Güneş Yanığı Nedir? Bronzlaşmak Amacıyla Güneş'ten Aldığınız Radyasyon Size Nasıl Zarar Veriyor?
"Güvenli Miktarda Güneşlenme" veya "Sağlıklı Düzeyde Bronzlaşma" Diye Bir Şey Yoktur!
Güneş yanığı, başta Güneş olmak üzere çeşitli morötesi ışın kaynaklarından gelen aşırı miktarda ultraviyole ışınlara maruz kalma sonucunda deneyimlenen bir çeşit radyasyon yanığıdır ve başta deri olmak üzere canlı dokuları olumsuz etkiler. Bu radyasyon maruziyetine bağlı olarak deri kızarır, ısınır, dokunulduğunda acır, vücutta yorgunluğa ve bitkinliğe sebep olur ve baş dönmesi gibi bazı diğer semptomlar görülebilir. Orta vadeli semptomlar arasında su toplama, deri soyulması, şişme, kaşınma ve mide bulantısı görülebilir. Daha uzun vadede ve Güneş'e tekrar tekrar maruz kalma sonucunda iyi huylu deri tümörleri, DNA hasarı, hücre ölümü ve deri kanseri görülebilir.
Güvenli Güneşlenme Diye Bir Şey Yoktur!
Deri yanıklarına sebep olan güneşlenme ve bronzlaşma konusunda insanlar arasında yaygın olan birtakım yanılgılar ve tutarsız algılar da göze çarpmaktadır: Örneğin halk arasında "radyasyon" sözcüğüne yönelik abartılı bir korku ve tutarsız bir önyargı bulunmaktadır. Örneğin hem cep telefonları gibi eski iletişim araçları hem de daha modern mobil iletişim teknolojileri (5G ve 6G gibi) konusunda bilimsel dayanağı olmayan, daha ziyade dini kült nitelikleri taşıyan endişeler görülmektedir. Benzer şekilde, çeşitli endişelerin bilimsel olarak da makul görülebileceği nükleer santraller gibi konularda da (en azından küresel ölçekteki risk düzeyi açısından) endişelerin içeriği/açısı ile bilimsel gerçekçiliği arasında dikkate değer bir uçurum bulunmaktadır.
Radyasyon kaynaklarına yönelik çoğu durumda yersiz korkular ve endişeler besleyenlerin dahi, özellikle de yaz geldiğinde, günümüzde var olan en tehlikeli radyasyon kaynaklarından biri olan Güneş'in altına yatarak, saatlerce kendilerini ölümcül radyasyona maruz bırakmaları ve bu nedenle edindikleri radyasyon yanıklarını "normal" bulmaları, konu hakkında derin bir bilişsel kopukluk olduğunu göstermektedir. Bu kopukluğun derinliğini anlamak için, Deri Kanseri Vakfı'nın şu cümleleri aydınlatıcı olacaktır:[1]
Şu bir gerçektir: Güvenli veya sağlıklı güneşlenme/bronzlaşma diye bir şey yoktur. Bronzlaşma davranışı, bazal hücre sarkinoması, skuamöz hücre sarkinoması ve melanoma gibi deri kanserlerine yönelik riski artırmaktadır. Bunlara karşı alabileceğiniz en iyi önlem, güneşlenmekten ve bronzlaşmaktan uzak durmaktır. (...) Bronzlaşmanın etkileri kümülatiftir (yani her seferindeki zararlı etkiler, bir önceki zararlı etkilerin üzerine eklenir). Şu anda iç mekanlarda bronzlaşma nedeniyle yaşanan deri kanseri oranı, sigara tüketiminden kaynaklı deri kanseri oranından daha yüksektir.
