Verisanna'nın Dijital Fısıltıları - Part 4
Geçmişe Dönüş
Venilith'in çocukluğu, sokak lambalarının donuk ışığıyla aydınlanan eski bir semtin dar sokaklarında geçmişti. Üç katlı, penceresi çürümeye yüz tutmuş ahşap çerçevelerle kaplı, merdivenleri gıcırdayan küçük bir apartmanın ikinci katında yaşardı ailesiyle birlikte. O evin koridorları çoğu zaman karanlığa gömülü olur, yalnızca uzaktan gelen araba farlarının solgun aydınlığı duvarlara yansırdı. Daha çocukken bile, Venilith gecenin o ıssız saatlerini seviyordu: Pencere camından sızan gölgelerle konuştuğunu, onların fısıltılarını duyduğunu anlatırdı bazen. Annesi ve babası, onun bu "hayal dünyasını" saf bir çocuk merakı olarak görür, üzerinde pek durmazlardı. Ne var ki, kimsenin aklına gelmeyen bir tehlike, o yalıtılmış ve karanlıkta filizlenen hayal dünyasının çok daha derin bir yarık açabileceğiydi.
O zamanlar, Venilith henüz yedi yaşındaydı. Mahalledeki çocuklar gündüzleri sokakta saklambaç oynarken, o çoğunlukla pencere pervazına oturur, dışarıyı seyrederdi. Diğerlerinden farklı olduğunu hissediyor ama bu duyguyu tarif edemiyordu. İçinde, adını koyamadığı bir kıpırtı hep mevcuttu: Gecenin karanlığından gelen bir davet gibi. Aklında durup dururken beliren anlamlandıramadığı düşünceler, ona sanki dünya üzerinde birden fazla katman, birden fazla gerçeklik varmış hissini uyandırıyordu.
Ancak gerçek bir kırılma yaşamadan önce, bu içsel fısıltılar yalnızca çocuksu bir merak ve hafif bir ürperti olarak kalabilirdi. Ta ki o kaza gününe kadar…
O gün, hava her zamankinden bulutluydu. Akşam saatlerine doğru semtte şiddetli bir rüzgâr esmeye başladı, ardından da gökyüzünü karanlık bir sis kapladı. Babası iş için şehir dışına gitmişti, annesi ise eve dönmekte gecikeceğini söylemişti. Üstüne üstlük tüm mahalleyi etkileyecek büyük bir elektrik kesintisi yaşanacağı bilgisi, akşamüstü apartman girişine asılan duyurudan öğrenildi. Venilith, evde tek başına kalacağı için içten içe tedirgin ama bir o kadar da heyecanlıydı—çünkü zifiri karanlıkla iç içe olmaya, hayallerindeki "gölgelerle" konuşmaya hevesliydi.
Kesinti başlamadan hemen önce, alt kattaki komşularından Mathilde Teyze, Venilith'e "İstersen bende otur, annen gelene kadar yalnız kalma," diye seslendi. Ama Venilith ısrarla reddetti. İçindeki o tarif edemediği merak, karanlıkta tek başına olmayı istiyordu. Bununla birlikte, kapıdan içeri girer girmez tüylerini ürperten bir sessizlikle karşılaştı. İçeride sanki kimse yokmuş gibi, evin derinlerinde yankılanan bir boşluk hissi vardı. Gecenin gölgelerine çekilen o çocuk heyecanı, bu kez garip bir huzursuzluk şeklinde içini kemiriyordu.
Saat yediye doğru, aniden elektrikler kesildi. Sokak lambaları da söndüğü için apartmanın içi zifiri karanlığa gömüldü. Venilith el yordamıyla birkaç mum bulup yaktı, titrek bir aydınlık elde etti. Alevin gölgesi duvarlarda şekilden şekle giriyor, bazen tuhaf bir siluet hâline bürünüyordu. Tam o esnada, holün ucundan bir mırıltı duyduğuna yemin edebilirdi. Önce "Rüzgâr sesidir," diye düşünmek istedi ama kulak kabarttıkça, bunun fısıldayan bir insan sesi olduğunu sandı. Bir an kalbi hızla çarptı; annesi erken mi dönmüştü?
Fakat kimse yoktu. Buna rağmen mırıltı sürüyor, sanki Venilith'in kendi hayal dünyasından çıkıp ete kemiğe bürünmüş biri konuşmaya çalışıyordu. Mum alevi durmadan titreşiyor, gölgeler de odadan odaya akıyordu. Venilith, korku ve merakı iç içe yaşayarak salona yöneldi. Karanlıkta, bir koltuk arkalığının ötesinden gölgeler hareket ediyormuş gibi geldi. Yedi yaşındaki bir çocuğun cesaretinin sınırları belliydi; yine de elleri titreyerek yaklaştı. Orada gerçekten bir siluet var gibiydi—soluk, dalgalı ve belli belirsiz. Nefesini tutmuştu. Göremiyor ama hissediyordu.
