Handikap İlkesi ve Masraflı Sinyallerin Dürüstlüğü: Tavuskuşları, Potansiyel Eşlerini Neden Kuyruklarıyla Aldatamazlar?
Her ne kadar doğaya yönelik algılarımız kişiden kişiye değişiklik gösterebilse de, doğadaki simetri ve estetik olgusu göz ardı edilemez bir gerçektir. Bir kelebeğin kanadından, bir tavus kuşunun kuyruğuna kadar, estetik anlamda insanların gözüne güzel gözüken oluşumları ilk etapta oluşmaya iten ve daha sonra da doğal seçilimin acımasız rekabetinde canlıya tutunmasını sağlayan temel neden ya da ilke nedir?
Elbette cevap, cinsel seçilimdir. Her ne kadar canlılar amansız bir hayatta kalma mücadelesi verse de, bir yandan da hayatta kalabilenler arasında bir üreme savaşı süregelmektedir. Sadece hayatta kalma başarısı konusunda değil, aynı zamanda hem hayatta kalıp, hem de üreyebilme konusunda başarılı olanlar seçilir ve çoğalırlar. Böylece kendilerini her iki açıdan da avantajlı kılan genleri gelecek nesillere daha çok aktarırlar. İşte hayatta kalma konusu çerçevesinde şekillenen seçilime "doğal seçilim", üreme mücadelesi çerçevesinde şekillenen seçilime "cinsel seçilim" adını vermekteyiz. Ancak cinsel seçilim, son derece geniş bir kavram. Bu kavram içerisindeki spesifik bir alt başlık, güzellik ve estetik kavramını daha iyi anlamlandırabilmemizi sağlayabilir: Handikap İlkesi.
Handikap İlkesi Nedir?
Bir düşünün: Eğer ki evrimsel süreç hayatta kalma ve üreme gibi "vahşi" ve hatta "ölümcül" bir mücadele üzerine kuruluysa, neden tüm hayvanlar birbirlerini aldatacak ve kandıracak mekanizmalara sahip değiller? Evet, bunun bazı izlerine sahibiz; örneğin kamuflaj veya zehirli bir hayvanı taklit etme gibi özellikler, türlerin birbirlerini kandırmasının avantajlı olmasının bir ürünü. Ama evrimi bu iki temel ilke ("hayatta kalma" ve "üreme") çerçevesinde izah edebiliyorsak, o zaman bütün özellikler aldatıcı ve yanıltıcı nitelikte olmalıdır.
Örneğin hiçbir kuş, gerçekten sağlıklı olmak zorunda değildir. Sadece sağlıklıymış gibi davranması yeterli olacaktır. Söz konusu büyük kuyruklara, ağdalı şarkılara, parlak renklere gerek yoktur. Ama doğa, bu tür abartılı özelliklerle doludur. Sadece bu da değil! O özellikler, gerçekten de sağlıklı bireyler tarafından sergilenen, dürüst sinyallerdir. Yani daha parlak bir tavuskuşu, gerçekten de daha soluk renklere sahip bir kuştan daha sağlıklıdır; dolayısıyla onu seçmek, gerçekten de avantajlı olacaktır. Halbuki evrimsel süreçte pek tabii aldatıcı/sahte sinyaller evrimleşebilirdi; ama bunların çok daha azınlıkta olduğunu görüyoruz.
İşte Handikap İlkesi, tam da bu soruyu çözmeyi başaran açıklamalardan birisidir. Handikap İlkesi, üretimi masraflı olan sinyallerin güvenilir sinyaller olmasının, güvenilmez (sahte) sinyaller olmasından daha avantajlı olacağını söyler. Çünkü bu masraflı sinyalleri üretmeyi başarabilen bireyler, gerçekten de avantajlı ve uyum başarısı yüksek bireyler olmalıdır. Eğer bir birey gerçekten uyum başarısı yüksek bir birey değilse, bu masraflı sinyalleri (parlak renkler gibi) üretmesi imkansız olacaktır. Yani sahte sinyal fikri kulağa hoş gelse de, sahte bir sinyali üretebilmek için de uyum başarısının yüksek olması, hatta belki gerçek sinyali üretenlerden bile daha yüksek uyum başarısına sahip olması gerekecektir. Bu durum, evrimsel açıdan anlamsızdır ve dolayısıyla sahte sinyaller üretenler ya gerçekten uyum başarısı yüksek olmayan bireyler olacaktır, ya da zaten bu tür sinyaller hiçbir zaman üretilemeyecektir.[1]
Bunu şöyle düşünün: Eğer ki insan toplumlarında aşırı pahalı eşyalar satın alabilme yeteneği, üreme başarısını arttırıyor ise, bu sinyali üretebilecek kişiler gerçekten de zengin kişiler olmak zorundadır; çünkü fakir insanlar pahalı eşyalar satın alamayacaktır. Elbette insanlar, sahte ürünler üreterek bu sorunun üstesinden gelmektedir; ancak o ürünlerin sahteliğinin anlaşılması halinde bireyin o sinyali hiç üretmemekten daha bile kötü duruma düşeceği ileri sürülebilir. Bu durumda, sahte ürün alımı, uzun vadede üreme başarısını arttırmak için avantajlı bir strateji olmayabilir.
