Kitlesel Yok Oluşlar: Dinozorlar Nasıl Yok Oldu? Canlılar, Tarihte 5 Defa Yok Olmanın Eşiğine Nasıl Geldi?
Dünya, insanlığın doğum yeri. Gerek Güneş'e olan mesafesiyle, gerekse barındırdığı sıvı halde olan sularıyla, bildiğimiz kadarıyla üzerinde yaşam bulunan tek yer burası. Akıllı insan yaşamını da üzerinde barındıran bu gezegen, bizim üzerinde yürüyemeye başladığımız evreden itibaren bizi besliyor ve barındırıyor. Vücudumuz için hayati öneme sahip sularını içebiliyoruz, ısınmak için kömür ve gazlarını kullanıyoruz, nefes almak içinse ağaçları... Ama bu güzel ve hayat dolu mavi gezegenimizin jeolojik sicili korkunç ve inanılmaz yok oluşlarla dolu. Dünya tarihinde, canlılığı neredeyse tamamen yok olmanın eşiğine getiren 5 büyük toplu yok oluş yaşandı. Bu yazımız da, bu kitlesel yok oluşlar ile ilgili olacak.
Dünya'nın Geçmişi
Jeologların elde ettiği "zirkon" kristalleri üzerinde yapılan radyometrik yaş tarihi ölçümlerine göre gezegenimiz 4.5 milyar yıl yaşında. Bu zaman zarfında çok şey yaşandı. Örneğin yaşam dediğimiz biyokimyasal olgu, 4 milyar yıl kadar önce koaservat adını verdiğimiz bakteri-benzeri varlıklarla başlamıştır. Daha sonra bu koaservatlar, bugünküne daha benzer olan tek hücreli organizmalara ve nihayetinde bakterilere evrimleşmiştir. Düşük oksijen düzeyleri, bakterilerin belirli boyutların üzerine çıkabilmesine ve koloniler kurmasına genel olarak engel olmuştur.
Fotosentez yapabilen siyanobakterilerin ortaya çıkışı sonrası, atmosferdeki oksijen düzeyleri kıyaslanmayacak miktarda artmış ve bu bol oksijen, canlılarda çok hücreliliğin (İng: "multicellularity") evrimleşebilmesini sağlamıştır. Çok hücreliliğin evrimi, yüz milyonlarca yıllık bir süreçten geçerek çok karmaşık yaşam formlarının temellerini atmıştır. Bu karmaşıklaşma süreci, meşhur olarak 450 milyonm yıl kadar önce Kambriyen Patlaması olarak bilinen bir dönemde iyice hızlanmıştır. Bu patlama, canlılık için "olumlu" bir patlamadır ve bol oksijen ve giderek kısıtlanan habitatların doğurduğu evrim baskısı sayesinde, kısa sürede hızlı ve saçık bir türleşme meydana gelmiştir. Ve sonunda, günümüzdeki modern canlılara kadar ulaşılmıştır ve evrim hala yoluna devam etmektedir.
Ancak ne yazık ki canlılık tarihindeki "patlamalar", her zaman Kambriyen Dönemi'nin başındaki gibi olumlu patlamalar olmamıştır. Kambriyen Patlaması, sayısız yeni türün oluşabilmesini sağlamışken, Kambriyen Dönemi'nden beri meydana gelen 5 (bazı kaynaklara göre 6) kitlesel yok oluş, kimi zaman canlıların çoğunu, kimi zamansa canlıların neredeyse tümünü Dünya üzerinde silmiştir. Şimdi bunların kısaca zamanlarına değindikten sonra, bunlardan sonuncusuna (bazı kaynaklara göre sondan ikincisine) değineceğiz.
Bu süreçte yaşam her ne kadar yaşam beş kez yok olmanın eşiğine gelmiş olsa bile bir şekilde tutunmayı başardı. Her seferinde yeniden başladı ve adeta "küllerinden doğdu". Dünya'nın tarihini jeolojik olarak beş devir, üç zaman ve on iki döneme ayırmaktayız. Bu on iki dönemin beşinde büyük felaketler yaşandı. Şimdi, zamanda yolculuk yapıp bu beş büyük yok oluşu ve sonrasında hayatın nasıl yine filizlendiğini hep birlikte görelim.
Ordovisyen Yok Oluşu (445 Milyon Yıl Önce)
İlk yok oluş, bundan 445 milyon yıl önce, Ordovisyen Dönem'i bitiren ve Silüryen Dönemi başlatan yok oluştur. Kambriyen Patlaması'ndan sonra gelişen ve yaklaşık 100 milyon yıldır çeşitlenen cinslerin %57'si (bu da türlerin %75'ine tekabül eder) haritadan silinmiştir. Ayrıca bu yok oluş, kayıtlara canlılığın gördüğü en büyük üçüncü kitlesel yok oluş olarak geçmiştir.
