Feromonların Evrimsel Bir Analizi
Feromonlar, "Duyular - 1: Koku - Kendi Kokumuz, Feromonlar ve Parfümler" başlıklı makalemiz de kısaca değindiğimiz gibi, dışarıya koku yoluyla yayılan hormonlardır. Bu hormonlar, türün kendi bireylerini ayırt etmesini, bireyin kendi ailesini ayırt etmesini, düşmanları tespit etmeyi, anneyi ayırt etmeyi, karşıt cinsiyeti tespit etmeyi, vb. davranışları sağlamaktadır. Türümüzde bu sistemin etkisi oldukça körelmiştir, çünkü feromonların salgılandığı ter bezlerinden (özellikle koltuk altında ve cinsel bölgedeki) salınan feromon miktarı oldukça azalmıştır; hem de burnumuzda yer alan vomeronazal organ (feromonları algılayan organ) evrimsel süreçte körelmiştir. Ancak körelmenin tamamlanmamış olması, bu yapıların halen işlevsel olabileceğini düşündürmektedir.
Feromonlar, türümüzde koltuk altımızda bulunan ter bezlerinden ve cinsel organlarımızın etrafında yer alan apokrin bezlerden salgılanmaktadır. Bu kimyasalların salgısı, özellikle üreme dönemlerinde artmaktadır. İnsanların kültüründe önemli bir yeri olan "ter kokusu" ve "bacak arası kokusu" kavramının bir kısmı, esasında üreme açısından çok kıymetli olan feromonları da içermektedir.
Bugüne kadar koltuk altımızdan salgılanan 3 farklı feromon (androstenon, andtrostenol ve androstadiyenon), cinsel organlarımızın etrafından salgılanansa alifatik asit adı verilen bir grup feromon tespit edilmiştir.
Bunlardan androstenol insan dişilerinde yaygın olarak görülen feromondur. Bu feromonu salgılayan dişilerle temasta olan bireylerin, bu kişiyi daha "sıcakkanlı" ve "arkadaş canlısı" buldukları tespit edilmiştir. Üstelik androstenolün cinsellikle de doğrudan bir alakası bulunmaktadır: bu kokuyu alan erkekler, dişileri daha çekici bulmakta ve daha fazla arzulamaktadır. Dişiler, ovülasyon (yumurta üretimi) zamanlarında bu feromona karşı daha hassas hale gelmektedirler. Üstelik feromonların içeriği, zamanla da ilişkilidir: adet döngüsünün farklı zamanlarında salgılanan feromonlar, bireyler üzerinde farklı etkiler yaratmaktadır. Dolayısıyla sadece androstenol üzerinde yapılan çalışmalar bile, feromonların türlerin cinselliği açısından ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Androstenon ise ilginç bir fizyolojik değişime neden olmaktadır: iki cinsiyette de, deri elektrik iletkenliğini değiştirmektedir. Bunun sebebi, deri iletkenliğinin derinin nemi ile orantılı olması olabilir. Yani bu feromona maruz kalan bireylerde sempatik sinir sistemi tetiklenir, birey terlemeye ve heyecan duymaya başlar. Bu da, derinin nemlenmesine ve elektrik iletkenliğinin değişmesine neden olabilir. Kısaca androstenon, seks ve aşk sırasında yaşanan duyguları tetikleyen temel kimyasallardan birisi olabilir. Androstenon da, androstenol gibi erkeklerin dişilere doğru çekilmesini sağlar. Buradaki ve şuradaki iki makalemizden hatırlayabileceğiniz gibi, çoğunlukla doğada dişiler daha kıymetlidir ve erkekler, dişileri için mücadele etmek zorundadırlar (bkz: ilgili makalelerimizde anlattığımız eşey katkısı ve evrim). Ancak dişi de, erkekleri üzerine çekebilecek birçok evrimsel değişimden geçmiştir. Bunlar az sonra yeniden geleceğiz; androstenon feromonu, bunlardan birisidir.
Koltuk altından salgılanan son feromon ise androstadiyenon isimli kimyasaldır. Bu feromonun, dişileri uyardığı ve duygularını tetiklediği tespit edilmiştir. Bu feromona verilen tepkiler, çevreye ve zamana oldukça bağlıdır. Yani vücut içi hormonlarının aksine, feromonların etkileri genelgeçer olmak zorunda değildir (örneğin adrenalin her zaman kalbi hızlandırır; ancak feromonlarda böyle bir durum her zaman geçerli değildir). Üstelik androstadiyenon kimyasalını koklayan dişilerin acıya toleransları yükselmekte; hatta acı algıları değişmektedir. Bu durum, cinsel birleşmenin verebileceği olası acıların azaltılması sebebiyle evrimleşmiş olabilir. Son olarak, androstadiyenona maruz kalan dişilerin, karşılarındaki erkek cinsel olarak negatif yaklaşımlar sergilese bile, daha duygusal ve anlayışlı hale geldikleri gözlenmiştir. Bu da, popülasyon içerisindeki olumsuzlukların çözülmesinde katkı sağlayacak bir adaptasyon olarak görülmektedir.
