Normanlar: Avrupa ve Kutsal Toprakların Cesur Fatihleri
Normanlar ve Avrasya Tarihini Yeniden Şekillendiren Hikâyeleri

- Blog Yazısı
Giriş
Bu yazıyı yakın zamanda büyük bir zevkle okuduğum Levi Roach' un Normanlar; Avrupa'nın Kurucuları, Asya'nın Fatihleri kitabından aldığım ilhamla yazıyorum. Gerçekten etkileyici bir tarih anlatımına sahip ve okurken insanı yormadan bir roman havasında geçen 340 sayfalık yoğun bir emeğin ürünü olan bu kitaptan öğrendiklerimi sizlerle paylaşırken olabildiğince duru ve öz bir dil kullanmaya çalışacağım. Ayrıca bu nispeten kısa yazının bir sohbet havasında geçmesini ve sizleri de okurken yormamasını umduğumu da belirttikten sonra, tarih yolculuğumuza başlayabiliriz.
Bir Viking, Bir Bahis: Rollo (911-930)
İsa Peygamber'in doğumundan (gerçek tarihin aslında MÖ 30 olduğundan şüpheleniliyor) 911 yıl sonrasına gidiyoruz (şüpheler doğruysa 941). O tarihte Avrupa'nın ve özellikle de Batı Avrupa'nın durumuna bakacak olursak gözümüze çarpacak ilk detay Kuzeyli istilacıların Britanya ve Fransa kıyılarındaki yağma faaliyetleri olacaktır. 10. yüzyılın başında bu istilaların odak noktası olarak özellikle Kuzey Fransa ve bugün bizim Normandiya dediğimiz bölge öne çıkmaktadır. Vikinglerin bu yağmalarından oldukça bıkan ve artık karşı koymanın kaynak israfı olmaya başladığını fark eden Fransa Kralı Charles, Viking şefi Rollo'ya Rouen kasabası ve civarındaki birkaç yerleşim yerini vaat etti. Şef, bu cömert teklifi kabul etmeyi daha kârlı buldu ve yanında getirdiği (çoğunluğu erkek) savaşçılarla yeni kurulan düklüğe yerleşti. Dük Rollo ve beraberindekiler Charles'a bir jest olarak pagan inançlarını geride bırakarak vaftiz oldular ve Kral'a kesin bağlılık yemini ettiler. Böylece 1204 yılında Kral John'un küçük düşürücü mağlubiyetine kadar bölge Hıristiyan Vikinglerin himayesinde kaldı. Hıristiyan Vikinglere Fransızlar "Kuzeyliler" yani "Normandies" ismini verdi. Bu gelişmeyle Avrupa ve Kutsal Toprakların tarihini sonsuza dek değiştirecek olan bir kavim, tarih sahnesine çıkmış oldu.

Uyum Sağlamak: Fransa (10.yy)
Dük Rollo ve vatandaşları artık Manş kıyısında yurtları olan birer Viking savaşçısıydı. Fakat bu noktadan sonra onlara "Viking" demek tarihsel bir anlam kargaşasına yol açacaktır. Zira bütün bu gelişmeler yaşanırken Rollo'nun Kuzey'deki ırkdaşları İngiliz kıyılarını yağmalamaya devam ediyordu. Ayrıca Vikingler pagandı ve manastırları gördükleri yerde yakıp yıkarlardı. Buna karşın Normanlar Hıristiyan, yerleşik ve hatta yarı Fransız'dı. Daha önce de bahsettiğim gibi Dükle birlikte Fransa'ya gelenlerin çoğunluğu erkekti ve yerleştikleri yerde de Fransız kadınlarıyla birlikte oluyor, doğan çocuklara Fransız kökenli isimler veriyorlardı. Üstelik dil eğitiminde annenin rolünün daha baskın gelmesi nedeniyle bu çocuklar birer Fransız gibi Fransızca konuşuyordu. Fransa'da doğmayan son kuşak ise (Rollo ve askerleri) Fransız aristokrasisiyle tanışıyor, yazılı eserler vermeye başlıyordu.
