Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Kafana takılan neler var?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Ömer Ekmel Kara
Yazar 1 gün önce 5 dk.

2024 yılının mayıs ayında Nielsen ve arkadaşları tarafından yayımlanan bir araştırma, dövme yaptırmanın lenf kanseri riskini artırabileceği yönündeki bulgularıyla medyada geniş yankı uyandırdı.[1] Hemen ardından, Danimarka’da Clemmensen ve ekibi tarafından yapılan ve ikiz bireyleri kapsayan bir diğer çalışma da dövme ile lenf ve deri kanseri arasında istatistiksel bir bağlantı olabileceğini öne sürdü.[2] Peki, bu çalışmalar gerçekten dövme ile kanser arasında anlamlı bir ilişki kurabildi mi? Bu çalışmaların bulgularını sağlıklı bir şekilde değerlendirebilmek için öncelikle dövmenin vücuttaki genel etkisini ve araştırmanın neden dövme ile kanser arasında bir ilişki aradığını anlamak gerekir.

Dövme, binlerce yıldır insanlar tarafından dini, kültürel veya estetik nedenlerle kullanılan bir ifade biçimidir. En eski dövme örneklerinden biri, Alp Dağları’nda bulunan "Buz Adam Ötzi"ye aittir. MÖ 3370–3100 yılları arasında yaşadığı belirlenen Ötzi’nin vücudunda çeşitli dövme izlerine rastlanmıştır. Benzer figüratif dövmeler, Antik Mısır'da hem erkek hem kadın mumyalarında bulunmuştur.[3]

8
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.

Fatih Birinci
Yazar 14 Ocak 2019 15 dk.

Şu an durup neler algıladığınıza dikkat edin. Hayır, sadece ekranınızdaki bu yazı değil. Daha çok dikkat edin. Farkındalığınızı artırın. Şu an bulunduğunuz yerin ısısı nasıl? Hava nemli mi yoksa kuru mu? Giysilerinizin bedeninize temasına odaklanın. Duyduğunuz sesler? Örneğin uzaktan gelen araba sesleri ya da kuş sesleri? Hiç koku alıyor musunuz? Aç mısınız?

Beynimiz her saniye milyonlarca bilgiyi alıp işler. Derimizin her santimetrekaresinde acıyı, ağrıyı, ısıyı, basıncı, konumu algılayan milyonlarca sinir hücresi vardır ve bu bilgileri tüm bedenimizden anbean alıp işler. Oysa tüm bu uyaranların çok az bir kısmı bilincimize ulaşır. Beynin bu “filtreleme” işleviyle ilgili olarak incelenen önemli bir bölge Retiküler Aktive Edici Sistem'dir (İng: "Reticular Activating System" veya kısaca "RAS").

740
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 1 saat önce 6 dk.

Adeta bir "Neolitik çağ laboratuvarı" gibi olan Çatalhöyük, duvar resimleri ve kadın figürinleri kadar, hanelerinin örgütleniş biçimi ve tarımsal bilginin çevre bölgelere nasıl yayıldığı konularıyla da bilim insanlarını büyülemeyi sürdürüyor. Science dergisinde aynı gün yayımlanan ve ODTÜ ile Hacettepe Üniversitesi'nden araştırmacıların da yazarları arasında yer aldığı iki kapsamlı çalışma, antik DNA, izotop kimyası ve kantitatif arkeoloji verilerini bir araya getirerek bu yerleşimin toplumsal evrimini daha önce hiç olmadığı kadar ayrıntılı biçimde ortaya koydu. Bulgular yalnızca Anadolu'nun değil, tüm Eski Dünya'nın yerleşik yaşama geçiş sürecini yeniden düşünmemize zemin hazırlıyor.

Kazı ekibi, 400 bireyin genomunu analiz ettiğinde yerleşimin ilk evresinde (MÖ ~7100) mezarların neredeyse bütünüyle biyolojik aile üyelerini barındırdığını, ancak birkaç yüzyıl sonra aynı evlerin içinde genetik bağı bulunmayan bireylerin de birlikte gömüldüğünü belirledi. ODTÜ Biyolojik Bilimler Bölümü'nden Eren Yüncü şöyle diyor:

1
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Çeviren 15 Temmuz 2014 3 dk.

Hepimizin bildiği gibi su, yokuş aşağı akar ve bu akışı sırasında kanallar ve dallı ağlar oluşturur. Bu, hep böyle olmuştur.

