Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat
Tüm Reklamları Kapat

Neden Kendi Kokumuzdan Rahatsız Olmuyoruz?

Diğer İnsanların Vücut Kokuları, Kendi Vücut Kokumuza Göre Neden Daha Rahatsız Edici Gelir?

Neden Kendi Kokumuzdan Rahatsız Olmuyoruz? MensXP
11 dakika
22,455
Tüm Reklamları Kapat

Başkalarının yellenmesi dayanılmaz olabilirken, kendimizinki neden aynı düzeyde "sorun olmuyor"? Başkalarının dışkı kokusu, kendimizinkine nazaran neden daha fazla kokuyor? Bilirsiniz: Özellikle de sıkıştığımız bir anda, bir başkası tuvaletteyken, o kişi çıkar çıkmaz içeriye daldığımızda aldığımız dışkı kokusu, çoğu zaman kendimize ait en kötü dışkı kokusundan bile beter olabilmektedir. Ter, kusmuk, idrar, dışkı ve diğer tüm vücut içerikleri kendimizin ise çok sorun oluşturmazken (elbette gül bahçesi gibi kokmazlar; ama yine de!), başkalarınınki büyük problemler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Kendi vücut kokularımız daha az rahatsız edici olmasının iki ana sebebi vardır:

Tüm Reklamları Kapat

  1. Maruz Kalma Etkisi (İng: "Mere-Exposure Effect"): Daha önceden aşina olduğumuz ve sürekli maruz kaldığımız durumlar ''alışmaya'' neden olur. Bu, kendi kokularımıza az tepki vermemizi sağlar.
  2. Koku Adaptasyonu (İng: "Olfactory Adaptation"): Bir ortamda baskın olan kokuya adapte olarak ortamdaki diğer kokuların da algılanabilmesini sağlayan bir algısal denge mekanizmasıdır.
  3. Tiksinme Duygusunun Evrimi: Kokularda algıladığımız değişiklik, başkalarının (ve hatta başka cisimlerin) salgıladığı kokuların; o kişiler tarafından tüketilen yiyeceklere, kullanılan ilaçlara, kronik ve akut hastalıklara, hijyen sıklığına göre farklılık göstermesidir. Bu farklılık, "aşina olunmayan" bir uyaran anlamına gelmekte ve tiksinme duygumuzu tetikleyerek, bu "yabancı uyarandan" uzak durmamızı sağlamaktadır. 

Şimdi bunlara biraz daha yakından bakış atalım.

Maruz Kalma Etkisi Nedir?

Maruz kalma etkisi, insanların daha önce sıklıkla maruz kaldığı şeylere, diğerlerine kıyasla ortalamada daha olumlu tepkiler vermesini ifade eder. Buna göre bir uyarana karşı ne kadar çok maruz kalırsak onunla ilgili düşüncelerimiz olumsuzluktan uzaklaşacaktır. Buna örnek verecek olursak: Herhangi bir bağınız olmayan bir çocuğun altına pislemesi size iğrenç gelebilirken, annesi/babası bunu gayet olağan karşılayacaktır. Aynı zamanda kendinizi fotoğraflarda güzel bulurken aynada çirkin bulmanız (veya tam tersi) de bu etkiyle açıklanabilmektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Bu fenomenin ilginç taraflarından biri, kişilerin maruz kaldığı uyarana karşı aşina olduğunu bilmesine gerek olmadığıdır. Birçok insan için kendi kokusunu tarif etmek ve bilinçli olarak farkında olmak pek mümkün olmasa da kendisininkine benzer kokulara olumlu eğilimler gösterdiği bilinmektedir.

Aslında burada önemli olan; maruz kalma etkisinin bir görüntüye, nesneye veya kokuya tekrar tekrar maruz kalmanın hissettiğimiz belirsizliği ortadan kaldırmasıdır. Bir şeyle defalarca karşılaştığımızda ve onun kötü bir şey olmadığını anladığımızda korkacak bir şey olmadığını biliriz.