Ordovisyen Dönemi Nedir?
Ordovisyen Dönem, Paleozoik Zaman'ın ikinci alt bölümü olan jeolojik zaman dilimidir. Günümüzden 495 milyon yıl önce başlayıp 475 milyon yıl önce sona erdiği kabul edilir. Kambriyen Dönem'de büyük çoğunluğu güney yarım kürede toplanmış olan kıtalar, Ordovisyen'de iki farklı yöne hareket ettiler. En büyük kıta olan Gondwanaland, güney kutbuna doğru kayarken, diğer üç kıta da kuzeye; ekvator bölgesine ilerleyerek birbirlerine yakınlaştılar. Dönem boyunca deniz seviyesinin defalarca yükselip alçalmasıyla bu kıtalar sıklıkla denizlerin baskısına uğradılar.
Tüm dönem boyunca iklim, ılıman ve yağışlıydı. Geniş alanlarda sığ denizler vardı. Bütün bu koşullar, türlerin farklı çevresel koşullara farklı şekillerde uyum sağlamasına olanak verdi. Böylece pek çok alt tür ortaya çıktı ve gelişme olanağı buldular. "Uyumsal açılım" (veya evrimsel radyasyon) olarak tanımlanan bu tür çeşitlenmesinin en belirgin olarak yaşandığı dönem, Ordovisyen dönemidir. Deniz omurgasızlarında ve tek hücreli ya da plankton türü canlılarda görülen büyük çeşitlenme "Ordovisyen Uyumsal Açılımı" olarak bilinir.
Bu dönemde ortaya çıkan yeni grupların başlıcaları midyeler, yosun hayvancıkları; mercanlarla derisi dikenlilerden deniz laleleri, deniz kestaneleri ve deniz yılanlarıdır. Tek hücreli ve plankton türü küçük canlı türlerinin okyanuslara hızlı yayılması sonucunda deniz suyunu süzerek beslenme tarzı da keşfedilmiş oldu. Sığ denizlerde geniş alanları kaplayan resifler ortaya çıkmasında bu türlerin de belirgin etkisi oldu.
En parlak dönemlerini Kambriyen'in sonlarında yaşamış olan üç loblular, Kambriyen yok oluşundan fazlasıyla etkilenmişti. Ancak Ordovician uyumsal açılımında, Kambriyen Dönem'de yok olan canlılardan boşalan yaşama, ortamlarına da yerleşerek çeşitlendiler. Ordovisyen'de de oldukça yaygın olan üç loblular, Kambriyen'deki atalarından oldukça farklı biçimler kazandı. Pek çoğu diken ve boğum gibi yapılar geliştirirken, bazı vücut segmentini birleştirdi. Farklı ortamlara uyumun sonucu olarak kimisi devasa gözlere sahip olurken, bazıları gözlerini tamamen kaybetti. Kimisi çamur eşeleyici tarzına uygun olarak küreyi andıran burunlar geliştirdi. Ökaryotik yaşamın üyeleri, karaya ilk kez Ordovisyen'de çıktı. Hayvanların karaya çıktıklarına dair ilk kanıtlar, onların bir zamanlar kumsal olan bir bölgede dolaşırken bıraktıkları ayak izleri fosilleridir.
Ordovisyen'in sonlarına doğru Gondwanland'ın güney kutbuna doğru hareketi ekvator bölgesinden Güney Kutbu'na yönelen sıcak su akıntılarını engelledi. Güney kutbunu daha ılıman hale getiren bu sıcak su hareketi olmayınca güney kutbunda geniş alanlarda yüzlerce metre kalınlığında buzullar oluştu. Bu buzlanma bir yandan tüm gezegenin iklimini sertleştirirken, diğer yandan da önemli miktarda suyu buz olarak bağlamış ve deniz seviyelerinin düşmesine neden oldu.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Sığ denizlerin çekilmesiyle bu sularda yaşayan pek çok canlı türü yok oldu. Muhtemelen bir bölümü de kara yaşamını uyum sağlamakta başarılı oldu. Özellikle ılıman denizlerde, başta resiflerde olmak üzere, pek çok tür yok oldu. Yok oluş ilk olarak planktonlar, derisi dikenliler, üç loblular ve zırhlı balıklar gibi tropikal türleri etkiledi. Ardından mercanlar ve dallı bacaklıları etkisi altına aldı. Ilıman denizlere uyum sağlamış olan yeşil algler de yok oluştan etkilendi. Bu yok oluşun sonunda dallı bacaklılara ve yosun hayvancıklarına ait türlerin neredeyse yarısı yok oldu.
Sonuç olarak Ordovisyen'de dünyanın kimyasal dengesi bozuldu ve korkunç bi buzul çağına girdi. Böylelikle dünya yüzeyinin neredeyse tamamı buzla kaplandı ve canlılarınsa yaklaşık yüzde yetmişi yok oldu. Karbondioksitin düşüş nedeni olarak volkanik aktivite ya da gama ışını patlama nedeniyle ozon tabakasının zarar görmesi gibi teoriler de vardır.
