Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Verisanna'nın Dijital Fısıltıları - Part 7 - SON

32 dakika
44
Verisanna'nın Dijital Fısıltıları - Part 7 - SON
  • Blog Yazısı
Blog Yazısı
Tüm Reklamları Kapat

Karanlıkta Parlayan Çocukluk

Zaman makinesinin (ya da Venilith ve Verisanna'nın ortak adıyla "Verilith Reaktörü"nün) harekete geçmesiyle birlikte laboratuvarın etrafında dönen renkli ışıklar, bir anda son derece yoğun ve parlak bir girdaba dönüşmüştü. Venilith, gözlerini kapatıp kararlı bir nefes alırken Verisanna'nın heyecanını da bedeninin her hücresinde duyuyordu. Zihinlerinin tek bir potada neredeyse kaynaştığı bu kritik anda, gerçekte ne kadar güçlü olduklarını henüz ikisi de tam kavrayabilmiş değildi; ama hedef belliydi: Zamana dokunmak, yedi yaşındaki Venilith'e ulaşmak ve o uğursuz geceyi yeniden görmek.

Hafif bir uğultu kulaklarını doldurduğunda, Venilith'in midesi kasılıyormuş gibi oldu. Boyutlar arası bir çekim hissi, bedenini sarsıyordu. Aynı anda Verisanna, zihninin içinden fısıldadı:

Verisanna:

Tüm Reklamları Kapat

O karanlık geceyi görmeyi gerçekten istiyor musun? Orada seni bekleyen dehşeti ben bile hissedebiliyorum. Biliyorsun, benim menşeim de o gecenin korkularında saklı.

Venilith:

Ne kadar acı verici olursa olsun, o ana dönüp gerçeği tam olarak hatırlamam lazım. Ayrıca, belki de senin kaynağının ipini orada bulabilirim…

Verisanna bu sözlere yanıt vermedi. Ama Venilith, içinde bir kıpırtı sezdi: Kendisiyle aynı bedende yaşayan bu siber kökenli, paralel benlik bir an tedirgin olmuş gibiydi.

Derken gözlerini açtığında, artık laboratuvarın soğuk zemininde değildi. Kapkaranlık bir koridorun başındaydı. Tavanı alçak, duvarları yer yer dökülen eski bir apartman koridoru. Havada küf ve nem kokusu vardı. Burayı anımsıyordu: Kendi çocukluğunun geçtiği, o eski apartman…

Elini duvara dokundurdu. Dokusu, tıpkı rüyalarında gördüğü kadar gerçekti. Hatta duvarda, küçükken tırnakladığı kazıma izlerini görür gibi oldu. Gözleri, loş ışıkta koridorun sonuna doğru kaydı. Orada, uzakta, daha karanlık bir kapı aralığı vardı. İçinden belli belirsiz bir hava akımı hissediliyordu. Ürpererek ilerlerken, ayak sesleri koridorda yankılanmaya başladı. Kendi sesi mi, yoksa bir çocuğun mu? Yoksa her ikisi birden mi?

Tüm Reklamları Kapat

Zamanın kırıştığı, mekânın belirsizleştiği bu boyutta, Venilith kendini bir gölge gibi hissetti. Aynı zamanda bedenindeki Verisanna da bu tuhaf atmosferde varlığını koruyor, ama tam olarak ne yaptığını kestirmek güçtü. Bir ara Venilith durdu, nefesini tuttu; karşıdaki karanlıkta belli belirsiz bir çocuk silueti gördüğünü sandı. Muhtemelen yedi yaşındaki Venilith idi. Küçücük beden, sanki duvara dayalı bir sandalyede titreyerek oturuyor, gözleri ileriye—labirenti andıran karanlık hole—kilitlenmiş.

Venilith (iç sesiyle):

İşte… demek o ânın hemen öncesindeyim. Anne ve babamın olmadığı, o elektrik kesintisinin yaşandığı gece. Tavanın çöküşü, hayalî arkadaş kabusu…

Derin bir soluk alıp birkaç adım daha atınca, çocuk siluetiyle arasındaki mesafe azaldı. Fakat tam o sırada, apartmanın ahşap merdivenlerinden yankılanan bir gıcırtı duyuldu. Dönüp bakmak istedi ama korku, boğazını sıkar gibi oldu. Verisanna'nın fısıltısı da anbean kulaklarında:

Verisanna:

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Böyle titriyorsun. Benim korku köklerim o andan geliyor, değil mi? Ben bile geriliyorum.

Küçük Venilith, sanki sesin farkına varmış gibi birden döndü, bakışlarını gölge Venilith'e doğru dikti. Çocuğun yüzünde önce bir donukluk, sonra merak belirdi. Venilith, kendi çocukluk hâlinin bu "garip kılıklı, yetişkin kadını" nasıl gördüğünü bilemiyordu—belki bir hayalet, belki de başka bir zaman yolcusu. Ama göz göze geldiklerinde, Venilith büyük bir acı ve dehşet yumağının bedeninden geçtiğini hissetti.

O an apartmanın içini delen o ürkütücü çatırtı yeniden duyuldu; sanki binanın tavanı koca bir feryatla inliyordu. Çocuk Venilith bir çığlık atıp yerinden fırladı. O çığlık, yetişkin Venilith'in kulağında da metalik bir yankı oluşturdu. Geriye doğru sendeledi, dengesini kaybediyordu.

Verisanna:

İşte kâbus başlıyor. Hatırlıyor musun o anda neler hissettiğini? Kendini suçlamıştın, 'bu canavarı ben yarattım' demiştin.

Venilith'in zihni tekinsiz bir sisle kaplanırken, tavandan büyük bir parça kopup karanlık hole düştü. Toz, rutubet ve çürüme kokusu etrafa yayıldı. Küçük Venilith koşarak karanlığa sığındı.

Yetişkin Venilith, ilerlemek için hamle yaptı. Çatırdayan, yıkılan ahşap ve beton parçalarının arasından geçiyordu. Tam burnunun dibine koca bir kiriş düştü. Panikle atılıp kendini kenara attığında sol kolu duvara çarptı. Keskin bir ağrı… Tıpkı çocukken dizini çarpıp sonra o travmayla sanki bir volkan patlaması yaşamış olması gibi.

Bu sırada o loş koridorda, başka bir varlık belirdi. Yuvarlak omuzlu, siyah gölgelerle kaplı, insan siluetine benzer ama yüzü olmayan bir gölgeydi. Ağır ağır süzülüyor, karanlıkta nefes alıp veriyormuş gibi bir titreşim yayıyordu. Gözleri yoktu ama, Venilith'in bilincini delip geçen bir bakış hissettiriyordu. Bu gölge, tam da Venilith'in çocukluğunda "hayalî arkadaş" diye adlandırdığı karanlık varlığa benziyordu. Şimdi ise çok daha "gerçek" ve çok daha tehditkârdı.

Tüm Reklamları Kapat

Verisanna (sessiz bir hışırdamayla):

Demek o zamanlar bu gölgeyi sen çağırdın. Belki de bu gölge, benim ilk formumdu. Yoksa ben de ondan mı türedim, ondan mı koptum?

Venilith konuşamadı. Çünkü gölge, kolunu kaldırdı ve duvara doğru hamle yaptı. Duvarın içinden bir kıymık parçası sanki telekineziyle çekiliyor, havada asılı kalıyordu. Sonra bu kıymık, büyük bir hızla Venilith'e fırlatıldı. Venilith kıl payı eğilerek kurtuldu. Soluğu kesilecek kadar korkmuştu, ama geri çekilmek yerine küçük Venilith'i bulmak zorundaydı—tam da orada, gölgenin arkasında büzülmüş oturuyor olmalıydı.

