Kamuflaj ve Evrim: Canlılar, Yaşam Alanlarında Görünmez Olacak Biçimde Nasıl Evrimleşti?
Kamuflaj, en genel anlamıyla çeşitli materyaller, renkler, yapılar, uzuvlar, organlar kullanarak bir hayvanın kendisini görünmez veya daha zor görünür (kriptik) kılması veya bir başka cisme benzeyerek saklanmasıdır. Bu hayvan türü bir leopar, bir kurbağa, bir mantis olabileceği gibi, bir insan veya bir aslan da olabilir. Yazımızda farklı türlerde evrimleşmiş kamuflaj örneklerine bol bol yer vereceğiz.
Kamuflaj Örnekleri
İnternette gördüğümüz kamuflaj örnekleriyle ilgili en büyük problem, sanki türün bütün bireyleri kusursuz veya kusursuza yakın bir kamuflaj yeteneğine sahipmiş gibi bir algı yaratıyor olmasıdır. Halbuki tür içi çeşitlilik ve çevre şartlarının o andaki durumu, bir türün spesifik bir bireyinin kamuflaj yeteneğini doğrudan etkilemektedir. Fakat bunlar arasından en sıra dışı olanlar internette daha çok paylaşıldığı için, sanki türlerin her bir bireyi her an muazzam bir kamuflaja erişebilir gibi bir algı oluşmaktadır. Bu, pareidolia konusunda gördüğümüz algıda seçicilik probleminin bir benzeridir. Bu nedenle bu gerçeğin farkına varmak ve doğadaki tüm kamuflaj örneklerinin, burada sergileyeceklerimiz kadar uç düzeyde olmayabileceğini anlamak önemlidir.
Örneklerle başlayalım. İlk görselimiz, ikonik bir örnek olan bir leopar. Aşağıdaki görselde bir leopar var ve tam olarak size bakıyor. Onu yeterince hızlı görebilecek misiniz?
Eğer birkaç saniye geçtiyse ve hala bulamadıysanız, maalesef çok geç. Eğer merak ediyorsanız, avcınız şuradaydı:
Pekala, bir diğer örnek verelim. Bir zürafa arıyorsunuz. Evet, kocaman bir zürafa! Hemen görebilirsiniz sanıyoruz?
Biliyoruz, bunu kolayca görmüşsünüzdür ama bir ihtimal görememişseniz diye, cevabı merak edenler için şuradaydı:
Biraz daha ufak türlere dönelim. İnanılmaz yakın bir çekim olmasına rağmen, bir kurbağayı görüp göremeyeceğinizi deneyelim:
Eğer bu kadar yakından göremiyorsanız, kamuflajın ne kadar önemli bir evrimsel avantaj sağladığını anlamışsınızdır. Avlamanız gereken kurbağa şuradaydı:
Bir kum örümceğine bakalım:
Ufak dostumuz şurada saklanıyordu:
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Şimdi daha spesifik bir örneğe bakalım.
Pigme Denizatı ve Kamuflajı
Mercan kayalıkları yaşaması zor olan yerlerdir. Dolayısıyla buralarda yaşayan hayvanlar, güvende kalabilmek için kamufle olacak şekilde evrim geçirmek zorundadırlar. Söz konusu mercan kayalıklarında kamufle olmaksa, pigme denizatının üzerine bulmak zordur.
2.5 santimetre civarında uzunluğa ve mercanlara benzeyen çıkıntılara sahip olan bu denizatının, Pasifik Okyanusu'nda yaşayan sadece 2 türü bulunmaktadır. Bu iki tür, yaşadıkları ortamlara adapte olacak şekilde birbirlerinden farklılaşmışlardır.
Bu denizatları kamuflajda öyle ustadırlar ki, insanlar tarafından ancak vahşi doğadan toplanan mercanlar akvaryumlara konulduğu zaman, yanlışlıkla akvaryuma hapsolduklarında keşfedilebilmişlerdir. İkili gruplar halinde çiftleşirler ve tek eşli oldukları düşünülmektedir.
Türün soyunun tehdit altında olup olmadığı bilinemiyor, çünkü henüz yeterince birey keşfedilemedi.
Daha fazla örneğe boğulmamak adına, kamuflaja biraz daha yakından bakmaya başlayabiliriz. Yazı içinde daha fazla örnek vereceğiz. Ancak tekrar edelim: bu canlıların avı veya avcısı olduğunuzu düşünecek olursanız, bu kamuflajın evrimsel açıdan ne kadar önemli olduğunu anlayacağınızı ve bildiğinizi tahmin ediyoruz.
Kamuflaj Tipleri
Günümüzde doğada birçok farklı kamuflaj tipi tespit edilmiştir. Birçok türde, evrimsel süreç içerisinde farklı kamuflaj örnekleri ve yöntemleri ortaya çıkmıştır. Bu yöntemleri 3 ana başlığa ayırmak mümkündür:
1. Gizlenme (Kripsi)
Basitçe, genel yaşam ortamı içerisindeki arkaplana adapte olma şeklinde tanımlanabilecek olan gizlenme veya kripsi, tam bir gizlenme sağlamasa da genellikle görmeyi zorlaştırıcı niteliktedir. Yukarıda buna bolca örnek gördük; ancak bir diğer örnek olması bakımından, aşağıdaki çekirgeyi bulalım:
Eğer yine göremediyseniz, yardımcı olalım:
Kripsinin veya gizlenmenin birçok farklı yöntemi vardır. Örneğin yukarıdaki çekirge, dediğimiz gibi arka plana uyum sağlayacak şekilde evrimleşmiştir. Bunun haricinde ağaçkakanlar, çöl hayvanları, tilkiler, güveler ve benzeri türler bu yönteme sıklıkla başvururlar. Bunun getirisi oldukça açıktır: Avcılar bu şekilde kamufle olmuş avlarını çok daha zor görürken, avlar da bu şekilde kamufle olan avcıları üzerlerine atlayana kadar bu türleri göremeyebilirler.
