Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Elit Sporlarda Cinsiyetlerin Geleceği: Erkek Ergenliğini Geçirmiş Trans Kadınların, Cis Kadınlarla Rekabet Etmesi Adil mi?

40 dakika
17,919
Elit Sporlarda Cinsiyetlerin Geleceği: Erkek Ergenliğini Geçirmiş Trans Kadınların, Cis Kadınlarla Rekabet Etmesi Adil mi?
Evrim Ağacı Akademi: Cinsiyetler, Üreme ve Cinsellik Yazı Dizisi

Bu yazı, Cinsiyetler, Üreme ve Cinsellik yazı dizisinin 27 . yazısıdır. Bu yazı dizisini okumaya, serinin 1. yazısı olan " Cinsiyetlerin Evrimi: Cinsiyetler Neden, Ne Zaman, Nasıl Evrimleşti?" başlıklı makalemizden başlamanızı öneririz.

Yazı dizisi içindeki ilerleyişinizi kaydetmek için veya kayıt olun.

EA Akademi Hakkında Bilgi Al
Tüm Reklamları Kapat

Trans bireylerin, geleneksel olarak cinsiyete göre ayrılmış bir kurum olan rekabetçi sporlara katılımı, özellikle de trans kadınların geleneksel (cis) kadın sporlarına dahil edilmesi, tartışmalı bir konudur.[1]

Muhalifler, trans kadınların insan fizyolojisindeki cinsiyet farklılıkları nedeniyle rekabetçi sporlarda cis kadınlara karşı haksız bir avantaja sahip olduğunu ve bu durumun onların atletik başarısını tehlikeye atabileceğini ve bu farklılıkların trans bireylerin uyguladığı hormon tedavileri tarafından yeterince tersine çevrilmediğini savunmaktadırlar.

Transseksüel sporcuların destekçileriyse, tıbbi olarak reçete edilen ergenlik engelleyicilerinin ve verilen östrojenin, testosteron seviyelerini baskıladığını ve transseksüel kadınların kas kütlesini azalttığını ve olası rekabet avantajlarını azalttığını savunmaktadırlar.[2], [3] Ayrıca taraftarlar, spor dediğimiz şeyin, özellikle de gençlikte yapılan sporların asıl amacının rekabet etmek değil, gençlerin aidiyet duygusunu, esenliğini ve sosyalleşmesini geliştirmek olduğunu ileri sürmektedirler.[4] Amerikan Tabipler Birliği gibi trans atlet destekçileri, trans kadınları kadın sporlarından men eden yasanın trans bireylerin ruh sağlığına zarar verdiğini iddia etmektedir.[5]

Tüm Reklamları Kapat

Tartışma, sporda "cinsiyet doğrulaması" olarak bilinen bir tür cinsiyet polisliği kurumunu doğurmuştur. Yirminci yüzyılın ortalarından bu yana, spor kurumları, transseksüel kadınların ve trans, erkek veya interseks olduğundan şüphelenilen kadınların sporlara katılımına, fizik muayene, cinsiyet kromozomları testi ve cinsiyet hormonları testi gibi bir dizi kısıtlar getirmiştir.[6], [7], [8], [9], [10] Bu tür düzenlemelerin savunucuları, adil rekabeti ve kadınların güvenliğini sağlamak için bunları gerekli görmektedir.[11], [12], [13] Kısıtlamaların muhalifleriyse, bu tür düzenlemeleri trans ve interseks kadınlara karşı ayrımcı olduğu ve tıp etiği ihlallerine neden olduğu için eleştirmektedir.[8], [9], [14]

Bu yazıda, problemin ne olduğuna, bugüne kadar getirilen çözüm önerilerine, teorik olarak geliştirilen yeni çözüm önerilerine ve rekabetçi sporların gerçek doğasına bakarak, sorunu çözemesek bile olabildiğince etraflı bir şekilde anlamayı hedefleyeceğiz.

Trans vs. İnterseks: Bunlar Ayrı Konular mı?

Gündelik yaşamda cinsiyet ayrımcılığıyla ilgili konularda, çeşitli cinsiyet ve cinsel kimlik terimlerinin birbirine karıştırılması tehlikesi bulunmaktadır. Örneğin cinsiyet ile cinsel yönelim arasındaki farkı bilmeyenler, biyolojik olarak doğuştan belirlenen bazı özelliklerin sanki bireylerin kendi şahsi ve keyfî tercihiymiş gibi sunulmasıyla sonuçlanabilir. Bu da tartışmaların daha en başından hatalı olmasına neden olabilir.

Bu türden kafa karışıklıklarından bir tanesi de "interseks" ile "transseksüel" kavramları arasındaki kargaşadır. Dolayısıyla bu yazının ana öznesi olacak olan bu iki kavramı ve ilişkili bazı kavramları netleştirerek başlamakta fayda görüyoruz:[15]

Tüm Reklamları Kapat

Cis Bireyler

Cisseksüel veya kısaca "cis" bireyler, cinsel kimliği doğumunda kendisine atanan biyolojik cinsiyetle örtüşen bireylerdir. İnsanların büyük çoğunluğu "cis" bireylerdir ve geleneksel "erkek" ve "kadın" tanımları da bu kavrama karşılık gelmektedir.

Ayrıca bu yazının kapsamında cis bireyler, trans bireylerin zıttı olarak kullanılmaktadır.[16] Günümüzde akademisyenler arasında "cis birey" teriminin geçerliliği halen tartışmalıdır. Ancak bu yazıda söz konusu ayrımları kolayca ifade edebilmek adına kullanılacaktır.

"Cis birey" teriminin kullanımı, özellikle de feministler ve interseks komüniteleri tarafından çok çeşitli gerekçelerle, bolca ve sert bir şekilde eleştirilmiştir.[17], [18], [19] Buna karşılık trans komüniteleri, bu bireyleri "transları kadın haklarından dışlayan radikal feministler" (İng: "trans-exclusionary radical feminists" veya kısaca "TERF") veya "transforbik" olmakla suçlamaktadır.[20], [21]

Transseksüel Bireyler

Transseksüel bireyler, cinsel kimliği (İng: "gender"), doğumunda kendisine atanandan farklı olan bireylerdir.[22] Örneğin doğumunda biyolojik olarak "erkek" olduğu belirlenen bir birey, sonradan "kadın" olduğunu beyan ederek cerrahi cinsiyet değiştirme operasyonu veya hormon tedavisi görebilir (ve tam tersi); ancak her transseksüel birey bu tedavi ve operasyondan henüz geçmiş olmak zorunda değildir.[23], [24]

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Ayrıca "transseksüel" (İng: "transsexual") ve "trans cinsiyet" (İng: "transgender") gibi alt ayrımlar bulunsa da bu yazının kapsamı çerçevesinde bu ikisi eş anlamlı olarak kullanılacaktır.[25], [26], [27] Bu yazıda, kısaltma olarak "trans" sözcüğü de kullanılacaktır.

"Transseksüel kadın" veya "trans kadın", doğum sırasında "erkek" olarak tanımlanan ancak cinsel kimliği "kadın" olan bireylerdir. "Transseksüel erkek" veya "trans erkek" ise doğum sırasında "kadın" olarak tanımlanan ancak cinsel kimliği "erkek" olan bireylerdir.

Transeksüel bireyler kendilerinin farklı bir cinsiyette olduğunu deneyimleseler de, çoğu durumda, trans değişimleri öncesinde uyum göstermeye çalıştıkları cinsiyete uygun olan cinsel organlarla doğarlar. Örneğin transseksüel bir kadın, bu geçişi yaşamadan önce bir erkek olarak yaşadığı gibi, aynı zamanda vücudundaki cinsel organlar da tipik erkeklik organlarıdır (penis ve testisler gibi). Bu, interseks bireylerin durumundan farklıdır.

Transseksüel bireyler, trans olmayı seçmezler; tıpkı eşcinsellerin eşcinsel olmayı seçmemesi gibi. Ancak transseksüel bir birey, cinsiyet değişimi operasyonunu veya hormon tedavisini görmeyi seçip seçmeme özgürlüğüne sahiptir. Ne var ki bu uygulamaların gerçek bir "özgürlük" olup olmadığı, sosyolojik bir düzlemde transseksüel bireyler arasında yaygın bir şekilde tartışılmaktadır.

İnterseks Bireyler

İnterseks bireyler, tipik olarak tanımlanan "erkek" ve "kadın" kategorilerinden bir tanesine net bir şekilde uymayan anatomiyle doğan bireylerdir. Bu farklılıklar doğuştan gelen biyolojik farklılıklardır ve kimi durumda ilk etapta gözden kaçabilir. Örneğin dışarıdan bakıldığında, biyolojik olarak dişilerde bulunması beklenen vulvası bulunan bir bireyin vücudunun içinde testis ve yumurtalıklar da bulunabilir ve bunlar, uzun yıllar boyunca fark edilmeyebilir. Ayrıca bu organlar biyolojik olarak çalışıyor veya çalışmıyor da olabilir.

Transseksüel bireylerden farklı olarak, interseks bireyler herhangi bir hormon tedavisi veya ameliyat yoluyla "interseks" olamazlar; çünkü interseks durumu, üreme anatomisinden kaynaklı olan ve doğuştan gelen fenotipik (fiziksel) bir varyasyondur.

Tüm Reklamları Kapat

İnterseks bireyleri transseksüel bireylerden ayıran en önemli sosyolojik fark ise, çoğu durumda interseks bireylerin ebeveynlerinin veya doktorlarının onların rızası olmaksızın belli bir cinsiyete dönüştürülecek şekilde ameliyata zorlanmasıdır (bu, çoğu durumda doğumdan kısa bir süre sonra yapılır). Bu ameliyat, birçok durumda dışarıdan görülebilir veya ölçülebilir anatomik farkları belli bir yönde değiştirebilse de, interseks bireylerin genetik ve kimi durumda hormonal (ve diğer biyolojik) özelliklerini değiştiremediği için, interseks komünitelerinde büyük bir problem ve otonomi mücadelesi olarak görülmektedir.