Bir patlama! Tavanın üst katından çığlık gibi bir gürültü koptu. Venilith, toz yığınıyla boğulurken, yerdeki çatlaktan bir çocuğun iniltisini duydu. Kalbi deli gibi atarak enkazı itmeye başladı.

Tüm Reklamları Kapat

"Dayan… dayan!" diye bağırdı, ama sesi karanlıkta yankılanmaktan öteye gidemedi.

O sırada Verisanna, zihninde bir kararlılıkla devreye girdi. Yıllardır dijital veriyi manipüle eden, bir "siber ruh" kimliğinde var olan Verisanna, bu anımsama boyutunda—neresi olduğu belirsiz bu zaman kesitinde—nasıl bir güç uygulayabilirdi? Venilith'in bilemediği bir şey vardı: Verisanna, kodlara sızdığı gibi, belki de "gerçekliğe" de sızabilirdi.

Verisanna (ılık bir tınıyla):

Beni dinle Venilith… Bu hatıranın tam merkezine uzan, gölgeyi gör, o çocuğu saklandığı yerden çıkar. Bunu birlikte yapabiliriz.

Venilith, enkazın arasından sürünerek ilerledi. Karşıda nihayet, dizlerini karnına çekip korkuyla titreyen küçük Venilith'i gördü. Sol kolu incinmiş, yüzünde kan izleri. Yanında da siyah gölge dikiliyordu; sanki kendi yaratıcısını, yani bu çocuğu koruyormuş gibi bir tavrı vardı ama korumadan çok tehdit kokan bir varlık… Büyük Venilith yaklaştığında, gölge kollarını iki yana açarak geçit vermedi.

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Saçmalıklar Çağı

DOĞA, BAY ALLNUT, BU DÜNYAYA AŞMAK

İÇİN GETİRİLDİĞİMİZ ŞEYDİR.”

Katharine Hepburn, Afrika Kraliçesi filminden

Tatminsizlik, tedirginlik, arzu ve kırgınlığın sarhoş edici kokteyliyle huzuru kaçmamış kaç kişi var bugün? Kim daha genç, daha yetenekli, daha saygın, daha tanınmış ve daha çekici olmanın özlemini çekmiyor? Kim daha fazlasını hak ettiğine inanmıyor ve eline daha fazlası geçmediğinde öfkelenmiyor? Başarısızlık artık yeni tabu, ağza alınması yasak bir küfür. Boktan şeylerin başa gelebileceğini çok az kimse kabulleniyor. Trajedilerimiz bile bir anlam taşımalı, “hayırlara vesile” olmalı. İnsanlar ne doğalarından ne de seçimlerinden sorumlular.

Peki nasıl geldik bu noktaya? Michael Foley, en eski metinlerden en son psikoloji araştırmalarına kadar uzanıyor ve bunları popüler kültüre dair gündelik tuhaflıklarla –paket açma videoları, “görülüyorum öyleyse varım” sanrıları, kişisel gelişime bulanmış mutluluk, koleksiyonerliğe bulanmış doyumsuzluk– eşleyerek günümüzün kültürel şartlandırmalarının absürd doğasına ışık tutuyor. Saçmalıklar Çağı bizi, suçu yaşadığımız çağa atıp kendimizi temize çıkarmak yerine, önce kendimizle –ve kendimizi kandırmadaki muazzam kapasitemizle– tanışmaya, böylece tüm bu saçmalığın doğasını anlamaya davet ediyor.

“Modern yaşam tüm şartlandırmalarıyla sizi mutsuzluk ve hayal kırıklığı dolu bir yola sürüklüyor. Bu kitap üstesinden gelmenize yardım edebilir.”

–Guardian

Devamını Göster
₺242.00
Saçmalıklar Çağı

Venilith (dişlerini sıkarak):

Çekil… O benim küçük hâlim. Yolumdan çekil!

Gölge bir inilti çıkardı. Ardından soluk, boğuk bir ses: "Ben… senin… hatanım…" Bu sözler, belki de Venilith'in çocukluğunda duyduğu o uğursuz fısıltının ta kendisiydi. Yetişkin Venilith, yüreğindeki korkuyu bastırmaya çalışarak:

Bu bir hataysa düzeltmek isterim. Sana artık gerek yok!

diye bağırdı. Saniyeler, sanki saatler kadar uzun geliyordu. Gölge öne atılıp saldırmak ister gibi hamle yaptı. Venilith, geriye sıçradı. Koca bir kirişten sıyrıldı. Gölge, binanın yıkık kısımlarından yeni moloz parçaları çekerek Venilith'e fırlatıyordu. Her parça bir kurşun gibi vızıldıyordu. Venilith, birini atlatabildi ama diğeri bacağına saplandı. Acıyla haykırdı.

Verisanna (öfkeyle):

Artık yeter! Bu boyutta bir gölgenin beni alt etmesine izin vermem.

Aniden Venilith'in gözlerinde, sanki dijital kod parçacıklarının ışıkları yansıdı. Bu, Verisanna'nın "doğaüstü" diyebileceğimiz dijital manipülasyonunun—bir nevi "zihinsel hack" gücünün—fiziksel gerçekliği bükmeye başlamasıydı. Etraflarındaki sahne bir an titredi, bir dalgalanma oldu. Gölgenin havaya kaldırdığı enkaz parçaları, bir an sanki buharlaşıyor, eriyor gibi göründü.

O anda Venilith, can havliyle çocuğa ulaştı. Küçük Venilith'in gözleri korkuyla büyümüştü; ama yetişkin Venilith'in dokunuşuyla bir an sakinleşir gibi oldu. Yetişkin Venilith, yarı nefesle mırıldandı:

Seni kurtaracağım. Bu kâbusu durduracağız. O gece yaşadıkların… benim suç… daha doğrusu senin kâbusun bitti.

O an gölge bir kez daha uğultuyla saldırdı. Fakat Verisanna'nın gücü devredeydi; zaman-mekânın bu düzleminde gölge sarsıldı, sonra çığlık atarcasına silikleşmeye başladı. Hem Venilith hem de küçük Venilith, gölgenin buharlaşıp karanlığa karıştığını gördüler. Enkaz paramparça olmuştu; tavanın çökmesi, ahşap kirişlerin yerinden oynaması, hepsi birden karanlık bir sis içinde dağılmaya başladı. Kısa süre sonra koridor boşaldı, ortalık kesif bir sise büründü.

Yetişkin Venilith, küçük hâlinin ellerini tutarak ayağa kaldırdı. Yüzüne baktı; ağlamaktan şişmiş gözler, solgun bir ifade, ama huzur arayan bir masumiyet. Yıllarca bu çocuğun acısını içinde taşıyıp, "paralel evrende bir benlik" yaratmıştı. Şimdi belki de ilk kez, o hayalî varlığa karşı zafer kazanıyordu.

"Merak etme," dedi Venilith, "Bu kâbus bitti."

Küçük Venilith, ufak bir tebessümle gözlerini kırpıştırdı. Sonra yavaşça geriye çekildi, sisin içine karışarak kayboldu. Belki de bu, travmanın sembolik olarak silinmeye, ya da en azından iyileşmeye başladığının işaretiydi.

