Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Kitap İncelemesi: "Son Primat: Neden ve Nasıl Hayatta Kaldığımızın 7 Milyon Yıllık Öyküsü"

Kitap İncelemesi: "Son Primat: Neden ve Nasıl Hayatta Kaldığımızın 7 Milyon Yıllık Öyküsü" popular science
klasikleşmiş insan evrimi aşamaları tablosu
8 dakika
3,687
Podcast
12:38
Şafak Tok
Seslendiren
37
  • İndir
  • Dış Sitelerde Paylaş
Tüm Reklamları Kapat

Evrimin gidişatına bakacak olursak, biz de bir noktada kendimizin daha üstün bir versiyonuna dönüşeceğiz. Asıl soru ise, türümüzden evrimleşecek yeni insanları görecek kadar hayatta kalıp kalamayacağımız. Türümüzü gelecekte neler bekliyor?

Chip Walter, yeni kitabında, modern insanın baskın ve hayatta kalmış tek insan türü olmayı nasıl başardığını analiz ediyor. Kitapta, insanlığın bir sonraki döneminde neler olabileceğine dair tahminlerde de bulunuyor.

Son 4 milyar yılın defalarca gösterdiği gibi, evrimsel süreçte bolca olasılık ve hile buluyor. Yeterince milenyum beklenirse, evrimde her şey mümkün. Doğal seçilim, bizi kendimizin şimdiki halinden farklı versiyonlara ayrılmaya irademizin dışında zorluyor. Tıpkı tek bir atadan, birçok farklı türde ve görünümde Galapagos İspinozu çeşidi oluşmasını sağlaması gibi.

Tüm Reklamları Kapat

Tabii bu tür bir evrim geçirmek için, genlerimizi milenyumlar boyunca bırakacak kadar zamanımız olduğunu varsaymamız gerekiyor. Fakat Walter'a göre, bu kadar vaktimiz olmayacak. Onun yerine sonumuz gelecek; hem de pek de uzak olmayan bir gelecekte! Hatta "hayatta kalan son primatlar" bile olabiliriz. Çok sayıda tür ile birlikte, diğer primat kuzenlerimizin de yok oluşuna gün gün tanıklık edip, hepsinden sonra tarih sahnesinden silinebiliri. Walter'a göre, ne yazık ki uzun süre hayatta kalamayacağız.

Bu, ürkütücü bir düşünce; ama evrimin tüm dişlileri ve kolları, giderek daha sembolik bir yaratığa dönüştüğümüzü gösteriyor: ateşlenen sinapsları kararlara, tercihlere, sanata ve icatlara dönüştürebilen hayvanlara... Aynı zamanda kendi kendimizi hedef tahtasına da koyduk. Çünkü bu üstün ve anlamlı güçleri kullanarak, yaratıcılık ve icatlarla yönlendirilen yeni bir tür evrim (kültürel evrim) tasarladık. Böylece proteinler ve moleküller gibi eski biyolojik aygıtlarla engellenmemiş, sosyal, kültürel ve teknolojik bir sıçramalar dizisi başlatmış olduk.

Kültürel Evrim, Adapte Olamayacağımız Bir Canavar Olabilir!

Ne var ki kendimiz için fazlasıyla dişli bir rakip yaratmış olabiliriz: Bizim bile ayak uyduramayacağımız, evrimsel bir güç... İlk bakışta bunun, türümüz için bir nimet olduğu düşünülebilir: Ateş ve tekerlek, buharlı motorlar, otomobiller, abur cuburlar, uydular, bilgisayarlar, cep telefonları ve robotlar... Matematik, para, sanat ve edebiyattan bahsetmiyoruz bile! Bunların her biri, iş yükünü hafifletmek ve yaşam kalitemizi arttırmak için, özel olarak tasarlanmıştı. Fakat işin o kadar da basit olmadığı, bu gelişmelerin bazen istenmeyen sonuçları olabildiği ortaya çıktı.

Yeni ve parlak bir fikrin her hayata geçirilmesiyle, kendimizi, dünyayı daha karmaşık hale getiren yeni çözüm yollarına muhtaç halde buluyoruz. O kadar fazla değişim yapıyor; silahları, kirleticileri ve genel olarak karmaşıklığı o kadar hızlı bir şekilde şekillendiriyoruz ki, son zamanlarda teknik ve kültürel kompleksliklerden yoksun bir gezegene genetik olarak daha oldukça yeni ayak uyduran yaratıklar olarak, değişiklerden bizzat sorumlu olduğumuz halde onlara yetişmekte zorlanıyoruz. Aralıksız gelişmemizle beraber mantık dışı ve geri dönüşsüz bir şekilde, tamamen uyumsuz olduğumuz bir dünya yarattık.