Elit Sporlarda İnterseks ve Trans Farkı

Diğer birçok konuda interseks ve trans farkları önemli olsa da, elit sporlar kapsamında bu ikisi aynı kategoride değerlendirilebilir. Çünkü ilerleyen kısımlarda göreceğimiz üzere elit sporlardaki problemlerden biri, erkek ergenliği sırasında yaşanan hormonal değişimlerin erkeklere (veya erkeklikle bir şekilde ilişkili olan diğer durumlara) elit sporlarda dikkate değer bir avantaj sağlıyor olma ihtimalidir.

Elit sporlarda interseks bireylerle ilgili problem, bu kişilerin doğuştan hem erkeklik hem kadınlıkla ilişkili organlara sahip olabilmeleri ve ergenlik sırasında erkeklik hormonlarının fiziksel avantajından faydalanma ihtimalleridir. Bu kişilerin kadın sporlarında yarışması, kadın sporcular açısından bir tehdit olarak görülmektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Elit sporlarda transseksüel bireylerle ilgili problem, cinsiyet değiştirme operasyonundan önce erkek ergenliği geçirilmiş ve dolayısıyla testosteron gibi hormonların sağladığı fiziksel avantajın edinilmiş olmasıdır. Erkek ergenliğini geçirdikten sonra kadın sporlarında yarışacak transseksüel kadınlar, cis kadın elit atletler açısından bir tehdit olarak görülmektedir.

Görülebileceği gibi, bu iki durum arasında görece az bir fark vardır. Bu farklar üzerinden iki ayrı anlatı yapmak imkansız olmasa da, bunun sonuç üzerinde dikkate değer bir fark yaratmıyor olmasından ötürü, bu yazıda, bu iki konu bir arada değerlendirilecektir.

Elit Sporlar Açısından Cevaplanması Gereken Sorular

Elit sporlar açısından bakıldığında, uygulanma sırasında göre günümüzden geçmişe doğru takip edecek olursak, bu yazının ilerleyen kısımlarında da göreceğiniz gibi, ilk etapta alakasızmış veya eşit önemde değilmiş gibi gözükebilecek ancak birebir bağlantılı olan bir dizi soru sormak mümkündür:

  • Transseksüel bireylerin elit sporlarda hangi cinsiyet kategorisinde yarışması gerekir?
  • Transeksüel kadınların (erkekten kadına geçiş) cis kadınlarla yarışması adil midir?
  • Transeksüel kadınların cis erkeklerle yarışması adil midir?
  • Transeksüel erkeklerin (kadından erkeğe geçiş) cis erkeklerle yarışması adil midir?
  • Transeksüel erkeklerin cis kadınlarla yarışması adil midir?
  • Aynı cinsiyetteki sporcular arasından, cinsiyetle ilişkili olmayan genetik farklılıkları olanların (örneğin genetik nedenlerle akciğer kapasiteleri arasında ölçülebilir bir fark olanların) birbiriyle yarışması adil midir?
  • Kadınların erkeklerle bir arada yarışması adil midir?
  • Aralarında biyolojik ve genetik nedenlerle farklılıklar olanların, bu farklarının miktarı yüzde kaç olursa yarış platformunun "adil" olduğunu söyleyebiliriz?
  • Olimpiyatlar adil midir? Bugüne kadar hiç adil oldu mu?
  • Adil nedir? Söz konusu sportif rekabet olduğunda adaletin hangi tanımı kullanılmalıdır?
  • Olimpiyatların gerçek amacı nedir? "Olimpiyatlar" diye bir şey neden var? Kazananların tam olarak hangi nitelikte olmasını istiyoruz? Olimpiyatları kazanmaktaki amaç ne?

Bu soruların sayısı artırılabilir; ancak bu yazı boyunca her birinin akılda tutulması ve aralarındaki farkların gözetilmesi önemlidir. Başta da belirttiğimiz gibi, bu yazı bu soruların hepsine cevap veremeyecektir; fakat her biri konusunda farklı perspektifleri kazandırmayı hedefleyecektir. Her şeyden önemlisi bu yazının amacı, bu soruların her biri üzerinde okurun analitik, felsefi, sosyolojik ve bilimsel açılardan düşünmeye başlamasını sağlamaktır.

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Nöromandiya: Beynin Gizemlerine Çizgilerle Yolculuk

“Sosyal bir tür” olmak ne demek? Gruplar oluşturduğumuzda beynimizde ne değişiyor? Kendimize benzeyen insanlarla mı yoksa farklı olanlarla mı bir arada olmalıyız? 
Birlikten gerçekten kuvvet doğuyor mu? Yoksa nerede çokluk, orada..?

Yaklaşık elli yıllık kariyerleri boyunca beyin hastalıkları üzerine önemli çalışmalara imza atan profesör çift Uta ve Chris Frith, Nöromandiya’da, “Beyin neyi bildiğini nereden bilir?” gibi temel bir sorudan başlayarak bizleri insan beyninin mucizeleri ve gizemleri arasında keyifli, çizgi roman tadında bir yolculuğa çıkarıyor.

İkili, nörobilimin doğuşundan otizm ve şizofreni üzerine bizzat gerçekleştirdikleri çığır açıcı araştırmalara, oradan da çeşitlilik, önyargı, güven ve empati gibi sosyal bilişin yeni sınırlarına uzanarak beynimizin işleyişi (ve diğer beyinlerle nasıl işbirliği yaptığı) hakkında sürükleyici ve fazlasıyla eğlenceli bir rehber sunuyor.

“Büyüleyici ve bağımlılık yaratacak kadar kolay anlaşılır bir rehber.” —Steve Pinker, Zihin Nasıl Çalışır kitabının yazarı

“İşbirliğinin önemini vurgulayan aydınlatıcı, ilham verici bir bilimsel yolculuk. Aynı zamanda merak, mizah ve alçakgönüllülüğün hoş bir karışımı.” —Kirkus 

“Daha önce hiç böyle bir şey görmemiştim. Dünyanın önde gelen iki bilişsel nörobilimcisinin kariyerlerinin –ve ilişkilerinin– ilgi çekici bir hikayesi. Beynin nasıl çalıştığına dair esprili, erişilebilir bir giriş. Çizimleri de harika!” —Paul Bloom, Empati ve Hazzın Bilimi kitaplarının yazarı

Devamını Göster
₺357.00
Nöromandiya: Beynin Gizemlerine Çizgilerle Yolculuk

XX=Kadın, XY=Erkek? Peki Ya XXY?

İnsanlar, genellikle 23 çift halinde düzenlenmiş 46 kromozoma sahiptir. Bu çiftlerden 1 tanesi, bireyin biyolojik cinsiyetine bağlı olarak farklılık göstermektedir: Kadınlarda tipik olarak iki tane X kromozomu bulunurken, erkeklerde tipik olarak bir tane X ve bir tane Y kromozomu bulunmaktadır. İnsanların büyük çoğunluğu, oldukça kolay bir şekilde, "biyolojik olarak erkek" veya "biyolojik olarak dişi" şeklinde sınıflandırılabilir. İki cinsiyet, iç ve dış organlarda oldukça belirgin farklılıklara sahiptir ve bu farklılıklar, 23'üncü kromozom çiftinin üzerindeki genlerle güçlü bir şekilde ilişkilidir.

Ancak biyolojik cinsiyetlerin bu ikili sınıflandırması her zaman işe yaramaz: Mutasyon olarak bilinen genetik hatalar ile DNA ve hormonlar arasındaki etkileşimlerin meydana getirebileceği çeşitli istisnalar da olabilmektedir. Bu nedenle bir kişinin kromozomları bir cinsiyete aitken, anatomisi başka bir cinsiyete ait olabilir. Bu, interseks veya daha bilimsel adıyla cinsiyet gelişimi farklılıkları (İng: "differences of sex development" veya kısaca "DSDs") olarak bilinmektedir.

Biyolojik cinsiyetin belirsiz olabileceği veya kromozomların işaret ettiğiyle örtüşmeyen anatomiye sahip olabilen bu "interseks" bireyler arasında şaşırtıcı derecede büyük çeşitlilik vardır. Örneğin, 2014 yılında Hindistan'dan araştırmacılar, 70 yaşında bir ameliyat geçirmek zorunda kalan, 4 çocuk babası bir adamın vakasını sundular:[28] Bu ameliyat sırasında doktorlar, adamın erkeklik organlarına ek olarak bir rahmi ve fallop tüpleri de olduğunu keşfettiler. Ancak kromozomlarına bakıldığında, adamın standart bir erkek gibi 46,XY karyotipine sahip olduğu ortaya çıktı.

Ancak bu yazımızın konusuyla daha ilgili olarak, María José Martínez-Patiño'nun öyküsüne kulak vermemiz daha açıklayıcı olacaktır.

María José Martínez-Patiño'nun Öyküsü

Uluslararası Olimpiyat Komitesi, 1968 yılında, olimpiyatlara katılanlar arasında interseks olan bireyleri tespit edebilmek adına, kromozom bazlı yeni bir cinsiyet belirleme testini uygulamaya koydu. Komite'nin kromozom tabanlı testi, yanağın içinden alınan hücrelerle yapılıyordu. Bu hücrelere mikroskop altında bakıp, siyah bir noktacığa sahip olup olmadıkları tespit edilmeye çalışılıyordu. Çünkü kadınlarda iki X kromozomundan biri inaktiftir ve bu nedenle o inaktif olan kromozom, çekirdeğe bir mikroskopla altında bakıldığında, (erkeklerde bulunmayan) Barr gövdesi olarak bilinen, siyah bir nokta olarak görünmektedir. Siyah nokta belirsizse, sonuç, bir hücrede bulunan kromozomların tek tek kataloglanmasıyla da doğrulanabilmektedir.