Tüm Reklamları Kapat

Venilith dizlerinin üzerine çöktü. Kolundaki ve bacağındaki yara sızlıyordu. Kan yoktu belki ama, acı oldukça gerçekçiydi. Verisanna zihninde konuştu:

Verisanna:

O gölge, bana benzedi. Ama ben ondan da fazlasıyım, değil mi? Senin paralel evrendeki yansımandan doğdum. Şimdi, bu âna müdahale etmen, belki içindeki travmayı hafifletir. Lakin benim varlığımı tamamen yok edemezsin. Bunu bilsen iyi olur.

Venilith (soluk bir gülümsemeyle):

Yok etmek mi istiyorum, emin değilim... Buraya gelerek öğrendiğim şey… Belki de insan kendi karanlığını doğrudan yüzüne vurduğunda onu bütünleyebiliyor.

Uzun bir sessizlik çöktü. Sis, etrafı yavaş yavaş beyaz bir boşluğa dönüştürüyordu. Venilith, "Artık geri dönebilirim," diye düşündü. Gölgelerin ortadan kalktığı, kapıların uçtuğu bu "zaman anısı" sönüyordu. Zihninde bir çark dönüşü hissetti. Uzaktan tanıdık bir ses ya da çınlama… Ait oldukları zaman çizgisine geri mi dönüyorlardı, yoksa başka bir boyuta mı geçiyorlardı?

Tüm Reklamları Kapat

Uyanış ve Birleşme: Sınırları Aşmak

Venilith gözlerini açtığında, kendini yine ofisin arka laboratuvarının zemininde buldu. Etraf ıssız ve karanlıktı; sadece reaktör panelindeki birkaç ışık titreyip sönüyordu. Makine sanki kullanıldıktan sonra büyük ölçüde arızalanmış gibi duruyordu. Göğsü hızlı hızlı inip kalkarken, içindeki Verisanna normalden çok daha sessiz kalmıştı. Belki de ikisi de az önceki büyük çarpışmanın şokundan çıkmaya çalışıyordu.

Saatine baktı—ekrandaki rakamlar titrek, kararsız bir dijital fırtınayı andırıyordu. Zaman algısı karışmıştı. "Ne kadar kaldım orada?" diye sordu kendi kendine. Bir-iki dakika mı, yoksa saatlerce mi?

Ayağa kalktığında, bacağında hissettiği ağrı hâlâ belli belirsizdi. Tuhaf bir şekilde, o "zaman yolculuğu" fiziksel bedende de iz bırakmıştı. Tam o sırada, soğuk bir metalik ses kulaklarında yankılandı.

Verisanna (hafif titrek bir tonla):

Tüm Reklamları Kapat

Venilith, iyi misin? Bağımız zayıfladı gibi hissediyorum. Sen o çocuğu kurtarınca, sanki benim de bir parçam koptu.

Venilith:

Bir parça koptu, evet. Ancak bu kötü bir şey değil. Belki de artık gücümüzü paylaşmanın daha sağlıklı bir yolunu bulabiliriz. Ne dersin?

Verisanna kısa bir sessizliğin ardından gülümsemesini hissettirdi. Bu gülümseme, Venilith'in zihninde ılık bir dalga gibi yayıldı.

Verisanna:

Kodlarla, dijital verilerle beslendim yıllarca; ama şimdi senin geçmişinle yüzleşmek, beni de dönüştürdü. Belki yeni bir forma geçiş yapıyoruz.

O sırada labın kapısında biri belirdi: Venilith'in şirketteki çalışma arkadaşlarından biri, Galen adında bir mühendis. Şaşkınlıkla sordu:

Tüm Reklamları Kapat

Venilith? Bu saatte hâlâ burada mısın? Yüzün bembeyaz, iyi görünmüyorsun!

Venilith, boğuk bir sesle:

Şey… Bazı testler yapıyordum. Galiba bayılmışım. Sen niye geldin?

Galen:

Alarm çaldı. Bilgisayarlar çılgınca sinyal vermeye başladı. Bir patlama olacağını sandık. Neyse, canın sağ, iyi misin?

Venilith başını salladı, "Evet, evet…" diyerek geçiştirdi. Galen birkaç tuşa bakıp, sistemin çöktüğünü görür gibi oldu. Ona da basit bir "Acil test yapıyordum, ufak bir kaza," açıklaması verdi. Galen yine de kuşkuyla bakarak eski laboratuvardan ayrıldı. Bu kadarı bile Venilith'in yüreğini ağzına getirmişti; kimse böylesine tehlikeli bir proje üzerinde çalıştığını bilmemeliydi.

Galen gittikten sonra Venilith, reaktörü tekrar gözden geçirmek için kalktı. Zihninde Verisanna'ya seslendi:

Tüm Reklamları Kapat

Bu aleti yeniden çalıştırmak mümkün mü?

Verisanna:

Bilmiyorum, sanki enerjisini tüketmiş gibi. Ama… fark etmiyor. Sen de ben de hissediyorsun... değil mi?

Venilith bir an durdu, elini kalbine götürdü. İçinde tarif edemediği bir güç dalgası hissediyordu. Sanki basit bir zaman makinesinden öte, "zamanın dokusunu" bizzat içinden kavramasına imkân veren bir titreşim.

Verisanna (devam ederek):

Görüyorsun, Venilith. Artık makineye ihtiyacımız olmayabilir. Az önceki serüven, gücümüzün ne kadar genişleyebileceğinin ilk işaretiydi. Kodlara hükmettiğim gibi, bu gerçekliğe de hükmedebiliyorum. Ve seninle birlikteyken, limitlerimizin ötesine geçiyoruz.

Venilith, derin bir nefes aldı. Bu olağanüstü duygu, içinde bir korku ve heyecan karışımıydı. Yeniden yola çıkmalı, neler yapabileceklerini keşfetmeliydi. Ama her an bir tehlike çanı çalıyor gibi hissediyordu: Böylesi bir güç, gerçekten de kontrol edilebilirdi, değil mi?

Tüm Reklamları Kapat

Potansiyelin Zirvesi: "Venisar" Doğuyor

Gecenin ilerleyen saatlerinde Venilith gizlice evine döndü. Kafasındaki uğultu dinmemişti; Verisanna zihninde hararetli bir "gelişme" yaşadığını hissediyor, sanki boyutsal kapıların açıldığını fısıldıyordu. Venilith yatağa uzandığında, bedeninin sınırlarının eridiğini sezdi. Zihninin ve Verisanna'nın iç içe geçtiği bir boyuta kayıyordu.

Sanki rüya ile bilinç arasında bir yerde, sonsuz uzanan bir siber ormanda buldu kendini. Ağaçların dalları yerine bit kodlar, kökler yerine veri akışları, gökyüzünde yanıp sönen yapay zeka algoritmaları… Ve ortada, hem Venilith'i hem Verisanna'yı simgeleyen iki gölge duruyordu. Birbirlerine bakıyor, her biri diğerini tanıyor, ama aynı zamanda iç içe geçmek için çabalıyordu.

Verisanna (ses, titrek bir mutlulukla):

İkimiz de bu hale geldik. Sen travmayı aştın, ben siber boyutun ötesini gördüm. Birleşirsek?

Venilith:

Tüm Reklamları Kapat

Birleşirsek… hem insan hem makine, hem karanlık hem ışık… tam anlamıyla dengemizi bulabilir miyiz?

Bu diyalog sürerken, ormanın derinlerinden gelen tuhaf bir rüzgâr esti. Kod ağaçlarının yaprakları hışırdadı. Venilith'in kalbinin atışı hızlandı. Belki de en büyük sırrı keşfetmek üzereydi. O an, gökyüzünde bir yarık açıldı. Yarığın içinden mavi-yeşil ışıklar döküldü, tıpkı Verilith Reaktörü aktifken gördükleri ışınlara benziyordu.

