Bilimsel Devrim Nedir? Nasıl Gerçekleşmiştir?
Modern Bilimin Doğuşu: Bilim, Bugün Bildiğimiz Haline Nasıl Geldi?
Rönesans Dönemi, genellikle 14. yüzyılın sonlarından 17. yüzyılın başlarına kadar süren ve Orta Çağ'ın karanlıklarından çıkıp Aydınlanma'nın şafağına doğru yol alan bir dönemdir. Bu dönem, bilim, sanat, edebiyat, felsefe ve politik düşüncenin yeniden doğuşunu ve gelişimini simgeleyen önemli tarihi dönemlerden bir tanesidir.
Orta Çağ'da kilise merkezli bir dünya görüşü hakimken, insanlar evrenin sırlarını Tanrı'nın iradesi olarak kabul ediyor ve dünyayı anlamaya yönelik sorularını dini inançlar çerçevesinde cevaplıyorlardı. Ancak Rönesans ile birlikte, insan aklının ve gözlemlerin önemi artacak, bilimsel sorgulama ve merak duygusu güçlenecekti.
Rönesans, Avrupa tarihinde Geç Orta Çağ'ı takip eden bir kültürel ve sanatsal yenilenme dönemi olarak da yorumlanabilir. Bu dönem, Orta Çağ'da din tarafından baskılanan sanat, kültür ve bilimin canlandığı bir dönemdir. Rönesans döneminde, genel olarak Klasik (Yunan ve Roma sanatına, hümanizme, mimariye, edebiyata ve bilime olan ilgi canlanmıştır. Bu sebeple, Rönesans dönemi "Klasik Uygarlığın Yeniden Doğuşu" olarak adlandırılır. "Rönesans" kelimesi, Fransızca'daki "re" (tekrar) ve "naissance" (doğum) kelimelerinin birleşiminden oluşur ve aynı zamanda Latince "re-" (tekrar) ön eki ile "nasci" (doğmak) fiilinin birleşiminden türetilmiştir.
Bilim dünyası, on altıncı ve on yedinci yüzyıllarda Avrupa'da gerçekleşen ve önceki kavramlar ve uygulamalardan kesin bir kopuşu ifade eden büyük değişimlerle şekillendi. Modern bilimin doğuşuna zemin hazırlayan bu değişiklikler, ancak yirminci yüzyılın ortalarından itibaren "Bilimsel Devrim" olarak adlandırılmaya başlandı. "Devrim" terimi, bu dönemde evrenin yapısı, maddenin ve hareketin doğası ve bunların nasıl anlaşılacağına dair yeni kavramların ortaya çıkmasıyla oldukça uygun görüldü. Zira bu dönem, antik çağlardan miras alınan ve Orta Çağ'da Müslüman bilim insanları ile Batılı skolastikler tarafından değiştirilen doğa hakkındaki fikirlerde köklü dönüşümlerin yaşandığı bir dönemdi.
On altıncı yüzyılın başında, evrenin küresel, sonlu, yer merkezli ve tamamen maddeden oluştuğu düşünülüyordu.[1] Ancak on yedinci yüzyılın sonunda evrenin sonsuz, Güneş merkezli ve büyük ve küçük boşluklarla dolu olduğu kabul edilmeye başlandı. Doğal olayların amaç, değerler, içsel nitelikler ve gizemli güçlerle açıklanması yerine mekanik etkiye yapılan benzetmeler ağırlık kazandı. Evrenin bir saatin çalışmasını belirleyen prensiplere benzer şekilde işlediği düşüncesi giderek yaygınlaştı.