Son olarak, insan feromonlarından alifatik asitler (kopulinler) konusunu kısaca ele alabiliriz. Bu kimyasallar, özellikle vajina etrafından salgılanan ve 6 farklı türü tespit edilmiş olan feromonlardır. Ne var ki, daha önceden bahsettiğimiz gibi, insanlarda bu salgılar körelmektedir ve bu evrimsel değişim halen sürmektedir: örneğin, Rhesus maymunlarında bu 6 feromon da bulunuyor olmasına rağmen, insan popülasyonlarının sadece %33 civarında bu feromonların tamamının salgılanabildiği düşünülmektedir. Geri kalan bireylerde ise bu 6 feromonun sadece birkaçının salgılanabildiği bilinmektedir. Bu kimyasallar, vajinal sıvı içerisinden yayılırlar ve tahmin edilebileceği gibi, cinsellik açısından çok ciddi avantajlar sağlamaktadır. Ancak insan üremesi, son birkaç on bin yıldır sürekli kültürel bir boyutta ele alındığı ve genellikle üreme organları gizlendiği için, nesiller içerisinde bu yapıların da etkisi körelmiştir.
Tüm bu körelmeye rağmen, feromonların halen çok ciddi bir etkisi olduğu bilinmektedir. Örneğin seks sırasında karşı cinsiyetin ter kokusunu (dolayısıyla feromonlarını) alabilen bireylerin çok daha yüksek bir haz alıp, orgazm düzeyine daha kolay ulaşabildiği gözlenmiştir. Üstelik feromonların sadece üreme sırasında değil, üreme öncesinde de büyük bir rol oynadığı bilinmektedir: feromonlara maruz kalan bireylerin cinsel aktivitesi, bu hormonları alamayan bireylere göre çok daha yüksek olmaktadır. Yapılan araştırmalarda, feromonların "cinsel birleşme", "karşıt cinsiyetten birinin yanında uyuma", "buluşma/çıkma" ve "okşama/aşk/öpüşme" gibi davranış ve duyguları çok daha yüksek oranda gösterdiği ve çok daha şiddetli yaşadığı tespit edilmiştir.
İnsanda bu körelme, "salgılanma" açısından değil, "algılanma" açısından olmuştur. Yani bu feromonları halen salgılıyor olsak da, burnumuzun buna hassasiyeti oldukça azalmıştır. Burnumuzda yer alan vomeronazal organ, oldukça ufalmıştır ve reseptörlerinin tamamı çalışmamaktadır. Bunu, genetik olarak da, VMO genlerinin sahte-genler olacak şekilde körelmesinden net bir şekilde görebilmekteyiz. Bu, evrimsel biyolojinin tespitlerinden birinin genetik olarak doğrulanmasının sayısız örneğinden bir diğeridir.
