Acıklı Bir Aşk Hikâyesinin Sonucunda Ortaya Çıkan Anadolu’nun İslâm Dönemine Ait İlk Hastanesi Gevher Nesibe Sultan Dârüşşifâsı

- Blog Yazısı
Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin ve daha nice türk kültüründe ve destanlarında geçen aşk hikâyelerini; popüler kültürün etkisi ile veya sosyal medyada gezerken sayfaların attıkları birkaç post gönderilerinde, yahutta kulaktan kulağa duyup anlatılan hikâyeleri neredeyse hepimiz duymuşuzdur.
Ama bir aşk hikâyesi varki; tüyleri diken diken edercesine bir hikâye hemde efsanelerde ve destanlarda yer edinen bir aşk hikâyesi değil, tarihte yer edinmiş ve bugün bile hâlâ hizmette olup ülkemiz adına ve geçmişte, hem Osmanlı’da hemde Selçuklu zamanında önemli bir yere sahip olan Anadolu’nun İslâm dönemine ait ilk hastanesi’nin yapımına vesile olmuş bir aşk hikâyesi.
Anlatılanlara göre dönemin Anadolu Selçuklu Hükümdarlığı zamanında saray içinde ve dışında güzelliği ile kendisini meth etmiş bir kişi olduğu yazmaktadır, öyle ki saray erkanlarından ve Vezirler’inin bile bu güzelliği karşısında adeta nutkularını dondurmuş, adına şiirler yazdırmış, gördüklerinde ağızlarının suyunun akmasını sağlamış güzeller güzeli Gevher Nesibe Sultan Selçuklu Hükümdarlarından II. Kılıçarslan’ın on iki çocuğundan tek kızıdır, I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in kız kardeşidir. Gevher Nesibe Sultan’ın hayatı hakkında çok kısıtlı kaynaklar vardır, doğumu tam bilinmemekle birlikte 1165 yılı olduğu düşünülmektedir.
Gevher Nesibe genç bir kız iken Selçuklu Süvari Birliği Komutanı’na (saray baş sipahisi olur kendileri) aşık olur. Ama yeri gelelim bu duruma ağabeyi Gıyaseddin Keyhüsrev karşı çıkar, ağabeyi Gevher Nesibeyi saray pervânesi ile evlendirmek istemektedir. *(Anadolu Selçukluları’nda pervâne mülk, iktâ ve arazi işleriyle uğraşır, bunlarla ilgili tayin, temlik, tahrir işlerini yapar, menşur ve beraatları hazırlar, defterleri tutar, tevcih edilen ihsanları dağıtırdı ve ayrıca Sultan için istihbarat faaliyetlerini yürütürdü. Pervâne divanın saltanatı üyelerindendi, sultan, vezir, atabeg ve beylerbeyinden sonra yer alırdı.)
Ee hâl böyle olunca...
Bir sonbahar pazarında kahvaltıdan sonra sigara içme bahanesi ile sarayın bahçesinde ya da köşesinde gizlice buluşan çiftimiz, saray sipahisine durumu anlatır. Gevher Nesibe ağabeyinin kendisini sarayda üst rütbede bulunan birisi ile evlendirmek istediğini döktüğü göz yaşları içerisinde sevdiğine anlatır. Sipahi başımız ise duyduğu bu haber karşısında adeta Hoolywood filmlerini aratmayacak cinsten ani bir öfkeyle sırtını Gevhere döner ve gökyüzüne bakarak; “seni ağabeyinden istiyiciğim, ve izdivâcımız olana dek görüşmiyiciğiz kuçuk hanım...” diyerek bir damla akan göz yaşı ile Sultanın huzuruna çıkmak için desdûr ister. Sultanın huzuruna çıkarken bildiği tüm duaları ve sureleri okuyan baş sipahimiz koruyucu melekleri ile huzura en nihâyetinde çıkar.
Sultan arkası dönük odanın camından saray bahçesine bakarken; “Beni pazar hamamı keyfimden mahrum bırakacak ne hal oldu da karşıma çıkma cesaretinde bulunursun? Umalım ki bir sebepli açıklaman vardır?”
Baş sipahi eli önünde bağdaşmış, başı önüne eğik gözleri ile halı desenlerini sayarak sesi korkudan midesine kaçmış bir şekilde; “Sultanım ben ki baş sipahi kulunuzun gönlünde bir ateş vardır, şifasıda sizdedir”.
