Sagan Standardı: Olağanüstü İddialar, Olağanüstü Kanıtlar Gerektirir!
Sagan Standardı, konuyla ilgili kanıtlara bakarak, bir iddia ne kadar olasılık dışı ise, ondan beklenen kanıt standardının da bir o kadar büyük olması gerektiğini söyler. Her ne kadar ilk olarak Carl Sagan tarafından geliştirilmemiş olsa da Sagan Standardı, "Olağanüstü iddialar, olağanüstü kanıtlar gerektirir." olarak bilinen bir sözün kavramsal kısaltmasıdır.
Buna göre, eğer belli bir iddianın (bilimsel fikir birliğine uyuşmaması gibi sebeplerle) "olağanüstü" olduğu düşünülüyorsa, bu iddiayı ileri süren kişi, daha az olasılık dışı olduğu düşünülen bir iddiayı sunan kişiye göre daha yüksek bir kanıt standardına tabi tutulur.
Örneğin Sagan standardına göre, iş yerine giderken tek boynuzlu at gördüğümü iddia edersem, normal bir at görmüş olduğum duruma göre daha fazla kanıt sunmam beklenir; çünkü atların varlığı ile ilgili azımsanmayacak kadar kanıt varken, tek boynuzlu atların varlığı ile ilgili herhangi bir kanıt yoktur - ki bu da iddiamı olağanüstü yapar.
Bu kavramı anlamak, başkalarından veya kendinizden daha yüksek bir kanıt standardı beklemeniz gereken durumları ayırt etmekte size yardımcı olabilmesi açısından önemlidir. Dahası, bu kavramın gereğinden fazla uygulanmasından nasıl kaçınılacağını anlamak da önemlidir; çünkü bunu yapmak, değerli iddiaları yanlışlıkla reddetmenize neden olabilir.
Bu nedenle bu makalede Sagan standardı hakkında daha fazla bilgi edinebilir, arkasında yatan mantığı kavrayabilir ve onu mümkün olan en iyi şekilde nasıl uygulayacağınızı öğrenebilirsiniz.
Olağanüstü İddialar Neden Olağanüstü Kanıtlar Gerektirir?
Olağan ve Olağanüstü İddialara Örnekler
Bazı durumlarda belirli bir iddianın olağan mı yoksa olağanüstü mü olduğunu belirlemek zor olsa da bu ayrımın oldukça sezgisel ve tartışmasız olduğu durumlar vardır.
Örneğin; şüphelenmek için kayda değer bir neden olmadığından, işe giderken tarlada bir at sürüsü gördüğümü söylemek oldukça sıradan bir iddia olur ve fazla kanıt gerektirmez. Oysa, tek boynuzlu at sürüsü gördüğümü söylemek, şu anda tek boynuzlu atların var olduğuna dair güvenilir bir kanıt bulunmadığından, ispatlamak için çok daha sağlam kanıtlar gerektiren olağanüstü bir iddia olarak görülecektir. Benzer şekilde "Bu sabah kahvaltı ettim." demek ne kadar normal bir iddia ise, Ay'a gidip geldiğimi söylemek bir o kadar olağanüstü kabul edilir.
"Olağanüstü İddia" Kavramını Anlamak
Olağanüstü iddialar söz konusu olduğunda, genellikle 'olağan dışılılığı' ikili bir durumdan ziyade, bir spektrum olarak görmek tercih edilir. Bu, iddiaları "olağan" veya "olağan dışı" olarak görmek yerine, konuyla ilgili bilinen her şeyin olasılığına bakarak, onları yelpazenin iki ucu arasındaki değişken olarak görmenin daha doğru olduğu anlamına gelir.
Bu kavrama dayanarak, örneğin; bir uçta açıkça olağan iddialarımız ("İnsanların uzun vadede hayatta kalmak için suya ihtiyaçları vardır." gibi), diğer uçta açıkça olağan dışı iddialarımız ("İnsanlar zihin yoluyla balıklarla konuşabilir." gibi) ve bu iki uç durum arasında sayılabilecek diğer iddialarımız olabilir.
Belirli bir iddianın olağanüstü olarak değerlendirilmesinden önce olağan-olağanüstü spektrumundaki geçmesi gereken eşiği tanımlamak zor olacağından, bunun yerine bir iddianın ne kadar olağanüstü olduğuna odaklanmak ve olağanüstülük derecesi ile eşleşen bir kanıt bulmak genellikle tercih edilir.
