Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Maske Konusundaki Kafa Karışıklığı: Maske Takmalı mısınız?

12 dakika
7,138
Maske Konusundaki Kafa Karışıklığı: Maske Takmalı mısınız? SCMP
Tüm Reklamları Kapat

Koronavirüs salgınının başlangıcından beri en çok tartışılan konulardan birisi, maske takmanın gerekli olup olmadığı ile ilgiliydi. Doğu ülkelerinde maske kullanımının yaygın olması ve buradaki uzmanların halkı maske kullanmaya teşvik etmesi, Dünya Sağlık Örgütü (yani WHO) ve Hastalık Kontrol ve Önlem Merkezi CDC'nin "halkın maske takmasını önermiyoruz" açıklamalarıyla zıt düşünce, sosyal medyada da bu konuda iki kamp oluştu. Bu yazımızda maske kullanımının avantajları ve dezavantajlarına değinerek bazı uyarılarda bulunmak istiyoruz.

Bu yazıyı yazmamızdan kısa bir süre önce WHO, CDC, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ve birçok diğer sağlık örgütü tarafından yapılan açıklama aynıydı:

Hastaysanız veya hastalarla ilgileniyorsanız maske takın, hasta değilseniz maske takılmasını önermiyoruz.

3 Nisan 2020'de ise Türkiye kalabalık yerlerde maske takımını zorunlu kıldı. Bundan kısa bir süre sonra da CDC, Amerikalıların dışarı çıkarken bez maskeler takmasını önerdi.

Tüm Reklamları Kapat

Maske Takılmaması Yönünde Tavsiyelerin 8 Gerekçesi

Ama birçok ülke ve sağlık kurumu halen genel halkın maske takmasını önermiyor. Bunun gerekçelerini 8 başlıkta toplamam mümkün:

Maskeyi Düzgün Takmamak Tehlikeli!

Bunların ilki; maske takma, çıkarma ve maskeden kurtulma kuralları ile ilgili. Eğer maskeyi doğru takamazsanız, bakımını düzgün yapmazsanız ve düzgün çıkarıp atmazsanız, maske sizi korumak yerine daha büyük bir tehlikeye yol açacaktır. Çünkü düşünün: Maske, yapısı gereği patojenleri filtreleme görevi olan bir bariyer. Siz bunu düzgün kullanmazsanız, bir kapı kolundan veya tuvalet kapağından bile beter düzeyde hastalık yapıcı bir yuvaya dönüşecektir.

Maske, Yüze Dokunma Sıklığınızı Arttırır!

İkincisi, maskelerin yüze dokunma oranını arttırma riski. İşi gereği düzenli olarak maske takanlar haricinde hiçbirimiz maske kullanımına alışık değiliz. Dolayısıyla maskelerin mandalları ve kumaşı yüzümüze değdikçe kaşındıracak, sık sık maskeyi düzeltme ihtiyacı duyacağız ve bu nedenle yüzümüze dokunma ihtimalimiz artacak. Hastalığın ana bulaşma mekanizması da yüze dokunma olduğu için, maske korumadan çok zarara neden olacak.

Vox

Maske Takmak, Sahte Bir Özgüven Verir!

Üçüncü neden, sahte özgüven. Bildiğiniz ve daha önceki yazılarımızda anlattığımız gibi, ilaç veya aşı gelene kadar bu salgını yenmenin tek yolu sosyal mesafelendirme. Yani mümkün olduğunca evde kalma, dışarı çıkmama, insanlarla olan fiziksel mesafemizi koruma, toptan karantina uygulamaları ve benzeri uygulamalar. Ama maske takıldığında kişi, "nasılsa koruma altındayım" diye düşünerek bu kurallara uymayabilir; hele ki Türkiye'de olduğu gibi, devlet eliyle uygulanan bir karantina yoksa... Maskeler de bu salgını önlemek konusunda tek başına yeterli olamayacağı için, bu sahte özgüven, salgının daha da büyümesine neden olabilir.

Tüm Reklamları Kapat

Maskeler, Yüz Kimyanızı Bozabilir!

Dördüncü ve oldukça az söz edilen bir neden, maskelerin yüzümüzün kimyasını bozuyor olması. Yüzümüzde anti-mikrobiyal etkili peptit proteinler, yani AMPler var. Bunların virüslere karşı etkinliği olduğu da biliniyor. Yani bunlar, yüzümüzü hastalık yapıcı etmenlere karşı koruyan, katelisidin, defensin, psöriasin gibi proteinler... Siz hasta değilken maske taktığınızda, bu proteinlere zarar veriyorsunuz ve vücudunuzun normal savunmasını kırmış oluyorsunuz. Hele ki az önce sözünü ettiğimiz nedenlerle, maske yanlış kullanılacak olursa, bu savunmasız hale gelen yüzünüze daha da fazla viral yük bulaştırmış olacaksınız.