Bir diğer deyişle Handikap İlkesi, bir canlının evriminde kendini "kasten" tehlikeye atacak (gerek fiziksel olarak gerekse ileride değineceğimiz gibi içgüdüsel olarak) özelliklerin ortaya çıkması ve pozitif geribildirim etkisi ile cinsel seçilim yoluyla bunların popülasyon içinde yaygın hale gelmesidir. Görebileceğiniz gibi bu ilke, cinsel seçilimin kalbinde yatan "doğal seçilim ile çatışan özellikler" kavramıyla doğrudan doğruya ilişkilidir.
Burada kritik bir nokta, handikap ilkesiyle ilişkili olan özelliklerin insan eliyle, yapay olarak seçilmemiş olmasıdır. Bir özelliğin handikap ilkesi çerçevesinde değerlendirilebilmesi için, o türe vahşi doğada hayatta kalma açısından bir dezavantaj ama üreme açısından bir avantaj sağlaması gerekmektedir. Örneğin güvercin yetiştiriciliği ve köpeklere yönelik düzenlenen güzellik yarışmaları, buna bir örnektir: Bu hayvanların özellikleri, insanlar tarafından rastgele belirlenmiş kriterlere göre seçilmektedir ve çoğu durumda bu hayvanlar, vahşi yaşamdan uzak hayatlar sürmektedir.
Öte yandan yaban hayatın içinde evrimleşen kuşların pek çok rengi barındıran boyunları veya bir kelebeğin parlak mavi kanatları, doğrudan doğruya doğanın seçilimine maruz bırakılır ve sınanır - ki ileride göreceğimiz üzere bu olgu, handikap ilkesinin en önemli unsurudur. Peki canlıları bu tarz özellikler kazanmaya itmenin ve görünürde hayatta kalma bazında oldukça dezavantajlı görünen bu özelliklerin daha da fazla evrimleşmesinin mekanizması nedir?
Av Olmak Üzere Olan Bir Ceylan Gözünden Handikap İlkesi
Öncelikle, bir canlıda handikap sayılacak özelliğin genlerinin gelecek nesillere aktarılmasına fayda sağladığı pek çok alan olduğunu belirtmemizde fayda var. Yani bir handikap her ne kadar çoğu zaman cinsel seçilimle benzeştiriliyor olsa da pek çok bilim insanına ilk başta oldukça mantıksız gelen ceylanların bir avcı görünce sanki kışkırtıyormuşçasına zıplaması gibi uzun vadede doğal seçilime fayda sağlayan farklı çeşitleri de bulunmaktadır.[2]
Şimdi yeniden sorumuza dönecek olursak, tıpkı bir önceki ceylan örneğinde olduğu gibi evrimin kısa vadeli değil, çok uzun bir süreçte sayılamayacak kadar çok tekrar ve minik düzenlemelerle çalıştığını düşünmemiz gerek. Eğer bunu bir örnekle açıklamak istersek, kendimizi Afrika savanalarında yaşayan bir av hayvanı olarak canlandırmamız yeterli. Bulunduğumuz ekosistemde sayısız jenerasyon geçirdiğimizi ve topluluğumuzun fit bir üyesi olduğumuzu düşünelim ve bu çevikliğimizi gerek dosta gerekse bizi avlayabilecek herhangi bir canlıya gösterme güdümüz olsun - ki bu mantıklıdır; çünkü canlılar, çatışmaları mümkün olduğunca fiziksel kavgaya dökmeden çözmeye eğilimlidirler. Bu, evrimsel enerji ekonomisi bakımından en verimlisidir: Baş edemeyeceğiniz bir rakip veya av ile en başından uğraşmamak bir avcı için faydalıdır; kendisinin baş edilemeyecek bir av olarak göstermek de av olacak hayvan için avantajlıdır. Bu iki avantaj bir araya geldiğinde, güçlü bir pozitif seçilim baskısı oluşur ve ilk etapta dezavantajlıymış gibi gözüken sinyalleme nitelikleri kuvvetle seçilir (bunlar renkler gibi fiziksel özellikler veya belirli davranışlar olabilir).
