Hangi Türler Diriltilebilir? Soyu Tükenmiş Her Tür, Türdiriltimine Uygun mu?
Bilim, insanlık tarihinin başlangıcından bu yana doğanın sırlarını çözme ve evrenin işleyişini anlama arzusu üzerine kuruludur. İlk dönemlerde basit bir merakla başlayan bu yolculuk, zamanla karmaşık ve uygulamalı bilim dallarının gelişimiyle evrimleşmiştir. Modern çağda, bilim artık sadece teorik bir arayış olmanın ötesine geçerek, insan hayatını doğrudan etkileyen, şekillendiren ve dönüştüren bir güce dönüşmüştür. Bu süreçte bilim, insan kültürünün ayrılmaz bir parçası haline gelmiş; etik değerler, doğrular ve yanlışlar ile kavramların uygulanabilirliği gibi unsurlarla iç içe geçmiştir.[1]
Teoride mümkün olan bir fikrin pratikte her zaman işlevsel olmayabileceği, bilim dünyasının sıklıkla karşılaştığı bir paradokstur. Bir fikrin teorik açıdan kusursuz olması, gerçek dünyada aynı başarıyı garanti etmez. Bu sebeple, bilimsel keşiflerin ve teorilerin pratik uygulamalarının etik, sosyal ve çevresel faktörler göz önünde bulundurularak dikkatle incelenmesi gereklidir.[2]
Bu paradokslar ve teorik düşünceler, bilim dünyasını yeni alanlara yönlendirmiş; türdiriltimi gibi dikkat çekici konuların gelişmesine olanak tanımıştır. Nesli tükenmiş canlıları bir nevi yeniden canlandırma fikri, Jurassic Park filmleriyle popüler kültüre girmiş olsa da bu alandaki çalışmalar türdiriltiminin teorik ve pratik olarak mümkün olduğunu göstermiştir.
Öte yandan türdiriltiminin pratik aşamalarının rasyonel temellere dayanması, bu çalışmaların hayal ürünü olmadığını göstermektedir. Türdiriltimi; ekosistem restorasyonu, biyolojik çeşitliliğin korunması ve iklim değişikliğiyle mücadele gibi günümüzün acil sorunlarına yenilikçi çözümler sunma potansiyeline sahiptir.
Nesli tükenmiş canlıların genetik materyallerine erişimimiz, türdiriltimi için bizlere bir başlangıç noktası sunmaktadır. Yani dizilenmiş genetik bilgisine sahip olduğumuz her nesli tükenmiş canlı türdiriltimi için bir aday türdür. Aday türler türdiriltimi için potansiyel olarak değerlendirilen nesli tükenmiş türlerin genel bir listesidir. Ancak, bu türlerin her birinin türdiriltimi pratikte mümkün, gerekli veya uygun olmayabilir.Y
Yani bir canlının türdiriltimi için aday tür olması, uygun veya elverişli bir aday olduğu anlamına gelmez. Uygun tür seçimi aday türler arasından, türdiriltimi için en uygun olanları seçme sürecidir. Bu seçim, bahsedeceğimiz üzere ekolojik rol, genetik çeşitlilik, yaşam alanı uygunluğu, sosyal ve kültürel önem, etik düşünceler, teknolojik ve finansal kaynaklar, başarı olasılığı ve yasal düzenlemeler gibi çeşitli kriterlere dayanarak yapılacaktır. Bu aşama, aday türlerin türdiriltimi potansiyellerinin detaylı bir şekilde incelenmesini ve sadece en uygun olanların seçilmesini sağlar.
Dolayısıyla uygun türlerin belirlenmesi, türdiriltimi sürecinin en kritik noktalarından biridir. Bilim ilerledikçe, türdiriltimi her tür için daha erişilebilir ve uygulanabilir hale gelecektir. Ancak 2024 yılı itibariyle, hangi türlerin daha uygun olduğunun belirlenmesi hem bilimsel hem de etik açıdan büyük önem taşır. Türdiriltimi, insanlık için sadece bilimsel bir başarı değil aynı zamanda doğa ile ilişkimizi yeniden tanımlama ve ekosistemlerimizi koruma yolunda atılmış önemli bir adım olarak görülmelidir.
Uygun Tür Nasıl Seçilmelidir?
Türdiriltimi, birkaç temel yöntemle gerçekleştirilebilir. İlk ve en geleneksel yöntem, yapay seçilim yoluyla yapılan geri ıslah çalışmalarıdır. Geri ıslah, bir canlı popülasyonu içinde belirli atasal özelliklerin yapay seçilim yoluyla yeniden ortaya çıkarılmasını hedefleyen bir tekniktir. Bu teknik, temelde bilinen yapay seçilim işlemidir; ancak geri ıslahın amacı, nesli tükenmiş ataların belirli özelliklerini çağdaş türlerde yeniden ortaya çıkarmaktır.
- Sentetik Et ve Beslenmenin Geleceği: Yapay Et Teknolojisi, Etik ve Sürdürülebilir Bir Şekilde Gerçek Etin Yerini Alabilir mi?
- Genetik ile Değiştirme Teknolojisi: Yeni Nesil Islah Yöntemi Hakkında Bilinmesi Gerekenler
- Kanser ile İlişkilendirilen Akrilamid'i Daha Düşük Oranlarda İçeren, Genetiği Değiştirilmiş Patateslerin Satışı Onaylandı!
Fakat, mamut gibi yakın yaşayan kuzenleriyle aralarında önemli farklılıklar bulunan canlılar için bu yöntem pratik zorluklar içerir. Örneğin, mamutlar için geri ıslah yönteminin uygulandığı düşünüldüğünde, en yakın yaşayan akrabalarının filler olduğu göz önünde bulundurulursa; bu sürecin uzun ve meşakkatli olacağı açıktır. Çünkü fillerin gebelik süreleri yaklaşık 660 gündür. Bu da geri ıslah çalışmaları için bir hayli uzun bir süredir.[3]
Bu nedenle, modern türdiriltimi çalışmalarında genellikle genetik mühendisliği ve klonlama gibi daha gelişmiş yöntemler tercih edilir. Bu teknikler, nesli tükenmiş canlıların DNA'sının doğrudan kullanılmasını sağlayarak daha hızlı sonuçlar elde edilmesine olanak tanır.
Türdiriltiminde uygun türleri belirlemek, farklı perspektifler ve motivasyonları göz önünde bulundurarak karar verilmesi gereken karmaşık bir süreçtir. Bilimsel amaçlarla yapılacak türdiriltiminde, nesli döndürülecek (İng: Unexctinct), yani türdiriltimi gerçekleştirilecek canlıya dair ne öğrenilebileceği önemli bir faktördür. Ekonomik açıdan bakıldığında, ekoturizm veya reklam gelirleri gibi getiriler de kararları etkileyebilir. Ayrıca, mevcut teknolojiyle başarı şansı yüksek olan canlılar da uygun adaylar arasında değerlendirilebilir.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Yüksek başarı şansı olan projeler, kaynakların daha verimli kullanılmasını sağlar ve projenin başarısızlık riskini azaltır. Bu, özellikle sınırlı kaynaklar ve finansmanla çalışan araştırma girişimlerinde kritik öneme sahiptir. Öte yandan mevcut teknolojiyle uyumlu projeler genellikle daha hızlı sonuçlar verir. Bu durum, türdiriltimi alanındaki ilerlemeyi hızlandırabilir ve kısa sürede somut sonuçlar elde edilmesini sağlayabilir.
Buradan yola çıkarak gerçekleştirilebilecek başarılı türdiriltimi projeleri, ilgili teknolojilerin daha da geliştirilmesi için bir motivasyon kaynağı olabilir. Uzun vadede türdiriltimi ve genetik mühendisliği alanındaki yeniliklerin hızlanmasına katkıda bulunabilir.
Türdiriltimi sürecinde, mevcut genetik materyalin miktarı ve kalitesi önemli bir rol oynar. Çalışabileceğimiz malzeme ne kadar bol ise o tür türdiriltimi için daha uygun bir tür olabilir. Ancak, nesli döndürüldükten sonra canlının yaşayacağı uygun alanın bulunması ve bu canlıların ekosistemdeki rolü de göz önünde bulundurulmalıdır. Nesli döndürülecek canlıların mevcut ekosistemdeki diğer canlıları tehdit etme potansiyeli de dikkate alınmalıdır.
