İnsan Yaşamını Kökten Değiştirecek Devrim: Teknolojik Tekillik (Zeka Patlaması) Nedir?
Birkaç on yıl içinde, alet kullanımı ve tarım devrimi gibi dönüştürücü bir teknolojik devrim yaşanabilir!
Bu haber 3 yıl öncesine aittir. Haber güncelliğini yitirmiş olabilir; ancak arşivsel değeri ve bilimsel gelişme/ilerleme anlamındaki önemi dolayısıyla yayında tutulmaktadır. Ayrıca konuyla ilgili gelişmeler yaşandıkça bu içerik de güncellenebilir.
Bu yüzyıl içinde insanlığın, tür olarak konuşmaya başladığımızdan bu yana benzeri görülmemiş, alet kullanımı ve tarım devrimi gibi büyük bir dönüşüm yaşayacağı öngörülmektedir. Bu deneyim "Teknolojik Tekillik", "Yapay Zeka Tekilliği", "Yapay Genel Zeka" veya "Zeka Patlaması" olarak bilinmektedir.
Bu kavramlar, teknolojik ilerleme ile hızlanan değişim ve bilgiyi işleme becerimizdeki artış sonucunda insanlığı kökten değiştirecek bir bilimsel devrimin yaşanacağı fikrine dayanmaktadır. Çeşitli biçimlerinde bu hipotez; teknolojinin yinelemeli doğası, bilgi işlemedeki ilerlemeler ve devrimsel yeniliklerin insan toplumlarında patlayıcı bir gelişmeye yol açtığı tarihi örneklere atıfta bulunur.
Teknolojik tekilliğin bilgisayar ve yapay zeka, robotik, nanoteknoloji ve biyoteknoloji alanlarındaki artan gelişmeler sonucu gerçekleşeceği konusunda uzmanlar arasında genel bir fikir birliği vardır. Bununla birlikte, teknolojik tekilliğin bu alanlardan hangisinde artan gelişmeler sonucu gerçekleşeceği konusunda ise bazı görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Bu alanlarda yaşanabilecek ve teknolojik tekilliğe yol açabilecek gelişmeler şu şekildedir:
- İnsan kontrolünden bağımsız olarak eylemlerde bulunabilen, gelişmiş bir YZ türü olan yapay genel zekanın geliştirilmesi ile ortaya çıkan zeka patlaması ve yapay bilinç,
- Kendi kopyalarını üretebilen ve kendisini daha zeki olacak şekilde geliştirebilen yapay genel zeka ile yeni teknolojiler geliştirmede bir patlama yaşanması,
- Biyoteknoloji ile insan bedeni ve beyninin güçlendirilmesi ve geliştirilmesi vb.
Teknolojik tekilliğin, ani bir değişim şeklinde mi yoksa zamana yayılan ve tanımlanabilir bir başlangıç veya kırılma noktası olmayan kademeli bir süreç olarak mı deneyimleneceği konusunda da görüşler farklılık göstermektedir. Ancak her iki durumda da, teknolojik tekillik bir kez gerçekleştiğinde, bildiğimiz anlamda yaşamın bir daha asla eskisi gibi olmayacağı kabul edilmektedir. Bu bağlamda, genellikle kara delikler için kullanılan "tekillik" terimi oldukça uygundur; çünkü kara deliklerin etkilerini anlama kapasitemizin bozulduğu bir zaman noktası, yani olay ufkunun ötesi bulunmaktadır.
Teknolojik Tekillik Kavramının Geçmişi
Teknolojik bağlamda "tekillik" terimi ilk olarak, Stanislav Ulam tarafından John von Neumann'ın hayatı ve başarıları hakkında yazılan bir makalede kullanıldı.[1] Ulam, arkadaşının sahip olduğu görüşleri aktarırken, ikisinin bir noktada değişimi hızlandırmak hakkında nasıl konuştuklarını şöyle anlatıyor:
Teknolojinin sürekli hızlanan ilerlemesine ve insan yaşam biçimindeki değişikliklere odaklanan bir konuşma, ırkın tarihinde, bildiğimiz şekliyle insan ilişkilerinin devam edemeyeceği bir temel tekilliğe yaklaşmakta olduğu izlenimini vermektedir.