Ancak ister inanın ister inanmayın, bilim insanlarının bu kanal ağlarının şekillerinin ve yapılarının tam olarak hangi süreçlerle oluştuğuna dair görüşleri son asır içerisinde pek de değişmemiştir. 1960'lardan beri uygulanan modern teknikler bile su kanallarından kaynaklanan ve gerçekte var olan ağlar ile bilgisayarda rastgele üretilen versiyonları arasında belirgin bir farklılık tespit edememiştir. Dolayısıyla bilim insanları, uzun bir süredir bu yer oluşumlarının tamamen rastgele süreçler olduğu kanısındaydı.

18
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı
Çeviren 26 Haziran 2016 10 dk.

Evrim süreci boyunca kuşlar farklı tüy renklerine, desenlerine ve yumurta renk örüntülerine sahip oldular. Renklere dayalı bu farklılıklar kuşlara taklitçilik, gizlenme, avlanma, avcıdan kaçınma, kimlik ayırt etme ve partnerine kalitesini belli etme gibi sayısız işlev kazandırdı (Hill & McGraw 2006). Madem bu renk örüntüleri kuşlarda böylesine bir iletişim kabiliyetine neden oluyor, o halde onların bu karmaşık örüntülerini anlayabilmelerini sağlayan algılama sistemlerini de çözmemiz gerekir, öyle değil mi? İşte günümüz teknolojisindeki ilerlemeler ve bu alandaki teorik gelişmeler, "kuş bakışını" anlayabilme yolunda bir devrim yaratmış halde; zira artık opsin genlerinin genetik dizilemesini kontrol ederek ışık reseptörlerinin hassasiyet parametrelerini değiştirebiliyoruz. Bu da kuşların dünyayı nasıl gördüklerine yönelik bir algı modeli kurmamıza olanak veriyor. Bu modeller sayesinde görsel ekolojinin, başta yumurta mimikrisi (taklitçiliği), UV ışık hassasiyeti olmak üzere kuş iletişim ve tanıma sistemlerinin evriminde, ve kuşlar arasında ortaya çıkan davranışsal farklarda oynadığı rolü daha iyi anlıyoruz (Hubbar et al. 2010). 

Kuş yumurtaları çok çeşitlidir. Kimisi tamamen beyaz, kimisi parlak renkli, kimisi biraz, kimisiyse fazlaca benekli. Peki neden? Neden kuş yumurtaları bu kadar çeşitli renk ve desenlere sahipler? Farklı kuş familyalarına ait yumurta kabuğu örüntülerini karşılaştıran araştırmacılara göre, bu çeşitliliği ortaya çıkaran başlıca faktörlerden birisi "kuluçka asalaklığı" (Kilner 2006). Kuluçka asalağı olarak adlandırılan türler, yumurtalarını başka türlerin yuvalarına bırakır ve yavrularını konak türe büyütürler. Yani konağı kendisine ait olmayan bir civcivi yetiştirme maliyetiyle karşı karşıya bırakırlar (Davies 2000). Konağın bu maliyeti yüklenip yüklenmeyeceği, yabancı yumurtanın renk veya desenine bağlıdır. Örneğin Avrupa'da yaşayan karabaşlı yalı bülbülü (Syliva atricapilla), asalak guguk kuşunun (Cuculus canorus) konak olarak bellediği bir türdür. Normalde bu kuş, kendi yumurtalarına benzemeyen (mimetik olmayan) tüm yumurtaları yüksek bir kesinlikle reddeder (Honza et al. 2004). Lakin -deneysel bir çalışmadan elde edilen sonuçlara göre-, karabaşlı yalı bülbülü kendi yumurtalarına çok benzeyen (mimetik) yumurtaların tamamını ayırt edemez ve ancak %36'sını reddedebilir (Polacikova et al. 2007). %100’lük başarıyla kıyasla bu oran biraz düşükmüş gibi görünebilir; ancak konağın genetik olarak kendiyle ilgisiz, bambaşka türe ait bir yavruyu yetiştirmek için harcama riskiyle karşı karşıya kaldığı zaman ve enerjinin miktarı düşünülürse, bu başarı bile önemli bir adaptasyon anlamına gelir.

64
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ezgi Ersoy
Ezgi Ersoy
61K UP
Yazar 21 Haziran 2022 21 dk.