Bu kavram istatistiksel hesaplamalarda daha işlevsel olabilir.[1] Örneğin istatistikte Bayesçi çıkarımı kullanarak yeni iddiaları ve kanıtları değerlendirirken önceden var olan bilgi ve kanıları dikkate almanıza izin veren "önceki bilgiyi" değiştirmek mümkündür.[2] Bayesci çıkarım, çıkarımlardaki belirsizliğin olasılık kullanılarak ölçüldüğü istatistik yaklaşımını ifade eder.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Her ne kadar bu tür matematiksel araçlar objektif bilgi edinmek amacıyla kullanılıyor olsa da ve bir konudaki bilimsel araştırmaların bulgularına dayanıyor olsa da, elde edilen verilerin -ne kadar gerekçelendirilmiş olursa olsun- genellikle bir miktar kusurlu olduğunu ve/veya değerlendirilmesi veya seçilmesi sırasında belirli öznelliklere açık olduğunu bilmek gerekir.
Son olarak, bir iddia sırf "yeni" olduğu için genel olarak "olağanüstü" olarak görülmemelidir; sadece birikmiş veri ile çelişiyorsa böyle görülmelidir. Çünkü bir iddia yeni/özgün olabilir ama olağanüstü olmayabilir. Örneğin eldeki akademik literatürle uyumlu ve onlara ek yapan bir bulgu, yenidir ama olağanüstü değildir. Benzer şekilde, bir iddia yeni/özgün olmayabilir ama olağanüstü olabilir. Örneğin paranormal iddialar sıklıkla kendini tekrar eden yapıdadır ama hepsi olağanüstüdür.
"Olağanüstü Kanıt" Kavramını Anlamak
İspat yükü, ileri sürdüğünüz iddialar için destekleyici kanıt sağlama yükümlülüğü anlamına gelir. Sagan Standardı, bir iddia ne kadar sıra dışıysa onunla ilişkili ispat yükünün o kadar büyük olduğunu öne sürer. Bu, olağanüstü iddialarda bulunanların, daha az olağanüstü iddiada bulunanlara göre daha tatmin edici kanıtlar sunmaları beklendiği anlamına gelir.
Olağanüstü iddialarda olduğu gibi, neyin "olağan" kanıt olduğu ile neyin "olağanüstü" kanıt olduğu arasında da net bir ayrım yoktur. Ayrıca, olağanüstü kanıtın ne olduğunu belirlemeye gelince cevap her zaman öznel olacaktır; ancak yine de sağlam bir akıl yürütmeye dayandırılmalıdır.
Bu, neyin "olağanüstü" kanıt olduğu konusunda kesin bir anlaşma olmamasına rağmen, söz konusu konu için nitelik, nicelik ve geçerli olan ilgili standartlara bakarak, kanıtın olağanüstülüğün lehinde veya aleyhinde tartışmanın mümkün olduğu anlamına gelir. Örneğin, bugün işe giderken bir at gördüğümü söylersem, tek boynuzlu bir at gördüğümü söylememden daha az olağanüstü kanıt üretmem beklenir. Bu, çoğu insanı bir at gördüğüme ikna etmek için basit bir resim veya videonun yeterli olabileceği, ancak onları tek boynuzlu bir at gördüğüme ikna etmek için çok daha önemli kanıtlara ihtiyacım olduğu (örneğin onları olay mahaline götürüp tek boynuzlu atı göstermem gerektiği) anlamına gelir.
Sagan Standardı ile İlgili Uyarılar
Sagan standartı, olağanüstü iddiaları reddedeceğiniz anlamına gelmez. Sagan Standardı'nın genelde kasıtsız olarak yanlış uygulandığını ve kasıtlı olarak da geçerli teorileri itibarsızlaştırmak bir araç olarak kullanıldığı akılda tutulmalıdır.[3]
Örneğin, bisikletçi Lance Armstrong'a, yasa dışı performans artırıcı uyuşturucu kullandığı iddiası sorulduğunda, daha sonra doğru olduğu ortaya çıkmış olsa bile, bu iddiaları itibarsızlaştırmak amacıyla "olağanüstü iddiaların olağanüstü kanıtlar gerektirdiğini" söylediği bildirilmiştir.[4]
"Yasa dışı performans arttırıcı ilaçlar kullanan üst düzey bir bisikletçi" fikri, kendi alanındaki diğer bisikletçilerin doping kullanması hakkındaki bilgiler göz önünde bulundurulduğunda pek de olağanüstü olmadığından, burada Sagan Standardı kavramını haklı çıkarmak güçtür. Tabii ki, onu suçlayanların yine de iddialarını somut kanıtlarla desteklemesi gerekiyordu - ve bunu yaptılar da.[5], [6], [7], [8], [9], [10], [11] Ancak Armstrong'un Sagan Standardı'nı burada kullanması tamamen yersizdi, çünkü esasında motivasyonu, onu suçlayanların tutumunu gelişigüzel bir şekilde reddetme arzusuna dayanıyordu.
