Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Pareidolia Nedir? Bize Bir Şeyler Fısıldadığını Sandığımız Şekiller!

12 dakika
76,990
Pareidolia Nedir? Bize Bir Şeyler Fısıldadığını Sandığımız Şekiller! Jamie O'Connell
Bulutlar bize bir şeyler mi fısıldıyor?
Tüm Reklamları Kapat

En basit tanımıyla pareidolia (ya da "hatalı anlam yükleme") bir şeyi, aslında olmadığı bir diğer şeye benzetmektir. Daha teknik tanımıyla pareidolia; bir gözlemcinin, belirsiz uyaranlar aracılığıyla haberdar olduğu bir şeyi, aşina olduğu diğer şeye benzetmesi durumudur. Burada "belirsiz uyaranlar"dan kasıt, benzetilen şeyin aşina olunan diğer şeye sadece yüzeysel olarak benziyor olmasıdır.

Eğer bulutlarda hayvanlar veya yukarıdaki fotoğraftaki gibi "tanıdık cisimler"e ait şekiller gördüğünüzü düşündüyseniz, hayatınızda en azından bir defa pareidolia deneyimlemişsiniz demektir. Pareidolia genellikle net olarak görülemeyen cisim veya yapıları daha önceden bilinen cisimlere benzetme şeklinde karşımıza çıksa da, kimi zaman "tost üzerinde ünlü bir kişiyi görme" gibi ilginç boyutlara da varabilmektedir. Diğer bilinen örnekleri bulutlarda şekiller görme, düşük çözünürlüklü fotoğraflarda uzaylılar veya insan yüzleri görme, geri çalınan kaset, CD veya plaklarda gizli mesajlar duyma, vb. sanrılı durumlardır.  Ancak pareidolia, sadece bulutlarla ilgili bir durum değildir ve sesleri benzetmek gibi çok farklı şekillerde karşımıza çıkabilir.

Aslında bu bir bulut değil!
Aslında bu bir bulut değil!
Guff

Bu durum, sinirbilimde rastgele gelen uyaranlara beynin halihazırda bilinen bir bilgiyi çağırmasıyla verdiği tepki olarak bilinmektedir. Bir tür afofeni örneğidir; yani alakasız veriler arasında ilişki kurarak soru işaretlerini giderme yöntemi olarak görülür. Beynin, çelişen uyaranları çözmesi için geliştirdiği kusurlu yöntemlerden sadece birisidir. 

Tüm Reklamları Kapat

Nano klozet? Görseldeki cisim her ne kadar mini bir tuvalet gibi gözükse de, aslında görüntü bir entegre devrenin 15.000 kat büyütülmesiyle elde edildi ve gördüğünüz açıklık yaklaşık 1 nanometre genişliktedir. Fotoğraf, Japonya'da bulunan SII Nanotechnology isimli laboratuvarda, bir elektron mikroskobu ile çekildi. Bu fotoğraf, 49. Uluslararası Elektron, İyon ve Foton Işını Teknolojisi ve Nanoüretimi Konferansı'nda düzenlenen Sıradışı/Güzel Mikrogörsel Yarışması'nda "En Sıradışı Fotoğraf" kategorisinde birinci seçildi. Fotoğrafın açıklamasına göre ise görselde görünen, devre üzerindeki hatalardan biri...
Nano klozet? Görseldeki cisim her ne kadar mini bir tuvalet gibi gözükse de, aslında görüntü bir entegre devrenin 15.000 kat büyütülmesiyle elde edildi ve gördüğünüz açıklık yaklaşık 1 nanometre genişliktedir. Fotoğraf, Japonya'da bulunan SII Nanotechnology isimli laboratuvarda, bir elektron mikroskobu ile çekildi. Bu fotoğraf, 49. Uluslararası Elektron, İyon ve Foton Işını Teknolojisi ve Nanoüretimi Konferansı'nda düzenlenen Sıradışı/Güzel Mikrogörsel Yarışması'nda "En Sıradışı Fotoğraf" kategorisinde birinci seçildi. Fotoğrafın açıklamasına göre ise görselde görünen, devre üzerindeki hatalardan biri...
Science Is Awesome