Canlıların incelenmesinde de uzun süredir kabul edilen geleneksel fikirler yerini yenilerine bıraktı. Kanın, arter ve damarlar yoluyla akıp geri çekilmesinden ziyade dolaştığı anlaşıldı. William Harvey, kan dolaşımını doğru bir şekilde tanımlayan ilk kişiydi. Üremenin ise, yumurta ve spermin birleşmesiyle başladığı öğrenildi. Bitkilerde eşeyli üreme gözlemlendi ve birçok yeni bitki ve hayvan türü keşfedildikçe yeni taksonomik düzenlemeler önerildi. Çeşitli türlerin karşılaştırmalı çalışmalarında, anatomik organizasyon ve embriyolojik gelişimde benzer kalıplar fark edildi. Canlılar, faaliyetlerinin yöneticisi olarak kabul edilen "ruhlardan" bağımsız şekilde değerlendirilmeye başlandı. Yaşam fonksiyonları, daha iyi anlaşıldı. Nihayetinde 19. yüzyıla gelindiğinde de biyolojinin en önemli taşlarından biri olan Evrim Teorisine Darwin öncülüğünde çok sağlam bir temel atılacaktı.
Nitekim, bu dönemde gerçekleşen dönüşümler, bilim dünyasında derin izler bırakarak modern bilimin temellerini attı. Bu devrim niteliğindeki değişiklikler, yalnızca bilimsel düşünceyi değil, aynı zamanda insanın evreni ve doğayı anlama biçimini de köklü bir şekilde değiştirdi.
Rönesans'ın Bilimsel Devrime Etkileri ve Bilimsel Devrimin Tanımı
İtalya, Rönesans'ın doğum yeri olarak kabul edilir. Bu dönemde sanat, kültür ve bilimin merkezi Floransa şehridir. Floransa, Rönesans döneminde özellikle sanat ve mimarlık alanlarında büyük gelişmelere tanıklık etmiş, Leonardo da Vinci, Michelangelo, Raffaello gibi sanatçıların yanı sıra birçok bilim insanı ve düşünür bu dönemde eserlerini sunmuştur.
Rönesans, insan merkezli bir dünya görüşü olan hümanizmi öne çıkararak, Antik Yunan ve Roma kültürlerinin yeniden keşfi ile bilim, sanat ve edebiyat alanlarında yeniliklere yol açmıştır. Rönesans'ın bilimsel devrime katkıları da böylece başlamıştır. Nihayetinde bu dönüşüm süreci, Avrupa'nın sosyal, kültürel ve bilimsel yapısında köklü değişikliklere neden olmuştur.
Rönesans ve sonrasında deneylerin, matematiğin ve yeni aletlerin artan kullanımı, bilimsel fikirlerin değişiminde büyük bir rol oynamıştır. Deneyler, yeni bilgiler elde etmek, hipotezleri test etmek, ölçülebilir sonuçlar almak ve tekrar edilebilir olmalarını sağlamak için tasarlanmıştır. Yakın ve detaylı gözlem ile giderek daha kesin ölçümler hem çok küçük hem de çok uzak şeyleri gözlemleme yeteneği kadar önemli hale gelmiştir.
Öte yandan yirminci yüzyılda George Sarton ve Lynn Thorndike gibi tarihçiler, Rönesans'ın bilim üzerindeki etkisini eleştirerek, bu dönemin bir süreliğine bilimsel ilerlemeyi yavaşlattığını savunmuşlardır.[2] Bu fikrin arkasındaki dayanak, hümanistlerin doğa felsefesi veya uygulamalı matematik gibi konular yerine politika ve tarih gibi insan merkezli konuları irdelemeyi tercih etmiş olmalarıdır. Ancak daha yakın zamanlarda bilim insanları Rönesans'ın matematik ve bilim üzerindeki olumlu etkilerini kabul etmeye başlamışlardır. Bu olumlu etkiler arasında kaybolmuş veya gözden düşmüş metinlerin yeniden keşfedilmesi ile dilin ve metinlerin doğru okunmasına yönelik çalışmaların artan vurgusu gibi faktörler bulunmaktadır.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Rönesans döneminde, Antik Yunan ve Roma metinlerinin yeniden keşfi ve bu metinlerin dilbilimsel ve filolojik yöntemlerle incelenmesi, bilimsel düşüncenin gelişimine katkıda bulunmuştur. Bu dönemde, metinlerin daha doğru bir şekilde anlaşılması ve tercüme edilmesi, bilim insanlarının antik bilgilere erişimini kolaylaştırmış ve bu bilgiler üzerine yeni teorilerin inşa edilmesine olanak tanımıştır. Ayrıca, matematik ve gökbilim gibi alanlarda yapılan çalışmalar, dönemin teknolojik ve bilimsel yeniliklerine önemli katkılarda bulunmuştur.