Devonyen Yok Oluşu (370 Milyon Yıl Önce)
İkinci yok oluş, ilkinden 75 milyon yıl sonra, günümüzden yaklaşık 370 milyon yıl önce meydana gelmiştir ve Devoniyen Dönemi bitirip Karbonifer Dönemi'ni başlatmıştır. Bu yok oluşun sebeplerinden biri yine denizeldir. Deniz seviyeleri bu dönemde sürekli olarak değişmiştir.
Bunu tetikleyen sebep olaraksa, kara bitkilerinin bu dönemde karaların tamamını işgal etmeye başlaması ve atmosferdeki karbondioksitin büyük bir kısmını emmeleri gösterilmektedir. Karbondioksit düzeyindeki bu hızlı düşür, küresel soğumaya sebep olmuştur. Bu yok oluşta o dönemde var olan tüm cinslerin %50'si, yani dönemdeki tüm türlerin %75'i yok olmuştur.
Devonyen Dönem Nedir?
Paleozoik zamanın dördüncü alt bölümü olarak Devonyen kayaç sisteminin oluştuğu jeolojik zaman dilimidir. Günümüzden 417 milyon yıl önce başlayıp 354 milyon yıl önce sona erdiği kabul edilmektedir.
Devonyen Dönemi'nin başlarında yer yüzünde iki dev kıta vardı; Gondwanaland ve Laurussia. Gondwanaland güney kutbuna doğru kayarken, büyükçe bir bölümü de Laurussia'yı güneyden sıkıştırmaya başladı. Dönemin sonuna doğru iki kıta birleşerek tek dev kıta Pangea'yı oluşturacaklardı.
Her iki kıtanın birbirlerine çarptıkları uzun hat boyunca yeni dağ oluşumları ortaya çıkarken, yoğun volkanik etkinlikler de yaşandı. Günümüzde yüzeye yakın olarak bulunan maden yatakları, bu dönemde ortaya çıktı. Her iki kıta arasındaki okyanus tabanında, magmanın yaptığı basınçla yükselmeler oluştu. Bunun sonucunda da deniz seviyesi tüm dünyada yükseldi.
Bu dönemde, gezegenin yüzde seksen beşi denizlerle kaplandı. Bugünkü Kuzey ve Güney Amerika, Sibirya ve Avusturya'nın büyük bir bölümü dönemin ortalarına doğru sığ denizlerle kaplıydı. Günümüzün Kuzey kar adasında ve Güney Çin'de ilk kez tropik yağmur ormanları oluştu. Güney kutbu üzerinde bulunan Amazon bölgesinde buzullar vardı. Dönem boyunca iklim ılıman hatta sıcaktı. Kıtaların iç kesimleri, kurak geçmişti.
Devonyen'in sıcak ve sığ denizleri, çeşitli ve çok sayıda omurgasız grubuna ev sahipliği yapıyordu. Mercan, sünger ve alg birlikteliği ile kurulan resifler; bu dönemde de çok yaygındı. Silüryen'in en yaygın gruplarından olan dallı bacaklılar, devonian denizlerinde de başarılarını sürdürerek hem çeşitlilik hem de yaygınlık açısından zirveye ulaştı. Salyangozlar ve midyeler gibi yumuşakça grupları Silüryen'deki durumlarını korurken, Naotilioit benzeri bir kafadan bacaklıdan kök alan ammonitler ortaya çıktı. Bu dönemden sonra oldukça yaygın olan ammonitlerin geriye bıraktığı kabuklar, bugün kireç taşı yataklarını oluşturdu. Kambriyen ve Ordovisyen'in baş rol oyuncularında olan üçlü loblular iyice azaldı. Az sayıda grup yaygındı ve bazı dev biçimler evrimleşmişti. Balıklar ve kafadan bacaklılar gibi serbest yüzücü yırtıcıların sayısındaki artışın üç lobluların sonunu hazırladığı düşünülüyor. Devonyen'in sonunda üç loblu grupların çoğu yok oldu.
Silüryen'de ortaya çıkan çeşitli balık grupları varlıklarını sürdürürken Devonyen'de pek çok yeni balık grubu ortaya çıkıp hızla çeşitlendi. Balık gruplarında görülen bu çeşitlilik ve yaygınlıktan dolayı dönem, "Balıkların Çağı" olarak adlandırıldı. İlk kez Ordovician'de ortaya çıkan çenesiz balıklar olan zırhlı balıklar, Devonian boyunca varlığını sürdürdü ancak çağın kapanmasıyla büyük oranda ortadan kalktılar. İlk çeneli balıkların Silüryen'in sonunda ortaya çıkmasındandan sonra köpek balıklarının ve vatozların içinde bulunduğu grup olan kıkırdaklı balıklar da ilk kez Devonyen'de ortaya çıktı. Çeşitliliklerini Karbonifer ve Permiyen'de artırdılar.