Amerikan İlaç ve Sağlık Başkanlığı (FDA) ise bunu şöyle anlatıyor:[2]
Güvenli bronzlaşma diye bir şey yoktur. Deri renginizin koyulaşmasına sebep olan melanin adlı pigmentin miktarının vücudunuzda artması, derinizin hasar aldığının bir işaretidir. (...) Bilimsel kanıtlar, bronzlaşmanın cilt kanseri geliştirme riskinizi büyük ölçüde artırdığını göstermektedir ve sanılanın aksine bronzlaşmak, cildinizi güneş yanığı veya diğer cilt hasarlarından korumamaktadır.
Güneş Yanıklarıyla İlgili Bilmeniz Gerekenler
Güneş yanıklarıyla ilgili olarak şu genel kuralları unutmamalısınız:[3]
- Bazı insanlar güneş yanığına daha yatkındır. Cilt tipiniz, Güneş'e karşı hassasiyetinizi belirlemektedir ve açık tenli insanlar en büyük riski taşır. Ama herkes yanabilir. Fitzpatrick Deri Fototipleri bu konuda yol gösterici olabilir:[4]
- Tip 0: Albino
- Tip I: Soluk beyaz tenli, kolayca yanar ama bronzlaşmaz.
- Tip II: Beyaz ten, kolayca yanar, zor bronzlaşır.
- Tip III: Beyaz ten, yanabilir ancak kolayca bronzlaşır.
- Tip IV: Açık kahverengi/zeytin teni, zor yanar, kolayca bronzlaşır.
- Tip V: Kahverengi ten, genellikle yanmaz, kolayca bronzlaşır.
- Tip VI: Yanması pek olası olmayan siyah ten, UV radyasyonuna maruz kaldığında daha koyu hale gelir.
- Yanık olmasa bile Güneş'e maruz kalmak deri kanseri riskini artırır. Bronz olsanız veya cilt tipiniz koyu renkte olsa bile ve cildiniz kızarmasa bile, Güneş, kansere yakalanmanıza neden olacak hücresel hasarlara neden olabilir.
- UV indeksini takip edin. Güneş'in enerji yoğunluğu mevsime, günün saatine ve coğrafi konuma göre değişir. Meteorolojik birimlerin ilân ettiği UV indeksinin yüksek olması, korumasız cildin daha hızlı veya daha şiddetli yanacağı anlamına gelir. Özellikle Güneş'in en güçlü olduğu zamanlarda ekstra dikkatli olmalısınız. Ancak indeks düşük olduğunda bile riskin devam ettiğini unutmayınız. Kendinizi yılın her günü, makul şekilde korumanızı öneririz.
- Bulutlu bir günde yanabilirsiniz. Güneş tepede parlamadığında bile dikkatli olmanız gerekmektedir. UV ışınlarının %80 kadarı bulutların içinden geçip derinizi yakabilir.
- Hafif bronzlaşma da kötüdür. Ne kadar hafif olursa olsun, her yanık cildinizde erken yaşlanmaya ve cilt kanserine neden olabilecek bir yaralanma belirtisidir. Güneşlendiğinizde derinizi yaraladığınızı unutmayın.
- Tekrar tekrar yanmak, kanser riskinizi artırır. Açık tenli insanlar için, özellikle genetik yatkınlığı olanlar için Güneş yanıkları, melanom gelişiminde bariz bir role sahiptir. Araştırmalar, cilde zarar veren UV ışınlarının tümör baskılayıcı bir geni de değiştirebileceğini ve hasarlı hücrelere kansere ilerlemeden önce daha az onarım şansı verdiğini göstermektedir.
- Açık havada dikkat edin. Açık havada çalışan veya spor yapan kişilerde deri kanserine neden olabilecek güneş yanığı riski daha yüksektir. Rasyonel olun, kendinizi koruyun.
- Çocuklar daha da yüksek riske sahip. Çocuklukta veya ergenlikte tek bir tanecik kabarcıklı Güneş yanığı bile, ilerleyen yaşlarda melanom geliştirme şansını 2 kattan fazla artırmaktadır.