Tüm Reklamları Kapat

Evrimimizin eski yükü yüzünden, kendi kendimizi yok ediyoruz. Her hayvanın kendi doğasının üzerinde bir güce sahip olmak istediğini ve bunu kazanmak için elinden geleni yaptığını zaten biliyoruz. DNA'mız, hayatta kalmayı talep ediyor. Canlılar arasındaki İsveç çakısı haline gelmemizi ve ayakları üzerinde durabilen tek primat olmamızı sağlayan neoteni, bir zamanlar olduğumuz hayvanların ilkel dürtülerini değiştirmedi; sadece güçlendirdi: Korku, öfke, anlık tatmin sağlayan şeylere olan iştahımız hâlâ bizimle. Sanıyoruz buluş gücümüzün ve eski ihtiyaçlarımızın birleşimi, yakında bizi canlılar pazarından tamamen uzaklaştıracak.

Türümüz, Çöküyor!

Bir yandan Cesur Yeni Dünya'nın üretim hattında durmaksızın ürerken, diğer yandan giderek darmadağın olduğumuzun en güçlü kanıtı, giderek artan sayıda insanın türümüzün stres altında olduğunu kabul ediyor olması. 2013 yılında yapılmış bir araştırma, ABD'nin stres ve sağlık söz konusu olduğunda kritik bir yol ayrımında olan bir ülke olduğunu gösteriyor. Amerikalılar, berbat bir döngüye kapılmış durumda: Sağlıksız yollarla stresle başa çıkarken, kendilerine verdikleri zararı görmelerini önleyen aşılmaz bariyerler koyuyorlar. Sonuç olarak da popülasyonlarının %68'i aşırı kilolu durumda, %34'ü ise obez halde - ki bu, avcı-toplayıcı kültürlerde nadiren görülen bir durumdur. On Amerikalıdan üçü depresyonda olduğunu söylüyor ve depresyon, en çok 45-65 yaşları arasındaki insanlarda görülüyor. %42'si asabi veya sinirli olduğunu, %39'u ise gergin veya endişeli olduğunu bildiriyor. X kuşağı ve Milenyum olarak adlandırılan kuşaklar, kişisel ilişkiler konusunda baby-boomer kuşağı olarak adlandırılan ebeveynlerinden bile stresli olduklarını kabul ediyorlar. Anksiyetelerimizin sonuçları o kadar kötü ki, bu sonuçlar diş kliniklerine kadar ulaştı. Diş hekimleri şimdilerde, çene ağrısı, diş eti çekilmesi ve aşınmış dişler tedavisi için 30 yıl öncekinden çok daha fazla mesai harcıyorlar. Niye mi? Gergin ve endişeli olduğumuz için uyurken dişlerimizi köklerine kadar gıcırdatıyoruz.

Her yerde laboratuvar farelerinin deneyimlerinin defalarca kanıtladığı gibi, stres, bir canlının içinde yaşadığı dünyaya giderek daha fazla uyumsuz hale geldiğinin bir işaretidir ve Darwin ve Alfred Russel Wallace'ın 150 yıldan fazla bir süre önce de gözlemlediği gibi; bir canlı ve onun yaşadığı ortam artık iyi bir ikili değilse, ikisinden birinin fedakârlık yapması gerekir - ve bunu yapan da çoğu zaman türün ta kendisidir.

Stresimizi nasıl yönetiyoruz? Pek de iyi değil. Araştırmalar, stres dağ gibi üzerimize çöktüğünde rahatlamaya çalışmak yerine, yemek yemeyi kesip internet ve televizyonla daha çok vakit geçirdiğimizi, sonrasında da aşırı yemek yiyerek geceleri uyuyamayıp ertesi güne çökük gözlü, asabi ve yorgun bir şekilde başladığımızı gösteriyor. Bu davranışları ne tetikliyor? İşte o görmezden gelmek için büyük bir çaba sarf ettiğimiz o eski ilkel dürtüler ve zaaflar.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Bu da bizi asıl sorumuza yöneltiyor: Sırada ne var?

Transhümanizm: İnsan Geleceğini Ne Bekliyor?

