Mütevazılaştırıcı Bir Deneyim: Dünya'nın Evren'deki Konumu ve Adresi
Bir posta adresini tanımlarken genellikle küçükten büyüğe doğru gideriz. Bir örnek olarak Evrim Ağacı'nın adresini verelim:
Biyolojik Bilimler Bölümü, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Dumlupınar Bulvarı No: 1, Üniversiteler Mahallesi, Çankaya, Ankara / TÜRKİYE
Bunu bu şekilde okuduğunuzda kabaca verilmek istenen konumdan genele gidilir. Tersten okuyacak olursanız, daha geniş bir alandan daha belirli bir alana inersiniz. Türkiye, Ankara, Çankaya, Üniversiteler Mahallesi, ODTÜ ve nihayetinde bina ismi.
Aynı şeyi evren içerisindeki gezegenimiz için de yapabiliriz. Böylelikle ne kadar ufak olduğumuz bir kere daha, bambaşka bir açıdan anlaşılabilecektir. Bir dahaki sefere adresinizi şöyle verebilirsiniz:
Biyolojik Bilimler Bölümü, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Dumlupınar Bulvarı No: 1, Üniversiteler Mahallesi, Çankaya, Ankara, Türkiye, Dünya, Güneş Sistemi, Yıldızlararası Güneş Komşuluğu, Samanyolu Galaksisi, Yerel Galaktik Grup, Başak Galaksi Kümesi, Yerel Süperkümeler, Gözlenebilir Evren, Evren
Şimdilik bildiğimiz adresimiz bu.
Evrende ufacık bir noktayız. Gösterelim:
Mütevazılaştırıcı Bir Deneyim!
Bazı zamanlar kendimizi büyük hissederiz. Her şey ama her şey bizim var olabilmemiz için özenle var edilmiş ve bizim hizmetimize sunulmuş hissederiz. Düzeltiyoruz: Bu, "bazı zamanlar" olmaz; insanlık olarak bunu çok sık hisseder, iddia ederiz.
Akıl almayacak büyüklükte bir evrenin, önemsenmeyecek bir köşesindeki, kimsenin umrunda olmayan bir galaksinin, ücra bir köşesindeki sistemin içerisindeki bir gezegende olduğumuzun farkına varmakta ve bunun ne demek olduğunu anlamakta güçlük çekeriz. Öyle ki, bizden 15 milyar ışık yılı uzaktaki bir galaksinin de bizim var olmamız için var olduğunu iddia edebiliriz. Bu "neden"i henüz keşfedemedik, hepsi bu!
Bunun ne kadar anlamsız ve temelsiz bir düşünce olduğunu bir düşünün: "İnsanlık" dediğimiz kavramın, aklınıza gelebilecek istisnasız bütün geçmişi, şu anda üzerinde bulunduğumuz bu ufacık gezegende geçmiştir:
Carl Sagan'ın dediği gibi, bütün savaşlar, bütün barışlar, bütün ünlüler, bütün ünsüzler, bütün doktorlar, öğretmenler, sanatçılar, zanaatkarlar, çiftçiler, işçiler, emekçiler, zulmedenler, zulüm görenler, bu ufacık, "soluk mavi nokta" üzerinde var olmuştur.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Buna rağmen Dünya bize ne kadar büyük gelir... Hala keşfetmediğimiz onca yeri bulunuyor gezegenin. Bir ömür içerisinde her yerini görmek çok zor. Bu da, kendimizi önemli görmemize neden oluyor. Önemsiz bir gezegenin efendileri olduğumuz için, her şeyin bizim için var olduğu, bizim hizmetimize sunulduğu, her şeyin efendisi olduğumuz sanrısına kapılıyoruz.
Bu nedenle, yine Carl Sagan, "astronominin mütevazılaştırıcı bir faaliyet" olduğunu söylemektedir. Uzaya ve Evren'e bakan biri, kibrinden kurtulacak ve gerçekleri görecektir: Gerçekten sıradan bir türüz. Evet, büyük beyinlerimiz sayesinde vücudumuzdan ve etrafımızdan gelen sinyalleri daha iyi değerlendirip, etrafa daha karmaşık tepkiler verebiliyoruz. Ama bu bizi "özel" kılmıyor. "Özel" ne demek ki? Evren'de var olabilecek yapıların tümünden haberdar mıyız ki, evrimsel atalarına ve kuzenlerine göre biraz daha yüksek bir bilişsel kapasiteye sahip olduğumuz için kendimizi diğer her şeyden farklı bir kategoriye koyuyoruz?
Mesela şempanzelerle aramızda sadece %1.23 genetik var. Bize bu farkı veren genetik mekanizmalarla aynı yönde bizden %1.23 ileri olan bir tür, bilişsel olarak bizden ne kadar ileri olacaktır? Biz şempanzelerin "özel" olduğunu düşünmüyoruz. O tür, bizim "özel" olduğumuzu düşünür müydü?
