İlk bakışta Materyalizm gibi somut bir bakıştan, ahlak gibi manevi bir olguya varmak pek mümkün görünmese de aksine bu gayet mümkündür ve normaldir. Ahlak her ne kadar manevi ve soyut bir kavram gibi görünse de aslında gayet maddi ve somuttur. Ahlaki gereklilikler olarak görülen ve tüm dünya tarafından kabul edilen çok sayıda uygulama ve inanış vardır ve bunların ortaya çıkış dinamikleri zaten gayet evrimseldir ve hem birey olarak insanın hem de bireylerin oluşturduğu toplumun sağlık, güven ve uyum içerisinde var olabilmesi için insanlar tarafından icat edilmiş ve kabul görmüş kurallardır.
Ahlak felsefesi, ahlakın ne olup olmadığı, dinamikleri ve kapsamını incelerken insandaki ahlak anlayışının kısmen doğuştan, kısmen de sonradan kazanılan bir olgu olduğunu iddia eder. Zaten tdk'daki tanımında da doğuştan gelen ve sonradan edindiği denir. Bu ayrım üzerine farklı görüşler vardır ancak hangi kaynaktan gelirse gelsin ahlakın gayet materyalist bir olgu olduğunu bize gösteren kıstaslardan biri de değişken olmasıdır. Zamanın belirli bir döneminde ve bazı toplumlarca kabul gören ahlaki yargı ve uygulamalar, başka toplumlar tarafından ya da aynı toplum tarafından ilerleyen zamanlarda kabul görmemektedir. Buna göre diyebiliriz ki insanoğlu, bazı evrensel ahlaki kurallara sahip olsa da ahlaki olarak görüp kabul ettiği bir olguyu, bir süre sonra, edindiği bilgi birikimi ve değişen dünyanın yaşam şartları dahilinde güncelleyip değiştirmektedir. Demek ki ahlak, gayet materyalist ve pragmatik bir olgudur. Ve bazı ahlaki kabullerin dönem dönem terk edilmesinin temelinde de belirli yanılgılardan beslendiğinin fark edilmesi ve aslında bir anlamda materyalist bakışa göre gereksiz ya da yanılgı içerir nitelikte olmasıdır.
Kendi ahlak anlayışımı yazmak isterim:
İnsan bazı şeylere yaşamak için ihtiyaç duyar. İnsa evrimi nedeni ile topluluklar halinde yaşamaya uyum sağlamıştır ve topluluklar halinde yaşamak insan hayatını kolaylaştırır. Büyük şehirlerin küçük şehirlere nazaran daha verimli olduğu da bilimsel çalışmalarda gösterilmiştir. Yani birlikte yaşamak insan türü için oldukça yararlıdır.
Birlikte bir ahenk içinde yaşamak isteyen insanlar etkileşime girmelidir. Bu etkileşim birçok farklı şekilde, birçok farklı yerde ve birçok farklı amaçta olabilir. Bu etkileşimlerin en verimli ve düzenli bir şekilde olabilmesi için ahlaka ihtiyaç duyarız. Ahlak insanlar arası etkileşimi düzenler. Ahlak üzerine düşünmeli ve ''bu insanlar arası etkileşimi nasıl en iyi şekillerde gerçekleştirebiliri?'' sorusunu düşünmemiz gerekir. Bu sorunun cevabı bizim ahlak anlayışımızı oluşturma yolundaki adımlardan biridir. Yaşadığımız deneyim ve gözlemler de bu ahlak anlayışının diğer ayağını oluşturur. Öte yandan sosyal olarak toplum üzerine düşünmemiz ve toplumda hoşumuza gitmeyen durumların nedenlerini anlamamız gerekir. İnanıyorum ki herkes faydacı bir ahlak üzerine kafa yorarsa her konuda çok daha mutlu ve verimli bir topluma dönüşebiliriz, refahımız artabilir. Zaten ahlak üzerine düşünmemin ve kendime bir ahlak anlayışı oluşturmak isteme nedenim mutlu olabilmektir. Mutluk maddesel gözükmese de oldukça maddeye dayalı ve somut nedenler sonucu oluşan bir şeydir bence.