Sağduyularımız, Dünya ve Uzay Konusunda Bizi Neden Yanıltıyor?
Dünya Neden Düzmüş ve Çok Girintili Çıkıntılıymış Gibi Gözüküyor? Dünya'nın Hareketini Neden Hiç Hissetmiyoruz?
Bizim gözlerimizden ve bakış açımızdan Dünya ve uzay, gerçekte olduğundan o kadar farklı ki, eğer Dünya'yı ve Evren'i sadece sağduyularımızla algılamaya kalkacak olsaydık, çok tuhaf bir gerçekliğe hapsolurduk.
Sağduyu Hapishanesi: Dünya ve Evren'e Yönelik Sanrılar
Dünya Pürüzlü mü?
Bir düşünün, Dünya bizim açımızdan ne kadar pürüzlü: Her yerde dağlar, tepeler, ovalar, çukurlar, tümsekler, vadiler, kanyonlar, platolar ve daha nice coğrafi oluşum var. Buna bakan biri, Dünya'nın muazzam pürüzlülükte olan, inanılmaz miktarda girinti-çıkıntıya sahip olan bir kaya parçası olacağını düşünecektir - ki birçoğumuz da öyle düşünmektedir.
Ne var ki eğer Dünya'yı bir bovling topu boyutuna getirseydik, oynanan oyun gereği muazzam pürüzsüzlükte olması gereken bovling toplarıyla kıyaslanabilecek kadar pürüzsüz olurdu (ama bovling topları yine de Dünya'dan daha pürüzsüzdür). Şöyle düşünün: Dünya'nın en yüksek noktası olan 8.848 metrelik Everest Zirvesi ile, Dünya'nın en derin noktası olan 10.911 metrelik Mariana Çukuru'nun dibi arasındaki mesafe, yaklaşık 19 kilometreden ibarettir. Bu, ilk etapta kulağa çok uzun gelebilir; örneğin bu mesafeyi ortalama yürüyüş hızı olan saatte 5 kilometre hızla kat edecek olsanız, neredeyse 4 saat boyunca durmaksızın yürümeniz gerekirdi.
Ancak unutmayın: Üzerinde bulunduğumuz gezegenin yarıçapı, yaklaşık 6.378 kilometredir. Yani yeryüzünde gördüğünüz bütün girintiler, çıkıntılar, en yüce dağlar, en derin vadiler ve bunlar arasında kalan her şey, gezegenin yarıçapının %0.29'luk bir kısmına karşılık gelmektedir! İşte bu nedenle uzaydan Dünya'ya bakan astronotlar, girintili-çıkıntılı veya pürüzlü bir yüzey görmezler: Dünya, adeta 2 boyutlu gibidir; Güneş doğru açıdan vurup da gölgeler yarattığı durumlar haricinde, Dünya'nın girinti çıkıntıları olduğunu görmek çok zordur, derinlik hiç yok gibi gözükür.
Dünya Düz mü?
Öte yandan, ufukta gözünün alabildiği yere kadar bakan biri, Dünya'nın dümdüz olduğu sanrısına da kapılabilir - ki geçmişte birçok insan bu sanrıya kapılmıştır; bu sanrı, günümüzde bir komplo olarak da küçük bir kitle tarafından halen sürdürülmektedir. Antik zamanlarda bu tür bir inanca sahip olmak çok normaldi; çünkü birçok insan, doğdukları yerden en fazla 200 kilometrelik bir yarıçapta bütün hayatlarını geçiriyordu. Buna rağmen Eratosthenes (MÖ 276-194) Dünya'nın düz değil, yuvarlak olduğunu binlerce yıl önce tespit etmeyi başarmıştı.