- Deriniz, ilk Güneş yanığınızdan itibaren cilt hasarlarını biriktirmeye başlar. Yani derinizi ne kadar çok yakarsanız, cilt kanseri riskiniz de o kadar artar. Belirgin bir yanık olmadığında bile, sık sık ultraviyole ışınlara maruz kalmak deri hasarına sebep olabilir.
- 2 kat kanser riski için 5 yanık yeterlidir. Beş veya daha fazla kez derinizi yakmak, potansiyel olarak ölümcül olan melanom geliştirme riskinizi ikiye katlamaktadır.
- Korunmak çok kolaydır. Güneş güvenliğine dikkat ederek deri kanseri riskinizi azaltmak çok kolay ve makul yöntemlere sahiptir. Bunları uygulamayı unutmayın. En kolay korunma yöntemlerinden biri olan güneş kremleriyle ilgili daha fazla bilgiyi buradan alabilirsiniz.
Güneş, Can Verir ve Can Alır!
Yeryüzündeki modern yaşamın en önemli kaynaklarından biri Güneş'tir. Teknik olarak yaşamın evrimleşebilmesi için Güneş'e gerek olmasa da günümüzde canlılığın eriştiği noktada var olan çeşitliliğin sürdürülebilmesi için Güneş, olmazsa olmaz bir etmendir.
Öte yandan Güneş, aynı zamanda ölümcül bir nükleer reaktördür: Bugüne kadar 150'den fazla kanser türü tanımlanmıştır ve bunlardan en yaygın 4-5 tanesinden biri de deri kanseridir.[5] Deri kanserinin en yaygın nedenlerinden biriyse mor ötesi ışınlara maruz kalmadır - ki Güneş altına çıktığımız anda, hepimiz bu ışınlardan alıyoruz.[6], [7]
Güneş'ten Gelen Işınlar Nelerdir?
Güneş'ten gelen ışınlar, sadece görünür dalga boyunda değildir; biz, sadece kırmızıdan mora kadar olan renkleri görebiliriz. Gözümüzle görebildiğimiz elektromanyetik radyasyon, spektrumun tamamının sadece %0.0035 gibi ufacık bir kısmını oluşturmaktadır.[8]
Güneş'ten gelen ışınlarsa, aynı spektrumun yine oldukça ufak bir kısmından (yaklaşık olarak 250-2500 nm aralığından) gelmektedir; ama Güneş'ten gelen ışınların tamamının %50 kadarı, gözle görünür dalgaboylarındadır ve bu renklerin hepsi aynı anda, birbirlerine karışarak geldiği için, Güneş aslında sarı veya turuncu değil, beyaz renktedir; yani uzaya çıkıp Güneş'e bakacak olsanız onu sarı değil, beyaz görürdünüz. Dünya'dan baktığımızda sarı veya turuncu görmemizin nedeniyse, gözle görünür ışığın bir kısmınının atmosferde saçılmasıdır. Zaten gökyüzünün mavi veya gün batımlarında kırmızı gibi farklı renklerde olması da, dalgaboyuna bağlı olarak atmosferde saçılma oranıdır. Bu konuda daha fazla bilgiyi buradaki yazımızdan alabilirsiniz.
Güneş'ten gelen ışınların geri kalan kısmının %40'ı kırmızı ötesi (veya kızılötesi), %10'u ise morötesi ışınlardır. İnsan gözü bu "renkleri" göremez; ancak etkilerini hissetmemiz mümkündür. Örneğin insanlar için çok daha riskli olan ışınlar, morötesi ışınlardır; çünkü kızılötesi ışınlar iyonize edici radyasyon değildir; ancak vücudunuzun ısınmasına yol açabilirler. Öte yandan morötesi ışınlar, iyonize edici olabilmektedir; yani hücrelerinizdeki DNA'nızın atomlarını parçalayarak mutasyonlara sebep olabilirler. Radyasyon tipleri ve tehlike düzeyleriyle ilgili daha fazla bilgiyi buradaki yazımızdan alabilirsiniz; ancak özetle siz, korunmasız bir şekilde Güneş altına çıktığınızda, bu tehlikeli radyasyonu vücudunuza almaya başlarsınız.