İspanyol engelli koşucu María José Martínez-Patiño, 1985 Dünya Üniversite Oyunları için Japonya'nın Kobe kentine uçmadan önce, doktor tarafından verilen kadınlık sertifikasını (İng: "certificate of femininity") almayı unutmuştu. O dönemde, yarışmalara katılmak isteyen sporcuların "gerçekten kadın olduklarını" kanıtlamaları gerekiyordu. Eğer bu kadınlık sertifikası bulunmuyorsa, sporcuların (yukarıda anlatılan) görece basit bir biyolojik testten geçmesi gerekiyordu.

Martínez-Patiño, bu testi yaptırdı; ancak sonuç, beklendiği gibi çıkmadı: Hücrelerinde Barr gövdesi bulunmuyordu. Yani yapılan kromozom testi, Martínez-Patiño'nun kromozomal konfigürasyonunun 46,XY olduğunu, yani kromozomal olarak erkek olduğunu gösteriyordu!

Martínez-Patiño, sırf bu "tuhaf" test sonucu nedeniyle, işlenmesi aylar sürecek daha kapsamlı bir testten (karyotip dizileme testinden) geçmek zorunda kaldı. Takım doktoru, neden yarışa katılmadığına dair medyanın sorularını savuşturmak için, ayak bileğinin yaralanmış gibi davranmasını önerdi. Bunun üzerine José, ayağı bandajlı olarak tribünlerde oturup, test sonucunun ne anlama geldiğini düşünmeye başladı: Gerçekte kadın olmayabilir miydi?

María José Martínez-Patiño
María José Martínez-Patiño
The Times

Daha kapsamlı olan testin sonuçları, kafasını daha da karıştırdı: Dışarıdan bakıldığında tipik kadınsı özelliklere sahip olmasına rağmen, vücudunun içinde testosteron üreten testisler vardı!

Ancak José'nin tek tıbbi durumu bu değildi: Aynı zamanda vücut hücreleri, vücudunun içinde gizli kalmış testislerinin ürettiği bu testosteron hormonunu kullanamıyordu. Çünkü eğer kullanabiliyor olsaydı, daha tipik "erkek anatomisi"nin gelişmesine yol açacaktı; klasik bir şekilde, "kadınsı" gözükmesi bundandı. Hem erkeklere özgü kromozomlara ve hormonlara sahip olup, hem de tam androjen duyarsızlığı sendromu olarak bilinen bu sendroma bir arada sahip olan ve dolayısıyla erkeksi bir fiziksel görünüme sahip olmayan Martínez-Patiño, kendisinin de bu duruma şok olduğunu belirtiyor.

Tüm Reklamları Kapat

Sonuçların ardından ulusal federasyon, Martínez-Patiño'dan sporu sessizce bırakmasını istedi. Ancak Patiño, farklı bir karar vererek, 1986 İspanya Atletizm Şampiyonası'nda yarışmaya karar verdi.

Fakat Patiño, medya tıbbi durumunu dünyaya ilân ettiği anda, bedelini çok ağır ödedi: Üniversite bursunu, o güne kadar aldığı madalyalarını ve tüm rekorlarını kaybetti; ardından da yarışmadan diskalifiye edildi. Sadece bunları da değil: Arkadaşlarını, nişanlısını, mahremiyetini ve benlik duygusunu kaybetti. Patiño şöyle diyor:

Sahip olduğum genetik veya tıbbi bir sorundan ben sorumluymuşumcasına kendimi suçlu hissettim.

Ancak yine de vazgeçmemişti:

Her gün aynada kendime bakıp şunu söylüyordum: Bir kadın olarak büyüdün ve öyle geliştin. Bu, asla değişmez. Hileyle kazanmadığını herkese göstermelisin.

Martínez-Patiño, o zamanlar "Uluslararası Amatör Atletizm Federasyonu" olarak bilinen tıbbi komisyona temyiz ederek, birkaç bilim insanının da yardımıyla, diğer kadın sporcular üzerinde haksız bir avantaja sahip olmadığını kanıtladı.

Tüm Reklamları Kapat

Yarışma hakkı 1988'de geri verilmiş olsa da artık Olimpiyat hayali için çok geçti; yaşlanmıştı. Barselona'daki 1992 Yaz Olimpiyatları'na katılma hakkını kıl payı kaçırdıktan sonra, spor bilimine konsantre olmak üzere Olimpiyat hayalinden tamamen vazgeçti.

Cinsiyet Polisi: Kadın Sporlarında Cinsiyet Testi Tarihi

  • 1936: Gazetecilerin konuyu sorgulaması üzerine, Berlin'deki Olimpiyat Oyunlarında 100 metrede zafer kazanan ABD'li koşucu Helen Stephens, cinsiyetini doğrulamak için bir muayeneden geçti. Ne tür bir test uygulandığı ilân edilmeyen bu inceleme sonucunda, Stephens'ın kadın olduğu kamuoyuna açıklandı.
  • 1946: Uluslararası Amatör Atletizm Federasyonu'nun aldığı karara göre, kadın yarışmacıların yarışabilmeleri için uygunluklarını doğrulayan bir sağlık sertifikasına sahip olması gerekmeye başladı. 1948 Olimpiyatları için Uluslararası Olimpiyat Komitesi de aynı yönetmeliği benimsedi.
  • 1966: Avrupa Atletizm Şampiyonası'nda kadınlar, doktorlar heyeti tarafından jinekolojik muayeneye tabi tutulup, İngiliz Milletler Topluluğu Oyunları'nda çıplak olarak muayene edildiler. Bu tür bir testin uygun olmadıklarını düşünen bazı sporcular, oyunlara katılmamayı tercih ettiler.
  • 1967: Avrupa Kupası'nda ilk kez kromozom testi yapıldı. Polonyalı bir koşucu olan Ewa Kobukowska, bu testin sonucuna bağlı olarak diskalifiye edilen ilk kişi oldu. 1968 Kış Olimpiyatları için yapılan testler, Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından da kabul edildi ve o sırada bir kadın olarak yaşayan Avusturyalı kayakçı Erik Schinegger de yarışmadan diskalifiye edildi.
  • 1985: İspanyol engelli koşucu María José Martínez-Patiño'nun test sonrası 46,XY kromozom olduğu ortaya çıktıktan sonra yarışmadan diskalifiye edildi. İtirazında androjen duyarsızlığı sendromu nedeniyle herhangi bir avantaj elde etmediğini belirtti. 1988'de yasağı kaldırıldı.
  • 1992: Uluslararası Amatör Atletizm Federasyonu, kadın sporcular üzerinde kapsamlı cinsiyet testleri yapmak yerine, yalnızca soru işaretleri baş gösterdiğinde kapsamlı testler yapma kararı alındı. Bununla birlikte, Uluslararası Olimpiyat Komitesi, tüm kadın sporcular için SRY genine dayalı bir testi kullanıma soktu. 2000'deki Sidney, Avustralya'daki Olimpiyat Oyunlarına kadar bu test zorunluluğu yürürlükte kalmaya devam etti.
  • 2009: Dünya Atletizm Birliği Şampiyonası'nda 800 metrede Caster Semenya zafere ulaştı. Uluslararası Amatör Atletizm Federasyonu ve medya, şampiyona devam ederken 18 yaşındaki yarışmacının cinsiyet testine tabi tutulduğunu duyurdu. Yarışmadan geri çekilmeye zorlandı; ancak 11 ay sonra bir kez daha yarışmasına izin verildi.
  • 2011: Uluslararası Amatör Atletizm Federasyonu, kadın sporcular için kan seviyelerini litre başına 10 nanomol olarak sınırlayan testosteron konusunda bir politika benimsedi. Bu seviyenin üzerinde rekabet eden ve androjen duyarlılığı olanların, rekabet edebilmek için testosteron seviyelerini düşüren ilaçlar alması veya ameliyat olmaları gerektiği kararına varıldı.
  • 2014: Yüksek testosteron seviyeleri nedeniyle, Hintli yetkililer, koşucu Dutee Chand'ı yarışmadan men etti. Spor Tahkim Mahkemesi, 2015 yılında koşucunun temyiz başvurusunu onayladı. Chand, Uluslararası Amatör Atletizm Federasyonu kurallarının askıya alınması kapsamında, müdahale olmaksızın rekabet edebildi.
  • 2018: Uluslararası Amatör Atletizm Federasyonu, kadınlarda 400 metre ile 1 mil yarışlarında yarışan bireyler için, litre başına 5 nanomol testosteron sınırını tanımlayan düzenlemeleri duyurdu. Ancak orta mesafe koşucusu Semenya'nın temyiz başvurusu üzerine Spor Tahkim Mahkemesi, kapsamlı bir soruşturma için düzenlemeleri askıya aldı.
  • 2019: Spor Tahkim Mahkemesi, Semenya'nın aleyhine karar verdi. Ertesi yıl bir İsviçre mahkemesinde bir kez daha Semenya aleyhine karar verildi. Semenya, 2021 Tokyo Olimpiyatları'nda böyle bir sınır uygulanmayan 200 metre yarışında yarışacağını belirtti ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne temyiz başvurusunda bulundu.

Biyolojik Kadını Tanımlayan Tam Olarak Nedir?

Genetikçiler, kromozom analizinin güvenilmez, ayrımcı ve sporda cinsiyeti belirlemek için kullanılmaya başlanmadan önce bile kadınlar kategorisinde haksız bir avantaja sahip olabilecek kişileri belirlemek için uygun olmadığı konusunda spor komitelerini uyarmışlardı.