Richardlar ve Emma: İngiltere (1017-1035)
Büyükbabasından miras makamında Fransa'nın kuzeyinin bir numaralı hakimi olma yolunda I. Richard ve oğlu II. Richard düklüğe altın zamanlarını yaşatacaklardı. Baba ve oğlun hüküm sürdüğü yıllar boyunca düklüğün gelirleri katlanarak artmış ve komşularla iyi ilişkiler kurulmaya çalışılmıştı. Orta çağda iyi ilişkiden kasıt evlilik yoluyla kontlukları, düklükleri birbirine bağlama demekti. I. Richard'ın kızı Emma, boğazın ötesindeki Anglo-Saxon komşularla kurulacak evlilik bağıyla kendini birkaç yıl içinde İngiltere, Danimarka ve Norveç tahtında bulacak, ilk eşi İngiliz Kralı Æthelred ve ikinci eşi Danimarka Kralı Knutr'dan doğacak çocuklara geniş topraklar ve bitmeyecek bir miras kavgası bırakacaktı. İkinci eşinden çocukları Harald ve Hardacnut sırasıyla üç ülkenin tahtına geçecek ve bu süreçte Æthelred'in küçük oğlu Alfred'i kör edip öldüreceklerdi. Fakat Æthelred'in büyük oğlu İtirafçı Edward (Edward the Confessor) kısa süre sonra Danimarka hanedanından (Harald'dan) tahtı alacak ve İngiltere'de ilk küçük çaplı Norman etkisini hissettirecekti.
Bir Norman Aziz: İtirafçı Edward (1042-1066)
Emma'nın en büyük oğlu, İtirafçı sıfatını boşuna almamıştı. Aziz bir Hıristiyan ve dinine bağlı bir Norman'dı. Tahta geçtiği 1042'den itibaren İngiliz topraklarında yaptırdığı manastırlar ve Papalıkla kurduğu dostane ilişkilerle bu lâkâbı hak etmişti (evet "confessor" burada pozitif ve hak edilen bir sıfat; günah çıkaran, aziz, tövbekâr). Normandiya Dükü ve İngiltere Kralı Edward, bu iki koltuğu ayırma girişiminde bulunmuş fakat bu girişimlerin ülkeyi bölüp rakiplere savunmasız bir ana vatan (Normandiya) bırakacağından ötürü vazgeçmiştir. Fakat düklüğe kendisinin yerine vekâleten bir başkasını atamaktan da geri durmamıştır. İngiltere'de tahtta bulunduğu dönemde Knutr'un oğulları (kendi üvey kardeşleri) ile kontlukların paylaşımında anlaşmazlığa düşmüş ve birtakım isyanlarla mücadele etmek zorunda kalmıştır. 1065 Noel'inden kısa süre sonra hayata veda ederken ardında miras olarak devasa bir krallık bırakmıştı. Fakat asıl soru bu mirası kime bırakmıştı?

Gayrimeşru Guillaume ve Hastings Savaşı (1066)
İngiltere topraklarında Edward, ilk Norman asıllı kral olarak tahta çıkarken Düklüğün merkezinde II. Richard'ın torunu Gayrimeşru Guillaume (Hastings zaferinden sonra Fatih Guillaume) gözünü uzaktan kuzeni Edward'ın topraklarına dikmişti. Ona gayrimeşru denmesinin sebebi, babası I. Robert'in Herleva isimli bir deri dokumacısıyla birlikteliğinden doğmuş olmasıydı (veya tarihçiler bizi buna inandırır). Edward'ın 1066'daki ölümünün ardından Londra'da bulunan II. Harold (Harald'la karıştırılmaması gerekir) kendisini tahtın varisi olarak ilan etmiş ve Edward'ın aksine onun ölümünden çok kısa süre sonra alelacele taç giymiştir (Edward 6 ay kadar beklemişti). Kısa ömürlü kraliyeti Norveç Kralı Haraldr ve üvey kardeşi Tostig ile olan Durham yakınındaki çarpışmayla taçlanmış olsa da güz geldiğinde ordusuyla birlikte Büyük Britanya Adası'nı baştan aşağı turlayarak Hastings'te karaya çıkan Guillaume' ın karşısına çıktı. Guillaume, harekât için rüzgârın yardımcı olacak şekilde esmesini bekleyerek fark etmeden güzel bir strateji izlemiş ve zaten Durham'dan yorgun bir şekilde gelen Harold ve ordusunu Hastings yakınlarındaki Battle köyünde (ismini buradan almıştır) bozguna uğratmıştı. Bazı kaynaklara göre Kral Harold gözünden bir okla vurularak cephede can vermiş, İngiltere'nin demir kapılarını aralayan Guillaume'u sancılı bir krallık ve ekonomik darboğaz karşılamıştı.