Güneş Bizim İçin Faydalı Değil mi?
Bu konuda gelen sık bir itiraz, "İyi ama atalarımız hep Güneş altındaydı, Güneş bizim için neden tehlikeli olsun? Hem D vitamini üretebilmek için Güneş görmemiz gerekmiyor mu?" gibi bir itirazdır. Evet, D vitamini üretebilmek için vücudumuzun Güneş ışınlarına maruz kalması gerekmektedir; ancak çoğu zaman haftada 2-3 kere, her seferinde 5-30 dakika kadar Güneş görmek bu işlevi yerine getirebilmek için yeterlidir. Ne yazık ki birçok insanın "Güneş altında kalmak", "güneşlenmek" veya "bronzlaşmak" gibi faaliyetlerden söz ederken kastettiği süreler, bundan çok ama çok daha uzundur.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Ayrıca atalarımızın da çoğu zaman Güneş altında olduğu doğrudur; ancak onların "atalarımız" diye anılmasının, yani genelde farklı türlerden veya tür içi varyantlardan söz edilmesinin de bir sebebi vardır: Bu "atalar"dan kasıt, eğer Afrika'da evrimleşen en eski atalarımızsa, onların derileri de Güneş altında geçirdikleri süreyle uyumlu olacak biçimde siyahtı. İnsanlar dünyaya yayılıp, daha kuzey ve daha güney enlemlere göç ettikçe, deri renkleri de açılmaya başlamıştır. Bunun direkt olarak Güneş ışınlarının açısı ve enerjisiyle ilgili olduğu bilinmektedir, çünkü mesela 1940 öncesi dönemde, yani ülkeler arası yolculukların çok daha kısıtlı olduğu dönemde Dünya'nın deri rengi dağılımı haritası, Güneş ışınlarının geliş açısı ile neredeyse kusursuz olarak örtüşmektedir.
Güneş Işınlarıyla Deri Renginin Ne Alakası Var?
Güneş altında kalmaya başladığınızda veya son derece tehlikeli ve kesinlikle uzak durmanızı önerdiğimiz solaryum gibi yollarla bronzlaştığınızda olan, vücudunuza morötesi ışınlar almaktır.[9], [10], [11] Morötesi ışınlar, elektromanyetik spektrumda iyonize edici olmayan, yani daha "güvenli" olan radyasyon ile, "iyonize edici olan", yani çok daha tehlikeli ve kanser yapıcı radyasyon arasındaki geçişin yaşandığı bölgeye denk gelmektedir. Dolayısıyla her morötesi ışın kanser yapıcı olmak zorunda değildir; ama dalgaboyu morötesi seviyesine kaydığı anda risk başlamaktadır.
Bu riski ayırt etmek için, mor ötesi ışınları daha alt başlıklara böleriz ve morötesi ışınları 3 gruba ayırırız: UVA, UVB ve UVC. Yani "morötesi A", "morötesi B" ve "morötesi C" ışınları. Bunlar arasından UVA en uzun dalga boylu (yani en düşük enerjili) dolayısıyla en az tehlikeli morötesi ışınlardır. UVC ise en kısa dalga boylu, yani en yüksek enerjili, dolayısıyla en riskli morötesi ışınlardır.