Bununla birlikte, insanlığın bir gün bir "zeka patlaması"na ulaşacağı fikrinin, Ulam'ın açıklamasından önce gelen bazı emsalleri mevcuttur. Örneğin UC Berkeley'den Mahendra Prasad, 18. yüzyıl matematikçisi Nicolas de Condorcet'in kaydedilen ilk tahmini yapmasına ve bunun için ilk modeli yaratmasına atıfta bulunuyor. De Condorcet, "İnsan Zihninin Gelişiminin Tarihsel Bir Resmi için Taslak: Onuncu Dönem" (1794) başlıklı makalesinde; bilgi edinme, teknolojik gelişme ve insan etiğindeki ilerlemenin hızlanmaya nasıl tabi olduğunu şöyle ifade ediyor:[2]
Bu doğal [insan] yetilerin kendisi ve bu [insan vücudu] organizma da geliştirilebilseydi, kesinlik ne kadar büyük olurdu, umutlarımızın şeması ne kadar geniş olurdu?... Tıp pratiğinin gelişmesi... aklın gelişmesiyle daha etkili hale gelecektir... Ortalama insan ömrünün sonsuza kadar uzayacağına inanmak zorundayız... [Mükemmelleşme umudumuzu] entelektüel ve ahlaki yetilere kadar genişletemez miyiz?... Eğitimin bu nitelikleri mükemmelleştirirken aynı zamanda [fiziksel] organizmayı etkilemesi, değiştirmesi ve mükemmelleştirmesi olası değil midir?
Teknolojik tekillik konseptinin bir diğer öncüsü, 2. Dünya Savaşı sırasında Alan Turing ile Bletchley Park'ta çalışan İngiliz matematikçi Irving John Good'dur. 1965 yılında, "Alt Küme Teorisi" olarak bilinen tekrar eden bir süreçte yeterince zeki bir yapay zekanın kendisinin daha zeki versiyonlarını yaratabileceğini öne sürdüğü "İlk Süper Zeki Makineye İlişkin Tahminler" başlıklı bir makale yazdı.[3] Aynı yıl (1965) Amerikalı mühendis Gordon Moore, ise bir entegre devredeki (IC) transistör sayısının her yıl iki katına çıkmasının beklenebileceğini belirtti (daha sonra bu tahmin, kabaca her iki yılda bir olarak güncellendi). Zamanla bu beklenti, "Moore Yasası" olarak bilinir hale geldi. Moore Yasası, 20. yüzyılın ikinci yarısında hesaplamanın üstel doğasını tanımlamak için kullanılmaktadır. Ayrıca teknolojik tekillik ve bir "zeka patlaması"nın neden kaçınılmaz olduğu argümanında Moore Yasası'na başvurulur.
1983 yılında Vernor Vinge, teknolojik tekillik hipotezini Omni dergisi için bir makalesinde tanımladı. Makalesinde, hızla kendini geliştiren yapay zeka sonucunda bir tür "tekilliğe" ulaşılacağını ve bu noktadan sonraki gerçekliğin tahmin edilmesinin çok zor olacağını öne sürdü. Kara deliklerin olay ufkunun ötesindeki tekillik ile karşılaştırma da ilk olarak bu makalede şöyle yapıldı:
Yakında, kendi zekamızdan çok daha büyük bir zeka yaratacağız. Bu gerçekleştiğinde insanlık tarihi, bir tür tekilliğe, bir kara deliğin merkezindeki düğümlenmiş uzay-zaman kadar aşılmaz bir entelektüel geçişe ulaşmış olacak ve dünya bizim kavrayışımızın çok ötesine geçecek.
Vinge, ayrıca şöyle söylüyor:
Bu tekillik fikrinin, birçok bilimkurgu yazarının uykusunu kaçırdığını düşünüyorum. [Teknolojik tekillik] yıldızlararası bir geleceğe gerçekçi bir tahminde bulunmayı imkansız kılmaktadır. Yüzyıldan fazla bir süre sonra geçen bir hikaye yazmak için, dünyanın anlaşılabilir kalmasına ve bunun için de arada bir nükleer savaşa [sıfırlamaya] ihtiyaç vardır.