İsyan, isyan ve Daha Çok İsyan: William (11. yy)
İngiltere Kralı olarak taç giymesinden sonra Guillaume, ada aristokrasisi tarafından Anglo-Saxon bir isim olan William ile "ödüllendirilmiş", çok geçmeden ada halkı tarafından bu isimle anılmaya başlanmıştı. Lâkin William'ın halk arasındaki ünü kendisinin pek de istediği yönde tezahür etmemiş, ekonomik zorluklar ve Anglo-Saxon bir kralın öldürülmesiyle gerçekleşen adanın zaptı, bölge halkını huzursuzluğa iterek çeşitli isyanların çıkmasını sağlamıştı. Kral William, tasdikinden sonraki ilk on yıllık süreçte bu isyanlarla uğraşmış fakat bu isyanları kendi geleneklerine uyarak değil, "Fransız" tarzda bastırmıştı. Normanlar, savaş sırasında her türlü çatışma ve öldürmeye alışmışlardı fakat bir kralın kendi halkına uygulayageldiği bu yeni sistem, Norman William'ı anakaradaki akrabalarından farklı kılan ayrıntı olmuştu. Sefere gitmeden önce Papa'dan adaya "medeniyet ve zarafet" getirme bahanesiyle destek almış fakat kendisi de çok geçmeden ada geleneklerine kapılmıştı. Ancak ömrü Büyük Britanya'nın dört köşesindeki ayaklanmaları bastırmakla geçen William'ın günümüz İngiltere'sine miras bırakacak şiddet dolu bir geçmişten daha fazlası vardı.
Romanesk (Norman) Mimarisi (1077-1087)
Günümüzde Kuzey Avrupa ve İngiltere'deki şato, katedral veya kaleleri mimari gözle inceleyecek olursanız turistler tarafından en çok dikkat odağı olanların Norman mimari (romanesk) tarzıyla inşa edilmiş olanlar olduğunu fark edersiniz. Bu tip binaları muadillerinden ayıran en önemli fark, gökyüzünü delermişçesine uzanan ve çeşitli maddelerin çözeltisiyle hazırlanmış gotik tarzda kuleler ve bu kulelerin oturtulduğu büyük tepelerdir. Özellikle bulundukları şehrin üzerinde bütün kudretleriyle "Ben bu şehrin yüce Şövalyesiyim!" diye haykıran bu şatolar, fethedilmez bir imaj çizmekte çağdaş rakiplerini geride bırakmıştı. William ve Anglo-Norman sarayı ülkenin her tarafını bu kalelerle örmüş ve geride bin yıl sonra bile hâlâ ayakta kalan, günümüz eleştirmenlerinin "distopik" diye nitelendirdiği fakat kanımca muazzam bir planlama ve pratiğin ürünü olarak şehirlerini koruyan bu yapıları bırakmıştır.

Sicilya'nın Kurucuları: İtalya (11. yy)
Bölgeye nasıl veya neden geldikleri tarihsel bir muamma olarak kalsa da ne zaman geldiklerini aşağı yukarı kestirebiliyoruz. Normanlar, daha öncede belirttiğim gibi dindar ve içinde bulundukları topluma çabucak adapte olabilen insanlardı ve Sicilya Krallığı'nın kurulmasına giden süreçte onları Akdeniz'e hacı olma arzusunun getirdiğini tahmin edebiliriz. Bu da bize 11. yüzyılın ortalarında bir hac zamanını işaret ediyor. Normandiya dükünün akrabası (torunu) olan Robert Guiscard, bölgeye ilk gelen Normanlar arasında. Sicilya'yı kendilerine yurt olarak bellemelerinin birincil nedeninin bölgedeki Lombard halkın araya prensler ve hatta Papa'yı bile kattıkları bir "yalvarış" öyküsüne dayanıyor. Öyle ki tarihi anlatılar (Matera'dan bir keşiş) bize şu hikâyeyi anlatıyor: Hac zamanı Normanlar her yıl olduğu gibi uzun bir yolculuğa çıkıyor ve yolda dinlenmek için Sicilya'ya uğruyorlar. Fakat ne zaman dinlemeleri bitip yola çıkmaya karar verdiklerinde yerli halk onlara gitmemeleri ve batıdaki Müslümanlar'a karşı kendilerini korumaları için yalvarıyorlar. Bunun üzerine Papa'ya o yıl hac yeminin iptali için başvuruyorlar ve sonuç olarak orada kalmaya karar veriyorlar. Fransa'daki düzenlerini terk edip gelen müstakbel hacılar, burada kendilerine orduda paralı askerler olarak yer buluyorlar.