Türdiriltimi sürecinde bazı insanlar, özellikle mamut veya Tazmanya kaplanı gibi ikonik türlerin yeniden canlandırılmasının duygusal cazibesine odaklanır. Neticede mamut benzeri bir canlıyı aramızda görme fikri bile başlı başına ilgi çekici olabilir.[4], [5] Diğerleri ise ekolojik denge ve ekosistem restorasyonu gibi çevresel faydaları ön planda tutar. Her biri farklı bakış açılarına sahip bu motivasyonlar, uygun tür seçimi üzerinde etkili olabilir ve yanlış olarak nitelendirilemez.
Öyleyse, türdiriltimi konusunda hangi türler öncelikli hedef olmalıdır? En kolay nesli döndürülebilecek türler mi, yoksa en çok ilgi çeken ve teknolojik yatırımı teşvik edecek türler mi? Ya da bilimsel olarak en haklı gerekçelere sahip olan türler mi? Ve en önemlisi, bu kararı kim verecek? Gelin birlikte uygun aday türlerin seçiminde etkili olan faktörleri inceleyelim.
Teknoloji ve Bilimde İlerleme
Türdiriltimi çalışmaları, seçilen türe bağlı olmaksızın dünyada nadiren gerçekleştirilen projelerdir. Bu sebeple, bu tür projelerden elde edilecek bilgi miktarı, bilim dünyası için oldukça değerli olacaktır. Bazı nesli tükenmiş türlerin genetik, biyolojik ve ekolojik özellikleri, bilim insanlarına yeni araştırma alanları sunabilir.[6], [7], [8] Bahsi geçen yeni araştırma alanları, genetik mühendisliği, genom düzenleme ve biyoteknoloji gibi alanlarda yenilikçi tekniklerin ve metodolojilerin geliştirilmesini destekler.
Dolayısıyla eğer bir tür teknolojik ve bilimsel gelişmeyi teşvik etme potansiyeline sahipse, o tür bu potansiyeli göstermeyen diğer aday türlerden bir adım öne çıkarak öncelikli aday, yani uygun tür olabilir. Bu özellikleri taşıyan bir türün türdiriltimi, sadece biyolojik çeşitliliği artırmak ve ekosistemleri restore etmekle kalmayıp aynı zamanda bilimsel araştırmalar ve teknolojik yenilikler için de yeni yollar açabilir.
Bu durum bilim ve teknoloji alanında atılımlara yol açarak hem spesifik bilim dallarında hem de genel olarak toplumun yararına olacak şekilde geniş kapsamlı etkiler yaratabilme potansiyeli taşır. Özellikle doğrudan bilgi birikimimizi artırmayı hedefleyen bazı hipotetik (varsayımsal) türdiriltimi projeleri dikkate değerdir. İlginç bir örnek olarak, Yangtze nehir yunusunu ele alalım.
Yangtze Nehri Yunusu veya Baiji (Lipotes vexillifer), 1990'lara kadar Çin'in Yangtze ve Qiantang Nehirlerinde yaşayan beyaz bir tatlı su yunusuydu.[9] Bu tür, dar gözleri ve uzun, dişli gagasıyla tanınır ve geçmişte yerel halk tarafından "Reenkarnasyona uğramış bakire" ve "Yangtze'nin Tanrıçası" olarak saygı görerek barış ve refahın sembolü kabul edilirdi. Ancak 1950'lerin sonlarından itibaren avlanma, habitat kaybı ve kirlilik gibi insan etkileri nedeniyle popülasyonunda ciddi bir düşüş yaşandı ve dünyanın en nadir memelilerinden biri haline geldi.
1979 ile 1981 yılları arasında Yangtze Nehri'nde yaklaşık 400 baiji yunusu tespit edilmiş olmasına rağmen, 1990'ların sonlarına doğru sadece 13 tanesi görülebilmişti.[10] 2001'de Zhenjiang'da bulunan hamile bir dişi baiji yunusu leşi, doğrulanmış son gözlemdir (2023 itibarıyla, bu tarihten sonra doğrulanmamış bazı raporlar mevcuttur, sonuncusu 2016 yılında olmuştur).[11] Dünyadaki tek esir baiji erkeği Qi Qi, 22 yıl boyunca Wuhan'daki Hidrobiyoloji Enstitüsü'nde yaşamış ve 2002'de ölmüştür.
2006'da gerçekleştirilen geniş çaplı araştırma, türün hayatta olduğuna dair kanıt bulamamıştır. Bu durum, baijinin "işlevsel olarak nesli tükenmiş" olarak kabul edilmesine yol açmıştır. Yani bazı bireyler hâlâ var olabilir, ancak popülasyon artık yaşayabilir değildir.[12]
Bu türün neslinin tükenme sebebi az önce de değindiğimiz üzere büyük oranda insan faaliyetlerinin bir sonucudur. Aşırı balıkçılık hem av kaynaklarını azaltmış hem de yuvarlak kanca uzun hatları ve ağlar gibi balıkçılık ekipmanlarına dolanarak yunusların boğulmalarına yol açmıştır. Gemi trafiği ve gürültü kirliliği artışı, görme yeteneği zayıf olan yunusların gemi pervaneleriyle çarpışma riskini artırmıştır. Kirlilik ve agresif habitat değişiklikleri de yunusların ölümüne katkıda bulunan diğer faktörler arasındadır.
Günümüzde yaşayan 6 farklı nehir yunusu türü mevcuttur ve hepsi nesli tükenme tehlikesi ile karşı karşıyadır.[13] Bilim dünyası, nehir yunuslarının morfolojik incelemeleri neticesinde bu türlerin uzun ince gagalara, karakteristik vücut yapılarına ve sınırlı görsel yetenekleri telafi eden üstün işitsel kapasitelere sahip olduğunu gözlemlemiştir. Başlangıçta, bu özelliklere sahip türlerin aynı ortak atadan geldiği düşünülüyordu. Yani, hepsi benzer bir zamanda tatlı su yaşamına uyum sağlayan bir nehir yunusu soyundan türemiş olabilirlerdi. Ancak her bir nehir yunusu türünü eşsiz kılan olgu hepsinin bambaşka evrimsel patikalardan geçmiş olmasıydı!
Genetik çalışmalar, her yunus türünün farklı deniz yaşamından ayrı ayrı tatlı suya uyum sağladığını ve bu benzerliğin yakınsak evrimle oluştuğunu ortaya koydu.[14] Bu durum, bilimsel açıdan bütün nehir yunuslarının önemli olduğunu göstermektedir. İşte bu evrimsel geçmiş, baiji gibi türlerin türdiriltimi için bilimsel bir temel oluşturur.
Örnek vermek gerekirse baiji dahil nehir yunuslarının genetik, fizyolojik ve davranışsal özelliklerinin karşılaştırılması, bilim insanlarına tatlı su ortamlarına uyum sağlama süreçlerini daha detaylı bir şekilde anlama fırsatı sunabilir.[4] Dolayısıyla bu türün türdiriltimi bize bilimsel anlamda çeşitli katkılar sunabilir.
Nitekim baiji, türdiriltimi çalışmalarında incelenmesi mümkün olan birçok örnekten yalnızca bir tanesidir. 2024 yılı itibarıyla bilim dünyası, dodo ve yolcu güvercini gibi nesli tükenmiş kuş türlerinin türdiriltimi üzerine yoğunlaşmış durumdadır. Bu alandaki araştırmalar henüz gelişme aşamasında olup, biyolojik ve genetik bilimlerde yeni keşiflere ve ilerlemelere yol açmaktadır.[15]
Özellikle, kuşlarda türdiriltiminin kilit noktası olan ilkel germ hücreleri (PGC) teknolojisi dikkat çekmektedir. PGC teknolojisi, bir türün genetik materyalini taşıyan taşıyıcılar yaratmayı mümkün kılar. Bu yöntemle üretilen melez canlılara "kimera" denir. Kimera üretmek için, donörden alınan PGC'ler bir konak embriyoya nakledilir ve gonadlara göç ederler. İdeal koşullar altında bu konak canlı, donörün genetik materyalini taşıyan yavruları üretebilen bir yetişkin haline gelir. Bu yöntem, klonlamadan farklı olarak konak canlının ömrü boyunca donörün DNA'sını taşıyan birden fazla yavru üretebilmesine imkân tanır. Ancak, PGC teknolojisinin avantajlarına rağmen klonlamaya kıyasla daha karmaşık, zorlu ve yeni bir süreç olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle, aday türler arasından bir kuş türünün seçilmesi, diğer ön koşullar da yerine getirildiyse teknolojik ve bilimsel ilerlemeye katkıda bulunabileceği için seçilecek türü uygun bir aday haline getirebilir.