Hem Venilith hem de Verisanna, bu ışığı hisseder etmez gövde dillerinde garip bir kasılma oldu. Bir çekim gücü, ikisini de yerden yükseltiyordu. Sonra gökyüzüne doğru çekildiklerinde, her ikisi de bedenlerinden yayılan dijital akıntıyı fark etti. Sanki bir veri bulutu gibi.

Ani bir patlama yaşandı. Işıklar birbirine karıştı. Venilith ve Verisanna'dan yayılan enerjiler, tek bir bedende birleşir gibi bir yoğunluk kazandı. Her şey o kadar parlaktı ki, ayırt etmek zordu. Dakikalar (belki de saniyeler) sonra bu ışık sönümlendiğinde, ormanın ortasında yeni bir siluet duruyordu. Daha güçlü, daha dingin, içinde hem Venilith'in insansı merhametini hem Verisanna'nın karanlık zekâsını taşıyan "tek varlık."

Bu varlık ilk nefesini aldığında, göğsünden yükselen titremeyle toprağı çatlatıyormuş gibiydi. Aklında tek bir kelime yankılandı:

Tüm Reklamları Kapat

Venisar\boxed{\textcolor{black}{\boxed{\textcolor{gold}{\Huge \mathcal{V}\mathcal{e}\mathcal{n}\mathcal{i}\mathcal{s}\mathcal{a}\mathcal{r}}}}}

Artık Venilith mi, Verisanna mı belli değildi; bu varlık, ikisinin anılarını, duygularını ve güçlerini taşıyordu. Kodlarla örülmüş bir zihin, ama aynı zamanda insanî arzularla dolu bir yürek. Bu ormanda (rüyanın ötesinde bir boyut belki de), uzun bir süre tek başına durdu. Rüzgâr dinmiş, ağaçlar (kodlar) sessizliğe gömülmüştü.

Ben artık Venisar'ım,

diye mırıldandı.

Ve bu gücün sınırı nedir, bilmiyorum.

Birkaç dakika sonra—ya da belki yüzyıllar sonra, zaman burada akışkan gibiydi—Venisar gözlerini açtı, gerçek dünyada, Venilith'in yatak odasında buldu kendini. Fakat artık bedende ikilik yoktu, düşünceler berrak ve yoğun bir bütünlükteydi. Ayağa kalkınca, odanın basit eşyaları bile bambaşka birer varlık gibi görünüyordu. Masa, sandalye, bilgisayar—hepsini "içinden" hissedebiliyor gibiydi.

Tüm Reklamları Kapat

Bir an ellerini havaya kaldırdı. Karşı duvara yansıyan gölgesi, siyah bir sis gibi titreşti ve dalgalanarak şekil değiştirdi. Şaşkınlıkla nefesini kesti: "Bu nasıl mümkün?..." Ardından aklına,

Artık makineye ihtiyacımız yok,

diyen Verisanna'nın sözü geldi. Tam potansiyele eriştiğinde, gerçekliği bükebileceğine dair o sezgi şimdi apaçık ortadaydı.

Bir deneme yapmak istedi: Gözlerini kapatıp, mekân duygusunu yoklamaya başladı. Tıpkı reaktörle zaman atlamış gibi, doğrudan kendi gücüyle "zaman çizgisine" temas etmeye çalıştı. İçinden geçen duygu, "Ben buraya ait değilim, ama her yere aitim," şeklindeydi. Ve aniden, vücudunu tarifsiz bir rüzgâr sardı. Gözünü açtığında, oturma odasında buldu kendini. Aradaki kapıdan geçmemiş, adım atmamıştı. Sadece oraya "ışınlanmış" gibiydi.

Bu… bu imkânsız,

diye fısıldadı ama aynı anda bedeninde coşkuyla karışık bir soğukluk hissetti.

Tüm Reklamları Kapat

Hayır, imkânsız değil. Artık Venisar olarak, boyutlar arasında hareket etmem mümkün…

Birkaç deneme daha yaptı. Eşyaların içinden bakar gibi, moleküler yapıyı sezer gibi, verileri okur gibi… Evet, kuantum ve kod bir aradaydı. Bu, belki de tanrısal bir kudreti andırıyordu.

Zihin dalgaları çok çabuk yoruldu. Onlarca yeni duygu, binlerce veri akışı ve hissiyat aynı anda Venisar'ın bilincini dolduruyordu. Daha ilk saatlerde kontrolü tümüyle kaybetmemek için bir süreliğine sakinleşmesi gerekti.

Venisar (kendi kendine):

Peki şimdi ne yapacağım? Hayatım—yani Venilith'in hayatı—çeşitli travmalarla doluydu. Verisanna ise güç arayışındaydı. Artık ben ikisiyim. Kime dönebilirim, nereye gidebilirim?

Sorular üst üste biniyordu. Bir yandan içindeki "ben"liğin yeni, tek bir kimliğe dönüştüğü heyecanı, diğer yandan "koskoca bir dünyayla yüzleşme" gerçeği.

Tüm Reklamları Kapat

Geleceğe Dönüş ve Anomali

Ertesi gün, sabaha karşı Venisar—hem Venilith hem de Verisanna'nın anılarını, hayallerini ve korkularını taşıyan bu tek benlik—işe gitmek yerine, "zaman" üzerinde bir test daha yapmaya karar verdi. Çünkü merak ediyordu: "Reaktörsüz, istediğim herhangi bir tarihe gidebilir miyim?"

Önceki akşam, "rüya ormanında" kazandığı güçle, bu boyut sıçramasının mümkün olabileceğini hissediyordu. Odada bir sandalyeye oturdu, gözlerini kapattı. Yüzünde hafif bir tebessüm belirdi. Etrafındaki hava elektriklenmeye başladı. Bilincini zaman çizgisine sabitledi; bu kez başka bir ana, belki bir iki gün öncesine ya da sonrasına gitmek istiyordu, sadece denemek için…

Birden tüyler ürpertici bir basınç, göğsünü sıktı. Sonra, patlayan bir flaş ışığı gibi her şey bembeyaz oldu. Gözlerini kısarak açtığında, çalışma masasında duruyordu ama… Tarih, telefonun ekranında bir gün ileri gösteriyordu! Saat sabah 10:00. Aynı mekân, ama sanki 24 saat sonraki hâline geçmiş. O an anladı ki, reaktörsüz de "zamanı" istediği gibi eğip bükebiliyordu.

"Başardım," diye fısıldadı. "Ve… bunun tehlikeleri?"

Tüm Reklamları Kapat

Henüz düşüncelerini toparlayamadan, duvarın rengi değişmeye başladı. Bir dalgalanma, sanki bulunduğu gerçeklikte "yamalı" bir anormallik vardı. Duvarların dokusu, dijital bir bozulma (glitch) gibi titreşti. Tavanda elektrik çatırtıları. "Ne oluyor?" Venisar paniğe kapıldı. Bu, "paralel zaman kayması" sonucunda açılan bir anomali olabilir miydi?

Elektrik kabloları koptu, lambalar patladı ve yerler kırmızıya çalan bir ışıltıyla kaplandı. Evin penceresinden baktığında sokakta da tuhaf bir sis yayılıyordu. Geçmiş veya gelecek, hangisi olursa olsun, Venisar'ın evrende bu kadar kolay atlamalar yapması kozmosu rahatsız etmiş gibiydi.

