Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat
Tüm Reklamları Kapat

Tuz ve Minerallerin Canlılar İçin Önemi Nedir? Vücudumuzda Hangi Mineraller Görev Alır?

Tuz ve Minerallerin Canlılar İçin Önemi Nedir? Vücudumuzda Hangi Mineraller Görev Alır? Foods Guy
21 dakika
16,830
Evrim Ağacı Akademi: Yaşamın Kimyası Yazı Dizisi

Bu yazı, Yaşamın Kimyası yazı dizisinin 8. yazısıdır. Bu yazı dizisini okumaya, serinin 1. yazısı olan "Yaşam Nedir? Canlılığı Nasıl Tanımlarız?" başlıklı makalemizden başlamanızı öneririz.

Yazı dizisi içindeki ilerleyişinizi kaydetmek için veya kayıt olun.

EA Akademi Hakkında Bilgi Al
Tüm Reklamları Kapat

Canlı yaşamının devamı, canlının kendisini oluşturan bir veya birden çok hücrenin bütünlüğüne doğrudan bağlıdır. Hücre bütünlüğü ise, entropi yasası gereği, zamanla bozulma eğilimi göstermektedir; fakat canlılık, bu bozulmayı çeşitli metabolik aktiviteler ile geciktirmeye, bir diğer tabir ile hayatta kalmaya çalışır. Hayatta kalmaya yönelik gerçekleştirdiği metabolik aktiviteler, yapım ve yıkım tepkimelerinin toplamına karşılık gelir.

Tahmin edebileceğiniz üzere her iki tepkime türünde de yoğun miktarda enerjiye ihtiyaç duyulmaktadır. Fakat tek başına enerji yeterli değildir. Tepkimelerin gerçekleşmesi ve canlılığın devamlılığını sağlayabilmesi için, belli başlı diğer maddelere de ihtiyaç duyulur. Bu maddelerin önemli bir kısmını vücudumuzda birçok görevi üstlenen mineraller ve tuzlar oluşturur.

Tüm Reklamları Kapat

Tuz Nedir?

Günlük hayatımızda pek çok yerde karşımıza çıkan "tuz" tabiri, sadece sofra tuzunu tanımlamak için ortaya atılmış bir kavram değildir. Tuz, pozitif yüklü iyonlar (katyon) ve negatif yüklü iyonlardan (anyon) oluşan iyonik bileşiklere verilen genel bir isimdir. Tuzları oluşturan katyonlar, metallerin pozitif yüklü iyonlarından gelirken; anyonlar, metal olmayan elementlerin negatif iyonlarından gelmektedir. Bir araya gelen anyon ve katyonlar, asit-baz nötrleşme tepkimeleri sonucunda toplam elektrik yükü sıfır olacak şekilde birleşip, tuzu oluşturur.

Tuzların katı kristal bir formda olmalarının temel sebebi, birbirleri arasında iyonik bağ yapıyor olmalarından kaynaklıdır; yani zıt yüklü iyonlar (anyonlar ve katyonlar) elektrostatik çekim kuvveti ile birbirlerine yaklaşarak iyonik bağ oluştururlar. Güçlü bir bağ türü olarak kabul gören iyonik bağı yıkmak için yüksek enerji gerekir. Bu nedenle tuzların erime ve kaynama noktaları diğer pek çok bileşiğe nazaran çok yüksektir.

Tüm Reklamları Kapat

Tuz Neden Suda Çözünür?

Tuz molekülleri, örneğin sodyum klorür (NaCl) suda (H2O) çözünürken, suyu oluşturan hidrojen (H) ve oksijen (O) atomları, tuzu oluşturan sodyum (Na) ve klor (Cl) atomlarının etrafında konumlanır. Bu konumlanma atomik seviyede elektrostatik bir çekim oluşturur. Bu çekime maruz kalan tuz molekülü sodyum (Na+) ve klor (Cl-) iyonlarına ayırılır. Ayrılan sodyum ve klor iyonları su ile çevrili bir şekilde birbirlerinden ayrı konumlanırlar; bu duruma hidrasyon kabuğu adı verilir. Her bir tuz molekülü zamanla birbirinden uzaklaşarak su içerisinde homojen halde yayılır. Tüm bu süreçlerin sonunda tuz molekülleri su molekülleri tarafından çözünmüş ve tuzlu su adını almış olur.

Tuzu oluşturan sodyum ve klorun suda çözünerek birbirinden ayrılmasını ve hidrasyon kabuğunun oluşmasını göstermektedir.
Tuzu oluşturan sodyum ve klorun suda çözünerek birbirinden ayrılmasını ve hidrasyon kabuğunun oluşmasını göstermektedir.

Tuz Suda Çözündüğünde Su Neden Elektriği İletir?

Tuzlu su içerdiği serbest iyonlardan dolayı yepyeni bir özellik kazanarak elektrolit halini alır. Elektrolit, pozitif ya da negatif elektrik yükünü taşıyan parçacıklara verilen isimdir. Pozitif yüklü parçacıklar katoda doğru, negatif yüklü parçacıklar ise anoda doğru hareket etme eğilimi gösterirler. Bu sayede elektrik iletimi gerçekleşmiş olur. Biyolojik anlamda elektrolitler için elektrik yükü taşıyan tuz ve mineraller diyebiliriz.

Mineral Nedir?