Kamuflajın ustaca örneklerinden birini Amerikan Pikası olarak bilinen ve tavşanlarla uzaktan akraba olan Ochotona princeps türü ve yaşam alanlarından biri olan Washington Eyalet Parkı'nda görmekteyiz. Bakalım tavşana epey benzeyen bu türü gizlendiği yerde bulabilecek misiniz?
Göremediyseniz, burada:
Ancak kripsinin tek yolu bu değildir. Bir diğer yöntem, tüm vücudu gizlemek yerine, bulunulan noktada belli bir renk dağılımını sergileyerek avcıları şaşırtmaktır. Çünkü avcıların çoğu avlarını belli özelliklerine dayanarak tanımlar. Örneğin, bir aslan için avının başı, gövdesi, bacakları ve bunların konumlanışı çok önemlidir. Aslanın avına nasıl yaklaşacağını, bu görsel bilgiler belirler. Ancak bazı türler, duruş biçimlerinden ötürü yanıltıcı olabilirler ve bu sayede, vücut olarak görünür olsalar da, avlanmaları zorlaşır çünkü avcılar, gördükleri şeyin avları olup olmadığından emin olamayabilirler. Bir örneği, aşağıdaki Papua Yeni Gine Kurbağaağzıdır (Podargus papuensis).
- Dış Sitelerde Paylaş
Bunun bir diğer faydası da, avcıların avlarını kandırabilmesidir. Farklı renk şablonlarının avların kafasını karıştırmasından ötürü, avcılar kolay bir şekilde avlarını yakalayabilirler.
Esmer Kurbağaağız
Aşağıdaki görseldeki türü ayırt edebildiniz mi?
Dikkatle bakacak olursanız, kamuflaj ustalarından biri olan esmer kurbağaağzı olarak bilinen Podargus strigoides türünü göreceksiniz. Avusturalya'ya özgü bu cins, aynı zamanda Tazmanya ve güney Yeni Gine'de de keşfedildi. Bu garip isim yerine yerel olarak Mopok ya da Bubok olarak da biliniyor.
İlk defa 1801 yılında İngiliz doğa bilimci John Latham tarafından keşfedilen türün belirleyici adı (strigoides), "baykuş benzeri" anlamına gelmektedir. Türün ait olduğu cins, Neoaves kladı içerisindeki genelde böcekçil ve gececi kuşlar olan Caprimulgiformes takımı içerisindedir.
Erkekleri 35-53 santimetre uzunluğuna erişebilir, 680 gram ağırlığa ulaşabilir. Ancak hayvanat bahçelerindeki örneklerin 1.5 kilogram ağırlığa kadar ulaşabildiği bilinmektedir. Sarı gözleri ve geniş gagaları bulunur. Yüksek şaklama tipi sesler çıkarırlar. Geçirdikleri evrim sayesinde yaşadıkları ağaç gövdelerinde çok iyi şekilde kamufle olabilirler.
Sıklıkla baykuşlarla karıştırılan bu tür, esasında baykuşlara göre çobanladatanlara (gecekuşlarına) ve yağkuşlarına evrimsel olarak daha yakın akrabadır. Fiziksel özellikleri baykuşlara oldukça benzeyen türün bazı belli başlı farklılıkları bulunur. Örneğin hem baykuşlarda hem kurbağaağızlarda anizodaktil ayaklar bulunur, yani 3 parmakları ileri, 1 parmakları geriye yöneliktir. Ancak baykuşların ayakları çok daha güçlüdür ve avlarını aslen ayakları ile yakalarlar. Kurbağaağızlar baykuşların aksine çok esnek bir arka parmağa sahip değillerdir, bu yüzden avlarını ayakları yerine gagalarıyla yakalarlar. Aynı sebepten ötürü baykuşlar ufak memelileri (fareler ve sıçanlar gibi) avlarken, kurbağaağızlar daha ufak canlıları ve böcekleri hedef alırlar.
Dikkat edecek olursanız türün kafasının konumu tam olarak anlaşılamamaktadır.
Normalde tür şuna benzer:
Gölgeleri Yok Etmek...
Bir diğer ilginç kamuflaj yöntemi, vücut hatlarını belli eden gölgelerin yok edilmesidir. Gelişmiş bir avcının gözünde bu numara her zaman işe yaramayabilir, ancak avlanmak üzere hızlı bir biçimde hareket ederek geniş bir alanı taramaya çalışan avcıların gözünden kaçmak için kullanışlı bir yöntem olabilir.
Özellikle yassı balıklar veya okyanus tabanlarında yaşayan hayvanlar bu yönteme başvururlar. Karalarda da, yere çok yakın yaşayan hayvanlar bu yöntemle gizlenmeye çalışırlar. Bu örneğe daha yakından bakalım, çünkü sadece kamuflajın nasıl evrimleştiğini anlamamıza yardımcı olmakla kalmıyor; aynı zamanda kamuflajın evrimin en bariz örneklerinden biri olabileceğini gösteriyor.
