Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Yeni Soru Sor
Paylaşım Yap
Sorulara Dön
Atakan Yıldız
Üye 10 Temmuz 2019
12

İnsanlarda ahlak kavramı nasıl ortaya çıkmıştır?

3,714 görüntülenme
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Soruyu Takip Et
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Tüm Reklamları Kapat
9 Cevap
Orçun Başer
Jeoloji Mühendisiyim. 16 yıldır mesleğimi icra ediyorum. 1 ay önce

İlk kabile insanlarının birlikte yaşamaya ve diğer insanlara olan bağımlılığından. Bir kabileye veya insan grubuna aitsen hayatta kalırsın, dışlanırsan ölürsün. Ve bir gruba ait olmak istiyorsan onlardan çalamazsın, mallarına eşyalarına zarar veremezsin veya yalan söyleyemezsin çünkü güvenilirliğini kaybedersin ve dışlanırsın yani öldün demektir.

1
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Ufuk Derin
Öğrenci-Okur 18 Ocak 2021
Orijinal Soru: Ahlakın bilimsel ve dolayısıyla Tanrısız açıklaması nedir? Nasıl temellendirilir?

Ahlak tabii ki bilimseldir. Ahlak dediğimiz olgu kültürel evrim çerçevesinde medeniyetimizi sürdürebilmek için toplum tarafından çevresel koşullara göre evrimleşen kurallar bütünüdür. Evrimsel olarak insan toplum halinde yaşayan bir tür. Oyun Teorisi çerçevesinde kültürel evrimin de etkisi ile "sürekli bireysel ve canının istediği gibi takılan" toplumlar hayatta kalamadığı ve dağıldığı için zamanla "ahlak" dediğimiz kavram evrimleşiyor. Bu yüzden toplumun öğretmesi ve yaşadığımız çevresel şartlar çerçevesinde kötülüğün ne olduğunu, yapmamamız gerektiğini öğreniyoruz ya da bunu içselleştiriyoruz.

Tıpkı biyolojik evrimde olduğu gibi. Bu konularda da geniş bir çeşitlilik var ve çevresel koşullarda ister istemez bazı eylemlerde bulunacaksınız. Bunların da bazı sonuçları olacaktır. Bu durum da zekası olan ve düşünebilen canlılardan oluşan sosyal bir yapı için bazı davranışları doğru veya yanlış olarak görmeye sebep olacaktır. Böyle gittikçe belki farkında bile olmadan belki farkında olarak bunlardan etkilenecek ve içsel olarak bazı şeyleri istememeye bazı şeyleri doğru veya yanlış bulmaya başlayacaksınız. Böylelikle toplumun genel ahlak anlayışı ve kişilerin ahlak anlayışı oluşacaktır.

Bu yüzden ahlak görecelidir. Bir şeyin göreceli olması bilim dışı yapmaz. Nasıl ki evrimsel süreçte farklı çevresel koşullarda farklı özellikler evrimleşebiliyor, ahlak da böyledir. Farklı kültürlerde ve toplumlarda o toplumun devam edebilmesi için toplum tarafından bazı kurallar belirlenir. Yani ahlak toplumsal bir olgudur. Ahlakın evrimi ile ahlak felsefesi farklı alanlardır. Ahlak felsefesi yani etik de insanların zekasının evriminin bir sonucudur Ama farklı bir alandır.

Tüm Reklamları Kapat

Bir örnek üzerinden daha iyi anlaşılacaktır. Örneğin bir kadını döven kişiler açısından bu bir ahlaksızlık değil. Hatta "modern olmayan" toplumlarda yaşasaydık toplumun geneli kadın cinayetlerini ahlaksızlık olarak görmeyecekti. -ki bazı toplumlar görmüyor.- Ama bizim kültürümüz "böyle" bir toplumda evrimleştiği için hukuk ve ahlak kuralları da bu şekilde evrimleşti.