Maskeler, COVID-19'un Ana Bulaşma Mekanizmasına Karşı Pek İşlevsel Değildir!

Beşinci neden, COVID-19 salgınının etmeni olan SARS-CoV-2 virüsünün bulaşma yöntemi. Bu konuda uzmanlar arasındaki tartışmalar halen sürüyor; ancak virüsün ana bulaşma mekanizması, damlacıklar ve temas yoluyla diyebiliriz. Yani hasta olan veya virüsü taşıyan biri hapşırdığında veya öksürdüğünde, ağzından ve burnundan çıkan damlacıklar etrafa saçılıyor ve hızla yere ve yüzeylere düşüyor. Bunlar, mesela gaz çıkardığınızda olduğu gibi "havada asılı kalmıyor", yani aerosol bir etkiye sahip değil. Siz, damlacıklar yoluyla viral yüke sahip yüzeylere dokunup, sonra da ağzınıza, burnunuza veya yüzünüze dokunduğunuzda, virüsü vücudunuza bulaştırmış oluyorsunuz. Y

ani sokakta yürürken havayı soluyarak hastalığı kapma ihtimaliniz neredeyse sıfır, çünkü anca 1 metre uzağınızdaki biri suratınıza hapşıracak ki o damlacıklar yüzünüze doğrudan ulaşabilsin ve maske de sizi koruyabilsin... Zaten bu yüzden hastanelerde doktorlar ve hemşireler gibi sağlık personelinin maske takması gerekiyor, çünkü neredeyse her zaman, hastalarla burun buruna yaşıyorlar. Dolayısıyla sokakta yürürken maske takmak çok anlamsız bir korunma yöntemi olarak görülüyor.

Chronicle

Virüsün Boyutu Filtre Açıklığından Küçük!

Altıncı neden, virüsün boyutu ile maskelerin filtreleme boyutunun uyumsuz olabilecek olması. Bu konu maskeden maskeye çok değişiyor; ancak N95 ve N99 gibi maskeler en çok 100 ila 300 nanometre büyüklüğündeki cisimleri filtreleyebiliyor. Bundan küçük cisimleri ise geçiriyor. SARS-CoV-2 virüsünün çapı 60 ila 140 nanometre arasında değişiyor. Dolayısıyla maskeler, teknik olarak bu virüsü tek başına ayıklayamayacak kadar büyük deliklere sahip. Ancak tabii virüs genelde tek başına gezmediği ve bir damlacık içinde bulunduğu ve bu damlacık da maskenin filtre boyutundan çok daha büyük olduğu için maske bu damlacıkları önleyebilir.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Her Maske Aynı Koruyuculukta Değil!

Yedinci neden, N95 tarzı respiratör maskeler yerine cerrahi maskeler kullanıldığında, bu maskelerin yüzü tam olarak kapatmamasından ve kenarlardan hava sızdırmasından ötürü işleri daha kötü yapabilecek olması. Çünkü hem sahte bir özgüven verecek, hem de virüsün asıl bulaşma yolu olan damlacıkları sızdırarak salgını körükleyecek. Eğer ki virüsün aerosol yoluyla bulaşması mümkünse, yani adeta bir gaz gibi havaya yayılabiliyorsa, o zaman cerrahi maskeler zaten büyük oranda işlevsiz olacak ve N95 maskeler kullanılması gerekecek. Ki o durumda bile, gözler nihayetinde açıkta kaldığı için yine de bulaşma yaşanabilecek.

Maskeler Sağlık Personelinin Önceliği Olmalı!

Sekizinci ve en kritik ve aynı zamanda en tartışmalı nedenlerden birisi ise, maskelere yönelik arz talep dengesizliği. Kurulu sistem içinde, önlem amaçlı ek maske üretmek maddi açıdan mantıklı bir uygulama değil. Sağlık malzemelerinin tamamı, "tam ihtiyaç olan kadar" üretilecek şekilde optimize ediliyor ki, "gereksiz" sarfiyat olmasın ve kârlar maksimize edilebilsin. Ancak beklenmedik bir salgın olduğunda, bu sağlık malzemelerine yönelik ihtiyaç da bir anda katlanıyor ve fabrikalar aşırı talep altında eziliyor. Bu, durumun aciliyeti ve panik ile birleşince, maske stokları hızla tükeniyor. Bu AŞIRI SAKAT bir durum, çünkü eğer sağlık personelimize yeterli sayıda maske ve diğer ekipmanı sağlayamazsak, onların sağlıklarını korumamız imkansız olur. Onların sağlığını koruyamazsak, bu salgın ile verilen savaşı kazanmak imkansız olur. Dolayısıyla maske önceliği her zaman sağlık personelinde olmalı ve stoklar kısıtlıyken halkın maske almaya çalışması tehlikeli bir sağlık politikası olacaktır.