Yassıbalıklar deniz tabanlarına adapte olacak şekilde geçirdikleri evrimle bilinirler. Bu türün normal balıklardan evrimleştiğine dair çok net bir veri bulunur: Türün yine iki gözü vardır; ancak hep bir tarafı kumlara gömülü bulunduğundan, evrimsel süreçte gözlerden biri, diğerinin yanına kayacak şekilde evrimleşmiştir. Kısaca, atalardaki uyumsuz yapı, evrimsel süreçle kademeli olarak değiştirilmiş ve ortama adapte hale getirilmiştir. Çıkarılan fosillerde de göz yapısının kayması sırasında, gözün aldığı yola ait ara basamaklar keşfedilmiş, genetik olarak evrimsel biyoloji dahilinde ileri sürdüğümüz bir hipotez daha böylece ispatlanmıştır.
İlginç gizlenme yöntemlerinden bir diğeri de, türlerin aktif olarak kendilerini süslemesidir. Yani bu şekilde gizlenen türler, fiziksel bir kamuflaj becerisi yerine, davranışsal bir kamuflaj geliştirmişlerdir. Örneğin bazı yengeçler, yaşam alanlarında buldukları deniz kabuklarını kullanarak kendilerini süslerler ve avcılarından gizlenirler. Benzer şekilde, maskeli böceklerin nimfleri (yavru versiyonları) kum ve tozları kullanarak bu şekilde gizlenebilirler.
Kamuflajın ustalarından kar leoparları kar ve kaya kombinasyonlarında kamufle olmak konusunda son derece ustadırlar. Panthera uncia olarak bilinen bu canlılar, 3000-4500 metre rakımda yaşayabilirler. Panterler, yani büyük kediler cinsine 2008'de dahil edilmişlerdir. Yapılan evrimsel analizler en yakın akrabasının kaplanlar olduğu göstermektedir. Fotoğrafta bir kar leoparı var. Bakalım bulabilecek misiniz?
Yardım edelim:
Tabii ki bu tür kamuflajları tamamlayan olgu, hayvanların davranışlarıdır. Sadece kendini süslemek değil, avcıların olduğu veya avlanmaya yaklaşılan zamanlarda türlerin kendilerini gizlemeye yönelik eğilme, çömelme, sürünme, yavaş hareket etme, sessizleşme gibi davranışları da çok kritik öneme sahiptir. İstediğiniz kadar vücudunuz kamufle olsun, eğer ki bağırarak avınızın üzerine gidiyorsanız, kamuflajınız hiçbir işe yaramaz. Dolayısıyla evrimsel süreçte sadece fiziksel kamuflajın değil, davranışsal kamuflajın da geliştiğini görmek gerekmektedir. Çoğu zaman bu davranışlar içgüdüsel temelde olsa da, türlerin bilinçli olarak da kendilerini kamufle edebildikleri düşünülmektedir. Bu ikisi arasındaki fark için şu yazımızı okuyabilirsiniz.
Bir diğer örnek olarak, aşağıdaki fotoğrafta Ophisops elegans türü bir kertenkele bulunuyor. Bulması o kadar çok zor değil; ancak yine de hızla hareket ederken avlamanız gerektiğinde bu canlıyı görebilir ve avlayabilir miydiniz?
Fotoğraf ülkemizin Karaman ilinde çekildi. Hala tespit edemeyenler için:
Biraz daha netleştirecek olursak:
Aktif Kamuflaj
Tabii kamuflajdan bahsederken, aktif olarak renklerini değiştirebilen türlere değinmeden geçemeyiz. Bu, bizim için özellikle önemli bir noktadır, çünkü Evrim Ağacı olarak kamuflajı iki ana başlığa ayırmayı uygun görmekteyiz: aktif kamuflaj ve pasif kamuflaj. Kendi renklerini, fiziksel olarak, zaman içerisinde değiştirebilme, bize göre aktif bir kamuflaj yöntemidir ve tamamen ayrı bir evrimsel sürece ihtiyaç duyar. Pasif kamuflaj ise, türün zaten halihazırda var olan fiziksel görüntüsünden ötürü, ortama yukarıda bahsettiğimiz ve az sonra bahsedeceğimiz yöntemlerle, ister istemez kamufle olmasıdır. Evrimsel açıdan ikisi arasında önemli farklar bulunmaktadır ve biz burada pasif kamuflaja yoğunlaşacağız. Aktif kamuflajı, bir diğer yazımıza bırakıyoruz. Burada sadece renk değiştirmekte olan bir bukalemun örneği verelim:
Pasif kamuflaj örneklerinden devam edecek olursak, özellikle denizel avcılar tarafından sıklıkla kullanılan ters gölgelendirme önemli bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu türlerin vücut renkleri, farklı açılardan farklı renklere ve gölgelere uyum sağlayacak şekilde evrimleşmiştir. Bu yöntem ile vücut tamamen gizlenmez; ancak görsel bir yanılgı yaratılabilir. Örneğin aşağıdaki gibi köpekbalıklarına alt taraftan yukarıya doğru baktığınızda beyaz karnını görürsünüz. Su yüzeyinden gelen ışık da hesaba katıldığında, köpekbalığının beyaz karnı çok daha zor ayırt edilecektir. Ancak köpekbalığına yukarıdan aşağıya doğru, su yüzeyinden bakacak olursanız, bu defa gri veya diğer koyu renklerdeki sırt kısımları, suyun koyu rengiyle aynı gölgeye sahip olacak ve yine ayırt edilmesi zorlaşacaktır. Bu sebeple türler, iki farklı ve birbirlerine ters şekilde gölgelenmiş vücutlara sahiptir.