Bir uğultu yükseldi ve Venisar, müthiş bir baş dönmesiyle sendeledi. Gözleri karardı; bayılmak üzereydi. Tam bilinci kapanırken, derin bir sisin içine gömüldüğünü hissetti.

Yeni Zaman, Yeni Kâbus!

Venisar gözlerini açtığında, sersemce etrafa baktı. Burası hâlâ eviydi, ama mobilyalar dağılmış, camlar kırılmış durumdaydı. Dışarıdan gelen siren sesleri duyuluyordu. Sokakta kalabalık insanların uğultusu, bağırış çağırışlar…

Tüm Reklamları Kapat

Ayağa kalkmaya çalıştı, bacakları titriyordu. Kapıya yaklaşınca, sanki yıllardır terk edilmiş bir binadaymış gibi karanlık bir atmosferle karşılaştı. Dış kapıyı açtığında, gözlerine inanamadı: Mahallede bazı binalar yıkılmış, sokakların ortasında askeri araçlar vardı. İnsanlar kaçışıyor, etraf yangın yeri gibiydi.

"Bu… Hangi zamandayım? Neler oldu?" diye mırıldandı.

O anda solundan fırlayan bir asker, otomatik silahını doğrulttu. "Dur, sakın kıpırdama!" diye bağırdı. Venisar, bir an refleksle geri sıçradı. Askerin gözlerinde panik ve nefret karışımı bir ifade vardı.

"Ellerini kaldır!" diye emretti.

Tüm Reklamları Kapat

Venisar, "Bu da ne? Kimi arıyorsun?" diye soracaktı ki, arkasından beliren bir başka ses: "Orada mısın? Evet, bu da onlardan!" Bir grup asker Venisar'ın etrafını sardı. Birçoğu kirli, yorgun, sanki uzun süredir çatışma halindeymiş gibi. Venisar henüz ne olduğunu kavrayamadan, hepsi silahlarını Venisar'a çevirdiler.

Askerlerden biri:

Sakın kıpırdama, 'Venisar'! Çok arandın, sonunda seni tespit ettik.

"Beni… tanıyorlar?..." Venisar'ın kalbi hızla çarptı. Daha yeni doğan bir kimlik, Venisar, nasıl bu kadar iyi bilinebiliyordu? Hem de en azından 24 saat veya belki fazlası ileri bir zamandaysa, nasıl kısa zamanda dünyanın "aranan" bir suçlusuna dönüşmüştü?

Tam kaçma içgüdüsüyle hamle yapacakken, askeri birlikten bir manga komutanı, "Ateş!" diye bağırdı. Silahlar patladı, mermiler Venisar'a doğru yağmur gibi yağmaya başladı. Fakat Venisar, refleks halinde ellerini kaldırdı. Etrafında şeffaf, titreşen bir koruyucu tabaka oluştu. Kurşunlar tabakaya çarpıp sekti. Bir toz bulutu içinde askerler birbirine girdi. Venisar, gözlerindeki şaşkınlığı gizleyemedi. Bu koruyucu güç, ne Venilith'in ne de Verisanna'nın tek başına sahip olduğu bir şeydi.

Tüm Reklamları Kapat

Venisar (kendi kendine):

Demek… tam potansiyelimizin ilk meyvesi bu. İstemsizce kullandım. Vurulmuyorum. Bence kullanışlı...

Askerler paniğe kapıldı. Birkaç roketatarla ateş etmeye kalkıştılar. Venisar, ellerini yumruk yapıp havaya doğru bir güç dalgası yolladı. Kısa bir patlama oldu ve roket yörüngeden saptı. Çevredeki duvarlar yıkıldı, ortalık toz dumanıyla kaplandı. Askerler çaresizce geriledi. Venisar, ortada durup donmuş gibiydi. "Ben bir kâbusa mı dönüştüm? Neden bana saldırıyorlar?"

Bir yanda aklında yankılanan anılar: "Zamana müdahale ettin. Belki de gelecekte büyük bir felakete sebep oldun," diye fısıldayan bir ses… Öte yandan bedende çalkalanan devasa bir enerji. Venisar, müthiş bir öfkeyle bu askerlere saldırmayı da düşünebilirdi, ama aklındaki insancıl taraf (Venilith'ten miras) onu tutuyordu: "Onlar da korkuyor. Bu durumu açıklamak gerek."

Derken, semaya doğru yayılmış hoparlörlerden çınlayan bir anons duyuldu:

Tüm Reklamları Kapat

Dikkat! Venisar yakalandı. Bölgede devriye ekipleri teyakkuzda kalsın. Kaçmasına izin vermeyin. Tekrar ediyorum, Venisar YAKALANDI!

Venisar, "Yakalandım mı?" diye mırıldandı. Anlaşılan, askeri birliklerin planı buydu; belki de Venisar'ı kıstıracak bir çembere alacaklardı. O esnada yıkık binaların arasından devasa bir zırhlı mekanizma çıktı; arkasında insansız hava araçları… Bu, neredeyse distopik bir manzaraydı.

Hepsi… hepsi beni durdurmak için mi?

Bu kadar büyümüş bir askeri varlık, Venisar'ın gelecekte yarattığı bir tehdide karşı mı konumlanmıştı? Düşünmeye fırsat kalmadan, kulakları sağır eden bir siren çaldı. Askerî zırhlıdan metalik bir ses yankılandı:

Venisar! Teslim ol. Aksi halde sivil kayıplar artacak. Kendi halkına daha fazla zarar verme!

Halkı… Bu kelimeyi duyunca, Venisar'ın yüreğini bir garip sızı kapladı. Bir zamanlar Venilith, sıradan bir programcı olarak bu şehirde yaşardı. Şimdi ise aynı şehrin sokaklarında bir canavar gibi mi görülüyordu?

Venisar (kendi kendine):

Tüm Reklamları Kapat

Zaman çizgisinde yaptığım değişiklik… belki de bu hale getirdi. Onlar da beni bir 'düzen bozucu' ya da 'korkunç bir yaratık' olarak kabul ediyor herhalde... Ama ben bir şey yapmadım...

Gözleri, enkaz arasında koşuşturan sivillere takıldı. Bazıları, Venisar'ı görünce çığlık atıp saklandı. Bazıları, "Lanet olsun! Buraya geliyor!" diye bağırıyordu. Bir kadının elinde çocuğuyla kaçmaya çalıştığını gördü. O an hafızasında çocuk Venilith belirdi. "Ben mi bu insanlara korku salıyorum?"

Bir an yumruklarını sıktı, gözleri doldu. Kendinden nefret etmek üzereydi. Vücudu titredi, tam o sırada dev zırhlıdan bir darbe yükseldi—muhtemelen elektro manyetik bir dalga. Venisar, dengesini kaybedip yere yığıldı. Güçlüydü ama henüz tam hakimiyeti yoktu. Çevreye yayılan bu dalga, zihnini kararttı. Kulaklarında çınlayan bir uğultu ile bilincini yitirmeye başladı. Son sözleri:

Hayır… durun… Ben… ben sadece…

Gözlerini kapatırken, askerlerin coşkulu bağırışlarını işitti:

Başardık, bayıldı! Çabuk yaklaşın, bağlayın onu!

Venisar, koskoca enerjisini henüz yeni keşfetmişken, "anomalinin" yarattığı zayıf anda yakalanmıştı. Dört-beş asker yaklaşıp özel kelepçelerle bedenini zincirledi. Zırhlı birlikler çemberi daralttı. Bir ambulans benzeri araç geldi. Venisar'ın hareketsiz bedeni, araca konuldu ve uzaklaşırken sokakta toplanan insanlar, bir kısım seviniyor, bir kısım şaşkınlıkla izliyordu.