Buna birkaç madde daha eklemek mümkün; ancak halkın maske takmasına karşı olan uzmanların ana argümanları bu şekilde.

Maske Takma Gereksinimi Yönündeki 8 Argüman

Ne var ki, dediğimiz gibi, masanın öteki tarafında maske kullanımını öneren uzmanlar da var. Onların argümanlarını da ele alalım ki, tartışmanın bilimsel boyutuyla ilgili tam bir kavrayışa erişebilelim. Bu argümanları da 8 başlıkta inceleyeceğiz:

Maske Takmak Zor Bir Şey Değil!

İlk argümanları, maskelerin doğru kullanım, bakım ve yok edilmesi kurallarını halkın öğrenemeyeceği iddiasının hatalı olduğu yönünde. Sonuçta maske dediğimiz araç o kadar da karmaşık ve kullanımı zor bir araç değil. Sıradan bir insan, eğer düzgünce anlatılırsa, bunu öğrenecektir. Temel prensipleri öğrenmek de çok kolay: Maskeyi takmadan önce ellerinizi sabunlu suyla yıkayın. Maskenizi burnunuzu olabildiğince yukarıdan, çenenizi ise olabildiğince aşağıdan kapatacak şekilde açın. Bir elinizle maskeyi tutarken, diğer elinizle kafa bantlarından biri kafanızın arkasına, diğeri ensenize gelecek şekilde takın. Maskenin burun mandallarını sıkıca yüzünüze bastırın ve yüzünüzü kavramasını sağlayın. Maskeyi iki elinizle kapatarak güçlü bir şekilde nefes alıp verin, hava sızdırmadığından emin olun. Maske yüzünüzü rahatsız etse bile, yüzünüze dokunmayın. Maskeyi çıkarırken, maske yüzeyine dokunmayın. Maskeyi bir poşet içine hapsettikten sonra çöpe atın. Sonrasında ellerinizi sabunlu suyla yıkayın.

Maskeler Konusundaki Hatalar Bahane Değil!

İkincisi, halkın maskelerle ilgili yönergelere uymayacak olması endişesinin, diğer yönergeler için de geçerli olması. Örneğin sosyal mesafelendirme kurallarını istediğiniz kadar anlatın, bu kurallara uymayanlar olacaktır ve oluyor da. Maskelerde de bazı kişilerin hatalı kullanacak olması, maskelerin işlevsiz olduğu anlamına gelmez.

Tüm Reklamları Kapat

The Loop HK

Maske Kullanımı Birçok Ülkede İşe Yaradı!

Üçüncüsü, maske kullanımının yaygın olduğu, maske kullanımının teşvik edildiği ve hatta maske kullanmayanların tuhaf karşılandığı Çin, Japonya, Güney Kore, Tayvan gibi ülkelerde salgının çok daha hafif atlatılıyor olması. Sadece doğuda da değil, Çekya ve Avusturya gibi batılı ülkelerde de aynı durumu görüyoruz. Elbette bu korelasyon, illa neden-sonuç ilişkisi anlamına gelmiyor. Örneğin doğulu ülkelerde çok daha fazla test uygulanması, çok daha katı karantinaların uygulanması, vb. uygulamalar da bunda daha büyük bir etkiye sahip olmuş olabilir. Buna rağmen maskeler, salgınlarla mücadelede etkili olan araçlardan birisi ve kullanılmalı.

Maskeler %100 Koruma Sağlamasa Bile Önerilmelidir!

Dördüncüsü, maske kullanımının %100 koruma sağlamıyor olması gerçeği, maskelerin işlevsiz olduğu anlamına gelmez. Maskeler %5 bile koruma sağlıyor olsaydı, hiç kullanılmamasından iyi olurdu. Ama bazı araştırmanın da gösterdiği üzere, maske kullanımı, eğer el yıkama ve eldiven giyimi gibi ek önlemlerle birleştirilecek olursa, salgınların yayılmasını %91'e varan oranlarda engelleyebiliyor. Maskelerin tek başına kullanımı bile %68 civarında bir koruma sağlıyor. Bu nedenle maskeler kullanılmalı.

Hastalık, Aerosol ve Mikrodamlacık Yoluyla da Yayılıyor Olabilir!

Beşincisi, bazı çalışmalar virüsün sadece aerosol veya damlacık yoluyla değil, üçüncü bir yol olan mikro-damlacık yoluyla da bulaşabildiğini düşündürüyor. Yani öksürme veya hapşırma sonrasında damlacıklar yere düşerken, mikro-damlacıklar uzun bir süre havada asılı kalıyor olabilir. Bunları solumamız halinde hastalığa yakalanabiliriz. Elbette bu ana bulaşma mekanizması olmayabilir; ancak böyle bir yöntemin var olması bile maske kullanımının teşvik edilmesini gerektirir; çünkü özellikle de N95 maskeler bu tarz bulaşmalara karşı etkilidir.