Buna benzer diğer bir kamuflaj yöntemi ise ters ışıklandırma yöntemidir. Bu, ters gölgelendirmeye göre biraz daha karmaşık bir yöntemdir. Bu niteliğe sahip türler, aktif olarak biyolüminesans (biyolojik ışıklandırma) kullanarak vücutlarının bir kısmını aydınlatırlar. Bundan sonrası ise bir önceki yöntemle aynıdır. Işığın geliş açısına göre yapılan aydınlatma, türü tehdit edebilecek yönden gelen avcıları şaşırtacak veya avın görülmesini zorlaştıracaktır. Bunu ustaca yapan türlerin başında Parıldayan Enop Mürekkepbalığı (Watasenia scintillans) gelir ve aşağıda gösterilmiştir:
Tabii ki, ışıkla kamufle olmanın en basit yollarından biri, transparan görünümdür. Özellikle denizanalarında sıklıkla görülen bu yöntem, her yönden gelecek saldırılar için oldukça kullanışlıdır. Aşağıda Aurelia labiata türü bir denizanası görülmektedir:
Bu temel kripsi yöntemlerini anladıysak, ikinci ve üçüncü yöntemleri de vererek evrimsel analiz kısmına geçebiliriz.
2. Benzeşme (Mimikri)
Kamuflaj yöntemleri arasında en ilginç yöntemlerden biri de, başka türlere veya canlılara benzemektir. Buradaki fark, ölü arkaplan yerine, aktif olarak yaşayan, canlı türlere benzemektir. Bunun temel nedeni, avcıların avların bu şekilde benzeştiği türlerle ilgilenmemesidir. Avlar, bu şekilde avcılarından gizlenebilirler. Mimikrinin de çok fazla alt türü bulunmaktadır: Batezyan (Bates tipi), Mülleryen (Müller tipi), Emsleyen (Emsley tipi), Wasmannyan (Wasmann tipi) mimikri bunların bazı örnekleridir.
Batezyan Mimikri
Batezyan mimikride (Henry Walter Bates tarafından keşfedildiğinden böyle anılır), bir tür, avcısının onu avlaması için faydalı olacak bir diğer türe benzemez. Bir diğer deyişle, tür her ne kadar bir başka türe benzese de, avcılar bu diğer türü de avlayabilmektedirler. Evrimsel süreçte bu tip mimikri ancak popülasyon içerisinde bu tür mimikriyi kullanan az sayıda birey varsa oluşmaktadır. Yani eğer ki bir popülasyondaki tüm bireyler bu şekilde farklı türe benziyorlarsa ve o benzenen tür de avcılar tarafından avlanabiliyorsa, bu şekilde bir kamuflajın herhangi bir avantajı olmayacaktır. Örnekleri aşağıdadır:
Burada, A ve B türleri, yani sırasıyla Dolichovespula media ve Polistes sp. türleri, gerçek birer yabanarısıdır. Diğer dördü (A-F) ise, sırasıyla Eupeodes sp., Syrphus sp., Helophilus pendulus ve Clytus arietes türleridir. Bunların hiçbiri gerçek yabanarıları değildir. Dikkatli inceleyecek olursanız, her biri yabanarılarının kötü birer kopyası gibidir. C, D ve E türleri arı sineği türleridir ve arılarla bir alakaları yoktur. Sonuncusu ise bir yabanarısı böceğidir ve yabanarısı değildir. Son türün yabanarıları gibi kanatları bile yoktur ve bacakları hiç benzemez; ancak vücut planları benzemektedir ve bu sayede kamufle olabilirler.
Mülleryen Mimikri
Mülleryen mimikride (Fritz Müller tarafından keşfedildiğinden böyle anılır), birbirine benzeyen iki türün avcılarını korkutmak için kullandıkları sinyaller birbirlerine çok yakındır ve bu sayede birbirlerine benzeyerek, birbirlerinin avcılarını uzak tutabilirler. Dolayısıyla burada mutualistik bir evrimsel ilişki söz konusudur: iki taraf da bu kamuflajdan faydalanır. Buna iki örnek verebiliriz:
Yukarıdaki örnekte Hierococcyx varius türü şahin gugukkuşları, Accipiter badius türü gerçek şahinlere benzerler. Bu türlerin ikisi de benzer avcılara sahiptirler, ancak birbirlerine benzeyerek, ortak avcılarını kaçırabilirler. Çünkü av-avcı ilişkileri doğada her zaman çok net değildir. Gugukkuşlarını avlayan bir avcı, şahinleri de avlayabilir; ancak gugukkuşlarını tercih ediyor olabilir. Bir diğer avcı için de aynısı şahinleri daha çok tercih edecek şekilde doğru olabilir. Ancak bu iki avcı da, genel olarak iki türü de avlıyor olabilir. İşte Mülleryen mimikri sayesinde türler iki avcıyı da uzak tutma şanslarını ortalama bir değere getirebilmektedirler. Yani tek bir avcıya karşı tam korumadansa, iki avcıya birden, daha düşük seviyeli koruma mümkün olabilmektedir.
Buradaki kelebekler ise uzun bir süre Batezyen mimikri örneği olarak sayılmış olsalar da, kelebeklerin avcılarıyla olan ilişkilerinin netleşmesi sonucu Mülleryen mimikrinin görüldüğü anlaşılmıştır. Yukarıda gözüken Limenitis archippus türü naip kelebekleri, aşağıdaki Danaus plexippus türü kral kelebeklere benzemektedirler. Bu türlerin ikisinin de tadı avcıları için berbattır. Birbirlerine benzemeleri sayesinde ortak avcılarını uzak tutmayı başarırlar. Yani berbat bir tada sahip olsalar da, avcıları yok değildir.
