Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Faydalı Mutasyonlar ve Tasarım İllüzyonu: Evren'deki Her Şey İnsanlar İçin mi Var?

16 dakika
22,449
Faydalı Mutasyonlar ve Tasarım İllüzyonu: Evren'deki Her Şey İnsanlar İçin mi Var? Intercom
Tüm Reklamları Kapat

Bizler, üzerinde yaşadığımız Dünya'yı, barındırdığı karalar, içilebilir sular ve akciğerlerimize doldurabildiğimiz oksijen dolu atmosferi nedeniyle Evren'de bizler için var olabilecek tek ve kusursuz yaşam alanı olarak görmeye alışığız. Bu düşüncenin kaçınılmaz gibi gözüken sonuçlarından biri de bu çevrenin tam da bizlere uygun şekilde var edildiğini varsayma... Ancak bu varsayım (ve temel aldığı düşünce), baştan sona ve tamamen hatalı. Bunu, büyük bilimkurgu yazarı Douglas Adams, Otostopçunun Galaksi Rehberi'nde harika bir şekilde anlatıyor:

...Aletler, bizim amaca yönelik düşünmemize, nesneler yapmamıza, bize daha iyi uyacak bir dünya yaratabilmek için bir şeyler yapmamıza olanak sağlamıştır. Şimdi mutlu bir alet yapma gününün ardından, çevresini incelemekte olan ilk insanı hayal edin. Etrafına bakıyor ve onu çok mutlu eden bir dünya görüyor: Arkasında içinde mağaralar olan dağlar -dağlar önemlidir, çünkü gidip mağaralarda saklanabilir, yağmurdan korunur ve ayılar ona ulaşamaz- önündeyse orman -içinde kabuklu yemişler, böğürtlenler ve lezzetli yiyecekler olan- vardır. Yakından geçen nehir suyla doludur -su içilebilir, içinde teknesini yüzdürebilir, türlü çeşitli işler yapabilir. İşte kuzen Ug, görünüşe göre bir mamut yakalamış -mamutlar çok önemlidir, etlerini yiyebilir, postlarını giyebilir, kemiklerini silah yapmak için kullanıp başka mamutlar yakalayabilirsiniz. Demek istediğim bu müthiş bir dünya. Ama bizim ilk insan düşünüp taşınacak bir vakit bulmuştur, kendi kendine der ki, "Peki, içinde bulunduğum bu dünya ilginç bir yer," sonra kendi kendine onu arkadan vurabilecek, bütünüyle anlamsız ve yanıltıcı bir soru sorar. Doğası gereği, böyle biri olarak evrimleştiği ve böyle düşünerek geliştiği için bu soruyu sorar. Alet yapan ilk insan dünyasına bakar ve şöyle der: "Peki, o zaman, kim yaptı bunu?" Kim yaptı? -Bunun neden kalleşçe bir soru olduğunu görebilirsiniz. İlk adam düşünür: "Eh, eşya yapan sadece bir tür varlık tanıdığıma göre, bütün bunları yapan her kimse, benim gibi ama çok daha büyük, çok daha güçlü ve mutlaka görünmez biridir, bütün aletleri yapan, güçlü olmaya yatkın olan kişi ben olduğuma göre, o da muhtemelen bir erkektir!

(...) Bir alet yaptığımızda, onunla bir şey yapmayı amaçladığımız için ilk insan kendi kendine şunu sorar: "Eğer bunu o yaptıysa, ne amaçla yaptı?" İşte tuzak burda kapanır, çünkü ilk insan şöyle düşünür: "Bu dünya bana çok uyuyor. Bana destek olan, beni doyuran, bana bakan her şey burda. Evet, bu dünya tam bana göre," ve kaçınılmaz sonuca varacaktır, dünyayı yapan her kimse, onu kendisi için yapmıştır.

Tüm Reklamları Kapat

Şimdi hayal edin, bu durum bir su birikintisinin bir sabah uyanıp düşünmeye başlaması gibidir: "Bulunduğum bu dünya ilginç bir yer -bulunduğum bu delik ilginç bir delik- tam bana göre, öyle değil mi? Aslında bana şaşılacak kadar uyuyor, beni içinde barındırmak için yapılmış olmalı!" Bu öyle güçlü bir düşüncedir ki, güneş gökyüzünde yükselip hava ısınırken, su birikintisi de giderek buharlaşıp küçülür, küçülür ama o telaş içinde her şeyin iyi olduğuna inanmaktadır, çünkü bu dünyanın amacı kendisini içinde barındırmaktır, onu içinde barındırmak için kurulmuştur. Bu yüzden, su birikintisinin kaybolma noktasına geldiği an onu çok gafil avlar...

Enfes bir anlatım, öyle değil mi? Su birikintisinin içinde bulunduğu çukurun, su birikintisi için yaratıldığını düşünmek tamamen hatalıdır. Zira tam tersi geçerlidir: Su, içinde bulunduğu kabın şeklini aldığı için, kendini buluverdiği deliğe uymaktadır!

İşte insanın etrafındaki doğaya bakıp, gördüklerinin kendisine ne kadar uyumlu, insanı içinde barındırmaya ne kadar uygun olduğuna yönelik düşüncesi de, Douglas Adams'ın hikayesindeki su birikintisinin içinde bulunduğu sanrıya aynen benzemektedir. Çünkü çevre bizim için, bize uygun olacak biçimde var olmadı! Bizler, çevremize uyumlu olacak biçimde evrimleştik! Zaten evrimsel biyolojinin bize sağladığı en önemli farkındalıklardan birisi budur.

