Demir oksit – D vitamini,
Bakır oksit – B vitamini,
Altın oksit – A vitamini,
Gümüş oksit – K vitamini…
İlk bakışta bu eşleşmeler kulağa sadece güzel bir tesadüf gibi geliyor olabilir. Ama insan biraz durup düşününce, “Acaba bu sadece rastlantı mı, yoksa daha derin bir yapının ucuna mı dokunuyoruz?” diye sormadan edemiyor.
Bilimsel olarak bu elementlerle vitaminler arasında doğrudan bir biyokimyasal ilişki olduğunu söylemek şu an için mümkün değil. Örneğin altın ya da gümüş, vücudun temel mineral ihtiyacında yer almıyor. Ama demir ve bakır, tam tersine, canlılık için vazgeçilmez elementler. Ve ilginçtir ki, D ve B vitaminleri de en temel vitamin gruplarından. Bu eşleşmeler, işin sadece kimyasal değil, sembolik ve belki de frekans düzeyinde bir altyapısı olabileceğini düşündürüyor.
Fizikte ve biyolojide her şey titreşimle, frekansla çalışıyor. Hücreler, proteinler, enzimler… hepsinin belirli bir "enerji dili" var. Ve belki de bu eşleşmelerin bir kısmı bu görünmeyen dilin yeryüzündeki küçük yankılarıdır. Tıpkı notaların kulağa gelişigüzel değil de anlamlı gelmesi gibi.
Elbette bu tamamen doğrulanmış bir teori değil. Ama bazen bilimle sezgi bir araya gelir, orada yeni fikirlerin tohumu atılır. Bu baş harfi uyumları, belki de evrenin bize göz kırptığı küçük bir ipucu. Sanki doğa, “Bak biraz daha dikkatli bakarsan, rastlantı sandığın şeyler aslında desen” diyor olabilir.