Atıyorum Arabistan'da doğsaydım belki de ben de bunu ahlaksızlık olarak görmeyecektim. O yüzden kadın cinayetlerine karşı çıkmayacaktım ya da bireysel olarak farklı çevresel koşullarım olacaktı. Okuduğum kitaplar, gördüğüm şeylerden dolayı ahlakım toplumdan farklı bir şekilde oluşacaktı ve topluma "uyumsuz" olduğum için o toplumda ahlaksız olarak görülecektim. Ben de belki kendi ahlaki görüşümle uyumlu olan bir topluma gidip kadın cinayetlerinin ahlaksızlık olduğunu savunmaya devam edecektim. Bunu yapamasaydım Arabistan'da ahlaksız olarak cezalandıracaktım ya da onlara uyum sağlamam sağlanacaktı. Benim gibi olanlar toplanıp Arabistan toplumunun ahlakını değiştirmeye de çalışabilirdi. Bu tamamen bir "evrimsel silahlanma yarışı" aslında.

İyilik veya kötülük göreceli olduğu gibi iyilik yapmak veya yapmamak da toplumsal-kültürel çerçevede olan bir evrimsel silahlanma yarışıdır. Tanrı'ya dayanan inançlar da bu yarışın bir parçasıdır, genel olarak ahlak da bu yarışın parçasıdır. Toplumsal bir şekilde yaşayan türümüzü ve medeniyetimizi devam ettirmek için evrimleşmiştir. Her ne kadar "kendi içinizden", "benliğinizden" ya da "Tanrı istediği" için iyilik yaptığınızı düşünseniz de aslında kültürel evrim bağlamında iyilik yapıyorsunuz. Sadece buna bir katman daha ekliyorsunuz. Eklediğiniz bu "Tanrı", "içinizden gelme" ya da "benlik" katmanını istediğiniz kadar önde tutun, ana sebep yine toplumsal evrimdir.

Eğer farklı çevresel koşullarda yetişirseniz şimdiki halinizin yapmayacağı şeyler de yapabilirdiniz. İnsan toplumsal şekilde yaşayan bir tür olmasaydı, hiçbir kimse ile etkileşmeseydi; ahlak, hukuk, adalet, haklar, eşitlik, medeniyet gibi kavramlar da oluşmazdı. Hatta topluluk halinde evrimleşmeseydik "ayna nöronlar" gibi biyolojik unsurlarla desteklenmezdi. Çünkü kendinizi toplumdaki başka birinin yerine koyabilme özelliği bile "toplumsal" işlevi olan bir biyolojik özelliktir. Eğer sadece benliğiniz ile, kendiniz ile olsaydınız bu tür toplumsal bir özelliğin evrimleşmesi biyolojik temelde de mümkün olamazdı.

Tüm Reklamları Kapat

Ancak, ahlak göreceli olsa da bilimsel yöntemler ve akıl ile belli bir uzlaşı yakalayabiliriz. Bunun için illaki bir Tanrı'ya gerek yok. Doğada başlı başına tür diye bir şey bulunmamasına rağmen, insanların bilimi daha kolay sürdürebilmesi için belirli analizler çerçevesinde, uzmanların oluşturduğu uzlaşı ile türleri tanımlamamız gibi, Oyun Teorisi çerçevesinde medeniyetimizin sağlıklı ve kararlı işleyişini bozan davranışlar (çocuk istismarı, kadına şiddet, ırkçılık, kölelik gibi) "uyumsuz" olarak kategorize edilebilir. Bu, göreceli yapıların daha nesnele yakın bir şekilde ortaya koyulmasını sağlayabilir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi gibi bildirgeler buna örnek gösterilebilir ve daha sistematik şekilde gerekçeler ortaya koyulabilir. Tabii ki bunlar tam anlamıyla mutlak bir ahlak oluşturmayacaktır ancak medeniyetin sağlıklı işlemesi için kararlaştırılan sistematik kuralların değiştirilmesi daha zor olacaktır.