Canlılara bakacak olursanız, etraflarına çok uyumlu olduklarını görürsünüz. Bu, sanki o canlıların o çevreler için yaratıldıklarını düşünmenize neden olabilir. Oxford Üniversitesi Biyoloji Profesörü, Charles Simonye Bilimi Topluma Yayma Kürsüsü Başkanı Richard Dawkins, bu şekilde düşünmeye tasarım illüzyonu adını vermektedir. Kör Saatçi isimli kitabından isimli kitabında şöyle yazmakta:

Tüm Reklamları Kapat

Doğal Seçilim kör bir saatçidir, çünkü geleceği göremez, sonuçları planlamaz, görünür hiçbir amacı yoktur. Buna rağmen Doğal Seçilim'in sonuçları bize tıpkı bir usta saatçinin elinden çıkmış gibi bir tasarım hissi verir, bizi tasarım ve planlama illüzyonu ile etkiler.

Halbuki doğada böyle bir tasarım bulunmamaktadır. Çünkü çevre; içinde yaşayan canlıların ne istediğinden ve neye ihtiyacı olduğundan bağımsız olarak durmaksızın değişir. Ancak bu değişim, birçok canlının soyunun tükenmesiyle sonuçlanmaktadır. Eğer insan-kaynaklı sebepler hiç olmasaydı da, canlıların büyük bir kısmının soyunun tükenme yolunda olduğunu anlayacak olursanız, çevrenin, içinde bulunan varlıkların yaşamını sürdürebilmesi için var olmadığını kendiniz de görebilirsiniz:

Günümüzde var olan bütün canlılar, bugüne kadar var olmuş tüm canlıların %1'inden azına tekabül etmektedir. Bir diğer deyişle, bu "enfes" çevre içinde var olmuş türlerin %99'undan fazlası yok olmuştur! Bu ne demektir? Çevre, varlıklar için var olmuş değildir! Çevre, bağımsız olarak değişmektedir. Ona uyum sağlayabilenler varlıklarını sürdürür, uyum sağlayamayanlar ise elenerek yok olur.

Mağaralar Gibi Barınaklar Bizim İçin mi Var?

Mağaraları ele alalım. Mağaralar, bizler içinde yaşayalım diye var olmuş jeolojik oluşumlar değillerdir. Mağaralar bizden çok önce, oralarda bir yerlerde zaten varlardı! Bu mağaraları keşfedebilen, onlar içerisinde barınabileceklerini fark eden atalarımız, bunu fark edemeyen atalarımıza göre avantajlı konuma geçtiler. Böylece, mağaralarda yaşayan atalarımızın soyu günümüze kadar ulaştı; diğerleri ise elendiler.

Mağara
Mağara
Pixabay

Leziz Meyveler Bizim İçin mi Var?

Ormanlar, kabuklu yemişler, leziz meyveler bizler onları yiyelim diye var değillerdir! Atalarımız, bulundukları çevrede avlanmak, toplayıcılık yapmak ve kendilerini beslemek zorundaydılar. Bu yiyecekleri, örneğin meyveleri atalarımızın bulması gerekiyordu. Hayatta kalabilenler, damak tatları erişebildikleri besinlere uygun olan atalarımızın soy hatları oldu. Bulundukları ortamın besin şartlarına ayak uyduramayanlar, yok oldular! Söz konusu beslenmek olduğunda, pek fazla bir seçeneğiniz yoktur. Beslenmek zorundasınız! Yani çevre, bizleri beslemek amacıyla bir şeyler üretmemektedir.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.

Kreosus

Kreosus'ta her 50₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.

Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.

Patreon

Patreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.

Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.

YouTube

YouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.

Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.

Diğer Platformlar

Bu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.

Giriş yapmayı unutmayın!

Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.

Meyveler
Meyveler
Pixabay

Örneğin meyveler, bizleri beslesinler diye var olan nesneler değiller. Meyveler, bitkilerin üreme organlarında meydana gelen eşeyli üreme sonucunda üretilen, "tohum" olarak bilinen döllenmiş yumurtaları barındıran, bitkilere özgü üreme parçalarıdır. Meyvelerin içinde bulunan tohumlar sayesinde bitkiler üreyebilirler. Evet, o meyveleri etli, kokulu, lezzetli şekilde yapanlar, meyvecilleri üzerlerine çekerek daha kolay üreyebilirler. Ancak bu tarz bir karşılıklı evrimde bitkilerin evrimsel amacı, hayvanların karınlarını doyurmak değildir! Amaç, tohumları bir an önce toprağa ulaştırabilmek; hatta mümkünse belli bir mesafe uzağa gönderebilmektir. Hayvanlar meyveleri yedikleri zaman, tohumları da beraberlerinde taşımış olmaktadırlar; bu da, daha uzak bölgelere yayılarak üreyebilmelerini sağlamaktadır.

Yani bitkilerin amacı bizi beslemek değildir. Bizler, o bitkilerin meyvelerini yiyebilecek şekilde evrimleşmiş olan ataların torunlarıyız. Bunu yapamayanlar, besin bulamayanlar, evrim sahnesinden silindiler. Onların "damak tadı", yani neyi yeyip neyi yiyemedikleri de kendileriyle birlikte elenmiştir. Bu soy hatları, günümüze kadar ulaşamamıştır.

Suyumuzu Sağlayan Nehirler, Göller Bizler İçin mi Var?

Etrafımızdaki nehirler, göller ve diğer su kaynakları, bizler onları tüketelim diye var değildirler! Su, gezegenimize kuyruklu yıldızlarla ulaşmış bir kimyasal maddedir. Bildiğimiz anlamıyla canlılık, bu kimyasalın bulunduğu ortamda, ona uyumlu (ve muhtaç) olacak şekilde, cansızlıktan evrimleşmiş bir yapıdır. Biz de, o canlılığın soy hattından gelmekteyiz. Bu nedenle de suya ihtiyaç duymaktayız.