Belki tam bu noktada bu konuyu evrimsel psikolojiye dayandırarak düşünmek de fayda olabilir. İnsanlar olarak yeni şeylere, daha doğrusu bizden olmayana karşı daha dikkatli olacak şekilde evrimleştik. Herhangi bir şey bizim için potansiyel olarak tehlike olabileceğinden yeni şeyler konusunda dikkatli olmaya oldukça hazırız. Diğer tüm duyularımız gibi koku da karşılaştığımız şeyleri "tanıdık" veya "yabancı" olarak kategorize etmemizi ve tehlikelere karşı daha hazır hale gelmemizi sağlamıştır.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Koku Adaptasyonu

Bu soruya verilecek başka bir yanıt da, yine maruz kalma etkisiyle ilişkili olan koku adaptasyonudur. Basitçe, koku adaptasyonu, bir ortamdaki belirli bir kokuya uzun süre maruz kalma sonucu ayırt edebilme yetersizliğidir. Daha iyi anlaşılması için şu örneği verebiliriz: Eve ilk girdiğiniz anda mutfakta pişen yemeğin kokusunu oldukça güçlü bir şekilde duyarsınız. Ancak mutfakta oturup zaman geçirmeye başladığınızda bu kokuyu bir süre sonra ya hiç duymaz ya da daha az duyarsınız.

İnsanlardaki koku alma sistemi olağanüstü çeşitlilikteki uyarıcılara maruz kalır. Yüksek duyarlılığı sürdürebilmek veya diğer kokulara duyarlı kalabilmek için diğer duyularda da benzer şekilde görülen adaptasyonu sağlamak gerekir. Bu adaptasyon aracılığıyla ortamda hakim olan koku ile bir denge koruması sağlanır ancak başka yeni kokulara da uygun şekilde yanıt verme sürdürülür. Sinir sisteminin aşırı yüklenmesinin önüne geçildiği gibi yeni bilgiler için "uyanık" kalınmasına da yardımcı olur.

Bu konuda yapılan bazı deneylerde kişilerin odalarında kullandıkları oda spreylerinin kokusunu birkaç gün sonra hissetmediğini ve başka ortamlarda da bu kokulara daha az duyarlı hale geldiklerini ortaya koymuştur. Buna benzer başka bir örnek verecek olursak, çoğu insan kendi evinin kokusunu diğerlerine göre daha az duyar. Ancak belki maruz kalma etkisi azalırsa, mesela uzun bir tatilden sonra eve döndüğünde evin kokusunu duyabilir.

Royal Society Publishing

Bize ait kokuları da bunlarla birlikte düşünebiliriz. Doğduğumuzdan beri aynı kokulara maruz kalmak şüphesiz bu kokulara adapte olmamıza sebep olmuştur - ve kendi bedenimizden uzaklaşamayacağımız için de vücut kokularımıza karşı bir hassasiyet kazanmamız mümkün değildir.

Kendi kokumuzu rahatsız edici bulmamızın sebebi bu kokuları neredeyse hiç hissetmiyor olmamıza bağladığımızda, bir anlamda şu yorumu yapabiliriz: Kendi kokumuzu duymuyoruz; çünkü sürekli kendimizi kokluyoruz. Kemirgenlere, köpeklere veya kedigillere baktığımızda, kendilerini kokladıklarını bariz bir şekilde görebiliriz. Yapılan bir araştırmada goril, şempanze ve orangutanlar 20 dakikalık sürelerde gözlenmiştir. Bu hayvanlar, sırasıyla ortalama 19.87, 24.2 ve 12.12 kez, yani neredeyse dakikada bir kez yüzlerine dokunmuşlardır.