Örneğin, cinsiyet tanımlaması yalnızca birden fazla X kromozomunun varlığına dayandırılsaydı, erkeklerin %0.2'si, yani her 500 erkekten 1 tanesi de "kadın" olarak kategorize edilecekti; çünkü erkeklerin yaklaşık olarak bu kadarı 47,XXY olarak tanımlanan kromozomlarla doğmaktadır. Benzer şekilde, konjenital adrenal hiperplazi gibi nedenlerle artan kas kütlesine yol açabilecek hormonal bozuklukları olan kadınları da tespit etmek mümkün değildir. Bir spor doktoru olan ve Monako'daki Dünya Atletizm Birliği'nde (eski adıyla Uluslararası Amatör Atletizm Federasyonu) sağlık ve bilim direktörü olan Stéphane Bermon şöyle diyor:

On yıllar boyunca, spor yönetim organlarının regülasyonları, bir kişinin bir turnuvaya 'kadın' olarak katılabilmesi için, biyolojik kadın olması gerektiğini sağlamaya çalışmıştır. Sporda kadınlar kategorisi bir çeşit 'korunan kategori' olarak görülmektedir.

Dünya Atletizm Birliği'nin şu anki "biyolojik kadın" tanımı, büyük ölçüde testosteron seviyelerine dayanıyor. Ancak bazı araştırmacılar, sporcuları ayırmak için testosteron kullanmanın geçerliliğinden şüphe ediyorlar. Genel olarak, sporcuları cinsiyetlerine göre sınıflandırma uygulaması, tıp etiği ve insan hakları hakkında hala çözülmesi gereken zorlu soruları gündeme getirdi.

Tüm Reklamları Kapat

Martínez-Patiño, cinsiyetine dayalı olarak atletizmden diskalifiye edilmeye başarılı bir şekilde meydan okuyan ilk kadındı. Bu nedenle, Dünya Atletizm Birliği, 1992'de genel genetik cinsiyet testleri yapmayı bıraktı; ancak yarışmacılar, antrenörler veya medya bu konuda endişeleri dile getirdiğinde, Birlik de kadın sporcuları soruşturmaya devam ediyorlar. Örneğin 2000 yılına kadar, Y kromozomu üzerinde bulunan SRY geni, Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından rutin olarak test edildi. Connecticut, New Haven'daki Yale Üniversitesi'nde biyoetik uzmanı olan Katrina Karkazis'e göre, bu testler hiçbir zaman erkekler üzerinde yapılmadı; sadece interseks veya tipik olmayan cinsiyet özellikleri sergileyen kadınlara uygulandı.

Testosteron, Kadın Gelişimini Nasıl Etkiler?

İnterseks olmak görece nadir bir durumdur; ancak o kadar da nadir değildir: Akademik araştırmalara göre interseks doğum oranı 1000'de 1 ilâ 50'de 1 arasında değişmektedir.[29] Bu sayılara göre, şu anda sadece Amerika Birleşik Devletleri'nde 300.000 ilâ 7 milyon, Dünya genelindeyse 8 milyon ilâ 160 milyon interseks birey bulunmaktadır. Bu tahminleri net olarak yapamamamızın nedenlerinden biri, interseks tanımının biraz belirsiz olmasıdır.

İnterseks bireylerin çoğu transseksüel değildir ve transseksüellerin de çoğu interseks değildir; ancak rekabetçi sporlarda interseks insanların nasıl kategorize edileceği sorusu, günümüzde tartışılmakta olan trans sporcularla ne yapılacağı sorusunun öncülüdür ve Martínez-Patiño vakası, işin zorluğu göstermektedir.

Martínez-Patiño'nun durumuna hiperandrojenik 46,XY DSD denmektedir. Genel popülasyonda, yaklaşık olarak her 20.000 doğumda 1 kez görülmektedir. Ne var ki kadın sporcular arasında interseks bireylerin oranı, atletik olmayan kadınlara göre daha yüksektir. Sporcular üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, Güney Kore'nin Daegu kentinde düzenlenen 2011 Uluslararası Amatör Atletizm Federasyonu Dünya Şampiyonası'nda 1000 kadın yarışmacıdan yaklaşık 7'si 46,XY idi; bir diğer deyişle bu şampiyonada interseks oranı, genel popülasyondan yaklaşık 140 kat daha yaygın bir insidans (görülme oranı) sergilemiştir.[30]

Tüm Reklamları Kapat

Bu genetik yapıya sahip kişiler, yüksek düzeyde testosteron üretir ve sadece hiperandrojenizmden kaynaklanmak zorunda değildir; kadınlarda aynı durum, çok daha yaygın görülen polikistik over sendromu ve konjenital adrenal hiperplazi gibi diğer durumlardan da kaynaklanabilir.

Sebebi ne olursa olsun, bu kadınlarda fazladan salgılanan testosteron kasları büyütür, kemikleri güçlendirir ve kandaki oksijen taşıyan hemoglobin düzeylerini artırır. Hatta testosteronun sentetik formu, dopingde kullanılan başlıca kimyasaldır.

Kadınlar, tipik olarak litre başına 0.12 ile 1.79 nanomol arasında testosteron seviyelerine sahipken; yetişkin erkekler tipik olarak litre başına 7.7 ile 29.4 nanomol arasında testosteron seviyelerine sahiptir. Bu fark, özellikle de ergenlikten sonra, yani erkekler tipik olarak kadınlardan önemli ölçüde daha fazla testosteron ürettiği zaman daha belirgin hale gelmektedir. Bermon şöyle diyor:

Erkek ve kadın performansları arasındaki eşitsizliğin altında yatan birincil faktör testosterondur.

Durmadan Değişen Regülasyonlar

Dünya Atletizm Birliği, 2011 yılında hiperandrojenizmli kadınların yarışmaya uygunluğunu düzenleyen kuralları benimseyen ilk uluslararası spor federasyonu oldu. Birlik, kendisini savunmak için bunun bir "cinsiyet testi" olmadığını iddia etti. 

Tüm Reklamları Kapat

Yeni regülasyonlar nedeniyle, Güney Afrikalı orta mesafe koşucusu Caster Semenya, cinsiyetiyle ilgili tartışmalar ileri sürülerek 2009 yılında 11 ay boyunca spor müsabakalarını bırakmaya zorlandı. Çünkü Dünya Atletizm Birliği kurallarına göre sporcular, yarışmalarda rekabet edebilmek için ya hormon tedavisi ya da ameliyat yoluyla kan testosteron seviyelerini litre başına 10 nanomolün altına düşürmeleri gerekmekteydi.

Caster Semenya
Caster Semenya
The New York Times

Kaderin bir cilvesi olarak, 2012 yılında Dünya Atletizm Birliği'nin regülasyonlarına benzer düzenlemeler öneren Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin Tıp Komisyonu üyesi olan María José Martínez-Patiño, kandaki testosteron seviyesinin kusursuz bir çözüm olmamasına rağmen, bunun kadın sporunda eşitliği garanti altına almak için önceki girişimlere göre bir gelişme olduğunu söylemişti.

Ancak bu kural da uzun süre yürürlükte kalamadı. 2014 yılında, Hintli koşucu Dutee Chand, Glasgow/İngiltere'deki İngiliz Milletler Topluluğu Oyunları'ndan önceki gece kan testosteron seviyesinin 10 nanomol eşiğinin üzerinde olduğunu öğrendi. Ama o, diğer sporcuların yaptığı gibi hormon tedavisi veya ameliyat yerine, Spor Tahkim Mahkemesi'ne itirazda bulunmayı seçti.[31]

Dutee Chand
Dutee Chand
Times of India

Mahkeme, Temmuz 2015'te Chand'ın lehine karar verdi ve Dünya Atletizm Birliği'ne, doğal testosteronun sporculara avantaj sağladığına dair net bilimsel bir kanıt sağlaması için iki yıl süre tanıdı. Hiperandrojenizm kuralları askıya alınıp, Chand ve cinsiyet gelişimi farklılıkları olan kadınların kısıtlama olmaksızın rekabet etmesine izin verildi.

Tüm Reklamları Kapat

Güncel Kurallar Tutarlı Değil ve Asıl Sorunu Görmezden Geliyor!

2018'de devreye sokulan düzenlemeler de aşırı ayrımcılık yapıyor olmaları nedeniyle eleştirilerin hedefi olmuştur. Karkazis, kuralların, yüksek testosteronun en yaygın nedeni olan polikistik over sendromu nedeniyle yüksek testosteron düzeyleri olan kadınları ve 2019'da bir mahkeme kararının ardından konjenital adrenal hiperplazisi olan kadınları açıkça hariç tuttuğunu açıklıyor. Günümüzde, sadece testosterona duyarlı olan ve Y kromozomu olan bireyler takip edilmektedir. Handelsman şöyle diyor:

Bu bireylerin doğuştan fiziksel bir avantajları vardır.

Ek olarak, yönergeler, yalnızca uluslararası olarak 400 metre ilâ 1 mil (1.6 kilometre) arası mesafelerde yarışan sporcular için geçerlidir. Güney Afrika, Cape Town'da spor bilimcisi olan Ross Tucker şöyle diyor:

Bu oldukça tuhaf bir uygulama. Bir atlet, sadece farklı bir yarışmada yarışıyor diye Cumartesi günü legal, Pazar günü illegal olacak.

Karkazis, ayrıca 2017 çalışmasının, incelenen 21 yarışmanın çekiç atma ve sırıkla atlama da dahil olmak üzere 5'inde, testosteron ile ilişkili önemli bir performans farkı ortaya koyduğunu belirtiyor. Ne var ki acayip bir şekilde çekiç atma ve sırıkla atlama son düzenlemelerin dışında tutuldu; öte yandan araştırmada testosteron ile arasında hiçbir korelasyon gözlenmeyen 1500 metre koşusu düzenlemelere dahil edildi.