Bu kuralların dışında kalan toplumlar, normalde kararlı yapıyı bozan davranışları belli şartlarda sürdürebilir. Gerek bazı kişilerin kendini bunlardan koruması, gerekse zor kullanılarak toplumun çöküşünün baskılanmaya çalışılması medeniyetin tam çöküşünü erteler. Dolayısı ile bunu ahlaksız olarak görmezler. Bu da daha yukarılarda bahsettiğim ahlakın göreceli olduğu durumdan dolayıdır. Ancak tıpkı biyolojide türleri uzmanların belli şartlarla tanımlaması gibi, toplum bilimciler, oyun teorisinde uzmanlaşmış olanlar temelleri belirleyebilir ve ahlakı sistematikleştirerek toplumlar arası bir hukuk oluşturulabilir.

Özetle: Eğer toplumun ahlakına uygun bir şekilde davranıyorsanız ve bir kadını kimse görmese bile dövmek size yanlış geliyorsa bunun sebebi de basittir. İnsanın toplumsal bir şekilde evrimleşmesinden ötürü biyolojik olarak da içselleştirdiğiniz bir durum olduğunu gösterir bize. Bunu sadece benliğe indirgeme hatasına düşmemelisiniz. Eğer insan toplumsal bir tür olmasaydı bu tür "içsel" ve "biyolojik" unsurlar da oluşamayacaktı.

Tabii ki hiç kimse görmediği takdirde kadını dövebileceğinizi söylüyorsanız evrimin toplumsal çeşitliliğinde o topluma "uyumsuz"sunuz demektir. Ancak ahlak, hukuk, adalet, eşitlik, haklar, medeniyet gibi kavramlar sizin için önemliyse evrimsel çeşitlilikte "uyumlu" olarak evrimleşen bir toplumun bir parçasısınız demektir. Dolayısı ile ahlak dahil insanların bütün davranışları, kuralları, tepkileri, inançları toplumsal/kültürel evrimin biyolojik olan evrime ve bireyin "içsel" durumuna etki eden bilimsel bir olgudur.

Bu bilimsel olguları yeterince sistematik, bilimsel, akıl çerçevesinde incelersek toplumsal ve toplumlar arası, değiştirilmesi zor bir uzlaşıya varabiliriz.

1,007 görüntülenme

Kaynaklar

  1. F. Waal. Bilim, Ahlakı Açıklayabilir Mi? Dini İnançlardan Bağımsız Bir Ahlak Anlayışı Mümkün Mü?. (25 Eylül 2011). Alındığı Tarih: 18 Ocak 2021. Alındığı Yer: Evrim Ağacı | Arşiv Bağlantısı
  2. A. Ş. Özdil. Ahlakın Evrimsel Kökenleri: Tiksinme Ile Ahlak Arasındaki İlişki Nedir?. (17 Eylül 2017). Alındığı Tarih: 18 Ocak 2021. Alındığı Yer: Evrim Ağacı | Arşiv Bağlantısı
  3. A. Trafton. Ahlaki Kararları Nasıl Veriyoruz? "Ya Herkes Aynısını Yapsaydı" Sorusu Ve Evrenselleştirme Kavramı, Ahlakın Kökenini Açıklayabilir Mi?. (17 Ocak 2021). Alındığı Tarih: 18 Ocak 2021. Alındığı Yer: Evrim Ağacı | Arşiv Bağlantısı
  4. Ç. M. Bakırcı. Bebeklerde Ahlaki Davranışlar Ve Ahlakın Kökenleri: İnsan Bebekleri "Melek" Mi, "Şeytan" Mı?. (27 Mayıs 2011). Alındığı Tarih: 18 Ocak 2021. Alındığı Yer: Evrim Ağacı | Arşiv Bağlantısı
  5. Evrim Ağacı S&C. Materyalist Bir Felsefe Ile Ahlak Felsefesi Nasıl Kurabilir?. (9 Eylül 2020). Alındığı Tarih: 18 Ocak 2021. Alındığı Yer: Evrim Ağacı S&C | Arşiv Bağlantısı
  6. Ç. M. Bakırcı. Bilimsel Olarak Insan Sıradan Bir Varlıksa, Yıldız Tozuysa Bilimsel Olarak Ahlak Kavramı Da Hurafe Değil Mi?. (5 Aralık 2021). Alındığı Tarih: 4 Nisan 2022. Alındığı Yer: Evrim Ağacı S&C | Arşiv Bağlantısı
  7. U. Derin. Ahlak Nedir, Kişiden Kişiye Değişebilir Mi, Nasıl Belirlenir?. (8 Kasım 2021). Alındığı Tarih: 5 Nisan 2022. Alındığı Yer: Evrim Ağacı S&C | Arşiv Bağlantısı
13
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Hasan Dağtekin
Ordinaryus 10 Temmuz 2019