Kenevir (veya "kendir"), Cannabis sativa bitkisinin Türkçe ismidir. Bu bitkinin çeşitli kısımlarının toz edilip sarılarak tüketildiği hali ise "esrar" (veya "marihuana") olarak bilinmektedir. Aslen Orta ve Güney Asya'da yetiştirilen kenevir, asırlar boyunca hem keyfî hem de tedavi edici amaçlarla kullanılmıştır. Cannabis içerisindeki ana psikoaktif madde, tetrahidrokannabinol (kısaca "THC") olarak bilinen bir moleküldür. Kenevir; dumanı içe çekilerek, buharlaştırılarak, besin maddeleri içine katılarak veya ekstrakt olarak kullanılarak tüketilebilir.

Kenevir kullanımından bahsederken temel olarak iki amaçla kullanımı esas alınmaktadır: Keyif verici amaçla kullanım ve tıbbi amaçla kullanım. Bu yazımızda da özellikle bu iki tip kullanım üzerinde duracağız. Fakat kenevir bitkisi, bunların dışında birçok farklı sanayi kolunda da yaygın olarak kullanılan bir bitkidir. Örneğin bitkiden üretilen lif, yüzyıllardır hem tekstil sektöründe hem de kağıt yapımında yaygın olarak kullanılmıştır. Sentetik liflerin geliştirilmesinden önceki süreçte halat yapımında en çok tercih edilen kenevir lifleri olmuştur. Ayrıca kenevir tohumları (akenleri), kuş yemi olarak kullanılmıştır. Kenevir tohumları insanlar tarafından da besin olarak tüketilmektedir. Ayrıca tohumlarından elde edilen yağ; cila, boya, sabun yapımında kullanılır. Ülkemizde de şile bezi ve Rize bezi gibi özgün dokuma teknikleri ile beraber, geleneksel kültürümüzde yer edinmiştir.

135
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Zeki Doruk Erden
Çeviren 21 Ekim 2014 4 dk.

Antropojen Çağ, şu an içinde bulunduğumuz jeolojik çağın bilimsel adı, çevremize insan etkisi ile ön plana çıkıyor. Isınan iklim. Patojen ve haşerelerin dirençlerinin yükselmesi. Artan nüfus.

Bu tür modern küresel sıkıntılarla başa çıkmak için, kimilerinin antik diyebileceği bir prensibin uygulamalarına ihtiyacımız var: Evrim. Bu, Science dergisinde yayınlanan bir makalede, çeşitli alanlarda araştırmacıların olduğu bir grubun önerisi. California-Davis Üniversitesi’nde bir evrimsel ekolog ve aynı zamanda makalenin yazarlarından olan Scott Carroll şöyle söylüyor:

5
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Meriç Öztürk
Seslendiren 6 gün önce 23:32
Onu haftası nedir, neden kutlanır? Bu mantarlar çıldırmış olmalı, 23000 cinsiyete ne gerek var... Obeziteye kokulu çözüm - Hepsi ve daha fazlası bu bolümde!
4
Tüm Reklamları Kapat
Babür Erdem
Babür Erdem
218K UP
Etkinliği Ekleyen 1 hafta önce AnkaraÜcretsiz4 Temmuz
Biyohibrit Sürü Sistemleri Yaz Okulu (İngilizce)
04 Temmuz 2025 09:00 tarihinden 06 Temmuz 2025 18:00 tarihine kadar.

Biohybrid Swarm Systems Summer School will bring together experts and students to delve into the fascinating intersection of biology, robotics, and computer sciences.

This summer school aims to advance research at the intersection of robotics, artificial intelligence, and biological systems by exploring how biohybrid swarms—where robots and living organisms interact—can be leveraged for collective intelligence. Participants will gain hands-on experience in swarm robotics, bioinspired algorithms, and real-world applications, contributing to the development of innovative methodologies for studying complex adaptive systems.

Objectives

  • Provide a foundational understanding of biohybrid swarm intelligence.
  • Explore the latest advancements in swarm robotics and bioinspired systems.
  • To facilitate communication between students, researchers and experts in the fields of artificial intelligence, robotics and biology.
  • Develop hands-on experience with biohybrid swarm experiments and simulations.
  • Investigate real-world applications of biohybrid swarms.
Devamını Göster
1
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Kadir Toykan Özdoğan
Çeviren 4 Ocak 2020 7 dk.