Bitkiler, Devonyen'de büyük bir evrimsel sıçrama yaptı. Devonyen'in ilk başlarındaki bitkiler, on beş ile yirmi santimetre boylarında suya; en azından neme bağımlı yapraksız, otsu ve sürünücü bitkilerdi. Dönemin sonlarına doğruysa olgunlaşmış gövdeleri, otuz metreyi bulan boylarıyla ilk ağaçların oluşturduğu ormanlar Devonyen kıtalarını kapladı ve ilk tohumlu bitkiler ortaya çıktı. Bitkilerde görülen bu evrimsel gelişim, her ne kadar Kambriyen'dekiyle çok benzerlik göstermese de Devonian Patlaması olarak değerlendiriliyor.
Bitkilerin devrimsel bir sıçrama yaşadığı Devonyen'de, buna paralel olarak onlarda aşağı yukarı aynı zamanda ortaya çıkan eklembacaklılarda da benzeri bir çeşitlenme ve gelişme oldu. Erken Devonian faunasının üyeleri temel olarak eklem bacaklılardı.
Devonyen'in sonlarına doğruysa, bir kitlesel yok oluş yaşandı. Henüz yolun başında olan ekosistemlerin belirgin şekilde etkilendiği yok oluşta deniz yaşamı büyük zarar gördü. Resifler tamamen yok olurken mercanlar da ciddi biçimde azaldı. Dallı bacaklılar, üç loblular ve ilkel balık grupları ya iyice azaldı ya da tamamen yok oldu. Planktonik Graptonit'ler tamamen yok oldu. Ilıman türler, yok oluştan tropik olanlara göre daha çok etkilendi.
Permiyen Yok Oluşu (250 Milyon Yıl Önce)
Üçüncü kitlesel yok oluş, bundan 250 milyon yıl önce, bir ikinci yok oluştan ise yaklaşık 120 milyon yıl sonra meydana gelmiştir. Bu yok oluş, neredeyse Dünya'daki canlılığın sona erdiği yok oluştur. Ancak yine de yaşam, bir yolunu bulup, varlığını sürdürmüştür. Bu yok oluş sonucunda Dünya'daki o zaman var olan cinslerin %83'ü yok olmuştur. Bunların içinde var olan kara canlılarının %96'sı, deniz canlılarının ise %70'i bulunmaktadır.
Bu yok oluş sonucunda kara bitkilerinin çoğunun soyu tükenmiştir. Bu ciddi yok oluşun sebebi olarak ise, Siberya Volkanları'nın patlaması gösterilmektedir. Ayrıca Pangea'nın hareketleri sonucu oluşan akıntılar da, Dünya'nın iklimini ciddi biçimde değiştirmiştir. Ayrıca bazı bilim insanları tarafından bir meteor çarpması ihtimaline de yer verilmektedir.
Permiyen Dönem Nedir?
Paleozoik zamanın altıncı alt bölümü olarak Permian kayaç sistemlerinin oluştuğu jeolojik zaman dilimidir. Günümüzden 292 milyon yıl önce başlayıp 152 milyon yıl önce sona erdiği kabul ediliyor.
Karbonifer dönemin sonunda bir yok oluş yaşanmadığı için deniz yaşamı da, kara yaşamı gibi Karbonifer'in devamı niteleğindeydi. Karaların büyük bir döneminde süren kurak iklim, yağmur ormanlarını olumsuz etkiledi. Dönemin sonlarına doğru yağmur ormanları neredeyse tümüyle ortadan kalktı.
Karasal flora, baskın olarak kozalaklı bitkilerin de aralarında bulunduğu açık tohumlarca oluşturuluyordu. Permiyen omurgalı faunası, yaygın bir çeşitlenme ve gelişme yaşadı. Sürüngenlerin yükseldiği bir dönemdi. Permiyen sürüngenlerinin kesin kayıtları oldukça kalabalıktır.
Permiyen sonunda görülen ve tüm türlerin yüzde doksan ile doksan beşinin ortadan kalktığı yok oluş, Fenerozoik'in en büyük yok oluşudur. Karasal yaşamın görece daha az etkilendiği yok oluşta omurgalı, böcek ve bitklerin dahil olduğu karasal türlerin yüzde yetmişi ortadan kalktı. Bitkiler de yok oluştan ciddi biçimde etkilendi. Ancak büyük bitki grupları, hayvanlar gibi tamamen yok olmadı.