Ahlak, her toplumun içerisinde kendi yaşam tarzlarının sonucu olarak oluşan soyut bir olgudur. Bir çekirdek ailenin bile kendi içerisinde diğer herkesten farklı bir aile ahlakı vardır. Bu büyük ölçekte kent ahlakını, ve daha büyük ölçekte toplumsal ahlakı beraberinde getirir. Ahlaklar arası farklılıklar sonsuz sayıda farklı faktörden kaynaklanabilir. Örneğin finlandiya toplumunun ahlak yapısıyla tunus toplumunun ahlak yapısı en basitinden iklim, coğrafya, dil, ihtiyaçlar gibi başlayıp yüzlerce çoğaltacağımız pek çok faktöre göre değişir. Bu faktörlerin kendi içlerinde de başka faktörler bulunur. Örneğin dil farklılığına göre mizah anlayışı farklılaşır. Coğrafyaya göre ihtiyaçlar farklılaşır. Farklılaşan ihtiyaçlara göre üretilen ürünler, yemekler, hizmetler farklılaşır. Mesela türkiyede kızak çeken geyikler bulunmaz. Dolayısıyla her bir faktör toplumun yaşam tarzına doğrudan etki eder ve farklılaşan ahlak yapıları ortaya çıkar. Dinlerin insanların ahlaki gelişimine kuşkusuz etkisi vardır. Fakat asıl olarak insanların ahlakı doğrudan ortaya çıkan dinleri etkilemiştir. Yani islam dinine baktığınızda yoğun olarak arap-arami kültürü görürsünüz. Dolayısıyla ortadaki kültür ortaya çıkan dinleri de aynı şekilde etkiler. Fakat içinde bulunduğumuz çağda aradan geçen binyıllar sebebiyle farklılaşan kültürler, hala bin yıllar önceki kültürler ortaya çıkmış dinler ile şekillendirilmeye çalışıldığından bir kültür çatışması ortaya çıkmaktadır. Konu hakkında bu ve daha detaylı bilgileri bulabileceğiniz kaynağı ekliyorum.

1,309 görüntülenme

Kaynaklar

  1. Yazar Yok. Yılmaz Özakpınar. (10 Temmuz 2019). Alındığı Tarih: 10 Temmuz 2019. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı
4
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Esat Kudret
Akıl yürütmeyi öğrenmeye çalışan bir öğretmenim. 1 ay önce

Zorunluluktan ve bunun kavranmasından, yani gönüllülükten…

Ahlak kelimesi Arapça kökenli bir kelimedir ve kökü HULK (doğuş) tur. Dilimizdeki halk kelimesi de buradan türemiş ve “DOĞANLAR” anlamına gelir. Ahlak da aynı kökenden ve doğuma, doğumuna (yani genetik kodlarına ve evrimine ) uygunluktur.

Bu açıdan baktığımızda ahlak kavramının aslında tüm canlılar için geçerli olduğu ve tek kıstasın söz konusu canlının var oluşu süresince, doğasına uygun (genetik kodlarına ve evrimine) yaşam sürüp sürmediğidir.