Vücudumuzda pek çok farklı görevde ve yapıda yer alan mineraller, canlılar tarafından sentezlenemezler. Jeolojik süreçlerin doğal bir ürünüdürler. Kalorileri yoktur, bu nedenle hücreler için doğrudan enerji kaynağı olarak kullanılamazlar; ancak enerji üreten mekanizmaların yapılarında bulunabilirler. Enerji üretiminin yanı sıra mineraller ağırlıklı olarak düzenleyici (kofaktör) görevi üstlenirler. Sıvı dengesi ve asit-baz dengesinin düzenlenmesinde önemli bir yere sahiptirler. Özellikle bitkilerde enzim aktivitesi için önemli rol oynarlar.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Vücudumuza Aldığımız Minerallerin Kaynağı Mineral Madenleri Mi?

Mineral denildiğinde akıllar biraz karışıyor; çünkü maden olan minerallerden mi bahsediyoruz, yoksa besinler ile birlikte aldığımız minerallerden mi bahsediyoruz, bazen net olmayabiliyor. Bizler bu yazımızda besinler ile birlikte aldığımız ve vücudumuz için gerekli olan minerallere odaklanıyoruz; ama ikisi arasındaki şu bağlantıyı gözler önüne sermeden devam etmek istemeyiz.

Mineral madenleri, yer kabuğunun tektonik hareketlerinin bir sonucu olarak oluşan belirli bir kimyasal bileşime ve homojen yapıya sahip nadiren sıvı halde bulunan inorganik katı maddelerdir. Oluşumlarında tamamen doğal süreçlerin etkin olduğu bu maddelerin belli bir kimyasal formülü var olmakla birlikte mineralin kopan herhangi bir parçası bütününün özelliğini taşımaktadır. Benzer şekilde minerallerin kendine özgü kimyasal formül barındırıyor olması her bir mineral türünü eşsiz kılmaktadır.

Birbirinden farklı onlarca mineral grubu evrimsel süreç içerisinde vücudumuzdaki bazı hücresel aktivitelerin gerçekleştirilmesinde ve düzenlemesinde rol oynar hale gelmiştir. Örneğin bahsini geçirdiğimiz unsurlar ile oluşan kalsit adını verdiğimiz kristalleşmiş kalsiyum karbonat minerali içerisinde hücre haberleşmesinde büyük önem arz eden kalsiyum mineralini barındırır. Dünya’nın jeolojik tarihi boyunca bu tür minerallerin zaman içerisinde çözünmesine bağlı olarak suya ya da toprağa karışması kaçınılmaz bir şekilde canlı organizmaların vücutlarına geçişine ön ayak olmuştur.

Kalsit mineral madeninin görünümü.
Kalsit mineral madeninin görünümü.
Vikipedia

Benzer şekilde element ve mineraller kavramları da oldukça karıştırılmaktadır. Temel ayrımları az önceki örneğimizde saklıdır. Kalsit minerali yapısında kalsiyum karbonat (CaCO3) gibi birden fazla farklı atom türünün birbirleri ile kombinasyonundan da oluşabilirken, elementler tek bir tür atomdan oluşmaktadır. Hal böyle olunca yazımız içerisinde farklı kısımlarda element ve mineral vurgusu yapılacaktır; örnek olarak esansiyel elementler, izelementler, kalsiyum minerali vb.

Tuz ve Minerallerin Canlılar İçin Önemi

Yazımızın başında değindiğimiz üzere tüm canlıların yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmek için tuz ve minerallere ihtiyaçları vardır. Hayvanlar, ihtiyaçları olan bu mineralleri tükettikleri su ve besinler ile karşılarken, bitkiler, kökleri yardımıyla suda çözünen tuz ve mineralleri vücut içerisine alırlar. Tükettikleri besinlerden bu ihtiyaçlarını karşılayamayan bazı hayvanlar, kayalarda bulunan mineral yataklarını yalayarak tuz ve mineral ihtiyaçlarını giderirler.

Tüm Reklamları Kapat

Dağ keçileri yaşadıkları yüksek enlemlerdeki toprağın bazı mineral ve tuzlar bakımından fakir olmasına bağlı olarak kayalık, sarp yamaçlara tırmanarak mineralce zengin kayaları ararlar. Bu kimi zaman insan yapımı bir baraj dahi olabilir.
Dağ keçileri yaşadıkları yüksek enlemlerdeki toprağın bazı mineral ve tuzlar bakımından fakir olmasına bağlı olarak kayalık, sarp yamaçlara tırmanarak mineralce zengin kayaları ararlar. Bu kimi zaman insan yapımı bir baraj dahi olabilir.
Son Tv

Tuzlara ve minerallere ihtiyaç duymamızın temel sebeplerinden biri de elektrolit özelliğinden kaynaklanmaktadır. Elektrolitler, içerisinde özellikle sodyum, vücut sıvılarının yoğunluğunu ayarlayarak osmotik basıncı düzenler; bir anlamda hücre içine ve dışına sıvı aktarımını dengeler. Hidrojen iyonu (H+) dengesini sağlayarak asit-baz dengesini de (pH) korur. İnsan vücudunda bulunan en önemli elektrolitler; sodyum (Na+), klorür (Cl-), kalsiyum (Ca2+), potasyum (K+), magnezyum (Mg2+), bikarbonat (HCO3-), fosfat (PO42-) ve sülfattır (SO42-) olarak sıralanabilir. Yazımızın ilerleyen kısımlarında her bir mineralin vücut içerisinde ne gibi görevlerde rol üstlendiğine dair detaylara yer verilecektir.