Bu bitkisel yok oluşa neyin ya da nelerin yok olduğu bugün için halen tartışmalı bir konudur. Pek çok bilim insanı, bir gök cisminin dünyaya çarpması tezini kabul ederken, deniz yaşamının yüzde doksanının ortadan kalkmasına karşın kara sürüngenlerinin üçte ikisinin kurtulmuş olması başkaca nedenlerin olması gerektiğini savunan bilim insanları için gerekçe teşkil ediyor. Küresel soğuma, deniz tabanındaki ve özellikle Sibirya'daki volkanik etkinlikler de bu nedenler arasında.
Triyas-Jura Yok Oluşu (205 Milyon Yıl Önce)
Dördüncü kitlesel yok oluş, bundan yaklaşık 205 milyon yıl önce, bir öncekinden ise 50 milyon yıl sonra, Geç Triyasik Dönemi'nde meydana gelmiştir ve Jurasik Dönemi başlatmıştır. Bu yok oluşta canlı ailelerinin %20'si, cinslerin %48'i, tüm türlerin ise %65'i yok olmuştur. Bu yok oluşta, tek bir seferde bu sayıların yok olması değil, uzun süreli ve birkaç yok oluşun birleşimi olan bir kitlesel yok oluş görülmektedir.
Ancak ne olursa olsun, genel sebep olarak Orta Atlantik Magmatik bölgesinin harekete geçmesi gösterilmektedir. Bu volkanik patlamalar sırasında 2 milyon kilometre küplük lav yüzeye çıkmış ve 2 kuadrilyon (10 üzeri 15) kilogram sülfür havaya salınmıştır. Bu sülfür, güneş ışınlarını kapatmıştır ve bunun sonucunda küresel ısınma meydana gelmiştir.
Trias-Jura Dönemi Nedir?
Trias Devri, Mezozoik zamanın birinci alt bölümü olan jeolojik zaman dilimidir. Günümüzden 251 milyon yıl önce başlayıp 205 milyon yıl önce bittiği kabul ediliyor.
Devrin sonlarına doğru, Paleozoik zamanın sonlarında oluşan kıta Pangea, parçalanmaya başladı. Kuzey Amerika ve Kuzey Avrupa, Pangea'dan koptu. Pangea'nın varlığını sürdürdüğü dönemler boyunca yaşanan kurak ve karasal iklim, kıtanın iç kesimlerinde yerini çöl iklimine bıraktı.
Trias'da deniz yaşamı, bugünkü görünümünü aldı. En önemli fark, dev deniz süngerlerinin hakim yırtıcı türlerini oluşturmasıydı. Su kaplumbağaları ve timsahlar da bu devirde ortaya çıktı. Günümüz mercanları ilk kez "Tetis Denizi"nde ortaya çıktı. Tetis, mercan resiflerinin yoğun olduğu tropik bir denize dönüştü.
Pangea'nın kurak kesimlerinde, sporlu bitkilerin yanı sıra açık tohumlulardan özellikle kozalaklılar yaygınlaştı. İlk memeliler de Trias'ın sonlarında ortaya çıktılar. Bunlar oldukça küçük cüsseli canlılardı. Dinozorların ilk türleri de bu devre aitti.
Trias'ın sonunda nedeni bugün için net olarak bilinmeyen bir kitlesel yok oluş yaşandı. Hayvan türlerinin yüzde otuz beşi, deniz yaşamınınsa yüzde ellisi bu yok oluştan etkilendi. İlk dinozor türlerinin büyük bir kısmı yok oldular.
Jura ise, Mezozoik zamanın Trias'tan sonra gelen, yani ikinci dönemiydi. Jura döneminde de tek kıta Pangea, kuzeye doğru kayarken kuzey enlemlerinde sıkışıyordu ve parçalanmaya başlıyordu. Parçalar birbirinden uzaklaşmaya başladı. Bu uzaklaşma, aralarında geniş ve uzun yarıklar oluşturdu. Bu yarıklar boyunca pek çok volkanik etkinlik yaşandı. İzleyen Kretase döneminde, bugünkü Kuzey Avrupa ve Kuzey Amerika birbirinden ince bir deniz çizgisiyle ayrılmış olacaktı.
Jura iklimi, Trias'a göre daha yumuşak; iklimler arası farklılıklar belirsizdi. Yağış miktarı artmış, sıcaklıklar düşmüştü. Artan nem miktarıyla birlikte, bitki yaşamı daha da güçlendi. Dönemin büyük bölümünde kutuplarda buzul yoktu ve bunun bir sonucu olarak deniz seviyesi yüksekti. Yükselen denizler, kıtaların bir bölümünün üzerini örttü.
Trias'ın sonunda gerçekleşen küçük bir yok oluş, Jura'da dinozorların yayılmasına fırsat verdi. Dinozorlar çeşitlenip gelişti. Dev boyutlara ulaştılar. Jura'nın başında Diplodocus ve Apatosaurus gibi devasa sauropod dinozorlar çeşitlendi. Allosaurus ve Compsognathus gibi etçil terapodlar da sayıca bollaştı. Kuş benzeri dinozorlar sayıca yaygınlaşırken, Archaeopteryx gibi dinozor benzeri ilkel kuşlar dönemin sonunda ortaya çıktı.