Tüm Reklamları Kapat

“Birine Ahlaksız demek hakaret midir, küfür müdür?” sorusuna çok az da olsa bu minvalde cevap veren vardır.

Ancak ekseriyet, dinlerin doğuşu ile birlikte , ahlak kavramının özünden uzaklaştırılarak, harici bir güç tarafından istenen normlar bütünü olarak insanlık tarihinin sahnesine girişine vesile olan inanç bağlamında cevap verme eğilimindedir ve hakaret, küfür sayar.

Burada iradi veya değil din olgusu ahlak kavramını çarpıtarak, özünden uzaklaştırarak ve fakat aynı anlama geliyormuş gibi, doğuş yerine yaratılış arka planı ile doğma eylemini bir yaratıcıya bağlamıştır.

İlk bakışta bu anlamıyla da olsa; doğma ile yaratılma sanki aynı şeymiş gibi algılansa da esasında aralarında asla uzlaşamayacak denli fark vardır. Biri doğanın yasalarını temel alır. Aklı ve bilimi önceler. Buna bağlı olarak evrim der ve bu kavramı ( AHLAK KAVRAMINI) insan ile sınırlamaz.

Tüm Reklamları Kapat

Diğeri ise inanç temelli bir yaratıcıyı işaret eder ve ahlakı doğuşa değil yaratılışa uygunluk olarak tarif edip “en üstün vasıflı” insan ile sınırlar. Burada ahlaka dair kural ve kaideler artık kutsaldır, tartışılamaz, sorgulanamaz…

Ancak buna rağmen modern toplumlar her yeni konumlanışlarına denk gelecek şekilde ahlakı yeniden tanımlasalar da, toplumdan topluma ve aynı toplum içinde zamanla değişebileceğine kanaat getirseler de son noktada işaret edilen yer yaratılıştır ve dolayısı ile yaratıcıdır.

Ve evet son söz olarak; kavramların doğuş kökenine ( ki kavramlar kaynağını doğadan ve yaşamdan alır. Yaşamdan derlenen karışık verilerin zihnimizdeki derli toplu, alanlarına göre düzenlenmiş bütünlüklü kasaların şifreleridir, çağırdığımızda ilgili kasayı derli toplu önümüze getiren. Tıpkı bir kütüphane ve işinin uzmanı memuru gibi) sadık kalacaksak, ahlak canlılığa ve türe özgüdür, göreli değildir ve ancak evrime paralel değişir.

Nasıl ortaya çıktığına gelirsek: Ahlak doğuşa uygunluk olarak var olmanın zorunlu bir koşuludur. Bu zorunlu koşul hayatı aynı zamanda güven içinde sürdürebilmenin koşuludur. Haliyle bizler de toplumsal varlıklar oluşumuzdan kaynaklı bir arada yaşama zorunluluğu olan varlıklar olarak, bir arada yaşamanın kurallarını inşa etmemiz gerekir.

Bu kurallar öyle kurallar olmalı ki: Bir taraftan bizi güçlü kılacak birlikteliğimizin hem çimentosu olmalı hem de değişen koşullarımıza bağlı olarak değişimimize paralel değişebilecek esneklikte dinamik olmalı. Fakat her zaman amacı ve hedefi bizi bir arada tutmak ve güçlü kılmak olmalı.

İşte türümüzü bir arda tutan en önemli şey değerler silsilesidir. Bu değerler silsilesinin literatürdeki karşılığı ahlaktır. Yani doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden, haklıyı haksızdan ve nicesini nicesinden ayırmanın ortaklaşılmış kurallarıdır.

Bu kurallar aynı zamanda doğamıza da uygun olmalı ve değişen doğamız ile uyumlu olarak değişebilmelidir. Nitekim bugün tüm dünyada her ne kadar farklı farklı olsa da ahlak kurallarının tamamının temel özellikleri bunlar.

*Toplumsaldır.

*Toplumdan topluma ve aynı toplumda zamanla değişir.