Carl Sagan ve Julian Huxley gibi bilim insanları tarafından pareidolia olgusunun evrimsel süreçte insanın kendine benzeyen diğer varlıkları tanımlaması için evrimleştirdiği bir özellik olduğu ileri sürülmüştür; buna ilerleyen kısımlarda geleceğiz. Bu konuda tartışmalar sürüyor olsa bile, günümüzde bu araştırmacıların haklılık payı bulunduğu ve vahşi doğada bu özelliğin insanın hayatta kalmasına katkı sağlamış olabileceği düşünülmektedir. Pareidolia, günümüzde insan evrimi ve psikoloji dahilinde incelenmektedir. En sık görülen durumun cisimleri insan yüzlerine benzetme, alakasız sesleri insan seslerine benzetme şeklinde olması, ileri sürülen fikirlerin doğruluk payı olabileceğini göstermektedir.

Burada pareidolia olgusuna bol miktarda görsel örnek bulmanız mümkün; ancak biz, bunlardan sadece bir tanesini ele alalım:

Rastgele oluşan bir su birikintisinde Dünya haritası?!
Rastgele oluşan bir su birikintisinde Dünya haritası?!
Reddit

Bu fotoğrafta, yağmur sonrasında şemsiyesini toplayan ve kuruması için kenara bırakan birinin şemsiyesinden sızan suların yerde oluşturduğu bir şekli görüyoruz. Şekil, Dünya coğrafyasını azıcık bilen biri için bile oldukça çarpıcıdır: Neredeyse eksiksiz bir Dünya haritası, suyun birikme şekline bağlı olarak yerde, tamamen rastgele bir şekilde oluşmuştur. İşte bu fotoğraf, kör tesadüflerin ve tamamen rastgele meydana gelen şeylerin, aslında tamamen anlamsız olsalar da, insan beyninin bilgi-işlem niteliklerinden ötürü nasıl da anlamlıymış gibi gözükebileceğine dair hoş bir örnektir.

Ne dersiniz, fotoğraftaki su damlaları bize bir şey anlatmak mı istiyor? O su damlaları bir güç tarafından, size bir mesaj vermek için mi yönlendirildi? Su damlaları, Dünya'nın coğrafi görünümüne dair "içsel ve derin bir bilgiye" mi sahip? Eğer isteyecek olursanız, sadece bu fotoğrafa bakarak geliştirebileceğiniz fantezi-temelli safsataların ucu bucağı yoktur. Halbuki burada olan şey çok basittir: Tesadüfler, görsel sanrılar (pareidolia) ile algıda seçiciliğin harika bir bileşimi... Hepsi bu! Ne demek istiyoruz, bir bakalım:

Tüm Reklamları Kapat

Tesadüf mü?!

Dünya'da insanların yaşadığı bölgelerde, insanların görebileceği şekilde akıl almaz sayıda minik su birikintisi oluşmaktadır. Fotoğraftaki, bu sayısız oluşumdan sadece 1 tanesidir. Bu, istatistiki olarak bize "bir şeylere benzer gelebilecek" yapıların oluşması için istatistiki olasılıkları tetikleyen ilk adımdır. Eğer ki sürekli bir yerlerde su birikintileri oluşmuyor olsaydı, böyle bir birikintinin oluşması da mümkün olmayacaktı. Dolayısıyla birilerinin bu birikintiyi Dünya haritasına benzetmesi de mümkün olmayacaktı. Haliyle, bu fotoğrafın çekilmesi de... İşte tesadüf, yani "beklenmedik olasılıkların gerçekleşmesi" halinin halk arasındaki karşılığı burada devreye girmiştir. Tesadüfen; ancak tesadüfle ilgili aşağıda paylaşacağımız diğer yazılarımızda da anlattığımız gibi, incelendiğinde tamamen fiziksel, kimyasal ve biyolojik yasalara uygun ancak bilinçli bir şekilde yönlendirilmemiş olaylar, ilginç sonuçlar doğurabilmektedir. Bu su birikintisinde olan da budur.