Tüm Reklamları Kapat

Maskeler Sağlık Personeli İçin İşlevsel iken, Genel Halk İçin İşlevsiz Olamaz!

Altıncısı, maskeler ya işlevseldir ya işlevsizdir. Sağlık personeli için maskeler işlevselken, genel halk için birdenbire işlevsiz olduğunu söyleyemeyiz. Elbette belirli koşullarda, örneğin taşıyıcılarla çok daha iç içeyken maskelerin etkisi de çok daha yüksek olabilir; ancak bu, maskelerin genel halk için işlevsiz veya gereksiz olduğunu söylemek için yeterli değildir.

Maske, Asemptomatik Hastalara Karşı Önlem Sağlar!

Yedincisi, halkın maske kullanımındaki ana amaç, kendilerini hastalara karşı korumak değil, eğer hastalarsa bunu diğer insanlara bulaştırma ihtimallerini azaltmaktır. Çünkü vakaların %25 ila 50 arasında değişen bir oranı asemptomatik olarak geçiyor. Yani bu kişiler virüsü taşıyorlar; ancak hastalık belirtilerini göstermiyorlar ve bu nedenle daha rahat davranabiliyorlar. Herkes maske takarsa, bu vakaların diğer insanlara hastalığı bulaştırma ihtimali çok daha azalacaktır.

Maske Kıtlığı ve Sağlık Personeli Önceliği Doğru Olsa da, Maskeler Üretilmeli ve Önerilmelidir!

Sekizincisi ve belki de en önemlisi, maskeler konusunda kıtlık olduğu ve sağlık personelinin maske önceliği olduğu kesinlikle doğrudur, buna şüphe yok. Ancak içinde yaşadığımız sistemin bu konuda aksıyor olması, maskelerin halk için önerilmemesi gerektiği anlamına gelmez. Ülkeler derhal maske üretim kapasitelerini katlayarak arttırmalı ve öncelikle tüm sağlık personeline, ama aynı zamanda vatandaşlarına maskeleri ulaştırmalıdır. Yani ekonomik beceriksizlik, sağlık önerilerimizi etkilememelidir.

Sonuç ve Öneriler

Kafanız mı karıştı? Evet, her iki tarafın da argümanları son derece güçlü ve her biri dinlemeye değer argümanlar.

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Kolektif Bilim Seti (7 Kitap)

Darwin’in Kayıp Dünyası: Hayvan Yaşamının Gizli Tarihi

Martin Brasier

Türlerin Kökeni’ni kaleme alırken Charles Darwin’in kafasını tek bir soru karıştırıyor ve evrim teorisini çıkmaza sokuyordu: “Neden Kambriyen dönemden önce yaşamış canlılara ait kalıntılar bulunamıyordu?” Literatürde “Darwin’in İkilemi” olarak bilinen bu problem yıllarca çözülemeyecekti, ta ki paleontoloji profesörü Martin Braiser evrimin “kutsal kâse”sinin peşine düşene kadar.

Darwin’in Kayıp Dünyası Braiser’ın Kambriyen patlaması öncesinde yaşamış canlı türlerine ait fosilleri arayışının öyküsünü anlatıyor. Karayip sahillerinden Sibirya steplerine uzanan bu zorlu bilimsel çaba, hayvan yaşamının evrimindeki kayıp halkaların izini sürüyor. Bilimin en büyük gizemlerinden birinin kapısını aralarken bizi günümüzün canlı çeşitliliğinden karmaşık hücrelerin ortak yaşama dayalı kökenine uzanan bir yolculuğa çıkarıyor.

“‘Kambriyen patlaması’ evrimsel bulmacaların en büyüğüdür ve son yıllarda büyük araştırmalara konu olmuştur. Braiser’ın merak uyandırıcı kitabı bize bu konuda tatminkâr bir yanıt veriyor. Konusunu geniş kitlelere bu kadar canlı ve kapsamlı bir şekilde sunma beceri ve iradesine sahip çok az yazar vardır.”

Anthony Hallam

“Organizmaların ve çevrenin birlikte yarattığı bu evrimsel hikâyede Darwin’in İkilemi’ne Braiser’ın bulduğu çözümü okumak büyük keyif.”

Lynn Margulis

Darwin’le Akşam Yemeği:

Evrim Yeme İçmeyi Nasıl Etkiler?

Jonathan Silvertown

“Her alışveriş listesi, her yemek tarifi, her menü ve yemek pişirmek için kullandığımız her malzeme evrimci anlayışın babası Charles Darwin’le akşam yemeğine üstü kapalı bir davettir.”

Jonathan Silvertown Darwin’le Akşam Yemeği’nde en eski hominin atalarımızla bizi büyük bir sofra etrafında bir araya getiriyor. Ekmek, et, süt ürünleri, deniz ürünleri, sebzeler, baharatlar, tatlılar gibi temel gıdalar ve değişen beslenme alışkanlıklarımız üzerinden yaşamın evrimine ışık tutuyor.

