Albert Einstein'ın Dini İnancı Neydi? Din ve Tanrı ile İlgili Görüşleri Nelerdi?
Albert Einstein, gelmiş geçmiş en büyük bilimsel dehalardan birisidir. Dolayısıyla Einstein'ın din ve tanrı hakkındaki görüşleri de, birçoklarının merak konusu olmuştur. Farklı taraflar, bu büyük dehayı kendi kamplarına çekmeye çalışmıştır. Benzer bir girişimi, Charles Darwin için de görmekteyiz ve bunu buradaki yazımızda işlemiştik.
O yazımızda da anlattığımıza paralel olarak, tıpkı Darwin konusunda olduğu gibi, Einstein konusunda da aynısı geçerlidir: Einstein, kalıplara sığdırılabilecek bir deha değildir. Ayrıca tüm çığır açan bilimsel çalışmaları bir yana, Einstein da bir insandır ve deneyimleri değiştikçe din ve tanrı gibi karmaşık konulardaki görüşleri de evrimleşmiştir, değişmiştir, gelişmiştir.
Bu yazımızda, Einstein'ın kendi cümlelerinden yola çıkarak kronolojik bir şekilde dini görüşlerinin değişimini incelemeye çalışacağız. Böylece, okurlarımızı şu veya bu kampa itmeksizin, Einstein'ın din ve tanrı hakkında tam olarak neyi, ne zaman düşündüğünü göstermeye çalışacağız.
En baştan belirtmek isteriz ki, Evrim Ağacı olarak bize göre bir bilim insanının dini düşünceleri (ateist, teist, deist, agnostik, vs. fark etmez) kesinlikle önemli değildir. Sırf meşhur, popüler ya da zeki bir kişi, bir şeye inanıyor ya da inanmıyor diye, dini argümanlarımızı desteklediğimizi sanmak akılcı bir yaklaşım olmayacaktır. Bilim insanlarının inançlılığı dini veya tanrıları ispatlamaz; inançsızlıkları ise din veya tanrıların geçersizliğini ortaya koymaz.
Evrim Ağacı olarak Einstein'ın dini görüşlerine yer verme sebebimiz, art niyetli kişi ve gruplarca bu kişilerin görüşlerinin haksız yere çarpıtılmasındansa, tarafsız bir kurum olarak bizim tarafımızdan yalın gerçeklerin okuyucuya aktarılmasıdır.
Einstein'ın Tanrısı ve Dini İnancı
Einstein'ın dini görüşleriyle ilgili ilk ipuçlarına 4 Aralık 1926'da Max Born'a yazdığı mektupta rastlamaktayız. Bu mektubun yazılması, Kuantum Mekaniği'nin geliştirilmesiyle birlikte Einstein'ın deterministik Dünya görüşünün çalkantıya girmesi ile örtüşmektedir:
Kuantum Mekaniği açık bir şekilde heybetlidir. Fakat içimden bir ses bana hala bunun bir gerçek olmadığını söylüyor. Kuram birçok şey söylemektedir; ancak bizi eski kuramların getirdiği gizemlere yaklaştırmamaktadır bile. Ben, herhangi bir oranda ikna oldum ki, Tanrı bu Evren'de zar atmaz.
Bu örnekten de göreceğimiz üzere, bir bilim insanının görüşleri de ömrü boyunca birçok çalkantılı süreçten geçmekte, değişmekte ve gelişmektedir. Bilim insanları, Evren'deki tüm bilgilere sahip değildir; ancak sıradan birçok insandan daha geniş bir Evren algısına sahip oldukları doğrudur. Buna bağlı olarak, yeni veriler ışığında bilim insanları da görüşlerini durmaksızın gözden geçirmekte ve güncellemektedirler.
