Ahlak tabii ki bilimseldir. Ahlak dediğimiz olgu kültürel evrim çerçevesinde medeniyetimizi sürdürebilmek için toplum tarafından çevresel koşullara göre evrimleşen kurallar bütünüdür. Evrimsel olarak insan toplum halinde yaşayan bir tür. Oyun Teorisi çerçevesinde kültürel evrimin de etkisi ile "sürekli bireysel ve canının istediği gibi takılan" toplumlar hayatta kalamadığı ve dağıldığı için zamanla "ahlak" dediğimiz kavram evrimleşiyor. Bu yüzden toplumun öğretmesi ve yaşadığımız çevresel şartlar çerçevesinde kötülüğün ne olduğunu, yapmamamız gerektiğini öğreniyoruz ya da bunu içselleştiriyoruz.
Tıpkı biyolojik evrimde olduğu gibi. Bu konularda da geniş bir çeşitlilik var ve çevresel koşullarda ister istemez bazı eylemlerde bulunacaksınız. Bunların da bazı sonuçları olacaktır. Bu durum da zekası olan ve düşünebilen canlılardan oluşan sosyal bir yapı için bazı davranışları doğru veya yanlış olarak görmeye sebep olacaktır. Böyle gittikçe belki farkında bile olmadan belki farkında olarak bunlardan etkilenecek ve içsel olarak bazı şeyleri istememeye bazı şeyleri doğru veya yanlış bulmaya başlayacaksınız. Böylelikle toplumun genel ahlak anlayışı ve kişilerin ahlak anlayışı oluşacaktır.
Bu yüzden ahlak görecelidir. Bir şeyin göreceli olması bilim dışı yapmaz. Nasıl ki evrimsel süreçte farklı çevresel koşullarda farklı özellikler evrimleşebiliyor, ahlak da böyledir. Farklı kültürlerde ve toplumlarda o toplumun devam edebilmesi için toplum tarafından bazı kurallar belirlenir. Yani ahlak toplumsal bir olgudur. Ahlakın evrimi ile ahlak felsefesi farklı alanlardır. Ahlak felsefesi yani etik de insanların zekasının evriminin bir sonucudur Ama farklı bir alandır.
Bir örnek üzerinden daha iyi anlaşılacaktır. Örneğin bir kadını döven kişiler açısından bu bir ahlaksızlık değil. Hatta "modern olmayan" toplumlarda yaşasaydık toplumun geneli kadın cinayetlerini ahlaksızlık olarak görmeyecekti. -ki bazı toplumlar görmüyor.- Ama bizim kültürümüz "böyle" bir toplumda evrimleştiği için hukuk ve ahlak kuralları da bu şekilde evrimleşti.
Atıyorum Arabistan'da doğsaydım belki de ben de bunu ahlaksızlık olarak görmeyecektim. O yüzden kadın cinayetlerine karşı çıkmayacaktım ya da bireysel olarak farklı çevresel koşullarım olacaktı. Okuduğum kitaplar, gördüğüm şeylerden dolayı ahlakım toplumdan farklı bir şekilde oluşacaktı ve topluma "uyumsuz" olduğum için o toplumda ahlaksız olarak görülecektim. Ben de belki kendi ahlaki görüşümle uyumlu olan bir topluma gidip kadın cinayetlerinin ahlaksızlık olduğunu savunmaya devam edecektim. Bunu yapamasaydım Arabistan'da ahlaksız olarak cezalandıracaktım ya da onlara uyum sağlamam sağlanacaktı. Benim gibi olanlar toplanıp Arabistan toplumunun ahlakını değiştirmeye de çalışabilirdi. Bu tamamen bir "evrimsel silahlanma yarışı" aslında.
İyilik veya kötülük göreceli olduğu gibi iyilik yapmak veya yapmamak da toplumsal-kültürel çerçevede olan bir evrimsel silahlanma yarışıdır. Tanrı'ya dayanan inançlar da bu yarışın bir parçasıdır, genel olarak ahlak da bu yarışın parçasıdır. Toplumsal bir şekilde yaşayan türümüzü ve medeniyetimizi devam ettirmek için evrimleşmiştir. Her ne kadar "kendi içinizden", "benliğinizden" ya da "Tanrı istediği" için iyilik yaptığınızı düşünseniz de aslında kültürel evrim bağlamında iyilik yapıyorsunuz. Sadece buna bir katman daha ekliyorsunuz. Eklediğiniz bu "Tanrı", "içinizden gelme" ya da "benlik" katmanını istediğiniz kadar önde tutun, ana sebep yine toplumsal evrimdir.
Eğer farklı çevresel koşullarda yetişirseniz şimdiki halinizin yapmayacağı şeyler de yapabilirdiniz. İnsan toplumsal şekilde yaşayan bir tür olmasaydı, hiçbir kimse ile etkileşmeseydi; ahlak, hukuk, adalet, haklar, eşitlik, medeniyet gibi kavramlar da oluşmazdı. Hatta topluluk halinde evrimleşmeseydik "ayna nöronlar" gibi biyolojik unsurlarla desteklenmezdi. Çünkü kendinizi toplumdaki başka birinin yerine koyabilme özelliği bile "toplumsal" işlevi olan bir biyolojik özelliktir. Eğer sadece benliğiniz ile, kendiniz ile olsaydınız bu tür toplumsal bir özelliğin evrimleşmesi biyolojik temelde de mümkün olamazdı.