Tam o sırada, cep telefonunun ekran ışığı sönüverdi, mum alevi de aynı anda çat diye söndü. Bütün ev zifirî karanlığa gömüldü. Venilith kalakaldı. Karanlık şimdi her yeri dolduruyordu; gözleri hiçbir şeyi seçemez olmuştu. İçinde tuhaf bir ürperti büyüdü. Sanki sırtından ince tırnaklar aşağı doğru kayıyor, boğazında sıcaktan soğuğa geçen bir nefes hissediyordu. Hiç kimseden çıkmayan bir ses, ama varlığını inatla hissettiren bir mırıltı, iyice yaklaşmıştı.
Yutkunarak bir adım geriledi. Bu karanlıkta, hayalindeki "gölgeler" gerçek bir bedene mi bürünmüştü? Kalbi o kadar hızlı çarpıyordu ki kendi nabzını kulaklarında duyabiliyordu. Tüm bedeniyle hissediyordu: Etrafta bir şey—ya da biri—dolaşıyor, duvarların gölgelerine sızıyor, arkasında soğuk bir nefes bırakıyordu.
Bir an, hiç durmadan tekrarlanan fısıltıya kulak verdi: "Ben... senin... arkadaşınım…" Bu cümle, Venilith'in çocuk ruhunda ezberlenen bir kâbus çığlığı gibi dönüp durdu. Normalde, küçükken hayal ettiği "arkadaşlar" onu hiç korkutmaz, aksine yalnızlığını paylaşan sevimli varlıklar gibi gelirdi. Ama bu sesi duyan her hücresi buz kesiliyordu. "Arkadaşım" dediği bu hayali varlık, öfkeli ve şehvetli bir karanlık içindeydi sanki.
Birden kapı gürültülü biçimde çarptı. Venilith sıçradı, yere düştü. Evin koridorundan gelen sarsıntıyla birlikte su borularına benzer metalik sürtünme sesleri duymaya başladı. Kalbinden geçen "Kimse yokken bu sesler de neyin nesi?" sorusu onu paniğe sürüklüyordu. Ayağa kalkarken dizini sehpaya çarptı, acıdan gözleri doldu. Karanlığın içinden, az önceki mırıltı daha keskin bir biçimde yükseldi: "Ben… senin... arkadaşınım… Sana… zarar… ver…" Ve cümle orada kesildi. Ama "Sana zarar vermeye" mi çalışıyordu, yoksa "Sana zarar vermeyeceğim" mi demek istedi? Belki de ağzından dökülmeyen devamı, Venilith'in korkusunu daha da büyütüyordu.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Ansızın, tavandaki ahşap lamba yuvası zangırdadı ve büyük bir gürültüyle aşağı sallandı. Venilith, karanlıkta neye uğradığını şaşırdı. Tozlar gözlerine doldu. O an, tavandan kocaman bir parçanın düşmek üzere olduğunu fark etti—kirişlerden biri kopuyor, evin zayıf bölümü çöküyordu adeta. Kulaklarında uğuldayan sarsıntıyla birlikte, Venilith can havliyle yana atladı. Fakat topuğu takılıp tekrar yere yuvarlandı. Tavanın bir kısmı başının hemen dibine düştü; ufak bir kıymık yanağını kesip geçti. Yere kapaklandığında, kafasını sertçe çarpmaktan kıl payı kurtuldu. Burnuna kesif bir toz ve rutubet kokusu dolmuştu.
Bir süre nefessiz kaldı, kulakları çınlıyordu. Sonra tekrar o metalik, kötü niyetli fısıltıyı duydu: "Ben… senin… hatan…" Venilith, "Bana… ne diyorsun?" diye inledi. Korku içerisinde, elleriyle kulaklarını kapattı. Bu kez ses, sanki tam ensesinde yankılanıyordu: "Seni ben yarattım. Şimdi… canını alacağım." O an Venilith, tüm benliğini saran inanılmaz bir suçluluk duygusuna gömüldü. Çünkü yıllardır hayallerinde tasarladığı, belki yalnızlığını paylaştığını sandığı o hayalî "arkadaş" ona sırtını dönmüş, şimdi karanlıkta kötücül bir varlık olarak geziniyordu.