Emsleyen Mimikri
Bir diğer mimkri örneği ise Emsleyen (M. Emsley tarafından ileri sürüldüğü için böyle anılmaktadır) veya Mertensiyen (Robert Mertens tarafından geliştirildiği için böyle anılmaktadır) mimikridir. Bu tür mimikride tehlikeli bir tür, daha az tehlikeli bir türe benzeyerek avlarını şaşırtır.
Yukarıdaki iki yılandan ilki Texas Mercan Yılanı olarak bilinen Micrurus tener türüdür. Sağ taraftaki ise Meksika Süt Yılanı olarak bilinen Lampropeltis triangulum annulata alttürüdür. Bunlardan süt yılanı tamamen zararsız bir türdür. Texas Mercan Yılanı ise son derece ölümcül zehre sahip bir türdür. Bu iki tür birbirlerine oldukça benzerler. Aslında ikisi de, sahte mercan yılanları olarak bilinen ortalama düzeyde zehre sahip olan bir ara türün kopyalarıdır. Zaten burada çok detaylarına girmesek de, evrimsel analiz açısından Emsley tipi mimikri oldukça karmaşık bir sisteme sahiptir, özellikle de av-avcı ilişkileri söz konusu olduğunda... Biz burada sadece temel bilgileri vermek istiyoruz, çok detaya girmeyeceğiz.
3. Hareket Şaşırtması
Kamuflajın bir diğer yolu da, sadece fiziksel görünümü kullanmak değil, aynı zamanda o fiziksel görünümün hızlı hareketi sayesinde avcıların kafasını karıştırmaktır. Bu tür kamuflajın ikonik örneği, şüphesiz zebralardır. Zebraların çizgileri, sabit dururlarken bile aslanlar gibi avcıların kafasını karıştırmaya yetmektedir, çünkü daha önce de bahsettiğimiz gibi, vücudun konumunu ve yönelimini anlamayı zorlaştırmaktadır. Ancak bir de zebralar karmakarışık bir şekilde harekete geçtiklerinde, avcılarının görsel verileri iyicene karışmakta ve avların tekil konumlarını tespit etmeleri çok daha zorlaşmaktadır. Aşağıda bunun baş döndürücü (ve fazla bakma durumunda biraz da mide bulandırıcı olabilen) bir örneğini görmekteyiz:
Bu fotoğrafa siz bile uzun bakacak olursanız, midenizin bulandığını ve hatta başınızın ağrımaya başladığını deneyimleyebilirsiniz. Çünkü gözünüzden beyninize iletilen veriler, hayvanların tekil konumlarını tespit edip o konumda hatırlamanızı güçleştirmektedir. Normalde beynimiz, etrafımızda olan biten olay ve olguların, cisimlerin yerlerini bilmek ister. Bu sebeple, bir arkadaşınızla şakalaşırken, eğer arkadaşınızın size vurup vurmayacağından emin değilseniz, vücudunuz otomatik olarak savunma pozisyonuna geçer; ancak tam olarak da savunmaya geçemezsiniz ve iki arada bir derede kalırsınız. Burada da benzer bir durum vardır: beyniniz, gözlerinizden gelen veriyi tam olarak işleyemediğinden, ondan uzak durmaya çalışacaktır. İşte avcılara da olan muhtemelen budur. Gözlerinin önünde hızla hareket eden çubuklar varken, avlarına odaklanmak zorundadırlar ve bu, beyinleri için oldukça zor bir iştir.
Dolayısıyla hızlı hareketler, güçlü bir kamuflaj örneği olabilirler. Sadece zebralarda da değil, birçok çekirge türünde ve geyiklerde bu şekilde kamuflaja rastlanmıştır.
Kamuflajın Evrimi: Evrimi, Kamuflaj ile Anlamak
Öncelikle, evrimin ne olduğunu ve nasıl gerçekleştiğini hatırlamakla başlayalım: Evrimin gerçekleşebilmesi için mutlaka genetik çeşitlilik gerekmektedir. Neyse ki, genleri olan her canlının genetik çeşitliliği de ister istemez olmaktadır. Bunun sebebi, çok sayıda genetik çeşitlilik mekanizmasının olması ve bu mekanizmaların sürekli olarak, nesiller içerisinde genleri düzenli olarak değiştirmesidir. Bu mekanizmaları, Evrim Mekanizmaları yazı dizimizi okuyarak öğrenebilirsiniz.
Yani popülasyon içerisinde genetik çeşitlilik olmaksızın, evrimin gerçekleşmesi çok zordur. Çünkü evrim, genetik çeşitlilik üzerine nesiller içerisinde etkiyen seçilim sonucu oluşur. Ortada, "seçilebilecek" bir çeşitlilik bulunmuyorsa, evrimin de gerçekleşmesi mümkün olmayacaktır. Ancak dediğimiz gibi, her zaman ve mutlaka genetik çeşitlilik vardır veya kısa sürede oluşur. Genetik yapısı hiç değişmeyen canlılar bulmak imkansızdır.