Dünya'ya ulaşan ışınların %10'unun morötesi ışınlar olduğundan yukarıda bahsetmiştik. Bunların yeryüzüne ulaşabilenlerinin %95 kadarıysa, kısmen daha az tehlikeli olan UVA ışınlarıdır, geri kalanı ise daha tehlikeli olan UVB ışınlarıdır. UVB direkt biyokimyamızı etkileyecek kadar güçlüdür ve Güneş altında kalınca derinizi değiştirerek kızarmasına neden olan da (genelde) UVB ışınlarıdır. Son derece ölümcül olan UVC ışınlarının ozon tabakasını geçmesi çok zordur; bu nedenle gezegenimizdeki yaşam buna göre evrimleşmek zorunda kalmaksızın yaşamını sürdürebilmektedir. Eğer ozon tabakamızı korumazsak, bu aşırı tehlikeli ışınlar da bize ulaşacak ve kanser oranları inanılmaz artacaktır (muhtemelen kitlesel bir yok oluş da başlayacaktır).
UVA'nın, diğerlerine göre daha az tehlikeli olduğunu söylemiş olsak da bunu bir uyarıyla netleştirmemiz gerekmektedir: Bu ışınlar da UVA-1 ve UVA-2 adı altında kendi içinde ikiye ayrılmaktadır. Bunlardan daha kısa dalga boylu olan, dolayısıyla UVB'ye daha yakın ve daha yüksek enerjili olan UVA-2'nin erken deri yaşlanmasına neden olduğu bilinmektedir.[12] Yani amacımız, UVA-2 ve UVB ışınlarını bir şekilde engellemektir.
Buraya kadar sözünü ettiğimiz ışınlar; radyo, televizyon ve cep telefonları gibi cihazların kullandığı ve saçtığı radyasyona göre yüksek enerjili ki, vücudunuza çarptıklarında hücrelerinizdeki, dokularınızdaki ve hatta hücreleriniz içindeki DNA'daki atomların etrafındaki elektronları koparabilmektedirler ve bu nedenle moleküler değişimlere neden olabilmektedirler.
Bu Zararlı Işınlardan Nasıl Korunuyoruz?
Bu nedenle bu ışınların vücudun daha iç katmanlarındaki hücrelere erişiminin engellenmesi gerekmektedir. İnsan gibi organizmalarda bu engelleme, geçici modifikasyonlar ve kalıcı adaptasyonlar yoluyla sağlanmaktadır.
Bir Modifikasyon Olarak Deri Rengi Değişimi
Zararlı Güneş ışınlarına karşı ilk savunma hattı, derinizin epidermis tabakasıdır (en üst tabaka). Bu tabakada burada bulunan melanosit hücreleri, yani melanin üretici hücreler, hasardan ilk etkilenen hücrelerdir.
Bu hücrelerde üretilen melanin, Güneş'e karşı ana zırhımızı oluşturur. Güneş, bu zırhı dövdükçe, zırhımız da parçalanmaktadır. Bu, bir metafor değildir; gerçekten de melanin, yüksek enerjili morötesi ışınlara maruz kalınca fiziksel olarak parçalanıp dağılmaya başlamaktadır.[13]
Kısa Vadede Kızarma ve Güneş Yanıkları
Bu melanin zırhın parçalanmasının direkt bir etkisi olarak deri hücreleri hasar almaya başlarlar ve savunma sistemimiz buna tepki vererek, deri hücrelerine daha fazla kan göndermeye başlarlar. Bu artan kan akışı dolayısıyla derimiz giderek daha kırmızı görünür.
Bu kan toplanması, Güneş altında kaldığımızda deneyimlediğimiz kızarmanın (yani "Güneş yanığı"nın) ana nedenidir. Güneş yanığı, bir iltihaplanma sürecine neden olur ve bu sırada prostanoidler ve bradikinin gibi kimyasallar üretilir. Bu kimyasal bileşikler, ısı alıcısı (TRPV1) aktivasyon eşiğini 43 °C'den 29 °C'ye düşürerek, bireyin sıcaklığa duyarlılığını artırır.[14] Yanmayla birlikte deneyimlenen acının sebebinin, sinir liflerini aktive eden CXCL5 adlı bir proteinin aşırı üretiminden kaynaklandığı düşünülmektedir.[15] Bu acı, aynı zamanda kişinin Güneş'ten uzaklaşmasını sağlayan bir uyarı niteliği de taşımaktadır.