Burada bir dipnot açmakta fayda var: Vinge'in, yıldızlararası gelecek için tahminde bulunmanın zor olacağını söylemesinin nedeni, yıldızlararası yolculuğun imkansız olduğunu düşünüyor olmasından dolayı değil; teknolojik tekillik nedeniyle yüzyıl ötesini düşünmenin ve tahminlerde bulunmanın çok zor olmasından dolayıdır. Gelecekte bizleri veya torunlarımızı şu an algılayamadığımız yeni bir dünya bekliyor olabilir. Kim bilir, belki de yıldızlararası yolculuk yapmaya gerek duyulmayacaktır ve yine bu nedenle Dünya dışı akıllı yaşamın izlerine ulaşamıyor olabiliriz.
Burada, teknolojik tekilliğin ne kadar değiştirici ve dönüştürücü olduğunu şu örnekle açıklamak abartı olmayacaktır: Böyle devrimsel bir gelişme ile bilinçlerimizi dijital ortama yükleyerek kendi dünyalarımızı simüle edebilir ve yarattığımız bu gerçekliklerin tanrısı olarak sonsuza dek yaşayabiliriz. Bu örneği bir adım öteye götürecek olursak kendi Star Wars, Star Trek, Game Of Thrones, Supernatural evrenlerinizi oluşturabilir ve istediğiniz kişi olabilir, istediğinizi yapabilirsiniz. Bunlar her ne kadar bilimkurgu fikirleri gibi görünse de, şu anki zekamızı teknolojik tekillik ile aştıktan sonra bunların mümkün olması içten bile değildir.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Teknolojik Tekillik, Nasıl ve Ne Zaman Gerçekleşecek?
Vinge, teknolojik tekillik fikrini, "Yaklaşan Teknolojik Tekillik: İnsanlık Sonrası Çağda Nasıl Hayatta Kalınır?" başlıklı 1993 tarihli bir makalesinde daha da popüler hale getirdi.[4] Bu tekillik kavramının doğasını tekrar etmenin yanı sıra Vinge, bu olayın nasıl gerçekleşebileceğine dair dört olası senaryo da ortaya koydu. Bu olası senaryolar şu şekildedir:
- Yapay Genel/Süper Zeka: Bu senaryo, nihayetinde "bilinçli" yapay zeka geliştirilebileceği fikrine dayanmaktadır. Bunun sonucu zeka patlaması yaşanacaktır.
- Ağ: Bu senaryoda, insan beyni ve büyük bilgisayar ağları bir araya gelerek insanüstü zekayı oluşturacaktır.
- Beyin-Makine Arayüzü: Bu senaryoda insan zekası, bilgi işlem teknolojileriyle birleşerek gelişebilecek ve böylece insanüstü zeka ortaya çıkacaktır.
- Yönlendirilmiş Evrim: Bu senaryoda biyoteknoloji bilimi, doğal insan zekasını geliştirmek için bir araç sağlayacağı noktaya ulaşacak ve bunun sonucunda insanüstü zeka ortaya çıkacaktır.
Günümüzde teknolojik tekillik kavramının en popüler savunucusu, bilim insanı ve fütürist Ray Kurzweil'dir. 2005 tarihli "Tekillik Yakında: İnsanlar, Biyolojisini Ne Zaman Aşacak?" isimli kitabı en çok bilinen eseridir ve Kurzweil, daha önceki kitaplarında sunulan fikirleri, özellikle de "Hızlanan İvme Yasası"nı bu kitabında detaylıca ele almaktadır.[5]
Hızlanan İvme Yasası, esasen Moore Yasası'nın bir genellemesidir ve teknolojik sistemlerdeki büyüme hızının zaman içinde katlanarak arttığını belirtir. Kurzweil, çalışmalarında, bu yasayı baz alarak bilgi işlem, genetik, nanoteknoloji ve yapay zeka gibi teknolojilerde üstel bir artışın nasıl zirveye ulaşacağı ve insanüstü zeka çağına yol açacağını öne sürer. Kurzweil, kitabında şunları söylüyor:
Tekillik, biyolojik bedenlerimizin ve beyinlerimizin sınırlarını aşmamıza izin verecek. Tekillik sonrasında, insan ve makine arasında hiçbir ayrım olmayacak.
