Er Kpitalizm'i Kurtarmak!
NOBEL'İn ABC'si...
![Er Kpitalizm'i Kurtarmak!](https://thumbor.evrimagaci.org/JWmIAiZsuw38nKYxCm7_faKoNsU=/250x0/content%2Fb6d72fba-d1eb-4ce8-b056-0f2fb7f31bfa.jpeg)
- Blog Yazısı
(Teşbihte Hata Olmaz. İktisat lugatında karşılıkları kaynakçadadır…)
A. Birbirine komşu iki köy hayal edin. İkisinin 9’ar nüfusu ve 10’ar ineği var. Her inek her gün 10 litre süt veriyor. Birinci Köyde 1 ağa, ikinci Köyde 1 ağa…
Birinci köyün ağası 2 ineğe ve günlük 20 litre süte hükmediyor. Geriye kalan 8 ineğin 80 litrelik sütü 8 marabaya pay ediliyor. Maraba başı 10 litre.
İkinci köyün ağası, bir kendi adına 2 ineğe, bir de birinci köyün ağası hesabına, büyük birader diyeti olarak, 4 ineğe hükmediyor ve günlük kendi hesabına 20, büyük birader hesabına 40 litre süte. Kendi köyünde geriye kalan 8 kişiye ise 4 ineğin 40 litre sütünü 5’er litreden pay ediyor.
Hesap 1. Birinci köyün marabası, ağasına rağmen günlük 10 litre süt alıyor. İkinci köyün marabası ise günlük 5 litre süt ile yetinmek zorunda kalıyor.
Yetti mi? Hayır!
Birinci köyün ağası ikinci köyün ağasının biraderlik diyeti olarak kendisine alıkoyduğu fazladan 4 ineğin günlük 40 litre sütünün yarısını (20 litre) kendisine diğer yarısını sus payı olarak (20 litre) marabasına dağıtıyor.
Hesap 2. Birinci köyün marabası günlük 10 litre sütün yanı sıra sus payı olarak kardeş köyden payına düşen 5 litre sütü alarak günü 15 litre süt ile kapatıyor. İkinci köyün marabası ise 5 litrede kalıyor. Ağalarınkini hesap etmeye gerek yok.
Alın size maraba nezdinde bile aynı emek sürecinin çıktısında 3 katı refah farkı. Velev ki aralarında tel örgü ve bir sınırın iki tarafı da olsa…
Buna YENİ SÖMÜRGE İLİŞKİLERİ deniyor. Yani pahalı ve sonucu kesin olmayan top ve tüfek yerine devşirme usulü itaatkar yönetimlerle. Modern adı yerel işbirlikçi…
B. Birbirine çok uzak iki köy hayal edin. Biri yerleşik yaşama geçmiş, alet edevatı var ve toprağı işliyor. Makineler icat etmiş, teyyareler de, coca-cola’yı da hem de cam şişesi ile. . Diğeri halen Avustralya Aborjinleri misali avcı toplayıcı. Bir gün bir teyyarenin camından bu cam şişenin bu sahraya atıldığını ve bir Avustralya yerlisinin kafasına denk geldiğini bir düşünün. İlk köy için çöp ikinci köy için tanrıdan gelen bir hediye…
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Tıpkı Avrupalıların, Amerika’nın sömürgeleştirilmesi esnasında yerlilere hediye ettiği ıvır zıvıra karşılık yerlilerin altından verdiği hediyeler misali. Sonrası malum; yağma, talan, köleleştirme ve azgın sömürü.
Sahi ya o dönem için Avrupa anakarasında sıradan olan bir atın Amerika İnka’sında, Maya’sında, Aztek’inde dört ayaklı ilah sayılmayacağını kim iddia edebilir. Ve sonrası aynı seyir içinde.
Belki de en net ifade eden şu satırlara bakmak lazım, sevgili Büyük usta Ahmet Arif’in UY HAVAR şiirinin dizelerinde geçen:
“…Düşün, uzay çağında bir ayağımız, ham çarık, kıl çorapta olsa da biri…”
Alın size KAPİTALİZMİN EŞİTSİZ GELİŞİM YASASI…2 emperyalist paylaşım savaşı bu yasanın Avrupa anakarasında ben de varım diyenlerin reddi üzerine olmadı mı?
C. Birbirinden farklı iki köy hayal edin. Biri sizin olsun diğeri sizin olmasını istediğiniz. Ancak bir sorun var. Hem istiyorsunuz hem de rıza istiyorsunuz. Muhatabınızın dili, kültürü geri, sizi anlamıyor ancak siz ortak dili yakalamaya çalışıyorsunuz.
Aynı zamanda o köyde bulunduğunuz sürece sanki kendi köyünüzdeymiş gibi hiçbir lüksünüzden de feragat etme niyetiniz yok.
