Bir Şaman Hikayesi
Kaçış (?) (1. Bölüm)
Ormanlar tekin olmayan ve tekin olmadığı yerlerdir. Gece vaktinde buralar da dolaşılması hoş karşılanmaz –görünür görünmez her canlı tarafından- ya oldu da bir şekilde ormandan geçmek zorunda kaldın, o vakit giydiğin kıyafetin bir yerinde mutlaka ama mutlaka demir, kurttırnağı veya gök boncuk gibi kutlu nesneler taşımalısın. Tabii yeraltına çekilip körü ruhların hizmetkârı olmaktan memnun olmaz isen. Bu nesneler ruhları öldürmez ama onları senden uzak tutar. Ormanlar çokluktur, kargaşadır ve Tanrı’nın terk ettiği yerlerdir. Buraların sırrını ancak kutlu kahramanlar çözebilir ve orman ruhunun sakladıklarını ancak bu kahramanlar bulabilir. Bu ormanlar da sayısını bilemediğimiz kadar çok sayıda iyi ve kötü ruhlar yaşar, gezinir veya ziyaret eder. Ruhlarla sayı bakımından yarışırcasına çok sayıda ağacın, bu ağacın dallarının ve bu dallardaki yaprakların seni izlemediğinden hiçbir zaman emin olamazsın. Bilmediğin bir şeyden korkman seni işe yaramaz bir korkak yapmaz. Bu arada orman ruhları fazla gürültüden, şamatadan ve aşırıya kaçan hareketlerden hoşlanmazlar. Eğer etrafta bildiğin bir kayın ağacı ve nefret ettiğin –çünkü insan sevdiği bir canlıdan kolay kolay vaz geçmek istemez- sarı bir keçin varsa, onu kayın ağacına bağlayıp ruhlara kurban etmek suretiyle bir müddet kahkaha atabilirsin. Ama macera sevmeyen bir kişiliğin varsa ve sürekli birilerinin bir gölge gibi günün belirli vakitlerinde cüretkâr bir şekilde tam karşında durarak seni izlediğinden şüpheleniyorsan iyisi mi sen bütün bu zahmetlere girmekten kendini alıkoy, hatta mümkünse ormanın etrafından dolaşmayı dene ve bu hikâyeye hiç başlamadan burada sonlandır.
Tabanları yağlamayanlara iyi bir haberim var. Denk gelebilecek kadar şanslıysanız ve onları ikna edebilirseniz kötü ruhlara karşı savaşabilecek, Tanrı kutu taşıyan ayıı adı verilen iyi ruhlarla karşılaşabilirsiniz. Şanslıysanız dedim, çünkü insanlara hayat ve saadet bahşetmek isteyen bu ruhlar gökler de yaşarlar. Mesela ben üör, abaası, yek, kara neme gibi kendisine kul köle yapmak için yer üstünde ve yeraltında dört dönüp insanları korkutan ve bazen de onların ruhunu çalıp kendi bölgelerine götürmek isteyen kötü huylu ruhlarla savaşmak için dingin, huzur ve kut dolu göklerden aşağı inebilecek herhangi bir ruh tanımıyorum. Bütün bunlara rağmen hemen enseyi karartmamak lazım. Burnunun ucunu dahi göremediğin, uzun ve sık ağaçlarla dolu, uzaktan bakıldığında kötü bir haber almışçasına insanın içini muazzam bir kasvet ile dolduran karanlık bir ormanın girişinde oturup gökyüzünden bir ışık ya da bir parlaklık beklemek, kılıcın kınını ve okun sadağını kontrol edip yaya olarak girmekten daha doğru bir hareket olacaktır. Yaya olarak dedim, çünkü hiçbir atın oraya girmeyeceğinden eminim.
Soluğundan çıkan buhar dumanı görüş açısına bir anlık perde çekmesine rağmen anında yok oluyordu. Her buhar dumanında durup doğru yöne gittiğini kontrol etmese de 10-15 metrede bir kez olmak şartıyla yönünü kontrol etmek ihtiyacı hissediyordu. Hızlı adımları karlar arasında tökezlemesine, tökezlemesi de esrim halinden kısa süreli çıkmasına sebep oluyordu. Dışarıdan bakan bir göz için, bir şeyden –bu insan ya da görünür-görünmez başka bir yaratık olabilir- kaçıyor en azından bir yerlerden uzaklaşmak istiyor gibi bir hali vardı. Manyak adı verilen kıyafeti pespaye bir halde sağı solu yırtılmış, çok sayıdaki yama yüzünden asıl renginden neredeyse eser kalmamıştı. Soğuk havada sahibini korumadığı her halinden belliydi. Kıyafetine asılı olan boncuklar, taşlar vs. her adımda şıngırdayarak kaçtığı yeri –tabii eğer kaçıyorsa- adeta belli ediyor, -Buradan! Buradan! Diye haykırıyordu. Yüzünün karalığında anormal olan bir şeyler vardı. Sıradan insan teninin renginden ziyade hususi olarak bir boya sürülmüş izlenimi veriyordu. Elmacık kemikleri daha koyu olmak şartıyla yanakları ve çenesi daha açık renkteydi. Yolunu kontrol etmek amacıyla her durduğunda alnındaki ter damlası yukarıdan aşağıya, çenesine oradan da boynuna doğru daha düz bir yol izleyip elmacık kemiğindeki boyadan bir miktar siyahlık alıp ya ani baş çevirmeyle yere düşüyor ya da yüz hatlarında kendisine bir yol buluyordu. Bu tarz duruşlarda daha sık nefes alıp verdiği için buharlanma daha fazla oluyor ve istemsiz bir şekilde önünü görebilmek için gözlerini kısıyor bu da işe yaramayınca ufak bir adım ile buharları yüzüyle dağıtarak öne çıkıyordu. Bu mola diğer önceki dinlenmelerinden biraz daha uzun sürmüştü. Gökyüzünden düşen kar elle sayılacak kadar azdı. Soluk alıp vermesi yavaşladıktan sonra nerde olduğuna tam ve kesin bir karar vermek için etrafına bir göz gezdirdi. Sağ tarafında, bulunduğu yere çok uzak olmayan bir nehir akıyordu. Nehrin nereden başladığını ya da ne tarafa doğru aktığını bilmese de bir bölümünün ormanın içinde olduğunu kestirebiliyordu. Nehrin ötesinde nehir kadar belirgin olmayan ve sisten tam olarak görülmeyen ancak bir dağ silsilesi olduğunu belirten birtakım şekiller vardı. Sol tarafında, hiçliği ve sıradanlığı andıran uçsuz bucaksız bir boşluk ve orman boyunca uzanan yer yer kar birikintileri olmak şartıyla düz bir alan vardı. Önünde ise, sonunu görebilmek için kuş bakışı bakılması zorunlu olan, gündüz olmasına karşın içerisinin zifiri karanlıktan farksız olduğunu düşündüren, sıklığı ile gelenlere geçit vermemek için duvar örmüş olan, dışarıya nazaran daha sıcak olduğu anlaşılan, boyu gökyüzüne değin uzanan ve hayli yaşlı olduğu kesin olan ormanlık bir alan vardı.
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 12/12/2024 12:41:48 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/12451
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.