Kurzweil ayrıca, yapay zekanın insan beyin gücünün toplamını önemli ölçüde aşacağı ve dolayısıyla tekilliğin gerçekleşeceği en erken nokta olarak 2045 yılını işaret ediyor. Fütüristler ve spekülatif düşünürler, önemli dönüşüm noktalarını açıklayabilmek için genellikle insanlık tarihindeki büyük yenilikleri örnek gösterirler. Her durumda amaç, büyük yenilikler arasındaki sürenin zamanla nasıl kısaldığını göstermektir.
Öte yandan, 2009-2022 yılları arasında 1700 kadar bilim insanı ile yapılan 5 farklı anketin sonuçlarına göre teknolojik tekilliğe (yapay genel zekaya ve dolayısıyla zeka patlamasına) 2059 yılından önce ulaşmamız çok olasıdır.
Hızlanan Değişim
Temel düşüncelerden biri, "Mesaj Sıkıştırma" olarak da bilinen verilerin paylaşılma şekliyle ilgilidir.[6] Buradaki püf nokta, insanların yarattığı ve paylaştığı artan miktarda verinin, ortalama insan sayısı üzerinden zamanın bir ifadesi olarak ölçülebilmesidir. Örneğin mağara resimleri, dolaylı (yani sözlü olmayan) iletişimin bilinen en eski araçlarıdır ve bu resimler, yaklaşık olarak 40.000 yıl öncesine dayanmaktadır.[7] Tarihsel kayıtlar, atalardan kalma hikayeler veya o zamanlar bilinen takımyıldızlarının en eski katalogları olabilecek bu resimlere, muhtemelen yalnızca onları oluşturan geniş aile topluluklarının üyeleri tanık oldu.
Bir sonraki büyük yenilik, Neolitik Dönem'de (MÖ 9000) fiziksel nesnelere benzeyen semboller ("piktogramlar") biçiminde ortaya çıktı. Bu değişim, yaklaşık 5500 yıl önce nesnelerden ziyade kavramları ileten sembollere ("ideogramlar") yol açtı. Ardından, kabaca 3.000 yıl önce ilk alfabe (Fenike Alfabesi) ortaya çıktı. Sonrasında, 3. yüzyılda tahta blok baskıyla başlayan, 11. yüzyılda hareketli tip ile devam eden ve 15. yüzyılda ise matbaa ile sonuçlanan toplu baskı teknikleri geliştirildi. Bunu takiben 1792'de icat edilen telgraf, gezegenin bir noktasından diğer bir noktasına yazılı iletişimi mümkün kıldı. Yaklaşık bir yüzyıl sonra, 1876'da, Alexander Graham Bell, çok uzak mesafeler kapsamında işitsel iletişime izin veren ilk telefonu icat etti.
Birkaç on yıl sonraysa sesli iletişimi bir adım öteye götüren radyo icat edildi. 1920'lerin ortalarında televizyon icat edilerek sesli ve görsel mesajlaşmayı birleştiren "hareketli resimler" iletilmeye başlandı. 1931'de MIT'den H.L. Hazen ve Vannevar Bush, o zamana dek yapılmış en karmaşık analog bilgisayar olan "diferansiyel analizör"ü geliştirdi.[8] 1939'da ilk elektromekanik analog bilgisayar (dijital bilgisayar) tanıtıldı. 2. Dünya Savaşı sırasında vakum tüplerine, dijital elektronik devrelere, transistörlere ve depolanmış programlara dayanan bilgisayarlar oluşturuldu. 1950'lerde ilk entegre devreler icat edildi ve 1960'larda kişisel "masaüstü" bilgisayarlar ortaya çıkmaya başladı. 1975 yılında IBM, ilk mobil bilgisayarı (IBM 5100) ve 1980'de ise ilk "dizüstü bilgisayarı" tanıttı. Bin yıl içinde akıllı telefon kullanımı ve mobil bilgi işlemi, bilgi teknolojisi sektörü gibi üretken hale geldi.