*Yazısızdır.

Tüm Reklamları Kapat

*Toplumun çimentosudur.

*Tanrıyla da, dinle de alakası yoktur. (Çünkü onların kaideleri “değişmez”)

*Mesleklere yönelik modern karşılığı da etiktir.

Tüm Reklamları Kapat

Dolayısıyla çıkış kökeninde toplumsal olmanın zorunluluğu vardır ve ilk zamanlarda zayıf olan türümüzün doğa ve diğer hemcinsleri karşısında birbirini kollamasının zorunluluğunun yazılı olmayan anayasasıdır ve her tür hukuk metninden de eskidir. Hem de insanlık tarihi (en az 300 bin yıl) kadar. Oysa dinlerin tarih sahnesine çıkışı birkaç bin yılı bile geçmez.

3
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Gökberk Başdan
Dinler Tarihi ve Antik Çağ üzerine araştırmalar yapıyorum. 25 Şubat
Orijinal Soru: Ahlakın bilimsel ve dolayısıyla Tanrısız açıklaması nedir? Nasıl temellendirilir?

Öncelikle bir Ahlak tanımı yapmalıyız. Oxford sözlüğüne göre* ‘insanın doğuştan getirdiği ya da sonradan kazandığı birtakım tutum ve davranışların tümü’ ve‘kişide huy olarak bilinen nitelik; iyi ve güzel olan nitelikler’*. Sosyal Bilimlerde ise kabaca veya dar bir anlamla ‘neyin doğru/yanlış’ ya da ‘neyin iyi/kötü’ olduğunu tanımladığımız kurallar bütünü, ilkeler sistemi veya inancı.

Peki biz insan davranışlarını, eylemlerin doğru veya yanlış olup olmadığını, iyi ve kötü değerlerini neye göre ölçümleyeceğiz? Burada da devreye sosyal çevre, tarihsel gelişmeler ve dini inançlar giriyor. Bunların tamamı da aslında kültürü oluşturuyor. Tabii ki burada da kalmıyor. Kişisel inançlar ve yaşam tarzları da toplumsal olarak ahlaki olmayan bir davranışı daha küçük bir grup ya da tek bir bireyde ahlaki kılabiliyor. O halde ahlak öznel ve kültürel olarak bağımlıdır diyebiliriz. Bu çerçeveden baktığımızda ahlaki normlar ve değerler somut, nesnel, bağımsız deneylerle test edilemez, yanlışlanamaz ya da doğrulanamaz.

Peki bilimsel bir yaklaşım mümkün mü? Tabii ki mümkün. Ahlaki yargıları, davranışları ve bunların altında yatan psikolojik, nörolojik ve sosyolojik süreçleri inceleyebiliyoruz. Her ne kadar doğru ya da yanlış, geçerli ya da geçersiz diyemesek de bunları bilim ile açıklamaya çalışıyoruz. Ahlak felsefesi ya da etik tam olarak bunları ele alıyor ve bu süreçler altında yatan mekanizmaları araştırıyor.

O halde ahlak bilimsel midir? Evet gibi duruyor.

Tüm Reklamları Kapat

Gelelim dinlere…

Dinler ahlaki normları kendi inanç sistemlerine göre belirler. Türkiye’nin büyük bir kısmının mensup olduğu İslam dininden örneklendirelim. İslam dinine göre ahlak ‘Kur’an Ahlakı’ olarak tanımlanmıştır. Bu doğrultuda ahlaki olan kurallar İslam literatürüne göre Kur’an’ın koyduğu yasaklar ya da başka bir deyişle haram ve helallerdir. Kur’an ve Sünnet’e göre hakkında nass (Nass; Arapça'da bulunan yasal karar ve kesin emir manasına gelen bir kelime.) konularda yükümlülüğün kaynağı dindir. O halde İslam literatürüne göre faize bulaşan günümüz insanların tamamını ahlaksızlıkla suçlayabilir miyiz? Düz mantıkta evet. Ama suçlar mıyız? Hayır. Çünkü sosyal çevre ve tarihsel gelişim devreye girdiğinde bazı dini normlar esnetilebilir.