Tüm Reklamları Kapat

İnsanlarda bu davranış çok belirgin olmasa da aslında sürekli olarak gerçekleşmektedir: Yukarıda sözünü ettiğimiz primatları gözlemleyen araştırmacılar, benzer bir gözlemi insanlarda da uygulamıştır. 18 katılımcının olduğu 20 dakikalık gözlemde, insanların yüzlerine ortalama 13.33 kez dokunmuşlardır. Bu çalışmalar sonucunda insanların yalnızca yüzlerine dokunmadığı, aynı zamanda ellerini kokladıkları da fark edilmiştir. Bir sinema, konferans salonu ya da sınıfta insanların davranışlarını gözlemlerseniz birçoğunun elinin yüz çevresinde olduğunu kolayca görebilirsiniz.

Koku üzerine yapılmış başka bir deneyde biyologlar, kadınlar üzerinde onların kokularına benzeyen laboratuvar yapımı proteinleri tanıyıp tanımadıklarını test etmiştir. Söz konusu deneyde kadınlardan duş sonrasında koltuk altlarına sürmeleri için iki farklı kokudan hangisini daha çok sevdiklerine karar vermeleri istenmiştir. Deneyin sonunda kadınların kendi kokularına benzer olan tercihlerde bulunduğu görülmüştür.

Elbette bu gibi sonuçların günümüzde hayatî bir önem taşımadığı düşünülebilir. Ancak daha ilkel dönemler düşünüldüğünde, insanın kendi kokusunu adapte olacak kadar tanıması, güvenli tercihler yapmasını ve tehlike oluşturabilecek yabancı canlıların varlığının tespit edilmesini kolaylaştırdığı görülebilir.

Tiksinme Duygusunun Evrimi

Tiksinme (veya iğrenme), parasempatik sinir sistemini aktive eden, bulantı hissi ve karakteristik bir yüz ifadesi üreten duygusal bir reaksiyon olarak tanımlanabilir. Hastalıklardan kaçınmamızı sağladığı ve hijyeni tetiklediği için evrimleştiği düşünülmektedir.[1] Evrimsel açıdan tiksinme (veya iğrenme) duygusu; pis, küflü ya da bozuk yiyecek ve içeceklere karşı verdiğimiz, “kendimizi hastalıktan koruma” amaçlı bedensel bir tepkidir. Hatta tripofobi olarak bilinen delikli nesnelere yönelik korkunun da bununla ilgisi olduğu bilinmektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Pis kokular mide bulantısına neden olabilir.
Pis kokular mide bulantısına neden olabilir.
Pixabay

İğrenme duygusu, çok yönlü bir duygu olduğundan, evrimsel kökenlerinin birçok olası açıklaması vardır. En yaygın kabul gören fonksiyonel açıklama, patojenik maddelerin yutulmasını önlemek için oluştuğudur. Atalarımız et ağırlıklı beslenme tarzına geçiş yaptığında, gıda kaynaklı hastalık ve enfeksiyon riskinde artışı engellemek için evrimleşmiş olduğu düşünülmektedir.[2]

Ancak tiksinmenin ortaya çıkabilmesinin tek açısı evrimsel geçmiş değildir. Gelişim sürecinin de bu tepkide önemli bir rolü vardır. Bu nedenle bu açıdan da ele almakta fayda var.

Gelişimin Tiksinme Tepkisi Üzerindeki Etkisi

Küçük yaşlarda çocukların ebeveyn kontrolü altında olması gerekmektedir; çünkü 1-6 yaş arasında çocukların pislik yemesi çok yaygındır. Bu süreçte yavru, hem genetik sebeplerle, hem de kültürel nedenlerle "tiksinç" veya "iğrenç" gelen unsurları öğrenmeye başlar. Tabii bu deneme-yanılma sürecinde, ölümcül düzeyde tehlikeli cisimleri de yutmaları olasıdır; bu nedenle ebeveyn denetimi önemlidir.