Öte yandan örneğin mamut türdiriltimi, genetik bilim alanında yeni kapılar açma potansiyeline sahiptir. Bu tür çalışmalar, genetik mühendisliği ve biyoteknoloji alanlarında beklenmeyen yeniliklere yol açabilir. Bu yeniliklere küçük bir örnek olarak çok düzeyli otomatik genom mühendisliği verilebilir.[16]
Bir diğer örnek olarak Tazmanya kaplanının türdiriltimi, keseli hayvanların biyolojisi ve ekosistemlerdeki rolleri hakkında önemli bilgiler sunabilir. Türdiriltimi, sadece gen düzenlemesiyle sınırlı olmayıp, keseli hayvanlar üzerindeki araştırmalarla yapay rahim teknolojileri gibi çeşitli disiplinlerde uygulamalar sunabilme potansiyeline sahiptir.[17], [18]
Türdiriltimi sayesinde geliştirilebilecek teknolojiler, tıptan tarıma kadar geniş bir yelpazede kullanılabilir. NASA'nın uzay teknolojilerinin daha sonra günlük hayatta kullanılan teknolojilere dönüştürülmesi gibi, türdiriltimi teknolojileri de zamanla farklı alanlara adapte edilebilir ve geniş bir etki yaratabilir.[19], [20] Ancak bu çalışmaların büyük bir kısmı henüz teorik aşamada olduğundan, bu yeniliklerin tam kapsamını ve potansiyel sonuçlarını tahmin etmek güçtür.
Ekoturizm ve Ekosistem Restorasyonu
Türdiriltimi çalışmaları, bilimsel önemlerinin yanı sıra genel kamuoyunun da dikkatini çeken bir alandır. Bu tür projeler, genellikle önemli miktarda finansal kaynağa ihtiyaç duyar. Bu nedenle, türdiriltimi projelerini ilgi çekici kılarak geniş bir destek tabanı oluşturmak ve fon bulmak hayati öneme sahiptir. Girişimciler veya devlet kurumları gibi potansiyel yatırımcılar, yatırımlarının karşılığını alacaklarını gördüklerinde bu tür projelere finansman sağlamaya daha açık olabilirler.[21], [22]
Nadir türlerin türdiriltimi, geniş bir ilgi alanı oluşturarak meraklı turistleri bölgeye çekebilir. Bu ilgi, ekoturizmi teşvik ederek yerel ekonomiye katkı sağlayabilir. Turistlerin bölgeye gelmesi; yerel işletmeler için otel konaklamaları, restoran ziyaretleri ve hatıra eşyalarının satışı gibi gelir artışı sağlayacak etkinlikler anlamına gelebilir. Bu sayede hem halk türdiriltimi çalışmalarına daha fazla ilgi gösterebilir hem de teşvik edilebilir.
Öte yandan ekoturizm, doğal yaşamın korunmasına yönelik kamuoyu farkındalığını ve ilgisini de artırma potansiyeline sahiptir. Türdiriltimi yoluyla aramıza katılabilecek ikonik veya sembolik türler, ekoturizm destinasyonlarında ziyaretçiler için büyük bir çekicilik oluşturacaktır. Bu durum, türün kendisi ve yaşadığı ekosistem hakkında daha geniş bir bilinç ve takdir duygusu yaratmaya yardımcı olabilir. Böylece bir nevi halkı eğitim görevi de gerçekleştirilebilir.
Türdiriltimi çalışmalarının yüksek maliyetleri ve bu çalışmaların potansiyel ekonomik getirileri, yatırımcıların ilgisini çekmektedir. Bir türün neslinin döndürülmesi sonrasında elde edilebilecek getiri, yatırımcılar için önemli bir cazibe unsuru oluşturmaktadır. Ancak bu durum, türler arası bir seçicilik sorunu yaratma riskini de beraberinde getirmektedir. Yani bazı türler, türdiriltimi için diğerlerine göre daha çok tercih edilebilir. Bu seçicilik, genellikle görsel çekiciliği yüksek veya kamuoyunda geniş bir tanınırlığa sahip türler lehine işler.
Mevcut hayvan koruma çabalarında gözlemlenen benzer eğilimler, bu türden bir seçiciliğin varlığını desteklemektedir. Örneğin pandalar gibi görsel olarak çekici ve tanınmış türler, dugonglar veya numbatlar gibi daha az tanınan türlere kıyasla daha fazla kaynak ve ilgi toplamaktadır. Ancak bu durum, bazı durumlarda koruma çalışmalarına olumlu etkiler de sağlayabilmektedir. Dev pandaların korunması için yapılan yatırımlar, bu türlerin yaşadığı habitatların çoğunun endemik türlerin merkezleriyle örtüşmesi nedeniyle, diğer birçok endemik türe de fayda sağlamaktadır.[23]
Buna paralel olarak bu şekilde bir seçicilik, türdiriltimi projelerinde uygun tür seçimini yanıltıcı bir şekilde etkileyebilir. Yatırımcıların ve kamuoyunun ilgisini çeken türlerin seçilmesi, daha az çekici ancak ekolojik veya bilimsel açıdan daha önemli türlerin göz ardı edilmesine neden olabilir. Örneğin bir yatırımcı, muhtemel getirisi daha çok olduğu için Dodo veya Tazmanya kaplanı gibi popüler bir canlıyı, bir Pohouli (Melamprosops phaeosoma) gibi daha az popüler bir canlıya tercih edecektir.
Bu, türdiriltimi çabalarının temel amacını, yani ekosistemlerin yeniden dengelenmesi ve biyoçeşitliliğin korunması hedeflerinin saptırılmasına yol açabilir. Bu durum, koruma çalışmaları ve türdiriltimi projelerinde taksonomik dengesizliklere yol açabilecek; bazı türlerin diğerlerine göre haksız öncelik kazanmasına sebep olacaktır. Bu nedenle türdiriltimi projelerinde uygun tür seçimi yapılırken ekonomik getiri potansiyelinin yanı sıra ekolojik önem, genetik çeşitlilik ve ekosistemdeki rol gibi kriterler eşit şekilde göz önünde buludurulmalıdır.
Ekoturizmin yanı sıra, türdiriltimi çalışmalarının çevresel yararları da çok önemlidir.[24] Örneğin, baijilerin ana habitatı olan Yangtze Nehri'nin türdiriltimi öncesinde yunuslar için yaşanabilir hale getirilmesi gerekmektedir. Nehrin ekosisteminin iyileştirilmesi, çevreye de katkıda bulunur. Bu durum, türdiriltiminin bilimsel bir başarı olmanın yanı sıra çevrenin iyileştirilmesi ve korunması çabalarında önemli bir rol oynayabileceğini göstermektedir.
Türdiriltimi projelerinin ekoturizm ve çevresel yararları geniş bir etki alanına sahiptir ve bu, özellikle Yangtze Nehri yunusu gibi belirli bir türe özgü olmayıp genel olarak türdiriltimi çalışmalarının etkileri üzerinde düşünüldüğünde daha da belirginleşir.
Moa Örneği
Türdiriltimi çalışmalarının çok yönlü gerekçeleri, diğer türler için de geçerlidir. Örneğin, başka bir türdiriltimi adayı olarak görülen Yeni Zelanda'nın moa kuşları da (Dinornithiformes) bu bağlamda ele alınabilir. Yangtze Nehri yunusları gibi, moaların türdiriltiminin sebepleri hem bilimsel hem ekonomik hem de çevreseldir. Çünkü moaların yaşayan yakın akrabaları olmadığı için biyolojilerini ve davranışlarını anlamak, nesillerini döndürmeden neredeyse imkansızdır.
Öte yandan nesli döndürülecek moalar, zaten popüler bir ekoturizm destinasyonu olan Yeni Zelanda'yı ziyaret etmek için insanlara yeni bir sebep sunabilir. Bu canlılar, Yeni Zelanda'nın yerli ekosistemlerine fayda sağlayacak eksik etkileşimleri de yeniden oluşturabilir.[25]
Moa kuşları, uçmayan devasa kuşlardı. Bazı moa türleri, boyunları gerildiğinde üç metreden fazla uzunluğa ulaşabiliyorlardı. Ortalama olarak ise iki yüz kilogramdan fazla kütleye sahip olabiliyorlardı. Uçamadıkları için, moalar Yeni Zelanda'nın ilk sakinleri olan Māoriler için kolay av hedefleri olmuştu. Māoriler onları yiyecek olarak avlamış, kemiklerini takı ve balıkçılık ekipmanı yapımında; derilerini ve tüylerini ise giysi yapımında kullanmışlardır. Māoriler ve moalar, avlanma ve habitat kaybı sonucu moaların nesli tükenmeden evvel Yeni Zelanda adalarında üç yüz yıldan fazla bir süre bir arada yaşamıştır.[26], [27]
Yeni Zelanda'da moalar, ulusal bir gurur ve kültürel mirasın sembollerinden biri olarak görülür. 1890'larda kısa bir süre için "Moa Ülkesi" adıyla anılan Yeni Zelanda, kısmen George Leitch'in yazdığı aynı isimli oyunun etkisiyle bu adı almıştır.[28], [29] Yeni Zelandalılar, moa temalı sanat eserleri, şiirler ve hatta biralar üreterek bu kuşları kültürel belleklerinde yaşatmışlardır. Yeni Zelanda'nın güçlü çevrecilik geçmişi ve yerli türler ile habitatların korunmasına olan bağlılığı, nesli döndürülecek moalar için güvenli bir yaşam alanının sağlanabileceğini göstermektedir. Buna ek olarak, Yeni Zelanda halkının dünyanın diğer yerlerine kıyasla moa türdiriltimini daha sıcak karşılaması olasıdır.