Burada karşımıza çıkan bir diğer önemli konu ise, Einstein'ın meşhur "Tanrı zar atmaz." sözüdür. Bağlam bilgisi verildiğinde (yani kuantum mekaniği ile ilgili bir meselede yazdığı hatırlandığında), konunun ilk etapta zannedilene kıyasla, dini bir tartışmadan çok daha bilimsel ve felsefi bir tartışma olduğu anlaşılmaktadır. Einstein, "Tanrı zar atmaz." sözünü, "Evren'de olasılıklara yer yoktur." demekten ziyade, determinist bir dünya görüşünü savunduğu için bunun yıkılma potansiyelini protesto etmek için söylemiştir. Bu sözün ne anlama geldiğiyle ilgili çok daha kapsamlı bir açıklamayı burada okuyabilirsiniz.
Devam edelim... 1927 yılında, Alfred Kerr'e yazdığı bir mektuba bakalım:
Doğanın gizemlerini zorlayıp, içerisine girmeyi başardığımız zaman göreceksiniz ki, birbirini tekrar eden, fark edilebilir olanın haricinde, derinlerde yatan, çözülmesi güç, açıklanamaz bir kuvvet bulunmaktadır. Bu kuvvete duyduğum hayranlık ve saygı benim dinimdir. Bu bağlamda, evet, ben bir dindarım.
Görülebileceği üzere Einstein'ın "dindar" kavramı, gündelik yaşamda kullandığımızdan oldukça farklıydı. Aynı durumu, Charles Darwin'de de bir miktar gördüğümüzü hatırlayınız. Darwin de bir natüralist olarak yasaların kendilerine odaklanmış, yasaları kimin koyduğu ile ilgilenmemiştir; çünkü bu ikisi arasında işlevsel bir bağ bulunmamaktadır. Einstein'da da benzer bir durum görmekteyiz: Eğer ki dindarlığı, Evren'in yasalarına yönelik hayranlık olarak algılayacaksak, birçok bilim insanı da Einstein gibi "dindar" olacaktır.
Fakat erken zamanlarında Einstein, Darwin'den kategorik olarak ayrılmaktaydı ve bu konuda son derece açıktı. Darwin, bir agnostik (bilinmezci) olduğunu söylerken, Einstein daha ziyade bir panteist olarak karşımıza çıkmaktadır. 24 Aralık 1929'da, Herbert Goldestein'a yazdığı bir mektupta bunu açıkça ifade etmektedir:
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Kendisini var olan her şey ile birlikte, yasalar dahilinde harmoni içerisinde ortaya çıkaran; insanın kaderi ve yaptıkları ile kendisini sınırlandırmamış olan Spinoza'nın Tanrısı'na inanıyorum.
Genel olarak panteizmi, Tanrı'nın Evren'in ta kendisi olduğuna inanmak olarak tanımlayabiliriz. Yani panteizmde kişisel tanrı kavramı yoktur. Tanrı bir birey ve Evren'den bağımsız bir olgu değildir. Evren dediğimiz şey, zaten panteizmin ta kendisidir ve Tanrı'nın bilinci, Evren'in yasaları olarak zuhur eder. Panteizm ve diğer teistik olasılıklarla ilgili bilgiyi buradaki yazımızdan alabilirsiniz.
Einstein, zaman geçtikçe dini görüşü konusunda da daha açık olmaya başlamıştır. Örneğin kendisine gelen, vaftiz edilmeyi nasıl bulduğuyla ilgili bir soruya cevaben şöyle demiştir:
Herhangi bir bireyin yaşam sonrası ölümsüzlüğüne inanmıyorum ve etik düşüncelerin, arkasında insan-üstü hiçbir varlığın bulunamayacağı kadar insana özgü olduğunu düşünüyorum.