Yavrunun anne sütü tüketimini durdurduğu süre de ("sütten kesilme süresi"), bu unsurlara karşı direnci etkilemektedir. Sütten kesilme süresi büyük ölçüde annenin bir sonraki doğumunun zamanlamasına bağlı olarak kültüre göre değişir, ancak çocuklar genellikle 3 yaşında sütten kesilmektedir. Yaklaşık 3-5 yaş arasındaki sütten kesim sonrası dönem, hayatta kalmanın, enfeksiyon riski oluşturan yiyecek ve içeceklerden kaçınma yeteneğine bağlı olduğu çok önemli bir zamandır.[2] Dışkılardan ve diğer kontamine maddelerden; patojenlerin ve parazitlerin oral yoldan alınmasının çocuklukta ölümün önemli bir nedeni olduğu bilinmektedir. Hepatit-A, çocuk felci, streptokok enfeksiyonları, tenya ve toksoplazmoz gibi hastalıkların önemli bir nedeni çocuklarda gözlemlenen bu davranışlardır.[3]

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Dâhiler Sınıfı - Arşimet: Sayıların Büyücüsü

DÂHİLER SINIFI: OKUMASI KOLAY, UNUTMASI ZOR

Antik Çağ’ın en büyük bilgininin inanılmaz hikâyesi. Yemek yemeyi ve yıkanmayı unutan, ama elindeki pergelle dünyayı sonsuza dek değiştiren sıra dışı ve gizemli bir dâhi.

Büyük ilgi gören Dâhiler Sınıfı serisi ARŞİMET: SAYILARIN BÜYÜCÜSÜ ile devam ediyor.

Dâhiler Sınıfı Serisi Hakkında:
Bunlar, her biri kendi yöntemiyle; kelimeleriyle, icatlarıyla, seçimleriyle ve hatta kaderleriyle dünyayı değiştirmiş kadınların ve erkeklerin hayat hikâyeleri; şaşkınlık ve hayranlık duymanızı sağlayacak, hayal gücü ve merak duygunuzu harekete geçirecek büyüleyici hikâyeler. Dâhiler Sınıfı serisi bu özel insanları çocuklarla (9 yaş ve üstü) tanıştırmak üzere tasarlandı. İlk olarak yayımlandığı İtalya’da büyük övgü toplayan ve ardından pek çok dile çevrilen Dâhiler Sınıfı, minik ebadı, renkli illüstrasyonları, bilgiyi heyecan ve macerayla birleştiren anlatımıyla çocukların kolay okuyacağı, zor unutacağı, onlara öğrendiklerinden daha da fazlasını merak ettirecek bir seri.

Devamını Göster
₺115.00
Dâhiler Sınıfı - Arşimet: Sayıların Büyücüsü
  • Dış Sitelerde Paylaş

Tiksinme, kirlenme ve bulaşma hakkında bilginin sosyal ve kültürel olarak aktarılması önemlidir. Bu yol ile kirletici maddelere karşı tepkilerin, çocukların gelişiminin erken dönemlerinde hastalıklardan kaçınma davranışlarını öğrenmeleri[4] için itici güç sağlamakta ve teşvik oluşturmaktadır.[4]Modern toplumlarda kültür ve eğitimler; patojenler ve hastalıklar hakkında bilimsel fikirler de içerir. Bu fikirler, kişilerin zorunlu tiksinme gibi tepkiler vermesini sağlamaktadır.[1]

Tiksinme Hakkında Yapılan Araştırmalar

Bugüne kadar insanların ne tür cisimleri iğrenç bulduğuna yönelik birçok araştırma yapılmıştır. Örneğin, 40.000'den fazla kişiye internet tabanlı, sırasıyla farklı fotoğrafların sunulduğu bir çalışmada, potansiyel hastalık tehdidi taşıyan nesnelerin görüntüleri (örneğin küf, dışkı, vs.), çok az hastalık içeren veya hiç bulunmayan benzer görüntülerden çok daha iğrenç olarak algılandığı gösterilmiştir. Bu tepki modeli dünyanın tüm bölgelerinde gözlemlenmiştir. Kadınların, erkeklerden daha fazla tiksinme hassasiyeti bildirmiştir.[5] Üniversite öğrencileri arasında yapılan bir diğer çalışmada ise kişiler, gerçekten de kendi kokularını diğer kişilerden daha az rahatsız edici, bazıları ise "hoş" olarak nitelendirmiştir.[6]