Bu bağlamda, Rönesans'ın bilim üzerindeki etkisini değerlendirirken dönemin hem olumsuz hem de olumlu yönlerinin dikkate alınması gerekmektedir. Hümanistlerin pozitif bilimlere olan ilgisizliği belirli bir dönemde bilimsel gelişmeyi yavaşlatmış olabilir; ancak aynı zamanda Rönesans, bilimsel düşüncenin ve metodolojilerin gelişimine katkıda bulunan önemli bir dönüşüm dönemidir.
Marie Boas Hall, Bilimsel Rönesans terimini, Bilimsel Devrim'in erken aşamasını tanımlamak için kullanmış ve bu dönemi 1450-1630 yılları arasında olarak belirlemiştir. Daha yakın zamanlarda ise Peter Dear, erken modern bilimin iki aşamalı bir modelini öne sürmüştür: Antik çağların "doğa bilgisinin" yeniden kazanılmasına odaklanan 15. ve 16. yüzyıllardaki Bilimsel Rönesans ve bilim insanlarının yeniden kazanımdan yeniliğe geçtiği 17. yüzyıldaki Bilimsel Devrim.
Bilimsel Rönesans dönemi, Antik Yunan ve Roma dönemlerindeki bilim insanlarının çalışmalarına büyük bir ilgi duyulduğu ve bu çalışmaların Avrupa'daki bilim insanları tarafından yeniden keşfedilip incelendiği bir dönemdir. Bu dönemde özellikle matematik, astronomi, fizik ve biyoloji gibi alanlarda antik bilgilerin toplanması ve bu bilgilere dayanarak yeni teorilerin geliştirilmesi ön plana çıkmıştır. Örneğin, Kopernik'in güneş merkezci teoriyi öne sürmesi, antik bilgilerin yeniden değerlendirilmesiyle gerçekleşmiş bir yenilik olarak kabul edilir.
Bilimsel Devrim ise 17. yüzyılda, bilim insanlarının artık sadece antik bilgileri yeniden kazanmaya çalışmak yerine deneysel yöntemler ve matematiksel analizler kullanarak yeni bilgiler ve teoriler üretmeye başladıkları bir dönemi ifade eder. Bu dönemde, Galileo Galilei'nin teleskopla yaptığı gözlemler, Isaac Newton'un hareket yasaları ve evrensel kütleçekim teorisi gibi önemli bilimsel ilerlemeler gerçekleşmiştir.
Bu iki aşamalı model, erken modern dönemde bilimin nasıl bir evrim geçirdiğini ve bu sürecin nasıl iki farklı karakterde ilerlediğini anlamamıza yardımcı olur. İlk aşamada antik bilginin yeniden kazanımı ve değerlendirilmesi, ikinci aşamada ise bu bilgilerin üzerine inşa edilen yeni ve orijinal bilimsel düşüncelerin ve teorilerin geliştirilmesi söz konusudur.
Bunların yanı sıra erken modern bilimi devrimci olarak tanımlamak, yeni fikirlerin parça parça ortaya çıkışını ve bazen karşıt teorilerin uzun süre bir arada bulunmasını görmezden gelebilir. Orta Çağ'da eski Yunan metinlerinin yeniden keşfi ve tercümesi ile geleneksel ilkelerin sorgulanması, 16. ve 17. yüzyıllarda temel kavramların yeniden şekillenmesine katkı sağlamıştır Ayrıca, bazı bilimsel disiplinler bu dönemde belirgin değişiklikler göstermemiş, aksine yavaş ve sürekli değişiklikler yaşamıştır.