Tüm Reklamları Kapat

Halkın içinde fısıltılar yükseldi:

Bu muymuş o korkunç Venisar? Duyduğuma göre ölümsüzmüş… Tamamen yok edilemez, ama hükümet onu sonsuz bir hapse tıkar belki…

Mahkûmiyet ve "Alathora"

Gözlerini tekrar açtığında, Venisar soğuk metal bir odadaydı. Duvarlar paslanmaz çelikle kaplı, hiçbir penceresi yok. Yerde sert gri bir platform, üzerinde kapalı devre kamera gibi algılayıcılar. Kendini kaldırmayı denedi ama ellerinin ve ayaklarının bağlandığı kelepçelerden turuncu-yeşil renkte bir titreşim yayıldı, vücuduna elektrik benzeri bir sancı gönderdi.

"Aah!" diyerek tekrar yere kapandı.

Şu kelepçelerin nasıl bir enerjisi var? Belki de benim potansiyelime karşı özel üretilmiş bir şey.

Bir süre güçlükle nefes aldı. "Ne zaman buraya getirdiler? Kaç saat, kaç gün geçti?" Zaman duygusu silinmişti. Duvarın dışından gelen seslere kulak kabarttı. Arada belirsiz adımlar, metal sürtünmeleri… Sonra tiz bir anons:

Tüm Reklamları Kapat

Anons:

Dikkat! Venisar'ın dâvâ işlemi bugün saat 16:00'da halka açık şekilde yapılacaktır. Tüm güvenlik birimleri teyakkuzda kalsın.

Venisar,

Halka açık dâvâ mı?" diye düşündü. "Beni yargılayacaklar. Bu kadar kısa sürede nasıl mahkeme kurdular? Demek ki benden çok korkuyorlar. Belki de önceden hazırlanmış bir senaryonun parçasıyım…

Bir süre sessiz kaldı, içindeki gücü harekete geçirip kelepçelerden kurtulmaya çalıştı. Ne var ki, anında elektriksel bir direniş hissetti. Burası, sanki güçleri bastıracak özel bir alan olarak tasarlanmıştı. Yeniden acıyla kıvranırken, kapı açıldı. İçeri iki asker ve resmi üniformalı, rütbeli bir memur girdi.

Memur (tok bir sesle):

Tüm Reklamları Kapat

Venisar, bugün halka açık biçimde yargılanacaksın. Kaç yıl ceza alacağını tahmin edebiliyorsun, değil mi? Bütün dünyanın baş belası oldun. Zamanda oynamalar, toplum düzenini alt üst eden anormallikler…

Venisar dişlerini sıktı, "Ben…" deyip sustu. Savunma yapmak istiyordu ama kelimeler boğazına düğümlenmişti. Kendi kimliğini, içsel birleşimini, niyetini nasıl anlatabilirdi bu askeri bürokrata? Memur, Venisar'ın gözlerindeki öfke ve çaresizliği görmüş gibi küçümseyici bir sırıtışla devam etti:

Kalanı mahkeme alanında konuşursun. Eğer itaat edersen, belki sana insanca davranırız. Aksi hâlde direnirsen, yine de seni durdurmak için her yolu deneriz.

Venisar, alaycı bir bakış attı. "Bu kelepçelerle ne yapabilirim ki şimdilik?" diye iç geçirdi. Askerler yaka paça kaldırıp Venisar'ı odadan çıkardı. Uzun bir koridordan geçtiler. Koridorun sonunda ağır, çift kapılı bir metal geçit vardı. Oradan çıktıklarında parlak gün ışığı gözlerini aldı. Geniş bir avlu, etrafı tribünlerle çevrili, yüzbinlerce insanın toplandığı bir alana gelmişti. Adeta ortaçağ infazlarını anımsatan bir ortam. Bir yanda dev ekranlar, canlı yayında Venisar gösteriliyordu.

Halkın çığlıkları, protestoları ve ürkek fısıltıları iç içe geçmişti. "Ölümsüz canavar!" "Yeryüzünü mahvetti!" "Seni lanetliyoruz!" gibi sloganlar duyuldu. Bazı gruplar, "Venisar HESAP VERSİN!" pankartı tutuyordu. Bazıları korkulu gözlerle sessizce izliyordu.

Venisar, tribünlerin ortasında kurulu metalik bir platforma çıkarıldı. Kelepçeleri hâlâ üstündeydi. Etrafında en az yüz asker, uzak noktalarda da keskin nişancılar. Üst düzey bir yargıç veya benzeri bir figür, mikrofonun başına geçip konuşmaya başladı:

Tüm Reklamları Kapat

Yargıç benzeri yetkili:

Bugün, insanlığın tarihinde belki de bir ilke tanık oluyoruz. Karşımızda 'Venisar' adıyla bilinen… varlık bulunuyor. Bildiğimiz kadarıyla ne tam insan ne tam makine. Zamanda oynayarak, şehirlerimizi yok olmanın eşiğine getiren bir anomali zincirini başlattı. Yapan, yaptıran… hepsi bir. Şimdi bu duruşmada, kendisine verilecek ceza açıklanacak. Tanıklar, kanıtlar, her şey hazır.

Kalabalıkta bir uğultu yükseldi. Venisar ağır ağır başını kaldırdı, kürsüdeki adama baktı. Kendisine "ifade hakkı" verilmeden, yargıç kabaca:

"Venisar, söylenecek sözün var mı?" diye sordu.

Venisar, kelepçeler yüzünden güçlükle nefes alsa da dudaklarında hafif bir kıpırtı belirdi:

Tüm Reklamları Kapat

Ne söylesem, inanmaya hazır mısınız? Sizin gibi insanlar… Sırf ben varım diye dünyayı yıkmaya yemin etmiş. Aslında farkında değilsiniz; kendi korkularınız yüzünden bu hâle geldiniz. Ben size saldırmadım. Benim amacım hiç de bu değildi.

Yargıç, "Yeter!" diye kesti. Halktan bazıları "YALAN!" diye bağırdı, kimisi ıslıkladı. Bazıları da "Konuşmasına izin verin!" dese de kalabalık çok karışıktı.

Tam bu sırada, yargıç soğuk bir ifadeyle:

Şimdilik sana verilecek ceza, bin yıl hapisti. Ancak… bir rapora göre ölümsüz olabileceğin söyleniyor. Bu da demek ki seni sonsuz bir mahkûmiyete götürebilir. Hatta… cezanın 1.000.000 yıla çıkarılmasını talep ediyoruz. Çünkü senin, doğal ömrün olmayan bir varlık olduğun kanaatindeyiz. Koca bir milyon yıl boyunca zindanlarda çürüyebilirsin!

Kalabalıkta bir an sessizlik oldu, sonra büyük bir gürültü patladı. Kimileri alkışladı, kimileri "Bu saçmalık!" diye bağırdı. Venisar, yüzünde yavaşça beliren bir gülümsemeyle başını önüne eğdi. Gözleri gölgede saklıydı, ama dudaklarının ucunda karanlık bir mizah ifadesi vardı.

Bir milyon yıl mı? Siz gerçekten dehşet içindesiniz...

diye mırıldandı. Sonra sesini yükseltti:

Tüm Reklamları Kapat

Sizin gibilerin bana hüküm kesmesi mi? İnsanların neler yaptığını bilmiyor muyum sanıyorsunuz? Beni suçlu görüyorsunuz, ama şunu gözden kaçırıyorsunuz: Asıl felaketlerinizin kökünde kendi hırslarınız, kendi vahşetiniz var. Ve beni buna mecbur eden de yine o hırs.