Beynimizin dikkate değer bir özelliği yok; en nihayetinde Evren içinde var olmuş bir türüz. Dolayısıyla Evren'in kendi kendisini anlama yollarından birisiyiz. Onun içerisinde, evrimsel süreçlerle var olduk ve onun içerisinde yok olacağız. Biz var olsak da, yok olsak da, koca "devran" varlığını sürdürecek, trilyonlarca ve katrilyonlarca yıl daha...
Bu yazımızda, bunu görmenizi sağlayabilecek bazı fotoğrafları sizlere sunacağız. Umarız mütevazılaşmanıza yarayacak bir deneyim olacaktır.
Mütevazılaştırıcı Bir Evren Yolculuğu
Bu Dünya, evimiz. Hepimiz burada yaşıyoruz. Nefret ettiğimiz, aşık olduğumuz, tanıdığımız ve tanımadığımız herkes burada var oldu ve yok oldu. Siz de burada var oldunuz, muhtemelen burada yok olacaksınız.
Bu, Güneş Sistemi... Okulda kafamıza sokulan bir dizi gezegen ve cüce gezegenden oluşuyor. Dünya, daha buradan bakılmaya başladığında bile herhangi bir özelliğe sahip gibi gözükmüyor. Tam tersine, ondan çok daha ilginç gezegenlerin sistemimizi doldurduğunu görüyoruz. Halbuki daha yolculuğumuza başlamadık bile! Ve unutmayın: Güneş Sistemi'ni ölçeğe uygun şekilde tek bir karede gösteremiyoruz; çünkü sistem o kadar geniş ki, tüm sistemi tek fotoğrafta göstersek hiçbir gezegen görünür olmazdı! Bir sonraki görselde bunu izah edeceğiz.
Bu, Dünya ile Ay. Herhangi bir büyütme veya küçültme uygulanmamıştır, birebirdir ve kameradan kabaca aynı uzaklıktadır. Pek de uzak gözükmüyor, ne dersiniz? Ancak bugüne kadar ürettiğimiz en hızlı uçakla tam sürat gidecek olsanız, 108 saatinizden fazlasını alırdı! Yani yaklaşık 4.5 gün!
Şimdi, Dünya ile Ay arasındaki 384000 kilometrelik mesafeye kaç gezegen sığacağına bir bakalım... Dünya haricindeki bütün gezegenleri bu araya sokabileceğimiz gibi, üzerine bir de 8030 kilometrelik boşluk kalırdı! Dünya ile Ay arasına, tam 7 gezegen sığıyor:
Her ne kadar o aralığa 7 gezegen sığabilse de bu, o gezegenlerin ufak olduğu anlamına gelmiyor. Bir bakalım:
Burada, Jüpiter üzerine yerleştirilmiş Kuzey Amerika kıtasını görüyoruz! O ufak yeşil alan, Dünya'da 24.71 milyon kilometre kare alan kaplayan, koca bir kıta. Kuzey Amerika kıtası, Türkiye'nin 32 katı büyüklüktedir...
Burada da, Satürn ile tüm Dünya'nın kıyaslaması gözüküyor. Tüm bunlar, Dünya ile Ay arasındaki mesafenin bile ne kadar devasa olduğunu anlamanızı sağlayacaktır. Ama uzayda büyük olan tek şey gezegenler değil!
12 Kasım 2014'te üzerine bir araç indirdiğimiz 67P kuyrukluyıldızının Los Angeles ile kıyaslaması... Los Angeles, yüzölçümü bakımından İstanbul'dan ve Ankara'dan küçük, İzmir'den büyük bir şehir. Bu kuyrukluyıldız hakkında buradan bilgi alabilirsiniz.
Ancak Güneş'in boyutlarına kıyasla bunların hepsi, hiçbir şey... Yukarıdaki fotoğrafta, Güneş ile diğer gezegenlerin boyut kıyasını görüyorsunuz. Dünya'yı görebildiniz mi?
Ay'dan bu şekilde gözüküyoruz. Bu fotoğraf, 20 Temmuz 1969'da, Apollo 11 görevi sırasında, Ay'ın 85 derece doğu 3 derece kuzey koordinatlarında çekildi.
Mars'tan ise böyle gözüküyoruz... Bu fotoğrafı çeken bir insan değil, bir robot. NASA'nın Curiosity aracı çekti. Bir NASA araştırmacısının şu sözleri, vaziyeti çok iyi anlamamızı sağlıyor:
İnsan gibi görüşe sahip bir gözlemci, Mars'ta yaşıyor olsaydı ve gökyüzüne baksaydı, Dünya'nın sıradan bir yıldızdan farksız olduğunu düşünürdü. Dünya ve Ay'ı, o sıradan "akşam yıldızları"ndan biri olarak görürdü.