Her ne kadar minerallerin canlı fizyolojisinde çok çeşitli işlevleri söz konusu olsa da gün içerisinde genellikle az miktarlarda (Günde 1 mg'dan az ilâ 2500 mg gibi) gereksinim duyulur. Fakat terleme gibi vücudun sıvı kaybetmesine neden olan olaylarda ağırlıklı olarak sofra tuzundan alınan sodyum iyonu (Na+) ve klorür (Cl-) gibi iyonlar vücuttan atılır. Bu yüzden vücudumuzun üretemediği bu maddeleri belli bir rutin ile yeniden vücuda almamız gerekmektedir. Fakat bazı minerallerin fazla miktarlarda alınması, homeostatik dengeyi (vücudun kararlılık hali) bozarak sağlık için tehdit oluşturur. Örneğin vücudunuza çok fazla tuz (sodyum klorür) girdisi yaparsanız, tuzun kan içerisindeki derişimi artacağından dolayı damar çeperine normal koşullardan çok daha yüksek bir basınç uygulanacaktır; akabinde bu durum kişide yüksek tansiyona neden olur.

Özellikle hazır ve paketlenmiş gıdalar tatlarından fark edilmese de günlük tüketilmesi gereken miktardan çok daha yüksek seviyelerde sodyum klorür barındırmaktadır. Zincir restoranlarda satılan 100 gramlık sadece 1 porsiyon hamburger (menü değil!) Dünya Sağlık Örgütü tarafından uygun görülen günlük 5 gram tuz alımının 3 gramını karşılamaktadır. Tahmin ettiğiniz üzere ağırlıklı olarak menü şeklinde sipariş edilen bu yiyeceklerin yanında gelen patates (1.3 gram tuz) ve sosların (ketçap: 1.9 gram tuz, mayonez: 0.9 gram tuz) oluşturduğu sadece bir menü ile günlük tüketmeniz gereken 5 gram tuzunuzu karşılamış, hatta üzerine çıkmış oluyorsunuz ve muhtemelen bu, gün içerisindeki ilk veya son öğününüz değil.

Son dönemlerde büyük bir kesimim tercih ettiği hazır gıdalar vücudun ihtiyaç duyduğu mineral ve tuzların günlük alınması gereken miktarını sadece tek bir öğünde karşılamakta hatta aşmaktadır. Bu nedenle pek çok sağlık sorununu beraberinde getirdiğinden ölçülü bir şekilde tüketilmesinde yarar vardır.
Son dönemlerde büyük bir kesimim tercih ettiği hazır gıdalar vücudun ihtiyaç duyduğu mineral ve tuzların günlük alınması gereken miktarını sadece tek bir öğünde karşılamakta hatta aşmaktadır. Bu nedenle pek çok sağlık sorununu beraberinde getirdiğinden ölçülü bir şekilde tüketilmesinde yarar vardır.
Yemek

Benzer şekilde aşırı demir alımı da sağlığı tehlikeye sokabilir. Su kaynaklarının demirce zengin olduğu özellikle Afrika'nın bazı bölgelerinde yaşayan insan popülasyonlarının %10'nunda aşırı demir yüklenmesine bağlı olarak karaciğer hasarları ortaya çıkmıştır.

Tüm Reklamları Kapat

Minerallerin Kategorileri

Esansiyel Elementler ve Mineraller

Her ne kadar yazımızın içerisinde sıklıkla mineral kavramına ağırlık versek de bazı kavramlar konu ile derinden alakalı olmasına karşılık "Esansiyel Elementler" gibi farklı bir isimlendirme ile karşımıza çıkıyor. Bu oldukça beklenilir bir durum; çünkü bahsini geçirdiğimiz kalsiyum, magnezyum, demir ve daha nice mineral aynı zamanda element olarak isimlendirilmektedirler ama her element mineral değildir!

Bu isimlendirmeler arasından özellikle esansiyel terimi (İng: "essential") dikkat çekmektedir. Esansiyel sözcüğünün kelime anlamı, bir şeyi oluşturmakta "gerekli olan" demektir. Buradaki kullanım alanı ise canlılık faaliyeti gösteren hücrenin, dokunun, organın kısacası organizmanın oluşturulması için gereken elementleri kapsamaktadır. Esansiyel elementler olarak adlandırdığımız bu mineral olmayan bu elementler: oksijen, azot, hidrojen, karbondur.

Bu elementlerin ihtiyaç duyulandan az ya da hiç olmaması durumunda yaşamsal faaliyetler sekteye uğrar ve çok büyük ihtimal ile canlı, henüz dünyaya gelmeden ölür. Tabii çok daha gerçekçi konuşmak gerekirse, bildiğimiz kadarı ile karbon temelli bir yaşamın hakim olduğu Dünya'da bir anda karbon elementinin ortadan kalkması otomatikman yaşamı sonlandıracaktır. Bunu, örnek verdiğimiz diğer 3 element için de söyleyebiliriz.

Esansiyel mineraller olarak adlandırdığımız elementler de yer almaktadır; bu elementler: azot, fosfor, potasyum, kalsiyum, magnezyum, kükürt, bor, klor, demir, manganez, çinko, bakır, molibden ve nikeldir. Benzer şekilde bu minerallerin eksikliğinde de canlı canlılık faaliyetlerinin önemli bir kısmını gerçekleştiremez. Yazımızın ilerleyen kısımlarında sıralamada yer alan bazı minerallerin vücut içerisindeki görevlerine değinilecektir.

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Sihirli Ağaç Evi 1 – Dinozorlar Vadisinde

Sihirli Ağaç Evi ile sen de macera dolu bir dünyaya dal!
Tıpkı dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca çocuk gibi.