Ancak türdiriltimi sürecinin zorlukları, yeni yaratılacak moaların geçmişte Yeni Zelanda'da yaşamış olan türlere tam olarak benzemeyen genetik melezler olacağını göstermektedir. Bazı bilim insanları, türdiriltimi çabalarının ekolojik nişleri hâlâ mevcut olan ve koruma açısından net faydalar sunabilecek yakın zamanda nesli tükenmiş türler üzerinde yoğunlaşması gerektiğini savunmaktadır.[30] Moa gibi türlerin ekolojik nişlerinin (boşluklarının) artık anlamlı bir şekilde var olmadığı ve bu türlerin modern ekosistemlere uyum sağlamada zorluklar yaşayabileceği vurgulanmaktadır.
Bu durum, nesli döndürülecek moaların Yeni Zelanda çevresine ve halkına olan etkilerinin nasıl olacağı konusunda da belirsizlikler yaratabilir. Öte yandan buradan yola çıkarak moa gibi bir canlının ilk etapta uygun bir aday tür olmadığını söyleyebilmek mümkündür.
Psikolojik Etkiler
Eğer türdiriltimi adayları, insan psikolojisi üzerindeki olası etkileri dikkate alınarak değerlendirilirse dodo kuşu bu konuda öne çıkabilir. Dodo, insanların doğa üzerindeki etkilerinin bir sembolü haline gelmiştir. Neslinin tükenmesi, insan faaliyetlerinin yol açtığı habitat yıkımının ve vahşi yaşam üzerindeki zararlı etkilerin trajik bir anımsatıcısıdır. Bu kuşun türdiriltimi, biyolojik bir başarının ötesinde insanlığın doğaya karşı yaptığı hataları telafi etme yolunda sembolik bir adım olarak kabul edilebilir. Bu durum, insanların doğayla olan ilişkilerini yeniden gözden geçirmeleri ve daha sorumlu davranmaları için güçlü bir motivasyon kaynağı olabilir.
Verilen örnekler, türdiriltimi için uygun tür seçimindeki genel bir ilkeyi açıkça ortaya koymaktadır. Birçok insan, türdiriltimi fikrine karşı en azından bir ölçüde rahatsızlık duyar.[4] Ancak, bir türü tercih etmeleri gerektiğinde, insanların müdahalesiyle yok olan türler tercih edilir.[4] Yangtze Nehri yunusunun habitatının yok edilmesiyle nesli tükenmiştir; Moa kuşları, aşırı avlanma sonucunda; Dodo kuşları ise, insanların Mauritius'a getirdiği istilacı türlerin yol açtığı tahribat nedeniyle bu dünyadan silinmiştir. Yani insan müdahalesi olmasaydı, bu türler muhtemelen hâlâ var olacaktı. Bu durum, türdiriltimi için uygun tür seçiminde, insan etkisiyle nesli tükenmiş türlerin öncelik kazandığını göstermektedir.
Bununla paralel olarak genellikle insanlar türdiriltimde etoburlar yerine otoburları, küçük türlerden ziyade daha çarpıcı ve büyük türleri tercih etme eğilimindedir. Ayrıca, hayvanları bitkiler veya mantarlar gibi diğer canlı türlerine göre daha sık öncelikli olarak seçerler.
Türdiriltimi sürecinde her türün farklı teknik gereksinimleri, müdahale ihtiyaçları ve habitat şartları bulunmaktadır. Bazı türlerin türdiriltimi diğerlerine kıyasla daha basit adımlar gerektirebilir. Örneğin, genom dizilimi gibi erken aşamalar görece daha kolayken, uygun habitatın belirlenmesi gibi sonraki aşamalar büyük zorluklar içerebilir. Bir türün türdiriltimi için uygun bir aday olup olmadığı değerlendirilirken, sadece doğum sürecine odaklanmak yerine, bu canlıların vahşi doğaya yeniden entegre edilmesi gibi sonraki adımlar da göz önünde bulundurulmalıdır. Eğer bir tür, sadece hayvanat bahçelerinde yaşayabilecek şekilde geri getirilecekse, türdiriltiminin amacı ve anlamı sorgulanabilir hale gelecektir. Bu nedenle, bir türün vahşi doğaya yeniden adapte edilebilmesi için uygun bir yaşam alanının bulunması, tür seçiminde önemli bir kriterdir.
Teknik Sorunlar
Bir türdiriltimi projesini hayata geçirirken iki ana unsura ihtiyaç vardır: Projeye duyulan ihtiyaç ve onu gerçekleştirme kapasitesi. Bir projenin gerekliliği, o projenin hedeflediği sonucun ne kadar istendiğini veya ihtiyaç duyulduğunu gösterir. Fakat istek, projenin başarılı olması için yeterli değildir. Projeyi gerçekleştirebilmek için gerekli teknolojik imkanlar, finansal kaynaklar ve uzman bilgiye de ihtiyaç vardır. Eğer elimizdeki teknoloji ve kaynaklar yetersizse projeyi başarıyla tamamlamamız zorlaşır. Bu bağlamda tekrardan moa örneğini ele alarak konuyu açıklayalım:
Moalar, Dinornithiformes takımında yer alan ve günümüzde yaşayan temsilcisi bulunmayan üç soyu tükenmiş aileye ayrılmıştır. Moanın en yakın yaşayan akrabası "tinamu" olup (Tinamidae spp.), moa ile tinamunun ortak atası yaklaşık 50 milyon yıl önce yaşamıştır.[31], [32]
Moa, uzun süren bağımsız bir evrim sürecinin sonucudur ve canlının türdiriltimi, baiji örneğinde olabileceği gibi dünyaya pek çok benzersiz özelliğini geri kazandırabilir. Lakin, canlının yakın bir akrabası olmaması nedeniyle moa kemiklerinden çıkarılan DNA parçalarını bir moa genomu olarak birleştirmek çok zordur. Bu durumda, kullanılacak rehber genom moanın antik genomundan yaklaşık 100 milyon yıl (yani ortak atalarından bu yana geçen sürenin iki katı kadar) farklılık gösterecektir. Moa ve tinamounun ortak atası 50 milyon yıl önce yaşadığı için, aralarındaki genetik fark 100 milyon yıllık evrimsel bir değişimi yansıtır.
Yakın yaşayan bir akrabası olmayan herhangi bir soyu tükenmiş tür için de durum benzerdir. Uygun taşıyıcı anneleri veya embriyoların gelişebileceği yumurtaları belirlemek, yakın yaşayan akrabaları olmayan türler için son derece zor olacaktır. Bu türlerin doğal davranışları, gerekli ebeveyn bakımı miktarı veya bu bakımın ve diğer önemli sosyal etkileşimlerin nasıl taklit edileceği konusunda da az bilgimiz vardır.
Ekosistemler sürekli bir değişim içindedir ve hem abiyotik faktörler (örneğin, yağış miktarı, kış soğukluğu gibi) hem de biyotik faktörler (türlerin soyu tükenmesi, yeni türlerin ortaya çıkışı gibi) tarafından etkilenir.[33] Bir türün soyu tükendiğinde, bu durum ekosistemin yapısını ve işleyişini etkiler. Eğer bir tür binlerce, hatta yüzlerce yıl önce yok olduysa bile türün yeniden ekosisteme dahil edilmesi, mevcut ekolojik dengeleri bozabilir.[34]
Bununla birlikte, türdiriltiminin sadece yakın zamanda yok olmuş türlerle sınırlı olması gerekmez. Özellikle eski ekosistemlerde önemli roller üstlenen bazı türler, örneğin mamut gibi büyük otçullar, doldurulamamış boşluklar bırakmış olabilir. Bu türlerin türdiriltimi, günümüz çevresine olumlu etkilerde bulunabileceği gibi olumsuz etkilerde de bulunabilir. Bundan ötürü risk ve faydaları dikkatlice değerlendirilerek karar verilmelidir.