Sonumuz, dünyayı tüm insanlardan boşaltan, sert ve kültürel başarılarımızın parçalanmış kalıntılarıyla çürüyen kıyamet sonrası şehirlerden oluşan Terminatör tarzı bir imha olmak zorunda değil. Daha çok kendi çizgilerimizi aşarak başlarda kendimizin bile farkında olmadığı, sırtımızda inşa ettiğimiz, yeni bir yaratık olarak ortaya çıktığımız bir değişim süreci olabilir, tıpkı bir kelebeğin metamorfoz süreci gibi... İlk Neandertal, artık bir Homo heidelbergensis olmadığını biliyor muydu? Elbette hayır. Çünkü bu tarz geçişler, kademeli olarak gerçekleşiyor.

Belki de basitçe; senden veya benden çok daha zeki, sosyal açıdan becerikli ya da en azından arkadaş, tanıdık ve iş arkadaşlarından oluşan büyük gruplar arasında akrobatik bir edayla denge sağlayabilen Cyber sapiens türüne dönüşeceğizdir. Kısacası kendi yarattığı değişime ayak uydurulabilen bir canlıya... Cyber sapiens, zaman azlığı ve uzak mesafelerin neden olduğu sorunlarla baş edebilmek için belki de her biri ayrı hayatlar yaşayabilen ve daha sonra periyodik olarak çeşitli dijital benliklerine yeniden katılarak tek bir kişinin süper boyutlu bir versiyonu haline gelen, çoklu ve dijital versiyonlarını ikiye veya daha fazla parçaya bölebilecek. Robert Frost'un Gidilmeyen Yol şiirinde geçen gezginin aksine, iki yolu da farklı versiyonlarınızla seçebileceğinizi düşünsenize! Bu tür olasılıklar gerçekleşirse, içimizde önemli bir şeyin kaybolup kaybolmayacağını insanı merak ettiriyor doğrusu. Belki de bu, yeni türleri ''yeni'' yapan şeydir.

Bir grup Homo sapiens, halihazırda bir sonraki versiyonumuzun nasıl olabileceği hakkında kafa yormakta. Kendilerine transhümanistler diyen bu grup, gelecekteki antropologların geriye bakıp bizlerin hakkında "İyi zamanları oldu, fakat günümüze kadar hayatta kalamadılar." diyeceklerini düşünüyor.

Transhümanistler, yarı insan yarı makine olacağımız bir zamanın geleceğini bile öngörüyorlar. Haklı olmaları olası, çünkü uzun bir trendin bir sonraki mantıklı adımı bu. Sonuçta biz, zaten teknolojilerimizin bir parçası hâline geldik. En son ne zaman telefonunuzu kontrol ettiniz veya işe gittiniz - bilirsiniz, tam da avcı-toplayıcı atalarımızın yaptığı gibi? Uzun zamandır araçlarımızla birlikte gelişmekteyiz zaten. Şimdi bile; insanlarla makineler, gerçeklik ve sanallık, biyoloji ve teknoloji arasındaki çizgiler bulanık durumda. Yakın zamanda ise bu çizgi seğirecek ve tamamen sönecek.

Şimdi soru şu: Kendi başımıza hayatta kalabilir miyiz?

Tüm Reklamları Kapat

Kendi Başımıza Hayatta Kalabilir miyiz?

Transhümanistler, moleküler boyuttaki nanomakineler ve eski moda karbon yapılı insan DNA'sını birleştirerek, sonraki insanların sadece zihinlerini hızlandırmak ve "benliklerini" çoğaltmakla kalmayacağını, aynı zamanda Dünya'yı, Güneş Sistemi'ni ve zamanla galaksiyi dolaşırken hiper-zeki bir şekilde tasarlayıp icat ederek hızlarını, güçlerini ve yaratıcılıklarını da arttırabileceklerini tahmin ediyorlar. Çok da uzak olmayan bir gelecekte, biyolojik evrimin yüz milyonlarca yıl boyunca kurnazca ürettiği kanın yerini yapay hemoglobinle değiştirebiliriz. Mevcut nöronlarımızı, nano-üretilmiş dijital çeşitleriyle değiştirebilir, sonsuza dek genç ve güzel olmamız için bedenlerimizi yeniden oluşturmanın yollarını bulabilir ve hastalıkları ortadan kaldırarak ölümün kendisinin nihayet bir tatil yapmasını sağlayabiliriz. "Erkek" ve "kadın" terimleri bile geçmişte kalabilir. Basitçe söylemek gerekirse, biyolojik sınır eksikliği, bir sonraki insanın tanımlayıcı özelliği olabilir.