Günümüz insanlarının aksine, erken atalarımız arkalarında çok az iz bıraktılar. Bulunan her bir kafatası parçası, kemik kalıntısı ve taş aletlerle, bilim insanları, türümüzün ve evrimsel akrabalarımızın oldukça parçalı görünen tarihini anlamaya çalışıyorlar.

Geleneksel metotlara ek olarak genetikteki, tarihlendirme ve analiz metotlarındaki yenilikler ve geçtiğimiz on yılda yapılan keşifler, insan evrimine dair bildiklerimize hatırı sayılır derecede katkılar sağladı.

97
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Ender Mert Bektaş
İnceleyen1 5 gün önce
Yapılan diğer değerlendirmeler inanın beni ilgilendirmiyor ama gerçekten önemli bir filozofu o kadar berbat yorumlamışsınız ki nefret kusuyorum şunları yazarken! Epiktetos denilen adam 2000 yıl önce yaşamış o zamanın şartlarına göre kendi çizgisinde Allahçı bir insan olarak kendini doğada izole ederek yaşamış ve adam doğada kendini bulmuş. Bunu da öğrencilerine anlatmış kendiside kitap yazmama kararı almış ama arkadaş siz bu kitabı sanki Epiktetos yazmış gibi gösterip adamın o zaman ki fikirlerini bugünün yarattığı din karışıklığıyla açıklarsanız olacağı buydu işte! Kitabın önsözünden ortalarına kadar bu kitabı ön yargısız okuyun hayatınıza ön yargısız devam edin denmiş. Hayatımıza devam ederiz etmesine de bu kitabı hiçte ön yargısız okuyamıyorum ben. Adamı hayattan bezmiş sadece Tanrı’ya inanan onun için her şeyin gerisini zerre kadar umursamayan biri gibi göstermişsiniz. İşte kendi fikirlerinizi katarsanız ortaya çıkan bu oluyor. Gerçekten son sayfaları içimden küfür ede ede okudum. Aslı Perker Hanımefendi inanın sizin ne kadar Allahçı olduğunuz umrumuzda değil! İnsanları koyundan farksızmış gibi sadece yat kalk dua et mantalitesinin rayına sokmaya karşın manipüle edercesine bir üslup kullanmanız rahatsız edici seviyede olmuş bu kitapta. Yanlış anlaşılma olmasın asla Filozof’a değil benim bu puanım sadece bu rezalet kitaba
8.2/10
(5 Kişi)
Puan Ver
2000 Yıllık Huzurlu Yaşama Rehberi
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
3
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
W5: Yıldız Oluşum Sütunları

Yıldızlar nasıl oluşur? NASA'nın başta WISE, daha sonralardaysa NEOWISE olarak anılan Geniş Alan Kızılötesi Araştırma Gezgini (İng: "Wide Field Infrared Survey Explorer") isimli uydusunun çektiği W5 yıldız oluşum bölgesi görüntüleri, bizlere görece daha boş bölgelerin merkezine yakın olan büyük kütleli yıldızların kenarlarda yer alan yıldızlara kıyasla daha yaşlı olduğuna işaret eden net ipuçları sunmaktadır. Bunun muhtemel nedenlerinden biri ise merkezdeki yaşlı yıldızların, kenar kesimlerdeki daha genç yıldızların oluşumunu tetikliyor olmasıdır. Bu yıldız oluşum süreci; dışa doğru akan sıcak gazların, soğuk gazları kütleçekiminin etkisiyle yıldızlara dönüşebilecek kadar yoğun kümelere sıkıştırmasıyla meydana gelir. Bilimsel olarak renklendirilmiş bu kızılötesi görüntüde dışa doğru akan sıcak gazların etkisiyle yavaşça buharlaşmakta olan etkileyici sütunlar, bizlere ek görsel ipuçları sağlamaya devam etmektedir. W5 olarak bahsettiğimiz yıldız oluşum bölgesi, Westerhout 5 veya IC 1848 olarak da bilinmektedir. W5 ve IC 1805, birlikte halk arasında Kalp (İng: “Heart Nebula”) ve Ruh (İng: “Soul Nebula”) Bulutsuları olarak adlandırılan karmaşık birer yıldız oluşum bölgesini meydana getirirler. Bu göz alıcı görüntü ise W5'in yıldız oluşum sütunları açısından zengin, yaklaşık 2.000 ışık yılı genişliğindeki bir kısmını gözler önüne sermekte. W5, Kraliçe (Lat: "Cassiopeia") takımyıldızı yönünde, Dünya'dan yaklaşık 6500 ışık yılı uzaklıkta yer almaktadır.

