Pangea Nedir? Kıtaların ve Anadolu'nun Jeolojik Evrimi
Günümüzün Ülkeleri, Süperkıta Pangea Üzerinde Nerede Yer Alırdı?
Pangea, Geç Paleozoik ve Erken Mesozoik dönemler arasında var olmuş, günümüzdeki bütün kıtaların "ortak atası" olan süperkıtadır. Sayısal konuşacak olursak, günümüzden 300 milyon yıl kadar önce oluşmaya başlamıştır ve 100 milyon yıl kadar önce de ayrılmıştır.
Günümüzdeki Dünya koşullarının tam tersine, Pangea'nın karalarının büyük bir kısmı Güney Yarımküre'de idi. Pangea, dönemdeki tek süperkıta olduğu için, Dünya'nın geri kalan tamamı sularla kaplıydı. Bu dev ve tekil okyanusa da Panthalassa adını veriyoruz.
Pangea'nın oluştuğu zamanlarda omurgalı hayvanlar karaları işgal etmişti ve sürüngenler ile amfibiler giderek çeşitleniyordu. Bu dönemde henüz memeliler evrimleşmemişlerdi, ortada dinozorlar bile yoktu.
Pangea ikiye ayrılmaya başladığında, kuzeydeki dev kıta, günümüz Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya kıtalarını içine alan Laurasia kıtasını, güneydeki kıta ise günümüz Antartika, Güney Amerika, Afrika, Madagaskar, Avustralya, Yeni Gine çevresi, Arap Yarımadası ve Hint Yarımadası'nı içinde bulunduran Gondwana kıtasını oluşturdu. Bu iki dev kıta arasına sokulan okyanusa Tethys Denizi/Okyanusu adını vermekteyiz. Ülkemizin üzerinde yer aldığı Anadolu toprakları, bu süreçte Tethys Denizi'nin dibinde yer almaktaydı. Bu nedenle ülkemizde denizel fosiller bulmamız mümkündür; çünkü eskiden üzerinde yüzlerce metre yükseklikte deniz ve deniz canlıları bulunuyordu.
Bu büyük kıtaların iklimlerine bakacak olursak: Karbonifer Devri isimli dönemde iklim oldukça nemli ve tropikti. Pangea tropiklerini kaplayan engin ormanlar, kuzeyden ve güneyden çöllerle çevrelenmişti. Dönemin ikinci yarısında ise kıta, hareket ettikçe yer değiştirdi ve buna bağlı olarak iklim kuraklaştı. Genişleyen kutup kuşağı, büyük bir soğuma eğilimini beraberinde getirdi. Gondwana’nın güneyinde oluşan bu buz devri milyonlarca yıl devam etti ve tüm yeryüzünü etkiledi.
Bu devirde meydana gelen sığ denizler şu anki canlıların atası olan omurgasız hayvanlara ev sahipliği yaptı. Buzullar büyüdükçe çekilen sudan canlılarda payını almış ve ortaya karada yaşayan yeni yeni canlı formları çıkmaya başlamıştır. Sürüngenlerin ilk defa bu dönemde kendini gösterdiğini söyleyebiliriz.
Bu dönemin sonlarında görülen resim ise şöyledir: Kıtalar oldukça yükseldi, sular çekildi ve artan kuraklık bataklıkların azalmasına sebebiyet verdi. Yaşam canlılar için zorlaşmış olsa bile bu dönemde kitlesel bir yok oluş görmemekteyiz. Bu oluşumlar uzun süreler boyunca devam etse de, günümüzden 180 ila 135 milyon yıl önce kuzeye doğru hareket eden 2 kıta parçalanmaya, büyük volkanik aktivitelere sebep oldu ve günümüz Amerika, Avrasya, Afrika, Avustralya ve Antartika kıtalarının varlığını gözler önüne serdi. Bu devirde yağış miktarı oldukça arttı ve büyüyen bitkiler büyük canlıların ortaya çıkmasını sağlayacak enerjiyi üretti. Dinozorlar, bu dönemin baskın omurgalı canlıları haline geldi. Denizlerde ve hava da sürüngenlerin çağı başladı. Bugün bulduğumuz ammonit fosilleri bu çağın habercisidir.