Bu tarz değişiklerin bir dezavantajı olabilir. Kendimizi süper-insan güçlerine sahip fakat ilkel yüklerimizden kurtulamamış halde bulma ihtimalimiz yok mu? Yeni ortaya çıkmış yeteneklerimiz baş edebileceğimizden fazla gelebilir. Efsanevi bir şekilde çarpışan ve korkunç sonuçlar doğuran çizgi roman kahramanları ve kötü adamlarının bir versiyonuna mı dönüşeceğiz? Bu tarz güçler, "son teknoloji" terimine yeni ve ölümcül bir anlam kazandırabilir: Bazı teknolojiler, gerçekten de ürettiğimiz son teknoloji olabilir!

Peki yeni ve ilerlemekte olan teknolojiye erişimi olmayanlar? Süper zenginler ve süper fakirler dünyasına karşı korunmalı mıyız? Denklemin bu tarafının nasıl gelişeceğini merak etmeden durmak zor.

Tüm Reklamları Kapat

Evrimin yörüngesi göz önüne alındığında, başka bir asteroit çarpışması veya küresel felaket dışında, neredeyse kesin olarak mevcut benliklerimizin iyileştirilmiş versiyonları haline geleceğiz. Son 7 milyon yıldır eğilim bu yönde. Primatlar giderek daha zeki ve daha fazla araç-gereç kullanabilir ve aynı anda daha akıllı ve daha ölümcül hale geldiler.

Şimdi soru şu, kendimize rağmen hayatta kalabilir miyiz? Bir sonraki insan haline gelmeyi başarabilir miyiz? Cevabı belirsiz olan soru bu.

Bizi kurtarması için, içimizdeki çocuğa; yani dolanmayı ve oynamayı, çıkmaz sokaklarda ilerlemeyi, imkansızı hayal etmeyi ve nedenini merak etmeyi seven o kısma güvenebiliriz. İçimizdeki çocuk, geçireceğimiz dönüşümde kaybetmeyi göze alamayacağımız, pratik olmayan ve esnek kısımdır. Çünkü o, bizi başka hiçbir hayvanın olamadığı şekilde özgür kılar. Bizi bu aşamaya kadar getiren de budur. Kim bilir, bu, belki de bir sonraki insan için de geçerli olacaktır.

Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
41
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Tebrikler! 16
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 9
  • Muhteşem! 3
  • Bilim Budur! 3
  • Umut Verici! 3
  • Merak Uyandırıcı! 3
  • İnanılmaz 2
  • Korkutucu! 2
  • Üzücü! 1
  • Güldürdü 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
  1. Çeviri Kaynağı: Popular Science | Arşiv Bağlantısı
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 27/07/2024 03:03:44 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/11244

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Elektrik
Bakteriler
Madde
Mucize
Doğal
Bebek
Sosyal
Eczacılık
Abd
Darwin
Kanat
Hayvan
İhtiyoloji
Mitler
Süt
Metabolizma
Küresel Isınma
Hindistan
Uzay
Hominid
Fizyoloji
Türkiye
Sars-Cov-2
Yaşamın Başlangıcı
Biyoteknoloji
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Bu platformda cevap veya yorum sistemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla aklınızdan geçenlerin, tespit edilebilir kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
C. Walter, et al. Kitap İncelemesi: "Son Primat: Neden ve Nasıl Hayatta Kaldığımızın 7 Milyon Yıllık Öyküsü". (25 Aralık 2021). Alındığı Tarih: 27 Temmuz 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/11244
Walter, C., Soylu, İ., Bakırcı, Ç. M. (2021, December 25). Kitap İncelemesi: "Son Primat: Neden ve Nasıl Hayatta Kaldığımızın 7 Milyon Yıllık Öyküsü". Evrim Ağacı. Retrieved July 27, 2024. from https://evrimagaci.org/s/11244
C. Walter, et al. “Kitap İncelemesi: "Son Primat: Neden ve Nasıl Hayatta Kaldığımızın 7 Milyon Yıllık Öyküsü".” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Translated by İrem Soylu, Evrim Ağacı, 25 Dec. 2021, https://evrimagaci.org/s/11244.
Walter, Chip. Soylu, İrem. Bakırcı, Çağrı Mert. “Kitap İncelemesi: "Son Primat: Neden ve Nasıl Hayatta Kaldığımızın 7 Milyon Yıllık Öyküsü".” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Translated by İrem Soylu. Evrim Ağacı, December 25, 2021. https://evrimagaci.org/s/11244.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close