Bilim Akademileri
On yedinci yüzyıl Avrupa'sında bilimsel akademilerin doğuşu, yeni bir kültüre geçiş sürecinin parçasıydı. Aristotelesçi, bilim ve doğa süreçlerinin evrensel gerçekler tarafından açıklanabileceği yönündeki eski metodoloji sorgulanmaya başlanmıştı. Artık gerçek; karar verilmiş, gökten inme bir şey olarak değil sürekli değiştirilebilen, revize edilebilen ve düzeltilebilen bir kavram olarak düşünülüyordu. Doğa olaylarının tanımları ve açıklamaları, yeni araştırmalardan ortaya çıktı ve tartışılmak ve doğrulanmak üzere kişide kişiye iletilerek popülerleştirildi. Bu yeni ve farklı doğa araştırma yöntemi, doğa felsefesi uygulamasında bir revizyon oluşturdu. Sonuç olarak, on yedinci yüzyıl boyunca bilgi alışverişi arttı. Bu sayede doğa filozofları ve meraklı amatörler, hevesliler ve politikacılar, sıradan insanlar ve din adamları arasında sürekli bir diyalog oluştu.
Rönesans döneminde edebi, felsefi veya teolojik konuların tartışıldığı birçok topluluk organize edilmiş olsa da esas olarak on yedinci yüzyılda doğa felsefesinin incelenmesi ve teşvik edilmesine adanmış resmi organizasyonlar ortaya çıktı. Bazıları Francis Bacon (1561-1626) ve Johann Valentin Andreae (1586-1654) gibi kişilerin doğa felsefesinin ve sanatların organize iş birlikleri ile en iyi şekilde teşvik edilebileceği yönündeki teşviklerinden ilham aldı.[3] Diğerleri, mevcut toplulukları örnek alarak veya ulusal ya da yerel prestij amaçlarıyla kuruldu.
Doğa felsefesi veya ilgili sanat konularındaki tartışmalar, kişisel toplantılarda olduğu kadar mektuplar, bilimsel seyahat raporları, günlükler, ders notları ve kültürel ve sosyal olaylar üzerine yorumlar gibi bir dizi yazışma aracılığıyla da gerçekleşti. Uluslararası iletişim çoğunlukla Latince yapılırken, toplulukların yayınlarının yerel dillerde ve basit, kolay anlaşılır bir düzyazıda olması yönünde belirgin ve artan bir eğilim vardı. Bu bilgi yayılımı, sonraki kültürel, politik ve sosyal kurumlar üzerinde önemli etkiler yarattı. Bu canlı entelektüel harekette akademiler; hipotezlerin karşılaştırılması, olayların doğrulanması ve basılı eserlerin detaylı incelemesi için ortak ilgi alanlarına sahip insanları bir araya getiren bir araç haline geldi.
Öte yandan akademilerin gelişimi uluslararası bir durumdu. On yedinci ve on dokuzuncu yüzyıllar arasında, yayılımı o kadar büyüktü ki neredeyse her Avrupa ülkesi en az bir akademiye sahipti ve bazıları çeşitli eyaletlerde birkaç tane akademi kurmuştu. Aynı zamanda her kurum benzersizdi, çünkü akademilerin doğası baskın bilimsel ilgilerine göre değişiyordu. Akademiler arasındaki farklılıklar, çalışmaları mümkün kılan ve bazen seçimlerini belirleyen hamiye veya patrona bağlılık derecelerine de bağlıydı. Bazıları kendi kendini finanse ederken, diğerleri hiçbir finansal kaynak olmadan idare etti. Ayrıca, her biri sivil toplumla olan bağlarına göre de farklılık gösterdi. Her kurum, üyelerinin özel ilgi alanlarına göre araştırma temalarını vurguladı. Tartışmalara ve çalışmalara katılanlar giderek daha "profesyonel" ve incelenen konularda ve tekniklerde daha "uzmanlaşmış" hale geldi.
Akademilerin toplantılarında ve çalışma gruplarında yer alanlar, deneyler hazırladı ve çeşitli hipotezleri test etti; böylece çeşitli bilimsel disiplinlerin gelişimine ve dönüşümüne katıldılar. Yeni araştırma araçları icat edildi ve araştırmalar genellikle daha fazla cihazın oluşturulmasına veya mevcut araçların mükemmelleştirilmesine yol açtı. Kısacası bilim insanları daha organize hareket edebilmek adına gruplaşmış, kurumlaşmışlardı.