Bir perspektife oturtmak gerekirse, tahmine dayalı analistler, modern akıllı telefon teknolojisini genellikle Apollo Dönemi bilgisayarlarıyla karşılaştırır. 1969 ile 1972 arasında astronotlara Ay yolculuğunda rehberlik eden NASA bilgisayarları, yalnızca 73.728 baytlık belleğe sahipti. Buna ilaveten, günümüzdeki akıllı telefonlar, Apollo kılavuz bilgisayarının belleğinin yaklaşık 430.000 katına eş değer olan 32 GB'a kadar belleğe sahiptir. Ayrıca, yıldızlararası uzaya ulaşan ilk insan yapımı nesneler olan Voyager 1 ve 2 uzay araçlarındaki bilgisayarlar 69.63 kilobayt belleğe sahipti. Karşılaştırıldığında, Apple'ın iPhone 5'i (ilk kez 2012'de piyasaya sürüldü), Voyager bilgisayarlarının yaklaşık 240.000 katına eş değer olan 16 GB'a kadar belleğe sahiptir.
Kısacası, bugün insanlar, sadece iki nesil önce yaşayan insanları oldukça afallatacak miktarda veri tüketiyor ve üretiyorlar. Bu hızla gidersek, bundan sadece bir nesil sonraki yetişkinler, bugün bizim için neredeyse anlaşılmaz olan bir dünyada yaşayabilir.
Bilgi Çağı ve Büyük Veri
Ufukta bir tekilliğin olduğuna dair bir diğer önemli gösterge, bilgi teknolojisi ve bilgi üretiminin zaman içinde büyük ölçüde artıyor olmasıdır. Bilgi işlem, ağ oluşturma, internet ve kablosuz teknoloji gibi gelişmelerle birlikte sayısız kişiyle iletişim kurabilen insan sayısı, çok kısa sürede katlanarak arttı. 1990 ile 2016 yılları arasında, dünya genelinde internet erişimi olan insan sayısı 1300 kat artarak 2,5 milyondan 3,5 milyara çıktı.[9] Birleşmiş Milletler Uluslararası Telekomünikasyon Birliği'nin (ITU) 2018 tarihli bir raporuna göre, mobil cihazların ve uydu internet hizmetlerinin gelişmesi sayesinde, 2050 yılına kadar küresel nüfusun %90'ı geniş bant internet hizmetlerine erişebilecek.[10], [11] %90 oranı, şu anda internete erişimi olan yaklaşık 4 milyar insana (küresel nüfusun yaklaşık yarısı) göre %220'lik bir artışla 8,76 milyar insana eş değer bir miktardır.
Diğer bir önemli ölçü, zaman içinde üretilen veri miktarıdır. 2010 Techonomy Konferansı'nda Google CEO'su Eric Schmidt, medeniyetin şafağı (yaklaşık 6000 yıl öncesi) ile 2003 yılı arasında üretilen toplam bilgiye eş değer bilgiyi insanlık olarak yalnızca her iki günde bir ürettiğimizi ifade etti. Schmidt, bu veri miktarının beş eksabayt veya beş kentilyon (1018) bayt civarında olduğunu söylüyor.[12] 2010'lara gelindiğinde insanlık, üretilen veri miktarının bir sekstilyon (1021) bayta eşit olduğu "Zettabayt Çağı" olarak da isimlendirilen bir döneme girdi.[13] Statista'ya göre, 2010 ile 2020 arasında oluşturulan veri hacmi 2 zettabayt'tan her yıl %32'lik bir artışla 64,2 zettabayt'a (ZB) yükseldi.[14] 2025 yılına kadar veri hacminin, her yıl %36 artışla 181 ZB'ye ulaşması bekleniyor.
Benzer şekilde, zaman içinde tutulan veri miktarı da olağanüstü bir oranda arttı. 2005 ve 2020 yılları arasında, dünya çapında veri depolama kapasitesi 200 eksabayt veriden yılda ortalama %223 artışla 6,7 ZB'ye yükseldi. %19,2'lik tahmini bir yıllık bileşik büyüme oranıyla, küresel veri depolama kapasitesinin 2025 yılına kadar 16,12 ZB'ye ulaşacağı tahmin edilmektedir. Peki ya bunun ötesi? Mevcut ilerleme hızı göz önüne alındığında, insanlığın 2050 yılından önce "Yottabayt Çağı"na (1024 bayt) girmesi oldukça muhtemeldir.