Şunu anlamak gerekiyor: Evren'de tesadüfler vardır! Tesadüfler bilim dışı veya bilimsel olarak çalışılamaz kavramlar değil, olasılık matematiğinin sıradan bir uygulamasından ibarettirler. Pareidolia sürecinde de olan, büyük oranda budur. Tesadüfler, Evren'de süregelen olaylara dair korkmamız veya uzak durmamız gereken açıklamalar değillerdir. Bazı şeyler, sırf tesadüf eseri olurlar, evet!

Bu konuları daha önceden çok anlattığımız için burada detayına girmeyeceğiz; ancak merak edenler için birkaç kaynak verelim: Evrimin tesadüflerle ve kaosla ilişkisini öğrenmek için "Evrim, Rastlantı/Tesadüf ve Kaos" başlıklı makalemize, evrim üzerinden giderek genel olarak bilim dahilinde tesadüflerin yerini öğrenmek için "Evrimde Tesadüflerin Anlamı ve Bilimsel Analizi Üzerine..." başlıklı makalemize, "evrende tesadüflerin olmadığı" iddiasının hüsnükuruntudan ibaret olduğunu öğrenmek için buraya, evrendeki sistemlerin tesadüflerle ilişkisi için buraya, bilgisizce yapılan olasılık hesaplarının tesadüflerle ilgili nasıl hatalı çıkarımlara yol açabileceğini öğrenmek için buraya ve son olarak, fizik ile biyoloji arasındaki bir paralellik üzerinden tesadüflerin yerini öğrenmek için buraya bakabilirsiniz. 

Pareidolia Neden Evrimleşti?

Bu su birikintisine biz değil de, bir karga ya da ayı bakıyor olsaydı, böyle bir şey çıkarsayacak mıydı? Bizler, Dünya'nın genel görünümünün neye benzediğini bilen canlılarız. Dolayısıyla etrafımızda gördüğümüz ama alışık olmadığımız şeyleri, bildiğimiz şeylere benzetme eğilimimiz çok yüksek. İşte buna görsel sanrı ya da pareidolia deniyor.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Öyle ki, beyinlerimiz cisimlerin genel hatlarında "insan yüzüne benzer" şekiller görecek şekilde özelleşmiştir. Çünkü evrimsel geçmişimizde insan yüzlerini tanımak ve ayırt edebilmek, çok ciddi bir avantajdı ve bu nedenle de seçilim baskısı yaratıyordu.

Burada gördüğünüz bir memeli hayvanın (muhtemelen insanın) rahmindeki endometriyum adı verilen mukus tabakasından alınan bir doku örneğinin mikroskop altında görüntüsüdür. Aslında her zaman bu şekilde gözükmez; ancak doku şans eseri öyle bir şekil almış ki, neredeyse tüm hatlarıyla bir dinozora, hatta spesifik olarak T. rex'e benziyor.
Burada gördüğünüz bir memeli hayvanın (muhtemelen insanın) rahmindeki endometriyum adı verilen mukus tabakasından alınan bir doku örneğinin mikroskop altında görüntüsüdür. Aslında her zaman bu şekilde gözükmez; ancak doku şans eseri öyle bir şekil almış ki, neredeyse tüm hatlarıyla bir dinozora, hatta spesifik olarak T. rex'e benziyor.
Haneen Al.Maghrabi

Bir düşünün: Çalılar ardında leopara benzeyen bir şeyler görüyorsunuz; ancak leopar mı, değil mi emin değilsiniz. Sizce şu iki gruptan hangisi hayatta kalırdı: Çalılardan gelen görsel veriyi kullanarak o şeyin bir leopar olduğunu varsayacak biçimde işleyenler mi, yoksa leopar olmadığını varsayanlar mı? Tabii ki ilk grup; çünkü eğer o şey bir leopar değilse ve siz öyle olduğunu varsayarsanız belki azıcık korkar, azıcık yersiz tepki verirsiniz ama gerçekten leopar ise hayatta kalma şansınız artar. Eğer o şey gerçekten leopar ise ve siz leopar olmadığını varsayarsanız, ölürsünüz. Dolayısıyla insan evriminde beyinler, her zaman muğlak görüntü ve sesleri tanıdık görüntü ve sesler olarak algılayacak biçimde evrimleşmiştir.