Kimine göre kuralların bu şekilde belirlenmesinin nedeni, spesifik olarak Semenya'yı turnuvalardan dışlamak amacıyla geliştirilmiş olması. Bermon, Dünya Atletizm Birliği'nin bu sporlar için fırlatma yarışmalarında az sayıda vaka olması nedeniyle bu şekilde tutumlu bir yaklaşım benimsediğini öne sürerek buna itiraz ediyor. Öte yandan 1500 metrenin regülasyonlara dahil edilmesinin eleştiriye açık olduğunu kabul ediyor; ancak bunun gerekli olduğunu, çünkü orta mesafe koşucularının da sıklıkla daha uzun mesafeleri koştuğunu belirtiyor.

Tüm Reklamları Kapat

Bununla birlikte, hangi sporların daha yüksek testosteron seviyelerinden yararlandığına dair tartışmanın, bu konuyla ilgili asıl problemi gözden kaçırmamıza neden olduğu söylenebilir. Los Angeles'taki Güney Kaliforniya Üniversitesi'nde endokrinolog olan Ruth Wood'a göre asıl soru, doğal olarak oluşan bu hormonların atletizmde daha en başından kontrol edilmesi gerekip gerekmediğidir. Wood şöyle diyor:

Bir sporcunun doğal yeteneklerinin 'adalet' kisvesi altında kasıtlı olarak kısıtlandığı başka bir spor yoktur.

Ayrıcalıklı Muamele: Trans ve İnterseks Bireylere Ne Yapmalı?

Ergenlikten Önce mi, Sonra mı?

Bazı trans bireyler, fiziksel görünümlerini cinsiyetlerine uygun hâle getirmek için ameliyat ve/veya hormon tedavisi görürler. Geçiş tedavisinin sonuçları, ergenlikten önce mi yoksa sonra mı başladığına bağlı olarak önemli ölçüde farklılık gösterir. Ergenlik döneminde erkekler, kızlardan önemli ölçüde daha fazla büyürler. Ergenlik dönemindeki fiziksel değişiklikler kısmen de olsa geri döndürülemezdir ve dolayısıyla ergenlikten sonra geçiş yapmak, ergenliğin etkilerini tamamen geri çeviremez.

1990 yılında Dünya Atletizm Federasyonu tarafından düzenlenen bir seminerde, ergenlikten önce cinsiyet değiştirme ameliyatı olmuş bir kişinin yeni cinsiyeti altında turnuvalara katılmasına izin verilmesi tavsiye edildi. Bu öneri, pek tartışmalı değildi ve onaylandı. Tartışmalı kısım, ergenlikten sonra cinsiyet geçişi yapanlarla ne yapılacağıdır.

Uluslararası Olimpiyat Komitesi, yönetmeliklerin geçmesine öncülük ediyor. 2004 yılında, transseksüel sporcuların cerrahi anatomik değişiklikler tamamlandıktan iki yıl sonra ve hormonal tedavi görmüşlerse yarışmalarına izin verildiğine karar verdiler. Bu, özellikle trans kadınların en az iki yıldır hormon tedavisi almış olması gerektiği anlamına gelir.

Tüm Reklamları Kapat

2021'de komite, uluslararası federasyonların trans ve interseks sporcular için kendi uygunluk kriterlerini geliştirmelerine izin veren bir genelge yayınladı ve bu nedenle artık tüm disiplinler için geçerli olan, tek ve basit bir kural yok.

Testosteron, Regülasyonda İşlevsel Bir Ayraç mı?

Testosteronun Regülasyon Aracı Olabileceğini Savunanlar

Anekdotal baz kanıtlar, daha yüksek testosteron düzeylerinin, interseks kadınlar için avantajlı olduğunu göstermektedir. Testosteronun önemli bir rol oynadığına inanan Bermon'a göre, hormon tedavisi yoluyla testosteron seviyelerini azaltan üç mesafe koşucusunun performansı, iki yıl boyunca içinde neredeyse %6 azaldı.[32]

Benzer şekilde Sidney, Avustralya'da bulunan Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordu Araştırma Enstitüsü'nde bir endokrinolog olan David Handelsman'a göre, transseksüel sporcular üzerinde yapılan araştırmalar, bazı kişilerin hormon tedavisi gördükten sonra bile, artan boy ve kas kütlesi gibi önceki testosteron düzeylerinin avantajlarını elde etmeye devam edebildiğini gösterdi.[33]

Mahkemenin Chand kararının ardından, Bermon ve bir meslektaşı, testosteronun elit sporcuların performansı üzerindeki etkisini ölçmek için bir diğer çalışma yaptı. 2017 yılında yapılan ve direkt olarak Dünya Anti Doping Ajansı ve Dünya Atletizm Birliği tarafından fonlanan bu araştırmaya göre, daha yüksek testosteron seviyelerine sahip elit kadın sporcular, düşük seviyelilere göre etkinliklerde %3'e kadar daha iyi performans gösterdi.[34]

Tüm Reklamları Kapat

Bu makaleden yola çıkarak 2018 yılında yürürlüğe konan yeni kurallara göre, belirli etkinliklerde yarışan kadınların, yarışma tarihinden önce en az altı ay boyunca testosteron seviyelerini litre başına 5 nanomolün altında tutmaları gerekmekteydi.

Testosteronu Ayraç Olarak Kullanmaya Karşı Eleştiriler

Bir sporcunun bir kadın müsabakasında rekabet edip edemeyeceğini veya sporda haksız bir avantajı olup olmadığını anlamanın bir yolu olarak testosteronu kullanmaya çalışanların argümanlarına yönelik çok sayıda eleştiri bulunmaktadır.

Örneğin yeni regülasyon kararların dayandığı çalışma, yoğun eleştirilere maruz kalmıştır. Colorado Boulder Üniversitesi'nde spor yönetimi ve politika araştırmacısı olan ve çalışmanın geri çekilmesi gerektiğini savunan Roger A. Pielke Jr. şöyle diyor:[35]

Çalışma, son derece kusurluydu; ayrıca kullandıkları verilerin %33 civarı da kötü veriydi.

Örneğin araştırmaya dahil edilen verilerin bir kısmında, aynı performans süreleri birden fazla kez kullanılmıştı. Araştırmada kullanılan verilerin bir kısmıysa resmi yarışma sonuçlarına dayanmıyordu. Keza, dopingli olduğu bilinen sporcular da araştırmada kullanılan veri setine dahil edilmişti. Bermon, 2018 yılında bir editör mektubu yayınlayarak bu sorunları ortadan kaldırdığını iddia ettikleri bir perspektif yazısı yayınladılar; ancak Pielke yine de tatmin olmuş değil.[36]

Tüm Reklamları Kapat

Buna ek olarak, erkekler ve kadınlar için tipik testosteron aralıkları, ilk başta göründüğü kadar farklı olmayabilir: 2014 yılında yapılan bir çalışmada, 15 farklı spor dalından 693 elit erkek ve kadın sporcuların testosteron seviyelerinde önemli ölçüde örtüşme bulunmuştur.[37] Kadınların yaklaşık %14'ü, "kadınlar için ortalama aralık" olduğu düşünülenden daha yüksek seviyelere sahipti; hatta bazılarının bir erkek için bile "yüksek" sayılabilecek düzeyde testosteronu bulunmaktaydı (aşağıdaki grafikte sağ tarafa yakın pembe kutulara dikkat ediniz). Ek olarak, erkeklerin %17'si, erkekler için "normal" kabul edilen aralığın altında testosteron seviyelerine sahipti.

Beklendiği gibi kadın elit atletlerin ortalama testosteron seviyesi, erkek elit atletlerin ortalama testosteron seviyesinden daha düşüktür. Ancak erkeklerin sahip olabildiği testosteron seviyelerinin hemen her noktasında, kadın atletler bulmak da mümkündür. Bu, iki grafiğin "aynı" olmadığını; ancak birbirleri arasında istatistiki anlamda tam bir örtüşme olduğu anlamına gelmektedir.
Beklendiği gibi kadın elit atletlerin ortalama testosteron seviyesi, erkek elit atletlerin ortalama testosteron seviyesinden daha düşüktür. Ancak erkeklerin sahip olabildiği testosteron seviyelerinin hemen her noktasında, kadın atletler bulmak da mümkündür. Bu, iki grafiğin "aynı" olmadığını; ancak birbirleri arasında istatistiki anlamda tam bir örtüşme olduğu anlamına gelmektedir.
Dr. Rachel McKinnon

Yüksek testosteron seviyesi ile rekabet avantajı arasında direkt bir bağlantının bulunup bulunmadığı da bir diğer endişe sebebidir: Elit sporcular arasında, erkek kategorilerindeki yarışmacılar, kadın kategorilerindeki yarışmacılara göre %11 daha hızlı koşabilmekte, yüzebilmekte ve %20 daha uzağa (ve hatta daha yükseğe) zıplayabilmektedir. Bununla birlikte, testosteronun bu farklılıklara ne ölçüde katkıda bulunduğu belirsizdir. Örneğin Chand'ın temyizini kabul eden mahkemenin kararını en çok etkileyen şey, testosteronun başarının ne kadarından sorumlu olduğu konusundaki belirsizlik olmuştur.

Dahası, eğer ki testosteron iddia edildiği kadar büyük bir endişe faktörüyse, günümüzdeki standartlar da cis erkekler ve cis kadınların birbirleriyle yarışında aynı endişeyi ihlâl etmektedir; çünkü yarışmalara katılan atletlerin daha büyük bir çoğunluğu düşük testosteron oranlarına sahiptir. Ayrıca erkek elit atletlerin %0.5'inin testosteron seviyeleri, cis kadınların ortalamasından daha düşüktür; %25'inin testosteron seviyeleriyse, hâlihazırda kadınlara uygulanan litre başına 10 nanomol testosteron kan seviyesinin altında değerlere sahiptir. Yani bu erkekler, teknik olarak "kadın gibi davranarak", 2016 ve 2018 olimpiyatlarında kadın kategorisinde yarışabilirlerdi; ancak endişelerin aksine bu, yakın spor tarihinde hiç yaşanmamıştır.