Tüm bu veriler, insan bilgisinin temelini oluşturmaktadır ve giderek daha fazla insan, yüksek hızlı internete eriştikçe ve bu şaşırtıcı miktarda veriyi parmaklarının ucunda (veya muhtemelen doğrudan beyinlerine arayüzlenmiş olarak) buldukça, bu kolektif kütüphane teknolojik tekillik için bir tür ateşleme rampası işlevi görebilir.
Gerçek Yapay Zeka veya Yapay Genel Zeka
Tekilliğe giden bir başka beklenen yol, yapay genel zekanın geliştirilmesidir. Bu kavram başlangıçta, "Makineler düşünebilir mi?" sorusunu gündeme getiren ünlü matematikçi ve kod çözücü Alan Turing tarafından yazılan 1950 tarihli "Bilgi İşlem Makineleri ve Zeka" başlıklı makale ile bilinir hale geldi[15] . Aynı zamanda adından da anlaşılacağı üzere Turing Testi'nden ilk kez bu makalede bahsedildi. Kısaca Turing'in tasarladığı test, bir bilgisayar ile bir dizi soruyu metin biçiminde yanıtlayacak bir insan arasında ayrım yapmaya çalışan bir insan sorgulayıcıdan oluşmaktadır.
Geçtiğimiz yıllarda Stuart Russell (UC Berkeley) ve Peter Norvig (Google'da Araştırma Direktörü), yapay zeka çalışmalarına öncülük eden "Yapay Zeka: Modern Bir Yaklaşım" başlıklı bir ders kitabı yayımladı. Kitapta ikili, insan gibi düşünen ve hareket eden bilgisayar sistemleri ile sadece rasyonel düşünerek hareket eden bilgisayar sistemleri arasında bir ayrım yaptılar. Son yıllarda, süper bilgisayarlar, makine zekası, derin öğrenme ve bilgiyi işleme ve kalıpları ayırt etme yeteneğine sahip diğer uygulamalar sayesinde bu ayrım daha belirgin bir hale geldi. "Düşünen makineler"e yönelik ilerleme, bilgi işlemedeki gelişmelere ayak uydurdu ve bazı açılardan insan zekasını çok aşabilen programlara yol açtı.
Yapay genel zeka geliştirme çabaları, 1959 yılında RAND Corporation'dan ekonomist ve bilişsel psikolog Herbert A. Simon, J.C. Shaw ve Allen Newell tarafından oluşturulan bir bilgisayar programı olan General Problem Solver'ın (GPS) icadıyla ciddi olarak başladı. Bu programın, "evrensel bir problem çözücü makine"nin geliştirilmesine yol açacağını umdular. 1957 yılında bir sinir ağını taklit etmek için tasarlanan ilk bilgisayar (Mark 1 Perceptron), Amerikalı bir psikolog olan Frank Rosenblatt tarafından yapıldı. Makine, deneme yanılma yoluyla öğrenme kapasitesi gösterdi. Kimilerince Rosenblat, "Derin Öğrenmenin Babası" olarak kabul edilmektedir.
1980'lerde "geri yayılım algoritmaları", sinir ağlarıyla entegre edildi ve bu, onların daha hızlı çalışmasına ve daha önce çözülemez olduğu düşünülen sorunları çözmesine olanak sağladı. Bu gelişmeler, gelecekteki tüm sinir ağları ve yapay zeka uygulamaları için temel dayanak noktası olmuştur. 1996'da IBM, dünya satranç şampiyonu Garry Kasparov'u bir dizi oyun ve rövanşta koltuğundan eden satranç oynayan bir bilgisayar olan Deep Blue'yu tanıttı. 2008'e gelindiğinde ise IBM, 2011'de Jeopardy! isimli bir bilgi yarışmasında şampiyonları yenmeyi başaracak bir bilgisayar olan sorulara cevap veren Watson'ı tanıttı.