Benzer şekilde, bilimsel bağlamda Sagan Standardı, bilimsel fikir birliğini destekleyen çalışmaları, onunla çelişen çalışmalardan daha düşük bir standartta tutmamız gerektiği anlamına gelmez; çünkü her iki tür çalışma da aynı katı bilimsel standartta tutulmalıdır. Bunun yerine, bilim insanlarını mevcut bilimsel kabul edilmiş verilerle çelişen bir bilgiye güvenilir bir şekilde ikna etmek için, genel olarak, onları fikir birliği ile çelişmeyen bir bilgiye ikna etmek için gerekenden daha önemli bir kanıta ihtiyaç olduğu anlamına gelir.
Örneğin, birisi astrolojinin insanların kişiliğini tahmin etmede geçerli bir yolu olduğunu kanıtlamak isterse, mevcut bilimsel teorilerle çeliştiği düşünüldüğünden, olağanüstü miktarda kanıt sunması gerekir. Buna karşılık, birisi insanların kişiliğini tahmin eden ve bu testi mevcut teorilere ve önceden doğrulanmış psikolojik araçlara dayandıran bir psikometrik teste göre yapmak isteseydi, yine de testlerini desteklemek için önemli ve güvenilir kanıtlar sağlaması beklenmesine rağmen, bulguları bilim insanları tarafından kabul görmesi için görece daha az kanıta ihtiyacı olurdu.
Öte yandan Sagan Standardı kavramı, mevcut bilimsel fikir birliği ile çelişen iddiaların her zaman göz ardı edilmesi veya fikir birliğini destekleyen iddiaların otomatik olarak kabul edilmesi gerektiği anlamına gelmez. Bunun yerine Sagan Standardı basitçe, önceden var olan bilgilere dayanarak belirli bir iddianın doğru olma olasılığının, onu doğrulamak için ne kadar kanıta ihtiyaç duyulduğunu belirlerken dikkate alınması gerektiğini önerir.
Sagan Standardı'na Yönelik Eleştiriler
Sagan Standardı'na yönelik temel eleştiri, "olağanüstü" tanımının, hem olağanüstü iddiaların ne olduğunun belirlenmesi söz konusu olduğunda hem de bu iddiaları desteklemek için kullanılan kanıtların değerlendirilmesi söz konusu olduğunda "keyfi" olduğudur. Bu eleştiri geçerlidir, çünkü "olağanüstülük" niteliği her zaman bir seviyeye kadar öznelliğe sahip olacaktır.
Yine de bu eleştiri, Sagan Standardı'nın genel bir "düşünme aracı" olarak kullanışlı olduğu gerçeğini değiştirmez. Bunun nedeni, yukarıda gördüğümüz gibi, genellikle diğer benzer araçlarda görülen bir derecede öznellik içerse bile, olağanlık/olağanüstülük kavramını nispeten iyi tanımlanmış ve iyi desteklenmiş bir şekilde işlevselleştirmenin mümkün olmasıdır.
Sagan Standardı'na yönelik bir diğer dikkate değer eleştiri, insanların mevcut fikir birliği ile çelişen iddiaları görmezden gelmesine ve fikir birliğini destekleyen iddiaları otomatik olarak kabul etmesine sebep olabilmesidir. Bu, gerçekten de Sagan Standardı'nın da diğer birçok araç gibi yanlış kullanılması sonucu doğabilen bir problemdir.
Tüm bunlara rağmen, bu kavramın birileri tarafından yanlış kullanılabileceği gerçeği, hiçbir şekilde kullanılmaması gerektiği anlamına gelmez; çünkü Sagan Standardı'nın doğru uygulanması, iddiaların geçerliliğinin değerlendirilmesi söz konusu olduğunda oldukça faydalı olabilir.
Sagan Standardı Nasıl Uygulanmalıdır?
