Sorudaki sözcük seçimleri kafa karışıklığına neden oluyor. Hurafe, "dine sonradan girmiş olan, akla aykırı, uydurma ve garip şeyler, boş inanç" demek. İyi niyet ilkesi gereği, "boş inanç" anlamında kullandığınızı varsayalım. Evet, ahlak tabii ki "boş inanç". Ama insan kültüründe inşa edilen her şey öyle. Bilgisayar mesela boş inanç değil mi? Uzay seyahati? Para? Borsa? Kriptopara? Hastaneler?
Sorun şu: Bunların hiçbirini "Boş inanç değil." diye yapmıyoruz ki... Medeniyetimiz içerisinde yaptığımız her şeyi (ve Hitler örneğinde olduğu gibi, engellediğimiz her şeyi), toplumun genel düzenini sağlamak amacıyla yapıyoruz. Tabii ki herkes kendince belli amaçlar belirliyor (mesela bilimi rehber edinenlerin, Evren hakkında daha fazla bilgi almayı sağlayacak yolları ve yöntemleri üretmeyi amaç bellemesi gibi). Ama bu kuralların ve amaçların hiçbiri "mutlak" değil. Hitler çok bariz ve ekstrem bir örnek ve bu onun kötülüğünü görmenin çok kolay olması bakımından aslında basit bir örnek. Daha zor bir örnek, tramvay problemlerinin bir versiyonu olan Organ Bağışı Problemi'nde görüyoruz (o problemlerin hepsi bu konuyu farklı şekillerde ele alıyor).
Bu sorulara (ve bunlardan bile zorlu diğer örneklere) evrensel bir cevap veremiyor oluşumuz, evrensel ahlak diye bir şey olmadığını (bence) net bir şekilde gösteriyor. Ahlaki kararlar, o gün içinde bulunulan şartlara göre belirleniyor: LGBTİ+ bireylerin evlenme hakkı ahlaki mi değil mi? 50 sene önce değildi, bundan 50 sene sonra muhtemelen Dünya'nın çoğunda yasal olacak. Bu değişim yaşandıktan bir 100 sene sonrası boyunca bu değişimin "gerçekten evrensel olarak ahlaklı olup olmadığı" konuşulacak, sonraki 100 senede unutulup gidecek, sıradan bir kabul halini alacak. Ne oldu şimdi "evrensel ahlak"? Bu değişimi, biri bize bir şey fısıldadığı için mi yaptık, yoksa toplumda yeterli bir dönüşüm potansiyeli birikti de nihayetinde bu potansiyel açığa mı çıktı? Elbette ikincisi...
Eğer bunu anlamakta zorlanıyorsanız, bundan 50 sene önce kadınların kot pantolon giymesinin "ahlaksız" olduğu bilgisini düşünebilirsiniz. Sizce evrensel ahlak "kadınların pantolon giymesi" konusunda ne diyor? Kadınların pantolon giymesinin ahlaksız olduğu fikri de boş inançtı, ahlaklı olduğu fikri de boş inanç. Ama sadece biri, medeniyet olarak çoğunluğun varmak istediği hedeflerle daha uyumlu. Eğer toplumun çoğu yobaz ve gerici olsaydı, muhtemelen kadınlar hâlen kot pantolon giyemiyor olacaktı ve kimse bunu sorgulamıyor olacaktı.
Yani evet. Toplumsal yapı içinde geliştirdiğimiz kurallar "hurafe" olarak değerlendirilebilir. Ama bu "hurafelerin" hepsinin bir faydası var ("utility" diyoruz buna). Zaten o faydaları sayesinde kolektif kültürde tutunabiliyorlar. Bu hurafeler arasından en faydalı olanları toplumda yer ediniyor, en zayıf olanları elenip gidiyor. Yani ahlaki kurallarımızın hepsi, kültürel evrim (memetik evrim) sürecinde var oluyor ve bu süreç içinde değişiyor. Bunların "mutlak olmaması" sizin için "hurafe" ise, evet öyle. Ancak bir şeyin hurafe olması, belli şartlarda değer, işe yararlık veya kolaylık sağlamadığı anlamına gelmiyor (bunun en ekstrem örneğini fizikte görüyoruz: merkezkaç kuvveti gerçek bir kuvvet olmamasına, sizin kullandığınız tabirle "tamamen hurafe" olmasına rağmen o kadar büyük kolaylık sağlıyor ki kullanıyoruz).
"Kompleks olma" ile "değerli" arasındaki bağı kuramadığım için ona yanıt veremiyorum. Belki anlayan biri o kısmı daha iyi cevaplayabilir. Fakat Hitler'in kötü olduğuna kanaat getirmek için kompleks olma durumuna bakmaya gerek yok. Buraya kadar anlattıklarım ışığında, Hitler'e pek tabii "kötü" diyebiliriz. Kendisine hiçbir zararı olmayan insanları, (hele ki sorunların diplomatik olan yüzlerce alternatif çözümü varken) hiçbir şekilde haddi olmayan bir şekilde katletmeyi seçen biri ve bu sırada sayısız toplumu (ve onların inşa ettiği düzeni) yerle bir eden birinin davranışları, insan toplumuna genellenecek olsaydı, evrimsel olarak stabil olmayan bir durum doğardı; dolayısıyla başka ülkelere veya belirli azınlıklara faşist baskılar uygulamak ahlaklı değildir. Eğer çöküntü içindeki bir distopyada yaşıyor olsaydık (mesela zombilerle dolu Walking Dead tarzı bir distopyada yaşıyor olsaydık), bu durumda zombilere baskı uygulamak ahlaklı görülebilirdi. Bu, ahlakın göreliliğini gösteriyor.
Ve evet, bu örnekler öyle bir ayarlanabilir ki, kolay bir cevap vermek mümkün olmayabilir (Örnek: "CRISPR ile belli hastalıkları elemek ama bu sırada başka hastalıklara/üstünlüklere sebep olma riskini artırmak ahlaklı mıdır?" veya "Deri rengine göre belli bebeklerle oynamayı seçen bebekler ırkçı mıdır?" gibi). Bunun zor olmasında bir sorun yok. Bir şeyin nihai cevabının olmaması, o şeyin işlevi olmadığını göstermez. Örneğin ateistlere göre Tanrı inancı "hurafe"dir; ancak bu iddialarını doğru varsaysak bile, inanç sahibi olmanın evrimsel bir avantajı olma ihtimalini dışlamamaktadır.
Tüm bunlar ışığında, ahlakın sizin tabirinizle "hurafe" olması ile, bu durumda onun işlevsiz olacağı ve dolayısıyla "evrensel olması gerektiği" arasında kurduğunuz (veya kurmaya çalıştığınız) bağın tamamen hatalı olduğu rahatlıkla söylenebilir. Ahlakın evrimsel kökenleriyle ilgili daha fazla bilgiyi buradaki yazımızdan alabilirsiniz.