2014 yılında Google, genel amaçlı öğrenme algoritmaları oluşturmak için makine öğrenimi ve sinirbilimi birleştiren İngiliz teknoloji şirketi DeepMind'ı satın aldı. 2016 yılında şirketin AlphaGo programı, dünya şampiyonu Go oyuncusunu (Lee Sodol) beş maçlık bir oyunda yendi. 2015'te Çinli Baidu şirketi, Minwa süper bilgisayarının Google'ın önceki rekorunu geçerek görüntüleri tanıma konusunda nasıl yeni bir rekor kırdığını açıklayan bir makale yayımladı.[16] Bu rekor, görüntüleri ortalama bir insandan daha yüksek doğrulukla tanımlamasına ve kategorilere ayırmasına olanak tanıyan, evrişimli sinir ağı olarak bilinen yeni bir derin öğrenme türüyle mümkün oldu.
Günümüzde, süper bilgisayarlar ve makine öğrenimi hükümetler, araştırma enstitüleri ve özel sektör tarafından "veri madenciliği" yapmak, büyük veri kümeleri içindeki anormallikleri, kalıpları ve korelasyonları bulmak için sıklıkla kullanılmaktadır. Bu, günlük olarak oluşturulan artan bilgi hacmiyle başa çıkmak ve sonuçları tahmin etmek için gereklidir.
1985 yılında, algoritmik bilgi teorisinin mucidi Prof. Ray J. Solomonoff, yapay genel zekanın tam olarak gerçekleştirilebilmesi için ulaşılması gereken yedi gelişimsel dönüm noktasını detaylandıran bir makale yazdı. Bu yedi madde, şu şekildedir:
- Yapay zekanın bilişsel psikolojiyi (insan problem çözümü) taklit edebilmesi ve bunun için insan beynine benzer büyük paralel bilgisayarların geliştirilmesi,
- Makine öğrenimi, bilgi işleme ve depolama, uygulama yöntemleri ve diğer yeni kavramlardan oluşan genel bir problem çözme teorisinin oluşturulması,
- Kendini daha zeki olacak şekilde geliştirebilen bir yapay zeka geliştirilmesi,
- Hemen hemen tüm veri kümelerini okuyabilen ve bu materyallerin çoğunu veri tabanına dahil edebilen bir yapay zekanın geliştirilmesi,
- Tasarlandığı alanlarda (matematik, bilim, endüstriyel uygulamalar vb.) bir insanınkine yakın genel problem çözme kapasitesine sahip bir yapay zeka geliştirilmesi,
- En iyi bilgisayar bilimcilerinin kapasitesine yakın bir kapasiteye sahip bir yapay zeka geliştirilmesi,
- En iyi bilgisayar bilimcilerinin kapasitesinden kat ve kat daha fazla kapasiteye sahip bir yapay zeka geliştirilmesi.
Kısacası Solomonoff, gerçek anlamda yapay zekanın geliştirilmesinin, insan beyni fonksiyonlarını (öğrenme, bilgi saklama, problem çözme, kendini geliştirme vb.) taklit edebilecek ve sonunda bunları aşabilecek makineler inşa etmekten geçeceğine inanıyordu. Bu yol haritasına dayanarak, modern süper bilgisayarlar, özellikle soyut veya sezgisel akıl yürütmede, hepsinde olmasa da birçok açıdan insanlardan daha iyi performans gösterebildiğinden, artık gerçek yapay zekaya veya bilinen ismiyle yapay genel zekaya ulaşmaya yakın olduğumuzu söyleyebiliriz. Makine zekasının insan zekasını aşabileceği zamana her geçen gün daha da yaklaşıyoruz.
Bu gerçekleştiğinde, bilimsel araştırma ve gelişme inanılmaz bir düzeyde hızlanacaktır. Tekillik cesur yeni olasılıklara, yeni bir dünyaya yol açacaktır. Eğer bu yapay zeka, kendisinin daha gelişmiş versiyonlarını yaratmakla görevlendirilirse, insan seviyesinde genel zekaya ulaştıktan sonra bunu yapmaktan vazgeçmesi için hiçbir sebebi olmayabilir ve Kurtzweil'in yapay süper zeka olarak isimlendirdiği yapay zeka seviyesine ulaşana kadar kendisini geliştirmeye devam edebilir. Kurzweil, bunun teknolojik tekilliğe ulaşılacak kesin bir dönüşüm noktası olacağını düşünüyor.