Su Kaynakları
Su Kaynakları
Pixabay

Eğer ki su olmasaydı ve su olmayan bir ortamda yaşam evrimleşebiliyorsa (uzayda ne tarz ortamlarda yaşamın evrimleşebileceği günümüzde halen araştırılmakta olan bir konudur), bu canlıların soy hattından gelen varlıkların da suya bizler gibi ihtiyaçları olmayacaktı. Ama bu tarz varlıklar keşfedecek olursak da, onların kendi çevrelerinin sanki onlar için yaratılmış olduğunu düşünecektik, öyle değil mi? Halbuki bu da doğru olmazdı. O varlıklar da, etraflarında ne bulabildilerse ona uygun evrimleşmiş varlıklar olacaktır. İşte bizlerin kendi çevrelerine çok uyumlu olduklarını düşünme nedenimiz de bu evrimsel bağımlılık olacaktır.

Oksijen Bizler İçin mi Var?

Bu konuyu anlamanın en iyi yollarından birisi, oksijene bakmaktır. Oksijen bizler için ne kadar vazgeçilmez bir kimyasal madde, öyle değil mi? Oksijensiz bir ortamda hayatta kalamazdık; oksijene muhtacız.

Temiz hava ve oksijen
Temiz hava ve oksijen
Pixabay

Halbuki oksijen, gezegenimizde sürekli var olmuş bir kimyasal madde değildir! Oksijen, günümüzden 2.4 milyar yıl kadar önce, ilk defa evrimleşen fotosentetik siyanobakteriler sayesinde atmosfere bu denli yayılabilmiştir. Hatta canlılığın ilk evrimleştiği, günümüzden 4-3.8 milyar yıl öncesi arasında, atmosferde bulunan serbest oksijen oranının %5'in, hatta bir ihtimalle %1'in bile altında olduğu düşünülmektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Dolayısıyla atmosferde dikkate değer bir serbest oksijen varlığına rastlanmamaktaydı. Yani Dünya'da canlılık, oksijene ihtiyaç duymaksızın evrimleşmiştir. Daha sonradan, dediğimiz gibi günümüzden 2.4 milyar yıl kadar önce, siyanobakterilerin ilk defa evrimleşip, havadaki karbondioksit gazını oksijene çevirebilen fotosentez mekanizmasının ortaya çıkmasıyla birlikte atmosferimizdeki oksijen seviyeleri artmaya başlamıştır. Bütün canlılar, oksijen ile etkileşime geçmek zorunda kalmışlardır.

Bu sizce neye sebep oldu? Dünya tarihinin gördüğü en yıkıcı soy tükenişlerinden birine! Evet, gezegenimiz tarihinin en yıkıcı olaylarından birisi, Büyük Oksidizasyon (Oksitlenme) Olayı olarak bilinen, atmosfere oksijen gazının bol miktarda ilk defa salındığı bu dönem olmuştur! Bu olay sonucunda, o dönemde var olmuş türlerin hemen hepsi yok olmuştur!

Neden? Çünkü oksijen zehir etkisi yaratmaktaydı. Oksijen, o dönemde halihazırda var olan canlıların kimyasal yolaklarına dahil olup, vücutlarındaki kimyasallara bağlanarak ve o bu yolaklardaki kimyasal tepkimelerin devam etmesine engel olmaktaydı. Bunu bir yerde demirin paslanması ya da karbonmonoksitin alyuvarlarınıza bağlanarak sizi zehirlemesi gibi düşünebilirsiniz. Oksijen ile bağ kuran kimyasallar, halihazırda yapmaları gereken diğer işleri yapamadılar. Sırf bu nedenle, canlılığın çok büyük bir kısmı kısa bir sürede yok olmuştur! Bu olayı öğrenen bir kişinin, çevrenin içinde bulunduğu canlılara göre değiştiğini iddia etmesi mümkün değildir.

Tüm Reklamları Kapat

Bakteriler
Bakteriler
Pixabay

Peki bu oksitlenme olayından sonra nasıl oldu da canlılık varlığını sürdürebildi? O dönemdeki canlıların ezici çoğunluğu oksijene uyumlu değillerdi ve dediğimiz gibi yok oldular. Ancak bir grup canlı, oksijenin varlığında da varlıklarını sürdürebilecek yapıdaydı. Yani oksijeni kullanmıyorlardı da, oksijen varlığından olumsuz da etkilenmiyorlardı. Bu canlılara oksijene toleranslı canlılar adını vermekteyiz. Bunlar, genellikle tek hücreli veya çok ilkin, koloni-benzeri çok hücreli canlılardı.

İşte oksijene muhtaç da olmayan, ondan olumsuz da etkilenmeyen bu canlılar, bir anda avantajlı konuma geçmişlerdir. Bu avantaj, kendilerinin çok üstün olmasından değil, diğerlerinin ortama adapte olamamış olmasındandır. Oksijene dirençsiz olan canlılar, ciddi miktarlarda elendikçe, dirençli olanlar göreli bir avantaj kazanmış oldular.

Oksijene dirençli bu canlılar içindeki çeşitlilik, bir noktadan sonra, atmosferde bol miktarda bulunabilen oksijeni belirli kimyasal işler için kullanabilecek şekilde değişmelerini mümkün kıldı. Yani oksijene toleranslı olan türler içindeki çeşitlilik, oksijeni bünyelerine dahil eden varyantlara sahip olabiliyordu ve bunlar azınlıkta olduğu için soy hatlarını çok ciddi bir şekilde tehdit etmiyordu.

Bunun ana sebebi, bu popülasyonlar içinde durmaksızın süregelen mutasyonlar ve bunlardan yeni özellikler üretenlerin avantajlı konuma geçerek seçilmeleridir. Bu varyantlardan (çeşitlerden) bazıları, oksijeni işlevsel hale getirebilmeyi başarmıştır. İşte bu tarz mutasyonlara, avantajlı (faydalı) mutasyonlar demekteyiz. Doğal Seçilim, bu faydalı mutasyonları seçerek, oksijeni dirençli bakterilerden, oksijeni kullanan (aerobik) bakterilerin evrimleşmesini mümkün kılmış oldu.