Tat ve koku alma duyularımızın nasıl evrimleştiğinden acının sofralarımıza nasıl girdiğine, karbonhidrat ve yağ düşkünlüğümüzden yemeklerimizi neden ve ne zaman paylaşmaya başladığımıza dek okuma iştahını kabartan sorularla şekillenen bu çalışma, gıda sorununun hayatımızı temelden etkilediği günümüzde, neyi nasıl yediğimizi farklı düşünmeye davet eden bir kılavuz.

“Yemek hakkında gereğinden fazla kitap olsa da, benim gibi biri olduğunuzu ve bu tür davetlerin size de hiçbir zaman fazla gelmeyeceğini umarak, şu an elinizde tuttuğunuz şeyin bir kitaptan ziyade bir akşam yemeği daveti olduğunu farz edelim istiyorum. Ancak baştan belirtmeliyim ki bu farklı bir akşam yemeği olacak​;​ zihinlerimizi beslemeye yönelik bir akşam yemeği.”

“Jonathan Silvertown yemeğin ne kadar eski olduğunu; tarihte ilk kimin neyi yediğini ve insanların neden yiyeceklerin peşine düştüğünü iyi biliyor.”

— Leslie Nemo, Scientific American

Kökenler: Yaratılışın Bilimsel Öyküsü

Jim Baggott

Evren nasıl oluştu? İlk madde ne zaman meydana geldi? Galaksiler, yıldızlar, güneş sistemleri hangi süreçlerle ortaya çıktı? Canlılığın kökeni nedir? İnsan olmak ne anlama gelir?

İnsanlık tarihi boyunca yaratılışla ilgili çok farklı hikâyeler anlatılagelmiştir. Jim Baggott Kökenler’de yaklaşık 14 milyarlık bu öyküyü günümüzün bilimsel anlayışı ve birikimi çerçevesinde ele alıyor. Uzamın, zamanın, kütlenin, enerjinin, ışığın, galaksilerin, Güneş’in, Dünya’nın, yaşamın ve en nihayetinde Homo sapiens’in oluşumuna uzanan büyüleyici bir yolculuğa çıkıyor. Kozmoloji, jeoloji, evrim, antropoloji ve nörobilimdeki çağdaş düşünceleri bir araya getirerek varlığımızın kökenlerine dair bildiklerimizi haritalandırıyor ve henüz bilemediğimiz karanlık noktalara işaret ediyor. Bir bakıma yıldız tozlarından yaratılan insanın yıldızları yaratan müthiş tekillikten bugüne olup bitenleri anlamak için gösterdiği destansı çabayı özetliyor.

“Kökenler gerçekten ‘bizim’ hakkımızda bir kitap. Üzerinde yaşadığımız dünyanın nasıl oluştuğunu, yaşamın nasıl başlayıp evrilerek bizi meydana getirdiğini, bizim hikâyemizi anlatıyor. Kökenler’de sorgulanmamış olguları çoğunluğun açıklamalarından, kuşku uyandıran yorumlardan, safi spekülasyonlardan ayırmaya çalıştım. Bu kitap, bildiğimizi ve açıklayabildiğimizi düşündüğümüz şeylere dair net, dengeli ve (umarım) önyargısız bir bakış açısı isteyen okurları hedefliyor. Yaratılışın bilimsel hikâyesinin ‘kabul edilmiş’ ya da ‘resmi’ bir versiyonu bulunmuyor; fakat olsaydı, muhtemelen elinizdeki kitaba benzeyen bir şey olurdu.”

Novasen – Yaklaşan Hiperzekâ Çağı

James Lovelock

Bryan Appleyard ile birlikte

Gaia teorisiyle yaşamlarımızı ve gezegenimizi anlama biçimimizi sonsuza dek değiştiren, çağımızın önemli çevreci düşünürlerinden Lovelock, Dünya’da yaşamın geleceği hakkında muazzam bir yeni teori atıyor ortaya. Lovelock, üç yüz yılın sonunda Antropesen’in bittiğini ve Novasen adını verdiği yeni bir çağın başlamak üzere olduğunu iddia ediyor. Bu yeni çağda, şu anki yapay zekâ sistemlerinden yeni bir elektronik yaşam biçimi ortaya çıkacak: bizden on bin kat daha hızlı düşünen, kendi kendisini iyileştirme ve kopyalama becerisine sahip siborglar. Lovelock’a göre bu hiperzeki varlıklar, kıyamet senaryolarının aksine, gezegenimize en az bizim kadar bağlı olacak ve Dünya’yı soğutma, Gaia’daki organik yaşamı koruma projesinde bizimle birlikte çalışacak. Bu yeni çağla evrende düşünen tek varlık, kozmosu anlayan tek varlık olma statümüzü kaybedeceğiz. Belki de Novasen, zekânın tüm evreni kaplayacak bir şey haline gelişinin başlangıcı olacak, yani kozmosun enformasyona dönüşmesinin.