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Bu durumda, bir avcıya kendinizin ne kadar fit olduğunuzu göstermek, kısa vadede her ne kadar enerji israfı ve tehlikeli gibi görünse de, en kolay avları seçerek daha kolay hayatta kalabilecek biçimde evrimleşen avcıları caydırması sayesinde avantajlı olacaktır. Tıpkı biz insanlar gibi, fit olan ve olmayan avları ayırt edebilme yetisi bakımından üstün olan avcılar, bu tarz bir gösteriş yapan hayvanlar ile vakit kaybetmekten uzak durmayı tercih edecektir (veya doğrudan doğruya bu tür bir içgüdü evrimleşecektir). Sonuç olarak, ilk bakışta oldukça anlamsız, hatta hayatta kalma güdüsüyle çelişiyor gibi gözüken bir özellik, gerek bir güdü gerekse bir oluşum, uzun vadede hem bizim avcıdan kaçmamızı hem de avcının bizi yakalamak için gereğinden fazla enerji sarf etmesini engellemiş olur. Peki bu ilkenin doğal seçilimin aksine, cinsel seçilimdeki yeri nedir?
Dişi Bir Tavus Kuşunun Gözünden Handikap İlkesi
Eğer yukarıdaki örneğimizi farklı bir canlı ve ekosistemde hayal edersek, Handikap ilkesinin A. Zahavi gibi önemli biyologlarca ortaya atılmasının nedenini anlamak oldukça kolaylaşacaktır. Bunun için günümüzde bu ilkenin önemli bir kanıtı olarak gösterilen Pavo cristatus’a (mavi tavus kuşu) bakmamız oldukça faydalı olacaktır. Ancak bu örneğimizde, eş tercihi yapacak dişi bir tavus kuşu gözünden bakmak, anlamamızı kolaylaştıracaktır: Eğer tavus kuşlarının görsel şölen niteliğinde olan kuyruklarının henüz yeni yeni evrimleşmeye başladığı bir dönemdeki dişi tavus kuşunun eş seçimini, bir mantık çerçevesine oturtmak istersek, uzun ve göz alıcı bir kuyruğun aslında bir erkek tavus kuşunun fitliğini simgelediğini düşünmek işimizi oldukça kolaylaştıracaktır.
Bir dişi tavus kuşunun gözünde, bir erkek, eğer büyük ve çekici bir kuyruğa rağmen hayatta kalabiliyorsa, çiftleşme ve sonraki nesillere gen aktarma adına oldukça iyi bir adaydır. Sonuçta daha iri kuyruklu bir kuş, daha kısa kuyruklu bir kuş gibi hayatta kalabilmiştir - hem de o iri ve yavaşlatıcı kuyruğa rağmen! Demek ki daha iri kuyruğa sahip olan o erkek tavus kuşunu, kısa kuyrukludan daha bile güçlü yapan bir şeyler vardır. Sadece bu da değil: Büyük bir kuyruk uçuş enerjisi bakımından kısıtlayıcı olmanın yanı sıra, bu devasa kuyruk üzerindeki parlak renkler, erkek bir kuşun o renkleri mümkün kılan proteinleri ne düzeyde üretebildiğinin bir sinyalidir.
Evrim, Bilinçle veya Arzuyla Olmaz!
Burada kritik bir nokta şudur: Elbette bir ceylan, aslanın ne düşüneceğini hesap edemez. Bir aslan, ceylanın kafasından geçenleri bilip, ona göre plan yapamaz. Bir tavus kuşu, eşini seçerken oturup hesap kitap yapmaz, matematiği kullanarak en uyumlu bireylerin nasıl var olabileceğini öngörmez. Dişiler erkekleri, erkekler dişileri belirli kriterlere göre seçerler; ama bu kriterler, onların bilinçli bir şekilde belirledikleri kriterler değillerdir. Genlerine işlemiş, içgüdüsel tercihlerdir. Biraz açalım.
Dişilerin erkekleri seçimi üzerinden gidelim: Her dişi tavuskuşu, kendince bir erkek tercihinde bulunur. Bu tercih, o dişinin geçmişi, genleri, deneyimleri, vb. unsurlarla belirlenir. Ancak insan-harici türlerin çoğunda tercihler, baskın olarak genetik içgüdülerle yapılır. Dolayısıyla bu tercihleri etkileyen genlerdeki çeşitlilik (mutasyonlar gibi varyasyon), dişi tavuskuşlarının tercihini etkileyecektir. Bu genler, renk algısı, cinsel dürtüler, vb. özellikleri ve davranışları etkileyen genlerdir. Bunlar değiştikçe, tercihler de doğal olarak değişecektir.