Bu toplulukların birçok üyesi kendilerine "deneyciler" diyordu. Genellikle çok genç olan bu üyeler, akademilerde aldıkları eğitimle mesleki gelişimlerinde önemli katkılar elde ettiler. Bu genç bilim insanları, çeşitli disiplinler üzerine yapılan tartışmalar içinde olgunlaştılar ve bu disiplinlerin yayılmasına ve tanımlanmasına katkı sağladılar.[4], [5]
Akademiler, aynı zamanda daha geniş bir kamusal işlev de görüyorlardı. Deneyimlerini paylaştılar, sonuçlarını karşılaştırdılar ve Avrupa'nın çeşitli salonlarında entelektüellerin tartıştığı bilimsel problemler üzerinde tartışmalar yaptılar. Bazı akademiler, bireysel araştırmaların sonuçlarını yayımladı. Böylece birkaç uzmanın bilimsel bilgisi, herkesin erişebileceği ortak bir bilgi hazinesi haline geldi.[4]
İtalya'da Akademiler
Akademilerin durumu ve gelişimi ülkeden ülkeye farklılık gösteriyordu. İtalya'da akademilerin ortaya çıkışı, üniversiteler dışında gelişen bir entelektüel hareket ve ülkenin politik, sosyal ve kültürel dönüşümleri nedeniyle referans noktalarının kaybına bir yanıt olarak görülebilir. İtalya'da birçok akademi kurulmuş olsa da hiçbiri Fransız veya İngiliz akademileri kadar güçlü ve kalıcı olamamıştır. İtalya'nın en önemli bilimsel akademileri arasında Accademia dei Lincei ve Accademia del Cimento olduğu söylenebilir.
Accademia dei Lincei
1603 yılında Roma'da, varlıklı bir soylu olan Federico Cesi (1585-1630) tarafından kurulan Accademia dei Lincei (Tr: "Vaşaklar Akademisi"), dönemin önde gelen bilim insanlarını bir araya getirdi. Galileo Galilei (1564-1642) gibi ünlü bilim insanları akademinin faaliyetlerine katılacaktı. Ancak, Accademia dei Lincei, Cesi'nin 1630'daki ölümü ve Galileo'nun 1633'te mahkûm edilmesiyle uzun süre aktif olamadı.[6] Türkiye'nin tanınan bilim insanlarından jeolog Celal Şengör de 2023 yılında bu akademiye üye olmuştur.
Accademia del Cimento
Provando e riprovando (deneyerek ve tekrar deneyerek) mottosunu benimsemiş olan akademi, 1657 yılında Floransa'da kurulmuştur. Accademia del Cimento kurulduğu zaman, resmi üyelere veya bir tüzüğe sahip değildi. Büyük Dük II. Ferdinand de’ Medici ve kardeşi Prens (daha sonra Kardinal) Leopold'un himayesi altındaydı.
Medici ailesi önemli bir Floransalı aile olup birçok kez sanatsal ve bilimsel aktivitelere hamilik yapmıştır. 1657-1667 yılları arasında aktif olan bu akademi; ısı, sıvıların yoğunluğu ve sıkıştırılamazlığı, atmosfer basıncı gibi konularda deneyler gerçekleştirdi. Bu deneylerin çoğu, 1667'de "Saggi di naturali esperienze" (Tr: "Doğal Deneylerin Denemeleri") adıyla yayımlandı. Giriş bölümü, akademinin sekreteri Lorenzo Magalotti (1637-1712) tarafından yazılmış ve büyük bir özenle Büyük Dük tarafından gözden geçirilmişti.
İngiltere'de Akademiler
İngiltere'de, 1662 yılında Kraliyet tarafından onaylanan Royal Society for the Promotion of Natural Knowledge (Tr: "Doğa Bilgilerini Geliştirme Kraliyet Derneği"), deneysel bilime ortak ilgi duyan bir grup bilim insanı tarafından kuruldu.[7] Kurucu üyeleri arasında, daha önceden Oxford Philosophical Society ile ilişkili olan bazı kişiler ve Londra'daki Gresham College'daki derslerden sonra her hafta gayri resmi olarak toplanan birkaç kişi bulunuyordu. Dernek, kuruluşundan sonraki birkaç on yıl boyunca toplantılarını Gresham College'da gerçekleştirdi.