"Bugün Osman Bey metro durağı Pangaltı girişinde, Taksim yönü metrosunun geçtiği yerde bu maymun figürünü gördüm. Bu figür boyanın dökülmesiyle oluşmuş."
"Bugün Osman Bey metro durağı Pangaltı girişinde, Taksim yönü metrosunun geçtiği yerde bu maymun figürünü gördüm. Bu figür boyanın dökülmesiyle oluşmuş."
Saçlı (@yemreatasayar, Twitter)

Benzer şekilde, evrimsel tarihimizde kendi türümüze ait yüzleri tanımamız da büyük öneme sahip; çünkü vahşi doğada kabileler rekabet halindelerdi ve hangi bireyin hangi kabileden olduğunu bilmek, çalılardaki surata benzer şekillerin saldırmaya hazırlanan bir insan olup olmadığını önceden tespit edebilmek hayatta kalmanın anahtarlarından birisiydi. İşte bu nedenle beyinlerimiz, özellikle de yüze benzeyen şekillere fazlasıyla duyarlıdır. Bunun yan etkisi de şu: Aslında insan yüzü olmayan; ancak onun genel hatlarını taşıyan cisimleri de insan yüzüne benzetmeye başladık.

Bir "çöp adam yüzü".
Bir "çöp adam yüzü".

Esasında gerçekçi bir şekilde bakacak olursak bu çizim, insan yüzüyle pek az benzerlik taşımaktadır. Çünkü neredeyse hiçbir insanın yüzü gerçek bir çember şeklinde değildir ve pek azının gözleri ve ağzı çöp adam gözü ve ağzına benzer. Siz hiç tamamen yuvarlak gözlü veya çizgi şeklinde ağza sahip, kulakları ve hiçbir kılı olmayan, burnu bulunmayan, derisi olmayan bir insan gördünüz mü? Ne var ki beynimiz, bu şekli gördüğü anda, bir anlık bir tereddütte dahi bulunmaksızın bu çizimin bir "insan yüzü" olduğunu düşünecek ve o şekilde bilgileri işleyecektir. Halbuki tamamen alakasız bir geometrik şekli de simgeliyor olması muhtemeldir; örneğin buradaki matematiksel ifadeye ve ürettiği şekle bir göz atın.

Ne kadar direnirseniz direnin beyniniz sizi bu fotoğrafı bir insan yüzü olarak görmeye zorlayacaktır. Esasında bir yüzün neredeyse tüm özelliklerinden yoksun ve bariz şekilde bir tuvalet unsuru olan bu yapı, beynimiz tarafından cisimlerin diziminden ötürü inatla bir insan yüzü olarak anlanır. Kimi zaman bu tip şekilleri bir anlığına veya loş ışıkta gören insanlar, orada bir insanın olduğunu sanarak korkabilirler ya da hayal güçlerini çalıştırarak ilginç hikayeler üretebilirler.
Ne kadar direnirseniz direnin beyniniz sizi bu fotoğrafı bir insan yüzü olarak görmeye zorlayacaktır. Esasında bir yüzün neredeyse tüm özelliklerinden yoksun ve bariz şekilde bir tuvalet unsuru olan bu yapı, beynimiz tarafından cisimlerin diziminden ötürü inatla bir insan yüzü olarak anlanır. Kimi zaman bu tip şekilleri bir anlığına veya loş ışıkta gören insanlar, orada bir insanın olduğunu sanarak korkabilirler ya da hayal güçlerini çalıştırarak ilginç hikayeler üretebilirler.