Günümüzde ise ulaşım araçları sayesinde Dünya'nın her yerinden her yerine gitmemiz mümkün ve uzayda bulunan uydularımız ve uzay araçlarımız sayesinde gezegenimizi an an gözleyebiliyoruz. Bu sayede Dünya'nın düz değil de, yassılaşmış küremsi (İng: "oblate spheroid") adı verilen, kutuplardan baskın ekvatordan şişkin ve yaygın olarak "geoit" olarak bilinen bir şekle sahip olduğunu biliyoruz.
Her Şey Dünya Etrafında mı Dönüyor?
Benzer şekilde, bulunduğumuz yerden gökyüzüne bakacak olsak, bütün gök cisimlerinin Dünya etrafında döndüğü sanrısına da kapılabiliriz: Düşünsenize, Dünya neredeyse hiç hareket etmiyor gibiyken, Güneş her gün kafamızın üzerinden geçip gitmektedir. Sadece bu bilgiden yola çıkan birinin, Dünya'nın Güneş etrafında değil de, Güneş'in Dünya etrafında döndüğünü varsayması çok anlaşılırdır. Ancak ilk sağduyumuzu her zaman doğru kabul etseydik, kırmızı ışıkta yan yana durduğumuz bir araba hafifçe ileri gitmeye başladığında, biz geri gittiğimizi sandığımızdan, gerçekten geri gittiğimizi varsaymamız gerekirdi. Yani göreli hız kavramını tamamen görmezden gelmemiz gerekirdi.
Ancak daha fazla gözlemle, gerçekte olan hareketi tespit etmemiz mümkündür. Gerçekten de, öncelikle Dünya-merkezli bir modelde gök cisimlerinin hareketini tutarlı bir şekilde açıklamanın aşırı zor olduğu gerçeği, sonrasındaysa uzaya gönderdiğimiz teleskoplar ve araçlardan gelen veriler sayesinde bugün biliyoruz ki Güneş Dünya etrafında değil, Dünya Güneş etrafında dönmektedir. Güneş de hem kendi etrafında, hem de Samanyolu Galaksisi'nin merkezi etrafında dönmektedir.
Dünya Gerçekten Dönüyor mu?
Benzer şekilde, yeryüzündeki biri Dünya'nın bırakın Güneş etrafında dönmesini, Dünya'nın kendi etrafında döndüğünü bile düşünmeyecektir. Sonuçta Dünya kendi etrafında dönüyor olsaydı, zıpladığımızda bir başka yere düşmemiz gerekirdi, değil mi? Ya da Dünya batıdan doğuya doğru her 23 saat 56 dakika 4 saniyede bir, yani saniyede 460 metre hızla dönüyorsa, atmosfer durmaksızın suratımıza saniyede 460 metre hızla çarpmalıydı, öyle değil mi? Sağduyularımız, bizi burada da yanıltıyor.
Öncelikle zıpladığımızda farklı bir yere düşmemiz için hiçbir gerekçe yok; çünkü Dünya'nın yüzeyindeki dönüş hızı, aynı zamanda onun bir parçası olarak bizim de hızımız. Nasıl ki bir araba içerisinde sabit hızla giderken yere bıraktığınız elma koltuğunuzun sırt kısmına yapışmıyorsa ve olduğu gibi ayaklarınıza düşüyorsa, Dünya üzerinde zıpladığınızda da aynı yere düşmeniz kaçınılmaz; çünkü siz de Dünya ile aynı hızda dönüyorsunuz. Zıpladığınız anda da Dünya'nın dönüşüne eşit bir hızla, aynı yönde yer değiştirmeye devam ediyorsunuz. Dolayısıyla arabada yere bıraktığınız elma gibi, Dünya'da zıplayan siz de birebir aynı noktaya düşüyorsunuz. Ama elmayı bıraktığınız anda arabanın hızı değişseydi (ivmeli hareket yapsaydı), elmanın düştüğü yer de değişirdi. Benzer şekilde, zıpladığınız anda Dünya'nın hızı değişseydi, düştüğünüz yer, zıpladığınız yerden farklı olurdu. Ama Dünya'nın hızı pratik olarak sabit.