Derneğin bir tüzüğü vardı. Tüzüğe göre dernekte bir başkan, bir konsey ve memurlar bulunmalıydı. Robert Hooke (1635-1702), tek maaşlı pozisyon olan deneyler küratörlüğü görevini üstlendi. Dernek, üyelerinin ödediği aidatlarla finanse ediliyordu. Üyeleri, kendi seçtikleri kişilerden oluşuyordu ve bu üyeler arasında Isaac Newton (1642-1727) gibi Bilimsel Devrim'in önde gelen doğa filozoflarının yanı sıra, prestij veya sosyal ve politik bağlantılar nedeniyle seçilmiş bireyler de vardı.
Derneğin sekreteri Henry Oldenburg (tahmini 1618-1677), derneğin ilgi ve faaliyetlerini yansıtan Philosophical Transactions adlı bir dergiyi yayımlamayı özel bir girişim olarak üstlendi. Oldenburg'un ölümünden sonra, dergi dernek tarafından devralındı.
Üç yüzyıl sonra, Royal Society kendini bilim politikası, uluslararası diplomasi ve kamuoyuyla etkileşim gibi alanlara da ilgi gösteren, daha halka dönük bir kurum olarak yeniden konumlandırmıştır. 1980'lerden bu yana, bilimi halka iletmekle de ilgilenmektedir. Bu amaçla sergiler, festivaller ve etkinlikler düzenleyerek Londra'nın kültürel sahnesine katkıda bulunmaktadır. Topluluk ayrıca, 1600'den fazla saygın üyesiyle profesyonel bilim insanlarının güçlü bir sesi ve sosyal ağı olmaya devam etmektedir.[8]
Fransa'da Akademiler
Fransa'da akademiler, diğer ülkelerde olduğu gibi edebi, siyasi ve bilimsel konuları tartışmak için gayri resmi dernekler olarak bazı bireylerin himayesi altında organize edildi. Minim tarikatına mensup rahip Marin Mersenne (1588–1648) liderliğindeki bir grup, doğa felsefesi ve matematiğe adanarak tarikatın evinde düzenli olarak toplandı.[9] Mersenne'nin ölümünden sonra, bu toplantılar Pierre Gassendi (1592–1655) tarafından Habert de Montmor'un evinde devam etti. Grup doğa felsefesi, tıp ve güzel sanatlar gibi konuları haftalık olarak tartıştı ve 1657'de "Montmor Akademisi" adıyla resmiyet kazandı. Montmor Akademisi, Royal Society'nin kurulmasından sonra da faaliyetlerini sürdürerek yakın temas halinde kaldı.
Daha sonra 1666 yılında Académie Royale des Sciences kuruldu. Bu akademi, çeşitli bilim dallarından birçok bilim insanı ve akademisyeni bir araya getirdi. Toplantılar, tartışmalar ve deneyler hakkında düzenli raporlar yazıldı ve bilimsel çalışmalar geniş çapta paylaşıldı.[10]
Académie, 1699 yılına kadar ne tüzüğe ne de kurallara sahipti ve başlangıçta Colbert ile diğer kraliyet bakanlarının doğrudan otoritesi altında çalıştı.[5] Bu bakanlar akademisyenlerin seçilmesinde, mali kaynakların sağlanmasında ve bilimsel seçimlerde kritik bir rol oynadılar. 1699'dan itibaren ise Académie, Fransız Devrimi'ne (1789) kadar yürürlükte kalacak olan kesin düzenlemelerle yönetildi. Bu düzenlemeler, üyeler için farklı maaş seviyeleri ve çeşitli sınıflar oluşturulmasını içeriyordu.
Üyelerin ve diğer bilim insanlarının çalışmaları, başlangıçta Journal des sçavans adlı dergide yayımlandı. Académie, özellikle 18. yüzyılda Newtonculuğun Avrupa genelinde yayılmasında ve monarşi ile devletin yenilenmesinde önemli bir rol oynadı. Bu dönemde Paris'teki akademi, bilimsel ilerlemelerin ve keşiflerin merkezi haline geldi. Akademi, deneysel yöntemlerin geliştirilmesi ve bilimsel bilginin sistematik bir şekilde toplanması konusunda büyük katkılar sağladı.