Kişilere koltuk altı, çöp ve gaz çıkartma gibi çeşitli kokuları kokladıktan sonra ne kadar tiksinti oluşacağı incelenmiştir. İncelenen kokular arasında, gaz çıkarma (yellenme) en güçlü olumsuz yanıtı ortaya çıkarmıştır. Değişik vücut kokularında, insanlar sürekli olarak diğer insanların kokularını kendilerinden daha rahatsız edici olarak derecelendirmiştir. Kendisinden sonra partnerinin diğer kişilere göre daha az rahatsız edici olduğu belirtilmiştir.[7]

Nane yağı gibi esanslar burun tıkanıklığında uzman önerisi sonucu kullanılabilir.
Nane yağı gibi esanslar burun tıkanıklığında uzman önerisi sonucu kullanılabilir.
Pexels

Kendimiz soğan, pırasa, sarımsak gibi ağır kokulu yiyecekler yediğimizde bunu pek fark etmeyiz. Dişlerimizi fırçalamak, gargara yapmak bile kötü kokuların başkalarını rahatsız etmesini engellemeyebilir. Sofrada kişilerin ortak yiyecekleri yemesi halinde kokuya maruz kalma miktarımız artığından, kokuyu hissetme becerimiz düşecektir. Ömür boyunca maruz kalmak zorunda olduğumuz kendi gaz kokumuz (yellenme), ağız kokumuz, dışkı ve idrar kokumuzun bizi daha az rahatsız etmesinin nedeni de temelde aynıdır.[7]

Bunun ilginç bir uzantısı, evrimsel olarak kendi bebeğimizin vücut içeriklerinin, başka bebeklerinkine göre daha az rahatsız edici, hatta hiç rahatsız edici olmamasıdır (tabii herkes için durum bu değil). Bu, ebeveynlere evrimsel bir bakım avantajı sağlamaktadır. Bebeklerin kendilerini temizlemeleri mümkün olmadığından, sağlıklı bir büyüme ve gelişim için annelerine ve bakıcılara muhtaçtır.[1]

Başkalarının kokularının bizi rahatsız etmesinin asıl sebebinin tiksinme duygumuz ve evrimi olduğunu söylemiştik. Kendi vücudumuzun ve yakınlarımızın bizleri hasta yapma, korkutma ve endişelendirme ihtimali, onları yakından tanıdığımız için düşüktür. Kokular haricinde de daha önceden aşina olduğumuz şeyleri beğenmeye daha yatkın olduğumuz bilinmektedir.[7]

Bu güçlü iğrenme tepkisi sayesinde, bizim grubumuzdan olmayan kişilere karşı da önyargılar ve korunma yöntemleri geliştirebiliriz. Bunlar, vahşi yaşamda bizi hayatta tutan adaptasyonlar olsa da, modern zamanlarda kimi zaman ayrımcılığı ve dışlanmayı tetikleyen unsurlar olabilmektedir. Birçok toplumda insanlar, hijyen ve koku durumuna göre yargılanmaktadır ve buna bağlı olarak dışlanma veya ayrımcılık ortaya çıkabilmektedir. Bu noktada topluma karşı bireysel sorumluluklarımızın farkında olmak kadar, temel içgüdülerimizden kaynaklı ayrımcılığın farkına varmak da önem kazanmaktadır.

Sonuç

Tüm bu bilgiler ışığında kendi kokumuzdan rahatsız olmamamızın bizi diğer kokuları algılama konusunda daha uyanık bir hale getirdiğini söyleyebiliriz. Halihazırda sahip olduğumuz kokulara adapte olmamız bizi yeni kokuları algılamaya odaklı hale getirmektedir. Ayrıca düşünüldüğünde kendi vücut kokularımızı diğer kokuları güçlü bir şekilde algıladığımız gibi algılasaydık muhtemelen yaşam çok daha zor bir hal alırdı. Aynı zamanda başka kokuları algılamak konusunda da yetersiz kalırdık.