Bu gerçek, bize ikinci noktanın da cevabını veriyor: Atmosfer suratımıza saniyede 460 metre hızla çarpmıyor, çünkü atmosferin de hızı Dünya ile aynı; hele ki yere çok yakın olan noktalarda. Yani atmosfer de, Dünya ile birlikte, kabaca aynı hızda dönüyor. Aslında yeryüzünden uzaklaştıkça atmosferin dönüş hızı yavaşlıyor (rüzgarların nedeninin bu olduğunu düşünebilirsiniz ama gerçek bundan biraz farklı); çünkü katı değil de gaz olan hava molekülleri birbirine çok daha gevşek bir şekilde bağlı; bir akışkan gibi davranıyorlar. Ama yerden sadece 1-2 metre yüksekte olan sizin için, atmosferin hızı ile ayaklarınız altındaki yerin hızı arasında hiçbir fark yok. Bu nedenle atmosferin suratınıza çarpması için hiçbir neden bulunmuyor.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Tam da bu nedenle, uçaklar bir yerden havalandıktan sonra diğer yere inmek için hareket etmek zorundalar; sadece oldukları yerde durarak Dünya'nın yer değiştirmesini bekleyemezler. Atmosfer, pratik olarak aynı hızda dönüyor ve dolayısıyla nasıl ki deniz altına daldığınızda bir yerden bir yere gitmek için yüzmeniz gerekiyor; uçakların da bir yerden bir diğer yere gitmesi için "atmosfer içinde yüzmesi" gerekiyor. Eğer Dünya dönseydi de atmosfer sabit kalsaydı, işte o zaman suratınıza saniyede 460 metre ile rüzgarlar çarpardı (basınç farkından oluşan rüzgarlara ek olarak).
Ayrıca Dünya'nın döndüğünü hissetmiyoruz; çünkü bunun 3 nedeni var:
- Fiziksel olarak sabit hızı tespit etmek çok zordur; vücudumuzdaki reseptörler sabit hızı değil, ivmeli hızı algılayabilirler. Nasıl ki bir arabada sabit hızla giderken, sanki gitmiyormuş gibi hissediyorsunuz, Dünya'nın dönüşünü hissetmek için de bir nedenimiz yok, çünkü Dünya büyük oranda sabit bir hızla dönüyor. Dünya birden hız değiştirecek olsaydı, bunu yıkıcı bir şekilde hissederdik.
- Dünya bize göre çok hızlı dönüyor gibi gelse de, kendi boyutları için çok yavaş dönüyor. Saniyede 460 metre bizim için muazzam bir hız, ancak Dünya kadar devasa bir cisim için o kadar da büyük değil. O nedenle uzaydan bakıldığında Dünya çılgınlar gibi dönüyormuş gibi gözükmüyor. Şöyle düşünün: Dünya, her saniye sadece 0.00416 derece dönüyor. Eğer bilgisayar ekranının bir kenarından diğer kenarına 1 saatte kafanızı çevirecek olsaydınız, Dünya ile aynı hızda hareket etmiş olurdunuz.
- Tüm atalarımız, halihazırda var olan dönme hızına adapte olacak biçimde, bu ortamlarda evrimleşmiş canlılardı. Nasıl ki burnunuzu her an görüyor olmanıza rağmen beyniniz burnunuzun görüntüsünü gözden gelen veriden elemektedir (eğer odaklanırsanız, burnunuzu görebilirsiniz), beynimiz de evrimleşirken Dünya'nın dönüşüyle ilgili tüm potansiyel hisleri elimine edecek biçimde evrimleşmiştir; çünkü bunu sürekli hissetmenin bir faydası yoktur; zaten ivmeli bir hız olmadığı için hissedebileceğimiz bir kuvvet de oluşmamaktadır.
Dünya'nın dönüşünü neden hissetmediğimizle ilgili daha fazla bilgiyi buradan alabilirsiniz.