Bu organla ilgili bir sıkıntı, merkezi sinir sistemi ile arasında hiçbir nöral bağlantı olmadığının görülmesidir. Yine evrimsel biyolojinin embriyolojik doğrulamalarından biri olarak, bu organ ile beynimizin koku bölgesi arasındaki bağlantıların ana karnında oluştuğu, ancak sonradan körelerek yok olduğu tespit edilmiştir. İlginç bir şekilde, bazı araştırmalar, arada doğrudan sinyal iletimi olmamasına rağmen, gerekli uyarı verildiğinde vomeronazal organın beyne sinyal iletebildiği ileri sürülmüştür. Sonradan yapılan bazı diğer çalışmalarda da, burun mukozamız içerisine gömülü olan ve feromonları algılıyor olduğu düşünülen bazı reseptörler tespit edilmiştir. Ne yazık ki, bu organın insan popülasyonlarının kaçında bulunduğu ve ne kadar aktif olduğu konusunda bir araştırma henüz yapılmamıştır.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Feromonlarla ilgili anlaşılması gereken en önemli nokta, bu hormonların doğrudan değil, dolaylı olarak işlev gördüğüdür. Yani bir dişi, bir erkek feromonunu kokladığı için birden seks yapma isteği duymayacaktır. Ancak feromonun salgılanması, diğer faktörlere etki ederek cinsel birleşme ve uyarılma ihtimalini arttırıcı etkisi olabilir. Dolayısıyla, doğrudan bir çiftleşme kaynağı olmasa da, pekiştirici bir etkisi bulunmaktadır. İşte tam olarak bu sebeple, kimi zaman piyasada görebileceğiniz "afrodizyak ve feromon içerikli parfümler" iddiası tamamen saçmalık ve birer para tuzağıdır. Bu parfümlerde feromon var olsa bile, zaten körelmiş olan vomeronazal organın düşük miktardaki algı kapasitesi, ortamdaki yoğun feromonları "daha fazla" algılayamaz. Ola ki bir birey, feromonları algılayacak bir genetik ve fiziksel varyasyona sahipse, zaten karşı cinsiyetin salgıladığı feromonlar yeterli olacaktır. Üstelik belirttiğimiz gibi, bu parfümler bireylerin cinsel başarısını doğrudan arttıramazlar. Muhtemelen karşı cinsiyetin koklamaktan hoşlandığı bir koku, feromon içerikli bir parfümün etkisinden daha güçlü olacaktır.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
İçerikle İlgili Sorular
Soru & Cevap Platformuna Git- 42
- 30
- 24
- 23
- 17
- 11
- 7
- 5
- 3
- 0
- 0
- 0
- M. K. Mcclintock. (1971). Menstrual Synchrony And Suppression. Nature, sf: 244–245. | Arşiv Bağlantısı
- S. T. Emlen,, et al. (1977). Ecology, Sexual Selection, And The Evolution Of Mating Systems. Science, sf: 215-223. | Arşiv Bağlantısı
- R. A. Foley, et al. (1996). Is Reproductive Synchrony An Evolutionarily Stable Strategy For Hunter-Gatherers?. R. A. Foley, sf: 539-545. | Arşiv Bağlantısı
- T. H. Clutton-Brock. Review Lecture: Mammalian Mating Systems. (22 Mayıs 1989). Alındığı Tarih: 1 Kasım 2019. Alındığı Yer: Proceedings of Royal Society | Arşiv Bağlantısı
- K. Grammer, et al. (2005). Human Pheromones And Sexual Attraction. European Journal of Obstetrics & Gynecology and Reproductive Biology, sf: 135-142. | Arşiv Bağlantısı
- T. Mostafa, et al. (2012). Pheromones In Sex And Reproduction: Do They Have A Role In Humans?. Journal of Advanced Research, sf: 1-9. | Arşiv Bağlantısı
- C. V. Toller, et al. (1983). Skin Conductance And Subjective Assessments Associated With The Odour Of 5-Α-Androstan-3-One. Biological Psychology, sf: 85-107. | Arşiv Bağlantısı
- N. L. McCoy, et al. (2002). Pheromonal Influences On Sociosexual Behavior In Young Women. Physiology & Behavior, sf: 367-375. | Arşiv Bağlantısı
- R. P. Michael, et al. (1975). Volatile Fatty Acids, “Copulins”, In Human Vaginal Secretions. Psychoneuroendocrinology, sf: 153-163. | Arşiv Bağlantısı
- N. Knowlton. (1979). Reproductive Synchrony, Parental Investment, And The Evolutionary Dynamics Of Sexual Selection. Animal Behaviour, sf: 1022-1033. | Arşiv Bağlantısı
- P. W. Turke. (1984). Effects Of Ovulatory Concealment And Synchrony On Protohominid Mating Systems And Parental Roles. Ethology and Sociobiology, sf: 33-44. | Arşiv Bağlantısı
- A. Gosline, et al. Do Women Who Live Together Menstruate Together?. (7 Aralık 2007). Alındığı Tarih: 1 Kasım 2019. Alındığı Yer: Scientific American | Arşiv Bağlantısı
- Straight Dope. Do The Menstrual Cycles Of Women Living Together Tend To Synchronize?. (9 Mayıs 1986). Alındığı Tarih: 1 Kasım 2019. Alındığı Yer: Straight Dope | Arşiv Bağlantısı
- M. Kirk-Smith. (1978). Human Social Attitudes Affected By Androstenol. Research Communications in Psychology, sf: 379–384. | Arşiv Bağlantısı
- R. I. M. Dunbar. (1988). Primate Social Systems. London and Sydney: Croom Helm, sf: 140–3. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 11:58:59 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/384
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.