Belleğimizi Buluta Yükledik: Dijital Çağın Unuttuğu Hafıza ve Sessiz Kıyamet Senaryosu
“Gelecek belki de unutulan bir geçmişten ibaret olacak. Peki ya belleğimizi sadece dijitale emanet ettiysek — ve bir gün her şey kaybolursa?”
Belleğimizi Buluta Yükledik: Dijital Çağın Unuttuğu Hafıza ve Sessiz Kıyamet Senaryosu
- Blog Yazısı
En sessiz kıyamet senaryosu
Her şeyin dijitale dönüştüğü bir çağda, hafızamızın da bir sunucuya yüklenebileceğini düşünmeye başladık. Peki ya bir gün o sunucu susarsa?
Birkaç gün önce burada @zahieradams ‘ın kaleme aldığı ChatGPT Ortadan Kayboldu ve Yazarlar Şimdi Yazı Tiplerinde Ağlıyor başlıklı dijital bağımlılığa dair eleştirel mizahisini okurken çok eğlensem de acı ama sert bir gerçeklikle de yüzleştim.
Yazar özetle “Eğer AI giderse, geriye sadece gerçek insanlar kalır — ve bu, korkunç olabilir!” derken; modern üretkenlik kültürünün kırılganlığına, içerik üretiminin kısırlaşacağına ve bizim ama en çok da yeni neslin yapay zekâ bağımlılığına dair güzel bir ayna tutuyordu.
Çok kurgucu bir insan değilim. Ancak bilim kurgu filmlerine bayılırım. Siyaset kökenli bir bürokrat olmam dolayısıyla erkler arası güç savaşlarına ve bu savaşlarda kullanılan taktiklere de ilgi duyarım. Tarih ve kadim medeniyetlerin kültürlerine dair birikim yapmak, aklımda kalanları bilmeyenlere aktarmak hep keyif verir bana…
Ne yazık ki sık sık dünyada topyekûn bir kıyamet olsa ‘’hayatıma devam edebilmek için ne yapabilirim’’ mottosundayım…
Sanırım biraz da bu düşüncemi pandemi süreci, sürecin tüm devletlerdeki ekonomiyi zora sokması, ülkeler arası ambargolar, sömürgeler, sömürgeciler, çığırından çıkan kültsel inançlar, bu inançlara bilerek veya bilmeyerek yapılan saygısızlık nedeniyle yaşanan iç çatışmalar, nükleer teknolojinin kontrolsüzlüğü, pek çok coğrafyada ama en çok da Orta Doğu’da bitmeyen savaş, terör ve sair sebepler tetikledi.
Hele yapay zekanın önlenemez bir hızla gelişmesi ve belki de kendi kendisini yenileme ve en kusursuz haline evrilme ihtimali… Bence en olası kıyamet senaryoları arasında ilk üçe kesin girer.
Doğanın Mühendisliği: Arılar mı, Robotlar mı?
Mikroskoplarla büyültülmüş arıları, karıncaları, sivrisinekleri ve sair gördünüz mü hiç? Size de görünümleri mühendislik harikası robotları hatırlatmıyor mu? Resmen kalkanları bile var gibi. Ne zaman denk gelsem nasıl yapıldığına dair sırrı çözülemeyen eski mimari yapıları çağrıştırırlar bana, misal Mısır Piramitleri’ni.
Bu canlıları görünce, biz insanlar mı robotları yaptık -öyle ya Mısır Piramitleri insanoğlu eseri olmalı, yoksa doğa mı bizden önce mühendislik dersi verdi, diye düşünmeden edemiyorum.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 50₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Belki de doğanın mühendisliği, bizim teknolojik bağımlılığımızı sorgulamamıza vesile olmalı.
@zahieradams ‘ın da dediği gibi artık neredeyse tamamen dijitale bağımlı olduğumuz acı bir gerçek… Yapay zekânın yokluğu ile verimlilik kaybı yaşayacağımız da bir ihtimal, çünkü düşüncenin yerini hızın aldığı bir çağdayız.