Birçok deri yanığı 1. derece yanık olsa da deride yaşanan bu kızarma, teknik olarak bir radyasyon yanığı olarak kategorize edilmektedir ve çok kısa sürede alınan hasarı gösterdiği için, deri yanıklarına ve hatta ileri düzeyde deri kanseri veya ölüm gibi sorunlara yol açabilmektedir.[16] Bu nedenle kızarma miktarının kontrol altında tutulması çok önemlidir. Deri yanıklarıyla nasıl başa çıkılması gerektiğini ise buradaki yazımızdan öğrenebilirsiniz.
Orta Vadede Bronzlaşma
Güneş etkisi altında melaninin azalmaya başlamasının bir diğer etkisi, melanosit hücrelerinin bu eksiği gidermek için hızla melanin üretimine başlamasıdır.[17] Bu hücreler, gereken seviyede değil, eskiden ihtiyaç duyulandan daha fazla melanin üretirler.[18][19] Bunun sebebi, ortamda zırhı aşındıran bir kaynağın var olduğunun fark edilmesi ve daha güçlü bir zırha ihtiyaç duyulmasıdır.
Tam da bu nedenle, derinizdeki melanin miktarı arttıkça renginiz de giderek koyulaşmaktadır. Bu bakımdan "bronzlaşma" adı verilen süreç, vücudun Güneş'e karşı verdiği bir savunma tepkisidir.
Bu ilk bronzlaşma tepkisi, biyolojik olarak bir modifikasyondur. Yani kalıtsal bir özellikte değildir. Örneğin Güneş altında bronzlaşmış bir anne-babanın çocukları bronz olmayacaktır; tıpkı kas geliştiren annelerin kaslı çocukları, sünnetli babaların sünnetli çocukları, bir uzvunu yitirmiş ebeveynlerin uzvunu yitirmiş çocukları olmaması gibi... Ayrıca ne zaman ki Güneş altında kalmayı bırakırsınız, o zaman melanin seviyeleriniz düşerek eski haline dönecektir ve siz de eski, orijinal, genleriniz tarafından belirlenen deri renginize geri döneceksinizdir.
Deri Kanseri: Bronzlaşma, Kalıcı Bir Çözüm Değildir!
Bu korunma yönteminin en büyük problemi, modifikasyonların değişim yaratabilme aralığının, adaptasyondan, yani evrimsel değişimden çok daha kısıtlı olmasıdır. Bunu anlamak için şunu düşünebilirsiniz: Ne kadar bronzlaşırsanız bronzlaşın, siyah derili biri kadar siyah bir deriye ulaşamazsınız; halbuki siyah derili birinin de o siyah derisinin tek sebebi daha da fazla melanin içeren bir deriye sahip olmasıdır. Ancak sizin vücudunuzun geçirebileceği modifikasyon aralığı, melanositlerinizin üretebileceği maksimum melanin seviyesi tarafından, dolayısıyla genleriniz tarafından sınırlanmıştır.
Yani siz, kendi bedeninizi doğrudan Güneş altına attığınızda, vücudunuz, normal deri renginizi belirleyen genlerin izin verdiği ölçüde melanin üretebilmektedir. Bu tıpkı, iyi beslenen birinin, kötü beslenseydi olacaktan daha uzun olabilmesi; ancak daha uzun bir vücut inşa eden genlere sahip birinin eşit derecede iyi beslenmesi sonucunda erişebileceği boya asla ulaşamayacak olması gibidir. Yani bronzlaşabilme miktarınızın bir sınırı vardır. Ne var ki aldığınız Güneş ışınları, sizin maksimum bronzluğunuzdan daha koyu bir ten rengi gerektiriyor olabilir.