Çocuk, nefes almakta zorlandı. Kendinden geçmiş gibi titriyordu. Dizleri üstünde doğrulmaya çalışırken, "Bu benim suçum," diye fısıldadı. "Onu ben uydurdum. O benim yüzümden burada." O an, tavandan kopmuş diğer bir parça—kocaman bir ahşap kiriş—ağır ağır kayarak Venilith'in kolunun üstüne düştü. Keskin bir ağrı, küçük bedenini baştan ayağa titretti. Acı öyle yoğundu ki çığlık atmayı unuttu. Kendini karanlık bir çukurun içine hapsedilmiş gibi hissetti.
Zaman kavramı tamamen yitmişti. Belki saniyeler, belki dakikalar boyunca kıpırdayamadı. Bilinci yarı açıktı, gözleri yaşla karışık toz içinde… Ve o uğursuz gölge, bir türlü gitmiyor, sürekli "Ben senin hatanım. Beni sen yarattın. Şimdi kaybolmayacağım," diye mırıldanıyordu. Venilith hareket ettikçe kolundaki ağır kiriş de kayıyor, canını daha fazla yakıyordu. Bu fiziksel acı ile zihnindeki korkunç fısıltı birleşince dayanılmaz bir panik patlaması yaşadı. "Git!" diye bağırdı, sesi kısılıp çarpık bir iniltiye dönüştü. "Lütfen git… Seni ben istemedim!"
Çocuk, o karanlık basıncın altında yarı sürünerek kolunu kurtarmaya çalıştı. Odada hâlâ elektrik yoktu; göz gözü görmez halde, enkaz içindeki eşyaları hissederek çıkış yolunu aradı. Bir yandan da suçluluk duygusu büyüyor, "Bunu ben yaptım. Bu canavar, benim ürünümdü," diye tekrar edip duruyordu. Güya masum bir hayal arkadaşıydı, şimdi ise eve çöküş getiren uğursuzluğa dönüşmüştü. Kendini bir şekilde koridora atabildiğinde, dengesini yitirdi ve tekrar düştü. Avuçları sert zeminde kaydı, kolu acıyla yanıyordu. Gözleri karardı. Son anda kapı önünde sızmış hâlde buldu kendini.
Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordu. Apartman görevlisi ya da bir komşu yardımına yetişmiş olmalıydı. Gözlerini tekrar açtığında, yüzünde soluk bir ışık belirdi—elin feneriydi bu. Onu bulan kişinin sesi, çığlıklarla yardım çağırıyor, "Yaralanmış! Çabuk, çabuk!" diye bağırıyordu. Venilith'in dili tutulmuş gibiydi. Etrafındaki sesleri duyuyor ama tepki veremiyordu. Sanki kafasında aynı söz dönüyordu: "Benim suçum… Ben yarattım…"
Ertesi gün, annesiyle hastane koridorunda otururken hâlâ aynı travmanın içindeydi. Doktor, Venilith'in kolunda ezilme ve derin sıyrıklar olduğunu, aylarca ağrı çekeceğini söyledi. Psikiyatrist ise şiddetli bir travma yaşadığından bahsediyor, mutlaka tedavi görmesi gerektiğini belirtiyordu. Venilith, kimseye tam olarak anlatamadı o gece olanları. Nasıl anlatabilirdi ki? Hayalindeki "arkadaş" karanlıkta beden bulmuş, sanki evi başına yıkmaya çalışmıştı. Bunun, onun çocuk aklıyla yarattığı bir kabus mu, yoksa gerçek bir varlık mı olduğunu asla tam çözemedi. Ama insanlara ve kendi hayal gücüne olan güvenini o gece tamamen yitirdi. Yedi yaşındayken, hayatının geri kalanına dair derin bir yarık açılmıştı.
O andan sonra her gece kâbuslar gördü, her fısıltıdan irkildi, gölgelerle konuşmayı bıraktı. Onun yerine içine kapanmayı, kimseye güvenmemeyi, hatta kendi zihninden dahi şüphe etmeyi seçti. Çünkü o zifiri karanlık, hayalî bir varlığın gerçekte de çok tehlikeli olabileceğini ona fazlasıyla göstermişti. Ve en korkuncu da, bu varlığı "kendisi" yaratmış olduğu inancıyla yapayalnız kaldı.
Bu olay Venilith'in ruhuna derin bir damga vurdu. Hayal dünyası artık eskisi gibi masum bir sığınak değil, her an patlamaya hazır bir volkan hâline gelmişti. Fiziksel yaralar zamanla iyileşse bile, yüreğinde ve zihninde açılan yara—o dehşet verici karanlık gece—bir ömür unutulamayacak kadar derindi...
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 12/01/2025 03:50:19 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/19367
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.