Örneğin, Osmanlı Devleti için, gelişen ve değişen şartlar ile İslam’ın güncel yorumlanmasını da dikkate alarak kısaca “Mecelle” diye meşhur olmuş “Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye” isimli Medeni Kanun’un 21. Maddesinde “Zaruretler memnu olan şeyleri mübah kılar” denilerek yasak veya haram olan bazı şeylerin mecburiyet halinde yasak olmaktan çıkacağına işaret edilmiştir. Nitekim aynı Kanun’da ‘Örf ile tayin, nass ile tayin gibidir.’ diyerek örfler, ayet ve hadislerle bir tutulmuştur. Bu da bize ahlaki olanın tarihsel süreçte din tarafından belirlenmediğini, dinin parçalardan sadece biri ve hatta bazı zamanlarda en küçük parça olabileceğini gösteriyor.

2
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Emir Bayar
Emir Bayar
62K UP
Evrim alanında araştırmacı 6 Haziran 2022
Orijinal Soru: Ahlakın bilimsel ve dolayısıyla Tanrısız açıklaması nedir? Nasıl temellendirilir?

Bu sorunun cevabı çok karmaşık olabilir. İnsanlar özellikle hayatta kalma şansını arttırdığı için sosyal canlılar olduğundan ve bir grubun huzurunu bozan biri direkt hayatta kalma şansını düşürdüğü için ahlak kuralları olabilir. Veya daha felsefik bakacak olursak ahlak kuralları zayıfı korumak için olabilir. Çünkü güçlü kişi direkt zayıfın da hayatta kalma şansını düşürebilir. Hatta bu yüzdendir ki insanlar git gide daha zararsız, uyumlu ve barışçıl bir tür olarak evrimleşiyor. Neandartellerin kafatası yapısına ve bugünki ortalama bir insanın kafatası yapısına bakarak bugünki insanın daha az *tehditkar* bir kafatası şekli olduğunu söyleyebiliriz. Sosyalliği beceremeyen ve topluma veya gruba bir tehdit olanların soyu çoğu zaman çürümeye terk edilmiştir. Antisosyal kişilik bozukluğunun da bir *bozukluk* olarak adlandırılması yine insanın ilkel kabile anlayışından kaynaklanmaktadır. [1] Belki ahlak kuralları fiziksel güce daha zayıf düşecekti bilemeyiz. Ama grubu oluşturanların çoğu ahlak anlayışını benimsediği ve bunu benimsemeyenleri gruptan dışladığı için daha agresif kişiler de tek başına hayatta kalma şansları oldukça düşeceğinden ahlak kurallarına uyum sağlamaya çalışmıştır diyebiliriz.

Kaynaklar

  1. Psychology Today. Did A Drop In Testosterone Civilize Modern Humans?. Alındığı Yer: Psychology Today | Arşiv Bağlantısı
1
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Daha Fazla Cevap Göster
Cevap Ver
Evrim Ağacı Soru & Cevap Platformu, Türkiye'deki bilimseverler tarafından kolektif ve öz denetime dayalı bir şekilde sürdürülen, özgür bir ortamdır. Evrim Ağacı tarafından yayınlanan makalelerin aksine, bu platforma girilen soru ve cevapların içeriği veya gerçek/doğru olup olmadıkları Evrim Ağacı yönetimi tarafından denetlenmemektedir. Evrim Ağacı, bu platformda yayınlanan cevapları herhangi bir şekilde desteklememekte veya doğruluğunu garanti etmemektedir. Doğru olmadığını düşündüğünüz cevapları, size sunulan denetim araçlarıyla işaretleyebilir, daha doğru olan cevapları kaynaklarıyla girebilir ve oylama araçlarıyla platformun daha güvenilir bir ortama evrimleşmesine katkı sağlayabilirsiniz.
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close