Eğitmelisiniz, geliştirmelisiniz, yolunu, okulunu yapmalısınız, nezaket kurallarını, kaşık çatalı öğretmelisiniz. Şoförünüz olacaksa araç kullanmayı, fabrikanız varsa alet, makine kullanmayı öğretmelisiniz fakat sınırlı ve kontrollü…
İşte Hindistan, Hong Kong, Singapur, Güney Kore ve nicesi… Modern müstemlekeler.
Alın size KAPİTALİZMİN AŞAMALI ENTEGRASYON YASASI...
D. Bir köy hayal edin. İnsanları aç fakat Büyük Usta Nazım’ın dilince sözle besleniyor, domuzları patatesle. Çocukları süt bulamaz iken balıkları kahve içiyor. Öte tarafta bir avuç ensesini kalınlaştırdıkça kalınlaştırıyor.
Ve fakat söz hükme gelince Vatan-Millet-Sakarya her şeye merhem. Ölüme karşı sıtma rızası ile
Alın size GÖRELİLİK. Hem de Einstein’kinden daha yaşamsal ve somut. Göreli refah, göreli bağımsızlık, göreli demokrasi, göreli özgürlük ve nice göreli…
![1984 (Grafik Roman)](https://cdn.evrimagaci.org/epWx-3bQhfiF8ujv2q5XnvvHZP4=/250x0/evrimagaci.org%2Fpublic%2Fimages%2Fdyn%2Fcf7534f8105aad2cd3c0e76c8328a2cc.png)
E. Devinimin ve evrimin temel yasasıdır: Hiçbir süreğen olgu keskin sınırlara sahip değildir ve önceki ve sonrakiyle iç içedir.
Bir köy hayal edin biraz kapital biraz feodal biraz ilkel. Bir ayak köy merkezinde bir ayak tarlada, mezrada. Hem çekirdek hem geniş aile. Öyle bir an gelir ki ümüğü sıkılır, nefes alamaz hale gelir, imdada komşu yetişir. Ha uyandı ha uyanacak ve tüm bunlar nedendir diye soracak iken köylü, ağa ambarını açar ve sadaka, ulufe dağıtmaya başlar. Sırayla ve şükredip el öpme karşılığında.
Sahi ya bu köyde yıllarca açlık sınırının altında geliri olanlardan neden biri bile açlıktan ölmez. Oysa Ağaların ağasının ikametgahı ABD’nin dev gökdelenlerinin dibinde bu her gün yaşanıyor.
Alın size SUN-İ DENGE…
F. Bir köy hayal edin. Bütün bu verilere vakıf ve razı değil. Tam da böyle olmaz diyecek iken türlü türlü ölümcül sınavlara tabi tutuluyor. Sel, toprak kayması, elektrik kesintileri, su kesintileri, alt yapı çökmesi, çekirge istilası, ulaşım sorunu, iletişim sorunu var oğlu var.
Oysa köylü, bu köy ağasına ve bunlar için vereceğinin fazlasını çoktan vermiş. Fakat gelin görün ki hesap soramaz çünkü suçu birbirine atıyor. Dedikodu köyü kasıp kavuruyor. Ağa da bunları ellerini ovuşturarak seyrediyor. Yanında da birkaç devşirme…
Bir müddet sonra köyün yaşamsal standartları iradi olarak öylesine düşürülüyor ki, ağa elini masaya vuruyor ve bu böyle olmaz deyip lütufkar bir eda ile köy meydanına ( bir zaman herkesin evindeki musluğundan su akar iken) ortak bir çeşme yapma müjdesini duyuruyor.
Köylü, Köyün onlarca, dünyanın yüzlerce yıl öncesinden daha fazlasına sahip olduğu şeyin en ilkel hali ile sunuluşuna minnet duyar hale geliyor.
Alın size Kapitalizmin adı konmamış yasası RE STANDARDİZASYON.
ÖTESİ: Halen itiraz var ise babacan ağadan ( göreli demokrasi) eli sopalıya geçiş ( açıktan faşizm). Dünyamızın tarihi bunlarla dolu. Hem de her kıtada ve her coğrafyada. Bir değil iki değil. Bunun için Volkan Yaraşır’ın Sokakta Politika (gendaş aş.) kitabı bile yeterli…
Gelelim KURUMLAR MESELESİ’ne:
B.M. dahil, emperyalist aşamaya geçmiş bir sistemin, en gelişmiş ülkenin en gelişmiş metropolünün en yetkin kurumundan (Birleşmiş Milletler en çarpıcı örnektir) en geri ülkenin en geri köyünün muhtarlığına değin, doğrudan ve dolaylı olarak aracılar ve aracıların aracıları vasıtası ile elinin uzanamayacağı, direnç ile karşılaştığında başına balyoz gibi inmeyeceği, inmediği , resmi veya özel, devlet veya sivil toplum, dernek veya konfederasyon, sendika veya çevre örgütü var mıdır. İki elin parmaklarını geçer mi?