Bizans'ta Asker: Anadolu (1060'lar-1071)
Yerli Lombard prensliklerinin ordularında paralı asker olarak Bizans'ın Güney İtalya'dan atılmasında rol alarak Papa'nın takdirini kazanıyorlar. Bununla birlikte zamanla fakat istikrarlı bir şekilde Sicilya ve çevresindeki topraklarda daha fazla etkinlik gösteriyorlar. Dönemin Bizans İmparator'u Romanus Diogenus'i (Türkçe ismi, Romen Diyojen) Selanik'e kadar kovalıyor ve Bizans için durumun vahametine bakın ki Bohemond isminde bir Norman, Constantinepolis'i ele geçirmeye çok yaklaşıyor. Normanlar, Bizans'a karşı ve Bizans yanlısı olarak iki ana hizbe ayrılmıştı. Bir dönem için Bizans'ın kalbini tehdit eden Bohemond, artık doğudan gelen misafirlere karşı, birçok diğer Hıristiyan gibi Bizans'ın yanında yer almış ve 1071'de Malazgirt Ovasındaki Türk taaruzunda Yunanistan'da çarpıştığı İmparatorla aynı safta yer almıştı. Kaderin cilvesi midir bilinmez ama bu sefer İmparatorla birlikte o da yenilen tarafta olmuş, bu da yetmezmiş gibi tüm birliğiyle birlikte Gümüştegin isminde bir komutana esir düşmüştü. Sonuç olarak bir süre sonra özgürlüğüne kavuşan Bohemond; güneye, Antakya'ya yol almış ve Bizans'tan bağımsız bir haçlı krallığı kurmak ülküsüyle peşinde sürüklediği tümeniyle birlikte şehrin surlarına dayanmıştı. Antakya'nın kaderi sonsuza kadar değişmek üzereydi.
Levant'ta Bir Haçlı Krallığı (1098)
Antakya'nın Hıristiyanlar için önemi bambaşkadır. Kaynağı "Hıristiyan Yeni Ahit" olacak şekilde "Christian" kelimesi ilk olarak "İsa'nın Takipçileri" anlamında burada kullanılmıştır. Bu nedenle tarihî kaynaklarda bölgenin adı haklı olarak "Hıristiyanlığın Beşiği" olarak geçer. I. Bohemond, 1098 yılında şehrin etrafını kuşattığında soyunduğu işin büyüklüğünün farkında mıydı bilemeyiz fakat Normanların büyük kentlere yaptığı kuşatmalarda pek başarılı bir topluluk olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Yapıları gereği atik, çevik ve fakat bir o kadar da hızlı pes edebilen, uzun çarpışmalara sabır gösteremeyen bir genetik mirasın ürünüydüler. Antakya'daki kuşatmanın tarihsel bir istisna olabileceğini önceden kestirmek bu nedenle oldukça zordu. Bohemond, öz bilincinden hareketle birliğini uzun bir kuşatmaya hazırlamıştı fakat bu sefer talih de onların yanında olacaktı. Şehirden bir işbirlikçinin gece yarısı şehir surlarının kapılarını açmasıyla Normanlar kendilerini hiçbir direnişle karşılaşmadan sancağın sahibi olarak buldular. Böylece kurulan krallık bölgedeki en uzun ömürlü Haçlı Devleti olacak, 1268'de Memlükler'in fethine kadar Bohemond'un torunları Levant Ülkesinde güvenli bir hac durağını yöneteceklerdi.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

İmkânsız Yoktur: Afrika Krallığı (1135-1160)
Sicilya Kralı II. Roger, hemen güneyindeki Tunus topraklarından hiçbir çıkarı olmayan bir liderdi. Daha iyi ifade etmek gerekirse Kuzey Afrika'daki yerli kavimler (Murabıtlar) daha batıdaki (Cezayir ve Fas) Muvahhidlerle Sicilya'nın güvenliğini tehdit edebilecek potansiyelde bir çatışmaya girene dek kendisinin daha güneyde neler olup bittiğinden haberdar olmadığını söyleyebiliriz. 12. yüzyılda Hıristiyan azınlıklara karşı takındığı davranışlarla Berberî hükümdarların Akdeniz'deki diğer topluluklarla arası pek de iyi değildi. Denen odur ki söz konusu Muvahhidler hemen sınırlarındaki bir diğer Müslüman kavim olan Fatımîlerin soydaşları Murabıtlarla dahi dönem dönem sorunlar yaşıyor, kendi İslâm anlayışları dışındaki hiçbir öğretinin yayılmasını istemiyorlardı. Bu çatışmaların muhtemelen en büyüğü Murabıtların araya Sicilya'yı sokmasıyla Muvahhidler için kesin bir yenilgiyle sonuçlanmış, Kral Roger'ın "Ifrîkiyye Başpsikoposluğunu" kurmasıyla Hıristiyan bir Avrupa krallığı ilk defa farklı bir kıtaya çıkmıştı. Krallığın ömrü kısa olsa da bu, yıllar sonra İtalya'nın bölgeye karşı ilgisini törpülemeye yetmemişti.