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Klasikler Seti 2 (8 kitap)

Ağaçlar
“Üzgün olduğumuzda ve hayata katlanamadığımızda bir ağaç şöyle konuşabilir bizimle: Sus! Bak bana! Yaşamak kolay değil, yaşamak zor değil. Bunlar çocuksu düşünceler. Bırak konuşsun içindeki Tanrı, o zaman susacaklar. Yolun seni anandan ve yurdundan uzaklaştırdığı için endişelisin. Ama attığın her adım, her yeni gün seni anana yaklaştırır. Orası ya da şurası değildir yurdun. Yurt ya içindedir ya da hiçbir yerde.

Yollara düşme özlemiyle kederlenir yüreğim, akşamları rüzgârda uğuldayan ağaçları duyduğumda. Sessizce, uzun uzun dinlerseniz, bu özlemin esası da anlamı da çıkar ortaya. Sanıldığı gibi acıdan kaçıp gitme arzusu değildir bu. Yurda, ananın belleğine, hayatın yeni kıssalarına duyulan özlemdir. Eve götürür insanı. Her yol eve götürür, her adım doğumdur, her adım ölümdür, her mezar anadır.

Böyle uğuldar ağaç, çocuksu düşüncelerimizden ürktüğümüz akşam vakitlerinde. […] Ağaçları dinlemeyi öğrenen, ağaç olmayı arzulamaz artık. Kendisi dışında başka bir şey olmayı arzulamaz. Yurt budur. Mutluluk budur.”

Resimli Başyapıtlar: Aurélia

Gérard de Nerval

Resimleyen: Ali Çetinkaya

“Yavaş yavaş aydınlanan belirsiz bir yeraltıdır uyku, burada gölgeden ve gecenin içinden, arafı mesken tutmuş, ciddiyetle hareketsiz duran soluk siluetler çıkagelir.”

Nerval rüyaları bildiğimiz dünyayla gerçeküstü dünya arasındaki iletişimi sağlayan bir vasıta olarak görür. Yazıları onun mantık ve tutarlılıkla kuvvetli bağını sarsan hayaller ve fantezilerle doludur. Bunun en önemli örneklerinden biri olan ve en önemli eseri kabul edilen Aurélia’da düşle gerçeklik, delilikle yaratıcılık arasındaki belirsiz, gizemli çizgiyi, kendi ruhsal deneyim ve arayışlarından yola çıkarak inceliyor.

Fransız romantizminin önemli yazar ve şairlerinden, sembolizm ve gerçeküstücülük akımını olduğu kadar T. S. Eliot, Ahmet Hamdi Tanpınar, Charles Baudelaire ve Marcel Proust gibi pek çok yazarı etkilemiş Nerval eşsiz ve zarif edebi üslubuyla saflık, kaybedilmiş gençlik, kendini gerçekleştirme ve güzellik ideallerini yansıtan imgeleri Aurélia’da buluşturuyor.

Resimli Başyapıtlar: Beyaz Geceler

Fyodor Mihayloviç Dostoyevski

Resimleyen: Nicolai Troshinsky

“Hayalperest eski hayallerinin arasında, külleri karıştırır gibi, soğumuş yüreğini yeniden ısıtacak, onu yeniden hayata döndürecek bir kıvılcım arar boş yere. Bulacağı kıvılcımla sönen o güzel hayallerinin ateşini yeniden yakacak, kanını kaynatan, mutluluk gözyaşları döktüren müthiş düşlerine tekrar kavuşacaktır.”

Sekiz yıldır yaşadığı St. Petersburg’da kimseyle yakınlaşamamış ama şehri evleriyle, yüzleriyle ezbere bilen yalnız, kederli, hayalperest bir genç adamın dört beyaz gecesinin öyküsü bu.

Hayalperestimiz sıradan gece yürüyüşlerinden birinde Nastenka’yla karşılaşır. Hayatın yabancısı bu ikili kısa sürede hikâyelerini, dertlerini, hayallerini paylaşacak kadar yakınlaşır; birlikteyken kederleri, huzursuzlukları uğramaz yanlarına; geceleri ve ruhları aydınlanır. İnsanın tek başınalığı, kalbini birine korkusuzca açabilmesinin imkânıyla bir aradadır Beyaz Geceler’de. Bu imkân bir an kadar bile olsa, “Böyle bir an ömrü boyunca yetmez mi insana?”

Dünya edebiyatının en güçlü yazarlarından Dostoyevski’nin külliyatında kendine has, ayrı bir yeri olan Beyaz Geceler’in zarif ve yalın üslubuna bu kez Nicolai Troshinsky’nin büyüleyici çizimleri eşlik ediyor.

Resimli Başyapıtlar: Dönüşüm

Franz Kafka

“Gregor Samsa bir sabah yatağında huzursuz düşlerden uyandığında kendini dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu. Kabuklu sert sırtının üzerinde yatıyor, başını birazcık yükselttiğinde, kayıp düşmek üzere olan yorganın tepesinde zar zor tutunduğu kahverengi, bombeli ve yay şeklinde şeritlerle bezeli karnını görüyordu. Gövdesine göre acınacak incelikteki pek çok bacağı gözlerinin önünde çaresizlikle titreşiyordu.”

Kafka işte bu sarsıcı, tuhaf cümlelerle başlıyor yirminci yüzyılın en etkileyici eserleri arasında yer alan Dönüşüm’e.