Madalyonun öteki yüzünde ise erkekler vardır. Bunlar da dişileri seçerler; ancak bu, çok daha kısıtlı bir şekilde yapılır. Onların asıl görevi, dişileri etkileyebilmek ve diğer erkekler yerine kendilerini seçmelerini sağlamaktır. Bunun için gösterişli kuyruklarını sallarlar, (tavuskuşları değil ama özellikle de şarkıcı kuşlar) şarkılar söylerler, yani doğal seçilimin eleyeceği, riskli davranışları sergilerler. Onlar da bunu bilinçli bir şekilde, oturup hesap kitap yaparak yapmazlar. Bu davranışları tetikleyen ve şekillendiren genlere sahiplerdir. O genler değiştikçe, davranışlar da değişir. Yine, genler haricinde de bu davranışları etkileyen faktörler (yaşanmışlıklar, bireysel geçmiş, vb.) mutlaka vardır; ancak genler (ve bu genlerden doğan içgüdüsel davranışlar) en önemli bileşeni oluşturmaktadır.
İşte bu noktada madalyonun iki yüzü birleşmektedir: Her iki taraf da, genleri (ve sözünü ettiğimiz diğer faktörler) çerçevesinde belirli tercihlerde bulunur. Bunların bazıları avantajlı tercihlerdir, bazıları dezavantajlı tercihlerdir; ancak bireyler, bunu bilmezler. Hatta belki de tercihte bulunduklarının farkında bile değillerdir (bunu nasıl yorumlayacağınız, hayvanların ne kadar bilince sahip olduğuyla ilgilidir). Ama bu tercihleri yaparlar, ona göre davranırlar ve bu durum, belirli yavruların oluşmasını sağlar. Eğer o tercihleri yapan (veya o tercihleri etkileyen davranışları mümkün kılan) genler, içinde yaşanılan ortam için uyumlu yavruları (gen kombinasyonlarını) doğuruyorsa, o soy hatları diğerlerine baskın ve üstün gelecektir; böylece tür, o genleri daha fazla taşıyan bireylerden yöne değişmeye başlayacaktır. Yani evrimin yaşanması için, bilince, arzuya, isteğe gerek yoktur. Hayvanları tamamen otomatik makinalar gibi hayal etseniz bile (ki öyle değillerdir; ama öyle olduklarını varsaysanız bile), aynı şekilde evrimleşmeyi sürdürebilirlerdi.
Handikap İlkesi Her Yerde!
Her ne kadar biyolojinin sosyolojiye uyarlanması tehlikeli sonuçlar doğurabilse de, kimi zaman sosyolojik olguların en azından bir kısmını biyolojik temellerle izah etmek, en azından bu temellerle benzeştirmek mümkün gözüküyor.
Yukarıda da örneklediğimiz gibi, eğer ki zenginliğin ve gösterişin bir insanın üreme şansını arttırıcı bir unsur olduğunu varsayarsak, pahalı ürünler alıp, zenginliğin gösterişini yapmanın dürüst bir sinyal olduğunu söyleyebiliriz. Elbette bu dürüstlük, kişinin bireysel dürüstlüğü ile alakalı değildir; burada söz ettiğimiz dürüstlük, bu pahalı ürünleri durmaksızın sergilemeyi başaran birinin gerçekten de zengin olma ihtimalinin yüksek olmasıdır.[3] Yani pahalı ürün kullanımı ile zenginlik arasındaki ilişkinin dürüst bir ilişki olduğunu söyleyebiliriz.
Elbette bu tür ilişkiler, zaman içerisinde kültürel olarak değişebilmekte ve biyolojik özden uzaklaşabilmektedir. Örneğin halk arasında giderek yaygın olarak bilinen (veya en azından inanılan) bir olgu, zenginlerin gösterişten daha uzak durması, daha fakir (veya orta sınıftan) olanlarınsa gösterişe daha fazla önem vermesi, dolayısıyla pahalı ürün kullanımının dürüst bir sinyal olmaktan çıkmasıdır. Benzer şekilde, eğer ki toplum zenginliği üreme açısından çekici bir özellik olarak görmüyorsa, bunu sinyalleyen kişiler boşuna sinyalliyor demektir. Dolayısıyla bir sinyalin dürüst olması, onun gerçekten avantajlı olduğunu garanti etmemektedir. Tıpkı bir mutasyonun yapısı gereği avantajlı veya dezavantajlı olamayacak olması, ancak ve ancak o mutasyon çevre ile sınandıktan sonra avantajlılık durumu belirlenebilecek olması gibi, handikap ilkesinin parçası olan özellikler de sırf dürüst sinyalleri üretiyorlar diye gerçek anlamda avantajlı olmak zorunda değillerdir. Sinyaller, üretildikten sonra çevreyle sınanacak, başarı yüzdeleri buna göre belirlenecektir.
