SQUİD GAME!
Hızlandırılmış Evrim Dersleri…

- Blog Yazısı
Ekmek- kazı kazan. Muazzam bir metafor ve tabi ki ilk bakışta.
Kazı kazanı değil fakat metaforun üstünü kazıdığımızda büyü bir anda yitiyor. “Bir gün daha aç kalsam, yahut bugün de bir kuru ekmek yemesem ölmem. Fakat piyangoyu bir tuttursam var ya! 7 7 7…”
Aslında bu bir isyandır. Bir isyanın, var olana (düzene) itirazının “ya hep ya hiç “ haykırışıdır.
Bazen hepimiz yaparız. Hele ki haklıysak, hele ki sınırda isek daha sık ve pervasız…Haklı, mazlum ve mahkum olanı siz düşünün gayrı…
Nadiren ekmeği tercih edenler ilk bakışta “umut verici” görünse de onların da üstünü kazıdığımızda altından çıkacak şey rıza ve bitiştir ya da daha politik bir ifade ile teslimiyet…
Burada tercihe zorlayanın ekmeklerin üstünde tepinerek “bunu siz istediniz” demesi bu gerçeği değiştirmez ve tepineni haklı kılmaz.
Esasında ilerleyen bölümlerde ekmeklerin üstünde tepinenin de “bunu siz istediniz” dediklerinden çok farklı bir kulvardan gelmediği suratımıza tokat gibi çarpılıyor. Anlamı şu: Zorlanmadıkça, zorunda bırakılmadıkça hiçbir homo sapiens, evrimsel geçmişi itibarı ile “padişahım çok yaşa “ demez…
Ve 1. Bölüm sonu, son tetik: Yukarıdakilerin hepsi doğrudur…( Bana göre)
Tabi bu gibi filmlerde-dizilerde herkes kendi dünya tahayyülü ve muhtemel direnci (Yaşam Mücadelesi) üzerinden farklı farklı çıkarımlarda elbette bulunacaktır ve olağandır da.
Takip eden diğer bölümler, 1. Sezonun bir tekrarı. Bir farkla: Bencilce “Ne kaybederim” itirazının BİZCİL olarak “Ya Kazanırsak” isyanı…
Fakat bu isyanda iç çelişki ( hain) olarak karşımıza çıkan şey aslında olağan yaşamda da her zaman karşılaşabileceğimiz iç düşmandır. Bu düşman; bazen kendimiz ve içimizdeki anlamlandıramadığımız derin çelişki, bazen de içimizden devşirilen bi zatihi biz gibiler…
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Bu bize tek bir şey söylüyor: Rakibini (iç ve ya dış düşmanını) hiçbir zaman hafife alma, kendiliğinden ( zoraki-bilinçsiz) bir aradalığı kendisi için ( iradi-bilinçli) bir aradalığa çevir ki adı örgütlenmedir. Başka kurtuluş yolu da yoktur.
Gerisi kitle psikolojisi ve gücün bu psikolojiyi belirleme potansiyeli.
Genel olarak bakıldığında gerek 1. gerek 2. sezon itibarı ile ve devamı olarak bu dizi ya finansörlerinin istediği şekilde “aynı gemideyiz” yalanı üzerinden bir uzlaşı ile bitecek ya da sanatın politika ile kopmaz bağı üzerinden 21. Yüzyıl kapitalist buhranın çıkmazlarını fatura ettiği milyarlarca emekçinin, yoksulun gerçek hayat hikâyelerinin bir fragmanı olacak.
Ya da daha açık bir ifade ile, zaten yavaş yavaş, acı çeke çeke ve (göreli) onursuzca ölümle noktalanacak bir yaşam ıstırabının hızlandırılmış versiyonu.
Bir farkla: Hayal kurmayı dahi yoksula lüks gören bir düzenin “hayalini bile bir tek ben kurdururum” kibir, küstahlığı ve cüreti ile , altını çizerek söylüyorum, bizleri homo sapiens olarak evrimsel besin zincirinin tepesine oturtan bir ardalığımıza karşı açıktan ve planlı-programlı olarak, uzun süredir yürütülen bireysel kurtuluş maskeli savaşın, sayısız benzerinin yok oluşu uğruna ve “hayat bir yarıştır” meşruluğu ile kazanılabileceği sahte hayali.
Bu güne kadar bunu başardılar. Fakat asgari seviyede de olsa bizleri bu günlere getiren evrim devam ediyor ise, ki ediyor, eninde sonunda şamarı atacaktır, attıracaktır. Sahte bir ben’e yönelik “biz” eli ile… Ve zorunluluğun kavranışı gönüllülük düzleminde “tek başımıza hiçiz” diyeninden. Yerleşke, ülke, coğrafya, gezegen yahut sistem fark etmeksizin ortak kimliklerinden biri ile ve kaçınılmaz olarak.
Zira dizide tamam-devam arasında X ve O ile saflaşanlar, önceki tercih ettiği safı değiştirse bile, yeni tercih ettiği safın bireyleri ile hiçbir ortak geçmişi olmadığı, bireylerin isimlerini dahi bilmediği halde onlarla ölümüne bir dayanışmanın içine girebiliyor.
Tek bir gaye ile: Bencilce hayatta kalmak.
Tek bir zorunluluk ile: Ortaklık kurmak.
Tek bir tercih ile: Gönüllülük yahut daha farklı bir ifade ile kavranmış zorunluluk…
Evrim muazzam bir şey. Hele ki grup yarışmalarında çeşitli becerilere sahip ve uyumlu olanların ipi daha kolay göğüslemesi var ya…
Tek bir şey eksik: Halen gerçek yaşamda da karşılığını bulduramadığımız ve evrimsel açıdan esasında daha önce sahip olduğumuz, bizi diğer canlılardan ayıran yegane fark olan politik hayvan oluşumuzun bilince çıkarılamaması. Sınıflı toplumlarla birlikte yitirdiğimiz, sadece türümüze değil, doğamıza da yabancılaşıp düşmanlaşmanın önünü, yitirilişi ile açan o sihirli değnek… O sihirli değnek bir yere gitmedi. Sadece bir omuz uzağımızda duruyor ve bir omuz vermeye bakıyor.
Benim diziden anladığım ve anlamlandırmaya çalıştığım bu. Sevgiyle
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- Paulo Freire. (2023). Ezilenlerin Pedagojisi. Yayınevi: Ayrıntı yayınları. sf: 288.
- John Pilger. (2003). Dünyanın Yeni Efendileri. Yayınevi: Timaş Yayınları. sf: 216.
- Sigmund Freud. (1996). Kitle Psikolojisi. Yayınevi: Cem Yayınevi. sf: 107.
- Max Weber. (1996). Sosyoloji Yazıları. Yayınevi: İletişim Yayınları. sf: 547.
- Michael Tomasello. (2019). Neden Ortaklıklar Kurarız. Yayınevi: Alfa Bilim. sf: 134.
- Nikitin. (1995). Ekonomi Politik. Yayınevi: Sol yayınları. sf: 439.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 18/04/2025 01:22:14 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/19825
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.