Dinozorlar karada hüküm sürerken bilinen en büyük uçan omurgalılar olan teruzorlar (pterosaurus), gökyüzünde yaygınlaştı. İhtiyosorlar (ichtyosaurus), plesiosorlar (plesiosaurus) ve dev deniz timsahları, denizlerde sürüngen hanedanlığının temsilcileri olarak besin zincirinin en üstünde yerlerini aldı.
Jura'da sürüngenlerin ezici üstünlüğü olsa da ilkel memeliler bu dönemde gelişme ve çeşitlenmelerine devam etti. İlk çiçekli bitkilerin de Jura'nın sonlarına doğru evrimleştiği düşünülüyor.
Jura'nın sonunda küçük bir kitlesel yok oluş meydana geldi. Yok oluştan karasal ekosistemler özellikle dinozorlar pek fazla etkilenmedi. Ammonitlerin pek çok cinsi, deniz sürüngenleri, midye ve istiridye türlerinin yüzde sekseni ve pek çok sığ su canlısı yok oldu. Bu yok oluşun sebebi bilinmiyor, ancak deniz tabanındaki çok büyük metan yataklarının boşalmasının tetiklediği bir dizi olayın yok oluşa neden olabileceğine dair kuşkular var.
K-T Yok Oluşu (65 Milyon Yıl Önce)
Beşinci ve çoğu kaynaklara göre son kitlesel yok oluş ise, bunların en meşhuru olan ve günümüzden 65 milyon yıl önce, bir önceki yok oluştan ise 140 milyon yıl sonra meydana gelen ve Kretase Dönemi'ni bitirip Tersiyer Dönemi'ni başlatan yok oluştur. Bu kitlesel yok oluş, aynı zamanda "sürüngenlerin çağı"nı, daha doğrusu "dinozorların çağını" sona erdiren yok oluştur. Sadece küçük bir kol olarak gözüken kuşlar, dinozorların bu yok oluşta hayatta kalabilen üyeleridir ve günümüzde dinozorlara ait kalıntılara sahip olan, bu dinozor süpersınıfının son üyeleridir.
Bu yok oluşun kombine bir sebepler durumu gözlenmektedir. Ancak yok oluşun tetiğine basan olay, yaklaşık 10 kilometre çapındaki bolid tipi bir meteorun Dünya'ya çarpması olmuştur. Bugünkü Meksika'nın Yucatan Yarımadası'na çarpan bu meteor, çarptığı yerde 180 kilometrelik bir krater açmıştır. Bölgede bol miktarda bulunan iridyum elementi (Dünya'da çok az bulunur, meteorlarda bolca bulunur) bu durumu doğrulamaktadır. Bu çarpma, pek çok olumsuz durumu tetiklemiştir.
Kretase Dönemi Nedir?
Mezozoik zamanın üç alt bölümünden sonuncusudur. Günümüzden 142 milyon yıl önce başlayıp 65 milyon yıl önce sonra erdiği kabul ediliyor. Kretase dönem, Tebeşir Dönemi olarak da bilinir. Bu dönemde tarihlenen kayaçlarda bolca tebeşir bulunması, döneme bu adın verilmesine neden olmuştur. Tebeşir, ölü planktonların deniz tabanlarına çökmesi sonucunda, su basıncının etkisiyle oluşan bir maddedir.
Kıtaların parçalanma ve kayma süreci bu dönemde de devam etti. Antarktika ve Avustralya, dönem sonunda birbirinden koptular. Hindistan ve Madagaskar, kuzey doğu yönünde ilerlemeye devam etti. İtalya ve Yunanistan, Tetis içinde tek bir kitle olarak Avrupa kıtasına yaklaştı. Avrasya halen bütün halindeydi. Ayrılmış olan Kuzey Amerika, dönem sonlarında Batı Avrupa ile çarpıştı. Dönemin sonlarına doğru Güney Amerika da Afrika'dan ayrıldı.
Kretase'de de Jura'da olduğu gibi ılıman ve yağışlı bi iklim gezegeni hakimdi. Mevsimler farklılıklar belirgin değildi. Karaların hemen hemen aynı seviyede olması, yükseltiler olmaması bunda etkindi. Kutuplarda buzullar yoktu ve deniz seviyesi yüksekti. Ilıman bir iklim, mevsim farklılıklarının belirgin olmaması, karalarda yağışların fazla olmasıyla denizlere taşınan minerallerin bolluğu, sığ denizlerin yaygınlığı, denizlerde özellikle plankton yaşamının büyük ölçüde yaygınlaşmasına yol açtı.