Her şey, Tim ve Lea’nın ormanda içi kitaplarla dolu bir ağaç evini keşfetmesiyle başladı. Lea’nın her şeyi kurcalama huyu sayesinde gerçeği fark etmeleri çok uzun sürmedi: Sihirli bir ağaç evi bu. Zamanda yolculuk yapmak için bir giriş kapısı.

Nasıl olduğunu bile anlamadan kendilerini dinozorlar çağında buldular. İlginç ve devasa yaratıklarla dolu bu dünyada gezinmek heyecan vericiydi. Ta ki öfkeli bir Tyrannosaurus rex ile burun buruna gelene kadar. Peki ama eve nasıl dönecekler? Macera başlasın!

Küçük okurları hem okumanın keyfiyle hem de tarihteki farklı kültürlerle tanıştıran Sihirli Ağaç Evi serisi bu yönüyle sadece dünyanın dört bir yanındaki çocukların değil, anne babalar ve eğitimcilerin de gözdesi oldu.

New York Times çoksatanlar listesinde bir numaraya kadar çıkan ve beş yıldan uzun bir süre bu listede kalmayı başaran bu ödüllü seri 33 dilde 130 milyondan fazla sattı.

Devamını Göster
₺110.00
Sihirli Ağaç Evi 1 – Dinozorlar Vadisinde
  • Dış Sitelerde Paylaş

Makro Elementler ve Mineraller

Makro elementler, tıpkı esansiyel elementler gibi, organizmanın daha çok ihtiyaç duyduğu ve bu nedenle vücuttu daha fazla miktarlarda barındırdığı elementlerdir. Buradan da anlaşılacağı üzere makro ve iz tabiri, vücutta yer alan minerallerin gramajı ile alakalı iken, esansiyel tabiri her ne kadar bağlantılı gözükse de, gramajından bağımsız olarak elementin bulunması ile alakalıdır. Burada örnek olarak verebileceğimiz elementler ve mineraller şunlardır: karbon, hidrojen, oksijen, azot, potasyum kalsiyum, fosfor, magnezyum ve kükürt makro besin elementi olarak bilinmektedir.

Eser (İz) Elementler ve Mineraller

"Eser" ya da bir diğer tabir ile "iz" elementler, esansiyel elementler kadar doğrudan etkili olmasa da canlının gelişim sürecinde öneme sahip elementlerdir. Bu elementler canlı dokuların çok küçük bir bölümünü oluşturur ve çeşitli metabolik özellik ve fonksiyonlara sahiptir.

Eser elementler doku boyutundaki işlemlerden hücre içinde gerçekleşen işlemlere kadar pek çok alanda etkili olmaktadır. Bunlar arasında hümoral ve hücresel mekanizmalarla bağışıklık düzenlemesi, sinir iletimi, kas kasılmaları, zar potansiyeli düzenlemeleri ve enzim reaksiyonlarını yer alır. Bu elementler: demir, alüminyum, bakır, brom, mangan, nikel, çinko, vanadyum, kobalt, kalay, molibden, arsenik, selenyum, lityum, iyot, kurşun, krom, kadmiyum, flor vb.

İhtiyaç Duyduğumuz Mineraller ve Özellikleri

Kalsiyum Minerali

Vücudumuz içerisindeki minerallerin (su dahil) %1.5'ini oluşturan bu mineraller, iskelet ve dişlerin yapısı, kas hareketleri, kanın pıhtılaşması ve kan basıncının dengelenmesi, hormon salgılanması gibi önemli rollere sahiptir. Eksikliğinde kemik yapısında bozulmalar fazlalığında ise böbrek taşı ve kireçlenme gibi sorunlar görülür. Süt ürünlerinde ve yeşil yapraklı sebzelerde bulunur.

Koruma

  • Bakterilerin endospor yapısı oluşturmasına yardımcı olur ve hücre duvarını stabil halde tutmalarını sağlar. Benzer şekilde oluşturulan endosporların ısıya karşı direncinin de kalsiyum minerali sayesinde gerçekleştirildiği bilinmektedir.
  • Denizlerde ve tatlı sularda sıklıkla karşımıza çıkan midyeler, istiridyeler, denizkestaneleri ve sayamadığımız daha birçok canlının "kabuk" yapısında kalsiyum karbonat (CaCO3) adlı bileşik yer alır.
  • Benzer şekilde özellikle eklembacaklıların sert kabuklarını oluşturan kitin adındaki polisakkarit kalsiyum yokluğunda (saf halde) yumuşak ve esnek bir haldedir. Kalsiyum varlığında ise sert, dayanıklı halini alarak eklembacaklıları darbelere karşı korur.
Eklembacaklılardaki sert kitin yapısını oluşturan katmanların gösterimi.
Eklembacaklılardaki sert kitin yapısını oluşturan katmanların gösterimi.
ChitosanLab
  • Kemik ve kıkırdak gibi dokuların kalsiyumu absorbe etmesi ile mevcut dokuna direnç ve stabiliter kazandırması da kalsiyumun koruma ile ilgili görevlerine örnek verilebilir.