Görülebileceği gibi Einstein, metafizik açıklamalara inanmamakta, bir natüralist olarak konumlanmaktadır. Bunu, bizzat kendisinin kaleme aldığı Benim Gözümden Dünya isimli kitapta da görebilmekteyiz:
Yarattıklarını ödüllendiren ve cezalandıran veya bizim bilincimiz içerisinde var edilmiş bir Tanrı fikrine inanmıyorum. Ölümden sonra, kendi fiziksel ölümünü aşan bir bireyin olabilirliği benim anlayışımın ve kabulümün ötesindedir ve açıkçası böyle bir ölümden sonra yaşam veya bu yaşamı algılamak da istemem. Bu tip iddialar bedelli ruhların korkuları ve absürt egolarından kaynaklanmaktadır. Yaşamın gizemleri, varlığın muhteşem yapısının ipuçları ve mantığın, kendisini doğanın içerisinde göstermesini tek ve açık yüreklilikle en azından ufak bir kısmını anlamamız benim için fazlasıyla yeterlidir.
Tüm bunlar, Einstein'ın bir ateist olduğu anlamına da gelmemektedir. Zaten bunu kendisi de açıkça söylemekte, herhangi bir şekilde gizlememektedir. İlginç bir şekilde, Spinoza'nın Tanrısı kavramına inanmasına rağmen, panteist olarak kategorize edilmekten de hoşlanmamaktadır. G. S. Viereck'in Büyüklüğün Parıltıları isimli kitabıyla ilgili olarak 1930 yılında kendisiyle yapılan bir röportajda şöyle demiştir:
Ben bir ateist değilim. Panteist olarak adlandırılabileceğimi de sanmıyorum. Bahsedilen sorun bizim zihinlerimiz için aşırı engindir. Birçok dilde yazılmış kitaplarla dolu olan devasa bir kütüphaneye giren küçük bir çocuk konumundayız. Nasıl yapıldığını bilmiyoruz. Hangi dilde yazıldığını bilmiyoruz. Çocuk, çaresizce kitapların dizilişinde gizemli bir sıra olduğu hissine kapılıyor; ama bunun ne olduğunu bilmiyor. Bu, bana kalırsa, en zeki insanın bile Tanrı'ya bakış açısını göstermektedir. Evren'in büyüleyici bir şekilde düzenlendiğini ve belli başlı yasalara uyduğunu görüyoruz ancak bu yasaları sadece bulanık bir şekilde anlayabiliyoruz. Sınırlı zihinlerimiz, yıldızları hareket ettiren gizemli kuvveti algılayabiliyor. Spinoza'nın panteizmine hayranlık duyuyorum; ancak onun modern düşünüşe yaptığı katkılara daha büyük hayranlık duyuyorum çünkü ruh ve bedenin birbirinden ayrı olmadığı görüşünü savunan ilk filozoftur.
Einstein'ın zaman geçtikçe din-bilim tartışmasından ziyade, metafizik-natüralizm tartışmasında bir taraf olmayı tercih ettiğini ve bariz bir şekilde natüralist ve materyalist bir dünya görüşünü benimsediğini söylemek mümkündür. Yani görülebileceği üzere, natüralizm ve materyalizm gibi felsefeler, bilim karşıtları tarafından şeytanlaştırılmaya çalışılsa da, felsefi bir düzlemde incelendiğinde, teizm veya ateizm ile ilişkili olsalar bile eş anlamlı olmadıkları görülmektedir.
Sadece biz değil; Einstein da bilim düşmanlarının ve din propagandacılarının asırlara yayılan yalanlarından rahatsız olduğu, 1945 yılında verdiği bir röportajdan okunabilir. Guy Raner, Einstein'a, kendisinin bir rahiple görüştükten sonra ateist olmaktan vazgeçmesiyle ilgili sorular sormuştur. Einstein'ın cevabı nettir:
Bir rahip ile asla görüşmedim ve halkın benimle ilgili bu kadar kolay yalan söyleyebilmesini hayranlıkla izliyorum. Bir rahip gözünden ben, elbette ki bir ateistim ve her zaman öyle kalacağım. İnsansı özelliklerden yola çıkarak, insanın küresi haricinde olabileceklere insanı özellikler yüklemek her zaman yanıltıcı olmuştur; bunlar, çocukça benzetimlerdir. Evren'in büyük ve güzel harmonisini anlayabildiğimiz kadar anlamalıyız. Her şey bundan ibarettir.