Planktonlarla beslenen deniz canlıları açısından son derece uygun olan bu ortamda, sığ ve ılıman denizlerde resifler hızla yayıldı. Resiflerin yaygınlaşması pek çok canlı türünün de gelişmesine geniş bir ortam oluşturdu. Bugün bilinen türleri ile midyeler, istiridyeler, deniz kestanesi gibi türlerin yanı sıra, ahtapot, yengeç, ıstakoz gibi gelişmiş kabuklular da yaygınlaştı. Orta ve derin sularda kıkırdaklı dev yırtıcılar varlık gösterirken, sığ sularda su ortamına uyum sağlamış olan sürüngen türleri yaygınlaştı. Her iki grup da Kretase boyunca giderek daha iri cüsseli olma eğilimi gösterdiler.
Bir önceki dönem olan Jura döneminin baskın florası, Kretase'nin sonlarına kadar baskın olmaya devam etti. Kretase'nin başlarında ortaya çıkmaya başlayan ve sonlarına doğru baskın bitki türü olan çiçekli bitkiler, bu dönemin evrimsel çizgisine damgasını vuran belirgin bir evrimsel aşamaydı. Meşe türleri, akağaç, manolya, ceviz, huş ve dişbudak ağaçları çiçeksi odunsu bitkilerin bu güne ulaşan biçimleridir. Günümüzdeki floranın %90-95’inin çiçekli bitkilerden oluşmasına kadar gelişen açılım Kretase'de ortaya çıkmış ve izleyen dönemlerde başarılı bir biçimde yaygınlaşmıştır. Çiçekli bitkilerin bu avantajı üreme ve yayılma olanakları açısından böcekler gibi farklı türlerden de yararlanmış olmalarına bağlı oldu.
Jura döneminden gelen dinozorların yanı sıra yeni türler de bu dönemde ortaya çıktı. Kretase dönemi, dinozorların altın çağı oldu. Fakat Kretase'nin sonunda bir gök taşının gezegene çarpmasıyla tüm yaşam türlerinin %70-80’i yok oldu. Yok oluştan en fazla etkilenenler genel olarak sürüngenler, özel olarak dinozorlar oldu. Tüm non-avian (kuşsal olmayan) dinozor türleri ortadan kalktı.
Dinozorlar Nasıl Yok Oldu?
Dinozorlarla birlikte birçok türü tarih sahnesinden silecek olan meteor, Everest dağından büyüktü. Asteroid o kadar hızlı ve güçlü bir şekilde çarptı ki; kopan parçalar çarpma bölgesinden binlerce kilometreler uzaklara bile adeta yağmur şeklinde yağmıştır. Çarpmanın etkilerinden biraz bahsedecek olursak:
Çarpma, milyonlarca nükleer silah enerjisini açığa çıkardı. 10 kilometre çapındaki bu meteor, yaklaşık 4∗1023Joule4*10^{23} Joule enerji açığa çıkarmıştır. Bu 108 megatonluk enerjiye denk gelmektedir. İnsanların yaptığı en güçlü bomba, "Tsar Bomba" isimli bir bombadır ve sadece 50 megaton enerji çıkarabilmektedir. Dünya tarihinde meydana gelen en güçlü volkan patlaması bile, 1021 Joule enerji açığa çıkaran La Garita Caldera patlamasıdır ve bu meteorun etkisinden çok daha az etki yaratabilmiştir.
Çarpma sonucunda boyları 30 metreye kadar ulaşabilen megatsunamiler meydana gelmiştir. Kalkan kül, toprak ve toz yığını, hızla Dünya'nın hemen her yanını sarmıştır. Çarpmanın yaşandığı bölgedeki ve çevresindeki yaşam basınç dalgasından dolayı anında yok olmuştur.
Dünyanın yüzeyi 275 dereceye kadar ısınınca, bitki örtüsü de yok oldu ve tabi onları yiyen canlılar da... Ayrıca Dünya'nın bir anda artan sıcaklığı, pek çok orman yangınına da sebep olmuştur. Çarpmanın etkisiyle aylarca süren duman ve kül, güneş ışınlarının gezegene ulaşmasını engellemiştir. Kapanan güneş ışınları ve bitkilerin yanması, fotosentezin neredeyse durmasına sebep olmuştur. Ayrıca bazı bilim insanları, bu yok oluşun tek bir meteor çarpmasıyla değil, birbirinden farklı birkaç çarpmanın etkisi olabileceğini ileri sürmüşlerdir. Çünkü aynı dönemde başka çarpmalara işaret eden kraterler de bulunmuştur.
Asteroid, gezegenin jeokimyasını değiştirdi. Okyanuslar asitleşti. İklim dalgalanmaları başladı. Tektonik hareketler tetiklendi. Çarpmanın etkisiyle, volkanik hareketler de tetiklenmiştir. Günümüz Hindistan'ında bulunan Deccan Volkanları patlamış ve bu patlamalar canlıları bir önceki kitlesel yok oluştaki volkan patlamalarına benzer şekilde etkilemiştir. Bu olaylar zinciri sonucu iklim ciddi şekilde değişmiş ve deniz seviyelerinde oynamalar olmuştur.