23 Haziran 2025 Günün Astronomi Fotoğrafı (NASA APOD)

📸 Kaynaklar ve Katkıda Bulunanlar:
Görsel Kaynağı: NASA, WISE, IRSA; İşleme ve Telif Hakkı : Francesco Antonucci
Çeviren: Osman Akman
Çeviri Editörü: Tolunay Dündar

🔗 Tüm APOD içeriklerini görmek için:
https://evrimagaci.org/apod
Blog Yazısı
Yusuf İğın
Blog Yazarı 5 dk.

Karnitin; formülü C7 H15 NO3, molar kütlesi 161.201 g·mol olan, biyoyararlanım açısından %10’u geçmeyen, suda kolay çözünen, oda sıcaklığında renksiz ve beyaz bir toz hâlinde bulunan bir amonyum bileşiğidir. Yağ asitlerini enerjiye dönüştürmek için oksitlenmek üzere mitokondriye taşımakta, metabolik atıkları hücrelerden uzaklaştırmakta ve enerji metabolizmasını desteklemekte önemli bir role sahiptir. Karnitin iki hâlden biri olarak bulunur: D-Karnitin ve L-Karnitin. Her iki form da canlılar üzerinde aktif role sahiptir ancak sadece L-Karnitin hayvanlarda doğal olarak bulunur. D-Karnitin, L-Karnitin’in aktivitesini inhibe ettiği için toksik etkiye sahiptir. Toksisitesi düşüktür ve suda çözünürlüğü yüksek bir dipolar iyondur.

Çoğu memelide, bitkide ve bazı bakterilerde bulunur. Metabolik rollerinden ötürü çoğunlukla iskelet ve kalp kasında yoğunlaşmış bir bileşiktir. Bütün canlıların tüm diyetlerinde, örneğin en katı vejeteryanların diyetlerinde bile yeterli karnitin bulunduğu bilinmektedir. Karnitinin ilk defa aminoasitlerden üretimi 1905 yılında etin ekstrakte edilmesiyle (özütlenmesiyle) gerçekleştirilmiştir. Bu yüzden adını Latince’de et/etten anlamına gelen “caro/carnis” kelimelerinden almıştır

11
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
İnceleme
Ömer Özdemir
İnceleyen10 24 Temmuz 2023
İzleyebileceğiniz en iyi animelerden biri. Tek sıkıntısı herkese hitap etmeyen bir seri olması. Çünkü aksiyondan çok hikaye ve karakterler ön planda.
Aksiyon konusunda baya eksik olsa da çok orijinal ve ilgi çekici bir senaryosu var. Ana karakterler ve yan karakterler de çok iyi işlenmiş. Bir de alışılagelmişin dışında bir anlatıma sahip. 74 bölüm su gibi akıp gidiyor. Ve animeyi asıl efsane yapan sebep; gelmiş geçmiş en iyi kötü karaktere(kötü karakterden çok antagonist demek daha doğru olur.) sahip. Monster başlığında zaten bu kötü karakterlerden geliyor. 74 bölüm boyunca toplamda sadece yaklaşık 30 dakika falan ekranda görüyoruz, ancak o 74 bölüm boyunca adamın nefesini ensenizde hissedebiliyorsunuz. Yakışıklılığı, manipülasyon yeteneği, duygusuzluğu, kibarlığı ve geçmişi hem ilgi çekici hem korkutucu. Yazılmış en başarılı villianlardan diyebilirim.
Bana göre tek eksiği çizimlerinin animeden çok bir çizgi diziyi andırması ama bir yerden sonra alışıyorsunuz ve pek göze batmıyor.
Polisiye suç gerilim tarzlarını ve animeleri seviyorsanız bu seriyi kesinlikle izlemelisiniz. Eğer animelere pek aşina değilseniz bi göz atmanızı tavsiye ederim.
Dizi
9.7/10
(61 Kişi)
Puan Ver
Orjinal Adı : モンスター
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
14
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'na Destek Ol
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

Daha Fazla İçerik Göster

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close