“Antroposen’in başlamasından kısa süre sonra hızlanmanın gücüyle kendisinden geçen yarışçı çocuklara döndük. Üç yüz yıldır hız pedalına basıyoruz, şimdi de insan yapımı elektronik, mekanik ve biyolojik şeylerin Dünya sistemini kendi başlarına yönetebileceği çağa yaklaşıyoruz.”

KİTAP ÜZERİNE

“Hiperzekâyı anlamak istiyorsanız, Novasen iyi bir başlangıç.”

Tim Radford, Nature

“Novasen, kabilemizin bir büyüğünün, okumak için gereken kısa süreye fazlasıyla değen birikmiş bilgeliğinin bir ürünü.”

Stephen Cave, Financial Times

“Bilim alanında zamanımızın en büyük düşünürü.”

Sunday Times

“Dünya’ya bakışımızı değiştiren biliminsanı.”

Independent

Sayılar ve Türümüze Katkıları

Sayı Sayma ve Kültürlerin Gelişimi

Caleb Everett

İnsan kültürleri şaşırtıcı derecede kısa bir süre öncesine kadar sayı mefhumuna sahip değildi. Sayıların icadıyla gelen sözel ve sembolik temsiller, insan yaşantısında köklü bir dönüşüme yol açtı. Çocukluğunu Amazonlardaki yerli kabileler arasında geçiren dilbilimci antropolog Caleb Everett ödüllü çalışması Sayılar ve Türümüze Katkıları’nda bu dönüşümün kapsamını ortaya koyuyor, farklı kültürlerin sayılarla ilişkisini ve sayıların insan zihnini, davranış ve kültürleri nasıl şekillendirdiğini incelikle ele alıyor.

Bilişsel bilimler, dilbilim, antropoloji, nörobiyoloji ve fizyoloji gibi farklı alanlardan pek çok araştırmayla zenginleşen bu anlatıda arkaik sayı sistemleri, yerli kabilelerin farklı sayma uygulamaları, insanlarla diğer hayvanların sayısal becerileri ve bu becerilerin nörobiyolojik kökenleri de ufuk açıcı örneklerle açıklanıyor.

Sayılar, İspanyolca, İtalyanca ve Çinceye çevrilmiş. 2018’de dilbilim dalında Amerikan Yayıncılar Birliği Prose Ödülü’ne layık görülmüş. 2017’de ABD Smithsonian Enstitüsü tarafından yeryüzünün işleyişini daha iyi anlamamıza yardımcı olan on bilim kitabı arasında gösterilmiştir.

“Everett’in çok farklı alanlardan çarpıcı çalışmalarla desteklediği güçlü bir savı var: Sayılar ne doğaldır ne de insan doğasına içkindir; insan zihninin yarattığı bilişsel bir icattır ve nicelikleri anlayıp ayırt etme şeklimizi ebediyen değiştirmiştir. Sayıların tarım ve tarıma dayalı kalabalık toplumların gelişiminde hayati rol oynadığına ilişkin savı da bir o kadar ikna edici.”

Amir Alexander, Wall Street Journal

“Everett binlerce yıllık insan evrimini irdeleme serüveninde Amazon ormanlarından Avustralya çöllerine yolculuk ederken insan kültürlerinin çeşitliliğini daha derinden anlama çabasını asla elden bırakmıyor, soluk kesici bir anlatıyla türümüzün en önemli bilişsel ve dilsel başarısını ele alıyor: sayı saymak ve niceliksel kavramları kullanarak muazzam çeşitlilikteki kültürel faaliyetleri zenginleştirip geliştirmek.”

Bernd Heine, University of Cologne

“Bu disiplinlerarası incelemede antropolog Caleb Everett sayı sistemlerinin evrimiyle ortaya çıkan sayısız olanak ve yeniliğe ışık tutuyor.”

Rachel E. Gross, Smithsonian

“Harika… Cesur ve derinlikli… Everett ele aldığı araştırmaların çeşitliliğiyle evrensel ve ikna edici bir anlatı sunuyor. Bilişsel deneylerin inceliklerini anlatırken de kabilelerin ritüellerini ve dilbilgisine ilişkin teknik detayları anlatırken de konuya aynı şekilde hâkim. Çocukluk yıllarını misyoner eğitimci ebeveynleriyle Amazon ormanlarında geçirmesinin avantajıyla keskin kavrayışlar sunuyor (babası ünlü dilbilimci David Everett). Sayılar ufuk açan, yer yer de okuyucuyu şaşkına çeviren bir çalışma. Dilin kültürel bir icat olarak türümüzü şekillendirmekteki hayati işlevini ikna edici bir şekilde ortaya koyuyor.”