Ekosistemlerdeki doğal süreçler, genellikle bir türün nesli tükendiğinde bu boşluğu doldurur. Ancak insan kaynaklı nedenlerle soyu tükenen türlerin yokluğu, doğal süreçlerin hızla uyum sağlayamayacağı boşluklar yaratabilir. Bu nedenle türdiriltimi çabaları, özellikle insan etkisiyle yok olan türler üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu, ekosistemdeki bozulmuş dengeleri geri kazandırmak ve doğal çeşitliliği artırmak adına önemlidir. Yani, nesli döndürülecek türlerin ekosisteme gerçekten fayda sağlayıp sağlamayacağını göz önünde bulundurarak bu süreçler dikkatli ve bilinçli bir şekilde yönetilmelidir. Bu bakımdan, türdiriltimi süreci esas olarak, insanların doğaya olan etkilerini dengelemek ve zarar gören ekosistemleri onarmak için bir yol olarak değerlendirilebilir.
Bazı vakalarda, insanların bir türün yok oluşundan sorumlu olduğu açıkça belli olsa bile, bu yok oluşun asıl nedenlerini belirlemek oldukça güç olabilir. Eğer bir türün neslinin tükenme sebebi tam anlamıyla anlaşılamamışsa bu tür, türdiriltimi için uygun bir aday sayılmaz. Bir türün neden yok olduğunu bilmiyorsak, onu tekrar aramıza döndürdüğümüzde aynı kaderi tekrar yaşamayacağının garantisi nedir?
Ayrıca bir türün neden yok olduğunu tam olarak bilmek de onları türdiriltimi için kesinlikle uygun adaylar yapmaz. Misal olarak, dodo kuşlarının türdiriltimi fikri duygusal olarak çekici olabilir, ancak bu kuşları yeniden canlandırıp Mauritius'a yerleştirmek adadaki yaygın sıçan ve kedi popülasyonlarıyla karşılaşmalarına neden olabilir. Bu durum, dodo kuşlarının yumurtalarını tehdit altına sokar ve kuşların tekrar neslinin tükenme riskini yükseltir. Böylelikle, türdiriltimi girişimleri boşa çıkabilir; çünkü yeniden oluşturulan dodo kuşları tekrar aynı tehditlerle yüz yüze kalacaklardır.
Uygun Habitat Varlığı
Buradan yola çıkarak bir türün neslini başarıyla döndürdükten sonra, türün yaşayabileceği uygun bir yaşam alanının olup olmadığını değerlendirmek kritik öneme sahiptir. Mesela, dodo kuşları için Mauritius'ta kedi ve sıçanlardan arınmış bir alan yaratılması elzemdir. Eğer bu mümkün değilse, yani uygun bir yaşam alanı yoksa ya da kedileri ve sıçanları uzak tutmak çok zorsa dodo kuşları türdiriltimi için uygun olmayabilir.
Bu yaşam alanlarının sağlanabilmesi açısından, 2024 yılı itibarıyla türdiriltimi çalışmalarının merkezi konumunda olan ABD merkezli Colossal Biosciences adlı şirket, türdiriltimi adayı canlılar için Mauritius Yaban Hayatı Vakfı ile dodo kuşları ve Avustralya hükümeti ile Tazmanya kaplanları için ortak çalışmalar yürütmektedir.[35], [36]
İnsanların dolaylı olarak neden olduğu türlerin yok oluşunun en sık rastlanan sebebi, uygun yaşam alanlarının kaybıdır. Ormansızlaşma, şehirleşme, çevre kirliliği veya ekosistemlere istilacı canlıların getirilmesi gibi durumlar bu kaybı tetikleyebilir.
Artan insan nüfusu daha fazla alanın kullanılmasını ve daha çok gıda talebini beraberinde getirmektedir, bu da doğal alanların insan faaliyetleri için dönüştürülmesine yol açmaktadır. Türdiriltimi çabalarının karşılaştığı büyük zorluklardan biri, bu türler için uygun bir yaşam alanı bulmaktır. İdeal bir habitat, türlerin beslenebileceği kaynaklara sahip, yırtıcı ve rekabetçi türlerden arındırılmış, hastalık ve kirlilikten uzak, türün doğal iklim şartlarını yansıtan ve kendini sürdürebilir bir popülasyonu barındırabilecek büyüklükte olmalıdır.
İlginç bir şekilde, avlanma yoluyla insanlar tarafından yok edilen türlerin durumu daha basit olabilir çünkü bu türlerin yaşam alanları hâlâ mevcut olabilir. Ancak, bu türlerin hayatta kalabilmesi, insanların onları tekrar aşırı avlamamasına bağlıdır. Nesli döndürülecek türler, bugün yaşayan egzotik türler gibi, giderek artan ve tehlikeli kaçak avcılardan korunmalıdır. Bu da uygulaması zor olan yasalar ve yönetmeliklerle sağlanmalıdır.
Türdiriltimi Ardından Türün Çevreye Verebileceği Olası Zararlar
Daha önce de bahsettiğimiz üzere bir türün yok oluşu, bir zamanlar yaşadığı ekosistemi değiştirir. Zamanla, ekosistem yeniden dengelenir ve yok olan türün doldurduğu niş ya farklı bir tür tarafından doldurulur ya da ortadan kalkar. Bir tür ne kadar uzun süredir yoksa, ekosistemin onun yokluğuna adapte olmuş olma olasılığı artar. Peki ya türdiriltimi gerçekleştikten sonra, canlının yeniden doğaya tanıtılması, bugün orada yaşayan türler üzerinde ne gibi bir etki yaratabilir? Bu soruyu cevaplayabilmek için önce aday türün davranışları ve ekolojisi hakkında derin bir bilgiye sahip olmamız gerekmektedir. Bu başlığı da yolcu güvercini örneği ile ele alalım:
Doğu Kuzey Amerika'da büyük sayılarda sürüler halinde uçan yolcu güvercinleri olduğu zamanlarda, manzara bugünkünden farklıydı. Yaprak döken orman daha yaygındı, Amerikan kestane ağaçları bolca bulunuyordu ve insanlar yoktu. Yolcu güvercinleri, bölgelerinin ormanlarına baskın ve yıkıcı bir güçtü.[37] Temel olarak meşe palamudu, hikori, kayın ve kestane ağaçlarının cevizleri gibi büyük tohumlarla beslenirlerdi.[38] Sayıları milyarlara kadar ulaşabilen sürüler halinde uçan aç yolcu güvercinleri, çok kısa sürede bir ormanın tüm tohum mahsulünü yok edebilirdi. Yuva yaptıklarında, tek bir ağaçta beş yüz kadar kuş yuva yapardı ve yuvaları terk ettiklerinde, genellikle arkalarında kuş dışkılarıyla kaplı ölü ağaçlar bırakırlardı. Yok olduklarında bu kuşların oluşturduğu, durmadan devam eden şiddetli rüzgarlar durdu. O zamandan beri, insanlar bölgedeki tarihi ormanın büyük bir kısmını kasaba, şehir ve tarım arazisine dönüştürdü.[39], [40], [41]
Eğer şu an yaşasalardı bir milyar yolcu güvercini ne yerdi? Ormanlara ne etkileri olurdu? Tarıma ne etkileri olurdu? Bugün orada yaşayan, yok olmamış yolcu güvercinleriyle yiyecek erişimi ve yuva alanları için rekabet edecek kuş türleri ve diğer hayvan türleri üzerinde ne gibi etkileri olurdu?
Muhtemelen, bugün bir milyar yolcu güvercini yaşasaydı, bu durum çeşitli şekillerde etkiler yaratırdı. Öncelikle ormanların büyük tohum stoklarını, özellikle meşe palamudu ve kayın gibi, tüketerek ağaçların yenilenmesi ve çeşitliliği üzerinde baskı oluştururlardı. Tarım alanlarına yönelik etkileri, özellikle tohum ve tahıl bazlı ürünlerde önemli zararlara yol açabilirdi. Diğer kuş türleri ve hayvanlarla yiyecek kaynakları ve yuva alanları için ciddi rekabet ortaya çıkardı, bu da ekosistemdeki diğer türlerin popülasyonları ve davranışları üzerinde etkili olabilirdi.