Bunun önemini anlayabilmek için biraz daha eskiye dönelim. İlkel dönemlerde insanların avladıkları hayvanların kokusunda bir değişiklik fark etmelerinin ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunu tahmin edebiliriz. Avlanan hayvanın çürüyüp çürümediği ya da yemek için güvenli olup olmadığı bu şekilde algılanmış olabilir. Benzer şekilde çevredeki diğer kokulara adapte olunması yeni besinlerin tercihinde de etkili olmuş olabilir.

Daha önce verdiğimiz örneği hatırlarsak, yaşadığımız evin kokusuna adapte olmamız herhangi bir ufak bir değişikliğin hızlıca farkına varmamızı sağlamaktadır. Bu yine muhtemelen insan atalarının yaşadığı ortamda yeni ve yabancı başka bir canlının varlığından haberdar olmasını kolaylaştırmıştır. Önceki yazılarımızda da sıklıkla değindiğimiz gibi olası bir tehlikenin farkına varabilmek canlılığın devamlılığı için oldukça önemlidir. Yine benzer şekilde şimdi kulağa komik gelse de o dönemlerde birinin yellenmesini veya dışkısının kokusunu algılamak dahi olası bir tehlikeyi önceden fark ederek ölümcül sonuçların önüne geçmeyi sağlamış olabilir.

Sonuç olarak, insanın kendi kokusundan rahatsızlık duymayacak şekilde evrimleşmesi kendi dışındaki varlıkların kokularını algılamaya odaklanmasına sebep olmuştur. Bu da potansiyel tehlikelerin farkına vararak kendine güvenilir koşullar yaratmasını kolaylaştırmıştır. Doğada hayatta kalabilmek, bir bakıma diğer kokuları algılama yeteneğimize bağlıdır ve bu yüzden kendi kokumuzu görmezden gelmemiz oldukça normaldir.

Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
65
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Tebrikler! 33
  • Bilim Budur! 11
  • Merak Uyandırıcı! 9
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 6
  • Muhteşem! 5
  • İnanılmaz 4
  • İğrenç! 3
  • Güldürdü 2
  • Umut Verici! 2
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • Korkutucu! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 29/03/2024 14:56:29 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/9019

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Tüm Reklamları Kapat
Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Alan
Astrobiyoloji
Alkol
Yaşanabilir Gezegen
Çekirdek
Tohum
Botanik
Nöron
Makina
Karanlık
Uydu
Aminoasit
Geometri
Sayı
Mantık Hatası
Beyin
Bilişsel
Hominid
Evren
Süt
Araştırma
Filogenetik
Homo Sapiens
İspat
Güneş
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Gündem
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Bağlantı
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Bu platformda cevap veya yorum sistemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla aklınızdan geçenlerin, tespit edilebilir kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Ekle
Soru Sor
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
E. Kocabey, et al. Neden Kendi Kokumuzdan Rahatsız Olmuyoruz?. (3 Şubat 2022). Alındığı Tarih: 29 Mart 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/9019
Kocabey, E., Bakırcı, Ç. M. (2022, February 03). Neden Kendi Kokumuzdan Rahatsız Olmuyoruz?. Evrim Ağacı. Retrieved March 29, 2024. from https://evrimagaci.org/s/9019
E. Kocabey, et al. “Neden Kendi Kokumuzdan Rahatsız Olmuyoruz?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, 03 Feb. 2022, https://evrimagaci.org/s/9019.
Kocabey, Enes. Bakırcı, Çağrı Mert. “Neden Kendi Kokumuzdan Rahatsız Olmuyoruz?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, February 03, 2022. https://evrimagaci.org/s/9019.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close