Sultan şaşkın bir şekilde eli arkasında kafısını arkaya çevirerek; “ne imiş bende ki şifa?”
Baş sipahi aynı vaziyette; “Kardeşiniz! Kardeşiniz sultanım, biz birbirimizi seviyoz, Allah’ın emri peyamberin kavliyle kız kardeşinize talibim Sultanım!”
Baş sipahi Sultan ile uzun uzun odasında konuşmanın sonunda yarı şaşkınlık ve yarı cesaret ile odasından çıkar. Çıktığında odanın karşı kolidorundan duvarın arkasında seyreden Gevher Nesibe’nin yanına gider Gevher sevdiğinin derdest edilmediğini görünce mutluluktan boynuna sarılır “n’oldu?” Diye sorar baş sipahi “sultan’dan bir görev aldığını bu zorlu görevi layıkıyla başırırsa izdivâçlarına izin vereceğini söyler”. Ve hemen koyulur yola Gevher Nesibeyi ise uzun ama hasretli günler beklemektedir.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Gel zaman git zaman o gün gelir çatar saray kapılarının içerisinden bir yiğit delikanlı adeta John Wick karakteri gibi eli yüzü kanlar içinde çıka gelir, sevdiği güzeller güzeli Nesibesi’nin ellerinde yarası temizlenir ve merhem olur.
Baş sipahimiz iyileşir ve çıkar Sultan’ın huzuruna “sultanım buyurduğunuz gibi görevi yaptım geldim söz verdiğiniz gibi kardeşinizle izdivâcımızı tez zamanda...” derken
Sultan “aferin evlat ilk bölümü geçtin şimdi sıra da...” falanca yerde filanca bir yer var oraya gideceksin diyerek baş sipahimize yeni görev verir ve yollar.
Aşık abi n’apsın sevdiği için ona kavmuşma hayali ile söylene söylene düşer yola
Ve yine uzun bir bekleyiş Gevher Nesibeye bekliyordur. Ve nihayet o günde gelir çatar, baş sipahimiz o zorlu görevden yine başarılı bir şekilde daha ağır yaralı olarak saraya döner. Gevher Nesibe görünce ağlaya ağlaya yaralarını temizleyip iyileştirir. Baş sipahimiz Avengers ünvanı ile sultanın huzuruna tekrardan çıkar.
Hafif yüksek ve tok bir ses tonu ile; “görev tamam sultanım tez zamanda kardeşinizle yapacağımız izdivâca sizleri de bekleriz” der. Ve olanlar olur;
Sultan “evladım şu zamanda evlenmek hiç doğru bir zaman değil hele ki bu musibet başımızda iken” diyip tekrar bu zorlu görev kahramanımıza düşer ve artık söylemler yerini küfüre bırakmış bir şekilde düşer yollara.
Gider gitmesine ama giderken Gevherine o arkaya dönüp son bakışı atarken düşer o acıklı ecel Gevher Nesibe Sultanın yüreğine; cız eder, üşüme gelir, bir iç çeker “Hayırlara vesile olsun” der. Uzun bir bakışmanın ardından baş sipahimiz gözlerden kaybolur.
Görev öylesine zordur ki günler günleri, haftalar haftaları aratmaz baş sipahinin bu sefer ki gidişi çok uzun zaman almıştır, Gevher Nesibe iyice meraklanmış endişelenmeye başlamıştır. Giderken ki o ürperti yine yüreğini ele geçirmiş, bu endişeli bekleyişin haberi tez zamanda saraya ulaşmıştır. Görev bölgesinden yaralı hâlde gelen bir ulak ilk haberi Sultana iletir meraklı gözlerle gelen haberi öğrenmeye çalışan Gevher Nesibe aldığı o kara haber karşısında olduğu yere yığılıp aşkından yataklara döşeklere düşmüştür, günlerce yemek yiyememiş, su içmemiş sağına baksa aşkını, soluna baksa aşkını görür olmuş.