Keskinliği ve yalınlığıyla Kafka’nın edebi yoğunluğunu en iyi anlatan bu başyapıt, Arjantinli çizer Luis Scafati’nin hayal gücüyle birleşince, ortaya seyre doyulmaz bir edebi ziyafet çıkıyor.

“Kafka’nın sanatı okuyucuyu onu yeniden okumaya zorluyor. Eserlerinin sonları –ya da olmayan sonları– açık açık ifade edilmeyen, ama hikayenin başka bir bakış açısıyla yeniden okunmasını gerektiren açıklamalar sunuyor.”

Albert Camus

“[Kafka] ziyadesiyle bürokratikleşmiş bir toplumun şiirsellikten yoksun kumaşını romanın o muazzam şiirine; bir adamın gayet sıradan öyküsünü… bir mite, destana, daha önce görülmemiş bir güzelliğe dönüştürüyor.”

Milan Kundera

Gizemli Bir Maske

Fernando Pessoa

Geç git, kuş, geç git, bana da geçip gitmeyi öğret!

Bir bilinmezlik olmayı seçen, yazma eylemini kendine özgü bir sahne yorumuyla icra eden, Modernizmin geç keşfedilen öncülerinden Fernando Pessoa başyapıtı sayılan Huzursuzluğun Kitabı’nda şöyle yazar: “Yaratmak uğruna kendimi yok ettim; kendi içimde o kadar dışıma attım ki kendimi, kendimin dışında varlık sürüyorum artık. Farklı oyuncuların farklı oyunlar oynadığı boş bir sahneyim ben.” Bu benzersiz günlük, Bernardo Soares imzalıdır. Şiirle yaşamış, yarattığı onlarca kimlik, karakter aracılığıyla modern şiire ve yazına mührünü, hayattayken yayımladığı tek Portekizce şiir kitabı ve üç İngilizce kitabın yanında koca bir bavul elyazmasıyla bırakmıştır Pessoa.

Martín López-Vega’nın hazırladığı bu seçki, Pessoa’nın baş aktörleri olarak nitelenen, kendisinin de öyle kurguladığı Alberto Caeiro, Ricardo Reis, Álvaro de Campos’un şiirlerinden bir seçmeyi Adolfo Serra’nın illüstrasyonlarıyla bir araya getiriyor.

Bugün, yapıtıyla ördüğü bulmaca hâlâ bütünüyle gün ışığına çıkmamışken, dünyanın başka coğrafyalarında başka “yaşayan karakter”lere kendine özgü bir bilgelikle dokunarak sözünü sürdürüyor Pessoa.

Dünyada ileri gitmek için ne kadar çok şey ödünç aldım!

Ne kadar ödünç şeyi sanki benimmiş gibi kullandım!

Ben kendim de, yazık ki, bana ödünç verilen şeylerden başka bir şey değilim.

Resimli Başyapıtlar: Kara Kedi

Edgar Allan Poe

“Yazmak üzere olduğum bu çılgın, ama bir o kadar da basit hikayeye inanmanızı beklemiyorum. Kendi aklım bile, olanları apaçık gördüğü halde, onları inkar ederken, sizden bunu beklemem delilik olur. Ama deli olmadığımı biliyorum, hayal görmediğimden de eminim. Yarın öleceğim için bugün içimi dökmem gerek.”

Edgar Allan Poe’nun gizemli ve karanlık dünyasına hoş geldiniz! Dehşeti, korkuyu, düş ile gerçeklik arasındaki muğlaklığı, insanın karanlık yüzünü ve çaresizliği anlatan Poe’nun tekinsiz öykülerine, bu kez Luis Scafati’nin eşsiz çizimleri eşlik ediyor. Büyük bir özenle kullandığı siyahın hakim olduğu çizimleriyle karanlık ve hassas bir dünyanın kapılarını aralayan Scafati ile duyduğu dehşetli ürperişi okuyucusuna iletmekte benzersiz bir dile sahip Edgar Allan Poe’nun öyküleri bir araya gelerek benzersiz bir atmosfer yaratıyor.

“Edgar Allan Poe’nun öykülerini çok sevdiğim için gerilim filmleri yapmaya başladım.”

Alfred Hitchcock

“Edgar Allan Poe, ona hayat veren nefesi üflemeden önce dedektiflik hikâyeleri neredeydi?”

Arthur Conan Doyle

Palto

Nikolay Gogol

Önüne ne pahasına olursa olsun ulaşacağı bir hedef koyan insanlar gibi kendini şimdiden daha hayat dolu hissediyor, karakteri güçleniyordu. Yürüyüşünde ve hareketlerinde kararsız ve ikircikli ne varsa gitmiş, gözlerinde yeni bir ateş parlamaya başlamıştı. Hatta en cüretkâr hayallerinde bazen paltosuna sansar kürkü bir yaka diktirmeyi bile kurar olmuştu.”

“Küçük adam”ın çektiği sıkıntılar, maruz kaldığı eşitsizlik ve acılar bu uzun öykünün başkahramanı Akakiy

Akakiyeviç’in hayatı üzerinden yalın bir gerçekçilikle anlatılıyor. Böylesi bir anlatım, her ne kadar dönemin Çarlık Rusya’sında büyük tepki alsa ve Gogol, Rus insanını aşağılamakla suçlansa da, Rus edebiyatında bir çığır açıyor. Elinizde tuttuğunuz bu muhteşem eseri daha önce yayınlanmış örneklerinden farklı kılan ise otuzdan fazla kitapta imzası olan ödüllü çizer Noemí Villamuza’nın büyüleyici çizimleri.

“Hepimiz Gogol’un Palto’sundan çıktık.”

Dostoyevski

“Gogol’un Palto’da sergilediği sanat, paralel doğruların kesişmekle kalmayıp, solucan misali kıvrılabileceklerine, karmakarışık hale gelebileceklerine işaret eder.”