Günümüzden 142 ila 65 milyon yıl öncesinde, yani Kretase Dönem'de ise kıtalar şu anki haline oldukça benzer bir hâl almıştır. Hindistan bu noktada bir adadan ibarettir. Antartika, Afrika kıtasına oldukça yakındır. Güney ve Kuzey Amerika birbirine yaklaşma süreci içerisindedir. Antartika ve Avustralya ise bu dönemin sonlarına doğru birbirinden ayrılmaya başlar. Kretase Dönemi'nde iklim bölgeleri daha belirgin olmaya başlayıp, farklı iklim tipleri belirginleşmiştir. Bu dönemin karakteristik canlıları olan timsahsılar, foraminiferler (delikliler), belemnitler (bir tür kafadan bacaklı) ve süngerler, özellikle bu dönemde hızlı bir evrimsel süreçten geçmişlerdir. Kretase Dönemi'nin sonlarında ise, hepimizin bildiği gibi bir göktaşının Dünya'ya çarpması sonucu kitlesel bir yok oluş yaşanmıştır. Bu yok oluş, gezegenimizin tamamını etkilemiş, canlıların %80'inden fazlasının soyunun sonlanmasına neden olmuştur.
Tersiyer Dönemi'nde ise Dünya genelinde sıcak iklim devreleri ve iklim bölgelerinin belirsizleşmesi yaşanmıştır. Dönemin en baş döndürücü oluşumlarından birisi olan Alp-Himalaya kıvrım sistemleri ve Avrasya kıtasının en yüksek zirvelerinin meydana gelmiştir. Dönem sonlarında karalar şu anki oluşumunu tamamlamıştır.
Kuaterner döneminin ikinci yarısının birinci bölümü olan Pleyistosen’de, Homo sapiens olarak bizlerin de içinde bulunduğu primatlar evrimleşmiştir. Kuaterner’in Pleyistosen Dönemi'nde ise kuzey yarım kürede; Günz, Mindel, Riss, Würm buzul dönemleri ve her buzul devrin arasında interglasyal adı verdiğimiz buzul arası dönemler oluşmuştur. Bu dönem arktik bölgedeki çeşitli canlıların ve bitkilerin yaşam alanlarını orta kuşağa kadar getirmiştir. Günümüz endemik canlıların çoğu Pleyistosen devrinden kalmıştır.
Kuaterner’in ikinci bölümü son 10 bin yıl öncesinden başlayan ve günümüze kadar gelen Holosen Devri'dir. Türkiye’de Kuaterner döneminde Arap Yarımadası’nın, Anadolu levhasına çarpmasıyla Çanakkale ve İstanbul boğazları oluşmuş, Egeid karası çökmüş, Karadeniz ve Akdeniz’den gelen sular Ege Denizi'ni oluşturmuştur. Aynı zamanda bu dönemde Kıbrıs Adası şu anki yerini almıştır. Bu devirde volkanizma olayları oldukça durgun, kıta hareketleri ise her yıl milimetrelerle ölçülen boyutta ilerlemektedir.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Bazı modeller bulunsa da, yıllar geçtikçe birbirinden uzaklaşan kıtaların bundan on milyonlarca yıl sonraki durumunun ne olacağını henüz kestirememekteyiz. Bu gelecek modelleriyle ilgili olarak buradaki yazımızı okuyabilirsiniz.
Pangea'ya Modern Bir Bakış
Haritada, eğer ki günümüzdeki ülke sınırları Pangea üzerine yerleştirilecek olsa kabaca nasıl bir görüntü ortaya çıkacağı gösteriliyor. Türkiye, "Orta Doğu Pangea" olarak tanımlayabileceğimiz bölgede, hemen hemen günümüzdeki komşularıyla aynı şekilde görülüyor.
Tabii doğada bu tür sınırların olmadığını hatırlatmakta fayda var. Ayrıca tabii ki, bu haritanın yaklaşık olduğunu ve içeriğinde pekçok hatanın ve eksiğin bulunabileceğini de vurgulamakta fayda görüyoruz. Örneğin Anadolu toprakları, Pangea'nın oluşumu ve varlığı boyunca aslen okyanus tabanında bulunmaktaydı; dolayısıyla Türkiye'nin şu anda üzerinde bulunduğu toprakları Pangea'da bulmamız mümkün olmazdı. Buna rağmen, bu açıdan bakıldığında, Anadolu'nun okyanusa yakın topraklarda gösterilmesi isabetlidir.
Anadolu'nun Jeolojik Evrimi
Bu konuyla ilgili çok detaylı bir Türkçe sunumumuzu aşağıdan izleyebilirsiniz:
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 31
- 8
- 8
- 7
- 3
- 2
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 15:17:16 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/3617
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.