Düzenleme

  • Mitokondriye bağlı apoptotik süreçlerde kas-pas adı verilen hücresel yolak tetiklenerek mitokondride depolanan kalsiyumlar hücre içerisine salınır. Salınan kalsiyumlar başı boş bir halde çeşitli yolakları aktive ederek hücrenin iç dengesini bozar ve hücrenin kendi kendini yok etmesine sebep olacak apoptotik süreci başlatır.
  • Kanın pıhtılaşmasında trombositlerin kümeleşmesinde aracılık eden trombin oluşumunda görev alır. Protrombin, kalsiyum varlığında trombokinaz adlı enzim ile etkileşime girerek trombine dönüşür.
  • Kasların kasılması ve gevşemesi sırasında karşımıza çıkan aktin filamentine bağlı olan proteinler ve kalsiyum iyonları hem kas hücresinin kasılmasına hem gevşemesinde rol oynor.
  • Kan plazmasında bulunması kanın pH'ının tamponlanmasına, zar geçirgenliğinde etkili olmasına ve ozmotik dengede görev almasını sağlar.

İletişim

  • Hücre haberleşmesinde c-AMP ile en fazla kullanılan ikinci habercilerden biri olarak kullanılır.
  • Sinir hücrelerindeki nörotransmitterlerin salınımını tetiklemek adına kalsiyuma ihtiyaç duyulur.
  • Kalsiyum pankreastan insülin salgısının gerçekleştirilmesinde de rol oynamaktadır.

Magnezyum Minerali

Vücudumuz içerisindeki minerallerin (su dahil) %0.1'ini oluşturan bu mineral kasların kasılması sonrası gevşemeleri için gereklidir. Aynı zamanda kemiklerin ve dişlerin yapısında da bulunur. Eksikliğinde bitkilerde özellikle genç yapraklarda sararmalar, hayvanlarda ise sinir sistemi bozukluklarına, kas kramplarına, kalp ritminde bozukluklara ve karıncalanmalara neden olabilir. Bitkilerde ise klorofilin yapısında yer alır. Tohumlarda ve kuruyemişlerde sıklıkla bulunur.

Koruma

  • Hücre bütünlüğü için büyük önem taşıyan hücre zarını ve iç zarlarının bütünlüğünü sağlamada kullanılır.
  • Benzer şekilde hücrede protein sentezinden sorumlu ribozomların yapısında yer alarak ribozom alt birimlerinin kararlı halde kalmalarına yardımcı olur.
  • Nükleik asitleri kararlı hale getirmede gerekli olan minerallerden biridir.
  • Derisidikenliler olarak adlandırdığımız birçok canlının "kabuk" yapısında Magnezyum karbonat (MgCO3) adlı bileşik yer alır.
  • Kemik üretimi yapan hücreler (osteoblast) kollojenden bir matriks oluştururlar, oluşturdukları bu matriks içerisine ileride kemiği oluşturmak için gerekli olan pek çok mineralin yanında magnezyumu da kullanmaklardır. Benzer şekilde dişler için gereklidir.

Düzenleme

  • Bitkilerde enerji üretiminde kullanılan klorofil molekülünün merkezinde yer alarak 4 adet pirol halkasını kendisine bağlı tutar.
Fotosistemde görev alan kloroplast organali ve iç yapısında yer alan klorofil pigmentinin açık gösterimi.
Fotosistemde görev alan kloroplast organali ve iç yapısında yer alan klorofil pigmentinin açık gösterimi.
LİFE
  • ATP'yi parçalayan enzimlerin yapısında bulunarak, pek çok tepkime öncesi gerekli olan enerjinin açığa çıkmasını sağlar.
  • Magnezyum iyonu kasların kasılma sonrası gevşemeleri için gereklidir.
  • Kan plazmasında bulunması kanın pH'ının tamponlanmasına, zar geçirgenliğinde etkili olmasına ve ozmotik dengede görev almasını sağlar.

Demir Minerali

Vücudumuz içerisindeki minerallerin (su dahil) %0.01'ini oluşturan bu mineral kırmızı kan hücrelerinde bulunan ve kana rengini veren hemoglobinin yapısında bulunarak oksijenin taşınmasında görev alır. Aynı zamanda kas hücrelerinde bulunan miyoglobinin yapısında bulunarak kaslardaki oksijen miktarını kontrol eder.

Demir eksikliği yavaş gözlenir ve anemiye (kansızlık), tırnak yapısında bozulmaya, fazlalığında ise hücrelerin erken yaşlanması ve damar sertliğine neden olabilir. Ayrıca demir eksikliği bitkilerde, yaprakların sararmasına yol açar. Ispanak, mercimek, barbunya, bezelye, et, deniz ürünleri, kümes hayvanları, kuruyemişler ve kuru üzüm gibi besinlerde bulunur.

Düzenleme

  • Demir insanların ve daha birçok omurgalının kırmızı kan hücrelerinde bulunan oksijen taşınmasından sorumlu olan hemoglobin molekülünün merkezinde yer alarak yapının işlevini mümkün kılan iz elementtir.
  • Bazı enzimlerin kofaktör bölgelerine bağlanıp çeşitli tepkimelerde rol oynayabilirler.
  • Oksidasyon-redüksiyon reaksiyonlarında görev alan demir-kükürt proteinlerinin merkez noktasında yer alırlar.
  • Demir-kükürt proteinlerine benzer şekilde elektron taşıma sisteminde karşımıza çıkan stokrom adı verilen proteinlerin bünyesinde de yer alarak elektronların yakalanmasını mümkün kılar.
  • Bazı bakteri türlerinin enerji üretim yolaklarında son elektron alıcısı olarak demir kullanılır.