Vladimir Nabokov

Resimli Başyapıtlar: Satranç

Stefan Zweig

Stefan Zweig’ın intihar etmeden kısa süre önce kaleme aldığı Satranç zulüm, saplantı, aklın gücü ve bu gücün yaratacağı kötülükleri ele alan ve yayımlandığından beri bütün dünyada büyük yankı uyandırmış bir klasik. Satranç tahtasının siyahı ve beyazı gibi iki kutbun –iyiyle kötünün, kibarla kabanın, insanla makinenin, akılla deliliğin, cehaletle bilginin, açgözlülükle tamahkarlığın– arasında, kendi içimizde bitmeyen bir satranç maçına devam eden bizim hikâyemiz…

New York’tan Buenos Aires’e giden bir gemide yolcular arasında Dünya Satranç Şampiyonu Mirko Czentovic de bulunmaktadır. Kaba, vurdumduymaz, cahil, açgözlü bir insan olsa da Czentovic tam bir satranç dehasıdır. Gemidekiler kendisiyle maç yapmak isterler. Genç satranç oyuncusu bu isteklerini geri çevirmez ve üst üste galip gelir, ta ki bir maç sırasında ağırbaşlı, çekingen bir yabancı ortaya çıkıp oyuna müdahale edinceye kadar. Bu yabancı uzun zamandır satranç tahtasına elini sürmediğini söylese de verdiği taktikler sayesinde maç berabere biter.

Akif Kaynar’ın karakterlerin iç dünyasını yansıtan, öykünün önemli noktalarını canlandıran resimleri de Zweig’ın bu ölümsüz klasiğini bambaşka bir boyuta taşıyor.

Devamını Göster
₺1,400.00
Klasikler Seti 2 (8 kitap)

İşte bizler, bu aerobik canlıların soyundan gelmekteyiz. Dolayısıyla oksijene ihtiyaç duymaktayız. Oksijen, biz var olalım diye bu gezegenin içine konulmuş bir element değildir! Çünkü oksijene direnç gösteremeyen ataların, aksi takdirde belki günümüze kadar ulaşabilecek bütün soy hatları da yok olmuştur. Belki oksijen bu kadar zehirli olmasaydı, günümüzde oksijene ihtiyaç duymayan çok çeşitli canlılar var olabilecekti.

Tasarım İllüzyonuna Neden Olan Faydalı Mutasyonlar!

İşte bu örnekler, bizi çok önemli bir farkındalığa eriştirmektedir. Bu örnekler, faydalı mutasyonların doğada kendilerini nasıl gösterdiklerini anlamamızı sağlamaktadır! Ancak önce, evrimsel biyolojiye yönelik bir saldırıyı netleştirelim:

Richard Dawkins, Faydalı Mutasyon Örneği Veremiyor mu?

Evrim karşıtları internet üzerinden meşhur bir video dolaştırmaktadır. Burada röportajı yapan yaratılışçı, Richard Dawkins'e bir nevi "faydalı mutasyon örneği" sormaktadır (soru yüklü soru safsatası şeklinde sorulmuş olsa da). Dawkins, birkaç saniye düşünüyor ve video orada kesiliyor. Sanki cevap veremiyormuş gibi. Bunu, yukarıdaki videomuzun 11. dakika 32. saniyesinden itibaren, buraya tıklayarak izleyebilirsiniz.

Burada amacımız Richard Dawkins'i savunmak değil; Dawkins'in kendi yetenek ve becerilerini savunabilecek akademik yetkinlik, donanım ve arka planda olduğunu biliyoruz. Ancak o tarz bir sorunun yarattığı şaşkınlık, cevap verememekten değil, soruyu soran kişinin art niyetine, konu hakkındaki cehaletine duyulan şaşkınlıktandır.

Richard Dawkins
Richard Dawkins
Flickr

Çünkü faydalı mutasyonlara bir örnek istemek, faydalı mutasyonun ne olduğunu anlamamayı gerektirmektedir. Tabii ki soru samimiyetle sorulursa başka; ancak bilin ki, eğer "Faydalı mutasyon örneği gösterir misin?" sorusundaki hatayı kendiniz fark edemiyorsanız, henüz evrimsel biyolojinin tam olarak nasıl çalıştığını anlayamamışsınız demektir. İzah edelim:

Faydalı Mutasyonlara Örnekler

Etrafınıza bakacak olursanız, var olan bütün canlıların, günümüzde var olan bütün özellikleri belirli bir noktada, atalarında meydana gelen belirli bir faydalı mutasyonun günümüze kadar seçilmesinin bir ürünüdür. Yani her bir canlının vücudundaki her bir özellik faydalı mutasyon örneğidir!

Örneğin, beş parmağımız olduğu gerçeği kadar basit ve bariz bir konuyu ele alalım. Bu konuyu buradaki yazımızda ve aşağıdaki videomuzda detaylıca işlemiştik:

Kısaca özetleyecek olursak: Günümüzdeki karasal omurgalıların çok büyük bir kısmının uzuvlarında 5 parmak bulunur; çünkü denizlerden karalara çıkan ilk dört ayaklıların (tetrapodların) uzuvlarında 5, 6, 7, hatta 8 parmak bulunmaktaydı; ancak bunlardan 5 parmaklı olanlar en fazla biyomekanik avantaja sahip olarak günümüze kadar var olmayı başardılar. Dolayısıyla biz de bu 5 parmaklılığı, o avantajlı atalarımızdan miras aldık. Yani atalarımıza 5 parmaklı olmayı veren mutasyon faydalı bir mutasyondu ve günümüze kadar ulaştı!