İşte en baştaki Dünya haritası örneğinde olan da budur: Sıra dışı bir şekli, tanıdığımız bir cisme ya da şekle benzetiyoruz. Dünya haritasına benzetmemiz de buradan geliyor. Bulutlara baktığımızda tavşanlar, köpekler, vs. görüyor olma nedenimiz de bu... Bu bir sanrı, çünkü ne o bulutlar, ne de yerdeki su birikintileri bizim tanıdığımız bir şeylere benzemek için o şekle giriyorlar. Biz, binlerce olası şekil arasından benzeyenleri ayırt ediyoruz. Bize benzer gelmeyen bir şey, başka bir yaşam formu için başka bir şekle benziyor olabilir.

Nebuladaki El: Sadece Yeryüzünde Değil, Gökyüzünde de Pareidolia!

Doğada sadece yüzler görmeyiz. Kendimize ait organların şekillerini, başka hayvanları veya basitçe insan tarafından tanımlanan figürleri (örneğin ülkelerin şekillerini) görebiliriz. Bulutlarda bunu sıklıkla yaptığımız gibi, astronomik oluşumlarda da bol bol karşılaşırız. Göze veya herhangi bir bitkiye benzediği için abartılı yargılara vardığımız nebulalar buna örnektir. Yüzbinlerce şekilsiz astronomik oluşumu umursamayız; ancak 3-5 tane tanıdık gelen şekli popülerize ederiz. İşte bu, insanlığın düştüğü göz yanılgısının üzerine, bir de toplumsal algı yanılgısının bir örneğidir.

Tüm Reklamları Kapat

Chandra

Burada da, "elinden ateş atar" gibi gözüken bir astronomik oluşum görmekteyiz. Aslında olan, merkezde yer alan beyaz-mavi görünümlü pulsardan yayılan maddedir. Pulsarın kendisinin çapı 18 kilometre kadardır; ancak yaydığı mavimsi madde 150 ışık yılı genişlikte bir bölgeye yayılmaktadır! Bu pulsarın kendisi, kendi etrafında saniyede 7 defa dönmektedir ve Dünya'nın sahip olduğu manyetik kuvvetin 15 trilyon katına sahiptir. Bu müthiş hızlı dönüş ve yoğun manyetik alan, elektronlar ile iyonların etrafa karmakarışık bir şekilde saçılmasına neden olmaktadır ve aynı zamanda fotoğrafta gördüğünüz nebulayı oluşturmaktadır.

Burada görülmesi gereken, fotoğrafın açısından ötürü de insanların yanılgıya düşüyor olmasıdır. Bir başka açıdan bu oluşum ele hiç benzemeyecektir. Dahası, bu fotoğraf bir X-Işını Teleskobu tarafından çekilmiştir, o yüzden bu şekilde gözükmektedir. Nebuladan saçılan farklı kimyasallar, farklı renklerde gözükmektedir. Bir başka dalga frekansında, aynı oluşum tamamen farklı gözükecektir. Ancak bu fotoğraflar bir kere popüler hale geldiğinde, sanki bu oluşumun bir anlamı varmış gibi pazarlanmaktadır. Ancak yoktur.

Yapbozu Tamamlayan Parça: Algıda Seçicilik

Bu da bizi son noktamıza götürüyor: algıda seçicilik... Dediğimiz gibi, yerde akıl almaz miktarda fazla su birikintisi oluşuyor. Fakat biz, sadece ilgimizi çekenlere odaklanıyoruz. Hatta kendimizi zorlayarak, ilgi çekici olmayan bir şeyi ilgi çekici olan bir diğer şeye benzetmeye çalışıyoruz. Bu nedenle ilgi çekici olmayanlar göz ardı ediliyor ve sadece az sayıda ilgi çekici olan göze sokuluyor. Örneğin yukarıda paylaştığımız su birikintisi, Dünya haritasını andırmıyor olsa asla fotoğrafı çekilmeyecekti. Tıpkı geri kalan katrilyonlarca farklı su birikintisi gibi... Dolayısıyla üzerinde kafa yormayacak ve bize gizli mesajları olup olmadığını düşünmeyecektik. Ya da aşağıdaki kelebeğe bir bakalım:

Tüm Reklamları Kapat

Diaethria cinsi kelebeklerdeki 88 veya 89 sayısı bir pareidolia örneğidir.
Diaethria cinsi kelebeklerdeki 88 veya 89 sayısı bir pareidolia örneğidir.
Learn About Butterflies

Diaethria cinsinden olan 12 farklı kelebek türünün kanatlarında, insan gözüne 88 veya 89 sayıları gibi gözüken lekeler yer alıyor. Türlerin kanatlarındaki lekeleri şekli, boyutları ve kalınlıkları birbirlerinden farklı olabilmektedir. Diaethria clymena türünde, çizgiler oldukça kalınken ve bu sebeple lekeler bir 88 sayısına benzerken, Diaethria neglecta gibi daha ince çizgilere sahip bireylerde sayı 89'u andırmaktadır.

Sanrıların (pareidolia) güzel bir örneği olan bu lekelerin elbette 88 ya da 89 sayısıyla hiçbir alakası yok. Ancak insan, kendi bilgi dağarcığı dahilinde bu desenleri sayılara benzetiyor ve onu görüyor. Kelebeklerin kanatlarında binlerce farklı desen tipi bulunuyor ve bunlardan bir tanesinin bizim bir sayıyı nasıl yazdığımıza benzemesi çok normal! Hele ki o sayı, iki yuvarlağın alt alta denk gelmesiyle kolayca elde edilebiliyorsa...

Bu görsel illüzyonu özel kılan en önemli şey, herhangi bir şekilde "özenle ve insan algısını kandırmaya yönelik olarak hazırlanmış" görseller içermiyor oluşu. Yani sanatçılar ve bilim insanları tarafından tasarlanmış bir yanılgı mekanizması bulunmuyor. Belki tek "sıradışı" nokta, fotoğrafın çekilme açısı veya fotoğraftaki kişinin konumu olabilir; ancak o kadar. Yani bu, sıradan bir doğa fotoğrafı aslında... Ancak insan beyninin hemen "en kolay cevaba" kaçmasına harika bir örnek teşkil ediyor! Beynimiz, gözümüzden gelen verileri olabildiğince hızlı bir şekilde "bildiği kalıplara" uydurmaya çalışmaktadır. Bu sayede, işlem hızını dikkate değer miktarda artırırken, bu ve bunun gibi örneklerde olduğu gibi hatalı sonuçlara varılmasına neden olabilir. İllüzyonu göremediyseniz, kafanızı sağa çevirerek fotoğrafa tekrar bakın.
Bu görsel illüzyonu özel kılan en önemli şey, herhangi bir şekilde "özenle ve insan algısını kandırmaya yönelik olarak hazırlanmış" görseller içermiyor oluşu. Yani sanatçılar ve bilim insanları tarafından tasarlanmış bir yanılgı mekanizması bulunmuyor. Belki tek "sıradışı" nokta, fotoğrafın çekilme açısı veya fotoğraftaki kişinin konumu olabilir; ancak o kadar. Yani bu, sıradan bir doğa fotoğrafı aslında... Ancak insan beyninin hemen "en kolay cevaba" kaçmasına harika bir örnek teşkil ediyor! Beynimiz, gözümüzden gelen verileri olabildiğince hızlı bir şekilde "bildiği kalıplara" uydurmaya çalışmaktadır. Bu sayede, işlem hızını dikkate değer miktarda artırırken, bu ve bunun gibi örneklerde olduğu gibi hatalı sonuçlara varılmasına neden olabilir. İllüzyonu göremediyseniz, kafanızı sağa çevirerek fotoğrafa tekrar bakın.
Meme Center