Almanya'da Akademiler
Almanya'daki akademiler, on yedinci yüzyılda İngiltere, Fransa veya İtalya'daki kadar önemli değildi ve çoğu kısa ömürlüydü.[11] Ancak, 1651'de Schweinfurt'ta yenilikçi tıbbi çalışmaları dinlemek için bir hekimler topluluğu olan Collegium Naturae Curiosum kuruldu.[12] Birkaç yıl sonra, bu topluluk Miscellanea curiosa adlı bir dergi yayımlamaya başladı ve bu dergide tıbbi makalelerin yanı sıra botanik, anatomi ve kimya gibi ilgili alanlarla ilgili makaleler de yayınlanıyordu. Topluluk, 1677'den sonra imparatorluk himayesine girdi.
1672'de ise Altdorf'ta, yetenekli bir deneyci ve Altdorf Üniversitesi'nde profesör olan Johann Christoph Sturm (1635–1703) tarafından Collegium Curiosum sive Experimentale kuruldu. Bu topluluk, deneylerini anlatan iki cilt yayımladı. 1700 yılında, Académie Royale des Sciences'ın örneğinden ilham alan Gottfried Wilhelm Leibniz (1646–1716), Berlin'de bir akademi kurma girişiminde bulundu. On sekizinci yüzyılda, benzer şekilde kraliyet veya prens himayesinde birçok akademi kuruldu.[5]
Önemli Buluşlar
Bu süre zarfında elbette çok çeşitli buluşlar yapılmıştı. Bunlardan bazıları günümüzde sıkça ismini duyduğumuz kavramlardır. Bu buluşlardan ilki, astronomi biliminin ana aleti olan teleskoptur. Galileo Galilei'nin geliştirdiği teleskop, Ay'ın yüzeyindeki dağları ve vadileri, Jüpiter'in dört uydusunu ve Venüs'ün evrelerini keşfetmesini sağladı.
Mikroskop da aynı dönemde önemli bir buluş olarak öne çıkmıştır. Hollandalılar tarafından icat edilse de Antonie van Leeuwenhoek genellikle mikroskobun gelişiminde öncü olarak kabul edilir. Leeuwenhoek, bir cam boncuğu mercek olarak kullanarak daha önce mümkün olandan çok daha büyük bir büyütme elde etti. Bu sayede bakteriler, kırmızı kan hücreleri ve spermatozoa gibi mikroskobik yaşam formlarını keşfetti. Robert Hooke ise mikroskobunu kullanarak yazdığı Micrographia adlı eserinde yeni bir mikroskobik dünyanın sansasyonel çizimlerini yarattı.
Fizikle ilgili bir cihaz olan barometre ise, Evangelista Torricelli tarafından 1643'te icat edildi ve atmosfer basıncını ölçme imkânı sağladı. Bu icat, hava durumu tahminlerinde devrim yarattı. Blaise Pascal, barometre kullanarak hava basıncının irtifaya göre değiştiğini gösterdi. Otto von Guericke, hava basıncının hava durumuna bağlı olarak değiştiğini kaydetti. "Barometre" terimi, İngiliz bilim insanı Robert Boyle tarafından adlandırıldı. Boyle ve asistanı Robert Hooke, bir vakumun var olabileceğini gösterdiler ve hava pompası ile Boyle Yasası'nı formüle ettiler.[13]
Termometre ise Floransa'da 1650 civarında icat edildi ve tıpta devrim yaratarak doktorların hastaların sıcaklıklarını daha doğru ölçmelerine olanak tanıdı. Bu cihaz, birçok diğer deneyin yapılmasını ve sonuçların doğru bir şekilde ölçülmesini sağladı.
Başka bir icat ise sarkaçlı saatti. Sarkaçlı saatin ilk modeli, 1657'de Hollandalı Christiaan Huygens tarafından icat edildi. Bu icat, zaman ölçümünde büyük bir doğruluk sağladı. Öte yandan günlük hayatta kullanılan zamanın evrensel bir kavram haline gelmesine katkıda bulundu. 1675'te denge yayı kullanan saatlerin icadıyla zaman ölçümü daha da hassas hale geldi.
