Bu soruya ahlak toplumsal gereklerle ortaya çıkmıştır diye cevap verenler ve benliksel bir ahlak tanımı yapmayanlar eşitlik adalet gibi tüm etik ilke değerlerin aslında anlamsız olduğunu söylemiş olurlar. Onlar sadece pratik faydası ile ahlakı tanımlamaya çalışırlar. Bu da tüm ahlakın ve etik ilkelerin temeline dinamit koymakla eş değerdir. Ahlak bireysel özelliklerle ortaya çıkar. İyi ve kötünün bu açıdan bünyemizdeki etkisi bir değildir. İyilik yapmak bizim bünyemize de iyi gelir. Olumludur pozitiftir ve bize iç dünyamızda verdiği huzur ve hatta haz bile vardır. Diğer yandan Toplumsallık yolu ile de ahlak bireysel özellikler haline gelir. Ama bu ahlakın bireysel olduğu gerçeğini değiştirmez. Çünkü bireylerde özellik olarak ahlaki benliksel özellikler oluşamasa sadece toplumsallık yolu ile ahlak diye birşey ortaya çıkamazdı. Dolayısıyla ahlakın tanımında hem bireysellik hem de Toplumsallık vardır. Sadece toplumsallık var diyenler büyük yanılgı içindedirler ve benliklerinde bulunan ahlaka dair özellikleri yok saymış olurlar. Üstelik sadece toplumsallık ile tanım yapanlar ahlakın üstün anlamını yok edip aslında ahlaki anlamsız bir duruma getirmiş olurlar. Burada pratik olarak yaptıkları fayda ve zarara dayalı bir tanım da benliksel özellikleri ile ortaya çıkar aslında. Yani benliksel özellikler onların yapacakları faydacı pratik tanımlarda da tamamen etkindir ama farkında değillerdir çünkü fayda ve zarar kavramlarına dair ayrımın doğada bir karşılığı yoktur. Bu ayrımı bizler benliklerimiz ile ortaya çıkarırız. Bunu göremeyenler faydacı bir tanım yaptıklarını zannetseler de ahlakın derininde her zaman benliksel özellikler vardır. Ekteki hararinin kitabını okursanız kendisinin nasıl ahlakın insan icadı olan aslında anlamsız bir mit olduğunu size kendi metaryalist felsefesine göre çok güzel anlatmıştır. Materyalistler ahlak anlayışlarını anlamlı hale getirmek için 'sebep' arasalarda veya yaratmaya çalışsalar da o sebep yoktur. Çünkü her durumda benlikleri iyi olmak için sebep arar benliklerinden gelen özelliği red ediyor olsalar da bunu arayan yine benlikleridir. Çünkü aksini kabul edemezler iyi olmak için sebep ve bahaneler yaratmak isterler. Oysa denklem ve çözüm çok basittir. İyi ve kötünün evrensel olarak bir olmadığını düşünmeleri ve kabul etmeleri bütün sorunlarını giderecektir. Ama ısrarla iyi ve kötü arasında (evrensel olarak )aslında bir fark yoktur deyip diğer yandan da iyi olmaya sebep yaratmaya çalışan tutarsızlık halinde git gel yaşamış olurlar. Neden iyi ve kötü evrenseldir derseniz çünkü bilinc ve bilincin gerçekliği kavrama biçimi evrenseldir ve bu nedenle bilincin yaptığı bu ayrımlar da evrensel olur. Örneğin bilinç sahibi bir uzaylı da kendi bedeni olduğu sürece bu ayrımı yapacaktır. Evrenin hangi köşesinde olursanız olun bu ayrım beden sahibi ve bilinç sahibi bütun her canlı için ortaya bilincin evrenselliği nedeniyle ortaya çıkacaktır. Bu tıpkı bir uzaylının da bizim şuanda yaptığımız tüm bilimsel keşifleri aynı veya benzer biçimde yapmasına benzer. Çünkü bilim yapmak için bilince ihtiyacınız var. Kimse çıkıp da bir aslanın veya zurafanin herhalde bilim yapabileceğini iddia etmez. Tutarlılığı sorgulama gerçekliği sorgulama kapasitemizi bize tamamen bilinç verir kazandırır. Dolayısıyla bilinç sorgulama kapasitesiyle evrenseldir. Zaten iyi ve kötü gibi bir ayrımı da bu sorgulama ve kavrama kapasitesiyle yapar. Bilincinin ne olduğunu anlamayan ve devreden çıkaranlar tamamen hatalı bir değerlendirme icindeler. Çünkü bilinçleri bir çok açıdan evrenseldir. [1]
Kaynaklar
- Y. N. Harari. (2015). Sapiens: A Brief History Of Humankind. Yayınevi: Vintage.