Sagan Standardı'nı ve dolayısıyla "Olağanüstü iddialar olağanüstü kanıtlar gerektirir." kavramını uygulamak, belirli bir iddia ile sunulduğunda, onu desteklemek için kullanılan kanıtın gücünün, önceki bilgilere dayanarak bu iddianın ne kadar olası olmadığıyla orantılı olmasını beklemeniz gerektiği anlamına gelir. Bu nedenle, bir iddia ne kadar olası değilse, onu doğru olarak kabul etmeden önce istemeniz gereken kanıt da o kadar destekleyici olmalıdır.
Örneğin, kendinizi hasta hissettiğinizi ve bir arkadaşınızın size ne yapmanız gerektiği konusunda tavsiye verdiğini varsayalım. Eğer birileri bir doktora görünmenizi önerirse, profesyoneller tarafından yapılan genel sağlık önerileriyle uyumlu olduğu içinü bu tavsiyeyi kabul etmek nispeten makul olacaktır. Diğer taraftan örneğin birileri kendinizi iyileştirmek için yastığınızın altına sihirli taşlar koymanızı tavsiye ederse, harekete geçmeden önce onlardan önerilerini destekleyen önemli kanıtlar istemeniz nispeten makul olacaktır; çünkü bu tedavi yöntemi, bir önceki seçeneğe daha az desteklenmektedir.
Bununla birlikte, yukarıda gördüğümüz gibi, Sagan standardını uygularken, "olağan" olarak algılanan kavramları otomatik olarak kabul etmekten kaçınmak kadar, "olağanüstü" olarak algılanan iddiaları gerekçe göstermeden ve gereksiz yere reddetmekten kaçınmak da önemlidir.
Sagan Standardı'nın Tarihi
Bu bölüm, Sagan Standardı'nın arkasındaki tarihi ve olağanüstü iddiaların olağanüstü kanıtlar gerektirdiği fikrinin arkasındaki tarihi anlatmaktadır. Bu bilgi, bu kavram hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler için ilginç olabilir; ancak yalnızca pratik uygulamalarıyla ilgileniyorsanız, bu çok da önemli sayılmaz.
"Bilimsel şüpheciliğin temel ilkesi" olarak adlandırılan Sagan Standardı, astronom Carl Sagan tarafından popüler hale getirildi. Sagan, 1980 yapımı Cosmos dizisinin "Encyclopedia Galactica" başlıklı 12. bölümünde bunu şöyle anlatmaktadır:
Önemli olan; kulağa inandırıcı gelen, inanmak istediğimiz ya da 1-2 tanığın iddia ettiği şey değildir. Önemli olan, yalnızca katı kanıtlarla desteklenen, titizlikle ve şüpheyle incelenen şeylerdir. Olağanüstü iddialar, olağanüstü kanıtlar gerektirir.
Yine de "Olağanüstü iddialar olağanüstü kanıtlar gerektirir." kavramı, aynı genel zaman diliminde daha önceki noktalarda diğer çeşitli bilim insanları tarafından da dile getirilmiştir. Örneğin, Paranormal İddiaların Bilimsel Soruşturulması Komitesi'nin kurucu eş başkanı Marcello Truzzi'nin 1975'te Parapsychology Review editörüne yazdığı bir mektupta "olağanüstü bir iddianın olağanüstü kanıt gerektirdiğini" söylediği bilinmektedir. Tevfik Uyar, bu konuyu kişisel blogunda şöyle anlatmaktadır:[12]
2003'te hayatını kaybeden Truzzi, Florida New College'da sosyoloji profesörüydü ve aynı zamanda Bilimsel kuşkucu örgüt Paranormal Vakaların Bilimsel Araştırı Komitesi eş başkanıydı. Ayrıca uzakgörü olarak bilinen astral seyahat, falcılık/kehanet gibi sahtebilimsel iddiaları incelemek ve geçerliliklerini analiz etmek amacıyla bir araya gelen Uluslararası Uzakgörü Derneği (IRVA) kurucularındandır. Skeptisizmin en önde gelen temsilcilerinden Paul Kurtz onu "şüphecilerin şüphecisi" olarak tanımlamıştır.
İşte Marcello Truzzi, Carl Sagan'a atfedilen cümleyi çok küçük bir farkla [Sözün Truzzi tarafından söylenen aslı: “Extraordinary claims require extraordinary proofs”. Carl Sagan, “proof” yani ispat yerine, “evidence”, yani "delil / kanıt" demiştir.], 1978 yılında yayımlanan “Olağanüstülük Üzerine: Bir Aydınlatma Girişimi” adlı makalesinde telaffuz etmiştir.