İşte bu durumda, vücudunuzun melanin savunması yenik düşer ve siz, Güneş'ten gelen o tehlikeli morötesi ışınları doğrudan hücrelerinize geçirmiş olursunuz. Yani modifikasyonlar sizi sadece bir yere kadar koruyabilir. O korumanın sınırlarına dayandığınızda, Güneş ışınları DNA hasarına sebep olmaya başlar, bu hasarın bir kısmı hücre bölünme döngüsünü kontrol eden genlerde yaşandığında, hücreleriniz kontrolsüz bir şekilde bölünebilmeye başlar ve kanser dediğimiz hastalık oluşur.
Bir Adaptasyon Olarak Deri Rengi Değişimi
İşte bunun ötesine geçebilmek için, popülasyon içinde en fazla melanin üretenlerin daha kolay hayatta kalabilmesi ve daha çok üreyebilmesi gerekmektedir. Bu olursa, popülasyon genelindeki ortalama melanin üretim kapasitesi de artmış olacaktır. Yani bir tür, modifikasyonlarla baş edebileceği sınırın ötesinde morötesi ışınlar aldığı şartlar altında yaşıyorsa, türün gen havuzu ile çevre arasında hayatta kalmaya dayalı bir etkileşim, yani bir seçilim baskısı oluşur.
Buna bağlı olarak, deri rengi bir kişinin hayatta kalıp kalamayacağını etkilemeye başlar. Bu, illa 1 veya 0 (ya da %100 veya %0) şeklinde olmak zorunda değildir. Kiminin bu özelliğe bağlı olarak daha başarılı, kiminin daha başarısız olması bile yeterlidir. Çünkü %5 kadar küçük bir avantaj farkı bile, sadece birkaç yüz nesil içinde, o ufak avantajlıların popülasyon içindeki baskın varyant olması için yeterlidir. İşte bu tür bir değişim, evrimin ta kendisidir.
Elbette günümüzde biz, tatil yerlerine ve yazlıklara gittiğimizde Güneş altında kalmamıza bağlı olarak hayatta kalıp ölmeyiz. Ancak bu risk, teknik olarak hâlen devam etmektedir; çünkü uzun süre Güneş altında kalmanız halinde edineceğiniz 3. derece yanıklar ve kanser, bizi hâlen öldürebilecek sorunlardır. Ama çoğumuz, güvenli evlerimiz, istediğimiz yere taşıyabildiğimiz şemsiyelerimiz ve güneş kremi gibi teknolojilerimiz sayesinde işi bu seviyeye gelmeden önleyebiliriz.
Buna rağmen her yıl, yüz binlerce insan melanoma ve diğer deri kanserleri nedeniyle ölmektedir. Ama atalarımız, bizim gibi hastanelere veya modern teknolojilere sahip değildi. Güneş altında kaldıklarında, deri rengine ve ilişkili birçok diğer nedene bağlı olarak hayatta kalıp kalamayacakları belirleniyordu. Sadece en uyumlu genetik ve fiziksel kombinasyonlara sahip olanlar daha kolay hayatta kalıp üredi.
İşte başarılı olan bu "kombinasyonun" bir parçası da deri rengiyle ilgiliydi: Ekvatora daha yakın yerlerde daha koyu tenliler, kutuplara daha yakın yerlerde ise daha açık tenliler daha kolay hayatta kaldı ve ürediler. Böylece onların soy hattı da giderek daha koyu veya daha açık tenli hale geldi. Bu, nesiller boyunca, birikimli seçilim ile, yani evrim ile oldu. İnsanlarda deri renklerinin evrimi ile ilgili çok daha kapsamlı bilgiyi buradaki yazımızdan alabilirsiniz.