Ana Vatan'a Veda: Normandiya (1204)
Rollo ve arkadaşlarının 10. yüzyılda Charles'tan aldıkları topraklarda 13. yüzyıl gelip çatmış, İngiltere Kralı ve Normandiya Dükü Kötü Niyetli John (John The Evil) Düklükle Krallığı birlikte idare edemez hâle gelmişti. Fransız Kralı Phillipe, kendince haklı olarak düklerinden birinin denizin ötesindeki bir ülkenin yüce kralı olmasını uygun görmemiş ve John'u krallıkla düklük arasında bir seçim yapmaya zorlamıştı. Bu gelişmeleri takiben ada baronlarının John'a imzalattığı Magna Carta, hanedanın güç ve itibar kaybettiğinin uluslararası bir göstergesi olmuş ve bu durum anakarada kendini iyiden iyiye göstermişti. John'un, Phillipe'in ültimatomuna tahmin edildiği gibi bir restle karşılık vermesiyle Kral Phillipe, ordusuyla önce Angevin ve Breton sınırındaki birkaç yerleşim yerini kuşatmış ve nispeten kısa bir zaman zarfında düklüğün merkezi Rouen'e girmişti. Olaylar o kadar hızlı cereyan edivermişti ki John henüz İngiltere'deyken kara haberi almıştı. Normanlar ailelerin birbiriyle çatışmasına alışmış, hatta aynı ailenin fertlerinin birbirleriyle olan taht mücadelelerine de tanık olmuştu fakat ilk defa Norman olmayan biri, ordusuyla beraber Normandiya'nın kalbine giriyordu. O günden sonra tahta çıkacak son Norman, on yıl kadar sonra Roma'nın (Almanya) başına geçecek Frederick olacaktı.
Her Yerde ve Hiçbir Yerde (13. yy ve Sonrası...)
Normanlar, çok kısa sürede günümüz Avrupa'nın haritasını şekillendiren bir kavim olmuştu. Rouen'den Sicilya'ya, Londra'dan Antakya'ya, Tunus'tan Kutsal Roma'ya kadar etkilerini bütün orta çağ coğrafyasında hissettirmişlerdi. O dönemin haritalarına bakacak olursak onlar, kelimenin tam anlamıyla her yerdelerdi. Lâkin tarihin gözleri önünde eriyip gitmelerine neden olan yegâne durum da tam olarak buydu. Gerek iklimsel gerek medenî gerek kültürel gerekse dinî açıdan o kadar zıt coğrafyalarda bulunmuşlardı ki kendi kimliklerini asimile olmadan yaşatabilecek bir ortak hafızaya hiçbir zaman sahip olamamışlardı. Frederick, Emma, Guiscard, Bohemond, Guillaume... Hepsi aynı soydan gelmelerine rağmen tarihin hiçbir döneminde birbirleri için mücadele etmemişlerdi. Aslına bakacak olursanız çoğu birbirini tanımamıştı bile. Üstelik son dönem Norman hükümdarlarından John kendini hiçbir zaman bir Norman olarak tanımlamazken (onun yerine Anglo-Saxon), Frederick de Alman tahtına Sicilyalı sıfatıyla çıkacaktı (dolayısıyla bu yazıda kendilerinden çok yüzeysel bahsettim). Sonuç olarak bu yabancılık onları Fransızların, İtalyanların, İngilizlerin arasında birer Norman'dan çok "Normal" e dönüştürdü. Normanların hikâyesi, kısa süren bir peri masalıydı...
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 05/06/2025 21:29:26 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/19769
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.