Başka yazılarımızda da bahsettiğimiz gibi, diğer türlerdeki genetik çeşitlilik, insan gözüne bol gözükmemektedir, çünkü o çeşitliliğe gözlerimiz alışık değildir. Bunu, kendi türümüz içerisindeki çeşitliliği bile fark edememizden anlayabiliriz: Uzak Doğulu insanların hepsi Avrupalılara büyük oranda benzer gözükseler de, Uzak Doğulular kendilerini birbirlerinden kolaylıkla ve ciddiyetle ayırt edebilmektedirler. Bunun sebebi, Uzak Doğu'da yaşamamış olan bizlerin, bireyler arası kendilerine has farklılıkları göremememizdir. Aynı durum, bir ayı türü veya bir çekirge türü için de geçerlidir. Bu hayvan türlerinde inanılmaz büyük bir çeşitlilik söz konusudur; ancak özellikle bu hayvanlar ile ilgilenmiyorsanız, bu farklılıkları bir bakışta tanımanız olanaksız olacaktır. Ancak bu, o türlerde çeşitlilik olmadığı anlamına gelmez.
İşte bu geniş çeşitlilik, çok sayıda özelliği kapsayabilir: renk farklılıkları, ton farklılıkları, biçim farklılıkları, boy, uzunluk, genişlik, irilik, göz, kulak, ağız, diş, çene, anatomi, fizyoloji, davranış ve daha nicesi... Her bir tür içerisindeki milyonlarca bireyin her biri, birbirinden farklıdırlar. Bu devasa çeşitlilik, türlerin sürekli olarak farklılaşması için sonsuz bir malzeme demektir.
Kamuflaj olgusu, çok uzun bir evrimsel geçmişe dayanmaktadır ve aslında türlerin kamuflaj becerilerinin değişmesi, yeni türlerin evrimleşmesinin habercilerinden birisidir. Türler, her ne kadar av-avcı ilişkileri, yaşam biçimleri, beslenme türü, habitat, vb. özellikler açısından sürekli farklı değişkenlere maruz kalsalar da, çoğu zaman saklandıkları veya yaşadıkları/bulundukları ortamlar büyük oranda sabit kalabilmektedir. Örneğin, deniz tabanlarında yaşayan bir canlının avcıları ve çevresi evrimleşiyor olsa da, deniz tabanı evrimleşmemektedir ve milyonlarca yıldır, üç aşağı beş yukarı aynı kalacak şekilde sürmektedir.
Dolayısıyla, tür içerisindeki çeşitlilik dahilinde, her zaman bazı bireyler diğerlerine göre ortamına daha uyumlu olacaktır. Burada anlaşılması gereken kilit nokta, kamuflajın mükemmel veya kusursuz olmayışıdır. Yazımızın en başında da belirttiğimiz gibi, görsel kareler olarak yakalanan ve fotoğraflanan örnekler, binlerce çekim arasından en gizli görünenlerinin seçilmesiyle ortaya çıkarılmaktadır; çünkü insanların ilgisini çeken budur. Ancak doğada bakacak olursanız, aynı bireyin iki farklı zamanda aynı başarıda kamufle olamadığını göreceksinizdir. Benzer şekilde, tür içerisindeki bireylerin tamamı da aynı kamuflaj başarısına sahip olamaz. Bazıları bir miktar daha başarılı iken, bazıları bir miktar daha başarısızdır.
Bunu, evrimsel sürecin uzun zamanına vuracak olursanız, kademeli olarak türlerin ortamlarına nasıl adapte olup, bu ortama göre evrimleştiklerini kolayca anlayabilirsiniz. Aslında bu durum, deneysel olarak da Endler Deneyi gibi deneylerde gösterilmiştir. Yeni ortamlara bırakılan türler, çok kısa sürede kamuflaj açısından farklı yönlere evrimleşerek, yeni ortamlara adapte olabilmektedirler. Aslında kamuflaj, uyum başarısı açısından çok güçlü bir baskı olduğundan, en hızlı evrimleşen özelliklerden birisidir.
Dolayısıyla kamuflaj, türlerin aktif olarak yaptıkları bir durum değildir (bukalemun gibi örnekler hariç). Türler, bilinçli olarak ortama uyum sağlamazlar! Seçilim, türler üzerinde sürekli baskı yaratarak, onların nesiller içerisinde ortamlarına adapte olmalarını ve evrimleşmelerini sağlar. Dolayısıyla bir türün bilinçli olarak bir diğerine veya ortamına adapte olmasını düşünmek anlamsızdır ve gerçek dışıdır. Türler bunu bilinçli olarak yapmazlar ve yapamazlar da. Evrim, istekle ve arzuyla değil, hayatta kalma ve üreme başarısıyla gerçekleşir.
Aslında aktif kamuflaj da bundan çok farklı değildir. Daha uzun bir şekilde, bir foto-bilgi olarak paylaşabiliriz; ancak basitçe aktif kamuflajda olan, türün ortamdan aldığı bilgiye tepki göstermesidir. Yani tıpkı yüzünüze gelen bir yumruğa karşı gözlerinizi hızla kapatmanız gibi, aktif kamuflaj yeteneği olan hayvanlar da, çevrelerinden gelen uyarılara, renk değiştirerek tepki verirler. Basitçe, utandığınız zaman yüzünüzün kızarmasından çok farklı değildir bu durum. Sadece utanmanıza gerek yok, nefesinizi tutarak da, bilinçli olarak yüzünüzü kızartabilirsiniz. Bukalemunlarda olan, bunun bir adım ötesidir ve evrimsel sürecin kamuflaj ve duygusal sinyal açısından en önemli örneklerinden biridir.