Daha da endişe verici olan ise şu olasılık:
Eğer bir gün — kadim mitlerde söylendiği gibi — dünyayı bir felaket vurursa, gelecekteki kuşaklar teknolojiye fazlasıyla bağımlı hale geldikleri için hayatta kalamayabilir.
Kuşaklar Arası Dijital Uçurum / Analoğun Direnişi
İyi gözlemleyin, ben 46 yaşındayım. Bilgisayar kullanmayı öğrenmek için bilgisayar kursuna giden gençlerdik biz. Üniversiteden mezun olup da ilk mesaime başladığım gün güya bilgisayar biliyorum diye bana kocaman bir bilgisayar verdiler. Aman Allah’ım! Besmeleyle açıp Ayet-el Kürsi ile kapatıyordum tabiri caizse… Ya bozulursa yerine yeni bir bilgisayarı otuz sene çalışsam koyamazdım çünkü.
Alfa kuşağına bir bakın… Daha emeklemeden, konuşmayı sökmeden YouTube’da 5 farklı dilde video izleyebiliyor. Tablette en beğendiği çizgi filmi açıp izleyebiliyor.
Tüm bunlar size de korkunç gelmiyor mu?
Resmen GPS olmadan yön bulamayan, dijital depolamayı hafızanın kendisi sanan bir nesil yetiştiriyoruz…
Analog nedir bilmiyorlar.
Daktiloyu sadece müzelerde gördüler.
Çevirmeli telefonlardan bihaberler.
Hiç mektup yazmadılar.
Hiç harita çizdiler mi ya da maket ev yaptılar mı bilmem ama bize bunlar ilk öğretim çağlarında öğretilirdi… Ezbere çizebilirdik şehrimizin, ülkemizin haritalarını… Coğrafi konumlara hakimdik.
Hatta el işi dersimiz bile vardı… İğne tutmayı, örgü örmeyi, düğme dikmeyi, kullanılmayan eşyalarımızı geri dönüşümle geri kazanmayı öğrenirdik.
Okul sonrası sokaklarda koşar eğlenirdik… Okuldan sonra annemize, babamıza işlerinde bile yardım ederdik hep. Sosyalleşirdik yani… Hem de öğrenirdik hayatta kalmanın inceliklerini.
Fındık tarlalarımız vardı bizim Ordu’da, babam her hafta sonu oraya bile götürürdü bizi, hem çalıştırır hem de ‘’ben vefat edince tüm bu topraklar sizin olacak, ne fındığa zarar verir, ilaçlama ne zaman nasıl yapılmalıdır, budama ne için gereklidir müdür, amir de olsanız öğrenmelisiniz’’ derdi. Ağaçları, mantarları, şifalı otları, iklimimize uygun hayvanları, yoğurt yapmayı, tereyağına sıcak ekmek banmayı o günlerde öğrendim ben.
Z kuşağında olup vitesli araç kullanmaya cesaret edemeyen arkadaşlarım var benim. Baby Boomer Kuşağı benim babam, otomatik vites araç süremez. Annem Facebook dışında internetin neye yaradığını bilmez.
Kuşaklar arası büyük bir jenerasyon farkı var. MIT ‘den Dijital İletişim Uzmanı Sherry Turkle “Alone Together” adlı eserinde dijital çağın bireysel izolasyonu nasıl artırdığını anlatır.
Eskiler, yenileri tembel, beceriksiz, aptal, yeteneksiz ve sair sanıyor. Gençlerse ebeveynlerini, çok eski kafalı, yeni çağa ve modern yaşamın gereksinimlerine ayak uyduramayan, kendilerini asla anlamayacak olan umutsuz nesil olarak tanımlıyor.
Eskilerin büyük çoğunluğunun kendilerine öğretilmiş geleneklerden kopmaması ile dijitale ve modern çağın gereksinimlerine kendini kapatması, alfaların da bu kuşağı kaale almaması sonucunu ister istemez doğuruyor.
Tüm bu kibir ve ego savaşının acı tezahürlerinden birisi de dijital ile analog çağ arasında tesadüfen doğmuş olan bizler, şayet bu gerçekliğe dair bir önlem almaz, alamaz isek bizden sonraki nesillerin büyük bir çoğunluğu ‘’şayet bir gün olası bir internet yokluğunda’’ nasıl hayatta kalacağını bilmiyor.