Daha da önemlisi bu dağılım modu, testosteron seviyelerinin kadınları erkeklerden ayırmak için adil bir şekilde kullanılmasının mümkün olmadığını göstermektedir; çünkü dağılımın ortaya koyduğu üzere, sınırı nereye çekerseniz çekin o sınırın altında kalan cis erkekler bulunacaktır ve bunlar, eğer isterlerse, fiziksel görünümlerini değiştirerek bir kadın gibi yarışabileceklerdir. Bu da regülasyonun bilimsel gerçekler gereği yanlı olmasına neden olacaktır.

Tüm Reklamları Kapat

Elit erkek atletlerin %25.4'ünün testosteron oranları, 2016 ve 2018 olimpiyatlarında "kadın taklidi yaparak yarışabilecekleri" seviyenin altındadır. Ancak bunu deneyen kimse olmamıştır.
Elit erkek atletlerin %25.4'ünün testosteron oranları, 2016 ve 2018 olimpiyatlarında "kadın taklidi yaparak yarışabilecekleri" seviyenin altındadır. Ancak bunu deneyen kimse olmamıştır.
Dr. Rachel McKinnon

Cinsiyet, Bu Konuda Sorun Çıkaran Tek Faktör Değil!

Bu sorunu görmenin bir diğer yolu da boy, kilo ve genetik faktörlerden etkilenen diğer farklılıklara ve bunların dağılımlarına bakmaktır.

Örneğin İngiltere'deki Manchester Metropolitan Üniversitesi'nde bir spor genetiği uzmanı olan Alun Williams ise, cinsiyet gelişimi farklılıkları ve hiperandrojenizmi olan kadınlara, atletik yetenekleri geliştiren diğer genetik özelliklere sahip kişilerle aynı şekilde davranılması gerektiğini belirtiyor. Williams, 1960'ların başında üç altın madalya kazanan tanınmış Finli kros kayakçısı Eero Mäntyranta'nın, kırmızı kan hücrelerinin oksijen taşıma kapasitesini %25 ile %50 oranında artıran bir genetik mutasyona sahip olduğunu hatırlatıyor. "İnsanları sahip oldukları ve testosteronun sebep olduğu %3'lük avantajın onlarca katı fiziksel avantaj sağlayan genlere göre de ayrımcılık yapılacak mı?" sorusu, işleri karıştırmaktadır.

Eero Mäntyranta
Eero Mäntyranta
The Olympians

Bir diğer örnek olarak, boy ve kilo dağılımlarına bakılabilir: Elit kadın ve elit erkek atletlerin boy dağılımı da testosteron seviyeleri gibi örtüşük bir dağılım göstermektedir ve boy uzunluğunun avantaj olduğu sporlarda, testosteron ile birebir aynı sorunu yaratmaktadır; lakin bu sporlarda boy veya kilo uzunluğuna göre bir ayrım yapılmamaktadır. Örneğin ağırlık ortalaması 104 kilogram olan takımlar, ağırlık ortalaması 45 kilogram olan takımlara karşı oynayabilmekte ve farkla kazanabilmektedirler (yazının ilerleyen kısımlarında boy ile ilgili bir örnek de verilecektir).

Elit kadın atletler ile elit erkek atletlerin boy dağılımı. En kısa oyuncunun bir kadın değil bir erkek olduğuna dikkat edilmelidir.
Elit kadın atletler ile elit erkek atletlerin boy dağılımı. En kısa oyuncunun bir kadın değil bir erkek olduğuna dikkat edilmelidir.
Dr. Rachel McKinnon
Elit kadın atletler ile elit erkek atletlerin kilo dağılımı.
Elit kadın atletler ile elit erkek atletlerin kilo dağılımı.
Dr. Rachel McKinnon

Bunun en çarpıcı örneği, aşağıdaki fotoğrafta görülmektedir: Fotoğrafta, 2019 yılında FIBA ​​Amerika Kıta Şampiyonası'nda, El Salvadorlu bir takıma karşı oynayan Amerikan 16 Yaş Altı Kadınlar Basketbol takımını görüyorsunuz. Amerikalılar, bu maçı 114-19 kazandılar. Halbuki basketbolda direkt olarak fiziksel bir avantaj sağlayan boya göre bir ayrım yapılmamaktadır.

Tüm Reklamları Kapat

La Republica

Williams, tüm bunları şu sözlerle özetliyor:

Cinsiyet gelişimi farklılıklarına sahip (interseks) sporcularda bulunan genetik mutasyonlar, performansı istisnai bir derecede etkilemez.

Dolayısıyla sadece belli bir hormonu veya geni izole ederek yapılan ayrımcılığı bilimle ve ahlak felsefesiyle (etikle) desteklemek mümkün değildir/olmayabilir.

Ara Kategoriler Açılabilir mi?

Bazı araştırmacılar, engellilerin katıldığı sporlarda kullanılana benzer bir sistemin benimsenmesini ve bireysel sporlarda cinsiyet ayrımının tamamen ortadan kaldırılmasını öneriyorlar. Yeni Zelanda, Canterbury'deki Lincoln Üniversitesi'nde bir spor sosyoloğu olan Roslyn Kerr şöyle diyor:

Toplumumuz cinsiyet ve toplumsal cinsiyet üzerine inşa edilmiş olmasına rağmen, performans açısından erkeklere de kadınlara da eşit davranılmıyor.

Kerr'e göre, spor dalına getirilen kategoriler, belirli bir sporda başarılı olmak için gereken fiziksel niteliklerden etkilenecek şekilde de belirlenebilir: Örneğin koşucular, birbiriyle kıyaslanabilir kas kütlesine ve hızlı kasılan lif yüzdelerine sahip sporcularla karşı karşıya gelebilir veya dayanıklılık sporcuları, görece benzer kas kütlesi ve akciğer kapasitesine sahip olanlarla karşı karşıya gelebilir. Kerr, engelli sporlarında başvurulan bu yöntemlerin de eleştirildiğini hatırlatarak, böyle bir sistemin uygulanmasının zor olacağını kabul ediyor.

Tüm Reklamları Kapat

Ayrıca bunun sınırı nedir? Eğer aynı mantığı durmadan takip ederseniz, gerçekten rekabet edebileceğiniz tek kişi kendinizsiniz. Çünkü her adımda, kazanan ile kazanmayan arasındaki o ufacık farkı veren, her zaman "daha çok antrenman yapmış olma"ya indirgenemeyecek bir faktör bulmak mümkün olacaktır. O faktöre göre de ayrıştırmalı mıyız?

Şöyle düşünün: Kalp kapakçık sorunları, testosteron seviyeleri, yaş, hafifçe yanlış hizalanmış bacaklar, ortalama akciğer hacmi ve bunun gibi onlarca, hatta yüzlerce koşula göre hassas bir ayarlama yapabilirdik. Böylece eskiden bir yarışta en son gelen kişi, artık arada bir kazanabilirdi. Ve bu, "adil" sözcüğünün bir başka anlamını tatmin ederdi: Herkesin yeterince sıkı antrenman yapmaları koşuluyla kazanma şansına sahip olması.... Ama insanlar böylesine hassas ayarlanmış bir turnuvayı izlemek isterler miydi? Daha da önemlisi, böylesine hassas ayarlanmış ve akla gelebilecek ve gelemeyecek bütün faktörleri %100 başarıyla gözetebilen ara kategoriler tespit etmek mümkün mü?

Diğer araştırmacılar, cinsiyet gelişimi farklılıkları olan sporcular için erkek ve kadın yarışmalarına ek bir kategori getirilmesini veya golfteki handikap sistemine benzer bir yöntem kullanılmasını öneriyorlar. Bu tür bir kategori hâlihazırda Dünya Atletizm Birliği kurallarına dahil edilmiş olmasına rağmen, Bermon, toplumun buna henüz hazır olmadığına ve tanıtımının sporcuların damgalanmasına neden olabileceğini düşünüyor. Şöyle diyor:

Herkesi tatmin edecek bir çözüm bulmak imkansız. Kadın kategorisini korumak istiyorsanız, en mantıklı ve dolayısıyla bilimle desteklenen seçeneği seçmelisiniz.

Şu anda İspanya'daki Vigo Üniversitesi'nde spor bilimleri araştırmacısı olan Martínez-Patiño, tıpkı yasağı kaldırıldığı zaman da olduğu gibi, bu kördüğümü çözecek tek şeyin doğrulanabilir bilimsel kanıtlar olduğu konusunda hemfikir. Ancak Patel, daha büyük bir zorluk görüyor:

Tüm Reklamları Kapat

Buradaki tek sorun bilim değil. Eğer ilerleme kaydedeceksek bu soruna bilim, etik, hukuk ve insan hakları açılarından yaklaşmalıyız.

Regülasyon Şart mı?

Tucker, testosteronun etkilerinin düzenlemeyi gerekli kıldığını düşünüyor. Şöyle diyor:

Erkeklere özgü özellikler, fiziksel performansı öylesine güçlü bir şekilde artırmaktadır ki, eğer onları doğru yönetmezseniz, diğer tüm performans arttırıcı faktörlere baskın gelir ve hatta onları ortadan kaldırırlar.

Wood da testosteronun atletik performansı arttırdığını kabul ediyor; ancak bu kadınların kendilerini herhangi bir şekilde yanlış tanıtmadıklarını veya performans arttırıcı ilaçlar almadıklarını da vurguluyor. Şöyle diyor:

Bu insanlar her zaman kadındılar ve dolayısıyla kadın olarak rekabet ediyorlar.

