Cumhuriyetin İlk Yıllarında Evrim Öğretimi - 1931 Yılı Tarih Kitabı
Yaklaşık iki yıl önce okumaya başladığım ve yarıda kalan bu kitabı (1931 yılı tarih kitabı) her yerde arıyordum, ama nafile. İnternette bulduğum PDF'ini artık bir türlü bulamıyordum. Nihayet bugün bir tesadüf sonucu belgelerin arasında buldum. Anlaşılan, o kadar şeyin arasında gözümden kaçmış.
Bu harikulade kitap, insanlık tarihinin başından başlar; evrime değinir ve dünya uygarlıklarını anlatır (En azından benim elimdeki cildi). Anlaşılan o ki evrim bilincinin toplumların gelişmesindeki rolü, devlet yöneticileri (en azından Atatürk) tarafından biliniyordu.
Bugün ne mi oldu? Artık "Evrim" kelimesi lise kitaplarından kaldırıldı. Meclis üyeleri (sözde bizim vekillerimiz) dahi evrimi reddeden bir tavır içine girecek kadar geriledi!
"O dönemin öğretimi mi daha iyiydi, bu dönemin mi?" sorusuna hiç değinmeyeceğim. Sanırım gayet açık. Sırrı Erinç, İhsan Ketin, Sedat Alp, Ekrem Akurgal, Nuriye Pınar Erdem (Cumhuriyetin ilk kadın jeoloğu)... Tüm bu büyük insanlar, iyi bir eğitim almak için Türkiye Cumhuriyeti tarafından yurtdışına gönderilmişlerdi. Onların tarihe geçecek neler yaptığını araştırmayı ise size bırakıyorum. Bakınız.
Laik bir eğitim anlayışı benimsenir. Din dersleri kaldırılır. Ta ki Atatürk ölünceye dek. Ondan sonra ne mi oldu? Gitgide gerilemeye başladık...
Gelin kitaptan birkaç bölüme bakalım:
BEŞER TARİHİNE GİRİŞ: İnsan, bugünü anlamak için dünü bilmeğe; dünkü işleri kavramak için, daha evvel geçmiş günlerin, nihayet uzak zamanların, vak'alarınıı hatırlamağa mecbur oluyor. Bu suretle, insan, içinde bulunduğu vaziyetin, işlerin, hakiki başlangıcını anlamak istedikçe geriye doğru çekildiğini duyar; Asyanın merkez yaylalarına ve oralarda eski zamanlarda yaşamış insanlara kadar gider. Fakat bu da kafi gelmez ; daha geriye, ilk insanlara ve nihayet ilk hayata ve bunun ilk belirdiği yere kadar gider...
Tüm Reklamları KapatDÜNYA VE HAYAT: Dünya ve Hayat Hakkında Yanlış Bilgiler
Bundan 200 sene evveline kadar, dünyanın 5 - 6 bin sene evvel yaratıldığı ve insanın Basra'ya iki günlük yolda, Fırat Nehri üzerinde bulunan cennette yaratıldığı zannolunmakta idi. Bu kanaatler hep din kitaplarındaki hikayelerin olduğu gibi hakikat sanılmasından doğuyordu. Artık, hayatın 6 bin senelik değil, milyonlarca senelik olduğu anlaşılmıştır. Bu anlayış, arzdaki kaya tabakaları ile onların arasındaki fosillerin, 100 seneden beri, usul dairesinde tetkiki sayesinde olmuştur.
Hayat dünyanın karalarında, denizlerinde ve havasındadır. Kainatın bizim dünyamız haricindeki yerlerinde, şimdiki halde, hayatın mevcudiyetini kat'i olarak bilmiyoruz. Dünyanın, Güneşten geldiğini, zamanla şeklini, manzarasını değiştirdiğini ve bu suretle en nihayet, bugünkü hali aldığını hatırlattıktan sonra, şimdi, dünyada hayatın tetkikine geçilebilir.
İLK HAYAT İZLERİ: Hayata ait, bugüne kadar, edinebildiğimiz bütün bilgilerin kitabı "kayalar siccili"dir. Bu sicille göre en eski kayalar, hiçbir hayat eseri göstermiyor. Çok sonraları da kayalarda görülen ilk hayat izleri pek basit şeylerdir. Küçük hayvan kabukları, deniz otlarının sapları gibi...