Tüm Reklamları Kapat
Benzer şekilde, 1978 tarihli bir rapor, o zamanlar Science'ın editörü olan Philip H. Ableson'ın telekinezi, telepati ve falcılık gibi konularla ilgilenen parapsikolojik araştırmalarla ilgili olarak "Bu olağanüstü iddiaların olağanüstü kanıtlar gerektirdiğini" söylediğine atıfta bulunmuş ve sonrasında:
Doğanın temel yasalarını sorgulayan bulgular, titiz bir bilimsel incelemeye tabi tutulmalı ve tarafsız araştırmacılar tarafından çoğaltılabilmelidir. O zamana kadar da birçok bilim insanı ikna olmamış olacaktır.
Ayrıca, OİOKG'nin altında yatan fikir, tarihin erken dönemlerinde başkaları tarafından da çeşitli şekillerde tartışılmıştır. Örneğin, bir meteor raporuna şüpheyle yaklaşan Thomas Jefferson, 1808 tarihli bir mektupta şunları söylemiştir:
(...) hesabını veremeyeceğimiz hiçbir şeyi kesinlikle inkar etmeyiz. Her gün açıklayamadığımız binlerce fenomen ortaya çıkıyor ancak bizim bildiğimiz doğa yasalarıyla hiçbir benzerlik taşımayan gerçeklerin öne sürüldüğü yerlerde, onların doğruluğu güçlükleriyle orantılı kanıtlara ihtiyaç duyar. Dikkatli bir zihin, olayın şimdiye kadar gözlemlenen her şeyle olan çelişkisini, onu destekleyen kanıtların gücünü ve duyularımızın bile sorumlu olduğu hata ve yanlış anlamaları iyi tartacaktır.
Benzer şekilde, İskoç filozof David Hume, 1748 yılında yayınlanan İnsan Anlayışına İlişkin Bir Soruşturma başlıklı kitabının 10. bölümünde, mucizeler ile ilgili olarak şunları söylemiştir:
Bütün etkiler, varsayılan nedenlerinden kaynaklanmaz. Bazı olaylar, tüm ülkelerde ve her yaşta, sürekli olarak birbirine bağlı olarak bulunur: Birilerinin daha değişken olduğu ve bazen beklentilerimizi hayal kırıklığına uğrattığı görülür; öyle ki, olayla ilgili akıl yürütmelerimizde, en yüksekten en düşüğe kadar ahlaki kanıt türlerinde güvenirlik dereceleri vardır. Bilge bir insan inancını kanıtlarla orantılı hale getirir. Yanılmaz bir deneyime dayanarak olayı güvenirlik olgusu ile bekler ve geçmiş deneyimini o olayın gelecekteki olasılığının tam bir kanıtı olarak görür. Diğer durumlarda ise daha dikkatli hareket etmelidir. Zıt deneyimleri tartar, hangi tarafın daha fazla deney tarafından desteklendiğini düşünür, şüphe ve tereddütle eğilir ve en sonunda yargısını sabitlediğinde ise kanıtları bizim olasılık dediğimiz şeyi aşmamış olur. O halde, tüm olasılıklar, bir tarafın diğerine üstün geldiği ve üstünlükle orantılı bir derecede kanıt ürettiği bulunan deney ve gözlemlerin bir karşıtlığını varsayar. Bir yanda yüz diğer yanda elli örnek/deney olması olay hakkında şüpheli bir beklenti yaratır. Bununla birlikte, yalnızca bir tanesi çelişkili olan yüzlerce tek tip deney, makul bir şekilde oldukça güçlü bir güvenirlik derecesi elde eder. Her durumda, üstün olan kanıtın gücünü belirlemek için, karşıt deneyleri karşıt oldukları yerde dengelemeli ve küçük sayıyı büyükten çıkarmalıyız.
Son olarak, Fransız bilim insanı Pierre-Simon Laplace, 1812 yılında yayınlanan Olasılıkların Analitik Teorisi başlıklı ve matematiksel olasılık teorisi üzerine son derece etkili kitabında bu kavram hakkında şunları yazmıştır:
Bir gerçek ne kadar olağanüstüyse, o kadar güçlü kanıtlarla desteklenmesi gerekir.
"Olağanüstü bir iddianın delilinin ağırlığı, tuhaflığıyla orantılı olmalıdır." sözü de Laplace'a atfedilmiştir. Bu söz, yazarı Theodore Flournoy tarafından Laplace'ın OİOKG kavramı hakkındaki düşüncelerini tartıştığı ve ardından 'Laplace Prensibi' dediği şeyi aşağıdaki şekilde formüle ettiği bir kitabın yanlış alıntılanmasından da kaynaklanıyor olabilir. Bu sözün, 1900 yılında yayınlanan Hindistan'dan Mars Gezegenine: Bir Uyurgezerlik Vakasının İncelenmesi isimli kitapta, aşağıdaki şekilde söylenmiş olabileceği düşünülmektedir:
Kanıtların ağırlığı, gerçeklerin tuhaflığıyla orantılı olmalıdır.