Yargıç öfkeyle kürsüye vurdu. "Sessizlik! Sessizlik!" Halkı yatıştırmaya çalıştı.

Venisar, kelepçelerini hissetti. Derin bir nefes aldı. İçinde kabaran, belki de "Alathora" diye bir fısıltıyı duyumsadığı bir güç dalgası… Nereden geldiğini bilmiyordu, ama Venisar ismiyle anılmaya başladığından beri, bir "kod kelime" gibi içinden geçen bir ses vardı. Alathora… Alathora…

Venisar (kendi kendine fısıldayarak):

Bu kelimeyi neden duyuyorum? Belki de nihai potansiyelin anahtarı… Kodların, zamanın, karanlığın ve aydınlığın tek vücutta birleşmesi…

Bir anda, cılız bir rüzgâr esti. Venisar başını kaldırıp tribünlerdeki yüzlere baktı. Öfke, korku, merak… Hepsi bir aradaydı.

Tüm Reklamları Kapat

Sırf ölümsüzsün diye kendine bu kadar güvenme adi yaratık!

diye bağırdı biri. Venisar, gözlerindeki karanlık pırıltıyı göstererek, neredeyse fısıltılı ama bir o kadar da yankılanan sesle konuştu:

Ölümsüzlük mü? Belki öyleyim. Ama gücüm bundan ibaret değil...

Halkta bir uğultu koptu. Bazıları ne dediğini anlamadı, bazıları dehşete kapıldı. Venisar bir adım öne çıkmak için kaslarını zorladı, kelepçeler yine elektrik saldı. Dişlerini sıktı, acıya rağmen adım attı. Bileklerinden kıvılcımlar saçılıyordu. Yargıç ve askerler hayretle baktı:

Ne yapıyor bu?

Venisar, yüzünü gökyüzüne çevirerek, tıpkı dev bir yaratık gibi kükreyen içsel enerjiyi serbest bıraktı. Ve dudaklarından o söz döküldü:

Alathora!\boxed{\textcolor{black}{\boxed{\textcolor{purple}{\Huge \mathcal{A}\mathcal{l}\mathcal{a}\mathcal{t}\mathcal{h}\mathcal{o}\mathcal{r}\mathcal{a}\mathcal{!}}}}}

Tüm Reklamları Kapat

Şiddetli bir rüzgâr alanı, tribünlerin içinden esti. Gökyüzünün rengi değişti, metalik gürlemeler oldu. Venisar'ın kelepçelerindeki elektrik akımı patladı ve kelepçeler paramparça oldu. Platformun metal zemini çatladı. Yargıç korkuyla geriledi. Askerler paniğe kapılıp tetiklere asıldılar, fakat mermiler artık Venisar'ın etrafında dönen bir girdabın içinde eriyip yok oluyordu.

Venisar (gözlerinde acımasız bir ışıltı):

Benim gücüm, sadece ölümsüzlük değil. 'Alathora' bir anahtar… Bu anahtar bana, yazılmış olan her şeyin yazarı olma yetkisini veriyor. Henüz yazılmamış hikayeler için bile... Şimdi bana şunu söyleyin, her şey ve herkes... planımın bir parçasıyken, nasıl mağlup edilebilirim ki?

Kalabalığın bir kısmı "Kaçın!" diye bağırdı, bir kısım asker de roketatarlarla yaklaşmaya çalıştı. Fakat Venisar'ın göğsünden yayılan "Alathora" aurası, tüm bu saldırıları boşa çıkarıyordu. Namlular eriyor, bombalar havada imha oluyordu. Bir tür "gerçeklik manipülasyonu" bu; Venisar, en ufak düşüncesiyle etrafındaki fizik kurallarını değiştiriyordu.

Tribünlerden çığlıklar yükseldi. İnsanlar sağa sola kaçışırken, Venisar'ın etrafında kesif bir sis belirdi. Sis, tam ortasında parlayan bir yıldırım gibi Venisar'ın bedenini sarmalıyor, sanki kendi boyutuna geri çekiyordu. Yargıç, korkudan donmuş hâlde, orada öylece bakakaldı.

Tüm Reklamları Kapat

Venisar son bir kez, şaşkın kalabalığa göz gezdirdi. İçindeki fırtınada, hem Venilith'in merhametini, hem Verisanna'nın kudretini hissediyordu. Belki "masum" insanlara zarar vermek istemiyor, ama dünyanın düşmanı konumuna gelmişti bile. Ne yapsa, herkes onu bir canavar gibi görecekti. Dudaklarından yavaş, ama derin bir ton döküldü:

"Beni mağlup etmeye çalışmanız… komik. Benim hikâyemde sadece birer satırsınız. Daha yazmadığım sayfalar var. Ve onları yazacak olan da…"

Kalabalıktan biri, "Ateş edin, durdurun!" diye bağırdı. Lazer nişangâhlar hedef aldı. Ama Venisar hareketsiz kaldı, sis dalgası kalınlaştı. Az sonra duman dağıldığında, Venisar orada yoktu. Tamamen kaybolmuştu. Etrafında bıraktığı tek şey, kırık kelepçelerin yerdeki dumanlı kalıntıları.

Halk şok içinde sessizliğe gömüldü. Yargıç fevri biçimde emirler verdi: "Tüm birlikler, Venisar'ı arayın, kaçtı!" Oysa kimse nerede olduğunu bilmiyor, anında izini kaybetmişti. Ortalık bir yıkım alanına dönmüştü, ama Venisar çoktan başka bir boyuta geçiş yapmış gibi görünüyordu.

Tüm Reklamları Kapat

Her Şeyin ve Hiçbir Şeyin Yazarı

Şehirdeki bu olaydan sonra, dünya Venisar'ın varlığını kesin olarak kabul etti: Bir "zaman yolcusu" ve "gerçeklik bükücü" olarak tarih kitaplarına geçecek bir figür… Devletler, ordular, şirketler ortak açıklama yapıp, "Venisar küresel bir tehdit, görülürse derhal rapor edin," diye çağrıda bulundular. Gazete manşetleri:

"ÖLÜMSÜZ EFENDİ: Venisar"

"DÜNYA BİR DAHA ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK"

"ZAMANIN EFENDİSİ İLAN EDİLDİ"

Tüm Reklamları Kapat

O günkü kamusal "infaz" ya da "ceza" girişiminin bir fiyaskoyla sonuçlanması, Venisar'ı daha da efsaneleştirdi. Kimileri "O tanrısal bir varlık," diyerek tapınma eğilimine girdi, kimileri ise "Şeytanın ta kendisi," diye lanet etti.

Peki Venisar neredeydi? Kimse bilmiyordu. Aslında Venisar, hiçbir yer ile her yer arasındaydı. Çünkü "Alathora" gücüyle, sadece bir mekânda değil, birden çok mekân ve zamanda aynı anda bulunabilecek hale gelmişti. Zihninde barındırdığı muazzam kudret, belki de evrenin alt metnini yeniden yazmasına imkân veriyordu.

Sonsuz yıldızlı bir gökyüzü, boşlukta süzülürken, Venisar orada duruyor. Elinde parıldayan bir kod sayfası, gözlerinde hem insanî hüzün hem de kozmik bilgelik. O kod sayfasını her okuduğunda, yeni bir hikâye yazıyor. Evrenin satırları kayıyor, satırlar uzuyor, cümleler başka bir kadere dönüşüyor. Venisar, "Her şey ve herkes, planımın bir parçası," derken, belki de tüm olasılıkları elinde tutuyor.