HANGİ KURUMLAR? Zaten sistemin dünyanın tüm alanlarının tüm hücrelerine sessiz sedasız sirayet edişinin ve vesilesi ile sistemi, bunca sayısal azlığına rağmen güçlü kılan örgütlülüğe taşıyışının aracı ve aparatı değiller mi?
En ufak bir mali destekte bile ister dünya bankası ister İMF eli ile, desteğe namzet ülke, kurum veya kuruluşun bütün alanlarına sınırsız erişim, müdahale ve bunun yasal alt yapısının hazır edilişini talep edişini neden ister.
Bir finans kuruluşu en ufak bir mali destek için bir ülkenin eğitim politikasını, müfredatını, sağlık politikasını, yerel yönetim sistemini neden dilediğince belirleme hakkını kendinde görür ve vereceği mali desteğin ön koşulu olarak masaya koyar. Ve nicesi…
Cevabı nettir: Engelsiz ve sınırsız tahakküm. Çünkü hasta, çünkü bindiği dalı kesen, çünkü ilk çıktığı dönemdeki öncekine göre (feodalite) ilerici vasfını yitirmiş ve değişime, sonrasına, insanlığı top yekûn karanlığa, yokluğa, yoksulluğa; doğayı tükenişe mahkum edercesine direniyor ve fakat hastalık tüm vücuduna sirayet etmiş, kurtuluşu yok. Ömrünü ite kaka uzatabilmenin arayışı içinde. İşte bu emperyalist aşamaya geçmiş, can çekişen kapitalizmin öyküsüdür.
Hal böyle iken; Hastalığı sürekli üretenin kendisini, hastalığın çaresi olarak ve özellikle bilimsel kılıf ile sunmanın dünya halklarına yararı ne?
Sunanlar belki fakat sunduranlar bir hata yapmış olamazlar çünkü iradi ve amaç ER KAPİTALİZMİ KURTARMAK!
Mesele, bizlerin sahip olduğu bilimsel kimlik ile bu sürecin neresinde durduğumuz, durmakta ısrarcı olduğumuzdur, olacağımızdır. Neticede öğretmenler ülkelerinin fakat bilim insanları tüm gezegenin ve ötesinin aydınlık yüzleridir. Onlara da güvenmeyeceksek kime güvenelim.
Bir NOBEL’imiz de olmayıversin. Ekmeğini yediğimiz bu dünyanın emekçi halklarının yüreklerinde yer alışımız yetmez mi?
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- V. İ. Lenin. (2009). Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması. Yayınevi: Sol Yayınları. sf: 163.
- Zubritski, Mitropolski, Kerov. (1987). Kapitalist Toplum. Yayınevi: Sol Yayınları. sf: 167.
- VOLKAN YARAŞIR. (2002). Sokakta Politika. Yayınevi: Gendaş A.ş.. sf: 686.
- Max Weber. (1996). Sosyoloji Yazıları. Yayınevi: İletişim Yayınları. sf: 547.
- Temel Demirer. (1996). Yeni Dünya Düzeni Ya Da Düzensizliği. Yayınevi: Pelikan Yayınları. sf: 304.
- John Pilger. (2003). Dünyanin Yeni Efendileri. Yayınevi: Timaş Yayınları. sf: 216.
- Nikitin. (1990). Ekonomi Politik. Yayınevi: Sol Yayınları. sf: 439.
- Karl Marx. (1999). Grundrisse 1. Yayınevi: Sol Yayınları. sf: 405.
- Marc Ferro. (2002). Sömürgecilik Tarihi. Yayınevi: İmge Kitabevi. sf: 673.
- Jean Ziegler. (2004). Dünyanin Yeni Sahipleri (Ve Onlara Direnenler). Yayınevi: Altın Kitaplar. sf: 351.
- Ernest Mandel. (2008). Marksist Ekonomi El Kitabı. Yayınevi: Özgür Üniversite. sf: 685.
- Samir Amin. (2020). Liberal Virüs (Sürekli Savaş Ve Dünyanın Amerikanlaştırılması. Yayınevi: Yordam Kitap. sf: 208.
- Samir Amin. (2020). Emperyalizm Ve Eşitsiz Gelişim. Yayınevi: Yordam Kitap. sf: 288.
- Samir Amin. (1999). Küreselleşme Çağında Kapitalizm. Yayınevi: Sarmal Yayınları. sf: 200.
- Fikret Başkaya. (2019). Çöküş (Kapitalizmin Nihai Krizi Üzerine Bir Deneme). Yayınevi: Yordam Kitap. sf: 256.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 11/02/2025 18:53:07 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/19672
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.