Bununla birlikte mevcut bazı türler, günümüz ekosistemlerine sadece hafif etkilerde bulunabilirler. Hafif etki, söz konusu türlerin yeniden doğaya salınmaları durumunda ekosistemde önemli bir dengesizliğe sebep olmayacakları anlamına gelir. Ancak, bu türlerin doğaya yeniden tanıtılmasının potansiyel sonuçlarını dikkatlice değerlendirmek önemlidir. Bu değerlendirme süreci, sadece türün yeniden tanıtıldıktan sonra hayatta kalıp kalamayacağını incelemekle sınırlı olmamalıdır. Eğer bir türün türdiriltimi, mevcut habitatı değiştirecek ve yaşayan türleri tehdit edecek değişikliklere yol açacaksa, o tür türdiriltimi için uygun bir aday değildir.
Türdiriltimi, ekolojik restorasyon teknolojisi olarak hayatın dokusunu temelden değiştirebilecek potansiyeli barındırır ve bu süreç, beklenmedik sonuçlar doğurarak mevcut ekosistemler ve biyoçeşitlilik üzerinde önemli etkiler yaratabilir. Belirli bir türün türdiriltimi, bir ekosistemdeki topluluk kompozisyonunu ve biyokütleyi etkileyebilir, tür zenginliğinde ve ekosistem dengesinde değişikliklere neden olabilir. Türlerin yeniden tanıtılmasının başarısı, besin ağının bağlantılılığı ve türlerin yok oluşundan yeniden tanıtıma kadar geçen süre gibi çeşitli faktörlere bağlıdır.
Öte yandan, kaybolan organizmaların yeniden ekosisteme dahil edilmesi, tür çeşitliliğini artırarak olumlu biyoçeşitlilik etkileri yaratabilir. Ancak bu etki habitat bozulması, tarımsal yoğunlaştırma, iklim değişikliği ve istilacı türler gibi mevcut tehditlerle dengelenmelidir; bu tehditler biyoçeşitlilik kayıplarına, özellikle de böcek türlerinin neslinin tükenmesine yol açabilir. Ayrıca, nesli döndürülmüş türlerin doğaya yeniden kazandırılması, trofik yedekliliği (İng: "trophic redundancy") artırarak tür kaybının etkilerine karşı tampon görevi görebilir ve ikincil türlerin yok olma olasılığını azaltabilir. Trofik yedeklilik terimi, ekolojide, bir ekosistem içinde benzer beslenme rollerini paylaşan ve bu yüzden birbirlerinin işlevlerini yerine getirebilecek birden fazla türün varlığını ifade eder. Bu kavram, bir ekosistemin sağlığı ve dayanıklılığı açısından önemlidir, çünkü belirli bir türün azalması veya yok olması durumunda, aynı ekolojik nişi doldurabilen diğer türlerin varlığı ekosistemin genel işleyişini sürdürmeye yardımcı olur.[42], [43], [44]
Örneğin bir ormanda birden fazla türün aynı tür tohumları yiyerek beslenmesi durumunda, bu türler trofik yedeklilik örneği teşkil eder. Eğer bu türlerden biri nesli tükenirse, diğerleri bu ekolojik rolü üstlenmeye devam edebilir ve ormanın sağlığını korumada kritik bir rol oynayabilir.
Dolayısıyla, türdiriltimi projelerinde trofik yedekliliğin göz önünde bulundurulması, yeniden yabanileştirme yapılacak türlerin ekosistemdeki etkilerinin daha iyi anlaşılmasını sağlayacak ve bu türlerin ekosistemdeki önemli işlevleri yerine getirmede diğer türlerle nasıl etkileşime girebileceğini belirlemeye yardımcı olacaktır. Dolayısıyla türdiriltimi projeleri, yaşayan türleri koruma çabalarıyla dengeli bir şekilde ele alınmalıdır.[45]
Türdiriltimini gerçekleştireceğimiz canlının ekosistem üzerindeki olası etkilerini düşünmek bir yana, insan üzerindeki olası etkilerini de düşünmek gerekir. Neticede 2024 yılı itibarıyla dünya nüfusu 8 milyarın üzerindedir ve girişimin insan refahına olası etkileri de bir nebze de olsa göz önüne alınmalıdır. Dünyanın nüfus yoğunluğunu göz önünde bulundurduğumuzda, örneğin yolcu güvercinlerinin türdiriltimi birçok insanın bakımlı çimlerinin ve parlak araçlarının üzerinde milyarlarca güvercinin uçmasını görmesiyle sonuçlanabilir, ki bu durum pek hoş karşılanmayabilir.
Ancak, bu çeşit bir türdiriltiminin popülerlik kazanmamasına yol açabilecek daha derin meseleler de mevcuttur. Eğer nesli döndürülecek yolcu güvercinleri, tehlike altındaki türler olarak korunacaksa güvercin avıyla ilgilenen kişiler, avlanma zamanı ve yerinin kısıtlanması gibi yeni düzenlemelerle karşılaşabilirler. Yolcu güvercinlerinin avlanmaya açık olan diğer yaygın güvercin türlerinden ayırt edilmesi zor olabilir. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki avcılık verileri göz önünde bulundurulduğunda, bu durum önemli bir sorun teşkil edebilir. Örneğin, 2020 yılında ABD nüfusunun yaklaşık %4.6'sına, yani 15.2 milyon kişiye avcılık lisansı verilmiştir. Avcılığın oldukça popüler olduğu Teksas eyaletinde ise 2020 yılında 1.120.620 avcılık lisansı verilmiştir. Avcılık endüstrisinin ekonomik etkisi de göz ardı edilemez; 2016 yılında avcılar toplamda 27.1 milyar dolar harcamıştır.[46]
Bunun yanı sıra, yolcu güvercinlerinin korunması için geniş habitat alanlarına ihtiyaç duyulacak ve bu habitatlar belirli bölgelerden tahsis edilmek zorunda olacaktır. Bu durum, mevcut arazi kullanımı ve habitat tahsisatları üzerinde ek baskı yaratabilir.
Elbette bu sorunlar yolcu güvercinleriyle sınırlı değildir. Yeni ve farklı koruma kategorileri ortaya çıktığında, nesli döndürülecek canlıların yeniden yok oluşunu önlemek için yapılması gereken düzenlemeler ile birlikte, avcıların kamp yapmayı sevenlerin, doğa yürüyüşçülerinin ve diğer doğaseverlerin erişimine açık olan vahşi alanların kullanımı sınırlanabilir.
Mesela tarım zararlısı olarak bilinen ve nesli tükenmiş Karolina papağanının türdiriltimi, çiftçiler arasında hoşnutsuzluk yaratabilir. Kurtların doğaya yeniden kazandırılması fikri bile bazı çiftçiler tarafından şüpheyle karşılanmışken daha büyük ve etkileyici türlerin, örneğin kılıç dişli kedilerin doğada serbestçe dolaşması fikri, onlar için daha da endişe verici olabilir. Çiftçiler, bu büyük yırtıcıların arazilerinde avlanmalarını istemeyeceklerdir.
Türdiriltiminde, insanlarla etkileşim potansiyeli diğer türlere göre daha düşük olan canlılar genellikle daha az itirazla karşılanabilir. Örneğin mamut gibi türler, türdiriltimi için adaylar arasında en az rahatsızlık yaratabilecek olanlardan biri olabilir. Bu da onları diğer aday türlerden bir adım öne çıkarır. Mamutların eski yaşam alanları göz önüne alındığında, bu devasa hayvanlar için en uygun habitatlar genellikle Arktik gibi insan nüfusunun oldukça seyrek olduğu bölgelerdir.[47] Bu durum, mamutların insan yaşamıyla karşılaşmalarını oldukça düşük bir ihtimal haline getirir. Bu tür bir yaklaşımla, türdiriltimi planlanan türlerin eski habitatlarının günümüzde insan nüfusuyla yoğun şekilde iç içe geçmemesi, projelerin kabul edilebilirliği açısından önemli bir faktör olabilir. Böylece, hem türlerin yeniden entegre edilmesi kolaylaşır hem de insanlarla potansiyel çatışmalar en aza indirilir.
Ek Noktalar
Türdiriltimi için seçim yapılırken dikkate alınması gereken birkaç ek noktaya da değinmekte fayda vardır. Daha önceki başlıklarda uygun habitatın varlığı ve bir türün yeniden yabanileştirilmesinin o habitat ve ekosisteme ne gibi etkileri olabileceğini tartıştık. Burada ise yeniden yabanileştirmenin daha teknik yönleri üzerinde duracağız.