Her iki durumda da, türün ortamına kamufle olacak şekilde evrim geçirmesi, evrim açısından hızlı olsa da azımsanacak veya küçümsenecek bir olay değildir. Çünkü fiziksel yapının değişmesi, beraberinde yüzlerce değişikliği sürükleyebilir. Yani bir tür, sürekli iki renk arasında değişiyor ve evrimleşiyor olsa bile, aynı renge tekrar döndüğünde, birebir aynı özelliklere sahip olmayabilir.
Örneğin, bir güve ya da kelebek türü belli zaman dilimlerinde koyu, belli zaman dilimlerinde açık renkli olacak şekilde evrimleşebilir. Bunun sebebi çevresinin sürekli değişiyor olması olabilir. Ancak bu kelebek türü, nesiller içerisinde koyu renkten açık renge evrimleştikten sonra, koşulların eski haline dönmesinden ötürü tekrar koyu renge evrimleşirse, eski haline dönmüş demek değildir. Çünkü evrim, bu şekilde çizgisel ilerleyen bir olgu değildir. Evrimsel değişimler, beraberinde birçok beklenmedik değişimi getirebilir. Bunun sonucunda türler, birebir eski hallerine dönmüş gibi gözükseler de, yapısal ve davranışsal olarak tamamen farklı bir türe evrimleşmiş olabilirler. Bu ufak veya büyük değişimler, kademeli olarak birikerek, yeni türlerin, cinslerin ve hatta daha kapsamlı taksonomik grupların evrimleşmesiyle sonuçlanabilir. İşte bu sebeple, çevrenin değişimi ve türlerin buna nesiller içerisinde, kademeli olarak adapte olmaları evrimin ve türleşmenin itici güçlerinden biridir.
Yukarıda verdiğimiz mimikri türü evrimin de tek sebebi, karşılıklı evrim denen olgudur. Bir arada yaşayan ya da birbirleriyle ekolojik olarak ilişkili olan türlerin, birbirleriyle birlikte evrim geçirmesine karşılıklı evrim adını veriyoruz. Türler, bu süreç dahilinde av-avcı ilişkileri geliştirebildikleri gibi, yukarıda örneklerini verdiğimiz ortak savunma veya saldırı yöntemleri de geliştirebilirler. Yine, bu süreç bilinçli ve isteğe bağlı bir süreç değildir. Yani bir şahin gugukkuşu, bir şahine gidip "Gel beraber evrim geçirelim." demez. Ancak doğa, bu türler ekolojik olarak birbiriyle ilişkili olduklarından, ikisine ortak seçilim baskıları uygular. Bu sebeple türler, birbirleriyle ortaklaşa bir evrimsel süreçten geçerler. Bunun sonucunda tamamen farklı özellikler evrimleşebileceği gibi, yukarıdaki örnekler gibi ortak stratejiler de evrimleşebilir. Evrimin ne yöne doğru gideceğini ise, türler üzerine etki eden binlerce ve milyonlarca değişkenin bileşik etkisi belirler. Dolayısıyla şartlar birebir aynı olmadığı sürece, birebir aynı özellikler evrimleşmez. Aralarında mutlaka ayırt edici farklar bulunacaktır.
İşte bu sebeple, benzer ortamlarda yaşayan hayvanlar, birbirleriyle tamamen alakasız da olsalar, birbirleriyle ortak özellikler evrimleştirebilirler (burada "evrimleştirmek"ten kasıt, türün bilinçli olarak bir özelliği var etmesi değil, doğal süreç içerisinde bir özelliğin evrimleşmesidir). Karalarda evrimleşen memelilerin bir kısmı (yunuslar, balinalar, vb. türler ve ataları) denizlere yeniden adapte olduklarında, balıklara benzer yüzgeçler ve kuyruklar evrimleşmiştir (bkz: Geri Evrim). Ne var ki buradaki amaç mimikri değil, benzer doğa koşullarından ötürü benzer yapıların ortaya çıkmasıdır. Yukarıda verdiğimiz örneklerdeyse, benzer özellikler evrimleştirmekten çok, birbirine benzemenin çeşitli evrimsel avantajları olduğu için bu özellikler evrimleşmektedir.
Bu konu üzerinde biraz düşünecek olursanız, kamuflajın evrimle olan ilişkisini anlayabilir ve buradan yola çıkarak tüm evrimsel süreçleri anlamlandırabilirsiniz.
Özet ve Sonuç
Uzun lafın kısası, kamuflajın evrimi oldukça klasik bir evrim örneğidir. Zaten Doğal Seçilim'den bahsederken verilen "Sanayi Devrimi'ne adapte olan biberli güve" örneği de, bu yüzden tipik bir örnektir. Görebileceğiniz üzere, biberli güveye yer bile vermeden, sadece kamuflajdan yola çıkarak binlerce evrim örneği saymak mümkündür.
Popülasyonlar içerisinde çok geniş bir desen, yapı, davranış, özellik çeşitliliği bulunur ve bu çeşitliliğe sürekli olarak yeni varyasyonlar, evrimin genetik mekanizmaları sayesinde dahil edilir. Bu özellik farklılıkları içerisinde, nesiller içerisinde en adaptif olanlar seçilir ve diğerleri elenir. Bu şekilde, evrim gerçekleşir. İşte kelebekler gibi genelde av konumunda olan türlerde, desenlerin farklılığından ötürü avcılarını bir anlık yanıltabilecek nitelikte olanlar da, binlerce ve milyonlarca yıldır seçilmektedir. Elbette, her tür, benzer sorunlara, benzer evrimsel çözümler üretememiştir; çünkü her popülasyonun genetik dağılımı ve üzerine etki eden faktörler birbirinden farklıdır. Ancak çoğu zaman, en azından kategorize edilebilecek kadar benzer çözümler evrimleştiği görülür. Bu açıdan bakıldığında, türlerin avcılarına benzer yapılar evrimleştirmeleri ve bu sayede bir anlık yanılgı yaratabilmeleri, evrimsel süreçle oluşamayacak bir özellik değildir (zaten bir özellik oluşabildiğine göre, evrimsel bir açıklaması olmak durumundadır).