Vyvyan Evans, New Scientist

Sıradışı Beyinlerden Öğrenebileceklerimiz // Eric R. Kandel

Beynin fiziksel yapısı dünyayla ilişkilenmemizi nasıl etkiliyor? Beynimiz milyarlarca sinir hücresinin gönderdiği sinyallerle bilincimizi, duygularımızı, dili ve sanatı nasıl kodluyor? Olağanüstü karmaşıklıktaki bu ağ, biz olgunlaştıkça gelişen fakat yaşamımız boyunca sürekliliğini şaşırtıcı ölçüde koruyan benlik duygumuzu nasıl oluşturuyor?

Beyin biliminin öncülerinden Nobel ödüllü Eric R. Kandel bilinci ve benlik farkındalığını oluşturan karmaşık sinir ağlarında ortaya çıkan aksaklıkların otizm, depresyon, bipolar bozukluk, şizofreni, Alzheimer, Parkinson ve travma sonrası stres bozukluğuna nasıl dönüşebildiğini açıklıyor. Beyin biliminin bilişsel psikolojiyle, beynin de zihinle ilişkisini göstererek hem ortak insanlık deneyiminin sosyallik, benlik, hafıza, karar alma, yaratıcılık gibi pek çok yönünü var eden hem de kaygı, stres, bağımlılık gibi pek çok sorunun altında yatan mekanizmalara ve insan zihninin işleyişine ışık tutuyor.

Kandel, alanın meraklılarına psikiyatrik araştırma, tanı ve tedavi yaklaşımlarının tartışılacak pek çok yönüne de tanıklık etme fırsatı vererek beyin bilimini inşa eden keşif ve araştırmaların tarih boyunca kat ettikleri yolları, aksayan zihinsel süreçlerin biyolojik kökenlerini ve güncel tedavi yaklaşımlarını sistemli ve anlaşılır bir dille aktarıyor.

Tuhafı Aşma Zamanı

Kuantum Fiziğine Farklı Bir Bakış

Philip Ball

“Kuantum mekaniği ‘tuhaf’ görünebilir ama mantıksız değildir. Sadece yeni ve aşina olmadığımız bir mantık devrededir. Kavrayabilirseniz, yani kuantum mekaniğinin işte bu şekilde işlediğini kabul edebilirseniz, o zaman kuantum dünyası tuhaf görünmekten çıkıp farklı gelenek ve görenekleriyle, kendi güzel iç tutarlılığıyla bambaşka bir yer olur çıkar.”

Tuhafı Aşma Zamanı analojiler, metaforlar, imgelerle dolu kuantum anlatılarından farklı olarak, burada ve şimdi hakkındaki peşin hükümlerimizi sarsan, uzay ve zamanla dalaşan, dile dökemediğimiz, mantığımızı hiçe sayan kuantum dünyasının neden “tuhaf” olduğunu değil, neden bizim dünyamızın ona benzemediğini anlatıyor.

Kuantum kuramının nasıl işlediğini, hakkındaki klişeleri, yanlış yorumları, deneyimlediğimiz dünyanın sezgi karşıtı ilkelerini nasıl yarattığını, bizim gerçeklik, bilgi ve dille kurduğumuz ilişkilerin sınırlarını neden, nasıl zorladığını tartışarak bu kuramla birlikte bugüne kadar bildiğimiz bazı şeylerin artık neden geçerli olmadığını gösteriyor.

“Ball’un son derece kolay anlaşılır metni, günümüzde kuantum mekaniğinin temellerinin teoride nasıl ele alındığını tüm detaylarıyla gösteriyor. Tuhafı Aşma Zamanı’nın bu alanda okuduğum en iyi kitap olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.”

Margaret Wertheim, Washington Post

“Kuantum fiziği hakkında yazılmış son yılların en özgün ve ilgi çekici kitabı.”

Brian Clegg, Physics World

Devamını Göster
₺1,400.00
Kolektif Bilim Seti (7 Kitap)

Ayrıca başka argümanlar da duymuş olabilirsiniz; örneğin yapılan bir çalışmada virüsün 3 saat boyunca havada asılı kalabildiği iddia edilmişti; ancak bu, aşırı kontrollü laboratuvar şartlarında yapılan bir çalışma ve gerçek bir durumu pek yansıtmıyor. Türbülans ve hava akışı gibi durumlar, bu süreyi saniyelere kadar düşürebiliyor. Veya salgının görüldüğü cruise gemilerinden birinde 17 gün sonra bile viral RNA bulunduğunu duymuş olabilirsiniz. Ama bunlar, viral RNA artıkları ve virüsün bu şekilde size bulaşması mümkün değil. Tarafların bu yazıda saydığımız argümanlarına, bu şekilde bariz biçimde hatalı olanları eklememeye çalıştık.

Aslında her biri üzerinde uzun tartışmalar yapılabilir. Okunması gereken çok sayıda makale ve anlaşılması gereken çok sayıda detay var.