Öncelikle, türün davranışsal özelliklerini dikkate almak gerekiyor. Bunlar arasında, türün ne kadar programlanmış davranışlara sahip olduğu, yavruların yetiştirilmesi için ne kadar ebeveyn bakımına ihtiyaç duyduğu, davranışlarının öğrenilmiş mi yoksa doğuştan gelen hayatta kalma, yiyecek bulma ve eş bulma becerilerine dayalı mı olduğu gibi konular bulunuyor. Ayrıca, türün sosyal yapılarının ne kadar gelişmiş olduğu da önemli.
Yakın akrabası olmayan bir türün türdiriltimi ek zorluklar içerir, ancak hemen hemen her bir türün türdiriltimi sırasında benzer sorunlarla karşılaşılacaktır. İlk nesli döndürülmüş bireyler kaçınılmaz olarak bu dünyada yalnız olacaklardır.
O halde eğer davranışlar öğrenilmesi gereken türden ise, bu davranışlar kimden ya da neyden öğrenilecek? Sonuçta bu canlılar daha önce dünya üzerinde yaşamış hiç ama hiçbir türe mensup olmayacaklardır çünkü başlı başına yeni birer canlı olacak ve soylarının ilk temsilcisi olacaklardır.
Taşıyıcı anne veya taşıyıcı topluluklar ile olan etkileşimler, eksik sosyal etkileşimleri bir ölçüde telafi edebilir. Ancak, bu etkileşimler sonucunda öğrenilen davranışların, türün aslında sergilemiş olacağı davranışlarla aynı olup olmayacağı belirsizdir. Bu durum, türdiriltiminin başarısı açısından ne kadar önemlidir? Bu tür sorular, türdiriltiminin daha teknik ve ayrıntılı yönlerini ele alırken göz önünde bulundurulması gereken kritik konular arasındadır.
Koruma çalışmalarından öğrendiğimiz üzere, bazı türlerin esaret altında yaşama yetenekleri olsa da doğaya salındıklarında hayatta kalamamaları sıkça rastlanan bir durumdur. Hayatta kalmakta başarısız olmasının nedenleri türe göre değişebilir. Örneğin, esaret altında yetiştirilen hayvanlar, doğada avcılardan kaçmayı ya da onlara karşı duyarlı olmayı öğrenemeyebilir, bu da onları avlanmaya karşı daha savunmasız hale getirebilir. Bazen de doğada başarılı olmaları için gerekli olan sosyal yapıya sahip olmayabilirler. Ayrıca kendi yiyeceklerini bulma becerilerini kazanamayabilirler.[48], [49], [50]
Bu tür durumlarda, türün doğada hayatta kalabilmesi için gerekli olan tek yol doğanın insanlar tarafından aktif olarak yönetilen ve doğal olmayan bir hal alması olabilir. Fakat bu tür bir yönetimin ekonomik maliyeti yüksek olabilir ve diğer koruma ile vahşi yaşam yönetimi programlarıyla kaynak rekabeti yaşanabilir. Bu nedenle, türdiriltiminin maliyetinin elde edilecek faydalarla dengelenmesi gerekmektedir. Bu durum ise türdiriltimi projelerinin fayda-zarar analizini ve bu projelerin diğer koruma çabalarıyla olan etkileşimini önemli bir konu haline getirir.
Sonuç
Türdiriltimi, dünyamızın ekolojik dokusunu temelden değiştirebilecek, son derece etkileyici ve kapsamlı bir girişimdir. Böylesine kapsamlı bir olgu, haliyle her detayıyla düşünülmelidir. Bu raddede tabii ki hangi türü "geri getireceğimiz" çok önemli bir sorudur. Elbette ki bu alan yeni bir alan olduğundan ötürü henüz cevaplanmamış birçok soru, keşfedilmeyi bekleyen birçok şey vardır.[51]
Türdiriltimi için uygun tür seçimi kararı, çok sayıda farklı paydaşın katılımı ile gerçekleşecek, disiplinler arası ve işbirlikçi bir süreç sonucunda verilecektir. Bu süreçte, koruma biyologları ve genetikçiler türlerin canlı kalabilirliği, genetik çeşitliliği ve üreme başarısı gibi bilimsel açılardan değerlendirilmesinde kritik bir rol oynayacaklardır.
Etikçiler ve hayvan refahı uzmanları; klonlama, tutsak yetiştirme ve yeniden tanıtım gibi süreçlerin etik ve refahla ilgili boyutlarını tartışarak karar verme sürecine önemli katkılar sağlayacaklardır. Çevre bilimcileri, türlerin yeniden tanıtılmasının ekosistemler üzerindeki etkilerini değerlendirirken, küresel ve bölgesel politika yapıcılar bu projeleri düzenleyen yasal ve politik çerçeveleri oluşturacaklardır.
Kamuoyu ve yerel toplulukların görüşleri de özellikle projelerin yerel etkileri söz konusu olduğunda büyük önem taşıyacaktır. Son olarak fon sağlayan kuruluşlar ve araştırma kurumları, finansal ve araştırma kaynaklarıyla projelerin yönünü etkileyeceklerdir. Bu geniş ve çeşitli grupların katılımı ile türdiriltimi kararı; bilimsel, etik, ekolojik ve toplumsal faktörlerin dengeli bir şekilde göz önünde bulundurulduğu kapsamlı bir değerlendirme ve müzakere sürecinin bir ürünü olarak ortaya çıkacaktır.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 3
- 2
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ UNESCO. Science, Ethics And Responsibility, Focus Of The World Science Forum. Alındığı Tarih: 30 Kasım 2023. Alındığı Yer: UNESCO | Arşiv Bağlantısı
- ^ L. A. Green, et al. (2005). Translation Of Research Into Practice: Why We Can’t “Just Do It”. The Journal of the American Board of Family Practice, sf: 541-545. doi: 10.3122/jabfm.18.6.541. | Arşiv Bağlantısı
- ^ T. Hildebrandt, et al. (2007). Foetal Age Determination And Development In Elephants. Proceedings of the Royal Society B: Biological Sciences, sf: 323. doi: 10.1098/rspb.2006.3738. | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b c B. Shapiro. How To Clone A Mammoth, The Science Of De-Extinction. ISBN: 978-0691173115.
- ^ D. D. Turner. (2017). Biases In The Selection Of Candidate Species For De-Extinction. Informa UK Limited, sf: 21-24. doi: 10.1080/21550085.2017.1291835. | Arşiv Bağlantısı
- ^ N. M. Michielsen, et al. (2023). The Macroevolutionary Impact Of Recent And Imminent Mammal Extinctions On Madagascar. Nature Communications, sf: 1-15. doi: 10.1038/s41467-022-35215-3. | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. Stange, et al. (2021). The Importance Of Genomic Variation For Biodiversity, Ecosystems And People. Nature Reviews Genetics, sf: 89-105. doi: 10.1038/s41576-020-00288-7. | Arşiv Bağlantısı
- ^ L. Orlando, et al. (2021). Ancient Dna Analysis. Nature Reviews Methods Primers, sf: 1-26. doi: 10.1038/s43586-020-00011-0. | Arşiv Bağlantısı
- ^ Whale & Dolphin Conservation UK. Baiji. Alındığı Tarih: 3 Aralık 2023. Alındığı Yer: Whale & Dolphin Conservation UK | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. T. Turvey, et al. (2007). First Human-Caused Extinction Of A Cetacean Species?. Biology letters, sf: 537-540. doi: 10.1098/rsbl.2007.0292. | Arşiv Bağlantısı
- ^ T. Phillips. China's 'Extinct' Dolphin May Have Returned To Yangtze River, Say Conservationists. (11 Ekim 2016). Alındığı Tarih: 3 Aralık 2023. Alındığı Yer: the Guardian | Arşiv Bağlantısı
- ^ E. Osterloff. The Baiji: Why This Extinct River Dolphin Still Matters. Alındığı Tarih: 3 Aralık 2023. Alındığı Yer: Natural History Museum | Arşiv Bağlantısı
- ^ WWF. River Dolphins. Alındığı Tarih: 3 Aralık 2023. Alındığı Yer: WWF | Arşiv Bağlantısı
- ^ H. Hamilton, et al. (2002). Evolution Of River Dolphins. The Royal Society, sf: 549-556. doi: 10.1098/rspb.2000.1385. | Arşiv Bağlantısı
- ^ Colossal. Science & Technology - Colossal. (20 Ağustos 2021). Alındığı Tarih: 6 Şubat 2024. Alındığı Yer: Colossal | Arşiv Bağlantısı
- ^ H. H. Wang, et al. (2009). Programming Cells By Multiplex Genome Engineering And Accelerated Evolution. Nature, sf: 894. doi: 10.1038/nature08187. | Arşiv Bağlantısı