Kafamızda saçların var olma nedeni (veya genel olarak kıllarımızın var olma nedeni), belli bir noktada, belli bir faydalı mutasyona, hatta belli bir faydalı mutasyon dizisine dayanmaktadır. Çoğu zaman faydalı mutasyonlar bir anda meydana gelip canlıya müthiş avantajlar sağlamaz. Daha önceki yazılarımızda anlattığımız gibi nötral mutasyonlar da değişen çevre şartlarında bir araya gelip, ortaklaşa bir değişim yaratarak faydalı sonuçlar çıkmasını sağlayabilirler. Daha sonradan Doğal Seçilim yoluyla bu faydalı kombinasyonlar seçilerek, bu özellikler günümüze kadar aktarılmış olur.

Tabii ki Doğal Seçilim'i burada "zeki bir seçim" olarak algılamamak gerekmektedir. Doğal Seçilim dediğimiz, bulundukları ortama uyumlu özelliklere sahip bireylerin daha kolay hayatta kalıp, daha çok yavru üretip, gelecek nesilleri şekillendirmesi sürecine verdiğimiz bir isimdir. Yani sürecin kendisi Doğal Seçilim'dir; yoksa seçme ve eleme kararını alan üst bir bilinç bulunmamaktadır.

Tüm Reklamları Kapat

Yani saçlarımızın varlığından boyumuzun yüksekliğine, uzuvlarımızın yapısına, kalbimizin şekli, kalbimizdeki kulakçık karıncık sayısı, sindirim sistemimizin yapısı, zekamız, zekamızdan doğan hayal gücümüz, beynimiz, beynimizi oluşturan her bir sinir hücresinin sinaps kurabilme yeteneği... Yani aklınıza gelebilecek her özelliğimiz, herhangi bir atamızda (ki bunlar insansı atalar olmak zorunda da değildir; çok daha eski atalarımızdan, örneğin balıksı ve hatta tek hücreli atalarımızdan da söz ediyor olabiliriz) meydana gelen mutasyonların binlerce, on binlerce nesil boyunca korunması; yani Doğal Seçilim'in testlerinden geçebilmesi sonucunda bize miras kalmış özelliklerdir. Bunların hepsi faydalı mutasyon örnekleridir.

Delta-32 Mutasyonu

Ama eğer ki mutasyonu "gözünüzün önünde" görmek isterseniz, bunun da sayısız örneği bulunmaktadır. Örneğin HIV isimli virüsü ele alalım. Bazı insanlarda 1 değil, 2 değil, tam 32 nükleotit, mutasyon nedeniyle, tamamen rastgele bir şekilde genomdan silinmiştir. Bu 32 nükleotitin genomdan silinmesi sonucunda bu insanlar HIV isimli virüse direnç kazanmıştır. Eğer bu mutasyon, hem anneden hem babadan geliyorsa (yani birey bu mutasyon için homozigot ise), bu kişiler AIDS'e yakalanmazlar. Eğer mutasyon, sadece anneden ya da sadece babadan geliyorsa (yani birey bu mutasyon için heterozigot ise), AIDS'e yakalabilseler de, sendromun etkileri çok daha geç ortaya çıkmaktadır ve sendrom çok daha etkisiz olmaktadır. Bu mutasyona hiç sahip olmayan bireyler, normal şekilde AIDS'e yakalanmaktadırlar. İşte bu, faydalı bir mutasyon örneğidir. Bu konuyla ilgili ilginç bir videomuzu aşağıdan izleyebilirsiniz:

Doğada, bunun gibi binlerce örnek bulmak mümkündür. Hem de sadece insanlarda değil; diğer canlılarda da bulabiliriz. Bakterileri ele alacak olursanız, 2011 yılında yapılan bir akademik çalışmada, bakterilerde meydana gelen tek bir rastgele mutasyon, bakteriye %1 veya %2 değil, %1600 (tam 16 kat!) antibiyotik direnci sağlamaktadır! Hem de meydana geldiği anda!

İşte bunlara ani faydalı mutasyonlar demekteyiz. Bunlar, nötral mutasyonlara göre daha nadir olan mutasyonlardır. Hatta ve hatta ani etkili ve zararlı mutasyonlara göre de daha nadiren gerçekleşen mutasyonlardır, evet. Ancak şunu unutmamalısınız: Zaten evrim, mutasyonlarla yaşanmaz. Mutasyonlar, sadece çeşitlilik yaratmaktadır. Bu çeşitliliği "seçen" Seçilim Mekanizmaları sayesinde evrim yaşanır. Bu konular için aşağıdaki ders serimizi önemle tavsiye ederiz:

Tüm Reklamları Kapat

Mutasyonların seçilmesi ve elenmesi konusunu tam olarak anlamanızı sağlayacak, önemli olduğunu düşündüğümüz bir diğer videomuz ise şu:

Sonuç olarak şu unutulmamalıdır: Mutasyon, evrim demek değildir. Mutasyon, çeşitliliği yaratan evrim mekanizmalarından sadece birisidir. Çeşitliliğin kendisi de evrim demek değildir. Çeşitlilik, evrimsel sürecin basamaklarından sadece bir tanesidir. Seçilim olmaksızın çeşitlilik anlamsızdır. Çeşitlilik olmaksızın seçilim işlevsizdir.

Dolayısıyla faydalı mutasyonlar azınlıkta olsalar bile, seçilim bu faydalı olan mutasyonları seçip, zararlı olanları elediği için, doğanın faydalı mutasyonlara karşı pozitif önyargılı olduğunu söyleyebiliriz. Zaten tam da bu nedenle günümüzdeki bütün özelliklerimiz faydalı mutasyonların günümüze kadar ulaşmasından kaynaklanmaktadır.