O yenilmez gibi görünen dinozorlar, bu türden bir saldırı karşısında çaresizdi. 175 milyon yıllık bir saltanat sonunda sona erdi.
Sadece Dinozorlar Yok Olmadı!
Bu olayların ana sonucu ise, çok ciddi bir bilançodur: Dönemin canlılarına ait ailelerin %17'si, yani cinslerin %50'si, yani türlerin %76'sı yok olmuştur. Ayrıca dinozor süpersınıfının kuşlar hariç tüm üyeleri yok olmuş, o zamanlara kadar sürüngenlerin gölgesinde kalmış olan sıcakkanlı memelilere yeni bir yol açılmıştır. Çünkü memeliler üzerinden beslenen ve kaya aralıkları gibi ufak deliklere girebilen memeliler, çarpmanın ve sonuçlarının etkilerinden kurtulabilmişlerdir. Ayrıca meydana gelen dinozor leşleri de onlara bol bol besin sağlamıştır. Sıcakkanlı olmaları ise, değişen sıcaklıklara daha kolay dayanabilmelerine sebep olmuştur.
Dinozorlar 175 milyon yıl bu gezegende hüküm sürdü. Nasıl bu kadar uzun bir süre varlıklarını sürdürebildiler? Bunun 5 önemli sebebi var:
- Trias-jura yok oluşu sonrası büyük oranda elemine olan arkozorların baskılarını kırdılar.
- Ciddi şekilde ekolojik sistemlere adapte olabildiler.
- Çok çeşitli diyetlerle beslenip, ekolojik nişleri doldurdular.
- Üreme, savunma, vücut sıcaklığı ve beslenme gibi alanlarda büyük evrimsel ilerlemeleri başardılar.
- Zamanlarının en güçlü türlerinden biri oldukları için neredeyse doğal düşmanları yoktu.
Dünya üzerindeki hiç bir şey onların egemenliğine meydan okuyamazdı… Ama onların sonunu getiren şey, Dünya dışından bir tehdit oldu.
Bir hikaye biter, yenisi başlar… Hepsi yok oldu fakat yok olanlar non-avian dinozorlardı. Öte yandan ufak boyutları nedeniyle paçalarını kurtaranlar sadece biz memeliler olmadık. Aynı şekilde biz memeliler gibi bir çok ekolojik görevi doldurabilenler avian dinozorlar oldu. Günümüzde onlara kuş diyoruz. Dinozorlar aradan çekilince bu bizim için bir fırsat oldu. Artık proto primatların mağaralarda veya yer altındaki ufak deliklerde yaşamasına gerek yoktu.
Bunlardan Ne Ders Almalıyız?
Yukarıda sıralanan ve daha öncesine ait bu derecede değişime sebep olan durumlara ve bunların sonucu meydana gelen kitlesel yok oluşların gerçekleşme sıklığına bakacak olursak, yaklaşık 60-70 milyon yılda bir, bu tip durumlar yaşanmaktadır ve Dünya'daki canlılık ağır darbeler almaktadır.
Bu elbette ki bir saate bağlı bir olay değildir. İstatistiki bir sonuçtur. Ancak elimizde bol bol örnek bulunduğundan, yeterince doğru bir genelleme yapılabilir: Son 65 milyon yıldır ciddi bir yok oluş meydana gelmemiştir ve uzun bir süredir bu kadar ciddi bir meteor çarpması yaşanmamıştır. Dolayısıyla yakın bir gelecekte, istatistiki sebeplerle, benzer bir yok oluş yaşayabileceğimiz düşünülebilir.
İşin ilginç yanı, insanoğlu kendisine çok fazla güvenmektedir. Teknolojisiyle ve zekasıyla övünmektedir. Buna rağmen tüm insanlığın ortak bir düşmanı olan "kitlesel yok oluşlara" karşı önlem almak yerine, birbiriyle mücadeleye girmektedir ve birbirini yemektedir. Ve günümüzde, bırakın 10 kilometrelik çapa sahip bir meteoru, bunun onda biri büyüklüğünde bir meteoru bile durdurma veya yönünü değiştirmeye yetecek teknolojimiz bulunmamaktadır. Astronomların özverili çabaları sayesinde üzerimize gelen meteorlar onlarca yıl önceden görülebilir; ancak bir tehlikenin geldiğini görmek, onu önleyemedikten sonra anlamsızdır.
Sizce de artık bundan bir ders alma vaktimiz gelmedi mi? Biz Dünya üzerindeki sıradan canlılarız. Ve doğa, inatla bu gerçeği reddetsek de, bizden kat be kat daha güçlü ve güçlü olmaya devam edecek.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 49
- 16
- 10
- 7
- 5
- 2
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 22/12/2024 04:41:48 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/69
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.