Zaman geçtikçe, Einstein'ın din ile ilgili görüşlerinin de evrimleştiği, en azından bunu nasıl ifade ettiğinin geliştiği görülmektedir. 1950 yılında M. Berkowitz'e yazdığı bir mektup, bunu açıkça göstermektedir:
Tanrı'ya karşı olan tutumum agnostiktir. Hayatın asilleştirilmesi ve daha iyi hale getirilmesi için var olan ahlaki prensiplerin açık olan, birincil öneminin varlığının herhangi bir yasa-verici gücün varlığını gerektirmediğine ikna olmuş durumdayım, hele ki ceza-ödül mantığı üzerine kurulu bir yasa-verici güce...
17 Aralık 1952'de Beatrice Frohlich'e yazdığı bir mektupta ise din konusuna epey soğuk olduğunu şu sözlerle ifade etmektedir:
Kişisel bir Tanrı'ya inanma fikrine son derece yabancıyım ve bana kalırsa bu, oldukça saf bir düşüncedir.
Aradan 2 yıl geçtikten sonra, 1954 yılında Wiliam Maler ile olan görüşmesinde şunları söylemektedir:
Kilisenin otoritesi üzerine kurulu hiçbir Tanrı konseptine inanmıyorum. Hatırladığım kadarıyla kitlesel bir zorla kabul ettirişi reddetmiştim. Bireysel olarak bir Tanrı'nın var olmadığını size ispatlayamam, fakat eğer ki onunla kişisel olarak konuşacak olsaydım, bir yalancı olurdum. Dindarların iddia ettiği gibi ödüllendirip cezalandıran bir Tanrı fikrine asla inanmıyorum. Onun Evren'i, umut içerikli dualarla değil, karşı konulamaz yasalarla çalışmaktadır.
Tüm bunlar, Einstein'ın yaşı ilerledikçe kendisinin dini görüşüyle ilgili söylenen yalanlardan rahatsızlığını göstermektedir. Einstein, klasik anlamıyla bir inanan değildi; ancak katı bir inançsızlığa da sahip değildi. Evren'den bir "tanrı" olarak bahsetmekten hoşlanıyordu; fakat hiçbir kutsal kitabın anlatılarını geçerli görmüyordu. Nihayet, 24 Mart 1954'te, ölümünden sadece 1 sene önce, İtalyan bir göçmen olan Joseph Dispentiere'ye şöyle yazacaktı:
Benim dini görüşlerim ile ilgili okuduklarınız, elbette ki, sistematik olarak sürdürülen çarpıtmalardan ibarettir. Kişisel bir Tanrı'ya inanmıyorum ve bunu asla reddetmedim ve bunu net bir şekilde ifade ettim. Eğer içimde dini sayılabilecek bir his varsa o da Evren'in yapısına ve bilimin bu yapıyı açığa çıkarmasına duyduğum karşı konulamaz hayranlıktır.
Yani Einstein, ömrü boyunca bazı değişimlerden geçmekle birlikte, en ileri yaşlarında da, en erken yaşlarında inandığı inanç olan panteizm-benzeri bir Evren'e hayranlık inancıyla hayata gözlerini yummuştur. Birçok natüralist gibi, doğa üstü güçlere değil, doğanın ta kendisine güvenmiş, Evren'in yasalarının çalışma prensiplerini anlamaya odaklanmıştır. Varsayımlarla hareket etmektense, bildiklerine yoğunlaşmayı seçmiştir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 159
- 90
- 63
- 49
- 31
- 30
- 30
- 4
- 1
- 0
- 0
- 0
- Wikipedia. Religious And Philosophical Views Of Albert Einstein. (14 Mayıs 2019). Alındığı Tarih: 22 Mayıs 2019. Alındığı Yer: Wikipedia | Arşiv Bağlantısı
- N. Spencer. Did Albert Einstein Believe In God?. (4 Aralık 2018). Alındığı Tarih: 22 Mayıs 2019. Alındığı Yer: Prospect Magazine | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 22/12/2024 05:28:02 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/265
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.