Sonuç
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 10
- 7
- 3
- 3
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ The Skin Cancer Foundation. Tanning. (28 Ocak 2022). Alındığı Tarih: 23 Temmuz 2022. Alındığı Yer: The Skin Cancer Foundation | Arşiv Bağlantısı
- ^ U.S. Food and Drug Administration. The Risks Of Tanning. (26 Nisan 2019). Alındığı Tarih: 23 Temmuz 2022. Alındığı Yer: U.S. Food and Drug Administration | Arşiv Bağlantısı
- ^ The Skin Cancer Foundation. Sunburn. (28 Ocak 2022). Alındığı Tarih: 23 Temmuz 2022. Alındığı Yer: The Skin Cancer Foundation | Arşiv Bağlantısı
- ^ K. Wolff. (2009). Fitzpatrick's Color Atlas And Synopsis Of Clinical Dermatology. ISBN: 9780071599757. Yayınevi: McGraw-Hill Professional Publishing.
- ^ Cancer.gov. Cancer Statistics. (25 Eylül 2020). Alındığı Yer: Cancer.gov | Arşiv Bağlantısı
- ^ Mayo Clinic. Skin Cancer - Symptoms And Causes. Alındığı Yer: Mayo Clinic | Arşiv Bağlantısı
- ^ CDC. What Are The Risk Factors For Skin Cancer?. (18 Nisan 2022). Alındığı Yer: CDC | Arşiv Bağlantısı
- ^ Energy.gov. Visible Light: Eye-Opening Research At Nnsa. Alındığı Yer: Energy.gov | Arşiv Bağlantısı
- ^ Better Health Channel. Solariums (Sunbeds And Tanning Beds). Alındığı Yer: Better Health Channel | Arşiv Bağlantısı
- ^ The Skin Cancer Foundation. 5 Myths Of Indoor Tanning, Busted!. (29 Haziran 2018). Alındığı Yer: The Skin Cancer Foundation | Arşiv Bağlantısı
- ^ NHS. Are Sunbeds Safe?. (26 Haziran 2018). Alındığı Yer: NHS | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. Krutmann, et al. (2017). The Skin Aging Exposome. Journal of Dermatological Science, sf: 152-161. doi: 10.1016/j.jdermsci.2016.09.015. | Arşiv Bağlantısı
- ^ Y. Liu, et al. (2004). Ion-Exchange And Adsorption Of Fe(Iii) By Sepia Melanin. Wiley, sf: 262-269. doi: 10.1111/j.1600-0749.2004.00140.x. | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. J. Linden. How We Sense The Heat Of Chili Peppers And The Cool Of Menthol [Excerpt]. (4 Şubat 2015). Alındığı Tarih: 22 Temmuz 2022. Alındığı Yer: Scientific American | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. M. Dawes, et al. (2011). Cxcl5 Mediates Uvb Irradiation–Induced Pain. American Association for the Advancement of Science (AAAS). doi: 10.1126/scitranslmed.3002193. | Arşiv Bağlantısı
- ^ L. K. Dennis, et al. (2008). Sunburns And Risk Of Cutaneous Melanoma: Does Age Matter? A Comprehensive Meta-Analysis. Annals of Epidemiology, sf: 614-627. doi: 10.1016/j.annepidem.2008.04.006. | Arşiv Bağlantısı
- M. Garone, et al. (2015). A Review Of Common Tanning Methods. The Journal of Clinical and Aesthetic Dermatology, sf: 43-47. | Arşiv Bağlantısı
- Y. Miyamura, et al. (2010). The Deceptive Nature Of Uva Tanning Versus The Modest Protective Effects Of Uvb Tanning On Human Skin. Wiley, sf: 136-147. doi: 10.1111/j.1755-148X.2010.00764.x. | Arşiv Bağlantısı
- N. Agar, et al. (2005). Melanogenesis: A Photoprotective Response To Dna Damage?. Mutation Research/Fundamental and Molecular Mechanisms of Mutagenesis, sf: 121-132. doi: 10.1016/j.mrfmmm.2004.11.016. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 31/10/2024 09:21:48 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/12140
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.