Sonuç ve Ek Bilgiler
Sagan Standardı'nın bilimdeki yeri ve içinde bulunduğumuz Evren ile ilişkisini daha iyi anlamak için, Evren'in kökenlerine ve çalışma prensiplerine yönelik argümanlarla ilişkili tartışmalara ve bilimin bunlara yaklaşım biçimine odaklanabiliriz. Bu sırada, Sagan Standardı'yla ilişkili bazı diğer terimleri de öğrenebiliriz. Örneğin, İrlandalı komedyen Dara O'Briain'in şu sözünü ele alalım:
İnsanlar sürekli 'Bilim her şeyi bilmiyor!' deyip duruyor. E herhalde bilim her şeyi bilmediğini biliyor. Eğer her şeyi bilseydi, artık dururdu. Ama bilimin her şeyi bilmiyor oluşu, aradaki bilinmeyen boşlukları size en çekici gelen peri masalıyla, kafanıza göre doldurabileceğiniz anlamına gelmiyor.
Burada komedyen O'Briain, elbette bilim ile din düşünceler arasındaki çekişmeye gönderme yapıyor. Ancak belki bilerek, belki de bilmeyerek, bilimin kalbindeki çok temel bir ilkeye değinmiş oluyor: parsimoni (basitlik/yalınlık) ilkesine. Bu konuyu evrimsel biyoloji perspektifinden buradaki yazımızda işlemiştik; onu da okumanızı önemle tavsiye ederiz.
Yukarıdaki "peri masalı" ile kastedilen, illa ki insanların dini düşünceleri olmak zorunda değildir. Bir tür olarak insan, bilemediği, anlayamadığı, algılayamadığı, hakkında az bilgi sahibi olduğu konulardaki boşluklarını, bir başka varlığa/olaya sorumluluğu yükleyerek çözmeye çalışır. Böylelikle içimizi kemirip duran merak duygusunu geçici de olsa bastırabiliriz. Bu, temel bir psikolojik olgudur. Örneğin bir oyun oynarken hataya düştüğümüzde, hatalının biz değil, oyundaki bir kusur olduğunu iddia etmeye çalışırız. Deneyimiz düzgün çalışmadıysa, bizim yapış biçimimiz değil, deney prosedürü hatalıdır, buna inanmayı tercih ederiz. Eğer ki bir şeyi açıklayamıyorsak, onun açıklanamaz olduğunu veya bizim ötemizdeki güçlerle açıklanabileceğine inanmaya meyilliyizdir.
Tüm bunlar, insanların "cevap verme ve açıklama sorumluluğundan" kaçmak için geliştirdikleri psikolojik mekanizmalardır. Ve işte bir bilim insanını "bilim insanı" yapan, iyi bir bilim insanını da diğer bilim insanlarından ayıran şey, bu mekanizmayı ne kadar kırabildiği ve bu kısır döngünün dışına ne kadar çıkabildiği ile ölçülür.
"Kısır döngü" diyoruz, çünkü cevabı bir başka olaya, güce, olguya atmaya çalışmak, aslında cevap vermek değildir. Cevaptan kaçmaktır. Bilimsel düşünce yöntemi dahilinde bu kısır döngüyü önlemek için, parsimoni ilkesine başvurulur: Bir olayı açıklamaya yönelik yapılan girişimler arasından, en az varsayıma dayananı muhtemelen doğru (veya gerçeğe en yakın) olan açıklamadır. Buna Occam'ın Usturası adı da verilir.
Dikkat edilecek olursa, bir süreci bilimsel ve objektif olarak açıklamaktan kaçındığımız her anda, aslında bilimin parsimoni ilkesi ile çelişmiş olursunuz: Örneğin, yaptığınız deney sonucunun hatalı çıkmasının suçlusunun birey olarak siz değil de, deney prosedürünün kendisi olduğunu söylemeniz, çok büyük bir varsayımı beraberinde getirir: O deney prosedürünü bugüne kadar uygulayıp da tutarlı, başarılı, kendini tekrar eden sonuçlar alan sayısız diğer bilim insanının ve tarihte geriye doğru gidildiğinde bu deney prosedürünü ortaya çıkaran tüm süreçler ve kişilerin hepsinin hatalı olması gerektiğini iddia ediyorsunuz demektir! Bu durumun doğru olma ihtimali, sizin hata yapmış olma ihtimalinizden çok ama çok daha düşüktür. Dolayısıyla parsimoni ilkesi, hatayı kendinizde aramanızı söyler.