İletişim

  • Bazı omurgalılarda (alabalıklar, deniz kaplumbağaları, güvercinler ve insanlar), arılarda, bazı yumuşakça, protist ve Dünya'nın manyetik alanına yönelen prokaryotlarda, demir içeren ve manyetik alandan etkilenen magnetit adı verilen bir mineral bulunmuştur.

Sodyum Minerali

Vücudumuz içerisindeki minerallerin (su dahil) %0.2'sini oluşturan bu mineral hücre içinde ve dışında osmotik dengenin korunmasında çok önemli bir yere sahip olmakla birlikte sinir iletiminde büyük önem taşır. Klorür ile sofra tuzunun yapısını oluşturur. Fazla sodyum tüketmek, hipertansiyon, yüksek tansiyon, kalp hastalığı, böbrek hastalığı ve felç gibi sorunlara neden olur.

Koruma

  • Yumurta ile spermin birleşmesi her iki üreme hücresinin de plazma çakışmasına sebep olur. Bu çakışma tetiklenen sodyum kanalları ortamı depolarize hale getirerek olası ikinci spermin yumurta hücresine dahil olmasına engel olur.

Düzenleme

  • Sodyum, hücre içinde ve dışında osmotik dengenin sağlanmasında önemli bir yere sahiptir.
  • Bazı bitkiler enerji üretim basamakları aşamasında fosfosenol pirüvatı oluşturmak adına sodyuma ihtiyaç duymaktadır.
  • Aksiyon potansiyeli oluşturmasındaki kullanımına bağlı olarak kasların tetiklenmesinde de büyük önem taşımaktadır.
  • Kan plazmasında bulunması kanın pH'ının tamponlanmasına, zar geçirgenliğinde etkili olmasına ve ozmotik dengede görev almasını sağlar.

İletişim

  • Potasyum ile beraber aksiyon potansiyeli olarak bilinen sinir hücrelerinin elektrik sinyali iletim mekanizmasında görev alır. Bu elektrik sinyali sodyum-potasyum pompaları sayesinde oluşmakta olup sodyum ve potasyum minerallerinin sinir hücrelerinin plazma zarlarının iki yüzeyi arasında konum değiştirerek voltaj üretimine neden olur, bu sayede iletiminin kesiksiz bir şekilde devam etmesi adına depolarizasyon ve repolarizayon aşamaları gerçekleşir.
Sinir hücresinin iç ve dış membranı arasında gerçekleşen sodyum potasyum değişimine bağlı olarak voltaj oluşumunu gösteren görsel.
Sinir hücresinin iç ve dış membranı arasında gerçekleşen sodyum potasyum değişimine bağlı olarak voltaj oluşumunu gösteren görsel.
String Fixer

Klor Minerali

Vücudumuz içerisindeki minerallerin (su dahil) %0.2'sini oluşturan bu mineral görevi genellikle hücre dışı sıvıda bulunarak osmotik dengenin korunmasına katkı sağlar. Hücre zarından geçebilen klorür besinlerin hücre içinde taşınmasında ve atık maddelerin hücre dışına taşınmasına yardımcı olur. Bunların dışında asit-baz dengesinin korunmasında görev alır. Ayrıca mide öz suyu oluşumunda görevlidir bu nedenle eksikliğinde sindirim sistemi bozuklukları görülür. Sodyum ile sofra tuzunun yapısını oluşturur, kereviz, marul gibi sebzelerde de bulunur.

Düzenleme

  • Besinlerin sindirilmesinde önem arz eden mide öz suyunun oluşturulmasında görev alır.
  • Klor, hücre içinde ve dışında osmotik dengenin sağlanmasında önemli bir yere sahiptir.
  • Kan plazmasında bulunması kanın pH'ının tamponlanmasına, zar geçirgenliğinde etkili olmasına ve ozmotik dengede görev almasını sağlar.

Fosfor Minerali

Vücudumuz içerisinde elementlerin (su dahil) %1'ini oluşturan bu elementin büyük bir kısmı kemiklerde ve dişlerde bulunurken yumuşak dokularda da kendine yer bulmaktadır. Ayrıca hücre içi enerji ihtiyacını sağlayan bir nükleotid olan ATP’nin (adenozin trifosfat) yapısında ve hücrenin genetik materyalleri olan DNA ve RNA’nın yapısında bulunur. Eksikliğinde kemik ve diş sağlığının olumsuz etkilendiği gibi fazlalığında vücutta bulunan kalsiyum miktarında azalma görülür.

Tüm Reklamları Kapat

Koruma

  • Kemik ve diş gibi dokuların üretiminde kullanılır.
  • DNA'nın en dış kısmında yer alan fosfat grubunun merkezinde yer alarak DNA'nın stabil bir şekilde kalmasını sağlar.
  • Benzer şekilde DNA'yı oluşturan nüleotitlerin yapısında yer alır.
  • Hücrenin içi ile dışını birbirinden ayıran fosfolipid tabakasının hidrofilik bölgesi olan kolin ve gliserol kısmını birbirine bağlayan fosfat grubunun merkezinde yer alır.

Düzenleme

  • Şimdiye kadar bilinen tüm canlı sistemlerin metabolik aktivitelerinde gerekli olan enerjinin temel kaynağı ATP'nin yapısında yer alır. Metabolizmanın bazı bölgelerinde ATP yerine GTP kullanılsa da fosfor yine yapının içerisinde yer bulacaktır.
  • Gerek ATP'ye ihtiyaç duyan enzimatik aktivitelerde, gerek tek başına kullanımının ihtiyaç duyulmasından dolayı enzimlerin yapısında görev alır.
  • Asit-baz dengesinin kurulmasında diğer birçok mineral gibi görev alır.