Kamuflajla ilgili yapılabilecek bir çarpıtma, yazı içerisinde de değindiğimiz gibi, bu yapıların "kusursuz çalıştığı"na yönelik iddialardır. Halbuki bu, hayvanlar alemini hiç tanımamaktan kaynaklanır. Bu yanıltıcı kamuflaj ve desenler asla kusursuz çalışmaz; hatta çoğunlukla başarısız olunur. Üstelik farklı bireylerin farklı desenlerini incelediğinizde, bireyden bireye çok ciddi farklılıklar olduğunu ve örneğin, bu örnekte desenlerin bir baykuş gözüne birebir benzemediğini, arada net farklılıklar olduğu görülür. Ancak buna rağmen, bu özelliklere sahip olanlar, hiç sahip olmayanlara göre avantajlı konumda kalmış ve bugüne kadar seçilmişlerdir. Dolayısıyla, bu yapıların evrimsel açıdan analizi oldukça net olarak bilinmektedir.
Öyle ki, Vladimir Nabokov'un yazdığı bir makalede, bir türün avcısını taklit etmenin, o avcıdan korunmak için geliştirilebilecek diğer tüm yöntemlerden daha verimli ve masrafsız olduğu, bu sayede bu tür evrimsel değişimlerin çok daha muhtemel olduğu aktarılmaktadır.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 21
- 9
- 8
- 8
- 5
- 5
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- M. Hopkin. Dragonfly Flight Tricks The Eye. (5 Haziran 2003). Alındığı Tarih: 23 Temmuz 2020. Alındığı Yer: Nature | Arşiv Bağlantısı
- Horned Lizard Conservation Society. What Is A Horned Lizard?. (20 Eylül 2013). Alındığı Tarih: 23 Temmuz 2020. Alındığı Yer: Horned Lizard Conservation Society | Arşiv Bağlantısı
- WWF Global. Leafy Sea Dragon. (17 Ağustos 2017). Alındığı Tarih: 23 Temmuz 2020. Alındığı Yer: WWF Global | Arşiv Bağlantısı
- Marine Biology. Day Octopuses. (9 Kasım 2017). Alındığı Tarih: 23 Temmuz 2020. Alındığı Yer: Marine Biology | Arşiv Bağlantısı
- P. R. Ehrlich, et al. The Color Of Birds. (1 Ocak 1988). Alındığı Tarih: 23 Temmuz 2020. Alındığı Yer: Stanford University | Arşiv Bağlantısı
- Ocean. Midwater Squid, Abralia Veranyi. (23 Temmuz 2020). Alındığı Tarih: 23 Temmuz 2020. Alındığı Yer: Ocean | Arşiv Bağlantısı
- J. Still. (2005). Butterflies & Moths: Get To Know The Natural World (Collins Wild Guide). ISBN: 978-0007191512. Yayınevi: HarperCollins UK.
- L. N. Carvalho, et al. (2006). The Almost Invisible League: Crypsis And Association Between Minute Fishes And Shrimps As A Possible Defence Against Visually Hunting Predators. Neotropical Ichtyology. | Arşiv Bağlantısı
- A. Barbosa, et al. (2008). Cuttlefish Camouflage: The Effects Of Substrate Contrast And Size In Evoking Uniform, Mottle Or Disruptive Body Patterns. Vision Research, sf: 1242-1253. | Arşiv Bağlantısı
- G. Mitchell, et al. (2010). On The Origin, Evolution And Phylogeny Of Giraffes Giraffa Camelopardalis. Transactions of the Royal Society of South Africa, sf: 51-73. | Arşiv Bağlantısı
- W. C. Sherbrooke. (2003). Introduction To Horned Lizards Of North America. ISBN: 978-0520228276. Yayınevi: University of California Press.
- C. Weirauch. (2006). Anatomy Of Disguise: Camouflaging Structures In Nymphs Of Some Reduviidae (Heteroptera). American Museum Novitates, sf: 1-18. | Arşiv Bağlantısı
- M. V. Srinivasan, et al. (1995). Strategies For Active Camouflage Of Motion. Proceedings of the Royal Society B: Biological Sciences. | Arşiv Bağlantısı
- A. Mizutani, et al. (2003). Motion Camouflage In Dragonflies. Nature. | Arşiv Bağlantısı
- R. A. Kittie. (1988). Countershading: Universally Deceptive Or Deceptively Universal?. Trends in Ecology & Evolution, sf: 21-23. | Arşiv Bağlantısı
- R. C. King, et al. (2006). A Dictionary Of Genetics. ISBN: 978-0195307627. Yayınevi: Oxford University Press.
- D. B. Ritland. (1995). Comparative Unpalatability Of Mimetic Viceroy Butterflies (Limenitis Archippus) From Four South-Eastern United States Populations. Oecologia, sf: 327-336. | Arşiv Bağlantısı
- P. Jouventin, et al. (1977). Observational Learning Of Baboons And Avoidance Of Mimics: Exploratory Tests. Evolution, sf: 214-218. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 24/11/2024 12:21:18 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/10
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.