercihinin evrimini anlamanın yolu, beynin evrimini anlamaktan geçer ve bu konuda çok ciddi adımlar atıldığını söyleyebiliriz. Henüz elliliğin evriminin tüm hatları keskin olarak çizilmemiş olsa da, böylesine zor bir konunun bile evrimsel açıdan bu kadar detaylı ve fosiller ile genler aracılığıyla açıklanabildiğini görmek, evrimin ihtişamını anlamamıza katkı sağlayacaktır.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 31
- 24
- 21
- 13
- 10
- 5
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- M. Annett. (2002). Handedness And Brain Asymmetry. ISBN: Psychology Press. Yayınevi: Psychology Press.
- Scientific American. Why Are More People Right-Handed. (1 Kasım 2001). Alındığı Tarih: 1 Kasım 2019. Alındığı Yer: Scientific American | Arşiv Bağlantısı
- C. McManus. (2003). Right Hand, Left Hand. ISBN: 0753813556. Yayınevi: W&N.
- F. H. Previc. (1996). Nonright-Handedness, Central Nervous System And Related Pathology, And Its Lateralization: A Reformulation And Synthesis. Developmental Neuropsychology, sf: 443-515. | Arşiv Bağlantısı
- M. Dieterich, et al. (2003). Dominance For Vestibular Cortical Function In The Non-Dominant Hemisphere. Cerebral Cortex, sf: 994–1007. | Arşiv Bağlantısı
- K. Å. Salvesen. (2011). Ultrasound In Pregnancy And Non-Right Handedness: Meta-Analysis Of Randomized Trials. Ultrasound in Obstetrics & Gynecology, sf: 267–271. | Arşiv Bağlantısı
- M. Balter. The Origins Of Handedness. (18 Ağustos 2009). Alındığı Tarih: 1 Kasım 2019. Alındığı Yer: Science | Arşiv Bağlantısı
- L. Cashmore, et al. (2019). The Evolution Of Handedness In Humans And Great Apes: A Review And Current Issues. Journal of Anthropology, sf: 7-35. | Arşiv Bağlantısı
- D. Leavens. Human Handedness: An Inherited Evolutionary Trait. (10 Aralık 2013). Alındığı Tarih: 1 Kasım 2019. Alındığı Yer: Academia | Arşiv Bağlantısı
- E. V. Lonsdorf, et al. (2005). Wild Chimpanzees Show Population-Level Handedness For Tool Use. PNAS, sf: 12634-12638. | Arşiv Bağlantısı
- Indiana Üniversitesi. What Does Handedness Have To Do With Brain Lateralization. (1 Kasım 2019). Alındığı Tarih: 1 Kasım 2019. Alındığı Yer: Indiana Üniversitesi | Arşiv Bağlantısı
- J. Selim. The Biology Of . . . Handedness. (1 Kasım 2019). Alındığı Tarih: 1 Kasım 2019. Alındığı Yer: Discover Magazine | Arşiv Bağlantısı
- A. Wilkins. Why Are Most People Right-Handed?. (1 Kasım 2019). Alındığı Tarih: 1 Kasım 2019. Alındığı Yer: io9 | Arşiv Bağlantısı
- ScienceDaily. The Evolution Of Right- And Left-Handedness. (1 Mart 2006). Alındığı Tarih: 1 Kasım 2019. Alındığı Yer: ScienceDaily | Arşiv Bağlantısı
- Right Hand Left Hand. Right Hand Left Hand. (1 Kasım 2019). Alındığı Tarih: 1 Kasım 2019. Alındığı Yer: Right Hand Left Hand | Arşiv Bağlantısı
- Wikipedia. Handedness. (1 Kasım 2019). Alındığı Tarih: 1 Kasım 2019. Alındığı Yer: Wikipedia | Arşiv Bağlantısı
- S. Ocklenburg, et al. (2017). Epigenetic Regulation Of Lateralized Fetal Spinal Gene Expression Underlies Hemispheric Asymmetries. eLife, sf: eLife. | Arşiv Bağlantısı
- Inverse. Whether You’re Right- Or Left-Handed Has Nothing To Do With Your Brain. (25 Şubat 2017). Alındığı Tarih: 10 Temmuz 2020. Alındığı Yer: Inverse | Arşiv Bağlantısı
- C. Hardyck, et al. (1977). Left-Handedness. Psychological Bulletin, sf: 385-404. | Arşiv Bağlantısı
- C. Porac. What Causes Some People To Be Left-Handed, And Why Are Fewer People Left-Handed Than Right-Handed?. (21 Haziran 2004). Alındığı Tarih: 10 Temmuz 2020. Alındığı Yer: Scientific American | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 10/12/2024 04:28:54 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/375
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.