Ancak, ahlak göreceli olsa da bilimsel yöntemler ve akıl ile belli bir uzlaşı yakalayabiliriz. Bunun için illaki bir Tanrı'ya gerek yok. Doğada başlı başına tür diye bir şey bulunmamasına rağmen, insanların bilimi daha kolay sürdürebilmesi için belirli analizler çerçevesinde, uzmanların oluşturduğu uzlaşı ile türleri tanımlamamız gibi, Oyun Teorisi çerçevesinde medeniyetimizin sağlıklı ve kararlı işleyişini bozan davranışlar (çocuk istismarı, kadına şiddet, ırkçılık, kölelik gibi) "uyumsuz" olarak kategorize edilebilir. Bu, göreceli yapıların daha nesnele yakın bir şekilde ortaya koyulmasını sağlayabilir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi gibi bildirgeler buna örnek gösterilebilir ve daha sistematik şekilde gerekçeler ortaya koyulabilir. Tabii ki bunlar tam anlamıyla mutlak bir ahlak oluşturmayacaktır ancak medeniyetin sağlıklı işlemesi için kararlaştırılan sistematik kuralların değiştirilmesi daha zor olacaktır.
Bu kuralların dışında kalan toplumlar, normalde kararlı yapıyı bozan davranışları belli şartlarda sürdürebilir. Gerek bazı kişilerin kendini bunlardan koruması, gerekse zor kullanılarak toplumun çöküşünün baskılanmaya çalışılması medeniyetin tam çöküşünü erteler. Dolayısı ile bunu ahlaksız olarak görmezler. Bu da daha yukarılarda bahsettiğim ahlakın göreceli olduğu durumdan dolayıdır. Ancak tıpkı biyolojide türleri uzmanların belli şartlarla tanımlaması gibi, toplum bilimciler, oyun teorisinde uzmanlaşmış olanlar temelleri belirleyebilir ve ahlakı sistematikleştirerek toplumlar arası bir hukuk oluşturulabilir.
Özetle: Eğer toplumun ahlakına uygun bir şekilde davranıyorsanız ve bir kadını kimse görmese bile dövmek size yanlış geliyorsa bunun sebebi de basittir. İnsanın toplumsal bir şekilde evrimleşmesinden ötürü biyolojik olarak da içselleştirdiğiniz bir durum olduğunu gösterir bize. Bunu sadece benliğe indirgeme hatasına düşmemelisiniz. Eğer insan toplumsal bir tür olmasaydı bu tür "içsel" ve "biyolojik" unsurlar da oluşamayacaktı.
Tabii ki hiç kimse görmediği takdirde kadını dövebileceğinizi söylüyorsanız evrimin toplumsal çeşitliliğinde o topluma "uyumsuz"sunuz demektir. Ancak ahlak, hukuk, adalet, eşitlik, haklar, medeniyet gibi kavramlar sizin için önemliyse evrimsel çeşitlilikte "uyumlu" olarak evrimleşen bir toplumun bir parçasısınız demektir. Dolayısı ile ahlak dahil insanların bütün davranışları, kuralları, tepkileri, inançları toplumsal/kültürel evrimin biyolojik olan evrime ve bireyin "içsel" durumuna etki eden bilimsel bir olgudur.
Bu bilimsel olguları yeterince sistematik, bilimsel, akıl çerçevesinde incelersek toplumsal ve toplumlar arası, değiştirilmesi zor bir uzlaşıya varabiliriz.
Kaynaklar
- F. Waal. Bilim, Ahlakı Açıklayabilir Mi? Dini İnançlardan Bağımsız Bir Ahlak Anlayışı Mümkün Mü?. (25 Eylül 2011). Alındığı Tarih: 18 Ocak 2021. Alındığı Yer: Evrim Ağacı | Arşiv Bağlantısı
- A. Ş. Özdil. Ahlakın Evrimsel Kökenleri: Tiksinme Ile Ahlak Arasındaki İlişki Nedir?. (17 Eylül 2017). Alındığı Tarih: 18 Ocak 2021. Alındığı Yer: Evrim Ağacı | Arşiv Bağlantısı
- A. Trafton. Ahlaki Kararları Nasıl Veriyoruz? "Ya Herkes Aynısını Yapsaydı" Sorusu Ve Evrenselleştirme Kavramı, Ahlakın Kökenini Açıklayabilir Mi?. (17 Ocak 2021). Alındığı Tarih: 18 Ocak 2021. Alındığı Yer: Evrim Ağacı | Arşiv Bağlantısı
- Ç. M. Bakırcı. Bebeklerde Ahlaki Davranışlar Ve Ahlakın Kökenleri: İnsan Bebekleri "Melek" Mi, "Şeytan" Mı?. (27 Mayıs 2011). Alındığı Tarih: 18 Ocak 2021. Alındığı Yer: Evrim Ağacı | Arşiv Bağlantısı
- Evrim Ağacı S&C. Materyalist Bir Felsefe Ile Ahlak Felsefesi Nasıl Kurabilir?. (9 Eylül 2020). Alındığı Tarih: 18 Ocak 2021. Alındığı Yer: Evrim Ağacı S&C | Arşiv Bağlantısı
- Ç. M. Bakırcı. Bilimsel Olarak Insan Sıradan Bir Varlıksa, Yıldız Tozuysa Bilimsel Olarak Ahlak Kavramı Da Hurafe Değil Mi?. (5 Aralık 2021). Alındığı Tarih: 4 Nisan 2022. Alındığı Yer: Evrim Ağacı S&C | Arşiv Bağlantısı
- U. Derin. Ahlak Nedir, Kişiden Kişiye Değişebilir Mi, Nasıl Belirlenir?. (8 Kasım 2021). Alındığı Tarih: 5 Nisan 2022. Alındığı Yer: Evrim Ağacı S&C | Arşiv Bağlantısı