Mars'tan Güneş'e bakacak olsaydınız, bunu görürdünüz. Mars'ta gün batımı fotoğrafı, NASA'nın Spirit aracı tarafından 19 Mayıs 2005'te fotoğraflandı. Fotoğrafı çektiği sıralarda, Güneş Mars'ın Gusev Krateri'nin ucundan batıyordu.
Biraz daha uzağa gidip, Satürn'den Dünya'ya bakacak olsak, böyle görürdük. Soluk, mavi nokta... Bu fotoğraf, 19 Temmuz 2013'te NASA'nın Cassini aracı tarafından, Dünya'dan 14 milyon kilometre uzaktan çekildi. Bu fotoğraf, "Dünya'nın Gülümsediği Gün" olarak anılıyor. Fotoğraf, ayrı spektral filtreyle çekilmiş 323 karenin birleştirilmesi sonucu oluşturuldu. Aşağıdaki fotoğraf da benzer:
Fotoğraf 19 Temmuz 2013'te çekildi. Fotoğraftaki her 1 piksel, Dünya üzerindeki 8662 kilometreye denk geliyor. Bu fotoğraf, yaklaşık 1.5 milyar kilometre uzaktan çekildi! Tam sayı vermek gerekirse, fotoğrafın çekildiği anda uydu ile Dünya arasındaki uzaklık 1.445858 milyar kilometre civarındaydı! Tabii ki oldukça yüksek çözünürlüklü kameralar ve görüntü işleme yöntemleri sayesinde Dünya ve Ay'ı bu kadar net bir şekilde görebiliyoruz.
Bu kare ise, Neptün'ün biraz uzağından, Dünya'dan 6 milyar kilometre uzaktan çekilen, meşhur "Soluk Mavi Nokta" fotoğrafı. Bir ışık huzmesi içerisinde gömüşmüş, ufacık bir toz parçası. Tek kelimeyle bir "hiç". Ama bizler için, "her şey"! NASA'nın Voyager 1 aracı tarafından, Carl Sagan'ın talebiyle çekilen bu karenin elde edilebilmesi için 60 ayrı fotoğraf çekilip birleştirildi. Fotoğrafta Dünya, 0.12 piksel büyüklükte gözüküyor!
Bu defa, Güneş ile Dünya'ya bir bakalım... Fotoğraf, Dünya ile Güneş'i ölçeğe uygun olarak kıyaslamakta. Fotoğraftaki Güneş lekesi bile Dünya'dan kat kat büyük!
Öte yandan, Güneş de bir hiç... Sıradan bir yıldız. Evren içerisindeki yıldızların sayısı, Dünya'daki bütün kumsallardaki kum tanelerinden bile daha fazla! Birçoğunun etrafında gezegenler var. Ve biz, kendimizi Evren'deki "en üstün varlık" olarak görüyoruz. İnanabiliyor musunuz? Yukarıdaki fotoğraf, bir galaksinin içindeki yıldızları gösteriyor. Güneş, bunlardan herhangi birisi olabilirdi!
Galaksilerde tespit ettiğimiz yıldızlardan birine bir örnek... VY Canis Majoris ile, az önce bizi 1 piksel kadar ufak bırakan Güneş'in kıyaslaması. Bu defa 1 piksel boyutunda kalan Dünya değil, Güneş oluyor! Canis Majoris, Güneş'ten 1 milyon kat daha büyük!
Ancak bunların hiçbiri, bir galaksi ile boy ölçüşemez. Eğer ki Güneş'i damarlarınızda her an dolaşmakta olan akyuvar hücrelerinden birinin boyutuna indirecek olsaydınız, Samanyolu Galaksisi ABD büyüklüğünde olurdu! Ki ABD, Türkiye'nin 12.5 katı yüz ölçümüne sahiptir!
Samanyolu Galaksisi içerisinde 300 milyar civarında yıldız vardır! Güneş'in etrafında olduğu gibi, bunların birçoğunun etrafında potansiyel bir dolu gezegen vardır. Ve siz, yukarıda "Sun" olarak işaretlenmiş ufacık bir nokta içerisindesiniz. Ve o nokta, Güneş'i ve az önce gördüğümüz tüm gezegenleri barındırıyor. Galaksimizin ne kadar devasa olduğunu daha iyi anlatabiliriz:
Göğe baktığınızda gördüğünüz yıldızların sayısı sizi kandırmasın. Sıradan bir şehirde, sıradan bir günde gökyüzüne baktığınızda gördüğünüz tüm yıldızlar, fotoğraftaki dairenin içerisindekilerden ibarettir. Samanyolu Galaksisi, bundan çok ama çok ama çok daha büyüktür!