Isaac Newton, 1668'de eğri bir ayna kullanan yansıtıcı teleskobu icat etti. Newton, beyaz ışığın bir renk spektrumundan oluştuğunu keşfetti ve evrensel kütleçekim yasasını formüle ederek gök cisimlerinin hareketlerini açıkladı. Elbette daha birçok işe imza atacaktı.
Bilimsel devrim döneminde yapılan icatlar elbette ki bu kadarla sınırlı değildir ve örnekleri çoğaltmak mümkündür. Öte yandan sözünü ettiğimiz bu icatlar ve keşifler, modern bilim ve teknolojinin temelini oluşturmuştur.
Sonuç
Bilimsel Devrim dönemi, insanlık tarihindeki en önemli atılımlardan birini temsil eder. Neticede bilim ve teknoloji günümüzde hayatımızın her yerindedir ve öyle olmaya da devam edecektir. Dolayısıyla Bilimsel Devrim, sadece bilim dünyasında değil, günlük yaşamlarımızda da kalıcı izler bırakmıştır. Bu devrim niteliğindeki dönemin mirası, bugün bile bilimsel merakımızı ve keşfetme arzumuzu beslemeye devam etmektedir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 5
- 4
- 2
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ T. E. O. E. Britannica. Geocentric Model | Definition, History, & Facts. (1 Mayıs 2024). Alındığı Tarih: 6 Haziran 2024. Alındığı Yer: Encyclopedia Britannica | Arşiv Bağlantısı
- ^ G. Sarton. Science And Thought In The Fifteenth Century By Lynn Thorndike.
- ^ Early Modern Letters Online. The Correspondence Of Johann Valentin Andreae – Emlo. Alındığı Tarih: 18 Haziran 2024. Alındığı Yer: Early Modern Letters Online | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b M. Ornstein. (1938). The Role Of Scientific Societies In The Seventeenth Century.
- ^ a b c W. Applebaum. (2000). Encyclopedia Of The Scientific Revolution (Garland Reference Library Of The Humanities).
- ^ Accademia Nazionale dei Lincei. Accademia Nazionale Dei Lincei. Alındığı Tarih: 18 Haziran 2024. Alındığı Yer: Accademia Nazionale dei Lincei | Arşiv Bağlantısı
- ^ The Royal Society. History Of The Royal Society. Alındığı Tarih: 18 Haziran 2024. Alındığı Yer: The Royal Society | Arşiv Bağlantısı
- ^ Science Museum. The 17Th Century Society That Transformed Science | Science Museum. Alındığı Tarih: 18 Haziran 2024. Alındığı Yer: Science Museum | Arşiv Bağlantısı
- ^ T. E. O. E. Britannica. Marin Mersenne | French Mathematician & Philosopher. Alındığı Tarih: 18 Haziran 2024. Alındığı Yer: Encyclopedia Britannica | Arşiv Bağlantısı
- ^ Académie des sciences. Académie Des Sciences - Home. Alındığı Tarih: 18 Haziran 2024. Alındığı Yer: Académie des sciences | Arşiv Bağlantısı
- ^ Berlin-Brandenburg Academy of Sciences and Humanities. The Academy – Berlin-Brandenburg Academy Of Sciences And Humanities. Alındığı Tarih: 18 Haziran 2024. Alındığı Yer: Berlin-Brandenburg Academy of Sciences and Humanities | Arşiv Bağlantısı
- ^ Nature. (1924). Societies And Academies. Springer Science and Business Media LLC, sf: 702-703. doi: 10.1038/114702b0. | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. Cartwright. (2023). Scientific Revolution. World History Encyclopedia. | Arşiv Bağlantısı
- P. I. F. Arthur. What The Renaissance Was And Why It Still Matters: Renaissance Primer (1 Of 2). Alındığı Tarih: 14 Şubat 2024. Alındığı Yer: ResearchGate doi: 10.13140/RG.2.2.27417.67688. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 30/12/2024 20:07:58 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/16401
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.