Sonuç

Çevrenin türler için yaratılmadığını anlama algısına eriştiğiniz ve doğaya dair bu temel gerçeği fark ettiğiniz zaman, hem Dünya'yı çok daha iyi anlamış olacaksınız, hem de gerçeklere çok daha somut bir şekilde ulaşmaya bir adım daha yaklaşmış olmaktasınız. Bu nedenle bu yazımızın okurlarımızda olumlu bir farkındalık yaratmış olduğunu ummaktayız. Böylece etrafınıza bakıp da, çevreyle ne kadar uyumlu olduğunuzu fark edecek olursanız (ki bugüne kadar fark ettiğinizden eminiz), bunun nedenini artık çok daha iyi bilmektesiniz. Diğer canlıları da inceleyerek bu gerçeği fark edebilirsiniz.

Tüm Reklamları Kapat

"Deniz, deniz olduğu için dalgalanır; ama çöpe sor, hep onun içindir dalgalar."  Ömer Hayyam (Pers matematikçi, astronom, filozof, şair, tüm zamanların en etkili bilim insanlarından biri; mekanik, geometri, mineraloji ve astronomi araştırmacısı)
"Deniz, deniz olduğu için dalgalanır; ama çöpe sor, hep onun içindir dalgalar." Ömer Hayyam (Pers matematikçi, astronom, filozof, şair, tüm zamanların en etkili bilim insanlarından biri; mekanik, geometri, mineraloji ve astronomi araştırmacısı)

Ancak uyumluluk konusunda şüpheye düştüğünüzde her zaman şu 2 soruyu kendinize sorun:

  1. Çevre değişiyor mu?
  2. Çevre değişirken, içerisinde yaşayan canlıların, kendisiyle birlikte değişip değişmeyeceğini umursuyor mu, umursamıyor mu? Yani, tamamen bağımsız bir şekilde mi değişmekte; yoksa mesela "Aman kediler köpekler ölmesin!" gibi bir kaygıyla değişmekten vazgeçiyor mu? Değişimini, türlerin talep ve iyiliklerine göre ayarlıyor mu?

Bu soruları cevapladığınız zaman, çevrenin canlılardan bağımsız bir olgu olduğunu fark edeceksiniz. Elbette canlılar çevrelerini etkiliyorlar; ekoloji isimli bilim büyük oranda bu konu üzerine kurulmuş vaziyette. Bu konudaki bir yazımızı buradan okuyabilirsiniz. Ancak canlıların çevrenin değişimi üzerindeki etkisi, çevrenin canlıların değişimi üzerindeki etkisine nazaran çok ama çok kısıtlı!

İşte bunu fark ettiğiniz zaman, ayaklarınız yere çok daha sağlam bir şekilde basacak diye ümit ediyoruz.

Evrim Ağacı, sizlerin sayesinde bağımsız bir bilim iletişim platformu olmaya devam edecek!

Evrim Ağacı'nda tek bir hedefimiz var: Bilimsel gerçekleri en doğru, tarafsız ve kolay anlaşılır şekilde Türkiye'ye ulaştırmak. Ancak tahmin edebileceğiniz gibi Türkiye'de bilim anlatmak hiç kolay bir iş değil; hele ki bir yandan ekonomik bir hayatta kalma mücadelesi verirken...

O nedenle sizin desteklerinize ihtiyacımız var. Eğer yazılarımızı okuyanların %1'i bize bütçesinin elverdiği kadar destek olmayı seçseydi, bir daha tek bir reklam göstermeden Evrim Ağacı'nın bütün bilim iletişimi faaliyetlerini sürdürebilirdik. Bir düşünün: sadece %1'i...

O %1'i inşa etmemize yardım eder misiniz? Evrim Ağacı Premium üyesi olarak, ekibimizin size ve Türkiye'ye bilimi daha etkili ve profesyonel bir şekilde ulaştırmamızı mümkün kılmış olacaksınız. Ayrıca size olan minnetimizin bir ifadesi olarak, çok sayıda ayrıcalığa erişim sağlayacaksınız.

Avantajlarımız
"Maddi Destekçi" Rozeti
Reklamsız Deneyim
%10 Daha Fazla UP Kazanımı
Özel İçeriklere Erişim
+5 Quiz Oluşturma Hakkı
Özel Profil Görünümü
+1 İçerik Boostlama Hakkı
ve Daha Fazlası İçin...
Aylık
Tek Sefer
Destek Ol
₺50/Aylık
Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
109
2
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

Makalelerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu makalemizle ilgili merak ettiğin bir şey mi var? Buraya tıklayarak sorabilirsin.

İlgili Sorular
Soru & Cevap Platformuna Git
Bu Makale Sana Ne Hissettirdi?
  • Tebrikler! 30
  • Muhteşem! 20
  • Bilim Budur! 19
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 15
  • Merak Uyandırıcı! 8
  • Güldürdü 5
  • İnanılmaz 5
  • Umut Verici! 5
  • Üzücü! 2
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 20/04/2025 19:31:06 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/817

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
Ç. M. Bakırcı. Faydalı Mutasyonlar ve Tasarım İllüzyonu: Evren'deki Her Şey İnsanlar İçin mi Var?. (29 Mayıs 2019). Alındığı Tarih: 20 Nisan 2025. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/817
Bakırcı, Ç. M. (2019, May 29). Faydalı Mutasyonlar ve Tasarım İllüzyonu: Evren'deki Her Şey İnsanlar İçin mi Var?. Evrim Ağacı. Retrieved April 20, 2025. from https://evrimagaci.org/s/817
Ç. M. Bakırcı. “Faydalı Mutasyonlar ve Tasarım İllüzyonu: Evren'deki Her Şey İnsanlar İçin mi Var?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, 29 May. 2019, https://evrimagaci.org/s/817.
Bakırcı, Çağrı Mert. “Faydalı Mutasyonlar ve Tasarım İllüzyonu: Evren'deki Her Şey İnsanlar İçin mi Var?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, May 29, 2019. https://evrimagaci.org/s/817.

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close