Samanyolu Galaksisi'nin büyük olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Fotoğrafta "Milky Way" olarak gösterilen, 1 piksellik noktacık, Samanyolu Galaksi'mizdir. Sarı devasa "şey" ise, IC 1001 isimli bir diğer galaksidir. Arada komşu galaksimiz Andromeda ile M87 görülmektedir. Bir noktayız, nokta...
Ama kendinizi bu "küçücük" galaksilerle sınırlandırmayın. Evren içerisinde bu galaksiler, bir kumsaldaki kum taneleri gibidir. Hiç kumsala gittiğinizde, özel bir kum tanesine diğerlerinden fazla önem veriyor musunuz? Aynı şekilde, Evren içerisindeki galaksiler düşünüldüğünde, Samanyolu veya IC1001 bir hiçtir. Yukarıdaki, Hubble tarafından çekilmiş fotoğraflardan birisidir. Gördüğünüz her bir daire ve nokta, bir galaksidir.
Yukarıdaki fotoğrafın gökyüzünde ne kadar bir alan kapladığını düşünüyorsanız eğer... Bunca galaksi, gökyüzünde başparmağımızla kapatabileceğimiz alandan bile çok daha küçük bir alandan elde edilen görüntülerdir! Ay'a kıyasla ufacık kalan o karenin içi, bu tarz galaksilerle doludur. Biz göremeyiz, çünkü bunlardan gelen ışık çok azdır. Ancak Hubble teleskobu, çok uzun süre boyunca aynı noktaya bakarsa, bunları görebilir.
Eh, bu kadar şey anlattık, sizi bir de zaman yolculuğuna çıkarmazsak olmazdı, değil mi? Hazır mısınız, zaman yolculuğuna çıkıyoruz...
Fotoğrafa bakın. Hissediyor musunuz? Zamanda yolculuk yapıyorsunuz. Müthiş bir yolculuk! Nasıl hissetmezsiniz?
Bu galaksi (UDF423 galaksisi), sizden 10 milyar ışık yılı uzakta! Şu fotoğrafa her baktığınızda, galaksinin 10 milyar yıl önceki halini görüyorsunuz! 10 milyar yıl! Yani oradan bize bakan birileri varsa, şu anda bir toz bulutu, bir nebula görüyorlar. Bizim var olduğumuza dair en ufak bir fikirleri dahi yok! Çünkü bizim Güneş Sistemi'miz 4.5 milyar yıl önce var oldu. 10 milyar yıl önce, sistemimize veya gezegenimize dair en ufak bir iz bile yoktu. Hatta 13.82 milyar yıllık Evren bile "sadece" 3.82 milyar yaşındaydı.
Bir de meşhur karadeliklerden bir örnek görelim... Işığın bir ucundan diğerine ancak 9 günde ulaşabileceği kadar büyük olan bu karadeliğin merkezine yerleştirilen noktacık, Dünya değil. Dünya'nın Güneş etrafındaki bütün yörüngesinin kapladığı alanı gösteriyor. Ufacık bir noktacık. Bir fikir vermesi açısından: Neptün'ün Güneş etrafındaki yörüngesinin bir ucundan diğerine ışık 8.3 saatte ulaşabiliyor. Dünya'nın yörüngesinin bir ucundan diğerine ise ışık sadece 16 dakika 40 saniyede ulaşabiliyor.
Evren içerisindeki kabaca adresiniz bu. Bu konuyla ilgili daha fazla bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Şimdi bu fotoğrafa iyi bakın. Tekrar bakın. Bu, sahip olduğumuz tek evimiz. Ve Carl Sagan'ın dediği gibi, 1 piksel bile olmayan bir toz zerresi üzerinde bir kenardakilerin, diğer bir kenardakilerin üzerindeki zulmünü aklınız alabiliyor mu? Kısacık ve yalandan hükümdarlıklar için, ne kadar kan akıttığımıza inanabiliyor musunuz? Birbirimizi yemekle ne kadar büyük zaman kaybettiğimizi, bize gerçekleri gösterebilecek tek dostumuz olan bilime sarılmak konusunda ne kadar geç kaldığımızı aklınız alıyor mu? Bir sonraki savaş ne zaman olacak? Muhtemelen çok uzakta değil. Bir sonraki gezegene ne zaman geçebileceğiz? Muhtemelen daha çok var.
Burada bir tutarsızlık görebiliyor musunuz?
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 38
- 35
- 22
- 18
- 18
- 14
- 12
- 7
- 6
- 4
- 1
- 0
- Türev İçerik Kaynağı: Buzzfeed | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 22/12/2024 11:15:34 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/3010
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.