Meslek Örgütleri Ayrımcılığa Karşı

Birçok yorumcu da bir sporcunun cinsiyetini denetleme etiğini sorguluyor. 2019 yılında Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi, 2018 yönetmeliklerini makul ve objektif olmadığı gerekçesiyle kınadı. Dünya Tabipler Birliği, yönetmeliklerin tıp etiğini ve insan haklarını ihlal ettiğini savunarak, doktorları yeni kuralların uygulamamaya çağırdı. Her iki açıklamaya da liderlik edenler, Semenya'nın anavatanı olan Güney Afrikalı temsilcilerdi. Pielke şöyle diyor:

Tıbbi amaçlar için onaylanmamış veya üzerinde çalışılmamış protokoller kullanarak, normalde sağlıklı olan insanlara hasta gibi davranıyorsunuz.

Spor, Toplumun Aynasıdır!

Pielke ve diğerleri, bir yarışmacının cinsiyetini kurcalamanın, kadınlara toplumsal olarak belirlenmiş kuralları dayattığına inanıyorlar. Örneğin 2011 yılındaki regülasyonlar, kadınların meme büyüklüğünün ve şeklinin nasıl olması gerektiğini bile tanımlamaya kalkmıştı. Amaç, böylece sporcuların "kadın" olup olmadığını anlamaktı. Hatta bu nedenle bazı kadın sporculara dolgulu sütyenler giyerek yarışmaları bile önerilmişti. Pielke şöyle diyor:

Tüm Reklamları Kapat

Spor, en fazla toplumun o anda olduğu yeri yansıtır ve bu nedenle de her zaman, hâlihazırda ayrımcılığa maruz kalan gruplara karşı ayrımcılık yapar.

Sporcuları İntihara Sürükleyenler Yargılanmalı mı?

2020 yılında İnsan Hakları İzleme Örgütü, kadınlara verilen ve test sonuçlarından dolayı yarışmalardan men edilmelerine neden olan bazı fiziksel, sosyal ve psikolojik zararları belgeledi. Hintli bir atlet olan Santhi Soundarajan, 2006 yılında bir cinsiyet testinin sonuçlarının kamuoyuna açıklanmasının ardından intihar etmeye kalkıştı. Bir diğer Hintli atlet, 2001 yılında cinsiyet testi sonuçlarını öğrendikten sonra hayatına son verdi.

Santhi Soundarajan
Santhi Soundarajan
The Hindu

İngiltere'deki Nottingham Trent Üniversitesi'nde spor avukatı olan Seema Patel, spor yönetim organlarının ayrımcı eylemlerinden yasal olarak sorumlu tutularak, yargılanmaları gerektiğini söylüyor. Bir gözlemci (İng: "watchdog") olarak hizmet edecek, bağımsız ve küresel bir ayrımcılık karşıtı spor organizasyonu oluşturulmasını öneriyor.

Trans Kadınların Cis Kadınlarla Rekabeti Adil mi?

Yazının bu kısmından itibaren, Sabine Hossenfelder tarafından yayınlanan aşağıdaki videodan bazı ek bilgiler ve perspektifler aktaracağız. İlgili videoyu izlemenizi öneririz; bazı yerlerde ekstra açıklamalar yaparak netleştirmeye çalışacağız.

2019 yılında Hollanda, Norveç ve Belçika'dan bir araştırmacı ekibi, 1 yıllık hormonal tedaviden sonra trans bireylerin kavrama gücündeki değişimi ölçtü.[38] Çalışmalarına katılan yaklaşık 250 trans kadın ve trans erkek vardı. Bu, çok büyük bir örnek sayılmaz; ancak bilimsel standartlarda görece iyi sayılabilir.

Tüm Reklamları Kapat

Kavrama gücünün trans kadınlarda (erkekten kadına geçiş yapanlarda) 1.8 kilogram azaldığını, ancak trans erkeklerde (kadından erkeğe geçiş yapanlarda) 6.1 kilogram arttığını buldular. Trans erkeklerde, kavrama gücündeki değişiklik, yağsız vücut kütlesindeki değişiklikle ilişkilendirildi; ancak trans kadınlarda aynı ilişkilendirme yapılamadı. Bu demek oluyor ki hormon tedavisi, trans erkeklere trans kadınlardan daha fazla katkı sağlıyor.

İsveç'ten başka bir araştırmacı ekibi, hormonal tedaviden önce başlayarak, tedavi başlangıcından 1 yıl sonrasına kadar, atlet olmayan 11 trans kadını ve 12 trans erkeği takip etti.[39] Trans kadınlarda uyluk kas hacminin %5 azaldığını ve kuadriseps kesit alanının %4 azaldığını, ancak kas yoğunluğunun değişmediğini ve güç seviyelerini kabaca koruduklarını buldular. Trans erkeklerde ise uyluk kas hacmi %15 arttı; kuadriseps kesit alanı da %15 arttı, kas yoğunluğu %6 arttı ve araştırmacılar, güç seviyelerinin de arttığını gördüler. Yine, hormon tedavisinin trans erkeklere trans kadınlardan daha fazla katkı sağladığı görülüyor.

Bu yazıda konuyla ilgili bütün makaleleri listelemek yazıyı olduğundan da fazla uzatırdı; ancak şunu söyleyebiliriz ki aynı bulgu, bağımsız araştırmacılar tarafından birçok kez yeniden üretildi: Örneğin 2021 yılının Mart ayında yayınlanan bir meta analiz, bu konuda daha önceden yapılmış 24 ayrı çalışmayı inceledi ve 36 aylık hormonal tedaviden sonra bile, trans kadınlarda güç, yağsız vücut kütlesi ve kas alanı değerlerinin cis kadınlardan daha yüksek kaldığı sonucuna vardı.[40]

Bu rakamlar, sporcular için doğrudan geçerli değildir, çünkü genel nüfusta trans erkeklerin kas yapma yönünde bir eğilimi varken, trans kadınların kas kaybetme yönünde bir eğilimi vardır. Ancak bu araştırmalar, hormon tedavisinin trans erkekler için trans kadınlara göre daha hızlı bir fark yarattığı konusunda hemen hemen hemfikirdir ve aradan 3 yıl geçmesine rağmen söz konusu farkın ortadan tamamen kalkmadığı görülmektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Ne yazık ki bu hormon tedavisinin daha uzun vadede nelere sebep olduğuna dair elimizde henüz bir veri bulunmuyor. 2021 yılında Brezilya'da yayınlanan bir makale, trans ve cis kadınlar arasındaki farklılıkların yaklaşık 15 yıl sonunda büyük oranda ortadan kalktığını öne sürüyor.[41] Ancak o çalışma, sadece 8 katılımcıyla yapılan çok küçük bir çalışmaydı ve dolayısıyla sonuçlarını genellemek pek mümkün değildir. Zaten sonuçlar genellenebilir olsaydı bile sporculardan 15 yıl beklemelerini isteyemezdik; çünkü Olimpiyatlar'a katılamayacak kadar yaşlanırlardı.

Olimpiyatlar Ne Zaman Adildi ki? Amaç Tam Olarak Ne?

Bu noktada, trans kadınların cis kadınlarla rekabet etmesinin "adil" olup olmadığı sorusuna geri dönelim: Verilere bakacak olursak, trans kadınların, birkaç yıllık hormonal tedaviden sonra bile cis kadınlara göre bir avantaja sahip olduğu açıkça görülüyor. Bir diğer deyişle bu, cis kadınların ne yaparlarsa yapsınlar erkek ergenliğinin kazandırdıklarına yetişemeyeceği anlamına geliyor ve "adalet" sözcüğünden kasıt buysa, hayır, trans kadınların cis kadınlara karşı yarışması adil değildir.

Öte yandan atletik rekabet, sözcüğün bu anlamıyla hiçbir zaman "adil" olmamıştır. Her şeyden önce, "atletik performans" için en önemli faktör cinsiyet değil, yaştır. Bazı insanlar, doğuştan gelen nitelikleri dolayısıyla spor konusunda avantajlıdır ve o avantajlardan sadece bir tanesi "erkek olmak"tır: Usain Bolt'un uzun bacakları vardır, Michael Phelps'in büyük ayakları vardır ve Amerikalı basketbolcular, uzundur. Yazının önceki kısımlarında, bu farkın ne dereceye ulaşabileceğini görmüştük. El Salvador ile ABD arasındaki maç adil miydi?

Üstelik bunlar, sadece görünen farklardır. Kısmen genetik olarak belirlenen kemik yoğunluğu, kalp debisi veya akciğer hacmi gibi faktörler de vardır. Bu yazının okuru olarak sizin asla olimpik bir yüzücü olamayacak olmanız adil mi? Bugüne kadar madalyalar kazanan atletlerin bu başarılarının bir bölümünün "çok çalışmak"tan değil de, sahip oldukları genetik avantajlardan kaynaklanıyor olması adil mi?

Tüm Reklamları Kapat

Elbette hayır. Şunu unutmamak gerekiyor: "Sporcular", hele ki "ekstrem atletler", isimlerinden da anlaşılacağı üzere, biyolojik noktalardır. "Adalet", hiçbir zaman bu yarışmaların amacı olmamıştır. Bu bakımdan Olimpiyatlar gibi turnuvalar, daha ziyade "ucube şovları" gibidir; tıpkı Dünya'nın en zeki fizikçilerini bir arada toplayan konferanslar gibi... Bunlar, ortalama vatandaşı yansıtmayı amaçlayan, adil olma hedefi güden organizasyonlar değildir.

Bu durumda, çok daha derin bir sorun doğmaktadır (sanki "Adil nedir?" sorusu yeterince derin değilmiş gibi): Olimpiyatlar gibi spor turnuvalarının gerçek/nihai amacı nedir?