Ancak bu yazının başlığındaki sorudan yola çıkarak, size tavsiyemiz şu olur: Eğer mümkünse, acil durumlar haricinde hiçbir nedenle dışarı çıkmayın. Bunun maskeyle ilgisi yok, salgına karşı şu anda var olan en güçlü silahımız bu. Maske takan ülkelerin de istisnasız olarak hepsinde etkili bir şekilde yapılan uygulama bu, unutmayın!

Evinizde hasta yoksa zaten ev içinde maske takmanıza gerek yok, bu da kenarda dursun. Eğer evde maske varsa ve dışarı çıkmanız gerekiyorsa, maskenin kullanım kurallarına harfiyen uyarak takın ve bu şekilde dışarı çıkın. Eğer evinizde hasta biri varsa veya siz hastalanacak olursanız, kendi kendine karantina uygulamanız gerekebilir. O durumda eğer evinizde başka insanlar varsa, zaten maske takmanız gerekecek.

Hong Kong Living

Eğer maskeniz yoksa, fahiş fiyatlara maske almaya çalışmayın; zaten artık alabileceğiniz pek bir yer de kalmadı, kaynaklar neredeyse tamamen tükenmiş vaziyette. Ama bu nedenle korkuya da kapılmayın, önceki yazılarımızda anlattığımız hijyen kuralları ve sosyal mesafelendirme kuralları zaten bu salgındaki ana savunma yöntemleri.

Sosyal mesafenin mutlak olarak karantinalarla sağlanmadığı bir ortamda maskelerin genel bir avantajı var gibi gözüküyor; ancak tek başına koruma sağlayamadığı unutulmamalı. Ayrıca evinizde maske yapmanız da mümkün ve bu tarz ev yapımı maskeler bile size ek bir koruma sağlayacaktır.

Maskelerle ilgili daha fazla bilgiyi buradan alabilirsiniz.

Elinizde fazladan maske varsa, bunları hastane ve kliniklere bağışlamayı düşünün. Eğer sağlık personelimizi koruyamazsak, isterseniz maskelerden oluşan bir yatak üzerinde yatacak kadar maskeniz olsun, hayatınız ölümcül derecede tehlikede demektir. Bu işin şakası yok: Sağlık personelini korumak zorundayız.

Bu salgını mutlaka atlatacağız. Bu süreçte ortaya çıkan birçok kafa karışıklığı, toz duman indiğinde daha net bir şekilde anlaşılabilecek. Tabii o zaman halkın konuya ilgisi de kaybolmuş olacak; bu nedenle biz ne desek az olacak. Bu nedenle çok büyük ve abartılı iddialardan kaçınmaya çalışmakta fayda var.

Bildiğimiz bir şey var: Aşı veya ilaç gelene kadar salgını olabildiğince ötelemek ve baskılamak zorundayız; eğer sağlık hizmetleri kapasitemizi aşarsak, işler hiç hoş olmayacak.

Bu nedenle, demesi kolay biliyoruz ama, evinizde kalın. Kalamıyorsanız, insanlarla mesafenizi en az 2 metreye çıkarın. El sıkışmayın, ellerinizi sık sık sabunlu suyla en az 20 saniye boyunca yıkayın. Yüzünüze dokunmayın. Bilinçlenin, bilinçlendirin.

Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
25
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Tebrikler! 19
  • Bilim Budur! 7
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 5
  • Muhteşem! 4
  • Merak Uyandırıcı! 3
  • Güldürdü 2
  • İnanılmaz 0
  • Umut Verici! 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 15/01/2025 16:32:48 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/8497

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Bakteriler
Gözlem
Araç
Uyku
Dünya
Mitler
Kuantum Mekaniği
Viroloji
Buzul
Diş Hekimliği
Zeka
Evrimleşme
Samanyolu Galaksisi
Enzim
Şempanze
Aminoasit
Kadın Doğum
Transkripsiyon
İnsan Sağlığı
Taksonomi
Sağlık Bilimleri
Dilbilim
Uçak
Geometri
Karar Verme
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
Ç. M. Bakırcı. Maske Konusundaki Kafa Karışıklığı: Maske Takmalı mısınız?. (5 Nisan 2020). Alındığı Tarih: 15 Ocak 2025. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/8497
Bakırcı, Ç. M. (2020, April 05). Maske Konusundaki Kafa Karışıklığı: Maske Takmalı mısınız?. Evrim Ağacı. Retrieved January 15, 2025. from https://evrimagaci.org/s/8497
Ç. M. Bakırcı. “Maske Konusundaki Kafa Karışıklığı: Maske Takmalı mısınız?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, 05 Apr. 2020, https://evrimagaci.org/s/8497.
Bakırcı, Çağrı Mert. “Maske Konusundaki Kafa Karışıklığı: Maske Takmalı mısınız?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, April 05, 2020. https://evrimagaci.org/s/8497.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close