İletişim

  • Hücreler arası haberleşmede kalsiyumdan sonra büyük önem taşıyan c-AMP'nin yapısında yer alır.

Potasyum Minerali

Vücudumuz içerisindeki minerallerin (su dahil) %0.4'ünü oluşturan potasyum mineralinin ağırlıklı olarak görevi vücuttaki sıvı dengesini koruma ve kalp atışının düzenlenmesidir. Eksikliğinde halsizlik, kas krampları, kalp ritminde ve sindirim sisteminde bozukluklar meydana gelir. Fazlalığında ise böbrek, kalp sorunları, karıncalanma gibi sorunlar oluşur. Muz, avokado, pancar, patates gibi sebze ve meyvelerde bol miktarda bulunur.

Düzenleme

  • Canlı hücrelerde oluşan dış ve iç ortam iyon yoğunluğunu düzenlemektedir. Hücrenin içi dış ortamın iyon yoğunluğundan az olduğunda hücrenin iç kısmına dışarıdan potasyum iyonları pompalanarak osmoz yoluyla su kaybının önüne geçilir.
  • Ağırlıklı olarak protein sentezinde görev alan enzimlerin yapısında kofaktör olarak görev alır.
  • Bitkilerin CO2 ve O2 alımını gerçekleştirdiği stomaların açılıp kapanma mekanizmasında suyun vakuoller (kaful) içerisinde tutulmasına yardımcı olur.
  • Asit-baz dengesinin kurulmasında diğer birçok mineral gibi görev alır.

İletişim

  • Sodyum ile beraber aksiyon potansiyeli olarak bilinen sinir hücrelerinin elektrik sinyali iletim mekanizmasında görev alır. Bu elektrik sinyali sodyum-potasyum pompaları sayesinde oluşmakta olup sodyum ve potasyum minerallerinin sinir hücrelerinin plazma zarlarının iki yüzeyi arasında konum değiştirerek voltaj üretimine neden olur, bu sayede iletiminin kesiksiz bir şekilde devam etmesi adına depolarizasyon ve repolarizayon aşamaları gerçekleşir.

İyot Minerali

Vücudumuz içerisindeki minerallerin (su dahil) %0.01'den azını oluşturan iyot minerali vücudun metabolik hızını düzenleyen tiroit hormonlarının yapısında bulunur. Eksikliği guatr hastalığına neden olurken, erken yaşlarda yaşanan iyot eksikliği büyüme ve zekâ geriliğine yol açar. Deniz ürünleri, süt ürünleri ve iyotlu tuzların yapısında bulunur.

Düzenleme

  • İyot, tiroit bezleri tarafından salgılanan triiyodotironin (T3) ile tiroksin(T4) adındaki birbirine çok benzeyen iki bileşiğin yapısında yer alır. Her ikisi de tiroit hormonunu ifade etmektedir fakat tiroit bezleri ağırlıklı olarak T4 sentezlerken hedef hücreler bir iyot kopararak T3 formunda kullanmayı tercih ederler.

Flor Minerali

Vücudumuz içerisindeki minerallerin (su dahil) %0.01'den azını oluşturan flor minerali kemiklerde mineral kaybının engellenmesinde görev alır. Diş sağlığının korunmasında da görevli olan florun eksikliğinde diş ve kemik gelişimini yavaşlarken fazlalığında ise dişlerde sararmaya yol açar. Deniz ürünleri, çay ve diş macununun yapısında bulunur.

Koruma

  • Dişlerin mine tabakası olarak adlandırılan mineralce zengin kısımların yapısına katılarak destek mine tabakasına destek ve koruma sağlar.
  • Dişlerin hasar alması durumunda mineralizasyonu hızlandırarak mine tabakasının onarılmasına yardımcı olur.

Kükürt Minerali

Vücudumuz içerisindeki minerallerin (su dahil) %0.3'ünü oluşturan kükürt minerali bazı amino asitlerin sentezlenmesinde ve saç, tırnak ve deride bulunan hücrelerin sertleşmesinde görev alır. Eksikliğinde deride solgunluk ve fazlalığında alerjik reaksiyonlar gözlenir. Süt ürünleri, yumurta, lahana, soğan, sarımsak, baklagiller, fındık, et gibi besinlerde bulunur.

Tüm Reklamları Kapat

Düzenleme

  • Kükürt, bağ dokusu, kemik, tırnak üretiminde gerek duyulan mineraller arasında yer alır.
  • Karaciğerde safranın üretilmesinde görev alarak sindirim sistemine dolaylı yoldan yardımcı olur.
  • Sülfür aynı zamanda B-grubu vitaminlerinin işlevlerini yerine getirmesini sağlar.
  • Oksijen dengesinin korunmasında görev alan mineraller arasında yer alarak vücudu olası bir oksijensizliğe karşı korur.

Çinko Minerali

Vücudumuz içerisindeki minerallerin (su dahil) %0.01'den azını oluşturan çinko minerali DNA sentezi, büyüme ve gelişme, bağışıklık, hücre yenilenmesi gibi birçok mekanizmada görev almaktadır. Çinko eksikliğinde iştah, tat ve koku kaybı, saç dökülmesi, akne oluşumu, görülebilir. Ayrıca tırnaklarda oluşan beyaz lekeler çinko eksikliğinin habercisidir. Süt ürünleri, deniz ürünleri, baklagiller, fındık, et ve kümes hayvanlarında bulunur.