Her ne kadar gelişmemiş ülkelerdeki nüfus bu ihtimali dengelese de ben bu yaşam savaşında alfa kuşağı olarak tanımladığımız neslin büyük oranda yok olacağını düşünüyorum.
Bir gün her şey kaybolabilir.
Bir elektromanyetik darbe, bir güneş patlaması, ya da yalnızca bir yazılım çökmesiyle…
Hard diskler yanar, sunucular susar, veri tabanları erişilemez hale gelir. Ve işte o gün, dijitalin mutlak olduğu bir çağın en büyük yanılgısıyla yüzleşiriz: “Biz belleğimizi buluta yükledik, geçmişimizi şifreledik, geleceğimizi kodladık — ama ellerimizde hiçbir şey kalmadı.” Hatta gelecek nesillere aktarabilecek bir soyu bile kalmayabilir o çok güçlü nesillerin.
İşte bu yüzden dijitalleşme tek yolumuz olmamalı.
Kültürel Miras ve Kolektif Hafıza
Amerikalı filozof Walter J. Ong’un yazılı kültür üzerine çalışmaları, analog belleğin dijitale karşı nasıl bir direniş alanı sunduğunu destekleyici niteliktedir. Ong’a göre sözlü gelenekler, kültürün hem aktarım hem de topluluk yaratma işlevini yerine getirir; dijital değil, sosyal bellektir.
Belirsizlikler içinde yönümüzü bulmak ve kolektif hafızayı geleceğe taşımak için, ekranın ötesindeki anlamlara bağlı kalan alternatif taşıyıcıları — sözlü anlatıları, analog yöntemleri ve fiziksel izleri — korumalıyız.
Bir not defteri, bir kalem, bir taş üstüne oyulmuş söz… Her biri, zamanla yarışan hafıza kaleleri… Analog yöntemler yalnızca nostalji değil, yaşamın, kültürel hafızanın, direnişin araçları olabilir.
Elektriksiz kalan bir dünyada, güneş ışığında okunan bir kitap, ya da taşların üzerine oyulmuş kültürel değerler pek çok hayat kurtarabilir.
Dijitalin çekiciliğine ancak geçiciliğine karşı mirasımızı gelecek nesillere taşıyan fiziksel izler de gerekir.
Başka yazılarımda de değindiğim unutmaya odaklanmamamız gerektiği… Bizlere öğretilmiş gerçekliğe karşı ‘’hatıralar bazen çok can acıtsa da’’ hikayelerimizi ‘’ama bir şekilde’’ gelecek nesillere taşımalıyız.
‘’Yoksa hatırladıklarımızda çok mu yandı canımız da susmayı, unutmayı bu kadar kolay içselleştirdik, kim bilir?’’
Tanrı, Teknoloji ve Unutuşun Ontolojisi
Bilimin tarifi ile hiçlikten gelip bilinmezliğe sürüklenmemin ya da dinler tarihine göre cennet veya cehennemle ödüllendirilmenin bir manası yok bence… Bu benim şahsi görüşüm.
Yaşamımızın bir amacı olmalı… Bunca canlı yaşamın.
İnsanoğlunun dünya üzerindeki bunca sınavı Âdem ve Havva metaforu kadar basit bir mesele ile küçümsenmemeli.
Hatta bunca güzelliğe can veren Tanrı, insanları cezalandıran, hayattan edindiğimiz deneyimlere göre adaletsiz, eşitlik karşıtı ve hepimizin korkması gereken bir ilah asla olamaz.
Teknolojiye yasladığımız belleğimizle geleceğe yürürken, geçmişin hikâyelerini taşımayı unutmamalıyız. Çünkü unutan toplumlar, kendini yeniden icat etmek zorunda kalır.
Ya bugün bildiğimizi sandığımız şeyler, unutmamız gerekenlerin yerine konmuşsa?
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2025 18:57:08 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/21807
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.