İnsanlarda handikap ilkesinin gördüğümüz bir diğer saha, iş arama sahasıdır. İş arayanlar, oldukça masraflı ve yüksek kaliteli eğitimlerini sinyalleyerek, işverenlere kendilerini seçmeleri için bir işaret üretirler. Bunu, yalnızca bu şekilde pahalı ve zorlu bir eğitimin üstesinden gelebilecek kişiler yapabilirler; dolayısıyla burada da üretilen sinyal, gerçekten de pahalı ve zorlu bir eğitime işaret etmektedir.[4] Yani dürüst bir sinyaldir. Yine bu örnekte de, pahalı ve zorlu bir eğitimin illâ kaliteli bir eğitim olmasının gerekmemesi veya bunun her zaman bir tercih nedeni olmayabilecek olması eleştirilebilir.
Zahavi'nin meşhur Arap gevezekuşu (Argya squamiceps), buna insan-harici güzel bir örnek sunmaktadır. 30 yıl boyunca yaşayabilen bu sosyal kuş türünde aynı aileden olmayan bireyler, birbirlerinin yavrularının bakımını üstlenmektedir. Normalde aile içi yavru bakımı, akraba seçilimi ile kolaylıkla izah edilebilen bir davranıştır; ancak Arap gevezekuşlarında bu bakımı yapanlar, aile dışı bireylerdir. Bu nedenle akraba seçilimi bu olguyu izah etmekte kullanılamaz. Zahavi'ye göre bu davranış, handikap ilkesi ile rahatlıkla izah edilebilir: Kendi yavrularına ek olarak başkalarının yavrularının bakımını da üstlenen bireyler, çok masraflı bir sinyal üretmektedir ve bu sinyal, gerçekten de dürüst bir şekilde onların uyum başarısının yüksekliğini göstermektedir. Bu da onların karşı cinsi etkileme ihtimalini arttırmaktadır.
Sonuç
Sonuç olarak Handikap İlkesini bir canlının kendi fitliğini kanıtlamaya yönelik oluşturduğu ve geliştirdiği stratejiler ve yapılar bütününün pozitif geribildirim ile yani kendi içinde kısır bir döngüyle (tıpkı tavus kuşlarının hep daha iyi ve gösterişli kuyruğu seçmesi gibi) gelişmesi olarak tanımlayabiliriz. Bu ilke, doğada birçok yerde karşımıza çıkmakta ve masraflı sinyallerin neden dürüst sinyaller olması gerektiğini göstermektedir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 4
- 4
- 2
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ R. A. Johnstone. (1995). Sexual Selection, Honest Advertisement And The Handicap Principle: Reviewing The Evidence. Biological Reviews of the Cambridge Philosophical Society, sf: 1-65. doi: 10.1111/j.1469-185x.1995.tb01439.x. | Arşiv Bağlantısı
- ^ A. Zehavi, et al. (1997). The Handicap Principle. ISBN: 9780195100358. Yayınevi: Oxford University Press, USA.
- ^ B. R. BliegeBird, et al. (2015). Signaling Theory, Strategic Interaction, And Symbolic Capital1. Current Anthropology, sf: 221-248. doi: 10.1086/427115. | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. Spence. (1973). Job Market Signaling. The Quarterly Journal of Economics, sf: 355-374. doi: 10.2307/1882010. | Arşiv Bağlantısı
- N. Ely - A. Zahavi, et al. (2020). The Handicap Principle : A Missing Piece Of Darwin's Puzzle. ISBN: 0195100352. Yayınevi: Oxford University Press.
- D. J. Penn. (2020). The Handicap Principle: How An Erroneous Hypothesis Became A Scientific Principle. Biological Reviews, sf: 267-290. doi: 10.1111/brv.12563. | Arşiv Bağlantısı
- R. Dawkins. (1976). Gen Bencildir. ISBN: 978-9944-315-79-1. Yayınevi: Kuzey Yayınları. sf: 226-230.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 30/12/2024 21:49:12 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/9460
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.