Düzenleme

  • Bazı enzimlerin kofaktör bölgelerine bağlanıp çeşitli tepkimelerde rol oynayabilirler.

Minimum Yasası ya da Fıçı Kanunu

Yazımızın başından sonuna kadar değindiğimiz neredeyse her elementin eksikliğinde ya da fazlalığında bir hastalık boy gösteriyor. Böylesine bir sonuç bazı elementlerin yaşanılan ortamda bulunmamasının ya da az miktarda bulunmasından kaynaklıdır. Peki az miktarda bulunan bir mineral, diğer minerallerin canlı vücuduna alımını etkiler mi?

Leibig'in 1840 yılında bitkiler üzerinde yaptığı gözlemler ve çalışmalar gösteriyor ki canlının yaşadığı ortamdaki herhangi bir besin maddesi az ise, az olan o madde canlının gelişimi için sınırlayıcıdır. Kaba bir matematik ile, topraktan 10 birim flor alması gereken bitki eğer 5 birim flor alabiliyorsa, diğer elementlerden faydalanma oranı da 1/2 oranında düşecektir; yani 20 birim ihtiyaç duyulan magnezyuma 10 birim alarak cevap verecektir. Burada dikkat etmeniz gereken nokta 10 birimin hala onun ihtiyaçlarını karşılayamayacak olmasında yatmaktadır.

Minimum yasasına açıklık getirmek adına bir fıçı kullanılmıştır. Fıçının kenar tahtalarının her biri bir minerali temsil etmekte olup tahtanın uzunluğu ise toprakta bulunma değerlerini göstermektedir. Fıçının ortasında yer alan su ihtiyaç duyulan noktaya ulaşmaya çalışan minerallerin toplamını simgeler. Tahta uzunluklarından en kısa (minimum boydaki) olan suyun ihtiyacı karşılayamamasına sebep olur.  Bu tek başına kendisini değil tüm diğer mineralleri de kapsar.
Minimum yasasına açıklık getirmek adına bir fıçı kullanılmıştır. Fıçının kenar tahtalarının her biri bir minerali temsil etmekte olup tahtanın uzunluğu ise toprakta bulunma değerlerini göstermektedir. Fıçının ortasında yer alan su ihtiyaç duyulan noktaya ulaşmaya çalışan minerallerin toplamını simgeler. Tahta uzunluklarından en kısa (minimum boydaki) olan suyun ihtiyacı karşılayamamasına sebep olur. Bu tek başına kendisini değil tüm diğer mineralleri de kapsar.
Vikipedia

Bu nedenle özellikle tarım alanında kullanılan gübreler hali hazırda kullanılan toprak tipinin eksikliklerini karşılamak adına özenle seçilir. Seçilmemesi durumunda direkt olarak hasatta verim ciddi oranda düşecektir. Bu kuram üzerinde yapılan yeni çalışmalar sonucunda sadece bitkilerde değil ekolojik etmenlerin birçoğunda etkilidir.

Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
Evrim Ağacı Akademi: Yaşamın Kimyası Yazı Dizisi

Bu yazı, Yaşamın Kimyası yazı dizisinin 8. yazısıdır. Bu yazı dizisini okumaya, serinin 1. yazısı olan "Yaşam Nedir? Canlılığı Nasıl Tanımlarız?" başlıklı makalemizden başlamanızı öneririz.

Yazı dizisi içindeki ilerleyişinizi kaydetmek için veya kayıt olun.

EA Akademi Hakkında Bilgi Al
68
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Tebrikler! 12
  • Muhteşem! 7
  • Bilim Budur! 4
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 3
  • Umut Verici! 3
  • Merak Uyandırıcı! 3
  • Üzücü! 1
  • Korkutucu! 1
  • Güldürdü 0
  • İnanılmaz 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 28/03/2024 19:24:53 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/11224

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Tüm Reklamları Kapat
Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Hızlı
Gezegen
Egzersiz
Yangın
Kuantum Fiziği
Diyet
Mavi
Antibiyotik
Balina
Evrim Tarihi
Genetik Değişim
İngiltere
Şiddet
Tür
Türlerin Kökeni
Hayatta Kalma
Gebelik
Doğal
Biyocoğrafya
Radyoaktif
Oyun
Astrofizik
Buz
İyi
Damar
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Gündem
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Bağlantı
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Bu platformda cevap veya yorum sistemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla aklınızdan geçenlerin, tespit edilebilir kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Ekle
Soru Sor
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
T. Barut, et al. Tuz ve Minerallerin Canlılar İçin Önemi Nedir? Vücudumuzda Hangi Mineraller Görev Alır?. (18 Aralık 2021). Alındığı Tarih: 28 Mart 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/11224
Barut, T., Bakırcı, Ç. M., Karahasan, . (2021, December 18). Tuz ve Minerallerin Canlılar İçin Önemi Nedir? Vücudumuzda Hangi Mineraller Görev Alır?. Evrim Ağacı. Retrieved March 28, 2024. from https://evrimagaci.org/s/11224
T. Barut, et al. “Tuz ve Minerallerin Canlılar İçin Önemi Nedir? Vücudumuzda Hangi Mineraller Görev Alır?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, 18 Dec. 2021, https://evrimagaci.org/s/11224.
Barut, Tuğçe. Bakırcı, Çağrı Mert. Karahasan, . “Tuz ve Minerallerin Canlılar İçin Önemi Nedir? Vücudumuzda Hangi Mineraller Görev Alır?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, December 18, 2021. https://evrimagaci.org/s/11224.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close