İnsanların sıklıkla atladığı bir nokta, bu yarışmaların bir Guinness Rekorlar Kitabı rekabeti olmaktan ziyade, "eğlence" sektörünün bir parçası olarak yayınlandığı gerçeğidir. Örneğin kendisi de trans bir sporcu olan akademisyen Joanna Harper, bu yüzden "adil rekabet" yerine "anlamlı rekabet"ten bahsetmektedir. Tarihsel olarak spor etkinliklerinde erkekleri ve kadınları ayırdık, çünkü aksi takdirde rekabet çok öngörülebilir, çok sıkıcı hale gelirdi: Örneğin ağırlık kaldırma ve boks gibi bazı sporlarda da tam olarak bu nedenle cinsiyetin ötesinde kilo gibi bazı kategoriler vardır. Amaç, olabildiğince adil gibi gözüken ve bu yolla da sonucu kestirmesi güç bir hâle getirmektir.

Erkeklere Uygun Sporların Popüler Olması da Bir Problem!

Bu konudaki en büyük problemlerden biri de şu anda yaygın olarak takip edilen ve Olimpiyatlar gibi turnuvalara dahil edilen spor disiplinlerinin çoğu, belki uzun mesafe yüzme örneği hariç, tipik olarak erkeklerle ilişkilendirilen biyolojik özelliklerin ön plana çıkarıldığı sporlardır. Bunun sebebi, bu turnuvalara dahil edilen sporların neredeyse tamamının dayanıklılıktan (veya dirençten) ziyade, güce (yani anlık olarak uygulanabilen enerjiye) dayalı sporlar olmasıdır. Eğer dirence dayalı sporlara bakılacak olursa, cinsiyet farklılıklarının önemli miktarda azaldığı görülmektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Ekstrem atlet olmayan, daha "sıradan" sporcular arasında 2019 yılında yapılan bir araştırma, erkeklerin maratonlarda kadınlara göre hâlen bir üstünlüğü olduğunu, ancak koşu mesafesini 160 ila 320 kilometre arasında bir noktaya kadar uzattığınızda kadınların erkeklere üstün gelmeye başladığını bulmuştur.[42] Bu durum, henüz dünya rekorlarına yansımış değildir (yani erkekler direnç sporlarında da hâlen liderdir); ancak iş dirence ve dayanıklılığa geldiğinde, kadınların erkeklere karşı bir şansı var gibi gözükmektedir.

O halde, neden bu tür direnç sporlarını daha sık görmüyoruz? 320 kilometre boyunca koşan insanları izlemenin epey sıkıcı olacak olması bir faktör olabilir. İnsanlar, görece kısa süre içinde uygulanabilen maksimum enerjiye dayalı sporları izlemeyi tercih etmektedir - ki bu da erkeklerin üstün olduğu fiziksel bir alandır. Belki de çözüm, bütün sporların dijitale taşınması ve Olimpiyatlar'ın e-spor olarak yapılmasıdır?

Translara Karşı Kullanılan Argümanlar, Onların Lehine de Kullanılabilir!

Bu noktada, trans sporculara geri dönelim: Trans sporcularla ilgili en büyük endişe, onların kadın sporlarını domine edeceği korkusudur. Dolayısıyla bu endişe, madalya alan trans kadınların, popülasyondaki trans kadın oranından fazla olacağına dayanmaktadır.

Ancak burada büyük bir sorun var: Kaliforniya Üniversitesi'nden araştırmacıların 2017 yılında yaptığı bir araştırmaya göre, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki atletlerin %0.39'unu trans bireyler oluşturmaktadır.[43] Brezilya için yapılan benzer bir tahmin, oradaki oranın yaklaşık %0,69 olduğunu göstermektedir.[44] Eğer bu sayılar kabaca bile doğruysa, trans bireyler şu anda elit düzeydeki sporlarda yeterince temsil edilmemektedir; çünkü şu anki şartlar altında madalya alan trans kadınların oranı %0.39 oranının bile çok ama çok altındadır.

Tüm Reklamları Kapat

Dolayısıyla aynı adalet mantığıyla, bu durumun da adil olmadığı sonucuna varılabilir. Eğer trans kadınların cis kadınlardan daha sık ödül toplayacağından endişe ediliyorsa ve en adil olanı, trans kadınların popülasyon içinde olduğu kadar madalya almasıysa, en azından popülasyon yüzdesini tam olarak yansıtacak miktarda ödül toplayana kadar, trans kadınlara ayrıcalık tanımalı mıyız? Bu durumda onların kazanma şansını artıracak düzenlemeler yapılmamalı mı?

Sonuç

Zor bir etik problem olmasından ötürü bu konuda nihai bir karar vermek oldukça zordur. Her iki tarafın da çok haklı endişeleri vardır ve şu ana kadar geliştirilen çözüm önerilerinin hiçbirinin tatmin edici olmadığı açıktır. Bir yanda trans kadınların kendi cinsiyetlerini özgürce yaşayabilmelerine izin verilmelidir; diğer taraftan, cis kadınların biyolojik olarak erişemeyecekleri iddia edilen bir rekabete sokulmalarının yaratacağı problemler gözetilmelidir. Öte yandan, cis ve trans kadınlar arasındaki bu rekabet eşitsizliğinin gerçek bir endişe olduğu da bilimsel veriler yardımıyla makul şüphenin ötesinde gösterilmesi gerekmektedir.

Şimdilik, her bir spor derneğinin eldeki en iyi bilimsel kanıtlara dayalı olarak geliştirebildikleri en makul ve adil düzenlemeleri yapması, bu sporların sürdürülebilmesi adına doğru adım olarak görülebilir. Kurallar önceden belirlendiği, koyulan kurallar ayrımcılığı ve keyfi kriterleri mümkün olduğunca minimize ettiği ve sporcular da bu kurallara uydukları müddetçe, haksız rekabetle suçlanmamalıdırlar.

İşin tuhaf tarafı, trans ve interseks bireylerin nasıl kategorize edilmesi gerektiği, profesyonel spor derneklerinin başa çıkmak zorunda olduğu problemlerin kolayı olabilir; çünkü çok yakında, genetik mühendisliği çok daha yaygın ve kolay erişilebilir bir teknik hâline gelecektir ve CRISPR gibi teknolojileri kullanan atletler, sadece hormonlarını değil, direkt olarak genlerini ve fiziksel özelliklerini değiştirebileceklerdir. "Ekstrem atlet" olma "şerefine" erişebilen çocuklar, ebeveynleri yeterince zengin olup da en üst düzey genetik teknolojileri çocuklarına uygulayabilenler olacaktır.

Sporcular, genetik bir avantaja sahip olma nedeniyle çok para kazanabildikleri sürece, birileri bu parayı onlara getirecek çocuklar yetiştirecektir. Bu durum, belki de bundan bir asır kadar sonra profesyonel atletizm denen şeyin artık var olmayacağı ihtimalini doğurmaktadır. Sorun, insanları biyolojik özelliklerine göre kategorize etmenin evrensel olarak adil bir yolunun bulunmamasıdır ve atletizm yarışmaları, şu anki hâlleriyle, etik olmayan davranışlar için gereğinden fazla teşvik yaratmaktadır.

Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
Evrim Ağacı Akademi: Cinsiyetler, Üreme ve Cinsellik Yazı Dizisi

Bu yazı, Cinsiyetler, Üreme ve Cinsellik yazı dizisinin 27 . yazısıdır. Bu yazı dizisini okumaya, serinin 1. yazısı olan " Cinsiyetlerin Evrimi: Cinsiyetler Neden, Ne Zaman, Nasıl Evrimleşti?" başlıklı makalemizden başlamanızı öneririz.

Yazı dizisi içindeki ilerleyişinizi kaydetmek için veya kayıt olun.

EA Akademi Hakkında Bilgi Al
84
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Bilim Budur! 13
  • Merak Uyandırıcı! 6
  • Tebrikler! 4
  • İnanılmaz 4
  • Güldürdü 3
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 2
  • Grrr... *@$# 2
  • Muhteşem! 1
  • Umut Verici! 1
  • İğrenç! 1
  • Korkutucu! 1
  • Üzücü! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
  1. Türev İçerik Kaynağı: Nature | Arşiv Bağlantısı
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 30/12/2024 20:35:44 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/12131

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Entropi
Beslenme Bilimi
Endokrin Sistemi Hastalıkları
Evrimsel Tarih
Fare
Deprem
Aşırı
Yanlış
Aile
Dilbilim
Sanat
Sağlık Bilimleri
Hastalık Kontrolü
Santigrat Derece
Manyetik Alan
Yeni Doğan
Çevre
Spor
Kamuflaj
Küresel Isınma
Şiddet
Tarih
Yayılım
Nörobilim
İstatistik
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
J. Photopoulos, et al. Elit Sporlarda Cinsiyetlerin Geleceği: Erkek Ergenliğini Geçirmiş Trans Kadınların, Cis Kadınlarla Rekabet Etmesi Adil mi?. (22 Temmuz 2022). Alındığı Tarih: 30 Aralık 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/12131
Photopoulos, J., Küçükkıvanç, S., Bakırcı, Ç. M. (2022, July 22). Elit Sporlarda Cinsiyetlerin Geleceği: Erkek Ergenliğini Geçirmiş Trans Kadınların, Cis Kadınlarla Rekabet Etmesi Adil mi?. Evrim Ağacı. Retrieved December 30, 2024. from https://evrimagaci.org/s/12131
J. Photopoulos, et al. “Elit Sporlarda Cinsiyetlerin Geleceği: Erkek Ergenliğini Geçirmiş Trans Kadınların, Cis Kadınlarla Rekabet Etmesi Adil mi?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, 22 Jul. 2022, https://evrimagaci.org/s/12131.
Photopoulos, Julianna. Küçükkıvanç, Sena. Bakırcı, Çağrı Mert. “Elit Sporlarda Cinsiyetlerin Geleceği: Erkek Ergenliğini Geçirmiş Trans Kadınların, Cis Kadınlarla Rekabet Etmesi Adil mi?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, July 22, 2022. https://evrimagaci.org/s/12131.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close