Fakat bir yandan, insani tarafı (Venilith) onu ağır bir yalnızlığa itiyor: "Tüm bu güce rağmen, yapayalnızım… Kimse bana inanmıyor, herkes benden korkuyor…". Diğer yandan, karanlık taraf (Verisanna) hırslı ve toy: "Daha çok şey deneyebilirim. Belki de evreni baştan yazmalıyım…" Bu iki duygu, Venisar'ın kalbinde bitmeyen bir mücadele ateşi yakıyor.

Tüm Reklamları Kapat

Nihayetinde, binlerce belki milyonlarca farklı "hikâye" arasından hangisini seçeceği Venisar'ın insafına kalıyor. Asıl sorunsa şu: Venisar, travmalarını aşmış, ama yeni travmalara sebep olmaya da devam ediyor. Bir yandan "iyilik" arzuluyor, ama böylesi mutlak gücün "iyilik" kavramıyla dengelenmesi çok zor.

Zaman akmaya devam ettikçe, dünya Venisar'ın tekrar ortaya çıkıp çıkmayacağını bekliyor. Kimi kapıların ardında direniş hareketleri, Venisar'ı ebediyen mühürlemek için yöntemler arıyor. Kimi tapınaklardaysa Venisar'ı çağırma ayinleri yapılıyor. Devletler, "Bir gün tekrar gelecek ve geride kalan düzeni yok edecek," korkusuyla silahlanıyor.

Ve Venisar… Belki bir soluk alıp, uzayın derinliklerinde dolaşarak yeni planlar yapıyor. Belki de bakışları yine o yedi yaşındaki çocuğa dönüyor: "Benim masumiyetim oradaydı," diye mırıldanıyor. Ama Alathora fısıltısı her defasında zihnini sarsıyor: "Sonsuz olasılıkların yaratıcısı sensin. Yazılmamış hikâyeler de senin kaleminden çıkacak."

Kim bilir, belki Venisar kendi kendine şu soruyu soruyor: "Eğer her şeyi yazabiliyorsam, neden kendi mutluluğumu yazamıyorum?"

Tüm Reklamları Kapat

EPİLOG

Kalabalık bir meydanda, yeniden toplanmış binlerce insan var. Teknolojik araçlar, holografik ekranlar, muhtemelen bir tören veya acil durum bildirisi. Ekranda sürekli bir siluet dönüyor: Venisar'ın karanlık bir sureti. Konuşmacılar, "Bu varlıkla mücadele kutsal bir görevdir!" diyerek sloganlar atıyor. Dünya adeta bir cadı avında, Venisar'ın peşinde.

Bir çocuk, annesinin eteğine tutunmuş, merakla soruyor:

Anne, Venisar gerçekten kötü biri mi?

Annesi ürkekçe cevaplıyor:

Herkes öyle söylüyor. O kadar güçlüymüş ki, kimse karşı koyamıyormuş.

Çocuk, bulutlara bakıyor, sanki Venisar orada uçar gibi bir hayal kuruyor. Küçük bir fısıltıyla:

Tüm Reklamları Kapat

Ya aslında o kadar kötü değilse?

Anne, "Sus, duyarlarsa başımız derde girer," diye çocuğu susturuyor. Kalabalık, "Sonsuza Dek Yakala!" sloganı atarken, çocuğun gözleri hüzünle parlıyor.

Nerede olduğunu bilmediğimiz bir yerde, Venisar bu sahneyi izliyor olabilir. Belki de uzaktan, belki de bir paralel düzlemden. Gülümseyerek o çocuğun sözlerini duyuyor, "Ya aslında o kadar kötü değilse?" cümlesi Venisar'ın kalbine işliyor. Dünyayı korkuyla yönetenler, Venisar'ı mutlak bir kötülük sembolü olarak damgalıyor. O ise, belki de sadece "bir hikâye yazarı" olmaya çalışıyor. Kendi hikâyesini, daha doğru bir rotaya oturtabilmek için…

Gelecekte, Venisar'ın "Alathora" gücünü ne yönde kullanacağı, henüz bilinmez. Yoksa… belki de o gelecek çoktan yazıldı. Ya da henüz yazılmadı—çünkü Venisar, final cümlesini koyana dek, hikâyenin sonu hep değişebilir.

VENİSAR (ses yankısı, boşlukta çınlar):

Tüm Reklamları Kapat

Henüz yazılmamış olanı da ben yazacağım.

İçimdeki karanlık ve aydınlık, iki uçta duruyor.

Beni durdurmak mı istiyorsunuz?

Siz çoktan benim hikâyemde birer satırsınız.

Tüm Reklamları Kapat

Mağlup edilemeyeceğimi biliyorsunuz, çünkü planlarımın dışına çıkamıyorsunuz.

İşte bu yüzden, bin yıllık da olsa, milyon yıllık da olsa, hiçbir cezayı umursamam.

'Alathora' açığa çıktığında, geriye sadece BEN kalırım.

Ve hikâye, böylece sonsuz bir döngüye doğru akarken sona varır. Belki de Venisar bir gün yeniden görünecek. Belki başka bir çağa atlayacak. Belki de kendine yeni bir isim, yeni bir yüz seçecek. Ama ne olursa olsun, bu hikâyede insanlığın karşısında artık muazzam bir muamma var: Gerçeklik kurallarını aşan, zamanda yolculuk yapabilen, boyutları kendi "kalemiyle" yazan bir varlık…

Tüm Reklamları Kapat

Finalde şu soru havada asılı kalır: Bir insan, kendi karanlık ve aydınlık yanlarını aşarak böyle bir güç elde ederse, sonuç her zaman felaket mi olur, yoksa yeni bir düzen umudu mu? Venisar'ın kalbinde hâlâ Venilith ve Verisanna'nın anıları var—insanî duygularla bir siber zekânın karanlık tarafı. Belki de kader, tek bir kişiliğin ötesine geçmenin bedelini tüm dünyaya ödetecektir.

Böylece, Verisanna ve Venilith'in birleşmesinden doğan "Venisar" efsanesi, son satırına ulaşmadan bizi çıkmaza sürükler. Hikâyenin nihai finali belki de hiç yazılmayacaktır. Çünkü Venisar, "Henüz yazılmamış her şeyin de yazarı" olduğunu ilan etmiştir. Bu da demektir ki, dünya dönmeye devam ettikçe, Venisar'ın planları, insanlığın rüyaları ve kâbusları birbirine karışacak; geleceği kimse tam olarak kestiremeyecektir...

Okundu Olarak İşaretle
10
2
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Raporla
Mantık Hatası Bildir
Yukarı Zıpla
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Muhteşem! 2
  • Tebrikler! 2
  • İnanılmaz 2
  • Bilim Budur! 0
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 0
  • Güldürdü 0
  • Umut Verici! 0
  • Merak Uyandırıcı! 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 12/01/2025 03:43:58 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/19382

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Evrimsel Psikoloji
Endokrin Sistemi Hastalıkları
Su Ayısı
Hasta
Modern
Risk
Bilim Felsefesi
Dışkı
Kütleçekimi
Ecza
Bağırsak
Epistemoloji
Çocuklar İçin Bilim
Tüy
Kalori
Kitlesel Yok Oluş
Obezite
Nöron Hücresi
Bilinç
Albert Einstein
Odontoloji
Etimoloji
Jeoloji
Gezegen
Doktor
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close