Aynı parsimoni ilkesi, açıklayamadığımız olaylar için hayali, bilimsel olarak desteklen(e)meyen, tekrar tekrar test edilemeyen sözde-cevapların geçerli olmasının muhtemel olmadığını söyler. Çünkü bir süreci açıklamak için somut bir şekilde gözlenebilir bir süreç/olay/olgu yerine hayali ve test edilemeyen bir cevabı kullanmanız, çok büyük bir varsayımı da beraberinde getirir: O hayali süreç/olay/olgunun gerçek olması gerekir. Ancak eğer ki bunu net bir şekilde gösteremiyorsanız, parsimoni ilkesi otomatik olarak bu seçeneği cevaplardan eler.
Ancak dikkat etmek gerekir: İlk verdiğimiz örnekte, deney prosedürü hatalı olamaz mı? Elbette olabilir. Bilimde bunun pek çok örneği ile karşılaşmışızdır. Elbette, deneyi yapanların bireysel hatalarına kıyasla bir prosedürün hatalı olma ihtimali çok ama çok ama çok daha nadir görülen bir durumdur. Bireysel hatalar her an, her gün yapılır; ancak prosedürlerin hatalı olmasına çok daha nadiren rastlanır. Fakat imkansız değildir. Daha karmaşık olan "o prosedürü geliştirip yıllardır uygulayan herkesin hatalı olması" durumu, gerçekten de olan şey olabilir!
Burada da, bilimin ikinci temel ilkesi devreye girer: "Sagan Standardı": Olağanüstü iddialar, olağanüstü kanıtlar gerektirir.
Bu ilke de oldukça basittir: Eğer ki parsimoni ilkesini ihlal eden bir şekilde, daha karmaşık bir olasılığın geçerli olduğunu iddia edecekseniz, bu daha fazla varsayıma dayanan iddianızı destekleyecek miktar ve kalitede kanıt sunmanız gerekir. Çünkü doğada, "Basit olan geçerli olmak zorundadır!" diye bir yasa bulunmamaktadır. Ancak "Basit olanın geçerli olması muhtemeldir." demek, mantığa uygun olacaktır. Fakat bunun aksi yönde olan bir durumu ispatlayacaksak, delillerimiz de o kadar güçlü olmak zorundadır.
Peki neden iddia sahibi kanıt sunmak zorunda? İddiayı reddedenlerin, reddiye gerekçelerini ispatlaması gerekmez mi? Hayır! Bunun sebebi, bilimde boş hipotez olarak bilinen bir kavramdır. Eğer pozitif yönde bir iddia varsa ("X, vardır." veya "Y'nin sebebi X'tir." gibi), bilim insanları kendilerini kandırmamak için, onun negatifini otomatik olarak geçerli kabul ederler: "X, yoktur." veya "Y'nin sebebi X değildir." gibi... Böylece her iddiaya otomatik olarak "sazan gibi atlamamış" olurlar. İşte bu negatif kabule "boş hipotez" deriz. Ama işi orada da bırakmazlar: Bu boş hipotezi çürütmeye çalışırlar, buna yönelik deneyler geliştirirler ve uğraşırlar. Eğer boş hipotez çürütülebilirse, yani "X, yoktur." veya "Y'nin sebebi X değildir." hipotezi çürütülebilirse, aksi doğrulanmış olur: "X, vardır." veya "Y'nin sebebi X'tir." gibi. Yani orijinal iddia, doğrulanmış olur. Ama bu, otomatik olarak iddiayı doğru kabul etmeden, rasyonel gerekçeler sunabilecek kadar veri toplama ve deney yapma sonucunda olur. Bilimi güvenli kılan temel yöntem budur.
İşte bu boş hipotez kavramından ötürü, pozitif yönde olağan bir iddiada bulunan veya bugüne kadar birikmiş veriyle çelişecek bir iddiada ("olağanüstü bir iddiada") bulunacak kişi, o iddiasını ispatlama sorumluluğuna da sahiptir. Bu ispat yükü, her aklımıza gelen şeyi gerçekmiş gibi ileri süremeyeceğimizi, bir iddiada bulunmanın belli bir sorumluluğu olması gerektiğini garanti eder.