Sağduyularımız Bizi Neden Yanıltıyor?
Tüm bunların sebebi, boyut farkıdır: Biz insanlar, 1-2 metrelik, ufacık biyolojik organizmalarız. Anlamaya çalıştığımız gök cisimleri ise bizden inanılmaz büyük yapılar. Dünya'nın çapı ile aynı uzunlukta olmak için, neredeyse 750.000 insanın uç uca dizilmesi gerekirdi! 750.000'e 1'lik bu oran, gezegenimizde bizden binlerce kat büyük olan dağlar ve vadilerin gerçekten de anlamlı büyüklükte olduğunu zannetmemize neden olur. Halbuki Dünya ölçeğinde, onlar ufacık girinti çıkıntılardan ibarettir.
Benzer şekilde, bu kadar ufak bir canlı ufka baktığında Dünya'nın kıvrımlarını göremez. Ancak Dünya'nın sadece birkaç bin kilometre uzağına ulaştığınızda, onun bir küre olarak görmeniz mümkün olurdu. Benzer şekilde, eğer ki 1-2 metrelik canlılar değil de, yüzlerce metrelik, belki birkaç kilometrelik devler olsaydık, belki Dünya algımız bambaşka olacaktı; çünkü artık dağlar ve vadiler bizim için ufak kalacaktı ve sadece dik durarak bile Dünya'nın kıvrımlarını görebilecektik.
Sadece Dünya da değil, uzaydaki mesafeler için de aynı şey geçerli: Yol boyunca neredeyse hiçbir zaman kaybetmemiş olan Voyager araçlarımız, onlarca yıldır tam gaz ileri gitmelerine rağmen daha yeni yeni Güneş Sistemi'nin sınırlarına ulaşmışlardır; sistemimiz o kadar büyüktür. Gözlenebilir Evren'in bir ucundan diğerine ulaşmak için ışık hızında 93 milyar yıl boyunca hareket etmeniz gerekirdi! Gözlenebilir Evren bir yana, Evren'in toplam büyüklüğünden burada bahsedemiyoruz bile; çünkü bu sayıyı buraya sığdırmamız imkansız olurdu.
Dolayısıyla bizim perspektifimiz, ham haliyle alınacak olursa, son derece kısıtlı ve yanıltıcıdır. Elbette, tam tersi de geçerlidir: Örneğin biz, atomlara göre o kadar büyüğüz ki, atomlar arası etkileşimlere yönelik sağduyularımız yanıltıcıdır; bir taşa dokunduğumuzda, elimizin taşa gerçekten temas ettiğini sanmaktayız, halbuki daha yakından incelendiğinde, parmağımızdaki atomlar ile taşı oluşturan atomların aslında birbirine hiç temas etmediği görülecektir. Taşı elinizde tutuyor olmanıza rağmen!
Bu nedenle daha fazla bilim yapmalı, bu bilim sayesinde bize farklı perspektifler kazandıracak daha fazla ölçüm aracı üretmeli ve bunları kullanarak Evren'i bizim sandığımız gibi değil, gerçekte olduğu gibi algılamayı başarmalıyız.
Yani Dünya'dan baktığımızda gördüğümüze yönelik ilk hislerimize dayanacak olursak, tamamen hatalı bir Evren modeli geliştirmiş oluruz. Atalarımız bu hatalara düştüler; ancak bilim, felsefe ve mantık sayesinde bu sorunlu modellerin hepsini bir bir aşmayı başardık. Eğer Evren'e dair gerçekleri anlamak istiyorsak, çok daha dikkatli bir şekilde gözlem ve ölçüm yapmamız, bilimi (ve bilimsel metodolojiyi) çok daha verimli bir şekilde kullanmamız ve çok daha tutarlı bilimsel modeller/teoriler inşa etmemiz gerekiyor.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 9
- 6
- 5
- 3
- 3
- 3
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 18/12/2024 17:22:26 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/9803
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.