Tabii ki bilgi işlem, bilgi üretimi ve ilerlemelerin artan bir şekilde sürekli hızlanması, bizi tekilliğe götürebilecek yollardan sadece birkaçını ifade ediyor. Bu yazının devamı niteliğindeki ikinci yazımızda, bilgi işlemenin yanı sıra nanoteknoloji ve tıp teknolojisindeki ilerlemelerin bizi geleceğin tahmin edilmesinin zor olacağı bir zaman noktası olan tekilliğe nasıl götürdüğünü inceliyoruz. Ayrıca, bu öngörülen büyük değişimin nasıl gerçekleşeceğine - hızlı bir başlangıç ya da kademeli bir şekilde - ve etkilerinin neler olabileceğine bir göz atıyoruz...
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 14
- 9
- 6
- 6
- 5
- 5
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- Türev İçerik Kaynağı: Interesting Engineering | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. Ulam. (1958). John Von Neumann. www.ams.org. | Arşiv Bağlantısı
- ^ K. M. Baker. (2004). Sketch For A Historical Picture Of The Progress Of The Human Mind: Tenth Epoch. JSTOR. | Arşiv Bağlantısı
- ^ I. J. Good. (1966). Speculations Concerning The First Ultraintelligent Machine. Elsevier, sf: 31-88. doi: 10.1016/S0065-2458(08)60418-0. | Arşiv Bağlantısı
- ^ V. Vinge. (1993). Vernor Vinge On The Singularity. mindstalk.net. | Arşiv Bağlantısı
- ^ R. Kurzweil. The Law Of Accelerating Returns « Kurzweil. (7 Mart 2001). Alındığı Tarih: 29 Ağustos 2021. Alındığı Yer: kurzweilai | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. O’Lemmon. (2020). The Technological Singularity As The Emergence Of A Collective Consciousness: An Anthropological Perspective:. Bulletin of Science, Technology & Society, sf: 15-27. doi: 10.1177/0270467620981000. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. Goodyer. Cave Paintings Reveal Ancient Europeans’ Knowledge Of The Stars. (29 Ocak 2019). Alındığı Tarih: 29 Ağustos 2021. Alındığı Yer: BBC Science Focus Magazine | Arşiv Bağlantısı
- ^ A. B. Macnee. An Electronic Differential Analyzer. (16 Aralık 1948). Alındığı Tarih: 29 Ağustos 2021. Alındığı Yer: dspacemitedu | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. Roser, et al. (2015). Internet. Our World in Data. | Arşiv Bağlantısı
- ^ ITU. New Itu Statistics Show More The Half The World Is Now Using The Internet. (6 Aralık 2018). Alındığı Tarih: 9 Eylül 2021. Alındığı Yer: ITU News | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. Mackay. Can We Get 90% Of The Globe Connected To The Internet By 2050? - Eit | Engineering Institute Of Technology. (6 Şubat 2020). Alındığı Tarih: 9 Eylül 2021. Alındığı Yer: EIT | Engineering Institute of Technology | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. Siegler. Eric Schmidt: Every 2 Days We Create As Much Information As We Did Up To 2003. (4 Ağustos 2010). Alındığı Tarih: 9 Eylül 2021. Alındığı Yer: TechCrunch | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. Bonderud. Zipping Past The Zettabyte Era: What’s Next For The Internet And Digital Technology?. (14 Ekim 2020). Alındığı Tarih: 9 Eylül 2021. Alındığı Yer: Now. Powered by Northrop Grumman | Arşiv Bağlantısı
- ^ Statista. Total Data Volume Worldwide 2010-2025 | Statista. Alındığı Tarih: 9 Eylül 2021. Alındığı Yer: Statista | Arşiv Bağlantısı
- ^ A. M. Turing. (1950). Computing Machinery And Intelligence. www.csee.umbc.edu. | Arşiv Bağlantısı
- ^ R. Wu, et al. (2015). Deep Image: Scaling Up Image Recognition. arXiv.org. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/12/2024 18:51:44 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/10917
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.