Bilim, tüm bu kuralları göz önüne alarak, çok titiz bir şekilde sürdürülen bir sistemdir. Bugüne kadar sahip olabildiğimiz hemen her şeyi bize veren bilimdir. Bilim asla %100'e ulaşamaz belki; ancak ona en çok yaklaşabilen düşünce sistemi de bilimdir. İnsanlığın bugüne kadar geliştirebildiği hiçbir sistem, bilim kadar başarılı olamamıştır; hatta hiçbiri, onun gerçeğe ulaşma ve olay/olgu/süreçleri izah etme gücüyle kıyaslanamaz bile. Bu yüzden ona güvenebiliriz; bu nedenle onun peşinden gideriz.
Bilimin güzel tarafı, bilgilerin kimsenin otoritesinden kaynaklanmamasıdır. Eğer ki bir kısmıyla ilgili şüpheniz varsa, bu şüpheyi doğuran araştırmayı ele alabilir, kendi testlerinizden geçirerek güvenilirliğini kontrol edebilirsiniz. Eğer çürütebilirseniz ne âlâ! Ancak bilimsel inceleme yöntemleriyle çürütemiyorsanız, o bilginin geçerliliği, önünü alamayacağınız bir şekilde daha da güç kazanmış demektir. Bilim, bu şekilde adım adım biriktirilen ve algılanan bilgiler bütünüdür.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 20
- 15
- 9
- 7
- 5
- 3
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ T. Dorigo. (2015). Extraordinary Claims: The 0.000029% Solution. EPJ Web of Conferences, sf: 02003. doi: 10.1051/epjconf/20159502003. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. N. Rouder, et al. (2013). A Bayes Factor Meta-Analysis Of Recent Extrasensory Perception Experiments: Comment On Storm, Tressoldi, And Di Risio (2010).. American Psychological Association, sf: 241-247. doi: 10.1037/a0029008. | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. Deming. (2016). Do Extraordinary Claims Require Extraordinary Evidence?. Philosophia, sf: 1319-1331. doi: 10.1007/s11406-016-9779-7. | Arşiv Bağlantısı
- ^ W. Fotheringham. Lance Armstrong Shying Away From A Fight Is An Extraordinary Moment | William Fotheringham. (24 Ağustos 2012). Alındığı Tarih: 11 Ağustos 2021. Alındığı Yer: The Guardian | Arşiv Bağlantısı
- ^ BBC Sport. Armstrong Is Charged Over Doping. (29 Haziran 2012). Alındığı Tarih: 11 Ağustos 2021. Alındığı Yer: BBC Sport | Arşiv Bağlantısı
- ^ BBC Sport. Report Damns 'Cheating' Armstrong. Alındığı Tarih: 11 Ağustos 2021. Alındığı Yer: BBC Sport | Arşiv Bağlantısı
- ^ U.S. Anti-Doping Agency (USADA). Lance Armstrong Receives Lifetime Ban And Disqualification Of Competitive Results For Doping Violations Stemming From His Involvement In The United States Postal Service Pro-Cycling Team Doping Conspiracy. (24 Ağustos 2012). Alındığı Tarih: 11 Ağustos 2021. Alındığı Yer: U.S. Anti-Doping Agency (USADA) | Arşiv Bağlantısı
- ^ BBC Sport. Armstrong Stripped Of Tour Wins. (22 Ekim 2012). Alındığı Tarih: 11 Ağustos 2021. Alındığı Yer: BBC Sport | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. Levs. Lance Armstrong's Epic Downfall. (22 Ekim 2012). Alındığı Tarih: 11 Ağustos 2021. Alındığı Yer: CNN | Arşiv Bağlantısı
- ^ W. Fotheringham. Timeline: Lance Armstrong’s Journey From Deity To Disgrace. (9 Mart 2015). Alındığı Tarih: 11 Ağustos 2021. Alındığı Yer: the Guardian | Arşiv Bağlantısı
- ^ BBC Sport. Armstrong On Drugs, History And The Future. (26 Ocak 2015). Alındığı Tarih: 11 Ağustos 2021. Alındığı Yer: BBC Sport | Arşiv Bağlantısı
- ^ T. Uyar. Carl Sagan Standardı'nın Aslı: Olağanüstü İddialar Ve Kanıtlar. (8 Aralık 2014). Alındığı Tarih: 11 Ağustos 2021. Alındığı Yer: Tevfik Uyar | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 13:31:49 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/10798
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.