Gevher Nesibe Sultan; bu büyük aşk acısının verdiği yük ve üzüntü zaten yetmezmiş gibi birde büyük bir hastalığa yakalanır. *(bir kaç tarihi kaynağa göre hastalığının verem olduğu geçmektedir.) Ağabeyi Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde bulunan bütün ilim ve hekimleri saraya Nesibeyi iyileştirmek için çağırtmıştır ne yapılırsa yapılsın Gevher Nesibeyi iyi edemezler artık son nefesini vermek üzere olan Gevher Nesibe ağabeyini yanına gelmesini söyler ve ona sadece bir vasiyeti olduğunu söyler Sultana;
“Ben devası olmayan bir derde düştüm, kurtulmama imkân yok. Hiçbir hekim derdime çare bulamadı, ben artık ahiret yolcusuyum. Eğer dilersen benim servetimle benim adıma bir darüşşifa yaptır. Bu dârüşşifâda bir taraftan dertlilere şifa verilirken, diğer yandan da devası olmayan dertlere şifa aransın. Burada ünlü hekimler ve cerrahlar yetişsin. Kimse bir kuruş ödemesin, bu benim adıma bir vakıf olsun.”
Vasiyetini söylemesinden kısa bir süre sonra 39 yaşına gelmeden güzelliği dillere destan olan güzeller güzeli Gevher Nesibe Sultan hayata gözlerini kapatır.
Vefatından sonra Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev hergece rüyasında Baş Sipahi ile kardeşi Sultan Gevher Nesibeyi görür, nereye baksa hayallerini görür olmuştur. Odasına çekildiğinde ayanaya bakarken ya da duvara bakarken konuşur hâle gelir bu durumdan sonra Sultan Gevher Nesibe’nin vefatının birkaç ay sonrasında Dârüşşifâsının inşaatına başlama emrini verir.
İnşaat için Ürgüp’ten sert ve gri renkli, dayanıklı taşlardan getirtir, Hicri 602, Miladi 1206 yılında dârüşşifâ tamamlanır ve hizmete açılır. Dârüşşifânın taç kapısının ortasında yer alan ve en önemli kaynak olarak kabul edilen dârüşşifânın kitabesinde de bu doğrulanmaktadır. Dikdörtgen şeklindeki beyaz mermere yazılmış olan iki satırlık Arapça kitâbenin Türkçesi şu şekildedir:
“Bu hastane (maristan) Kılıç Arslan oğlu büyük Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev’in, Allah ondan razı olsun, zamanında Kılıç Arslan kızı İsmetüddin Gevher Nesibe’nin vasiyeti üzerine Allah rızası için 602 senesinde inşa edildi.”

1206 yılında Dârüşşifâ’yı hizmete açan I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in kendisi de Bizanslılarla savaşırken 1211 yılında şehit düşer, naaşı Konya Alâeddin Külliyesindeki kümbete defnedilir. Bir aşkın meyvesi bu şekilde bir Dârüşşifâ olarak Anadolu’nun bağrında Kayseride yeşermiş olur. Tarihte birçok hastane ve tıp okulu örneklerine rastlanmaktadır ancak aynı binada hem tıp eğitimi verilen hem de hastane hizmetinde bulunan bir yapıya rastlanmamaktadır. Gevher Nesibe Tıp Medresesi ve Dârüşşifâsı’nda yıllarca çok iyi hekimler yetiştirilmiş, aynı zamanda vakıf görevi üstlenerek hasta tedavileri yapılmıştır. Ve ayrıca yine bir dipnot Dünya’nın ilk psikiyatri kliniği’de bu hastanede açılmıştır, hatta bazı şakacı hocaların deyimiyle ilk hastasıda Gıyaseddin Keyhüsrev’in olduğunu söylemişlerdir. (Celal Hoca)
İşte böyle sevgili okurlar acıklı bir aşktan, sırf kendi gibi aşk acısı çekenlere şifa olsun diye adına hastane yaptırtan Gevher Nesibe Sultan’ın hem aşk dolu ve bir o kadarda acıklı hikâyesini sizlere sıkılmadan kendimden süsleyerek anlatmak istedim olurda bir gün yolunuz Kayseriye düşerse aklınıza bu aşk dolu hikâyenin gelmesi temenni ile esen kalın...
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- M. Hayırlıdağ. (2021). Gevher Nesibe Sultan Darüşşifası. Kültür Araştırmaları Dergisi, sf: 219-232. doi: 10.46250/kulturder.970321. | Arşiv Bağlantısı
- I. Isik. Turkiye Unluleri Ansiklopedisi (6 Kitap Takim). ISBN: 9786058745513.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 07/05/2025 23:48:32 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/19066
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.