- ^ K. Evans. De-Extinction Company Aims To Resurrect The Tasmanian Tiger. Alındığı Tarih: 6 Ocak 2024. Alındığı Yer: Scientific American | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. Quaglia. Efforts To Resurrect The Extinct Tasmanian Tiger Get A Boost. (16 Ağustos 2022). Alındığı Tarih: 6 Ocak 2024. Alındığı Yer: Magazine | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. Vaughan. Everyday Stuff Developed By Nasa. Alındığı Tarih: 6 Ocak 2024. Alındığı Yer: Encyclopedia Britannica | Arşiv Bağlantısı
- ^ Alliance for Science. New Biotechnologies Can Help Restore Extinct Species, Say Conservation Scientists. - Alliance For Science. (3 Ekim 2022). Alındığı Tarih: 6 Ocak 2024. Alındığı Yer: Alliance for Science | Arşiv Bağlantısı
- ^ R. X. Valdez, et al. (2019). Anticipating Risks, Governance Needs, And Public Perceptions Of De-Extinction. Informa UK Limited, sf: 211-231. doi: 10.1080/23299460.2019.1591145. | Arşiv Bağlantısı
- ^ Emerald Publishing. Accounting And Accountability For Rewilding, De-Extinction And Biodiversity Protection. (1 Aralık 2024). Alındığı Tarih: 12 Şubat 2024. Alındığı Yer: Emerald Publishing | Arşiv Bağlantısı
- ^ B. V. Li, et al. (2015). China's Endemic Vertebrates Sheltering Under The Protective Umbrella Of The Giant Panda. Wiley, sf: 329-339. doi: 10.1111/cobi.12618. | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. Jørgensen. (2013). Reintroduction And De-Extinction. BioScience, sf: 719-720. doi: 10.1525/bio.2013.63.9.6. | Arşiv Bağlantısı
- ^ A. Cooper, et al. (1993). Evolution Of The Moa And Their Effect On The New Zealand Flora. Trends in Ecology & Evolution, sf: 433-437. doi: 10.1016/0169-5347(93)90005-A. | Arşiv Bağlantısı
- ^ E. Tregear. (2006). The Maori And The Moa. JSTOR, sf: 292. doi: 10.2307/2842167. | Arşiv Bağlantısı
- ^ Nature. (1932). The Mystery Of The Moa: New Zealand's Avian Giant. Nature, sf: 831-832. doi: 10.1038/130831a0. | Arşiv Bağlantısı
- ^ Te Ara Encyclopedia of New Zealand. Te Ara Encyclopedia Of New Zealand - Moa. Alındığı Tarih: 6 Ocak 2024. Alındığı Yer: Te Ara Encyclopedia of New Zealand | Arşiv Bağlantısı
- ^ Te Ara Encyclopedia of New Zealand. The Land Of The Moa, 1895. Alındığı Tarih: 6 Ocak 2024. Alındığı Yer: Te Ara Encyclopedia of New Zealand | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. Morton. Scientists: Moa Revival Still A No-Goer. (8 Mayıs 2017). Alındığı Tarih: 6 Ocak 2024. Alındığı Yer: NZ Herald | Arşiv Bağlantısı
- ^ Royal Ontario Museum. Dna Confirms Relationship Between The Giant Flightless Moa And The Tinamous. Alındığı Tarih: 7 Ocak 2024. Alındığı Yer: Royal Ontario Museum | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. J. Phillips, et al. (2010). Tinamous And Moa Flock Together: Mitochondrial Genome Sequence Analysis Reveals Independent Losses Of Flight Among Ratites. Systematic Biology, sf: 90-107. doi: 10.1093/sysbio/syp079. | Arşiv Bağlantısı
- ^ B. Matthews, et al. (2017). Evolution As An Ecosystem Process: Insights From Genomics. Canadian Science Publishing, sf: 298-309. doi: 10.1139/gen-2017-0044. | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. Raffaelli. (2004). How Extinction Patterns Affect Ecosystems. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 1141-1142. doi: 10.1126/science.1106365. | Arşiv Bağlantısı
- ^ Mauritian Wildlife Foundation. Mauritian Wildlife Foundation. Alındığı Tarih: 10 Ocak 2024. Alındığı Yer: Mauritian Wildlife Foundation | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. Innovates, et al. Dallas-Based Colossal Introduces The Tasmania Thylacine Advisory Committee. (20 Aralık 2023). Alındığı Tarih: 10 Ocak 2024. Alındığı Yer: Dallas Innovates | Arşiv Bağlantısı
- ^ G. G. R. Murray, et al. (2017). Natural Selection Shaped The Rise And Fall Of Passenger Pigeon Genomic Diversity. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 951-954. doi: 10.1126/science.aao0960. | Arşiv Bağlantısı
- ^ E. H. Bucher. The Causes Of Extinction Of The Passenger Pigeon. (25 Mayıs 2013). Alındığı Tarih: 17 Ocak 2024. Alındığı Yer: Springer Science and Business Media LLC doi: 10.1007/978-1-4757-9921-7_1. | Arşiv Bağlantısı
- ^ T. E. O. E. Britannica. Passenger Pigeon | Description, History, Extinction, & Facts. (14 Aralık 2023). Alındığı Tarih: 17 Ocak 2024. Alındığı Yer: Encyclopedia Britannica | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. Tesmer. Passenger Pigeon | Hoard Historical Museum. Alındığı Tarih: 17 Ocak 2024. Alındığı Yer: Hoard Museum | Arşiv Bağlantısı
- ^ T. J. Kasperbauer. (2017). Should We Bring Back The Passenger Pigeon? The Ethics Of De-Extinction. Informa UK Limited, sf: 1-14. doi: 10.1080/21550085.2017.1291831. | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. Sanders, et al. (2018). Trophic Redundancy Reduces Vulnerability To Extinction Cascades. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 2419-2424. doi: 10.1073/pnas.1716825115. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. G. D. Byrne, et al. (2016). Species Reintroduction And Community-Level Consequences In Dynamically Simulated Ecosystems. Bioscience Horizons: The International Journal of Student Research, sf: hzw009. doi: 10.1093/biohorizons/hzw009. | Arşiv Bağlantısı
- ^ C. D. L. Vega, et al. (2023). Trophic Redundancy In Benthic Fish Food Webs Increases With Scarcity Of Prey Items, In The Southern Baltic Sea. Frontiers in Marine Science, sf: 1143792. doi: 10.3389/fmars.2023.1143792. | Arşiv Bağlantısı
- ^ L. P. Thiele. (2020). Nature 4.0: Assisted Evolution, De-Extinction, And Ecological Restoration Technologies. Global Environmental Politics, sf: 9-27. doi: 10.1162/glep_a_00559. | Arşiv Bağlantısı
- ^ U.S. Fish and Wildlife Service. U.s. Fish And Wildlife Service. (11 Ocak 2024). Alındığı Tarih: 17 Ocak 2024. Alındığı Yer: U.S. Fish and Wildlife Service | Arşiv Bağlantısı
- ^ Encyclopedia Britannica. Arctic - Population, Migration, Inhabitants. Alındığı Tarih: 12 Şubat 2024. Alındığı Yer: Encyclopedia Britannica | Arşiv Bağlantısı
- ^ Z. Cormier. Can Captive Animals Ever Truly Return To The Wild?. Alındığı Tarih: 12 Şubat 2024. Alındığı Yer: BBC Earth | Arşiv Bağlantısı
- ^ C. E. Grueber, et al. (2017). Increasing Generations In Captivity Is Associated With Increased Vulnerability Of Tasmanian Devils To Vehicle Strike Following Release To The Wild. Scientific Reports, sf: 1-7. doi: 10.1038/s41598-017-02273-3. | Arşiv Bağlantısı
- ^ K. A. Farquharson, et al. (2021). Offspring Survival Changes Over Generations Of Captive Breeding. Nature Communications, sf: 1-9. doi: 10.1038/s41467-021-22631-0. | Arşiv Bağlantısı
- ^ H. Browning. (2019). Won’t Somebody Please Think Of The Mammoths? De-Extinction And Animal Welfare. Springer Science and Business Media LLC, sf: 785-803. doi: 10.1007/s10806-018-9755-2. | Arşiv Bağlantısı
- S. Quaglia. Is The Yangtze River Dolphin Gone Forever?. (3 Haziran 2023). Alındığı Tarih: 3 Aralık 2023. Alındığı Yer: Discover Magazine | Arşiv Bağlantısı
- R. Sandler. (2017). De-Extinction: Costs, Benefits And Ethics. Nature Ecology & Evolution, sf: 1-2. doi: 10.1038/s41559-017-0105. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 11:40:38 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/15995
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.