İşte bu nedenle istatistiki bir havuz içerisinden seçilen örneklerin algıda seçiciliğin bir eseri olmadığından emin olmamız gerekiyor. İnsan kanmaya ve kandırılmaya çok açık bir hayvan türü... Bu nedenle hatalarımızdan arınmak istiyorsak, kendimizi çok sıkı bir şekilde denetlememiz gerekiyor. İşte bilim de zaten bunu yapabildiği için bize sahip olduğumuz her şeyi verebildi. Gücünü, "işimize gelen"den ziyade "gerçeğe" odaklanmasından alıyor.

Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
130
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Tebrikler! 41
  • Muhteşem! 22
  • Bilim Budur! 15
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 13
  • Merak Uyandırıcı! 12
  • İnanılmaz 9
  • Umut Verici! 6
  • Güldürdü 4
  • Üzücü! 1
  • Grrr... *@$# 1
  • Korkutucu! 1
  • İğrenç! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
  • C. Sagan. (2014). Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı. ISBN: 9754031266. Yayınevi: TÜBİTAK Yayınları.
  • J. L. Voss, et al. (2011). The Potato Chip Really Does Look Like Elvis! Neural Hallmarks Of Conceptual Processing Associated With Finding Novel Shapes Subjectively Meaningful. Cerebral Cortex, sf: 2354–2364. | Arşiv Bağlantısı
  • N. Hadjikhani, et al. (2009). Early (M170) Activation Of Face-Specific Cortex By Face-Like Objects. NeuroReport, sf: 403–407. | Arşiv Bağlantısı
  • E. Svoboda. Faces, Faces Everywhere. (13 Şubat 2007). Alındığı Tarih: 16 Haziran 2019. Alındığı Yer: The New York Times | Arşiv Bağlantısı
  • K. A. Zimmermann. Pareidolia: Seeing Faces In Unusual Places. (11 Aralık 2012). Alındığı Tarih: 16 Haziran 2019. Alındığı Yer: Live Science | Arşiv Bağlantısı
  • F. L. Coolidge. Why People See Faces When There Are None: Pareidolia. (9 Ağustos 2016). Alındığı Tarih: 16 Haziran 2019. Alındığı Yer: Psychology Today | Arşiv Bağlantısı
  • R. J. Rosen. Pareidolia: A Bizarre Bug Of The Human Mind Emerges In Computers. (7 Ağustos 2012). Alındığı Tarih: 16 Haziran 2019. Alındığı Yer: The Atlantic | Arşiv Bağlantısı
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 13:35:15 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/1213

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Eşey
Genler
Evrim Ağacı Duyurusu
Yeşil
Asteroid
Beslenme Bilimi
Kalıtım
Sendrom
Kanser
Dağılım
Ağrı
Nöronlar
Deniz
Sars
Ara Tür
Renk
Embriyo
Tür
Periyodik Tablo
Hukuk
Ortak Ata
Carl Sagan
Evrimsel Tarih
Hayatta Kalma
Kanser Tedavisi
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
Ç. M. Bakırcı. Pareidolia Nedir? Bize Bir Şeyler Fısıldadığını Sandığımız Şekiller!. (16 Haziran 2019). Alındığı Tarih: 21 Kasım 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/1213
Bakırcı, Ç. M. (2019, June 16). Pareidolia Nedir? Bize Bir Şeyler Fısıldadığını Sandığımız Şekiller!. Evrim Ağacı. Retrieved November 21, 2024. from https://evrimagaci.org/s/1213
Ç. M. Bakırcı. “Pareidolia Nedir? Bize Bir Şeyler Fısıldadığını Sandığımız Şekiller!.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, 16 Jun. 2019, https://evrimagaci.org/s/1213.
Bakırcı, Çağrı Mert. “Pareidolia Nedir? Bize Bir Şeyler Fısıldadığını Sandığımız Şekiller!.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, June 16, 2019. https://evrimagaci.org/s/1213.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close