Evrim Ağacı'ndan MesajİLK BALIKLAR: Daha sonra (1-2 milyon yıl süren devrede) denizde ilk balıklar meydana geldi. Bu devirde, karada henüz toprak dahi yoktu. Bundan sonradır ki, karada, birden, pek mütenevvi, kalın bataklık nebatları görülür. Bu nebatların çoğu, büyük ağaçlar halinde yosunlar, ağaç büyüklüğünde otlar gibi şeylerdir.
HEM KARA HEM DENİZ HAYVANLARI: Asırdan asra birçok şekilde hayvanlar, denizden karaya çıkmağa başladı . Bunlar hem kara, hem deniz hayvanları idi. Karada, bataklıkta yaşarlardı.
Bundan sonra dünyanın ikliminde soğuk ve sıcak olmak üzere birbiri ardınca değişiklikler oldu. Bu devirlerde yeni bir hayvan silsilesi türedi. Bunlar, bataklıkta değil, kayalar arasında yaşarlar, yerde sürünürlerdi. Bunlardan başka çok garip büyük hayvanlar da vardı. Bunlar sık ormanların arasında koşuşurlar ve zıpladıktan sonra ayaklarını açarak yavaş yavaş inerlerdi. Bunlar kuş değildiler. Kuşlar, başka bir asıldan geldiler. İlk memeli hayvanlar da ayni devirde geldi. Fakat bunlar, küçük mahluklardı...
HAYAT NASIL BAŞLADI?: Fakat hayatın, dünya üzerinde nasıl başladığını henüz kat'i surette bilmiyoruz. Hayatın ince, sulu çamur şeklinde ve yarı hayat halinde, tabii şerait altında başlamış ve sonra, his olunmaz surette, yavaş yavaş tamamı ile hayata mahsus vasıflar a1mış olması muhtemeldir. Hali hazırda, dünyanın hiçbir tarafında dünyada hayatın teşekkül ettiği milyonlarca sene evvel mevcut olmuş bulunan kimyevi ve fiziki şartlar kalmamıştır. Bu sebeple şüphesiz yeniden başlayan bir hayat yoktur.
Herhalde, hayatın, herhangi bir tabiat harici amilin müdahalesi olmaksızın dünya üzerinde tabii, zaruri bir kimya ve fizik seyri neticesi olduğunu kabul etmek lazımdır.
İNSANIN CEDDİ: Gördük ki, hayat zincirinin son halkası insandır. Bu zincire nazaran insanın sair memeli hayvanlar gibi, daha basit bir sınıfa ait cetlerden geldiği kanaatine varılır. Filhakika umumiyetle iddia olunuyor ki, insanın ve büyük maymunların müşterek bir cetleri vardır. Bu cet dahi, daha basit şekilleri haiz bir nesilden, ilk memeli hayvan cinslerinin birinden ayrılıyor. Bu memeli hayvan da bir nevi yerde sürünen hayvandan ve nihayet bu da balıklardan geliyor. Bunların hepsi de ilk hayat şekli olan iptidai hücreye dayanıyor.
Tüm Reklamları Kapatİnsanın bu şeceresi, insanın teşrihile sair kemikli hayvanların teşrihi arasındaki mukayeselere müstenittir. İnsan, doğmadan evvel, vücudunun geçirdiği pek garip safhalar vardır ki, onlar bilinecek olursa, bu iddianın sıhhatini kabul etmemek mümkün olmaz. Filhakika rüşeymi hayat ile cenin hayatı devirlerinde insan, evvela bir balık olacakmış gibi başlar; yerde sürünen hayvanları hatırlatan birtakım şekillerden geçer; basit memeli hayvanların bünyelerini tekrarlar; hatta bir müddet için kuyruğu da vardır. İnsan doğduktan sora dahi, şahsi inkişafında insan olarak başlamaz. İnsanlığa doğru atılmak için, adeta ilk hayvanların yaptıkları gibi, çırpınır durur. Hulasa insanlar, sularda kaynaşıp çırpınan bir mevcuttan, çok yavaş yürüyen bir tekamülle, bugünkü şekle geldiler...[1]
Elbette kitabı mevcut bilgiler ışığında güncellemek icap eder. Bazı bilgilerin epeyce eskimiş olduğu malumunuz.
NOT: Kitabın PDF haline ulaşmak isteyenler benimle iletişime geçebilir (Buradan paylaşmamın yasal olarak uygun olup olmadığını bilmiyorum).
- 3
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ Ali Haydar Taner. (1931). Tarih - 1. Yayınevi: İstanbul Devlet Matbaası. sf: 37.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 02/05/2024 17:07:07 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/16093
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.